Plörezi Nedir, Zatürreye ya da Akciğer Tüberkülozuna benzer mi?
Plörezi Nedir, Plörezi Tedavisi ve Tüberküloz İlişkisi
Plörezi, akciğerlerin dışını örten ince bir zar olan plevranın enfeksiyonu ya da iltihabıdır. Buna benzer başka bir plevra zarı, bütün göğüs boşluğunu tamamiyle örter.
Sağlıklı durumdayken, akciğerler şişirildiğinde, plevranın iki yaprağı birbirinin üzerinden yumuşakça kayar. Plevrada bir enfeksiyon olduğunda, iki yaprak birbirine sürtündüğü için, solunum güçleşir. Plörezideki bıçak sokulur gibi ağrının nedeni budur.
Plörezi, zatürree ya da tüberküloz değildir, ama bunlardan birinin ya da başka bir akciğer enfeksiyonunun komplikasyonu olabilir.
Antibiyotikler döneminden önce plörezi komplikasyonlarına sık rastlanırdı. İki yaprak arasında da sıvı birikir, ameliyat gerekli ve çoğu kez hayat kurtarıcı olurdu. Şimdi antibiyotikler sayesinde, plörezi komplikasyonları görülse bile, seyrektir.
Tüberküloz, kalıtımla geçen bir hastalık mıdır?
Aynı ailenin içinde de görülebildiği için, tüberküloz, yanlışlıkla, kalıtsal bir hastalık sanılabilir. Gerçekte, kalıtımla geçmez. Bulaşıcı bir hastalıktır, böylece, ailenin bir üyesinden öbürüne geçebilir.
Bir kimse, sizin gibi, tüberküloz korkusu içinde yaşarken, sizdeki ya da aileniz üyelerinden herhangi birindeki sıradan öksürük, sizde gerektiğinden çok telaş uyandırabilir. Kuruntulara kapılmaktansa, bu gibi öksürükleri erkenden doktoruna bildirin. Düzenli aralıklarla göğüs filmleriniz alınırsa, kendinizi daha rahat hissedersiniz.
Bir kızın tüberküloz geçirmiş bir erkekle evlenmesi, doğru mudur? Kız bu evliliğe güvenle girebilir mi ve erkeğin hastalığa yeniden yakalanması mümkün müdür?
Sorunuzun yanıtı "iyileşme" sözünde yatmaktadır. Hasta aktif tüberkülozu tamamen atlatmış ve hastalığın hiçbir belirtisi kalmamışsa gelecekteki eşi için bir tehlike oluşturmuyor demektir.
Balgamdaki tüberküloz mikrobunu gösteren çok hassas testler vardır. Herhangi bir aktivite varsa, hem kız, hem de erkek için güvenlik önlemleri önerecek ilk kişi, doktor olacaktır.
Devletlerin çoğu, her iki tarafın enfeksiyon hastalıklarından bütünüyle uzak olup olmadığını saptayan bir evlenme lisansı sorarlar. Bir tüberküloz hastalığında, evlenme izni verilmeden önce doktor tarafından tam bir muayene ve filmler gerecektir.
Erkek tamamen temize çıktı mı, eşinin ondan hastalığı alma ihtimali hemen hemen yoktur. Bununla beraber, tüberküloz geçirmiş olan herkes, ömür boyu doktor kontrollerinden geçmelidir. Altı aylık ya da yıllık aralıklarla yapılacak bu muayenelerde hastalık belirtilerine bir daha hiç rastlanmayabilir. Fakat bu muayeneler evli çiftin ve ailelerinin sağlığı için büyük bir güvence sağlar.
Oksuruk Nedir Tedavisi Cocuklarda Nedenleri
Öksürük Nedir, Öksürük Tedavisi, Çocuklarda Öksürük Nedenleri
Öksürük, solunum yollarını temizleyen karmaşık mekanizmanın bir parçasıdır. Bu refleks hareketi, bütün solunum yollarını yabancı cisimlerden, hava kirliliğinden ve birikmiş mukuslardan korur.
Hava yollarında tahriş edici en küçük bir şey beyindeki öksürük merkezine saniyenin milyonda birinde hemen bir işaret gönderir. Haber hemen göğüs kaslarına aktarılır ve patlatılan bir öksürükle hava yolları tahriş edici şeyden temizlenir.
Bir mikrop, bronşlara ve akciğerlere dolduğunda iltihap meydana gelir ve bir tahriş kaynağı oluşturup öksürüğü yaratır.
İki temel öksürük türü vardır. Birincisi kuru öksürük olup, sigara, duman, tozdan tahriş sonucu ortaya çıkar. İkincisi, enfeksiyondan meydana gelen balgam, mukus ve cerahati dışarıya atan öksürüktür.
Öksürüğün tedavisi, kuşkusuz, altındaki hastalığa yönelik olmalıdır. Kuru öksürük, sigara, hava kirliliği gibi tahrişler ortadan kaldırılırsa genellikle kesilir. Uygun bir havalandırma ve havanın nemlendirilmesi ile, öksürük azalır.
