Ülser İle İlgili Tıp Terimleri Sözlüğü
adrenalin: Bedenin stresse ve ani uyaranlara karşı tepki göstermesini sağlayan "saldırma ve kaçma" hormonu.
anemi: Kanda oksijen taşıyan alyuvarların azlığı, analjezik:
Ağrı kesici (ilaç).
anastomoz: Stoma da denir. Gastrektomiden sonra mide ve ince bağırsağın birleştiği yer.
antikolinerjikler: Mide asit salınmasını azaltan anti-ülser Haçları.
antrum: Midenin gastrin üreten alt bölümü. baryum
grafisi: Mide ve duodenum hastalıklarının tanısında kullanılan özel bir röntgen yöntemi,
dikarbonat: Mide asidini nötralize etmek için duodenum ve pankreastan salınan bazik bir madde, biyopsi: Mikroskop altında incelenen küçük doku örneği.
bulbus: Duodenal ülserlerin en sık meydana geldiği duodenumun ilk bölümü.
diyafram: Göğüs boşluğunu karın boşluğundan ayıran kas demeti.
duodenit: Duodenum mukozasının iltihabı.
endoskopi: Ösofagus, mide ve duodenumun doğrudan görülmesini sağlayan ve fiber-optik endoskop ile yapılan tanı yöntemi.
enzimler: Bedenimizdeki kimyasal reaksiyonları hızlandırmak için hücrelerce üretilen maddeler.
fiber-optik endoskop: Endoskopide kullanılan tüp biçimindeki esnek aygıt.
fundus: Midenin asit ve pepsinojen üreten, kardiya ve gövde (korpus) arasında kalan üst bölümü.
gastrektomi: Midenin tümünün (totul) ya da bir kısmının (parsiyel) çıkartılması.
gastrin: Antrumda üretilen ve mide asidinin salgılanmasını artıran hormon.
gastrit: Mide mukozasının iltihabı.
G-hücreleri: Midenin antrumunda bulunan ve gastrin üreten hücreler.
gövde (korpus): Midenin asit ve pepsinojen üreten orta bölümü.
hematemez: Kan kusmak.
hiatus hernisi: Midenin üst bölümünün göğüs boşluğu içine "çekildiği" durum (mide fıtığı).
histamin: Bedenimizde üretilen ve diğer etkinliklerinin yanı sıra mide asidi salınmasını artıran madde.
histamin 2-reseptör antagonisti: Mide asidi salınmasını histaminin etkisini bloke ederek azaltan anti-ülser ilacı.
hormonlar: Özelleşmiş hücrelerce üretilen ve kan yoluyla başka yerlerdeki organlara giderek etkilerini orada gösteren maddeler.
kardiya: Midenin ösofagusla birleşen en üst bölümü,
kolesistokinin: Diğer etkinliklerinin yanı sıra, duodenuma gıda geçtiğinde mide asit salgılanmasını durduran hormon.
jejunum: İnce bağırsağın duodenumdan sonra başlayan orta bölümü.
melena: Dışkıda koyu renk almış (eskimiş) kan olması.
mide suyu: Midenin mukoza hücreleri tarafından üretilen çeşitli sıvılar.
mukoza: Bedenin içi boş organlarının (ve sindirim kanalının) iç yüzeyini kaplayan doku.
mukus: Mukozayı mide asidi, pepsin ve diğer tahriş edici maddelere karşı korumak üzere mukoza hücreleri tarafından salgılanan yapışkan sıvı.
ösofagus: Ağızla mideyi birleştiren yemek borusu.
