Kuduz Aşısı, Louis Pasteur Kimdir (Hayatı)
Louis Pasteur 1822 – 1895
PASTEUR. İNSAN sağlığı konusunda beşeriyetin derin cehalet içinde bulunduğu bir sırada; 27 Kasım 1822'de Fransa'nın .Jura vilayetine bağlı Dole'de doğdu.
Babası Jean Joseph, Napeloun'un ordusunda hizmet etmiş emekli bir asker, annesi bir bahçıvan ailesinin kızıydı. Dole'den Arbois'a giden küçük Pasteur orada bir doğa hayranı olarak durgun ve sessiz yaşıyordu. Pasteur dersleriyle pek ilgilenmez veya öyle görünürdü. İlkokulda orta halli bir öğrenciydi. Az konuşun iyice bilmediği konularda susmayı tercih ederdi.
1838'de o, Paris'e gönderildi. Sı. Louis Lisesi'ne devam edecekti. Orada fazla kalmadı. Evini, ailesini özlemişti. Arbois'e döndü. Daha sonra Basençon Lisesi'ne yatılı olarak verildi.
1840'da liseyi bitirdi ve aynı lisede öğretmen yardımcısı kaldı. Bir müddet sonra (1842)'de Ecome Normale sınavına girdi. 14. oldu. Bu derece onu tatmin etmemişti. Tekrar Paris'e döndü, bir pansiyona yerleşti ve yeniden Sı. Louis Lisesi'nin derslerine devam etmeye başladı. Bu defa Ecole Normale sınavlarında dördüncülük kazanmıştı. Burada laboratuar yokluğu onu arzuladığı bilim çalışmalarından alıkoyuyordu. Sorbon'un mütevazı bir tavan arasında çalışabilme imkanlarına kavuştu. Asit tartarik üzerinde çalışıyordu. Mitschearlich isimli bir Alman kimyager tartar ve paratartar asitlerinin optikçe farklı özellikler taşıdığını tespit ve müşahede etmişti. Bunlardan birinin billurlarından yapılan eriyik polarize durum gösteriyordu. Olayı izah Pasteur'e nasip oldu. Bu sırada başarısının sevincini annesini kaybetmesinden dolayı duyduğu üzüntü tamamen götürdü.
Paris'te bilim çevreleri bu keşiften bahsediyordu. Olaydan sonra Dijon Lisesi'ne fizik öğretmeni olarak alandı.
1849'da Strasburg Fakültesi'ne kimya doçenti oldu. Sonra orada reklörün kızı ile evlendi. 1853'te bir nişanla taltif edildi ve Lile şehri Fen Fakültesi'ne Profesör ve Dekan seçildi.
Lile'de pancar ziraatı yapılıyor ve alkol elde ediliyordu. Pasteur burada fermantasyon olayını inceledi. I860'da bu çalışmaları sonucu olarak "kendi kendine üreme" fikrinin yanlışlığını ispat etti.
Daha sonra ipek böceklerinde görülen bir hastalığın amilini keşfederek korunma çaresini buldu.
1867'de Sorbon'a profesör olan Pasteur, 1870'de Ayan Meclisi'ne üye olarak girdi. Bu sırada geçirdiği bir serebral hemorajiden dolayı sol tarafı paraliziye uğramıştı.
Prusya Savaşı da bu döneme rastlar. Bu savaşta Fransa'nın kayıpları vatansever Pasteur'ü çok sarsmıştı.
Pasteur'ün bundan sonraki hayatı çalışma gayretlerinin en faydalı mucizelerini getirdi. Gerçekten, bugünün tedavi edilebilen iki hastalığı kuduz ve şarbon o devirde, iyileştirilmesi mucize isteyen iki afetti!.. 1877'den itibaren Pasteur dört yıl koyunlar üzerinde şarbon hastalığını inceledi.
Invitro olarak şarbon basilini üretmeyi başardı. Elde ettiği kültürle deneysel olarak hayvanlarda şarbon meydana getirdi. 4()°-42°C'de bakterilerin kuvvetini kaybettiğini saptadı. Böylece elde edilen kültür zararsızdı ve koruyucu bir aşıydı.
Bu keşfi ile Lejyon Donör Ödülü'nü aldı ve Akademi'ye üye seçildi.
1884'ten itibaren 1888"ye kadar dört yıllık çalışma devresi onun büyük bir feragat ve fedakarlıkla geçirdiği yıllardır. Çünkü Pasteur bu dönemde insanlığın amansız düşmanı kuduza karşı bir aşı bulmaya çalışıyor, tehlikeli deneylere hiç sakınmadan atılıyordu. Sonunda Viruiansı azaltılan viruslu beyin ve omuriliklerin kuduza karşı önleyici aşı olarak kullanılabileceğini ortaya koydu. Ve bunu ilk olarak kuduz bir köpek tarafından ısırılmış Alsaslı bir köylü çocuğa uygulayabilmek imkanını buldu.
Arlık aşı insanlarda olumlu sonuç vermişti.
1884 yılında adına izafe edilen Enstitü -Pastör Enstitüsü- bizzat Cumhurbaşkanı M. Sadi Carnot taralından açıldı. Artık dehasının, zafer ve mutluluğun şahikasına varmıştı.
1892 yılında 70 yasına giren dahi Pasteur. Sorbon'da gençlice hitap etti ve sözlerini şu kelimelerle bitirdi:'Elimden geleni yaptım
28 Eylül 1895"te gerçekten -'Elimden geleni yaptım" diyebilmenin mutluluğunu tatmış olarak Vilneue şehrinde hayata gözlerini kapadı.
Harold Hirschsprung 1830 - 1916
Hirschspung Hastalığı
Harold Hirschsprung 1830 – 1916
KOLON BARSAĞININ konjenital genişlemesi Hirschsprung hastalığı olarak tanınır. Bu hastalığı Danimarkalı bir hekim olan Harold Hirschsprung tarif etmiştir. Bu hastalık hakkında o zamana kadar birçok şeyler yazılmış ve özellikle Bath'lı bir hekim Dr. Ca-lep Hilicr Parry de bahsetmiştir. Fakat en mükemmel tanımlamayı Hirschsprung 1887 yılında vermiştir. Bu tanımlama 1887 yılında Alman çocuk hastalıkları yıllığında "Yeni doğmuşların kolon hipertrofi ve dilatasyonuna bağlı konstipasyonu" adlı yazısı ile tıp alanına çıkmıştır. Bu arada iki klinik ve post mortem olguyu da tarif etmiştir.
Harold Hirschsprung 1830 yılında Danimarka'da Kopenhag'da dünyaya gelmiş ve 1855 yılında hekim payesini almıştır. 1870 yılında Kraliçe Louise çocuk hastanesinde başhekim olan Hirschsprung 1877 yılında çocuk hastalıkları profesörü olmuştur. 1904 yılında profesörlükten çekilmiş ve 1906 yılında da ölmüştür. 1900 yı-
lında doğumgününün 70. yılında büyük bir toplantı yapılmış ve yıllarca hizmet etmiş olduğu hastanenin bahçesine mermer bir büstü dikilmiştir.
Hirschsprung çocuk hastalıklarına ait ve özellikle özofagus. ince barsak tıkanmaları konusunda romatizma ve skorbüt konusunda çeşitli eserler kaleme almıştır.
Harold Hirschsprung 1830 – 1916
KOLON BARSAĞININ konjenital genişlemesi Hirschsprung hastalığı olarak tanınır. Bu hastalığı Danimarkalı bir hekim olan Harold Hirschsprung tarif etmiştir. Bu hastalık hakkında o zamana kadar birçok şeyler yazılmış ve özellikle Bath'lı bir hekim Dr. Ca-lep Hilicr Parry de bahsetmiştir. Fakat en mükemmel tanımlamayı Hirschsprung 1887 yılında vermiştir. Bu tanımlama 1887 yılında Alman çocuk hastalıkları yıllığında "Yeni doğmuşların kolon hipertrofi ve dilatasyonuna bağlı konstipasyonu" adlı yazısı ile tıp alanına çıkmıştır. Bu arada iki klinik ve post mortem olguyu da tarif etmiştir.
Harold Hirschsprung 1830 yılında Danimarka'da Kopenhag'da dünyaya gelmiş ve 1855 yılında hekim payesini almıştır. 1870 yılında Kraliçe Louise çocuk hastanesinde başhekim olan Hirschsprung 1877 yılında çocuk hastalıkları profesörü olmuştur. 1904 yılında profesörlükten çekilmiş ve 1906 yılında da ölmüştür. 1900 yı-
lında doğumgününün 70. yılında büyük bir toplantı yapılmış ve yıllarca hizmet etmiş olduğu hastanenin bahçesine mermer bir büstü dikilmiştir.
Hirschsprung çocuk hastalıklarına ait ve özellikle özofagus. ince barsak tıkanmaları konusunda romatizma ve skorbüt konusunda çeşitli eserler kaleme almıştır.
Alfred Hegar 1830 – 1914 ve Hegar Buji
Hegar Buji, Hegar Belirtisi
Alfred Hegar 1830 – 1914
UTERUS İÇİNDE herhangi bir ameliyeye girişmek için serviks illerinin genişletilmesi icap eder. Bu genişletme büyük Alman jinekologu Hegar'ın keşfetmiş olduğu seri halinde ve muhtelif kalınlıktaki bujilerle yapılır. Hegar bundan başka gebelik belirtisi olan bir araza da kendi ismini vermiştir. Bu belirtiye nazaran gebeliğin 6. ve 11. haftaları arasında uterus istmusunda bir yumuşama husule gelir. Bu araz aslında Hegar'ın asistanlarından biri olan Rcinl tarafından 1884 yılında tarif edilmiştir. Fakat Hegar'ın çeşitli araştırmaları ve çalışmaları ile isminin çok fazla tanınmış olmasından dolayı bu araz da Hegar'a atfedilmiştir. (Hegar Bujisi)
Alfred Hegar, 1830 yılında Darmstadt'da doğmuştur. Babası da tanınmış bir hekimdi. Giessen, Heidelberg, Berlin ve Viyana üniversitelerinde okuduktan sonra 1852 yılında hekimlik unvanını almıştır. Birkaç sene doğduğu şehir olan Darmstadt da doktorluk yaptıktan sonra 1864 yılında Frciburg Üniversitesi Jinekoloji ve Obstetrik Kürsüsü'ne atandı. 1889 yılında çalışma arkadaşları ve öğrencileri profesörlüğünün 25. yıl dönümünde çalışmalarını toplu olarak içeren kitabı kendisine hediye etmişlerdir.
Profesör Hegar'ın çeşitli eserleri arasında operativ jinekolojiye ait bir el kitabı. Plasenta retansiyonuna ait bir monograf, ovariotomi hakkında bir yazı ve gebelik tanısına ait bir kitap sayılabilir. Bundan başka o zaman korkunç hastalıklardan sayılan ve tedavi bakımından büyük güçlükler arzeden puerperal enfeksiyon konusunda çalışmalar yapmış olan Budapeşteli hekim İgnaz Philipp Scmmelwcis'in hayatına ait bir eseri vardır.
Hegar, İngiltere'de Lawson Tait ve Spencer Welis'in uyguladıkları ovariotomi ameliyatını Almanya'ya sokmuştur. Bundan başka perine-nin dikilmesinde de yeni bir metodu uygulamıştır. Hegar büyük bir operatör, hoca ve yazardır. Freiburg Üniversitesi 'nde kurmuş olduğu ileri jinekoloji kliniği yıllarca dünyanın ilgisini çekmiş ve burayı uluslararası bir jinekoloji merkezi haline getirmiştir.
1904 yılında profesörlükten ayrılmış ve 1914 yılında da 84 yaşında ölmüştür. Çok çalışkan bir hekim olan Hegar yazın ameliyatlarına sabahın saat 5'inde başlardı. Oldukça uzun bir ömre sahip olmasına rağmen kuvvetinden ve canlılığından hemen hiçbir şey kaybetmemişti.
Alfred Hegar 1830 – 1914
UTERUS İÇİNDE herhangi bir ameliyeye girişmek için serviks illerinin genişletilmesi icap eder. Bu genişletme büyük Alman jinekologu Hegar'ın keşfetmiş olduğu seri halinde ve muhtelif kalınlıktaki bujilerle yapılır. Hegar bundan başka gebelik belirtisi olan bir araza da kendi ismini vermiştir. Bu belirtiye nazaran gebeliğin 6. ve 11. haftaları arasında uterus istmusunda bir yumuşama husule gelir. Bu araz aslında Hegar'ın asistanlarından biri olan Rcinl tarafından 1884 yılında tarif edilmiştir. Fakat Hegar'ın çeşitli araştırmaları ve çalışmaları ile isminin çok fazla tanınmış olmasından dolayı bu araz da Hegar'a atfedilmiştir. (Hegar Bujisi)
Alfred Hegar, 1830 yılında Darmstadt'da doğmuştur. Babası da tanınmış bir hekimdi. Giessen, Heidelberg, Berlin ve Viyana üniversitelerinde okuduktan sonra 1852 yılında hekimlik unvanını almıştır. Birkaç sene doğduğu şehir olan Darmstadt da doktorluk yaptıktan sonra 1864 yılında Frciburg Üniversitesi Jinekoloji ve Obstetrik Kürsüsü'ne atandı. 1889 yılında çalışma arkadaşları ve öğrencileri profesörlüğünün 25. yıl dönümünde çalışmalarını toplu olarak içeren kitabı kendisine hediye etmişlerdir.
Profesör Hegar'ın çeşitli eserleri arasında operativ jinekolojiye ait bir el kitabı. Plasenta retansiyonuna ait bir monograf, ovariotomi hakkında bir yazı ve gebelik tanısına ait bir kitap sayılabilir. Bundan başka o zaman korkunç hastalıklardan sayılan ve tedavi bakımından büyük güçlükler arzeden puerperal enfeksiyon konusunda çalışmalar yapmış olan Budapeşteli hekim İgnaz Philipp Scmmelwcis'in hayatına ait bir eseri vardır.