Enfeksiyon, antibiyotiklerle tedavi edilir. Enfeksiyonlardan doğan öksürükler, pisliklerin akciğerlerde birikmemesi için, kesilmeyip, tersine, desteklenir.
Öksürük, solunum yollarını temizleyen karmaşık mekanizmanın bir parçasıdır. Bu refleks hareketi, bütün solunum yollarını yabancı cisimlerden, hava kirliliğinden ve birikmiş mukuslardan korur.
Hava yollarında tahriş edici en küçük bir şey beyindeki öksürük merkezine saniyenin milyonda birinde hemen bir işaret gönderir. Haber hemen göğüs kaslarına aktarılır ve patlatılan bir öksürükle hava yolları tahriş edici şeyden temizlenir.
Bir mikrop, bronşlara ve akciğerlere dolduğunda iltihap meydana gelir ve bir tahriş kaynağı oluşturup öksürüğü yaratır.
İki temel öksürük türü vardır. Birincisi kuru öksürük olup, sigara, duman, tozdan tahriş sonucu ortaya çıkar. İkincisi, enfeksiyondan meydana gelen balgam, mukus ve cerahati dışarıya atan öksürüktür.
Öksürüğün tedavisi, kuşkusuz, altındaki hastalığa yönelik olmalıdır. Kuru öksürük, sigara, hava kirliliği gibi tahrişler ortadan kaldırılırsa genellikle kesilir. Uygun bir havalandırma ve havanın nemlendirilmesi ile, öksürük azalır.
Enfeksiyon, antibiyotiklerle tedavi edilir. Enfeksiyonlardan doğan öksürükler, pisliklerin akciğerlerde birikmemesi için, kesilmeyip, tersine, desteklenir.
Kalp Carpintisi Ani Carpinti Nedir
Kalpteki ani çarpıntı duygusu neden olur?
Kalp Çarpıntısı, Ani Çarpıntı
Kalp atımlarının hızı, ince bir mekanizma tarafından ayarlanır. Bazen bunu ilaçlar, kafein, nikotin, enfeksiyonlar, yaralanmalar ve stres'ler aksatır.
Bu çarpıntı duygusu, ilk olduğunda, insanı korkutabilir. Buna yol açabilecek etkenler ortadan kaldırılınca, kalp atımındaki bu düzensizlikler çoğu kez kaybolur.
Taşikardi denen durumda, birdenbire kalp hızlı çarpmaya başlar. Bunun nedenleri de, buna yakın bir duygu veren ve adına ekstrasistol dediğimiz ekstra vurumlarınki gibi genellikle önemsizdir. Bununla birlikte, taşikardi dediğimiz bu çarpıntılar devam ederse, klinik muayeneyle birlikte çekilecek bir kalp elektrosu gerçek nedeni ortaya koyar, gereken tedaviyi de belirler.
Bazen, düzenli kalp atımları arasına bir tane ekstra atım, yani ekstrasistol sıkışır.
Birdenbire gelen çarpıntı nöbetleri, çoğu kez dinlenmeyle yatışabilir. Kinin dahil, birçok ilaç çarpıntıyı düzeltip kalp atımlarını normal sayıya indirebilir. Ekstrasistol-ler, genellikle, boynun her iki yanında ve göz küresine hafifçe baskı yaparak düzeltilebilir. Taşikardi çoğunlukla ilaçsız olarak, başlayışındaki gibi birdenbire ve kendiliğinden geçer.
Kalp Çarpıntısı, Ani Çarpıntı
Kalp atımlarının hızı, ince bir mekanizma tarafından ayarlanır. Bazen bunu ilaçlar, kafein, nikotin, enfeksiyonlar, yaralanmalar ve stres'ler aksatır.
Bu çarpıntı duygusu, ilk olduğunda, insanı korkutabilir. Buna yol açabilecek etkenler ortadan kaldırılınca, kalp atımındaki bu düzensizlikler çoğu kez kaybolur.
Taşikardi denen durumda, birdenbire kalp hızlı çarpmaya başlar. Bunun nedenleri de, buna yakın bir duygu veren ve adına ekstrasistol dediğimiz ekstra vurumlarınki gibi genellikle önemsizdir. Bununla birlikte, taşikardi dediğimiz bu çarpıntılar devam ederse, klinik muayeneyle birlikte çekilecek bir kalp elektrosu gerçek nedeni ortaya koyar, gereken tedaviyi de belirler.
Bazen, düzenli kalp atımları arasına bir tane ekstra atım, yani ekstrasistol sıkışır.
Birdenbire gelen çarpıntı nöbetleri, çoğu kez dinlenmeyle yatışabilir. Kinin dahil, birçok ilaç çarpıntıyı düzeltip kalp atımlarını normal sayıya indirebilir. Ekstrasistol-ler, genellikle, boynun her iki yanında ve göz küresine hafifçe baskı yaparak düzeltilebilir. Taşikardi çoğunlukla ilaçsız olarak, başlayışındaki gibi birdenbire ve kendiliğinden geçer.