ösofajit: Ösofagus mukozasının iltihabı. parietal hücreler Oksintik hücreler de denir; midenin üst bölümünde asit üreten hücreler. peptagastrin sekresyon testi: Midenin ürettiği asidin minimum ve maksimum miktarlarını ölçen bir yöntem.
pepsin: Pepsinojenden ortaya çıkan bir enzim; alınan proteinleri sindirmekle birlikte mukozayı da haraplayabilir.
pepsinojen: Midenin peptik hücreleri tarafından üretilen bu madde, mide içinde pepsine çevrilir.
peptik hücreler: Esas hücrelerde denir; mide de pepsinojen üreten hücreler.
perfore (delinmiş) ülser Mide veya duodenumun tüm katmanlarını delerek peritonite neden olan ülser.
peristaisizm: Yiyecekleri ileriye doğru iten sindirim kanalının ritmik kas kasılmaları, peritonit: Karın boşluğunu kaplayan zar, peritonitin iltihabı.
pilor. Midenin dar çıkış geçidi,
pitoroplasti: Vagotomiden sonra midenin içeriğini duodenuma boşaltmasına yardımcı olmak amacıyla pilorun cerrahi olarak genişletilmesi. pilor stenozu (darlığı): Genellikle ülsere bağlı olarak pilorun anormal derecede daralması. posa: Emilemeyen lifli malzemeden zengin yiyecekler.
sekretin: Diğer etkinliklerinin yanı sıra, midedeki yiyecekler boşaldıktan sonra mide asit salgılanmasını durduran hormon.
seröz membran: Sindirim kanalının en dış katmanı.
stoma: Bkz. Anastomoz.
stoma ülseri: Mide ameliyatından sonra anastomoz yerinde meydana gelen ülser.
ülser: Mukozada (veya deride) meydana gelen oyuk.
ülser kabuğu: Ülserin yüzeyinde biriken mukus ve haraplanmış hücrelerden oluşan tabaka.
vagotomi: Vagus sinirinin dallarının kesildiği bir anti-ülser ameliyatı.
vagus siniri: Beyinden kök alan ve kalp, akciğerler, karın organlarının (ve midenin) çalışmasını denetleyen sinir.
Peptik Ulser Komplikasyon Komplikasyonlari
Peptik Ülser Komplikasyonları
Kanama
Kanama, peptik ülserlerin en sık komplikasyonudur. Mide ve duodenumun duvarları (çeperleri) atar ve toplardamarlar yönünden çok zengindir. Eğer ülser bu damarlardan birine ulaşırsa iç kanama (hemorajl) meydana gelir. Kanama çok az olabilir ve demir haplarıyla tedavi edilebilen anemiye (kansızlık) yol açabilir. Eğer daha büyük damarlar etkilendiyse hemoraji daha belirgin olur. Bazen kanama, analjezik gibi ilaçlar alındığında da oluşabilir; ama çoğu kere kesin sebep saptanamaz.
Hafif kanamada, anemiye bağlı genel bir yorgunluk hissedilir. Eğer hemoraji daha akut ise, beyne yeterli kan gitmediğinden baş dönmesi ve bayılma görülür. Karında şişlik hissinden sonra kan kusmak (he-matemez) ya da dışkıyla kan çıkarmak (melena) veya her ikisi olabilir. Görülen kan miktarı gerçekte kaybedilenden daha az olsa bile bunlar oldukça ürkütücü belirtilerdir. Kanın rengi açık kırmızıdan, melenada olduğu gibi siyaha kadar değişebilir. Melenayı taklit eden siyah dışkıya demir hapları veya TDB gibi ilaçlarla meyan kökü ya da böğürtlen suyu içildiği zaman da rastlanır. Doktora başvurduğunuzda, bunun melena olup olmadığı dışkıda gizli kan testi ile anlaşılır.
Eğer peptik ülser öykünüz varsa ve hematemez veya melena geçirdiğinizden kuşkulanıyorsanız, hemen muayene olmanız gerekir. Ülseriniz olduğunu bilmeseniz de kanama ilk belirti olabilir. Ayrıca, hematemez ve melenanın birçok nedeni olduğu için, bu kanama diğer gastro-intestinal (mide-bağırsak) hastalıkların habercisi olabilir.
Kanayan ülseri olan çoğu kişi hastane tedavisi görmelidir. Eğer kanama akut ve çok ise hemen bir hastanenin acil servisine gidilmelidir. Oradaki hastane personeli de anamnezinizi alacağından, tam olarak ne olduğunu, hangi ilaçları aldığınızı, en son ne zaman ve ne yediğinizi ve kan grubunuzu aklınızda tutarsanız yararı olur. Eğer hap kullanıyorsanız bunları da birlikte hastaneye getirin. Tansiyonunuzun ve nabzınızın ölçülüp, kan sayımlarınızın yapılmasından-sonra kan nakline gerek olup olmadığına karar verilir.