Hegar, İngiltere'de Lawson Tait ve Spencer Welis'in uyguladıkları ovariotomi ameliyatını Almanya'ya sokmuştur. Bundan başka perine-nin dikilmesinde de yeni bir metodu uygulamıştır. Hegar büyük bir operatör, hoca ve yazardır. Freiburg Üniversitesi 'nde kurmuş olduğu ileri jinekoloji kliniği yıllarca dünyanın ilgisini çekmiş ve burayı uluslararası bir jinekoloji merkezi haline getirmiştir.
1904 yılında profesörlükten ayrılmış ve 1914 yılında da 84 yaşında ölmüştür. Çok çalışkan bir hekim olan Hegar yazın ameliyatlarına sabahın saat 5'inde başlardı. Oldukça uzun bir ömre sahip olmasına rağmen kuvvetinden ve canlılığından hemen hiçbir şey kaybetmemişti.
Richard Von Volkmann - Kontraktur
Volkmann İskemik, Kontraktür Nedir, Volkman Kaşığı
Richard Von Volkmann 1830 – 1889
RİCHARD VON Volkmann'ın yaşamı, babasının anatomi ve fizyoloji profesörlüğü yaptığı Saksonya'nın Halle şehrinde geçmiştir. Alman okuma adet ve sistemlerine uyarak Volkmann muhtelif üniversitelerde okuduktan sonra 1854'tc tıp doktoru unvanını aldı. Halle'de cerrahi kliniği profesör yardımcılığına atandığı zaman henüz 25 yaşında idi.
Fransa-Prusya Savaşı'nda Volkmann Prusya ordusunda general rütbesiyle cerrahlık yaptı. Bu askeri cerrahlık faaliyeti Volkmann'ın müstakbel çalışmasında büyük bir etki meydana getirmiştir. Bu sırada bazı Alman cerrahları Lister'in metotlarına adapte olmuşlar ve savaş yaralarının tedavisinde antiseptik metodları uygulamaya başlamışlardı. Volkmann'ın yerine geçmiş olduğu hekim yaşlı ve eski usullere sadık bir kimse idi. Buna paralel olarak hastanenin yapısı ve çalışma metodları da pek eski ıdı. Sepsis ve hastane gangreni pek çoklu. 1867 yılında Volkmann selefinden kliniği devraldığı sırada "Bu hastanede hiç kimse ameliyat yapmak için eline bıçak almaya cesaret edemez" demişti.
Volkmann. Lister'in bütün eserlerini okudu ve 1872 yılında hastanenin her köşesinde bu metodlar çerçevesinde çalışılmaya başlandı. Almanya'da.Lister'in en büyük savunucusu kesildi. Dünyanın dört bucağından hastanesini görmeye geliyorlardı. Klinikte düstur .şu idi: "Eğer pisliği temizleyemiyorsanız, antiseptik bir pislik meydana getiriniz". Cerrahlar ve asistanlar uzun lastik çizmeler giyiyorlar ve hastanenin bütün koridor ve odaları rahat bir temizlik sağlayacak durumda idi.
1881 yılında Volkmann, Londra Uluslararası Cerrahi Kongresi'ne katıldı ve bu kongrede "Listerizm"i kuvvetle savundu, cerrahiye yaptığı hizmetleri anlattı. Volkmann iskemik kontraktürünü 1881 yılında tarif etmiştir. Kendi ihtisası ortopedi alanında olmakla beraber diğer genel cerrahi konularında da çalışıyordu. 1878 yılında ilk defa olarak rektal kanserde ensizyonu uyguladı ve aynı yıl Parafin işçilerinde kanser oranı fazlalığına nazarı dikkati çekti.
Tüberküloz ekleminde amputasyon yerine eksizyon yapılmasını doğru buluyordu. Bu amaçla keskin bir kaşıkla eklemdeki hasta parçaları kürete ediyor ve bu suretle sağlam kısma enfeksiyonun yayılmasına engel olacağını söylüyordu.
İyi bir cerrah ve hatta Avrupa'nın en büyük cerrahlarından biri olan Volkmann çok zarif bir kişiliğe sahipti. Orta boylu ve gayet asil bir görünüşe malik olan Volkmann'a Halle'in taçsız kralı denirdi. Hekimlik alanındaki üstatlığına paralel olarak edebi kabiliyeti de yüksekti. Richard Leander ismi müstearı ile birçok güzel .şiirler ve masallar kaleme almıştır. Fransa-Prusya Savaşı sırasında yazmış olduğu "Dreams by French Firesides" adlı eseri Almanya'da unutulmaz etkiler yaratmış ve en az 14 defa basılmıştır. 1889 yılında Jena'da öldüğü zaman henüz 59 yaşında idi.
Richard Von Volkmann 1830 – 1889
RİCHARD VON Volkmann'ın yaşamı, babasının anatomi ve fizyoloji profesörlüğü yaptığı Saksonya'nın Halle şehrinde geçmiştir. Alman okuma adet ve sistemlerine uyarak Volkmann muhtelif üniversitelerde okuduktan sonra 1854'tc tıp doktoru unvanını aldı. Halle'de cerrahi kliniği profesör yardımcılığına atandığı zaman henüz 25 yaşında idi.
Fransa-Prusya Savaşı'nda Volkmann Prusya ordusunda general rütbesiyle cerrahlık yaptı. Bu askeri cerrahlık faaliyeti Volkmann'ın müstakbel çalışmasında büyük bir etki meydana getirmiştir. Bu sırada bazı Alman cerrahları Lister'in metotlarına adapte olmuşlar ve savaş yaralarının tedavisinde antiseptik metodları uygulamaya başlamışlardı. Volkmann'ın yerine geçmiş olduğu hekim yaşlı ve eski usullere sadık bir kimse idi. Buna paralel olarak hastanenin yapısı ve çalışma metodları da pek eski ıdı. Sepsis ve hastane gangreni pek çoklu. 1867 yılında Volkmann selefinden kliniği devraldığı sırada "Bu hastanede hiç kimse ameliyat yapmak için eline bıçak almaya cesaret edemez" demişti.
Volkmann. Lister'in bütün eserlerini okudu ve 1872 yılında hastanenin her köşesinde bu metodlar çerçevesinde çalışılmaya başlandı. Almanya'da.Lister'in en büyük savunucusu kesildi. Dünyanın dört bucağından hastanesini görmeye geliyorlardı. Klinikte düstur .şu idi: "Eğer pisliği temizleyemiyorsanız, antiseptik bir pislik meydana getiriniz". Cerrahlar ve asistanlar uzun lastik çizmeler giyiyorlar ve hastanenin bütün koridor ve odaları rahat bir temizlik sağlayacak durumda idi.
1881 yılında Volkmann, Londra Uluslararası Cerrahi Kongresi'ne katıldı ve bu kongrede "Listerizm"i kuvvetle savundu, cerrahiye yaptığı hizmetleri anlattı. Volkmann iskemik kontraktürünü 1881 yılında tarif etmiştir. Kendi ihtisası ortopedi alanında olmakla beraber diğer genel cerrahi konularında da çalışıyordu. 1878 yılında ilk defa olarak rektal kanserde ensizyonu uyguladı ve aynı yıl Parafin işçilerinde kanser oranı fazlalığına nazarı dikkati çekti.
Tüberküloz ekleminde amputasyon yerine eksizyon yapılmasını doğru buluyordu. Bu amaçla keskin bir kaşıkla eklemdeki hasta parçaları kürete ediyor ve bu suretle sağlam kısma enfeksiyonun yayılmasına engel olacağını söylüyordu.
İyi bir cerrah ve hatta Avrupa'nın en büyük cerrahlarından biri olan Volkmann çok zarif bir kişiliğe sahipti. Orta boylu ve gayet asil bir görünüşe malik olan Volkmann'a Halle'in taçsız kralı denirdi. Hekimlik alanındaki üstatlığına paralel olarak edebi kabiliyeti de yüksekti. Richard Leander ismi müstearı ile birçok güzel .şiirler ve masallar kaleme almıştır. Fransa-Prusya Savaşı sırasında yazmış olduğu "Dreams by French Firesides" adlı eseri Almanya'da unutulmaz etkiler yaratmış ve en az 14 defa basılmıştır. 1889 yılında Jena'da öldüğü zaman henüz 59 yaşında idi.
Sir Jonathan Hutchinson 1828 - 1913
Hutchinson Dişleri
Sir Jonathan Hutchinson 1828 –1913
JONATHAN HUTCHİNSON, 1828'de Yorkshire'de dünyaya gelmiştir. Öğreniminin ilk kısmını, yani 17 yaşına kadar özel bir şekilde yapmış ve bu arada Dr. Calcp Williams adlı bir hekimin yanında çalışmıştır. 1849 yılında Londra'ya gelmiş ve St. Bartholomevv hastanesine girerek 1850 yılında mezun olmuştur. Londra'nın bir mahallesinde pratik tababet icra etmeye başlayan Hutchinson aynı zamanda Metropolitan hastanesi. Londra göz hastalıkları hastanesi, Moorfields ve Blackfriars deri hastanesine kadar viziteler yapmaya başlamıştır. Bu sırada babasının büyük masrafını karşılamak için tutumluluk içinde yaşayan bu bilgin. Sir Godlee'ye göre, sadece peynir ve ekmekle vaktini geçirmiştir.
1860 yılında Londra hastanesine cerrah yardımcısı olarak atanmış ve bu suretle durumu biraz düzelmiştir. 1882'de Kraliyet Cemiyeti'ne üye seçilen bilgin, 1889'da Kraliyet cerrahi koleji başkanlığına getirilmiştir. 1908'de asalet unvanı verilmiştir.
Hutchinson daha 21 yaşında iken ve St. Bartholomevv hastanesinde çalışırken 8-14 yaşları arasında bulunan ve göz iltihaplarından muztarip olan çocukların burunlarında ülserasyonlar bulunduğunu ve diğer konjenital sifilis arazlarının da mevcut olduğunu tespit etmiştir. O zamana kadar Skrofuloz korneitis denilen bu halin aynı zamanda bir sifilitik mani-festasyon olabileceği sonucunu çıkarmıştır. Bu tarihten sonra bu konu üzerinde çalışmalarını arttıran bilgin 1858'de 64 olgu saptamış bulunmakta idi. Bütün bu olguların sifiliıik oldukları da lespiı edilmişti. Bu patolojik hale kronik intertisyel keratitis adını vermiştir. Bu isim halen tıp kitaplarında kulanılınaktadır. Bu buluşunu yayınladığı raporda Hutc-hinson aynı hastalarda başka bir sifilitik belirtilerin de mevcut olduğunu göstermiştir. On kesici dişlerde bazı küçük çıkıntılar ve intizamsızlıklar şeklide kendini gösteren bu araz kongenital sifilis için karakteristiktir. O zamandan beri bu diş şekline (Hutchinson Dişleri) denmektedir.
1861 yılında yine konjenital sifilis için karakteristik belirtilerden biri olan sağırlık da bulunduktan sonra Hutchinson triadı (yani İntertisyel keratitis, diş deformasyonu ve sağırlık) tıp kitaplarında yer almıştır. Bugün bile bu klasik buluşa yeni bir ek ekleme kabil değildir ve bu triad olanca önemini muhafaza etmektedir. Sir Jonathan Hutchinson genel tababet bakımından Avrupa'nın en büyük şahsiyeti olarak addedilmiştir. Onun kadar çeşitli konular üzerinde o derece mükemmel eserler kaleme almış başka hiçbir yazar yoktur. Özellikle oftalmoloji, dermatoloji ve sifilis bahsinde onun kudreti bütün haşmetiyle nazarı dikakti çekmektedir. Hutehinson'un en büyük özelliği çok dikkatli bir gözlem yeteneği ve klinik vakaları toplamaktaki ustalığıdır. Çok okuyan bir hekim olmakla beraber aynı zamanda çok kuvvetli bir hafızaya da sahipti. Muassırları Hutehinson'un fikirlerine büyük bir değer verirler ve tıbbi konularda söylediği şeyleri önemle kaydederlerdi. Çeşitli sanat eserlerinin koleksiyonlarını yapmak en büyük meraklarından biriydi. Dünyanın her tarafından özellikle meslektaşları kendisine nadir cscrlerler yollarlardı. Pekçok eser kaleme almıştır. Bunların içinde periodik olarak yayınlamış olduğu "Cerrahi Arşivi" adlı eseri 10 cilttir.
Sir Rickman Godlee kendisini şu şekilde tarif etmektedir: "Uzun boylu ve esmerdi. Orta yaştan ihtiyarlık çağına geçerken siması pek az değişmişti. Siyah saçlı ve sakallı idi. Yaşlandıkça bu saç ve sakallar ağarmaya
ve uzamaya başlamıştı."
Hutchinson Finsbury civarında 16 yıl yaşadıktan sonra Sir James Paget'in tavsiyesi üzerine çok daha fazla mesleki bir faliyet gösterebileceği bir yer olan Cavandish'e çekildi ve 1913 yılında burada öldü.
Sir Jonathan Hutchinson 1828 –1913
JONATHAN HUTCHİNSON, 1828'de Yorkshire'de dünyaya gelmiştir. Öğreniminin ilk kısmını, yani 17 yaşına kadar özel bir şekilde yapmış ve bu arada Dr. Calcp Williams adlı bir hekimin yanında çalışmıştır. 1849 yılında Londra'ya gelmiş ve St. Bartholomevv hastanesine girerek 1850 yılında mezun olmuştur. Londra'nın bir mahallesinde pratik tababet icra etmeye başlayan Hutchinson aynı zamanda Metropolitan hastanesi. Londra göz hastalıkları hastanesi, Moorfields ve Blackfriars deri hastanesine kadar viziteler yapmaya başlamıştır. Bu sırada babasının büyük masrafını karşılamak için tutumluluk içinde yaşayan bu bilgin. Sir Godlee'ye göre, sadece peynir ve ekmekle vaktini geçirmiştir.