Kan Basinci Nedir Dusmesi Dusuk Kan Basinci
Kan basıncı nedir? Çok sözü ediliyor, ama bunun ne olduğunu ben bilmiyorum.
Kan Basıncının Artması, Düşük Kan Basıncı, Kan Basıncı Düşmesi
Kan basıncı normal, yüksek, düşük olabilir. Okuyucularımın çoğu, rakamların ne demek olduğunu, başkaları da kaç tip tansiyon yüksekliği olduğunu, bunların nedenlerini ve tedavilerin merak etmektedirler.
Kan basıncı ölçülürken, önce söylenen sayı sistolik, sonrakiyse diastolik basıncı belirtir. Bunlar, halk arasında "büyük" ve "küçük" denen tansiyonlardır.
Sistolik basınç, kalp kasılıp da içindeki kanı atardamarlara boşalttığı andaki, diastolik ise, kalbin iki atımı arasında olan dinlenme dönemindeki tansiyondur. Bu ikisinin arasındaki ilişki, tek tek her birinin gösterdiği rakamlardan daha önemlidir.
Bu nedenle, sadece bu rakamları okuyarak hastalar kendi kendilerine durumlarını değerlendiremeyeceklerin-den, böyle bir değerlendirme onları korkutmaktan başka bir işe yaramaz. Yaş, vücut yapısı, kilo, kalp, akciğer ve böbreklerin durumuna göre gerçek değerlendirme yapılabilir.
Yüksek tansiyon tiplerine gelince.. "Organik" denen bir tip vardır ki, hormon dengesizliği, kalp hastalığı, müzmin böbrek hastalığı ve damar sertliğinden olabilir. Bu tip hipertansiyon, temel neden kontrol altına alınmazsa ve yoğun olarak tedavi edilmezse ilerler.
İkinci tip, "Esaniyel" ya da "Primer" hipertansiyon olup, asıl nedeni hâlâ belli değildir, ama kalıtımın büyük rolü olduğu düşünülmektedir.
Hipertansiyon, bir hastalık olmaktan çok, bir belirtidir. Bunun için, asıl neden bulunup tedavi edilmelidir.
Alkol ve sigara genellikle kesilir. Alkol kalbi uyarıp dolaşıma daha çok kan gönderir. Sigara, damarları büzerek dolaşımı zorlaştırır, bu da basına ayrıca artırır. Aşırı vücut ağırlığı, kalp ve dolaşım sisteminin yükünü arttırır. Duygusal gerilimler tansiyonu yükseltir.
Bu gerilim ve stress'leri azaltmak için, kişiliğin yeniden ve uygun biçimde eğitilmesi gerekir. Başarılı tedavinin püf noktası, doktorunuzun sürekli kontrolü altında olmanızdır.
Hafif hipertansiyonum var. İlâçsız tedavisi mümkün mü?
Hafif hipertansiyonda 5 kilo verilmesi, ilaç tedavisi kadar tesirli oluyor.
İdeal kilosundan yüzde 10 ile 60 fazla olan 800 hasta üzerinde yapılan bir çalışmanın sonuçlarına göre 5 kilo veya daha fazla veren hastalarda ilaç tedavisi olmaksızın kan basıncında ortalama 1.24 puanlık bir azalma görülmüş. Kilo verme yanında ilaç tedavisi uygulananlarda ise kan basıncında ortalama 1.86 puanlık bir azalma söz konusu.
Ancak 5 kilodan daha az vermenin hipertansiyon üzerinde müsbet bir tesiri bulunmamış.
Kan Basıncının Artması, Düşük Kan Basıncı, Kan Basıncı Düşmesi
Kan basıncı normal, yüksek, düşük olabilir. Okuyucularımın çoğu, rakamların ne demek olduğunu, başkaları da kaç tip tansiyon yüksekliği olduğunu, bunların nedenlerini ve tedavilerin merak etmektedirler.
Kan basıncı ölçülürken, önce söylenen sayı sistolik, sonrakiyse diastolik basıncı belirtir. Bunlar, halk arasında "büyük" ve "küçük" denen tansiyonlardır.
Sistolik basınç, kalp kasılıp da içindeki kanı atardamarlara boşalttığı andaki, diastolik ise, kalbin iki atımı arasında olan dinlenme dönemindeki tansiyondur. Bu ikisinin arasındaki ilişki, tek tek her birinin gösterdiği rakamlardan daha önemlidir.
Bu nedenle, sadece bu rakamları okuyarak hastalar kendi kendilerine durumlarını değerlendiremeyeceklerin-den, böyle bir değerlendirme onları korkutmaktan başka bir işe yaramaz. Yaş, vücut yapısı, kilo, kalp, akciğer ve böbreklerin durumuna göre gerçek değerlendirme yapılabilir.