Kanama yerini görmek ve kanayıp kanamadığını saptamak için, hastaneye gelir gelmez endoskopi yapılabilir. Bazen kanama, tedaviye gerek kalmaksızın durabilir ama, hasta hastaneye geldikten sonra da sürer ya da tekrarlar. Böyle olursa cerrahi müdahale gerekebilir. Bu tip bir ameliyat, önce kanayan damarın kapanması ve tam bir anti-ülser operasyonu (vago-tomi veya parsiyel gastrektomi) sayesinde birleştirilmesiyle tamamlanır.
Kanama durduktan sonra, çoğu kimse hastanede birkaç gün kalır ve anti-ülser Maçlarıyla birlikte eve gönderilir. Çoğunda ülser kanaması tekrarlamadığından, bir kere kanamadan sonra ameliyata gerek duyulmaz.
Delinme
Ülser, mide veya duodenum çeperinin tüm katlarını aştığında buna perforasyon (delinme) denir ve acil müdahaleye gerek vardır. Hemen tedaviye geçilmezse, mide veya duodenum içeriği batın boşluğuna akarak, bu boşluğu kaplayan periton zarının iltihaplanması olan peritonit'e neden olur; sonuç ölüme kadar varabilir. Delinmiş ülserin çok şiddetli ve akut karın ağrısına yol açması, kişinin hemen hastaneye götürülmesi bakımından yararlı bir belirtidir. Acil servise ulaşıldığında, tanı basit bir batın röntgen filmiyle konur ve gecikmeden ameliyata başlanır.
Perfore ülserde erken tanı ve erken tedavi sonucu, bu komplikasyonun ciddiyeti bir yana, genel gidiş oldukça iyidir. Başka bir iyi nokta da, peptik ülserlerin tıbbi tedavi biçimleri geliştikçe, delinme olasılıklarının azalmasıdır.
Pilor daralması
Midenin alt ucundaki dar geçit pilorun içinde ya da çevresinde ülserle ortaya çıkan nedbe (yara) ve ödeme bağlı şişme, pilor kanalındaki geçişi daraltır; buna pilor daralması (pilor stenozu) adı verilir. Bunun sonucu olarak, duodenuma geçemeyen mide suyu, sindirilmiş gıdalar ve sıvılar midede birikir. Mide, birkaç litre sıvıyı kaldırabilecek kadar genişleyebilirse de sonunda kusma gereği duyar. Tekrarlayan kusmalar, pilor darlığının esas belirtisidir. Tedavi edilmediği taktirde, hem sıvı kaybı, hem de besin emilmesinin gerçekleşmemesi, sıvı yetersizliğine ve beslenme bozukluğuna neden olur. Kuşkulanılan pilor darlığının tanısı, baryum grafisi veya endoskopiyle konur.
Tedavisi için önce hastaneye yatmanız gerekir. Birkaç gün süreyle mide, nazogastrik tüple boşaltılır. Bu süre boyunca sıvı ve besinler angio-cut aracılığıyla kana verilir. Son çare olarak tıkanıklığı açmak için cerrahi gereklidir. Ancak, tıbbi yollarla ülserin iyileştirilmesi, çevresindeki ödemi azaltacağından, pilor kanalı geçişe izin verecek kadar açılabilir.
Midenin daha üst kesimlerindeki ülserler, geçişi engelleyecek kadar yara olabilirler. Bu da, birden çok veya tekrarlayan ülserlere yol açar. Midenin biçimi bozulur; buna "kum saati" mide adı verilir. Böyle olunca da kusma olur, ama pilor darlığında olduğu kadar şiddetli değildir. Tedavinin prensipleri aynıdır. Peptik ülserlerin esas komplikasyonları potansiyel olarak ciddi iseler de, erken tanı konduğunda etkin biçimde tedavi edilebilirler. Erken tanı, sizin erken ayrımsamanıza olduğu kadar tıbbi olanaklara ve doktorunuza da bağlıdır.