1860 yılında Londra hastanesine cerrah yardımcısı olarak atanmış ve bu suretle durumu biraz düzelmiştir. 1882'de Kraliyet Cemiyeti'ne üye seçilen bilgin, 1889'da Kraliyet cerrahi koleji başkanlığına getirilmiştir. 1908'de asalet unvanı verilmiştir.
Hutchinson daha 21 yaşında iken ve St. Bartholomevv hastanesinde çalışırken 8-14 yaşları arasında bulunan ve göz iltihaplarından muztarip olan çocukların burunlarında ülserasyonlar bulunduğunu ve diğer konjenital sifilis arazlarının da mevcut olduğunu tespit etmiştir. O zamana kadar Skrofuloz korneitis denilen bu halin aynı zamanda bir sifilitik mani-festasyon olabileceği sonucunu çıkarmıştır. Bu tarihten sonra bu konu üzerinde çalışmalarını arttıran bilgin 1858'de 64 olgu saptamış bulunmakta idi. Bütün bu olguların sifiliıik oldukları da lespiı edilmişti. Bu patolojik hale kronik intertisyel keratitis adını vermiştir. Bu isim halen tıp kitaplarında kulanılınaktadır. Bu buluşunu yayınladığı raporda Hutc-hinson aynı hastalarda başka bir sifilitik belirtilerin de mevcut olduğunu göstermiştir. On kesici dişlerde bazı küçük çıkıntılar ve intizamsızlıklar şeklide kendini gösteren bu araz kongenital sifilis için karakteristiktir. O zamandan beri bu diş şekline (Hutchinson Dişleri) denmektedir.
1861 yılında yine konjenital sifilis için karakteristik belirtilerden biri olan sağırlık da bulunduktan sonra Hutchinson triadı (yani İntertisyel keratitis, diş deformasyonu ve sağırlık) tıp kitaplarında yer almıştır. Bugün bile bu klasik buluşa yeni bir ek ekleme kabil değildir ve bu triad olanca önemini muhafaza etmektedir. Sir Jonathan Hutchinson genel tababet bakımından Avrupa'nın en büyük şahsiyeti olarak addedilmiştir. Onun kadar çeşitli konular üzerinde o derece mükemmel eserler kaleme almış başka hiçbir yazar yoktur. Özellikle oftalmoloji, dermatoloji ve sifilis bahsinde onun kudreti bütün haşmetiyle nazarı dikakti çekmektedir. Hutehinson'un en büyük özelliği çok dikkatli bir gözlem yeteneği ve klinik vakaları toplamaktaki ustalığıdır. Çok okuyan bir hekim olmakla beraber aynı zamanda çok kuvvetli bir hafızaya da sahipti. Muassırları Hutehinson'un fikirlerine büyük bir değer verirler ve tıbbi konularda söylediği şeyleri önemle kaydederlerdi. Çeşitli sanat eserlerinin koleksiyonlarını yapmak en büyük meraklarından biriydi. Dünyanın her tarafından özellikle meslektaşları kendisine nadir cscrlerler yollarlardı. Pekçok eser kaleme almıştır. Bunların içinde periodik olarak yayınlamış olduğu "Cerrahi Arşivi" adlı eseri 10 cilttir.
Sir Rickman Godlee kendisini şu şekilde tarif etmektedir: "Uzun boylu ve esmerdi. Orta yaştan ihtiyarlık çağına geçerken siması pek az değişmişti. Siyah saçlı ve sakallı idi. Yaşlandıkça bu saç ve sakallar ağarmaya
ve uzamaya başlamıştı."
Hutchinson Finsbury civarında 16 yıl yaşadıktan sonra Sir James Paget'in tavsiyesi üzerine çok daha fazla mesleki bir faliyet gösterebileceği bir yer olan Cavandish'e çekildi ve 1913 yılında burada öldü.
Edouard Potain - Edouard Potain
Potain Aspiratörü
Pierre Charles
Edouard Potain 1825 – 1901
POTAİN PLEVRAL sıvıyı aspire eden ilk hekimdir. Ondan evvel bu amaç ile açık ensizyon tatbik edilir ve pek tabii olarak sonuçlar hiç de iyi olmazdı. İlk imal edildiği zaman tek bir tüpten ibaret olan Potain aspiratörü 1869'da kullanılmıştır.
Potain 1825 yılında Paris'te dünyaya gelmiştir. Dedeleri de hep hekimlik mesleğine mensup olan Potain'in babası bu ailevi geleneği bozmuş ve anatomi okumayı çok sıkıcı bularak postacılık mesleğine intisap etmiştir. Bununla beraber oğlunun ailelerindeki geleneği devam ettirmesini uygun bulmuş, küçük Pierre'in ilk çalışmaları ile bizzat babası ilgilenmiş ve nihayet Pierre kendi kendine çalışmaya başlamıştır. Bu şekilde bakaloryasını veren Pierre, Paris'e geçmiş ve tıp fakültesine girmiştir. Büyük Charcot'nun tesis etmiş olduğu Salpetriere hastanesinde bir intern olarak çalışmaya başlayan Pierre Potain 1849'daki büyük kolera epidemisinde bu hastanede bulunmuştur. Bu çalışma sırasında koleraya yakalanmış fakat iyileşmiştir. 1853 yılında tıp doktoru unvanını almıştır, 1865 yılında St. Antoine hastanesine hekim olarak atanmış ve I866'da Neehcr hastanesine nakletmiştir. 1875 yılında tıp fakültesine profesör tayın edilmiştir.
1900 yılında profesörlükten emekli olmadan evvel verdiği son derste büyük bir kalabalık bulunmuş ve ders sonunda Potain gözyaşlarını tutamamıştır. Artık çalışamaz bir hale gelmiş olduğu 1901 yılında I Ocak sabahı yatağında ölü bulunmuştu.
Pierre Charles
Edouard Potain 1825 – 1901
POTAİN PLEVRAL sıvıyı aspire eden ilk hekimdir. Ondan evvel bu amaç ile açık ensizyon tatbik edilir ve pek tabii olarak sonuçlar hiç de iyi olmazdı. İlk imal edildiği zaman tek bir tüpten ibaret olan Potain aspiratörü 1869'da kullanılmıştır.
Potain 1825 yılında Paris'te dünyaya gelmiştir. Dedeleri de hep hekimlik mesleğine mensup olan Potain'in babası bu ailevi geleneği bozmuş ve anatomi okumayı çok sıkıcı bularak postacılık mesleğine intisap etmiştir. Bununla beraber oğlunun ailelerindeki geleneği devam ettirmesini uygun bulmuş, küçük Pierre'in ilk çalışmaları ile bizzat babası ilgilenmiş ve nihayet Pierre kendi kendine çalışmaya başlamıştır. Bu şekilde bakaloryasını veren Pierre, Paris'e geçmiş ve tıp fakültesine girmiştir. Büyük Charcot'nun tesis etmiş olduğu Salpetriere hastanesinde bir intern olarak çalışmaya başlayan Pierre Potain 1849'daki büyük kolera epidemisinde bu hastanede bulunmuştur. Bu çalışma sırasında koleraya yakalanmış fakat iyileşmiştir. 1853 yılında tıp doktoru unvanını almıştır, 1865 yılında St. Antoine hastanesine hekim olarak atanmış ve I866'da Neehcr hastanesine nakletmiştir. 1875 yılında tıp fakültesine profesör tayın edilmiştir.
1900 yılında profesörlükten emekli olmadan evvel verdiği son derste büyük bir kalabalık bulunmuş ve ders sonunda Potain gözyaşlarını tutamamıştır. Artık çalışamaz bir hale gelmiş olduğu 1901 yılında I Ocak sabahı yatağında ölü bulunmuştu.
Charcot Eklemi - Jean Martin Charcot
Charcot Eklemi
Jean Martin Charcot 1825 – 1893
JEAN MARTİN Charcot, Parisli bir arabacının en büyük oğludur. Charcot ve üç kardeşi ilerde seçecekleri mesleği ve yeteneklerini tayin etmek üzere bir yıl süreyle bir okula gittiler. Jean Martin bu okulun birincisi oldu ve hekimlik mesleğine seçildi. 28 yaşına gelinceye kadar Charcot'yu pek fazla temayüz etmiş bir kimse olarak göremiyoruz. Fakat bu tarihten sonra özel dersler vermek suretiyle para kazanmaya başlayan Charcot oldukça rahata kavuştu, ailesine yardım etmeye başladı ve bu sayede daha rahat çalışma olanağını elde etti.
1862 yılında Charcot Paris Salpetriere hastanesine hekim olarak atandı ve burada en ilgi çekici çalışmalarım yapmak fırsatını elde etti. Bu hastanede Charcot zamanının en büyük sinir kliniğini kurdu.
Pazar sabahları vermiş olduğu derslere ve demonstrasyonlara dünyanın her tarafından öğrenciler akın ediyorlardı. Bu dersleri olağanüstü bir dikkatle hazırlayan bilgin bugünkü ders koşullarına bile örnek olabilecek bir yeterlilikte dersler vermekte idi. Charcot hekimlikten başka felsefe, klasik edebiyat ve eski dilleri bilme konusunda da bir üstat idi.
Tıp alanındaki çeşitli buluşları arasında Tabes Dorsalisle beraber diz ekleminde meydana gelen ve bugün Charcot osteo artritisi olarak tanınan bir eklem hastalığını tarif etmiştir. Charcot'nun bu hastalığa ait birçok patolojik örnekleri İngiltere'de Patoloji Müzesi'nde saklanmaktadır. Esasen bu hastalığa Charcot Eklemi adını veren okul İngiliz okuludur.
Charcot çehre itibariyle Napole-on'a çok benzer, Hatta iş görme yeteneğinde bu ünlü kumandanla müşterek tavırları vardır. Her ikisinde de gayet etkili bir konuşma edası ve mülehakkim bir karakter nazarı dikkati çekecek kadar barizdir.
Charcot'ta muazzam bir azim ve yorulmak bilmeyen bir çalışma gücü vardı. Hummalı bir çalışmaya girdikten sonra ne yemek yemek, ne de uyumak akına gelirdi. Paraya karşı hiç eğilimi yoktu. Hatta genellikle cüzdanını evde unuturdu. Bununla beraber çok zengin bir kadınla evlenmiş olması hiçbir zaman para sıkıntı çekmesine imkan vermemiştir. Hatta bu sayede fevkalade mükellef bir hayat sürmüş ve Saint Germain'deki evi şahane bahçesi ve azameti ile ün salmıştır. Müzik ve resimden çok fazla hoşlanan Charcot kendisi de yetenekli bir sanatkar idi. Yabancılara karşı çok soğuk bir tavır takınan Charcot yakınlarına karşı aşırı bir samimiyet gösterir ve hatta çocukları eğlendirmek için onlarla çocukça şakalar yapmaktan geri durmazdı. Hayvanlara karşı da aşırı bir sevgi besleyen Charcot evinde iki maymun beslerdi. 1890 yılında şöhretinin zirvesinde bulunduğu sırada ani bir angina pektoris krizi geçirdi. Bu ilk nöbet gayet iyi bir tedavi gördükten sonra iyileşti ise de 1893 yılının Ağustos ayının 16'sında gelen ikinci krizden kurtulamadı ve hayata gözlerini yumdu.
Jean Martin Charcot 1825 – 1893
JEAN MARTİN Charcot, Parisli bir arabacının en büyük oğludur. Charcot ve üç kardeşi ilerde seçecekleri mesleği ve yeteneklerini tayin etmek üzere bir yıl süreyle bir okula gittiler. Jean Martin bu okulun birincisi oldu ve hekimlik mesleğine seçildi. 28 yaşına gelinceye kadar Charcot'yu pek fazla temayüz etmiş bir kimse olarak göremiyoruz. Fakat bu tarihten sonra özel dersler vermek suretiyle para kazanmaya başlayan Charcot oldukça rahata kavuştu, ailesine yardım etmeye başladı ve bu sayede daha rahat çalışma olanağını elde etti.
1862 yılında Charcot Paris Salpetriere hastanesine hekim olarak atandı ve burada en ilgi çekici çalışmalarım yapmak fırsatını elde etti. Bu hastanede Charcot zamanının en büyük sinir kliniğini kurdu.
Pazar sabahları vermiş olduğu derslere ve demonstrasyonlara dünyanın her tarafından öğrenciler akın ediyorlardı. Bu dersleri olağanüstü bir dikkatle hazırlayan bilgin bugünkü ders koşullarına bile örnek olabilecek bir yeterlilikte dersler vermekte idi. Charcot hekimlikten başka felsefe, klasik edebiyat ve eski dilleri bilme konusunda da bir üstat idi.
Tıp alanındaki çeşitli buluşları arasında Tabes Dorsalisle beraber diz ekleminde meydana gelen ve bugün Charcot osteo artritisi olarak tanınan bir eklem hastalığını tarif etmiştir. Charcot'nun bu hastalığa ait birçok patolojik örnekleri İngiltere'de Patoloji Müzesi'nde saklanmaktadır. Esasen bu hastalığa Charcot Eklemi adını veren okul İngiliz okuludur.
Charcot çehre itibariyle Napole-on'a çok benzer, Hatta iş görme yeteneğinde bu ünlü kumandanla müşterek tavırları vardır. Her ikisinde de gayet etkili bir konuşma edası ve mülehakkim bir karakter nazarı dikkati çekecek kadar barizdir.
Charcot'ta muazzam bir azim ve yorulmak bilmeyen bir çalışma gücü vardı. Hummalı bir çalışmaya girdikten sonra ne yemek yemek, ne de uyumak akına gelirdi. Paraya karşı hiç eğilimi yoktu. Hatta genellikle cüzdanını evde unuturdu. Bununla beraber çok zengin bir kadınla evlenmiş olması hiçbir zaman para sıkıntı çekmesine imkan vermemiştir. Hatta bu sayede fevkalade mükellef bir hayat sürmüş ve Saint Germain'deki evi şahane bahçesi ve azameti ile ün salmıştır. Müzik ve resimden çok fazla hoşlanan Charcot kendisi de yetenekli bir sanatkar idi. Yabancılara karşı çok soğuk bir tavır takınan Charcot yakınlarına karşı aşırı bir samimiyet gösterir ve hatta çocukları eğlendirmek için onlarla çocukça şakalar yapmaktan geri durmazdı. Hayvanlara karşı da aşırı bir sevgi besleyen Charcot evinde iki maymun beslerdi. 1890 yılında şöhretinin zirvesinde bulunduğu sırada ani bir angina pektoris krizi geçirdi. Bu ilk nöbet gayet iyi bir tedavi gördükten sonra iyileşti ise de 1893 yılının Ağustos ayının 16'sında gelen ikinci krizden kurtulamadı ve hayata gözlerini yumdu.