Yüksek tansiyon tiplerine gelince.. "Organik" denen bir tip vardır ki, hormon dengesizliği, kalp hastalığı, müzmin böbrek hastalığı ve damar sertliğinden olabilir. Bu tip hipertansiyon, temel neden kontrol altına alınmazsa ve yoğun olarak tedavi edilmezse ilerler.
İkinci tip, "Esaniyel" ya da "Primer" hipertansiyon olup, asıl nedeni hâlâ belli değildir, ama kalıtımın büyük rolü olduğu düşünülmektedir.
Hipertansiyon, bir hastalık olmaktan çok, bir belirtidir. Bunun için, asıl neden bulunup tedavi edilmelidir.
Alkol ve sigara genellikle kesilir. Alkol kalbi uyarıp dolaşıma daha çok kan gönderir. Sigara, damarları büzerek dolaşımı zorlaştırır, bu da basına ayrıca artırır. Aşırı vücut ağırlığı, kalp ve dolaşım sisteminin yükünü arttırır. Duygusal gerilimler tansiyonu yükseltir.
Bu gerilim ve stress'leri azaltmak için, kişiliğin yeniden ve uygun biçimde eğitilmesi gerekir. Başarılı tedavinin püf noktası, doktorunuzun sürekli kontrolü altında olmanızdır.
Hafif hipertansiyonum var. İlâçsız tedavisi mümkün mü?
Hafif hipertansiyonda 5 kilo verilmesi, ilaç tedavisi kadar tesirli oluyor.
İdeal kilosundan yüzde 10 ile 60 fazla olan 800 hasta üzerinde yapılan bir çalışmanın sonuçlarına göre 5 kilo veya daha fazla veren hastalarda ilaç tedavisi olmaksızın kan basıncında ortalama 1.24 puanlık bir azalma görülmüş. Kilo verme yanında ilaç tedavisi uygulananlarda ise kan basıncında ortalama 1.86 puanlık bir azalma söz konusu.
Ancak 5 kilodan daha az vermenin hipertansiyon üzerinde müsbet bir tesiri bulunmamış.
Diastolik Kan Basinci Sistolik Basinc Hipertansiyon
Genç, orta yaşlı ve yaşlı insanlarda sistolik ve diastolik normal tansiyonlar kaçtır? Yaşa göre değişir mi?
Diastolik Kan Basıncı, Sistolik Basınç Hipertansiyon
Kan basıncı, milimetre cıvayla hesaplanır. Sağlıklı gençlerde, sistolik 12, diastolik 8'dir. Bunlar 12'ye 8 diye söylenirler.
Yaşlandıkça değişiklikler olur. Altmışında, 15'e 8,8 normaldir.
Sayılar tek başlarına, hastalık ya da sağlıklılık hakkında fazla bir anlam taşımazlar. Kan basına üzerinde kişisel herhangi bir kaygınız varsa, önce tam bir muayeneden geçip, sonra kan basıncının okunmasıyla ilgili kaygılarınızı doktorunuzla açıkça konuşmanız, akıllıca bir davranış olur.
Doktoruma ne zaman tansiyonumu sorsam, "İyi" demekle yetiniyor. Sayılar niçin saklanıyor?
Doktor, hastalarıyla ilişkilerinde bazen başarılı, bazen başarısızdır, haklı da olsa haksız da çoğu kez, bu böyle oluyor.
Bu sayıları söylese bir türlü, söylemese bir türlü Bunun kararı hastalara bırakılsaydı, acaba hastalar kendileri bir karara varabilirler miydi?
Size, tansiyonunuzun iyi olduğu söylenilmişse, bu sizi rahatlatmaya yetmelidir. Tansiyonunuz ilaçlarla düzelmiş olmasaydı, emin olun ki doktorunuz size işi daha sıkı tutmak gerektiğini söylerdi.
Tansiyon değerleri çok kişinin aklını karıştırmaktadır. Bunda esrarlı bir taraf yoktur. Kalbin her pompalayışı ile, kan, atardamarların içinde ileriye doğru atılır. Yeniden pompalamadan önce, kalp, bir an dinlenir. Normal koşullarda bu atardamarlar çok esnek olup, kalbin her atımında genişler. Bu atım anındaki basınç sistolik, gevşeyip dinlenme anındakiyse diastolik basınçtır. Bu nedenle, tansiyon okunurken, iki sayı söylenir. Sistolik tansiyonun tek başına yüksek oluşunun pek anlamı yoktur. Çoğu kez asıl önemli olan, diastolik tansiyonun, yani küçük tansiyonun yüksekliğidir.
Bu nedenle, doktorunuzla aranızdaki konuşmanın odak noktası, sizin için pek önemli olmayan sayılardan çok, yüksek tansiyonun nedeni ve çareleri olmalıdır.