Kanama
Kanama, peptik ülserlerin en sık komplikasyonudur. Mide ve duodenumun duvarları (çeperleri) atar ve toplardamarlar yönünden çok zengindir. Eğer ülser bu damarlardan birine ulaşırsa iç kanama (hemorajl) meydana gelir. Kanama çok az olabilir ve demir haplarıyla tedavi edilebilen anemiye (kansızlık) yol açabilir. Eğer daha büyük damarlar etkilendiyse hemoraji daha belirgin olur. Bazen kanama, analjezik gibi ilaçlar alındığında da oluşabilir; ama çoğu kere kesin sebep saptanamaz.
Hafif kanamada, anemiye bağlı genel bir yorgunluk hissedilir. Eğer hemoraji daha akut ise, beyne yeterli kan gitmediğinden baş dönmesi ve bayılma görülür. Karında şişlik hissinden sonra kan kusmak (he-matemez) ya da dışkıyla kan çıkarmak (melena) veya her ikisi olabilir. Görülen kan miktarı gerçekte kaybedilenden daha az olsa bile bunlar oldukça ürkütücü belirtilerdir. Kanın rengi açık kırmızıdan, melenada olduğu gibi siyaha kadar değişebilir. Melenayı taklit eden siyah dışkıya demir hapları veya TDB gibi ilaçlarla meyan kökü ya da böğürtlen suyu içildiği zaman da rastlanır. Doktora başvurduğunuzda, bunun melena olup olmadığı dışkıda gizli kan testi ile anlaşılır.
Eğer peptik ülser öykünüz varsa ve hematemez veya melena geçirdiğinizden kuşkulanıyorsanız, hemen muayene olmanız gerekir. Ülseriniz olduğunu bilmeseniz de kanama ilk belirti olabilir. Ayrıca, hematemez ve melenanın birçok nedeni olduğu için, bu kanama diğer gastro-intestinal (mide-bağırsak) hastalıkların habercisi olabilir.
Kanayan ülseri olan çoğu kişi hastane tedavisi görmelidir. Eğer kanama akut ve çok ise hemen bir hastanenin acil servisine gidilmelidir. Oradaki hastane personeli de anamnezinizi alacağından, tam olarak ne olduğunu, hangi ilaçları aldığınızı, en son ne zaman ve ne yediğinizi ve kan grubunuzu aklınızda tutarsanız yararı olur. Eğer hap kullanıyorsanız bunları da birlikte hastaneye getirin. Tansiyonunuzun ve nabzınızın ölçülüp, kan sayımlarınızın yapılmasından-sonra kan nakline gerek olup olmadığına karar verilir.
Kanama yerini görmek ve kanayıp kanamadığını saptamak için, hastaneye gelir gelmez endoskopi yapılabilir. Bazen kanama, tedaviye gerek kalmaksızın durabilir ama, hasta hastaneye geldikten sonra da sürer ya da tekrarlar. Böyle olursa cerrahi müdahale gerekebilir. Bu tip bir ameliyat, önce kanayan damarın kapanması ve tam bir anti-ülser operasyonu (vago-tomi veya parsiyel gastrektomi) sayesinde birleştirilmesiyle tamamlanır.
Kanama durduktan sonra, çoğu kimse hastanede birkaç gün kalır ve anti-ülser Maçlarıyla birlikte eve gönderilir. Çoğunda ülser kanaması tekrarlamadığından, bir kere kanamadan sonra ameliyata gerek duyulmaz.
Delinme
Ülser, mide veya duodenum çeperinin tüm katlarını aştığında buna perforasyon (delinme) denir ve acil müdahaleye gerek vardır. Hemen tedaviye geçilmezse, mide veya duodenum içeriği batın boşluğuna akarak, bu boşluğu kaplayan periton zarının iltihaplanması olan peritonit'e neden olur; sonuç ölüme kadar varabilir. Delinmiş ülserin çok şiddetli ve akut karın ağrısına yol açması, kişinin hemen hastaneye götürülmesi bakımından yararlı bir belirtidir. Acil servise ulaşıldığında, tanı basit bir batın röntgen filmiyle konur ve gecikmeden ameliyata başlanır.