Theodor Bilharz ve Bilharziozis 1825-1862
Bilharziozis
Theodor Bilharz 1825 – 1862
1850 MAYISI'NDA Theodor Bılharz eski hocası Prof. Griesin-ger tarafından Kahire'ye çağrıldı. Griesinger daha önce 1927 yılında Kasr el Aini Tıp Fakültesi'ne entern olarak gelmişti. Griesinger aynı zamanda Mısır hekimliğinin idaresini de deruhte etmiş bulunuyordu. Bilharz Mısır'a davetinden önce bir yıl süreyle devlet tarafından tetkiklerde bulunmuş ve Zoologide ve özellikle karşılaştırmalı anatomide başarılı bir gelişme kaydetmişti. Mısır'da Griesinger'in asistanı olarak daha ziyade klinik çalışmaları ile uğraştı. Bunun yanında hastanede ölen olguların seksiyonlarını da yapmak zorunda kalıyordu. Bu arada ilk 17 ay zarfında tanı 400 seksiyon yapmıştı.
Aynı zamanda Bilharz ilk yılda hastanedeki faaliyetleri yanında sonradan kendi ismiyle anılan trematodların "Bilharzia" kcşifleriyle de meşgul oluyordu. 185 1 'den 1853 yılına kadar Freiburglu hocası Prof. Von Siebold'a yazdığı mektuplarda keşfi hakkında bilgiler veriyordu. Siebold öğrencisinin keşfettiği bu emici kurda "Distomun Haematobi-um" ismini vermişti. Kısa bir süre sonra Berlinli Meckel Von Hemsbach'ın teklifi ile bu isim "Bilharzia"ya değiştirildi.
Bundan başka Bilharz'ın ismi ile anılan, diğer bir sıra keşifleri de vardır: Taenia nana "Hymenolepis nana'' ve Distomun Heterophyes Zoologi ona. yayın balığı organizmasındaki elektrik akımları hakkındaki çalışmalarından dolaylı da minnettardır.
1853 yılında Bılharz hastanenin Dahiliye Servisi Şefliği'ne atandı. 1855'te aynı klinikte profesör oldu. 1856 yılında anatomi kürsüsüne getirildi.
I862'de Prens Erns von Coburg'un aile hekimi olarak Massaua civarında tertip edilen bir av partisine refakat etliği sırada, tıfüslü bir Alman kadınının tedavisini yaptığı sırada kendisine enfeksiyon bulaştı ve 1862 yılı 9 Mayısı'nda. çok genç. henüz 37 yaşındayken tifüsten öldü.
Theodor Bilharz 1825 – 1862
1850 MAYISI'NDA Theodor Bılharz eski hocası Prof. Griesin-ger tarafından Kahire'ye çağrıldı. Griesinger daha önce 1927 yılında Kasr el Aini Tıp Fakültesi'ne entern olarak gelmişti. Griesinger aynı zamanda Mısır hekimliğinin idaresini de deruhte etmiş bulunuyordu. Bilharz Mısır'a davetinden önce bir yıl süreyle devlet tarafından tetkiklerde bulunmuş ve Zoologide ve özellikle karşılaştırmalı anatomide başarılı bir gelişme kaydetmişti. Mısır'da Griesinger'in asistanı olarak daha ziyade klinik çalışmaları ile uğraştı. Bunun yanında hastanede ölen olguların seksiyonlarını da yapmak zorunda kalıyordu. Bu arada ilk 17 ay zarfında tanı 400 seksiyon yapmıştı.
Aynı zamanda Bilharz ilk yılda hastanedeki faaliyetleri yanında sonradan kendi ismiyle anılan trematodların "Bilharzia" kcşifleriyle de meşgul oluyordu. 185 1 'den 1853 yılına kadar Freiburglu hocası Prof. Von Siebold'a yazdığı mektuplarda keşfi hakkında bilgiler veriyordu. Siebold öğrencisinin keşfettiği bu emici kurda "Distomun Haematobi-um" ismini vermişti. Kısa bir süre sonra Berlinli Meckel Von Hemsbach'ın teklifi ile bu isim "Bilharzia"ya değiştirildi.
Bundan başka Bilharz'ın ismi ile anılan, diğer bir sıra keşifleri de vardır: Taenia nana "Hymenolepis nana'' ve Distomun Heterophyes Zoologi ona. yayın balığı organizmasındaki elektrik akımları hakkındaki çalışmalarından dolaylı da minnettardır.
1853 yılında Bılharz hastanenin Dahiliye Servisi Şefliği'ne atandı. 1855'te aynı klinikte profesör oldu. 1856 yılında anatomi kürsüsüne getirildi.
I862'de Prens Erns von Coburg'un aile hekimi olarak Massaua civarında tertip edilen bir av partisine refakat etliği sırada, tıfüslü bir Alman kadınının tedavisini yaptığı sırada kendisine enfeksiyon bulaştı ve 1862 yılı 9 Mayısı'nda. çok genç. henüz 37 yaşındayken tifüsten öldü.
Karl Thiersch ve Thiersch Grafi 1822 - 1895
Thiersch Grafı
Karl Thiersch 1822 –1895
KARLTHİERSCH. Münih'te doğdu. Berlin. Viyana ve Paris'te okuduktan sonra doktorluk unvanını kendi şehrinin üniversitesinde kazandı.
1850'de Prusya ile Danimarka arasındaki savaşa katılmış ve büyük ortopedist cerrah Stromeyer'e yardımı ile ondan çok şey öğrenmiş ve bir hayli etkisinde kalmıştır. Savaştan sonra Erlangen Üniversitesi Cerrahi Profesörlüğü'ne atanarak 13 yıl bu görevi ifa etti. 1857'dc Eeip-zig'deki Cerrahi Kürsüsü'ne alandı ve 28 yıl bu görevde kaldı. 1870'deki Fransız-Prusya Savaşı sırasında 12. Ordu'nun konsültan cerrahlığını ifa etti.
Profesör Thiersch cerrahiye hizmeti nispeten az olmakla beraber. 1874'de Alman Şirürji Derneği'nin bir toplanışında takdim ettiği Thiersch graf'tnın mucidi olarak ismi hâlâ yaşamakladır. Thiersch kanali-külü, bıçağı ve antiseptik solüsyonu da onun buluşlarındandır.
Profesör Thiersch'in pratik cerrah olarak büyük ünü vardır. Lis-ter'in antisepsi metodunu ilk uygulayanlardan biridir.
Leipzig'te 73 yaşında ölmüştür.
Karl Thiersch 1822 –1895
KARLTHİERSCH. Münih'te doğdu. Berlin. Viyana ve Paris'te okuduktan sonra doktorluk unvanını kendi şehrinin üniversitesinde kazandı.
1850'de Prusya ile Danimarka arasındaki savaşa katılmış ve büyük ortopedist cerrah Stromeyer'e yardımı ile ondan çok şey öğrenmiş ve bir hayli etkisinde kalmıştır. Savaştan sonra Erlangen Üniversitesi Cerrahi Profesörlüğü'ne atanarak 13 yıl bu görevi ifa etti. 1857'dc Eeip-zig'deki Cerrahi Kürsüsü'ne alandı ve 28 yıl bu görevde kaldı. 1870'deki Fransız-Prusya Savaşı sırasında 12. Ordu'nun konsültan cerrahlığını ifa etti.
Profesör Thiersch cerrahiye hizmeti nispeten az olmakla beraber. 1874'de Alman Şirürji Derneği'nin bir toplanışında takdim ettiği Thiersch graf'tnın mucidi olarak ismi hâlâ yaşamakladır. Thiersch kanali-külü, bıçağı ve antiseptik solüsyonu da onun buluşlarındandır.
Profesör Thiersch'in pratik cerrah olarak büyük ünü vardır. Lis-ter'in antisepsi metodunu ilk uygulayanlardan biridir.
Leipzig'te 73 yaşında ölmüştür.
Rudolf Virchow – Hucre Patolojisi
Hücre Patolojisi
Rudolf Virchow 1821 - 1902
1884'DE 23 yaşında olan Rudolf Virchow Charitc Prosektur'e Froirep'in asistanı olarak atandı. Ve iki yıl sonra da onun halefi oldu. 26 yaşında yasal ehliyetini de kazanarak onun yerine geçti. Aynı yıl (1847) Benno Reinharo ile beraber "Patolojik Anatomi ve Fizyoloji ve Tıp Klinikleri Arşivi"ni tesis ettiler ve Reinhard'ın ölümünden sonra da tek başına bu işi idare elti (1852). Bilimsel plan ve çalışmaları yanında genç hekim politika alanında da aktif faaliyet gösteriyordu. Demokratik faaliyetlerinden dolayı 1848'de mevkiinden azledildi. Fakat 1849'da tekrar Würzburg'a atandı. 1856 yılında tekrar Berlin'e döndü. Ve ölümüne kadar kalarak çalıştığı Patoloji Enstitüsü'ne atandı.
Virchow'un çalışmalarının büyüklüğünü birkaç satırla anlatmak çok güç bir iştir. O, hücre patolojisinin banisidir. Onun araştırmaları tıp ilmine yeni bir yön ve tamamiylc yeni bir görüş kazandırdı. Tıp ilmine diğer katkıları arasında lösemi hastalığını keşfedip ilk defa tarif etmesi, trombo-emboli ve flebit üzerindeki araştırmaları da vardır. Bundan başka Virchovv ilk Anthropologe'dur. Ve 1869 yılında Alman Antnoropologi Cemiyeti'ni kurmuştur. Schliemann'ın Troas antropologi hafriyatında da bulunmuştur. Hıfzıssıhha alanında da Virchow'un geniş faaliyeti ve yardımları olmuştur.
Virchow politikada da bütün hayalı boyunca aklif faaliyet göstermiştir. 1862'de Prusya Millet Meelisi'ne Milletvekili seçildi. Ve 1880-1893 yılları arasında da Reichtag'da üyelik yaptı. Fortschritl Partisi-'nin kurucusu ve lideriydi. Ve böylece Reichtag'da Bismark'ın en kuvvetli muhalifi idi. 80. doğum yünü kutlamasında o kadar kalabalık varili ki hiçbir dokotra bu derece ilgi gösterilmemiştir. Bunu takip eden yıl da bir Kollum femoris kırığı geçirdi ve 5 Eylül 1902'de öldü.
Rudolf Virchow 1821 - 1902
1884'DE 23 yaşında olan Rudolf Virchow Charitc Prosektur'e Froirep'in asistanı olarak atandı. Ve iki yıl sonra da onun halefi oldu. 26 yaşında yasal ehliyetini de kazanarak onun yerine geçti. Aynı yıl (1847) Benno Reinharo ile beraber "Patolojik Anatomi ve Fizyoloji ve Tıp Klinikleri Arşivi"ni tesis ettiler ve Reinhard'ın ölümünden sonra da tek başına bu işi idare elti (1852). Bilimsel plan ve çalışmaları yanında genç hekim politika alanında da aktif faaliyet gösteriyordu. Demokratik faaliyetlerinden dolayı 1848'de mevkiinden azledildi. Fakat 1849'da tekrar Würzburg'a atandı. 1856 yılında tekrar Berlin'e döndü. Ve ölümüne kadar kalarak çalıştığı Patoloji Enstitüsü'ne atandı.
Virchow'un çalışmalarının büyüklüğünü birkaç satırla anlatmak çok güç bir iştir. O, hücre patolojisinin banisidir. Onun araştırmaları tıp ilmine yeni bir yön ve tamamiylc yeni bir görüş kazandırdı. Tıp ilmine diğer katkıları arasında lösemi hastalığını keşfedip ilk defa tarif etmesi, trombo-emboli ve flebit üzerindeki araştırmaları da vardır. Bundan başka Virchovv ilk Anthropologe'dur. Ve 1869 yılında Alman Antnoropologi Cemiyeti'ni kurmuştur. Schliemann'ın Troas antropologi hafriyatında da bulunmuştur. Hıfzıssıhha alanında da Virchow'un geniş faaliyeti ve yardımları olmuştur.
Virchow politikada da bütün hayalı boyunca aklif faaliyet göstermiştir. 1862'de Prusya Millet Meelisi'ne Milletvekili seçildi. Ve 1880-1893 yılları arasında da Reichtag'da üyelik yaptı. Fortschritl Partisi-'nin kurucusu ve lideriydi. Ve böylece Reichtag'da Bismark'ın en kuvvetli muhalifi idi. 80. doğum yünü kutlamasında o kadar kalabalık varili ki hiçbir dokotra bu derece ilgi gösterilmemiştir. Bunu takip eden yıl da bir Kollum femoris kırığı geçirdi ve 5 Eylül 1902'de öldü.
Friedrich Von Esmarch 1818 - 1897
Esmarch Bandajı
Friedrich Von Esmarch 1818 – 1897
JOHANN FRİEDRİCH August von Esmarch 1823'te Schles-wig-Holstein'deki Tönning'de doğdu. Tıp öğrenimini Kiel ve Göttingen Üniversiteleri'nde yaparak 1848'de mezun oldu.
Aynı sene Danimarka ile Almanya arasında savaş başlaması ile Esmarch askeri cerrah olarak göreve çağrıldı; savaş sırasında Danimar-kalılar'a esir düştü. Savaşın sona ermesi ile tekrar Kiel'e döndü ve üniversitedeki arkadaşları arasında kısa zamanda tanınarak Klinik Şirürji profesörü oldu.