Diastolik Kan Basıncı, Sistolik Basınç Hipertansiyon
Kan basıncı, milimetre cıvayla hesaplanır. Sağlıklı gençlerde, sistolik 12, diastolik 8'dir. Bunlar 12'ye 8 diye söylenirler.
Yaşlandıkça değişiklikler olur. Altmışında, 15'e 8,8 normaldir.
Sayılar tek başlarına, hastalık ya da sağlıklılık hakkında fazla bir anlam taşımazlar. Kan basına üzerinde kişisel herhangi bir kaygınız varsa, önce tam bir muayeneden geçip, sonra kan basıncının okunmasıyla ilgili kaygılarınızı doktorunuzla açıkça konuşmanız, akıllıca bir davranış olur.
Doktoruma ne zaman tansiyonumu sorsam, "İyi" demekle yetiniyor. Sayılar niçin saklanıyor?
Doktor, hastalarıyla ilişkilerinde bazen başarılı, bazen başarısızdır, haklı da olsa haksız da çoğu kez, bu böyle oluyor.
Bu sayıları söylese bir türlü, söylemese bir türlü Bunun kararı hastalara bırakılsaydı, acaba hastalar kendileri bir karara varabilirler miydi?
Size, tansiyonunuzun iyi olduğu söylenilmişse, bu sizi rahatlatmaya yetmelidir. Tansiyonunuz ilaçlarla düzelmiş olmasaydı, emin olun ki doktorunuz size işi daha sıkı tutmak gerektiğini söylerdi.
Tansiyon değerleri çok kişinin aklını karıştırmaktadır. Bunda esrarlı bir taraf yoktur. Kalbin her pompalayışı ile, kan, atardamarların içinde ileriye doğru atılır. Yeniden pompalamadan önce, kalp, bir an dinlenir. Normal koşullarda bu atardamarlar çok esnek olup, kalbin her atımında genişler. Bu atım anındaki basınç sistolik, gevşeyip dinlenme anındakiyse diastolik basınçtır. Bu nedenle, tansiyon okunurken, iki sayı söylenir. Sistolik tansiyonun tek başına yüksek oluşunun pek anlamı yoktur. Çoğu kez asıl önemli olan, diastolik tansiyonun, yani küçük tansiyonun yüksekliğidir.
Bu nedenle, doktorunuzla aranızdaki konuşmanın odak noktası, sizin için pek önemli olmayan sayılardan çok, yüksek tansiyonun nedeni ve çareleri olmalıdır.
Hastalik Suresi Tedavi Suresi Sureleri
Gittiğimiz doktora, hastalığın ne kadar süreceğini sorduk. Fakat bir türlü zaman vermedi. Acaba tecrübelerine göre bir tahminde bulunamaz mıydı?
Hastalık Süresi, Tedavisi Süresi Hakkında Bilgiler
Yakındığınız nokta, sık sık rastlanan bir konudur. Bu da bir hastalığın teşhisinin ve geleceğinin karmaşık yapısını bilmemekten doğmaktadır.
Bir hastalığın teşhisi, hastalığın gösterdiği belirtilere göre, onu tanıma bilimi ve sanatı demektir. Birçok hastalığın birbirine benzer belirtileri vardır. Bu yüzden de, doktoru gerçek hastalığa parmak basabilmek için, öbür hastalıkları ayıklaması ve "ayırt edici teşhis" denilen işlemi yapması gerekir.
Prognoz (teşhis) sanatı ise, bir hastalığın gelişmesini ve sonucunu önceden kestirebilmektir. Bir hastalığın teşhisine o kadar çok etmen karışır ki, ne kadar süreceği üzerinde doktorun kehanette bulunması çoğunlukla imkânsız ve aptalca olur. Bazıları bir yaralanma ya da hastalığı başkalarına göre daha çabuk atlatır. Gençler, umut edileceği gibi, yaşlılardan daha çabuk sağlıklarına kavuşurlar. Hastanın duygusal durumu, hastalığın süresi ve tam iyileşme üzerinde yaşamsal bir rol oynar. Herhangi bir hastalığın seyri, şiddet ve süre bakımından değişiklikler gösterebilir.
Koplikasyonlar, basit ya da karmaşık olsun, önceden kestirilemez.
Doktorunuzdan, kesin bir iyileşme tarihi vermesini beklediğinizde, onun üzerine tatsız bir iş yüklemiş olabilirsiniz. Eminim ki, doktorunuz, bütün doktorlar gibi, hastalığın beklenen serisi üzerinde genel bir fikir verir ve iyileşme ilerledikçe bu teşhisi ona göre ayarlar.
Hastalık Süresi, Tedavisi Süresi Hakkında Bilgiler
Yakındığınız nokta, sık sık rastlanan bir konudur. Bu da bir hastalığın teşhisinin ve geleceğinin karmaşık yapısını bilmemekten doğmaktadır.