Perfore ülserde erken tanı ve erken tedavi sonucu, bu komplikasyonun ciddiyeti bir yana, genel gidiş oldukça iyidir. Başka bir iyi nokta da, peptik ülserlerin tıbbi tedavi biçimleri geliştikçe, delinme olasılıklarının azalmasıdır.
Pilor daralması
Midenin alt ucundaki dar geçit pilorun içinde ya da çevresinde ülserle ortaya çıkan nedbe (yara) ve ödeme bağlı şişme, pilor kanalındaki geçişi daraltır; buna pilor daralması (pilor stenozu) adı verilir. Bunun sonucu olarak, duodenuma geçemeyen mide suyu, sindirilmiş gıdalar ve sıvılar midede birikir. Mide, birkaç litre sıvıyı kaldırabilecek kadar genişleyebilirse de sonunda kusma gereği duyar. Tekrarlayan kusmalar, pilor darlığının esas belirtisidir. Tedavi edilmediği taktirde, hem sıvı kaybı, hem de besin emilmesinin gerçekleşmemesi, sıvı yetersizliğine ve beslenme bozukluğuna neden olur. Kuşkulanılan pilor darlığının tanısı, baryum grafisi veya endoskopiyle konur.
Tedavisi için önce hastaneye yatmanız gerekir. Birkaç gün süreyle mide, nazogastrik tüple boşaltılır. Bu süre boyunca sıvı ve besinler angio-cut aracılığıyla kana verilir. Son çare olarak tıkanıklığı açmak için cerrahi gereklidir. Ancak, tıbbi yollarla ülserin iyileştirilmesi, çevresindeki ödemi azaltacağından, pilor kanalı geçişe izin verecek kadar açılabilir.
Midenin daha üst kesimlerindeki ülserler, geçişi engelleyecek kadar yara olabilirler. Bu da, birden çok veya tekrarlayan ülserlere yol açar. Midenin biçimi bozulur; buna "kum saati" mide adı verilir. Böyle olunca da kusma olur, ama pilor darlığında olduğu kadar şiddetli değildir. Tedavinin prensipleri aynıdır. Peptik ülserlerin esas komplikasyonları potansiyel olarak ciddi iseler de, erken tanı konduğunda etkin biçimde tedavi edilebilirler. Erken tanı, sizin erken ayrımsamanıza olduğu kadar tıbbi olanaklara ve doktorunuza da bağlıdır.
Ulser Ameliyat ve Sonrasi Tedavisi
Ulser Ameliyatı Süreci, Ülser Tedavisinde Ameliyat
Ülser Ameliyat Öncesi
Çoğu kimse için ameliyat olmak üzere hastaneye yatmak yeni ve sıkıntılı bir olaydır. Hastane yaşamı bir program çerçevesinde yapılan birçok işten (rutin) oluştuğundan, önceden bunlar hakkında fikir sahibi olmakta yarar vardır. Cerrahlar, servis hemşireleri ve hastaneler çeşit çeşit olsa da temel yaklaşım aynıdır.
Hastaneye yatmanızdan sonra ilk yapılan rutin, "anamnez" adı verilen bir dizi sorgulamadır. Hastaneye geliş şikâyetiniz; şikâyetlerinizin öyküsü, yani ne zaman ve nasıl başladığı, nasıl geliştiği; daha önce geçirmiş olduğunuz hastalık, kaza ve ameliyatlar; alışkanlıklarınız; medeni ve ekonomik durumunuz; anne-baba ve kardeşlerinizin sağlık durumu gibi soruları yanıtlarsınız. Bu sorgulamayı bitiren asistan doktor, sonra tüm fiziksel muayenenizi yapar.