Antiseptik şirürjinin ateşli koruyucularından olup, savaş yaralarının tedavisine karşı çok fazla ilgi gösteriyordu. Esmarch'ın hayatta esas amacı; artık savaş tehlikelerini azaltmak olmuştu. Danimarka Savaşı'nda kazandığı tecrübelerin sonucu olarak "Mermi Yaraları" isimli bir kitap yazmıştır.
Daha sonra 1864'te Avusturya'ya ve 1870'dc Fransa'ya karşı y lan savaşlarda cerrah -(general) görevine atanarak bilfiil hizmet etli.
Esmarch yazılarında savaş alanlarında ilkyardımın ne kadar önemli olduğunu gösterdi ve her askerin bir ilkyardım levazımı taşımasının ve bunu kullanmasını bilmesinin gereğini belirti. Sivillere ilkyardım bilgileri öğretilmesi onun tarafından organize edildi. 1875'te basılan "Yaralılara İlkyardım" kitabı çok tanınmış bir kitap olmuş ve İngilizce'ye çevrilmiştir.
Lastik bandaj Esmarch'in ismini ebedileştirmiş ve yerinde kullanılmak şartı ile ekslremitelerde hemen hiç kan kaybı olmadan ameliyatlar yapılabilmesine olanak sağlamıştır.
Danimarka Savaşı'ndan döner dönmez Esmarch sonra Kiel'de profesör olan hocası Stromeyer'in kızı ile evlendi. 1872'de Prenses Henriette von Schleswig-Holstein ile ikinci evlenmesi ile İmparator II. William'ın eniştesi olmuştur.
Esmarch Almanya'da cerrah ve hoca olarak en yüksek mevkiinin tadını tatmış, kendi memleketi Tönig onunla ün kazanmıştır. 1899'da İmparator William kendisine "Ekselans" unvanını verdi. 23 Şubat I908'de 85 yaşında vefat etti.
Friedrich Von Esmarch 1818 – 1897
JOHANN FRİEDRİCH August von Esmarch 1823'te Schles-wig-Holstein'deki Tönning'de doğdu. Tıp öğrenimini Kiel ve Göttingen Üniversiteleri'nde yaparak 1848'de mezun oldu.
Aynı sene Danimarka ile Almanya arasında savaş başlaması ile Esmarch askeri cerrah olarak göreve çağrıldı; savaş sırasında Danimar-kalılar'a esir düştü. Savaşın sona ermesi ile tekrar Kiel'e döndü ve üniversitedeki arkadaşları arasında kısa zamanda tanınarak Klinik Şirürji profesörü oldu.
Antiseptik şirürjinin ateşli koruyucularından olup, savaş yaralarının tedavisine karşı çok fazla ilgi gösteriyordu. Esmarch'ın hayatta esas amacı; artık savaş tehlikelerini azaltmak olmuştu. Danimarka Savaşı'nda kazandığı tecrübelerin sonucu olarak "Mermi Yaraları" isimli bir kitap yazmıştır.
Daha sonra 1864'te Avusturya'ya ve 1870'dc Fransa'ya karşı y lan savaşlarda cerrah -(general) görevine atanarak bilfiil hizmet etli.
Esmarch yazılarında savaş alanlarında ilkyardımın ne kadar önemli olduğunu gösterdi ve her askerin bir ilkyardım levazımı taşımasının ve bunu kullanmasını bilmesinin gereğini belirti. Sivillere ilkyardım bilgileri öğretilmesi onun tarafından organize edildi. 1875'te basılan "Yaralılara İlkyardım" kitabı çok tanınmış bir kitap olmuş ve İngilizce'ye çevrilmiştir.
Lastik bandaj Esmarch'in ismini ebedileştirmiş ve yerinde kullanılmak şartı ile ekslremitelerde hemen hiç kan kaybı olmadan ameliyatlar yapılabilmesine olanak sağlamıştır.
Danimarka Savaşı'ndan döner dönmez Esmarch sonra Kiel'de profesör olan hocası Stromeyer'in kızı ile evlendi. 1872'de Prenses Henriette von Schleswig-Holstein ile ikinci evlenmesi ile İmparator II. William'ın eniştesi olmuştur.
Esmarch Almanya'da cerrah ve hoca olarak en yüksek mevkiinin tadını tatmış, kendi memleketi Tönig onunla ün kazanmıştır. 1899'da İmparator William kendisine "Ekselans" unvanını verdi. 23 Şubat I908'de 85 yaşında vefat etti.
Henry Jacob Bigelow 1818 – 1890
Bigelow Evakuatörü
Bigelow’un Y Şeklindeki Ligamentumu
Henry Jacob Bigelow 1818 – 1890
BİGELOW NE idrar yollan taşlarının kırılma ameliyesini uygulamış ve ne de bir evakuator kullanmıştır. Buna mukabil Jean Civiale adlı bir Fransız 1824 yılında bir Litotrit keşfetmiş ve bu alet sayesinde taşların küçük parçalara ayrılabileceğini göstermiştir. Bu alet üzerinde daha sonra çeşitli değişiklikler yapılmakla beraber yine bazı noksanları kalmıştır. Kullanılan evakuatörler bu yüzden her zaman tatminkar sonuçlar sağlamamıştır.
Bostonlu bir hekim olan Bigelow'un bu sorunu 19. yüzyılın ortalarında ele almasına kadar bu durum devam etmiştir. Bigelow yıllarca süren ve büyük bir sabır isteyen mesaisinin sonunda oldukça sert taşlan da kırabilen bir litotrit icat etmiştir. Litotritle kırılan taş parçalarının dışarı çıkartılması için oldukça geniş bir tüp düşünmüş ve bunun ucuna lastik bir puar ve bir cam kap ilave etmiştir. Aşağıdaki resim bu aleti gayet açık bir şekilde şematize etmektedir. İlk tasarladığı şekli gittikçe geliştiren Bigelow nihayet 1883 yılında en mükemmel hale sokmuştur.
Bigelow 1818 yılının Mart ayının 11 'inde Boston'da dünyaya gelmiştir. Babası da doktordu ve Boston'un en büyük hekimlerinden addedilmekte idi. İlk öğrenimini Boston Latin Okulu'nda tamamladıktan sonra Harward Üniversitesi'ne girdi. Fakat bir süre sonra ciğerlerinden rahatsızlanmış olduğu için öğrenimini geçici bir süre terk etmek zorunda kaldı ve Küba'ya gitti. 1839-40 kışını burada geçirdi ve bu kışı izleyen baharda Avrupa'ya göç etti. Bigelow, Avrupa'da uzun zaman kaldı ve ancak 1841 yılına kadar anavatanda yaşadı ve bu zaman zarfında Harward Üniversitesi'nden tıp doktoru unvanını aldı.
Avrupa'da uzun yıllar yaşadıktan sonra Boston'a avdet eden Bigelow bir kilisenin bodrum katında bir poliklinik kurarak genel tababete başladı.
Bigelow'un hayatında en önemli gelişmelerden biri anestezinin keşfi ile olan ilgisidir. 1846 yılında Morton pek muhtemel olarak Bigelow'un etkisi ile Massachuselts hastanesinde bir hastaya eter tatbik etti. Bigelow bu konuya ait bir tebliği aynı sene Amerikan İlimler Akademisi'nin huzurunda okudu.
Bigelow'un gerek anatomi ve gerekse cerrahi alanında çeşitli buluşları vardır. Özellikle kalça eklemi üzerindeki tetkikleri çok meşhurdur. İliofemoral ekleme ait Y şeklindeki ligament'i tarifeden Bige low'dur. Ortopedik Cerrahı el kitabı adi, eseri kendi memleketinde kaleme alınmış çok kıymetli eserlerden biridir.
Bigelow’un Y Şeklindeki Ligamentumu
Henry Jacob Bigelow 1818 – 1890
BİGELOW NE idrar yollan taşlarının kırılma ameliyesini uygulamış ve ne de bir evakuator kullanmıştır. Buna mukabil Jean Civiale adlı bir Fransız 1824 yılında bir Litotrit keşfetmiş ve bu alet sayesinde taşların küçük parçalara ayrılabileceğini göstermiştir. Bu alet üzerinde daha sonra çeşitli değişiklikler yapılmakla beraber yine bazı noksanları kalmıştır. Kullanılan evakuatörler bu yüzden her zaman tatminkar sonuçlar sağlamamıştır.
Bostonlu bir hekim olan Bigelow'un bu sorunu 19. yüzyılın ortalarında ele almasına kadar bu durum devam etmiştir. Bigelow yıllarca süren ve büyük bir sabır isteyen mesaisinin sonunda oldukça sert taşlan da kırabilen bir litotrit icat etmiştir. Litotritle kırılan taş parçalarının dışarı çıkartılması için oldukça geniş bir tüp düşünmüş ve bunun ucuna lastik bir puar ve bir cam kap ilave etmiştir. Aşağıdaki resim bu aleti gayet açık bir şekilde şematize etmektedir. İlk tasarladığı şekli gittikçe geliştiren Bigelow nihayet 1883 yılında en mükemmel hale sokmuştur.
Bigelow 1818 yılının Mart ayının 11 'inde Boston'da dünyaya gelmiştir. Babası da doktordu ve Boston'un en büyük hekimlerinden addedilmekte idi. İlk öğrenimini Boston Latin Okulu'nda tamamladıktan sonra Harward Üniversitesi'ne girdi. Fakat bir süre sonra ciğerlerinden rahatsızlanmış olduğu için öğrenimini geçici bir süre terk etmek zorunda kaldı ve Küba'ya gitti. 1839-40 kışını burada geçirdi ve bu kışı izleyen baharda Avrupa'ya göç etti. Bigelow, Avrupa'da uzun zaman kaldı ve ancak 1841 yılına kadar anavatanda yaşadı ve bu zaman zarfında Harward Üniversitesi'nden tıp doktoru unvanını aldı.
Avrupa'da uzun yıllar yaşadıktan sonra Boston'a avdet eden Bigelow bir kilisenin bodrum katında bir poliklinik kurarak genel tababete başladı.
Bigelow'un hayatında en önemli gelişmelerden biri anestezinin keşfi ile olan ilgisidir. 1846 yılında Morton pek muhtemel olarak Bigelow'un etkisi ile Massachuselts hastanesinde bir hastaya eter tatbik etti. Bigelow bu konuya ait bir tebliği aynı sene Amerikan İlimler Akademisi'nin huzurunda okudu.
Bigelow'un gerek anatomi ve gerekse cerrahi alanında çeşitli buluşları vardır. Özellikle kalça eklemi üzerindeki tetkikleri çok meşhurdur. İliofemoral ekleme ait Y şeklindeki ligament'i tarifeden Bige low'dur. Ortopedik Cerrahı el kitabı adi, eseri kendi memleketinde kaleme alınmış çok kıymetli eserlerden biridir.
Sir James Paget ve Memenin Paget Hastaligi
Memenin Paget Hastalığı Nedir
Kemiğin Paget Hastalığı
Sir James Paget 1814 – 1899
PAGET HERŞEYDEN evvel büyük bir insandı. Dürüst ve mütevazi karakteri kendisini genç yaşta üstün bir mevkiye eriştiren sebeplerin başında gelir. Bundan başka gerek patoloji, gerek cerrahi ve gerekse fizyoloji alanındaki derin bilgisi kendisine mesleki bakımından da mükemmel bir hocalık vasfı vermiştir. Bu büyük klinisyen bugün özellikle kemiklerdeki Paget Hastalığı yani Ostcitis Deformans ve Memenin Paget Hastalığı adlı ıkı antite morbit keşfi ile tıp tarihine geçmiş bulunmaktadır.
Bilgin her iki hastalığı da o kadar güzel bir şekilde tarif etmiştir ki aradan bu kadar çok zaman geçmesine rağmen hastalıkların klinik tablosuna herhangi bir şey ilave etmek kabil olmamıştır.
James Paget çok çocuklu bir ailenin oğlu olarak 11 Ocak 1814'de Yarmouth'da dünyaya gelmiştir. Doğduğu bu şehirde bir cerrahın yanında bir süre çalıştıktan sonra 1834 yılında St. Bartholomew hastanesine girmiş ve daha öğreniminin ilk yılında bütün ödülleri kazanmıştı. 1836 yılında Cerrahi Koleji'nin seçkin bir üyesi haline geldikten sonra Londra'ya yerleşmeye karar verdi. Hayatını kazanmak uğrunda yıllarca mücadele etti. 1837 yılında St. Bartholomew hastanesinin patoloji müzesine müdür olarak atandı ve burada çok güzel bir patoloji koleksiyonu hazırlamayı başardı. 1843 yılından 1851'e kadar bu hastanede kurulan tıp okulunda hocalık yaptı ve 1847 yılında bu hastanenin muavin cerrahlığına atandı. Bu sırada Kraliçe Victoria'nın özel cerrahlığına tayin edildi.
Paget hayatını hummalı bir faaliyet içinde geçirmiştir. 1878 yılında 64 yaşına geldiği zaman, cerrahlık yapmaktan vazgeçmiş olduğu halde tıbbi konularda diğer hekimlerin konsültasyon arzularıyla karşıkısıyor ve özellikle iç hastalıkları konusunda çalışıyordu. Yine bu arada çeşitli tıbbi ve sosyal faaliyetlere iştirak ediyordu. 77 yaşında olduğu sırada Roma'ya bir hasta muayenesi için gitmişti. Fevkalade bir hatipti, eşsizdi denilebilir. Malta kendisini bu hususta zamanının en büyük hatiplerinden Gladeslon'la dahi mukayese ederler. Derslerinin her biri bu hitabet yeteneğini kanıtlamıştır. Yine aynı derecede mükemmel bir yazı yeteneğine sahip olması eserlerini klasikleştirmiştir.
Yaşı 70'i geçkin olduğu halde bir gün eski olguları toplayıp yayınlamak kararını verdi ve bu amaçla "Eski Tıbbi Olgular Üzerinde Çalışmalar" adlı eserini yayınladı.
Orta bir boya ve nahiv bir bünyeye sahip olan Paget gayet canlı ve parlak gözlere malikti. Sesi yumuşak olduğu kadar ahenkli bir tona da sahipti.
