Şeker Hastalığının Nedenleri (Sebepleri)
Yetişkinlerde, Çocuklarda, Gençlerde Şeker Hastalığı Nedenleri,
İnsülin şeker hastalığı nasıl oluşur?
1- Kalıtım
Kalıtımsal özelliklerin şeker hastalığı ile olan ilişkisi, hayli karmaşıktır. Hastalığa yakalanmış kişilerin tüm çocuklarının da şekerli olduğu hiç görülmedi. Ancak bu kişilerin çocuklarının hastalığa yakalanma şanslarının diğerlerine göre biraz daha fazla olduğu da biliniyor. Şeker hastası olduğu yeni saptanmış insanların en az dörtte birinin yakın akrabaları arasında bu hastalığın başka kurbanları olduğu görülmüştür. Tek yumurta ikizlerinde, ikizlerden birinin şeker hastası olması halinde, öbür ikizin hastalığa yakalanma oranı yüzde %70’dir.
Çift yumurta ikizlerinde ise ikinci kardeşin hastalığa yakalanma şansı ise yalnızca yüzde 10’dur. Hem annesi, hem de babası şeker hastası olan çocuklardan her dört tanesinden birinde bu hastalığa rastlanmaktadır. Anne ya da babasından yalnızca biri şekerli olan çocukların hastalığa yakalanma olasılığı ise normal ebeveynlerden doğan çocuklara göre biraz daha fazladır.
Bazı bilim adamlarına göre, kalıtım yoluyla aileden çocuklara geçen özellik, hastalığın kendisi değil, hastalığın ortaya çıkmasını engelleyen bazı genlerin yetersizliğidir. Aslında hepimiz, potansiyel olarak şeker hastası sayılırız. Ama çoğumuzda bu hastalığın gelişmini engelleyen kalıtımsal genler bulunmaktadır.
2- Şişmanlık
Aşırı kiloluk, özellikle erişkin kadınlarda çok rastlanan bir özelliktir. Hepsi de normalin üzerindeki ağırlıklarda birkaç bebek dünyaya getiren bir kadını büyük tehlikeler beklemektedir. Aslında tüm şişman insanların sorunu, yedikleri şeker ya da karbonhidratlı besinleri gerektiği gibi değerlendirmede gösterdikleri yetersizliktir. İşte, bu yetersizlik, ileri dönemlerde, şeker hastalığı olarak ortaya çıkar. Çok aşırı besin almak, pankreasa da aşırı bir yükün binmesine, dolayısıyla bazı görevlerini yapamamasına yol açacaktır. Düzenli beslenme sayesinde yüksek kan şekerinin düşürüldüğü bilinmektedir. Bütün bunlar, aşırı besin almanın tehlikelerini de gösterir.
3- Mikrop Etkilenmesi
Bazı virüs etkilenmelerinin de şeker hastalığına yol açtığı yolundaki varsayımların güçlenmesi üzerine, bu konuyla ilgili araştırmalara hız verildi. Gelişmekte olan bir şeker hastalığının ilk belirtilerinin, mikropların neden olduğu bir başka hastalıktan örneğin basit bir soğuk algınlığından hemen sonra görüldüğü, uzun süreden beri biliniyor. Ayrıca mikrobik hastalıklar vücudu güçsüzleştirdiğinden, şeker hastalığının tedavisini de güçleştirir. Ama, mikroplar doğrudan doğruya şeker hastalığına yol açarlar mı, bu kesin olarak bilinmiyor. Kuşkusuz, şeker hastalığı bulaşıcı bir hastalık değildir. Aileler ya da kitleler yoluyla dağılım göstermez. Bazı insanların şeker hastalığına yol açan virüslere karşı daha kolay antikor üretebildiği bazılarının ise bunu başaramadığı için hastalığa yakalandığı yolundaki varsayımlar tıbbi araştırmalar yapan bilim adamlarının zihinlerini meşgul etmektedir. Ancak, bugüne değin bu varsayımı kanıtlayacak bir sonuca ulaşılmadı.
4- Duygusal gerilim
Pek çok kişinin şeker hastası olduğu, geçirdiği ilk uzun süreli bunalımın hemen ardından ortaya çıkmıştır. Hasta kendini yılgın ve bitkin hisseder, yorgun ve mecalsizdir. Bir check-up yaptırmak için doktoruna gider ve idrarında şeker bulunur. Bu noktada bir ikilemle karşı karşıya kalırız. Acaba şeker hastalığına kişinin geçirdiği bunalım mı neden olmuştur, yoksa hastalık zaten var mıdır? Bazı belirtiler bunalımlı zamanlarda vücudumuzda daha çok adrenalin ve kortizon (bunalım hormonları) salgılandığını göstermektedir. Ve yine bilinmektedir ki, uzun süre kortizonlu ilaçlarla tedavi edilen hastalarda zamanla şeker hastalığı ortaya çıkmaktadır. Ne var ki, neden-sonuç ilişkisinin gerçek yüzü henüz bilinememekte, ancak bu bulgular arasında bir ilişki olduğu söylenebilmektedir.