Ameliyattan önce kan testleri yapılması normaldir. Kan testlerinin kapsamına alyuvar ve akyuvar sayımıyla birlikte karaciğer ve böbrek çalışmasının değerlendirildiği "fonksiyon testleri" de girer. Bunlarda çoğu kere beklenmeyen sonuçlara rastlanmaz. Cerrah ve anestezist, ameliyattan önce olabildiğince fazla bilgi edinmek isterler. Akciğerlerde hafif bir enfeksiyon ya da kalpte çok az bir anormallik anestezistin hastaya yaklaşımını değiştirecektir. Bu nedenle, göğsünüzün röntgen filmi ve kalp elektronuz (EKG) da çekilir.
Çoğunlukla cerrah, konan tanıyı kontrol etmek için, ameliyattan önce bir kere daha ülserin varlığını ortaya koymak ister. Bunun için endoskopi ya cerrahın ekibinden ya da başka bir doktor tarafından tekrar yapılabilir. Kronik solunum yolları şikâyeti olan, sigara içen hastaların bir fizyoterapist yardımıyla akciğerleri temizlenmelidir ama bu işlem genellikle ameliyat sonrasına kalır.
Tamamen boş bir mide üzerinde ameliyat yapmak daha güvenli olduğundan, ameliyattan bir gün önceki akşam yemeğinde katı ve sıvı gıda almanıza izin verilmez. Cerrahınız, bunu kesinlikle sağlamak için mide içindekileri "nazo-gastrik tüpü" ile emer. Bu tüp lastikten yapılmış olup, ince ve esnektir. Burun deliklerinizden birinden sokulur ve ösofagus yoluyla midenize uzatılır. Tüp bir gece boyunca yerinde bırakılır ve solunuma hiç engel olmaz. Ameliyat için temiz bir deri alanı gerektiğinden, ameliyatın yapılacağı deri bölgesindeki tüm kıllar traş edilmelidir.
Son olarak, ameliyatı kabul ettiğinize ilişkin bir belge imzalarsınız.
Bazı hastanelerde anestezist, ameliyattan önce serviste yatan hastayı ziyaret eder. Bu daha çok, kullanılacak anestezi (narkoz) maddesinin seçimini etkileyecek tıbbi bir durumunuz olduğu zaman söz konusudur. Diğer hastanelerde, anestezisti ameliyathaneye girdiğinizde görürsünüz. Anestezist, sizi uyutmak için iğne yapar ve gerekirse, ameliyat süresi boyunca daha başka enjeksiyonlar uygular veya kan ya da serum verebilir. Bunun için, kolunuzdaki veya elinizdeki bir toplardamar içine "angio-cut" (anjio-kat) adı verilen ince bir tüp takılır.
Ameliyat sonrası
Uyandığınızda ilk izlenimleriniz karma karışıktır
ve uyutulduğunuz anı az önce olmuş gibi hissedersiniz. Uyanma süreci çok değişkendir; kendinizi toparlamanız birkaç saat sürerken, tam anlamıyla zihin açıklığına kavuşmanız birkaç gün sürebilir. Uyandığınızda nazo-gastrik tüpü yerinde bulursunuz. Angio-cut'dan kan ya da tuzlu veya şekerli serum damlamak-tadır ve çoğu kez de karın boşluğunuza sokulmuş bir boru aracılığıyla yatağınızın yanındaki bir şişeye sıvı boşalmaktadır.
Derece derece uyanırken zamanı tam olarak belirleyemeseniz de, doktor ve hemşirelerin vizitleriyle, akraba ve arkadaşlarınızın gelip gidişini farkedersiniz. Siz yatağınızda hareketsiz yatarken akciğerlerinizin hava yollarında biriken mukus salgısının temizlenmesi gerekir. Buralarda biriken mukus enfeksiyon odağı olabilir. Öksürmek ve derin soluk almak, özellikle ameliyat yarasının olduğu bölgede ağrıya neden olur. Bu sorunu önlemek için, mukus temizleme işleminden önce ağrı kesici alınmalıdır.
Ameliyattan sonra ağrı çekmenin hiçbir anlamı yoktur; bu nedenle, ameliyat sonrası tedavide ağrı kesici iğnelerin önemli yeri vardır. Çok çeşidi olan bu ilaçların da yan etkileri olduğundan, bir şey hissederseniz hemşireye ya da doktora haber vermelisiniz.