Şeref dolu hayatı 30 ekim 1899 yılında son bulduğu sırada 85 yaşında idi. Bugün Westminster Kilisesi'nde yatmaktadır.
Kemiğin Paget Hastalığı
Sir James Paget 1814 – 1899
PAGET HERŞEYDEN evvel büyük bir insandı. Dürüst ve mütevazi karakteri kendisini genç yaşta üstün bir mevkiye eriştiren sebeplerin başında gelir. Bundan başka gerek patoloji, gerek cerrahi ve gerekse fizyoloji alanındaki derin bilgisi kendisine mesleki bakımından da mükemmel bir hocalık vasfı vermiştir. Bu büyük klinisyen bugün özellikle kemiklerdeki Paget Hastalığı yani Ostcitis Deformans ve Memenin Paget Hastalığı adlı ıkı antite morbit keşfi ile tıp tarihine geçmiş bulunmaktadır.
Bilgin her iki hastalığı da o kadar güzel bir şekilde tarif etmiştir ki aradan bu kadar çok zaman geçmesine rağmen hastalıkların klinik tablosuna herhangi bir şey ilave etmek kabil olmamıştır.
James Paget çok çocuklu bir ailenin oğlu olarak 11 Ocak 1814'de Yarmouth'da dünyaya gelmiştir. Doğduğu bu şehirde bir cerrahın yanında bir süre çalıştıktan sonra 1834 yılında St. Bartholomew hastanesine girmiş ve daha öğreniminin ilk yılında bütün ödülleri kazanmıştı. 1836 yılında Cerrahi Koleji'nin seçkin bir üyesi haline geldikten sonra Londra'ya yerleşmeye karar verdi. Hayatını kazanmak uğrunda yıllarca mücadele etti. 1837 yılında St. Bartholomew hastanesinin patoloji müzesine müdür olarak atandı ve burada çok güzel bir patoloji koleksiyonu hazırlamayı başardı. 1843 yılından 1851'e kadar bu hastanede kurulan tıp okulunda hocalık yaptı ve 1847 yılında bu hastanenin muavin cerrahlığına atandı. Bu sırada Kraliçe Victoria'nın özel cerrahlığına tayin edildi.
Paget hayatını hummalı bir faaliyet içinde geçirmiştir. 1878 yılında 64 yaşına geldiği zaman, cerrahlık yapmaktan vazgeçmiş olduğu halde tıbbi konularda diğer hekimlerin konsültasyon arzularıyla karşıkısıyor ve özellikle iç hastalıkları konusunda çalışıyordu. Yine bu arada çeşitli tıbbi ve sosyal faaliyetlere iştirak ediyordu. 77 yaşında olduğu sırada Roma'ya bir hasta muayenesi için gitmişti. Fevkalade bir hatipti, eşsizdi denilebilir. Malta kendisini bu hususta zamanının en büyük hatiplerinden Gladeslon'la dahi mukayese ederler. Derslerinin her biri bu hitabet yeteneğini kanıtlamıştır. Yine aynı derecede mükemmel bir yazı yeteneğine sahip olması eserlerini klasikleştirmiştir.
Yaşı 70'i geçkin olduğu halde bir gün eski olguları toplayıp yayınlamak kararını verdi ve bu amaçla "Eski Tıbbi Olgular Üzerinde Çalışmalar" adlı eserini yayınladı.
Orta bir boya ve nahiv bir bünyeye sahip olan Paget gayet canlı ve parlak gözlere malikti. Sesi yumuşak olduğu kadar ahenkli bir tona da sahipti.
Şeref dolu hayatı 30 ekim 1899 yılında son bulduğu sırada 85 yaşında idi. Bugün Westminster Kilisesi'nde yatmaktadır.
Meniere Hastaligi ve Prosper Meniere
Meniere Hastalığı
Prosper Meniere 1799 – 1862
Menier Hastalığı Nedir
PARİS SAĞIRLIK Enslitüsü'nün direktörü olan Prosper Meniere hasla bir halde ölüm döşeğinde yatarken, ani olarak meydana gelen bir sağırlıkla beraber kulak uğultusu, solgunluk, bulantı ve baş dönmesi ile müterafık bir sendrom tarif etmiştir.
Ancak bu başarıyı hayatta iken tatmak fırsatını elde edememiştir. Yukarıda tarif etmiş olduğu hastalık isminin tıp tarihine geçmesine neden olmuştur.
Bir tüccarın oğlu olan Meniere, 1799 yılının Haziran ayının 18'in-de Fransa'da Angers Kasabasf nda dünyaya gelmiştir. Lise öğrenimini doğduğu kasabada tamamlayan Meniere tıp tahsil etmek üzere Paris'e gitmiştir. Öğrencilik hayatı çok başarılı ve parlak olarak geçmiş, 1826 yılında bir altın madalya kazanmış ve 1828'de tıp doktoru unvanını almıştır. Ünlü cerrah Dupuytren'e klinik asistanlığı yapmış ve 1830 ihtilali sırasında Hotel Dieu hastanesinde yatırılan 2.000 yaralının tedavisi ile ilgilenmiştir.
1832 yılında Meniere, Paris Tıp Fakültesi'ne asistan profesör olarak tayin edilmiş fakat bu görevi beklenmeyen bir nedenle yarım kalmıştır. Büyük bir adlitıp uzmanı olan Orfila'nın telkini ile Meniere, K-ral Louis Philippe tarafından Berry düşesinin gebeliği ile meşgul olması emredilmiştir. Fransa Kralı X. Charles'in oğlu olan Dük de Berry katledilmişti. Bu dükün dul karısı olan düşes 1832 yılında Marsilya civarına gelmiş ve 12 yaşındaki oğlunu kral yapmak gayesiyle mücadeleye girişmiş idi. Fakal vukubulan çarpışma sonunda Düşesin adamları geri püskürtülmüş ve Düşes de hükümet kuvvetleri tarafından esir edilerek Blays Kalesi'ne hapsedilmişti.
Meniere yapmış olduğu muayene sonunda Düşesin gebe olduğunu tespit etmişti. Düşesin bir İtalyan asilzadesinden gebe kaldığı ve bir gizli nikahın mevcut olduğu anlaşılmıştı. Sonucun bu şekilde tecellisi Düşese karşı olan hareketin durdurulmasına sebep olmuş ve Düşes serbest bırakılarak. Fransız hükümetinin tasvibi ile Meniere'in kadını İtalya'ya götürmesi uygun görülmüştür. Bu suretle Meniere. Düşese Napoli'ye kadar refakat etmiştir. İtalya'dan döndükten sonra Meniere, Profesör Chomele asistan olarak çalışmıştır.
1835 yılında Garonnc'Iarda çıkan bir kolera salgını ile mücadele etmek üzere o bölgeye gönderilmiştir. 1838 yılında Sağır ve Dilsizler Okulu'na doktor olarak atanmıştır. Bundan sonra Otoloji ile ilgili çalışmalar yapmıştır.
Meniere, Paris entelektüel hayatında oldukça ünlü bir şahsiyetti. Balzac. Saint-Beuve. Victor Hugo ve diğer birçok yazarlarla samimi bir arkadaşlığı vardı. Kendisi de esasen çok kültürlü bir kimse olmakla beraber özellikle eski Yunan ve Latin klasiklerini yakından tanımakta idi. ''Latin Şairler Üzerinde Tıbbi Tetkikler" ve "Bir Hekim Olarak Çiçeron'" adlı eserleri bu bilgisini yeterince kanıtlayacak değerde iki eserdir.
Meniere, 1838 yılında radyo aktivitenin kaşiflerinden biri olan An-tuan Becquerell ailesinin bir kızı olan Matmazel Becquerell ile evlenmiştir. Oğullan Dr. Emil Meniere de yine babası gibi bir kulak uzmanı olmuştur. Prosper Meniere 1862 yılı Şubat ayının 7'sinde infleuenza pnömonisinden hayata gözlerini kapamıştır.
Prosper Meniere 1799 – 1862
Menier Hastalığı Nedir
PARİS SAĞIRLIK Enslitüsü'nün direktörü olan Prosper Meniere hasla bir halde ölüm döşeğinde yatarken, ani olarak meydana gelen bir sağırlıkla beraber kulak uğultusu, solgunluk, bulantı ve baş dönmesi ile müterafık bir sendrom tarif etmiştir.
Ancak bu başarıyı hayatta iken tatmak fırsatını elde edememiştir. Yukarıda tarif etmiş olduğu hastalık isminin tıp tarihine geçmesine neden olmuştur.
Bir tüccarın oğlu olan Meniere, 1799 yılının Haziran ayının 18'in-de Fransa'da Angers Kasabasf nda dünyaya gelmiştir. Lise öğrenimini doğduğu kasabada tamamlayan Meniere tıp tahsil etmek üzere Paris'e gitmiştir. Öğrencilik hayatı çok başarılı ve parlak olarak geçmiş, 1826 yılında bir altın madalya kazanmış ve 1828'de tıp doktoru unvanını almıştır. Ünlü cerrah Dupuytren'e klinik asistanlığı yapmış ve 1830 ihtilali sırasında Hotel Dieu hastanesinde yatırılan 2.000 yaralının tedavisi ile ilgilenmiştir.
1832 yılında Meniere, Paris Tıp Fakültesi'ne asistan profesör olarak tayin edilmiş fakat bu görevi beklenmeyen bir nedenle yarım kalmıştır. Büyük bir adlitıp uzmanı olan Orfila'nın telkini ile Meniere, K-ral Louis Philippe tarafından Berry düşesinin gebeliği ile meşgul olması emredilmiştir. Fransa Kralı X. Charles'in oğlu olan Dük de Berry katledilmişti. Bu dükün dul karısı olan düşes 1832 yılında Marsilya civarına gelmiş ve 12 yaşındaki oğlunu kral yapmak gayesiyle mücadeleye girişmiş idi. Fakal vukubulan çarpışma sonunda Düşesin adamları geri püskürtülmüş ve Düşes de hükümet kuvvetleri tarafından esir edilerek Blays Kalesi'ne hapsedilmişti.
Meniere yapmış olduğu muayene sonunda Düşesin gebe olduğunu tespit etmişti. Düşesin bir İtalyan asilzadesinden gebe kaldığı ve bir gizli nikahın mevcut olduğu anlaşılmıştı. Sonucun bu şekilde tecellisi Düşese karşı olan hareketin durdurulmasına sebep olmuş ve Düşes serbest bırakılarak. Fransız hükümetinin tasvibi ile Meniere'in kadını İtalya'ya götürmesi uygun görülmüştür. Bu suretle Meniere. Düşese Napoli'ye kadar refakat etmiştir. İtalya'dan döndükten sonra Meniere, Profesör Chomele asistan olarak çalışmıştır.
1835 yılında Garonnc'Iarda çıkan bir kolera salgını ile mücadele etmek üzere o bölgeye gönderilmiştir. 1838 yılında Sağır ve Dilsizler Okulu'na doktor olarak atanmıştır. Bundan sonra Otoloji ile ilgili çalışmalar yapmıştır.
Meniere, Paris entelektüel hayatında oldukça ünlü bir şahsiyetti. Balzac. Saint-Beuve. Victor Hugo ve diğer birçok yazarlarla samimi bir arkadaşlığı vardı. Kendisi de esasen çok kültürlü bir kimse olmakla beraber özellikle eski Yunan ve Latin klasiklerini yakından tanımakta idi. ''Latin Şairler Üzerinde Tıbbi Tetkikler" ve "Bir Hekim Olarak Çiçeron'" adlı eserleri bu bilgisini yeterince kanıtlayacak değerde iki eserdir.
Meniere, 1838 yılında radyo aktivitenin kaşiflerinden biri olan An-tuan Becquerell ailesinin bir kızı olan Matmazel Becquerell ile evlenmiştir. Oğullan Dr. Emil Meniere de yine babası gibi bir kulak uzmanı olmuştur. Prosper Meniere 1862 yılı Şubat ayının 7'sinde infleuenza pnömonisinden hayata gözlerini kapamıştır.
Thomas Hodgkin Hastaligi
Hodgkin Hastalığı Nedir
Thomas Hodgkin 1798 – 1866
HODGKİN HASTALIĞININ kaşifi olan Hodgkin. yaşadığı zaman ve yıllarda takdir görmemiş bilim adamlarından biridir. Oldukça başarısız ve şanssız geçen hayatı, özellikle Guy hastanesi doktorları arasında onun silik kalması ve özel tababetinde de büyük bir başarı elde edememesiyle nazarı dikkati çekmektedir.
1798 yılında Ağustos ayının 17'sindc dünyaya gelen Thomas Hodgkin'in babası John Hodgkin çok kıymetli bir şahsiyet ve hoca idi. Babası genç hanımlara verdiği matematik, felsefe ve özellikle yazı dersleri ile ün kazanmıştı.
Guy hastanesinde tıp tahsil etmiş olan Hodgkin 1823 yılında Edin-burg Universitesi'nden tıp doktoru unvanını aldı. Bundan sonra Paris'i ziyaret etmiş ve stetoskobun mucidi olan Laennec'den bu aletin kullanılmasını öğrenmiştir.
Hodgkin hakkında çok ilginç şeyler anlatılır. Bir gün çok zengin bir hastaya çağrılmış ve kendisi ile bütün bir gece meşgul olarak iyileştirmiş. Bunun üzerine zengin hasta bir çek çıkarmış ve dilediği rakamı yazmasını söylemiş. Hodgkin pek az bir şey ancak 10 paund yazmış. Hasta bu kadar az bir meblağı neden yazdığını sorunca Hodgkin çekin durumu bende daha fazla yazma cesaretini bırakmadı cevabını vermiş. Bu cevap üzerine çok sinirlenen hasta bir daha Hodgkin'i davet etmemiş.