5- Salgı Bezi Bozuklukları
Hormon üreten salgı bezlerindeki çalışma bozukluklarının, şeker hastalığı ile ilişkili olduğu ya da hastalığın gelişimini hızlandırdığı bilinmektedir. Beynimizin alt kısmında bulunan hipofiz bezi, insan vücudunun çeşitli işlevlerini denetleyen çok sayıda hormon salgılar. Bu hormonlardan biri, özellikle çocukluk ve ilk gençlik yıllarında etkin olan büyüme hormonudur. Şeker hastası çocuklarda çok aşırı bir büyüme gözlemlenir. Bu hastalığa yakalanmış çocuklardın yüzde 80’i normalden çok uzundur. Hamile bir kadının bebeğindeki anormal büyümeye yol açan da büyüme hormonudur. Bir başka deyişle, büyüme hormonunun aşırı salgılanması, vücudun aşırı irileşmesine, pankreasın normal olmayan bir biçimde çalışmasına ve hızla gelişen vücuda uyum sağlayamamasına yol açabilir.
Hiç kuşkusuz şeker, pankreas ve onun bir salgısı olan insülinle yakından ilişkili bir rahatsızlıktır. İnsülin, langerhans adacıkları denilen hücreler grubu tarafından üretilir. Bu salgının ana işlevi kandaki şeker düzeyini düzenlemektir. Sekiz saat aç kalan sağlıklı bir insanda, kanın her 100 mililitresinde 60-90 miligram arasında şeker bulunması doğaldır. Bu düzeye açlık şekeri adı verilir. Yemekten hemen sonra, kan şekeri yükselir, bunun doğal sonucu olarak bir ya da iki saat sonra pankreas tarafından salgılanan insülin miktarında da artış görülür. Şeker hastalığında, bu olağan kontrol mekanizması aksar. Bunun nasıl olduğunu anlamak için karbonhidrat metabolizmasının kimyasını yani vücudun şekeri nasıl kullandığını bilmek gerekir.
Şeker Hastalığı Diyet Nedir
Şeker Hastalığı Hakkında Bilgiler, Şeker Hastalığı Nedir
Günümüzde şeker hastalığı, özellikle gelişmiş ülkelerde pek çok insanı pençesi altına almıştır. Ne var ki, tıp biliminde sağlanan ilerlemeler, şeker hastalarının öteki hastalıklara yakalananlara oranla çok daha uzun ömürlü olmalarına olanak tanımıştır. Bugün çok genç bir şeker hastası insülin tedavisiyle uzun yıllar yaşayabilmekte hatta torunlarını bile görebilmektedir. Şişmanlık da şeker hastalığıyla yakından ilgilidir. Gelişmiş toplumlarda, nüfusun yaklaşık beşte birinin aşırı kilolu insanlardan oluştuğunu göz önüne alırsak şeker hastası sayısına neden her yıl binlerce yeni insanın katıldığını daha kolay anlarız.
Dünya nüfusunun en az yüzde 3’ü bu hastalığa yakalanmış durumdadır. Kitlesel düzeyde yapılan kan ve idrar incelemeleri, bu insanların hastalıklarının ileri yaşlarda daha da arttığını göstermiştir.
Şeker hastalarının yarısında, hastalığın ilk ortaya çıkışı yada ilk tanı 45-60 yaş arasında olmaktadır. Hastaların yalnızca yüzde 1’i 10 yaşından önce, yüzde 3’ü 80 yaşından sonra ilk belirtileri göstermişlerdir. Şeker hastalığına yakalanma olasılığı yönünden ırklar arasında fazla fark yoktur.
Günümüzde şeker hastalığı, özellikle gelişmiş ülkelerde pek çok insanı pençesi altına almıştır. Ne var ki, tıp biliminde sağlanan ilerlemeler, şeker hastalarının öteki hastalıklara yakalananlara oranla çok daha uzun ömürlü olmalarına olanak tanımıştır. Bugün çok genç bir şeker hastası insülin tedavisiyle uzun yıllar yaşayabilmekte hatta torunlarını bile görebilmektedir. Şişmanlık da şeker hastalığıyla yakından ilgilidir. Gelişmiş toplumlarda, nüfusun yaklaşık beşte birinin aşırı kilolu insanlardan oluştuğunu göz önüne alırsak şeker hastası sayısına neden her yıl binlerce yeni insanın katıldığını daha kolay anlarız.
Dünya nüfusunun en az yüzde 3’ü bu hastalığa yakalanmış durumdadır. Kitlesel düzeyde yapılan kan ve idrar incelemeleri, bu insanların hastalıklarının ileri yaşlarda daha da arttığını göstermiştir.
Şeker hastalarının yarısında, hastalığın ilk ortaya çıkışı yada ilk tanı 45-60 yaş arasında olmaktadır. Hastaların yalnızca yüzde 1’i 10 yaşından önce, yüzde 3’ü 80 yaşından sonra ilk belirtileri göstermişlerdir. Şeker hastalığına yakalanma olasılığı yönünden ırklar arasında fazla fark yoktur.