Bir hastalığın teşhisi, hastalığın gösterdiği belirtilere göre, onu tanıma bilimi ve sanatı demektir. Birçok hastalığın birbirine benzer belirtileri vardır. Bu yüzden de, doktoru gerçek hastalığa parmak basabilmek için, öbür hastalıkları ayıklaması ve "ayırt edici teşhis" denilen işlemi yapması gerekir.
Prognoz (teşhis) sanatı ise, bir hastalığın gelişmesini ve sonucunu önceden kestirebilmektir. Bir hastalığın teşhisine o kadar çok etmen karışır ki, ne kadar süreceği üzerinde doktorun kehanette bulunması çoğunlukla imkânsız ve aptalca olur. Bazıları bir yaralanma ya da hastalığı başkalarına göre daha çabuk atlatır. Gençler, umut edileceği gibi, yaşlılardan daha çabuk sağlıklarına kavuşurlar. Hastanın duygusal durumu, hastalığın süresi ve tam iyileşme üzerinde yaşamsal bir rol oynar. Herhangi bir hastalığın seyri, şiddet ve süre bakımından değişiklikler gösterebilir.
Koplikasyonlar, basit ya da karmaşık olsun, önceden kestirilemez.
Doktorunuzdan, kesin bir iyileşme tarihi vermesini beklediğinizde, onun üzerine tatsız bir iş yüklemiş olabilirsiniz. Eminim ki, doktorunuz, bütün doktorlar gibi, hastalığın beklenen serisi üzerinde genel bir fikir verir ve iyileşme ilerledikçe bu teşhisi ona göre ayarlar.
Cekap Nedir Hastane Check Up Ne Demektir
Çekap (Check Up ) Nedir Çekap Nasıl Yapılır
Ülkemizde geçerli olan Batı tıbbı (ortodoks tıb metodu), son yıllarda yeni bir sağlık hizmetini neredeyse mecburiyet halinde benimsenmiş durumda: Check-up. Bu tatbikat, belirgin bir hastalığı ve sıhhî şikayeti olmayanlara da tavsiye ediliyor, hatta daha sık tepeden tırnağa sıhhî kontrolden geçmelidirler. İnce ince tıbbî tahliller yapılmalı, sıkı bir muayene edilmelidirler.
Birtakım özel sağlık işletmelerinin reklam katkılarıyla da artık Batı'da milyonlarca kişi sanki yaşamları çe-kap'a bağlıymış gibi özenle ve düzenli olarak yaptırıyorlar. Bedenlerinde anormal belirtilerin yokluğunu garantileyerek daha uzun ve sağlıklı yaşamanın yollarını arıyorlar.
Çekap, pek çok tahlil, sorgu ve muayene demektir. Diğer tıbbî tetkikler gibi bir anamnezle (sorgu) veya bir formun doldurulmasıyla başlar. Bu sorguda özellikle 40 yaşından itibaren kalb ve damar anormallikleri aranır.
Meselâ kalb anjini, bayılma, baş dönmesi, sıkıntı, çarpıntı, kalb atımında hızlanma, baş ağrıları, yakın aile içindeki kalp hastalıkları veya tansiyon yüksekliği gibi. Bu belirtilerin büyük kısmı steroklerozdan (damar sertliği) kaynaklanır
Aranılan belirtiler arasında astımınkiler (veya genel anlamdaki alerjiler) veya müzmin bir bronşitten şüphelendiren, çaba sonucunda soluk soluğa kalmak da var.
Soru, günlük hayattaki alışkanlıkları da içine alır. Uykunun kalitesi, tütün ve alkol tüketimi, beslenme şekli, günlük yolculukların süresi, ailevî veya meslekî meselelerin var olup olmadığı, hareketsizlik gibi.
Fazla kiloların, ezellikle kalb için oluşturduğu tehlike sebebiyle önce kilo ölçülür. Kalb ve damar muayenesi; dinlenme, nabzın sayılması, ayakta ve yatar durumda tansiyon ölçülmesi, varislerin veya hemoroidlerin (basur) tesbit edilmesi ile olur.
Bu muayene, dinlenme durumunda ve çoğu zaman "maksimum altında efor" halinde alınan bir elektrokardiyogramla tamamlanır. Hasta ergometrik bir bisiklet üzerinde giderek artan güçle, nabzı dakikada 130 veya 140 atıncaya kadar pedal çevirir. "Maksimum efor ölçümü" daha zordur, Ama tercih edilir. Hastalığın o zaman maksimum kalb frekansına (220 eksi hastanın yaşı) erişmesi gerekir. Elektrokardiyogramın sürekli kontrolü altında ve yalnızca bir uzmanlık ortamında uygulanan bir ölçüm, maksimum efor sırasında kendilerini ele veren kalb ve kroner bozuklukların yok olduğuna kanaat getirilmesine imkân verir.