Patoloji alanında yapacağı araştırmaların kendisini çok daha iyi bir hekim haline getireceğini düşünerek Guy hastanesine devam etmeye başladı. 1832 yılında "Dalak ve Diğer Lenf Bezi Patolojik Görünüşleri'' adlı bir eser yayınladı. Bu eserde Hodgkin hastalığı olarak tanınan klinik tablo tarif edilmekte idi. Fakat bu buluş lanı 33 yıl hiç dikkati çekmedi ve bir köşede kaldı. Guy hastanesinin büyük hekimlerinden biri olan Samuel Wilks yazıyı buldu ve ilgilendi. Wilks bunun üzerine bu hastalık üzerinde çalışmaya başladı ve çeşitli olgular topladı. Ve ancak Wilks'in sayesinde hastalığa Hodgkin hastalığı adı verildi.
Hodgkin pratik tababet faaliyetini terk ettikten sonra kendisini diğer sosyal işlere ve ilerlemelere verdi. Nisanın 5'inde ve 1866 yılında dizanteriye tutularak hayata gözlerini kapadı.
Thomas Hodgkin 1798 – 1866
HODGKİN HASTALIĞININ kaşifi olan Hodgkin. yaşadığı zaman ve yıllarda takdir görmemiş bilim adamlarından biridir. Oldukça başarısız ve şanssız geçen hayatı, özellikle Guy hastanesi doktorları arasında onun silik kalması ve özel tababetinde de büyük bir başarı elde edememesiyle nazarı dikkati çekmektedir.
1798 yılında Ağustos ayının 17'sindc dünyaya gelen Thomas Hodgkin'in babası John Hodgkin çok kıymetli bir şahsiyet ve hoca idi. Babası genç hanımlara verdiği matematik, felsefe ve özellikle yazı dersleri ile ün kazanmıştı.
Guy hastanesinde tıp tahsil etmiş olan Hodgkin 1823 yılında Edin-burg Universitesi'nden tıp doktoru unvanını aldı. Bundan sonra Paris'i ziyaret etmiş ve stetoskobun mucidi olan Laennec'den bu aletin kullanılmasını öğrenmiştir.
Hodgkin hakkında çok ilginç şeyler anlatılır. Bir gün çok zengin bir hastaya çağrılmış ve kendisi ile bütün bir gece meşgul olarak iyileştirmiş. Bunun üzerine zengin hasta bir çek çıkarmış ve dilediği rakamı yazmasını söylemiş. Hodgkin pek az bir şey ancak 10 paund yazmış. Hasta bu kadar az bir meblağı neden yazdığını sorunca Hodgkin çekin durumu bende daha fazla yazma cesaretini bırakmadı cevabını vermiş. Bu cevap üzerine çok sinirlenen hasta bir daha Hodgkin'i davet etmemiş.
Patoloji alanında yapacağı araştırmaların kendisini çok daha iyi bir hekim haline getireceğini düşünerek Guy hastanesine devam etmeye başladı. 1832 yılında "Dalak ve Diğer Lenf Bezi Patolojik Görünüşleri'' adlı bir eser yayınladı. Bu eserde Hodgkin hastalığı olarak tanınan klinik tablo tarif edilmekte idi. Fakat bu buluş lanı 33 yıl hiç dikkati çekmedi ve bir köşede kaldı. Guy hastanesinin büyük hekimlerinden biri olan Samuel Wilks yazıyı buldu ve ilgilendi. Wilks bunun üzerine bu hastalık üzerinde çalışmaya başladı ve çeşitli olgular topladı. Ve ancak Wilks'in sayesinde hastalığa Hodgkin hastalığı adı verildi.
Hodgkin pratik tababet faaliyetini terk ettikten sonra kendisini diğer sosyal işlere ve ilerlemelere verdi. Nisanın 5'inde ve 1866 yılında dizanteriye tutularak hayata gözlerini kapadı.
Robert James Graves Hastaligi
Graves Hastalığı Nedir
Robert James Graves 1796 – 1853
HERHANGİ BİR hastalığı isimlendirirken ilk defa bu hastalığı tarif etmiş olan bilginin ismini ancak ölümünden sonra zikretmek genellikle iki fayda sağlar. Bunlardan birincisi hastalığın eksiksiz olarak tetkik ve tarifine imkan vermesi, diğeri de ilk tarif etmiş olan bilginin adının ebedileşme imkanının bulunmasıdır. Graves hastalığında ne yazık ki her iki şık da tahakkuk edememiştir. İlk yanlışlık hipertiroidizm, tirotoksikoz ve eksoftalmik guatr hallerinin aynı antite içinde mütalaa edilmesi ile başlamıştır. İkinci hata da birincisine.bağlı olarak tahakkuk etmiş ve bu hastalıkta hiç olmazsa 20'den fazla araştırıcının isminin karışmasına yol açmıştır. Bathlı bir hekim olan Dr. Caleb Parry 1786 yılında birkaç olgu müşahede etmiş fakat bunlar ancak 1825 yılında yayınlanmıştır. Graves ise 1835 yılına kadar hiçbir tebliğde bulunmamıştır. Bu tarihte de ancak 3 olgu zikretmiş ve açıklamaları Parry'ninkilere nispeten zayıf kalmıştır. Buna mukabil bir Alman pratisyeni olan Kari Basedow 1840 yılında hastalığı mükemmel bir şekilde tarif etmiş ve bu yüzden çağdaşları onun ismini bu hastalığa vermişlerdir. Daha sonra Sir William Osler "Parry Hastalığı" şeklinde sıkı bir kampanya açmış fakat hiçbir zaman bu isimlendirme revaç bulmamıştır. Graves ne hastalığı keşfetmiş ve ne de mükemmel bir tarifini vermemiş olmakla beraber tıp tarihinde ismi bu hastalığı belirtir olmuştur. 1796 yılında dünyaya gelen Robet Graves, bir doktorun oğludur. Dublin de Trinity Koleji'nde parlak bir öğrencilik hayatından sonra 3 yıl süreyle seyahat etmiştir. Pek büyük bir kolaylıkla lisan öğrenme yeteneğinde olan Graves bir gün Avusturya'da gaye! mükemmel Almanca konuşmasından dolayı casus zannı ile tevkif edilmiş ve 10 gün hapiste kalmıştır. Bu gezisi sırasında Alp Dağları 'nda büyük İngiliz Ressamı Turner'le karşılaşmış ve yeni tanışan iki arkadaş birbirlerinin isimlerini sormadan aylarca beraber dolaşmışladır.
Dublin'e döndükten sonra Graves. Me-ath hastanesine atanmıştır. Burada çalışmaya başlayan Graves tıp öğrencilerinin bizzat hasta ile meşgul olmalarını ve her hastanın anamnezini almalarını isteyen bir öğrenim şekli takip etmek istediği için, o güne kadar bu şekilde tıp tahsiline alışmamış olan öğrencilerin itirazları ile karşılaşmıştır. Fakat bu öğrenim sistemi büyük bir başarı sağlamış ve hemen hemen bugün bile bütün dünya tıp okullarında uygulanmaktadır. Graves'in bu çalışmaları Dublin'in Avrupa tıp okulları arasında çok ünlü olmasına olanak sağlamıştır.
Graves'tan önceleri, ateşli hastalan tedavi etmek için aç bırakırlar ve kan alırlardı. Graves bu hastalara yeterli ve gerekli miktarlarda gıda verilebileceğini göstermiştir.
Graves yıllarca Dublin'in en büyük hekimi olarak şöhret kazandı ve mükemmel öğrenciler yetiştirdi. 1853 yılında ölmeden evvel mezar taşına "Ateşli hastalara yemek yedirdi" yazılmasını vasiyet etti.
Robert James Graves 1796 – 1853
HERHANGİ BİR hastalığı isimlendirirken ilk defa bu hastalığı tarif etmiş olan bilginin ismini ancak ölümünden sonra zikretmek genellikle iki fayda sağlar. Bunlardan birincisi hastalığın eksiksiz olarak tetkik ve tarifine imkan vermesi, diğeri de ilk tarif etmiş olan bilginin adının ebedileşme imkanının bulunmasıdır. Graves hastalığında ne yazık ki her iki şık da tahakkuk edememiştir. İlk yanlışlık hipertiroidizm, tirotoksikoz ve eksoftalmik guatr hallerinin aynı antite içinde mütalaa edilmesi ile başlamıştır. İkinci hata da birincisine.bağlı olarak tahakkuk etmiş ve bu hastalıkta hiç olmazsa 20'den fazla araştırıcının isminin karışmasına yol açmıştır. Bathlı bir hekim olan Dr. Caleb Parry 1786 yılında birkaç olgu müşahede etmiş fakat bunlar ancak 1825 yılında yayınlanmıştır. Graves ise 1835 yılına kadar hiçbir tebliğde bulunmamıştır. Bu tarihte de ancak 3 olgu zikretmiş ve açıklamaları Parry'ninkilere nispeten zayıf kalmıştır. Buna mukabil bir Alman pratisyeni olan Kari Basedow 1840 yılında hastalığı mükemmel bir şekilde tarif etmiş ve bu yüzden çağdaşları onun ismini bu hastalığa vermişlerdir. Daha sonra Sir William Osler "Parry Hastalığı" şeklinde sıkı bir kampanya açmış fakat hiçbir zaman bu isimlendirme revaç bulmamıştır. Graves ne hastalığı keşfetmiş ve ne de mükemmel bir tarifini vermemiş olmakla beraber tıp tarihinde ismi bu hastalığı belirtir olmuştur. 1796 yılında dünyaya gelen Robet Graves, bir doktorun oğludur. Dublin de Trinity Koleji'nde parlak bir öğrencilik hayatından sonra 3 yıl süreyle seyahat etmiştir. Pek büyük bir kolaylıkla lisan öğrenme yeteneğinde olan Graves bir gün Avusturya'da gaye! mükemmel Almanca konuşmasından dolayı casus zannı ile tevkif edilmiş ve 10 gün hapiste kalmıştır. Bu gezisi sırasında Alp Dağları 'nda büyük İngiliz Ressamı Turner'le karşılaşmış ve yeni tanışan iki arkadaş birbirlerinin isimlerini sormadan aylarca beraber dolaşmışladır.
Dublin'e döndükten sonra Graves. Me-ath hastanesine atanmıştır. Burada çalışmaya başlayan Graves tıp öğrencilerinin bizzat hasta ile meşgul olmalarını ve her hastanın anamnezini almalarını isteyen bir öğrenim şekli takip etmek istediği için, o güne kadar bu şekilde tıp tahsiline alışmamış olan öğrencilerin itirazları ile karşılaşmıştır. Fakat bu öğrenim sistemi büyük bir başarı sağlamış ve hemen hemen bugün bile bütün dünya tıp okullarında uygulanmaktadır. Graves'in bu çalışmaları Dublin'in Avrupa tıp okulları arasında çok ünlü olmasına olanak sağlamıştır.
Graves'tan önceleri, ateşli hastalan tedavi etmek için aç bırakırlar ve kan alırlardı. Graves bu hastalara yeterli ve gerekli miktarlarda gıda verilebileceğini göstermiştir.
Graves yıllarca Dublin'in en büyük hekimi olarak şöhret kazandı ve mükemmel öğrenciler yetiştirdi. 1853 yılında ölmeden evvel mezar taşına "Ateşli hastalara yemek yedirdi" yazılmasını vasiyet etti.
Thomas Addison ve Addison Hastaligi
Addison Hastalığı
Thomas Addison 1795 – 1860
THOMAS ADDİSON ismi tıp dünyasında özellikle iki hastalıkla meşhur olmuş ve her iki hastalık da ancak bu bilginin ölümünden sonra, ismine izafe edilmiştir. Bunlardan birincisi pernisiöz anemi olarak da tanınan "'Addison anemisi" ve diğeri de sürrenal bezinin yetersizliğine bağlı "Addison hastalığıdır.
Cumberlandlı bir ailenin çocuğu olan Addison, Newcastle yakınında Long Benton beldesinde 1795 yılında dünyaya gelmiştir, hukuk tahsili yapması ailece uygun görüldüğü halde kendisi tıp mesleğini tercih etmiştir. O devirlerde tıp öğrenimine evvela bir cerrah veya eczacı yanında başlamak bir adet hükmünde olmasına rağmen Addison öğrenimine doğrudan doğruya Edinburg Üniversitesi'ne girerek başlamıştır. 1815 yılında tıp doktoru unvanını aldıktan sonra Londra'ya yerleşmiştir. Addison her ne kadar mesleğinin ehli bir hekim haline gelmişse de bunu yeterli görmemiş ve bir öğrenci olarak Guy hastanesine devam etmeye başarmıştır. Buradaki başarılı çalışmaları ile adım adım yükselmiş ve sonunda hastanenin en mümtaz şahsiyeti ve hekimi olmuştur.
Klinik tababet sahasında Addison olağanüstü bir hoca karakterine sahipti. Çok asabi bir insan olmasından dolayı öğrencileri kendisine karşı saygıdan ziyade korku hissi beslemişlerdir. Addison'un en ünlü öğrencilerinden biri böbrek hastalıklarının büyük üstadı Bright'dır. Her ikisinin müştereken kaleme almış oldukları pratik tababete ait bir eser mevcuttur. Addison akciğer hastalıkları üzerinde de çalışmıştır.
Pnömoniye'ye ait yazmış olduğu eserler çok orijinal olup. büyük bir önem taşır. 1849 yılı 15 Martı'nda ''Güney Londra Tıp Cemiyeti" huzurunda "Aneminin Dikkat Çeken Bir Şekli" adı ile bir tebliğde bulunmuştur. Bu hastalığa duçar 3 vakada post mortem yapılmış olan tetkiklerde süprarenal bezi kapsülüne ait harabiyetle karşılaşılmıştır. Bu sırada pigmanlasyon meselesine ait herhangi bir açıklama ve kayda rastlanmamakla beraber sürrenal bezlerin hayat için elzem oldukları hususu ısrarla belirtilmiş bulunmakta idi. Bu tebliğin endokrinoloji konusu için bir başlangıç olduğunu ileri sürmek ve bu ilmin 15 Mart 1849 tarihinden itibaren tababet sahasında yer işgal etmiş olduğunu kabul etmek pek doğru olur.