İlk birkaç günden sonra, mideniz ye diğer batın (karın) organlarınız çalışmaya başlar. İlk belirtisi de bağırsak hareketlerinizin başlamasıdır. Bundan sonra ağızdan sıvı alabilirsiniz. Birkaç gün içinde iştahınız yerine gelir ve sindirim kanalınız işlemeye başlar.
Ameliyattan sonra da, çok kan kaybedip etmediğinizi anlamak ve verilen kan veya sıvı miktarının yeterli olup olmadığını saptamak için kan sayımı yapılır. Kan sayımı, taburcu olmadan önce bir kere daha tekrarlanabilir. Üç dört gün sonra karın boşluğunuzu drene eden (boşaltan) borudan sıvı birikinti gelmemeye başlar ve daha önce çıkartılmış olan nazo-gastrik tûp ve angio-cut'dan sonra bu boru da çıkartılır. Yaklaşık bir hafta sonra yara yeri iyileşmiş olduğundan dikişleriniz ya da pensleriniz alınır. Artık eve dönme zamanı gelmiştir!
Normal yaşama dönmeden önce, evde birkaç haftalık bir nekahat dönemi geçirilirse de, artık ülser ağrısından kurtulmuşsunuzdur. Hastane polikliniğinde-ki bir check-up (çek-ap)'dan sonra normal yaşama geçiş zamanınız aile hekiminizin kararına kalmıştır.
Ülser Ameliyat Öncesi
Çoğu kimse için ameliyat olmak üzere hastaneye yatmak yeni ve sıkıntılı bir olaydır. Hastane yaşamı bir program çerçevesinde yapılan birçok işten (rutin) oluştuğundan, önceden bunlar hakkında fikir sahibi olmakta yarar vardır. Cerrahlar, servis hemşireleri ve hastaneler çeşit çeşit olsa da temel yaklaşım aynıdır.
Hastaneye yatmanızdan sonra ilk yapılan rutin, "anamnez" adı verilen bir dizi sorgulamadır. Hastaneye geliş şikâyetiniz; şikâyetlerinizin öyküsü, yani ne zaman ve nasıl başladığı, nasıl geliştiği; daha önce geçirmiş olduğunuz hastalık, kaza ve ameliyatlar; alışkanlıklarınız; medeni ve ekonomik durumunuz; anne-baba ve kardeşlerinizin sağlık durumu gibi soruları yanıtlarsınız. Bu sorgulamayı bitiren asistan doktor, sonra tüm fiziksel muayenenizi yapar.
Ameliyattan önce kan testleri yapılması normaldir. Kan testlerinin kapsamına alyuvar ve akyuvar sayımıyla birlikte karaciğer ve böbrek çalışmasının değerlendirildiği "fonksiyon testleri" de girer. Bunlarda çoğu kere beklenmeyen sonuçlara rastlanmaz. Cerrah ve anestezist, ameliyattan önce olabildiğince fazla bilgi edinmek isterler. Akciğerlerde hafif bir enfeksiyon ya da kalpte çok az bir anormallik anestezistin hastaya yaklaşımını değiştirecektir. Bu nedenle, göğsünüzün röntgen filmi ve kalp elektronuz (EKG) da çekilir.
Çoğunlukla cerrah, konan tanıyı kontrol etmek için, ameliyattan önce bir kere daha ülserin varlığını ortaya koymak ister. Bunun için endoskopi ya cerrahın ekibinden ya da başka bir doktor tarafından tekrar yapılabilir. Kronik solunum yolları şikâyeti olan, sigara içen hastaların bir fizyoterapist yardımıyla akciğerleri temizlenmelidir ama bu işlem genellikle ameliyat sonrasına kalır.
Tamamen boş bir mide üzerinde ameliyat yapmak daha güvenli olduğundan, ameliyattan bir gün önceki akşam yemeğinde katı ve sıvı gıda almanıza izin verilmez. Cerrahınız, bunu kesinlikle sağlamak için mide içindekileri "nazo-gastrik tüpü" ile emer. Bu tüp lastikten yapılmış olup, ince ve esnektir. Burun deliklerinizden birinden sokulur ve ösofagus yoluyla midenize uzatılır. Tüp bir gece boyunca yerinde bırakılır ve solunuma hiç engel olmaz. Ameliyat için temiz bir deri alanı gerektiğinden, ameliyatın yapılacağı deri bölgesindeki tüm kıllar traş edilmelidir.