Gerekirse başka testler de uygulanabilir; Holter (elektrokardiyogramın 24 saat boyunca sürekli kaydı), ultrasonlar sayesinde kalb boşluklarının görülmesine imkân veren ekokardiyografı veya yine ultrasonlar sayesinde atarmadarların geçirgenliğini sınayan doppler.
Akciğer muayenesi, steteskopla dinleme dışında, sistematik bir radyografisi (röntgen filmi) ve akciğer hacimlerinin ölçümü demek olan spirometrik bir muayeneden teşekkül eder.
Böbreklerin durumu, elle muayene ile idrarda albümin ve şeker aranması ile araştırılır. Göz için ise göz dibi muayenesi ve göz tansiyonu ölçümü yapılır. Sağırlığın tesbiti için odiogram tatbik edilir.
Son olarak, biyolojik seviyede kan tahlili al ve akyuvarların miktarlarının, sedimantasyon hızının, trombosit-lerin, ürenin, kan şekerinin, kolesterolün, trigliseridlerin ve ürikasitin ölçülmesi ile çekap ilk aşamada tamamlanır.
Anormal çıkan bir netice olursa, önce tahlil tekrarlanır, ardından yan ve ileri tetkiklerle bir hastalığa uydurulmaya çalışılır.
Çekap'ı tavsiye eder misiniz? Mahzurları var mıdır?
Bir defa çekapın yaygınlaşması ise giderek daha çok sayıdaki kişi tarafından yaptırılması, ülke ekonomisine milyonlarca ek yük getirmektedir. Bir de riskli olan araştırma yöntemler vardır. Vücudumuza verilen her şua birikerek kanser tehlikesini arttırır.
Kalb için uygulanan efor testlerinin bazen kalb krizine yol açtığı anlaşılmıştır. Sonra çekap, sadece kişinin sağlık durumunun belli bir anındaki fotoğrafıdır ve sayısız muayeneye, incelemeye rağmen her şeyi göstermez.
Bugün çekapta sapasağlam çıkan kişi, ertesi gün bir miyokard infarktüsü geçirebilir.
Çekapın en mühim mahzuru da hasta olmayan sağlam kişilerin de tıbbî bağımlılığa teşvik edilmesi, daha kolay hasta olmalarının sağlanmasıdır. Bu da gerek ruhî, gerekse bedenî olarak insan hayatının tıbbın tehdidi altına girmesi demektir.
İşin ilginç yanı ise, neredeyse uygarlık sembolü haline gelen ve orijinal adıyla bütün dillere geçen gittikçe de yaygınlaşan çekap tatbikatlarının, hem hayat süresini ve hem de kalitesini pek değiştirmediğinin anlaşılmış olmasıdır. Yani düzenli olarak muayyen aralıklarla tepeden tırnağa muayane olan kişiler, çekap yaptırmayanlara oranla ne daha seyrek hastalanmakta, ne de daha uzun yaşamaktadırlar.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, çekapın faydasının zararından fazla olup olmadığı belli değildir. Cenab-ı Hakk'ın sağlığımız için uyarı olarak bedenimize bahşettiği ağrı, ateş, halsizlik, iştahsızlık, fonksiyonlarımızın kaybı vs. gibi şikâyetlerimizde tıbba başvurmak en doğru yol olarak görünmektedir.
Mühim bir konuda "az yeme"nin sayısız tahliller yaptırarak masraf etmektense çok daha sağlığı koruduğudur.
Ülkemizde geçerli olan Batı tıbbı (ortodoks tıb metodu), son yıllarda yeni bir sağlık hizmetini neredeyse mecburiyet halinde benimsenmiş durumda: Check-up. Bu tatbikat, belirgin bir hastalığı ve sıhhî şikayeti olmayanlara da tavsiye ediliyor, hatta daha sık tepeden tırnağa sıhhî kontrolden geçmelidirler. İnce ince tıbbî tahliller yapılmalı, sıkı bir muayene edilmelidirler.
Birtakım özel sağlık işletmelerinin reklam katkılarıyla da artık Batı'da milyonlarca kişi sanki yaşamları çe-kap'a bağlıymış gibi özenle ve düzenli olarak yaptırıyorlar. Bedenlerinde anormal belirtilerin yokluğunu garantileyerek daha uzun ve sağlıklı yaşamanın yollarını arıyorlar.
Çekap, pek çok tahlil, sorgu ve muayene demektir. Diğer tıbbî tetkikler gibi bir anamnezle (sorgu) veya bir formun doldurulmasıyla başlar. Bu sorguda özellikle 40 yaşından itibaren kalb ve damar anormallikleri aranır.
Meselâ kalb anjini, bayılma, baş dönmesi, sıkıntı, çarpıntı, kalb atımında hızlanma, baş ağrıları, yakın aile içindeki kalp hastalıkları veya tansiyon yüksekliği gibi. Bu belirtilerin büyük kısmı steroklerozdan (damar sertliği) kaynaklanır
Aranılan belirtiler arasında astımınkiler (veya genel anlamdaki alerjiler) veya müzmin bir bronşitten şüphelendiren, çaba sonucunda soluk soluğa kalmak da var.
Soru, günlük hayattaki alışkanlıkları da içine alır. Uykunun kalitesi, tütün ve alkol tüketimi, beslenme şekli, günlük yolculukların süresi, ailevî veya meslekî meselelerin var olup olmadığı, hareketsizlik gibi.
Fazla kiloların, ezellikle kalb için oluşturduğu tehlike sebebiyle önce kilo ölçülür. Kalb ve damar muayenesi; dinlenme, nabzın sayılması, ayakta ve yatar durumda tansiyon ölçülmesi, varislerin veya hemoroidlerin (basur) tesbit edilmesi ile olur.
Bu muayene, dinlenme durumunda ve çoğu zaman "maksimum altında efor" halinde alınan bir elektrokardiyogramla tamamlanır. Hasta ergometrik bir bisiklet üzerinde giderek artan güçle, nabzı dakikada 130 veya 140 atıncaya kadar pedal çevirir. "Maksimum efor ölçümü" daha zordur, Ama tercih edilir. Hastalığın o zaman maksimum kalb frekansına (220 eksi hastanın yaşı) erişmesi gerekir. Elektrokardiyogramın sürekli kontrolü altında ve yalnızca bir uzmanlık ortamında uygulanan bir ölçüm, maksimum efor sırasında kendilerini ele veren kalb ve kroner bozuklukların yok olduğuna kanaat getirilmesine imkân verir.
Gerekirse başka testler de uygulanabilir; Holter (elektrokardiyogramın 24 saat boyunca sürekli kaydı), ultrasonlar sayesinde kalb boşluklarının görülmesine imkân veren ekokardiyografı veya yine ultrasonlar sayesinde atarmadarların geçirgenliğini sınayan doppler.
Akciğer muayenesi, steteskopla dinleme dışında, sistematik bir radyografisi (röntgen filmi) ve akciğer hacimlerinin ölçümü demek olan spirometrik bir muayeneden teşekkül eder.
Böbreklerin durumu, elle muayene ile idrarda albümin ve şeker aranması ile araştırılır. Göz için ise göz dibi muayenesi ve göz tansiyonu ölçümü yapılır. Sağırlığın tesbiti için odiogram tatbik edilir.
Son olarak, biyolojik seviyede kan tahlili al ve akyuvarların miktarlarının, sedimantasyon hızının, trombosit-lerin, ürenin, kan şekerinin, kolesterolün, trigliseridlerin ve ürikasitin ölçülmesi ile çekap ilk aşamada tamamlanır.
Anormal çıkan bir netice olursa, önce tahlil tekrarlanır, ardından yan ve ileri tetkiklerle bir hastalığa uydurulmaya çalışılır.
Çekap'ı tavsiye eder misiniz? Mahzurları var mıdır?
Bir defa çekapın yaygınlaşması ise giderek daha çok sayıdaki kişi tarafından yaptırılması, ülke ekonomisine milyonlarca ek yük getirmektedir. Bir de riskli olan araştırma yöntemler vardır. Vücudumuza verilen her şua birikerek kanser tehlikesini arttırır.
Kalb için uygulanan efor testlerinin bazen kalb krizine yol açtığı anlaşılmıştır. Sonra çekap, sadece kişinin sağlık durumunun belli bir anındaki fotoğrafıdır ve sayısız muayeneye, incelemeye rağmen her şeyi göstermez.
Bugün çekapta sapasağlam çıkan kişi, ertesi gün bir miyokard infarktüsü geçirebilir.
Çekapın en mühim mahzuru da hasta olmayan sağlam kişilerin de tıbbî bağımlılığa teşvik edilmesi, daha kolay hasta olmalarının sağlanmasıdır. Bu da gerek ruhî, gerekse bedenî olarak insan hayatının tıbbın tehdidi altına girmesi demektir.
İşin ilginç yanı ise, neredeyse uygarlık sembolü haline gelen ve orijinal adıyla bütün dillere geçen gittikçe de yaygınlaşan çekap tatbikatlarının, hem hayat süresini ve hem de kalitesini pek değiştirmediğinin anlaşılmış olmasıdır. Yani düzenli olarak muayyen aralıklarla tepeden tırnağa muayane olan kişiler, çekap yaptırmayanlara oranla ne daha seyrek hastalanmakta, ne de daha uzun yaşamaktadırlar.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, çekapın faydasının zararından fazla olup olmadığı belli değildir. Cenab-ı Hakk'ın sağlığımız için uyarı olarak bedenimize bahşettiği ağrı, ateş, halsizlik, iştahsızlık, fonksiyonlarımızın kaybı vs. gibi şikâyetlerimizde tıbba başvurmak en doğru yol olarak görünmektedir.
Mühim bir konuda "az yeme"nin sayısız tahliller yaptırarak masraf etmektense çok daha sağlığı koruduğudur.