Son olarak, ameliyatı kabul ettiğinize ilişkin bir belge imzalarsınız.
Bazı hastanelerde anestezist, ameliyattan önce serviste yatan hastayı ziyaret eder. Bu daha çok, kullanılacak anestezi (narkoz) maddesinin seçimini etkileyecek tıbbi bir durumunuz olduğu zaman söz konusudur. Diğer hastanelerde, anestezisti ameliyathaneye girdiğinizde görürsünüz. Anestezist, sizi uyutmak için iğne yapar ve gerekirse, ameliyat süresi boyunca daha başka enjeksiyonlar uygular veya kan ya da serum verebilir. Bunun için, kolunuzdaki veya elinizdeki bir toplardamar içine "angio-cut" (anjio-kat) adı verilen ince bir tüp takılır.
Ameliyat sonrası
Uyandığınızda ilk izlenimleriniz karma karışıktır
ve uyutulduğunuz anı az önce olmuş gibi hissedersiniz. Uyanma süreci çok değişkendir; kendinizi toparlamanız birkaç saat sürerken, tam anlamıyla zihin açıklığına kavuşmanız birkaç gün sürebilir. Uyandığınızda nazo-gastrik tüpü yerinde bulursunuz. Angio-cut'dan kan ya da tuzlu veya şekerli serum damlamak-tadır ve çoğu kez de karın boşluğunuza sokulmuş bir boru aracılığıyla yatağınızın yanındaki bir şişeye sıvı boşalmaktadır.
Derece derece uyanırken zamanı tam olarak belirleyemeseniz de, doktor ve hemşirelerin vizitleriyle, akraba ve arkadaşlarınızın gelip gidişini farkedersiniz. Siz yatağınızda hareketsiz yatarken akciğerlerinizin hava yollarında biriken mukus salgısının temizlenmesi gerekir. Buralarda biriken mukus enfeksiyon odağı olabilir. Öksürmek ve derin soluk almak, özellikle ameliyat yarasının olduğu bölgede ağrıya neden olur. Bu sorunu önlemek için, mukus temizleme işleminden önce ağrı kesici alınmalıdır.
Ameliyattan sonra ağrı çekmenin hiçbir anlamı yoktur; bu nedenle, ameliyat sonrası tedavide ağrı kesici iğnelerin önemli yeri vardır. Çok çeşidi olan bu ilaçların da yan etkileri olduğundan, bir şey hissederseniz hemşireye ya da doktora haber vermelisiniz.
İlk birkaç günden sonra, mideniz ye diğer batın (karın) organlarınız çalışmaya başlar. İlk belirtisi de bağırsak hareketlerinizin başlamasıdır. Bundan sonra ağızdan sıvı alabilirsiniz. Birkaç gün içinde iştahınız yerine gelir ve sindirim kanalınız işlemeye başlar.
Ameliyattan sonra da, çok kan kaybedip etmediğinizi anlamak ve verilen kan veya sıvı miktarının yeterli olup olmadığını saptamak için kan sayımı yapılır. Kan sayımı, taburcu olmadan önce bir kere daha tekrarlanabilir. Üç dört gün sonra karın boşluğunuzu drene eden (boşaltan) borudan sıvı birikinti gelmemeye başlar ve daha önce çıkartılmış olan nazo-gastrik tûp ve angio-cut'dan sonra bu boru da çıkartılır. Yaklaşık bir hafta sonra yara yeri iyileşmiş olduğundan dikişleriniz ya da pensleriniz alınır. Artık eve dönme zamanı gelmiştir!
Normal yaşama dönmeden önce, evde birkaç haftalık bir nekahat dönemi geçirilirse de, artık ülser ağrısından kurtulmuşsunuzdur. Hastane polikliniğinde-ki bir check-up (çek-ap)'dan sonra normal yaşama geçiş zamanınız aile hekiminizin kararına kalmıştır.