1855 yılında Addison hastalığını açıklayan ve sürrenal bezlerin bu hastalıktaki önemini belirten kitabı yayınlanmıştır.
Bundan bir süre sonra Addison başka bir hastalığı, yani Addison anemisi olarak tanınan pernisiöz anemiyi de keşfetmiştir.
Addison fizik bünye itibariyle gayet sağlam bir yapıya ve mükemmel bir kafaya malik bir insan olarak tarif edilmektedir. Guy hastane sinin duvarları arasında büyük bir klinisyen ve hoca olarak etrafına faydalı olmasına rağmen maalesef dehası sağlığında nazarı dikkati çekmemiş ve ancak ölümünden sonra layık olduğu mevkiye erişmiştir. Addison 1860 yılının 29 Haziranı'nda Brighton'da hayata gözlerini yummuştur. Fakat bu ölüm olayı o zaman hiçbir etki uyandırmamış ve ancak tek bir gazete kendisinden kısaca bahsetmek lüzumunu hissetmiştir.
Bugün Cumberland'da aile mezarlığında ve ulu bir ağacın gölgesinde yatan büyük bilginin etrafı mezar taşları çevirmekte ve adeta büyük bir haksızlığı uygarlık alemine duyurmak istemektedir.
Thomas Addison 1795 – 1860
THOMAS ADDİSON ismi tıp dünyasında özellikle iki hastalıkla meşhur olmuş ve her iki hastalık da ancak bu bilginin ölümünden sonra, ismine izafe edilmiştir. Bunlardan birincisi pernisiöz anemi olarak da tanınan "'Addison anemisi" ve diğeri de sürrenal bezinin yetersizliğine bağlı "Addison hastalığıdır.
Cumberlandlı bir ailenin çocuğu olan Addison, Newcastle yakınında Long Benton beldesinde 1795 yılında dünyaya gelmiştir, hukuk tahsili yapması ailece uygun görüldüğü halde kendisi tıp mesleğini tercih etmiştir. O devirlerde tıp öğrenimine evvela bir cerrah veya eczacı yanında başlamak bir adet hükmünde olmasına rağmen Addison öğrenimine doğrudan doğruya Edinburg Üniversitesi'ne girerek başlamıştır. 1815 yılında tıp doktoru unvanını aldıktan sonra Londra'ya yerleşmiştir. Addison her ne kadar mesleğinin ehli bir hekim haline gelmişse de bunu yeterli görmemiş ve bir öğrenci olarak Guy hastanesine devam etmeye başarmıştır. Buradaki başarılı çalışmaları ile adım adım yükselmiş ve sonunda hastanenin en mümtaz şahsiyeti ve hekimi olmuştur.
Klinik tababet sahasında Addison olağanüstü bir hoca karakterine sahipti. Çok asabi bir insan olmasından dolayı öğrencileri kendisine karşı saygıdan ziyade korku hissi beslemişlerdir. Addison'un en ünlü öğrencilerinden biri böbrek hastalıklarının büyük üstadı Bright'dır. Her ikisinin müştereken kaleme almış oldukları pratik tababete ait bir eser mevcuttur. Addison akciğer hastalıkları üzerinde de çalışmıştır.
Pnömoniye'ye ait yazmış olduğu eserler çok orijinal olup. büyük bir önem taşır. 1849 yılı 15 Martı'nda ''Güney Londra Tıp Cemiyeti" huzurunda "Aneminin Dikkat Çeken Bir Şekli" adı ile bir tebliğde bulunmuştur. Bu hastalığa duçar 3 vakada post mortem yapılmış olan tetkiklerde süprarenal bezi kapsülüne ait harabiyetle karşılaşılmıştır. Bu sırada pigmanlasyon meselesine ait herhangi bir açıklama ve kayda rastlanmamakla beraber sürrenal bezlerin hayat için elzem oldukları hususu ısrarla belirtilmiş bulunmakta idi. Bu tebliğin endokrinoloji konusu için bir başlangıç olduğunu ileri sürmek ve bu ilmin 15 Mart 1849 tarihinden itibaren tababet sahasında yer işgal etmiş olduğunu kabul etmek pek doğru olur.
1855 yılında Addison hastalığını açıklayan ve sürrenal bezlerin bu hastalıktaki önemini belirten kitabı yayınlanmıştır.
Bundan bir süre sonra Addison başka bir hastalığı, yani Addison anemisi olarak tanınan pernisiöz anemiyi de keşfetmiştir.
Addison fizik bünye itibariyle gayet sağlam bir yapıya ve mükemmel bir kafaya malik bir insan olarak tarif edilmektedir. Guy hastane sinin duvarları arasında büyük bir klinisyen ve hoca olarak etrafına faydalı olmasına rağmen maalesef dehası sağlığında nazarı dikkati çekmemiş ve ancak ölümünden sonra layık olduğu mevkiye erişmiştir. Addison 1860 yılının 29 Haziranı'nda Brighton'da hayata gözlerini yummuştur. Fakat bu ölüm olayı o zaman hiçbir etki uyandırmamış ve ancak tek bir gazete kendisinden kısaca bahsetmek lüzumunu hissetmiştir.
Bugün Cumberland'da aile mezarlığında ve ulu bir ağacın gölgesinde yatan büyük bilginin etrafı mezar taşları çevirmekte ve adeta büyük bir haksızlığı uygarlık alemine duyurmak istemektedir.
Yvilhelm Friedrich von Ludwig Anjini
Ludwig Anjini
Yvilhelm Friedrich von Ludwig 1790 – 1865
LUDWİG, ANJİNİNİ takriben 200 yıl kadar önce tarif etmiş bulunmakta idi.
Wilhelm Friedrich von Ludwig, Stuttgart yakınında Würtfemberg Dükalıgı'nda dünyaya gelmiştir. Önce bir cerrah yanında çalışmış ve daha sonra Tübingen Üniversitesi'ne devam ederek 1811 yılında doktor olmuştur.
Bu tarih, Napoleon Savaşları'nın en dehşet verici zamanıdır ve Württemberg'in de Fransız Ordusu'nun işgali altında bulunduğu devirdir. O zaman ülkenin hükümdarı olan Frederick II, Prusya Avusturya ve Rusya'ya karşı Napoleon'la birleşmiştir. Genç cerrah Ludwig de orduda yardımcı cerrah olarak çalışmakta idi. Daha sonra Rusya cephesinde bir sahra hastanesine gönderilen Ludwig, Vilna Savaşı'nda Ruslar a esir düşmüş ve bu esareti iki yıl devam etmiştir.
Ertesi yıl kendisini tekrar Tubingen'de görüyoruz. Burada cerrahi ve jinekoloji profesörlüğü kürsüsünü işgal etmektedir. Buradaki görevine başlamadan evvel de Viyana ve diğer önemli tıbbi merkezleri ziyaret etmiştir.
Bu ziyaretlerinden sonra yukarıda bahsedilen görevi tayin edilip, Frederick Il'nin şahsi hekimliğine atanmıştır. Dr. Ludwig bu görevi ile üniversitedeki görevini mükemel bir şekilde bir arada yürütmeyi bilmiştir.
1836 yılında, yani cerrahi kürsüsüne atandığından 20 yıl sonra ilk tıbbi yayınını yapmıştır. Bu yayın boyunda meydana gelen iltihabi bir olayla ilgili bulunmakta idi. Bundan 3 yıl sonra da başka bir Alman hekimi aynı hastalık hakkında bir rapor yayınlamış ve bu durumu Lud-wig anjini olarak isimlendirmiştir. Ludwig bundan başka hiçbir tıbbi buluş yapmamakla beraber sadece adı geçen hastalığı tarif etmekle tıp alanında kendine ün yapmıştır.
Hayatının son yıllarında katarakt ve idrar yolu taşları nedeniyle ıstırap içinde kalmıştır. 1865 yılında öldüğü zamanda kendisini memnun eden en büyük şey Würtlenberg'de fakirler için bir hastane bırakmış olması idi. Bu hastane bugün çok genişlemiş bir durumdadır.
Yvilhelm Friedrich von Ludwig 1790 – 1865
LUDWİG, ANJİNİNİ takriben 200 yıl kadar önce tarif etmiş bulunmakta idi.
Wilhelm Friedrich von Ludwig, Stuttgart yakınında Würtfemberg Dükalıgı'nda dünyaya gelmiştir. Önce bir cerrah yanında çalışmış ve daha sonra Tübingen Üniversitesi'ne devam ederek 1811 yılında doktor olmuştur.
Bu tarih, Napoleon Savaşları'nın en dehşet verici zamanıdır ve Württemberg'in de Fransız Ordusu'nun işgali altında bulunduğu devirdir. O zaman ülkenin hükümdarı olan Frederick II, Prusya Avusturya ve Rusya'ya karşı Napoleon'la birleşmiştir. Genç cerrah Ludwig de orduda yardımcı cerrah olarak çalışmakta idi. Daha sonra Rusya cephesinde bir sahra hastanesine gönderilen Ludwig, Vilna Savaşı'nda Ruslar a esir düşmüş ve bu esareti iki yıl devam etmiştir.
Ertesi yıl kendisini tekrar Tubingen'de görüyoruz. Burada cerrahi ve jinekoloji profesörlüğü kürsüsünü işgal etmektedir. Buradaki görevine başlamadan evvel de Viyana ve diğer önemli tıbbi merkezleri ziyaret etmiştir.
Bu ziyaretlerinden sonra yukarıda bahsedilen görevi tayin edilip, Frederick Il'nin şahsi hekimliğine atanmıştır. Dr. Ludwig bu görevi ile üniversitedeki görevini mükemel bir şekilde bir arada yürütmeyi bilmiştir.
1836 yılında, yani cerrahi kürsüsüne atandığından 20 yıl sonra ilk tıbbi yayınını yapmıştır. Bu yayın boyunda meydana gelen iltihabi bir olayla ilgili bulunmakta idi. Bundan 3 yıl sonra da başka bir Alman hekimi aynı hastalık hakkında bir rapor yayınlamış ve bu durumu Lud-wig anjini olarak isimlendirmiştir. Ludwig bundan başka hiçbir tıbbi buluş yapmamakla beraber sadece adı geçen hastalığı tarif etmekle tıp alanında kendine ün yapmıştır.
Hayatının son yıllarında katarakt ve idrar yolu taşları nedeniyle ıstırap içinde kalmıştır. 1865 yılında öldüğü zamanda kendisini memnun eden en büyük şey Würtlenberg'de fakirler için bir hastane bırakmış olması idi. Bu hastane bugün çok genişlemiş bir durumdadır.
Richard Bright 1789 – 1858
Bright Hastalığı
Richard Bright 1789 – 1858
RİCHARD BRİGHT hekimlik alanında olduğu kadar halk tabakaları arasında da geniş ün yapmış nadir hekimlerden biridir. Bu büyük hekim 28 Şubat 1789'da Bristol'de dünyaya gelmiştir. Bristol ve daha sonra Exeter okullarında okuduktan sonra Edinburg Üniversitesi'ne girmiştir. 1810 yılında İslanda Adası na arkadaşları ile bir seyahate çıkan bilgin bu gezinin intibalarıni daha sonra o memleketin botanik ve doğal tarihi hakkında yazmış olduğu eserde yayınlamıştır. Bu gezinin dönüşünü müteakip Guy hastanesindeki çalışmalarına devam eden bilgin, 1813 yılında Edinburg Üniversitesinden tıp doktoru unvanı almıştır. 1814 yılında ikinci bir seyahate çıkmış ve Waterlo Savaşından dört gün sonra Brüksel'e dönmüştür. Bright 1818 yılında bu gezilerine dair bir eser yayınlamış ve kitaptaki nispeten kısa tıbbi müşahede ve intibaları ile şayanı hayret bir görüş ve anlatım yeteneğine malik olduğunu ortaya koymuştur.
1820 yılında Guy hastanesine yardımcı olarak tayin edilmiş ve 4 yıl sonra da buraya şef olmuştur. Bu tarihte Guy hastanesinin hekimleri zamanın en büyük bilginleri addedilmekte ve Bright da bu sebepten iftihar duymakta idi.
1827 yılında ''Belirlilerin Anlamına Göre Seçilmiş Olgular ve Mor-bid Anatomiye Göre Hastalıkların Tedavisine Dair Raporlar" adlı şaheserinin ilk cildi yayınlandı. Bu eserin ilk kısımlarında Bright'ın en meşhur keşifleri izah edilmekte idi. Bu keşifler bugün Bright'ın ismini ölmezleştirmiş bulunmaktadır. Böbrek hastalıklarına ait araştırmalar hakkında ilk defa Hekimler Kraliyet Derneği huzurunda açıklamalar yapmıştır.
1826 yılında kronik nefrit hakkında hiçbir bilgi mevcut değildi. Ödem başlı başına bir hastalık addedilmekle idi. Ödemle idrardaki albümin arasında bir ilgi bulunabileceği henüz anlaşılmamış bulunuyordu.
Bright'ın en büyük keşiflerinden biri bu belirtilerle böbrek arasında şaşmaz bir ilginin mevcut olduğunu post mortem yapmış olduğu araştırmalarla saptamasıdır.
Böbrek hastalıklarındaki muazzam buluşları ile beraber pankreatik diabet, karaciğerin akut sarı atrofisi ve tek taraflı Convulsion ve status lenfatikus bahsindeki araştırmaları dahi bu bilginin adını ebedileştirmeye yeterlidir.
Bright, Guy hastanesinde çalıştığı sürece etrafındakilere daima araştırma aşkını ve merakını aşılamaya çalışmış ve çalışmalarını hep bu amaca yöneltmiştir.
Patoloji ile ilgilenen diğer birçok hekimlerin aksine Bright aynı zamanda büyük bir klinisyen olarak da nazarı dikkati çekmiş ve en başta gelen hekimlerden biri sayılmıştır. Kişiliğindeki gözlem yeteneği ile ruhi tahlil ve sentez yeteneği kendisine en büyük bilginler yanında yer verilmesine neden olmuştur.
Çok neşeli ve saygıdeğer kimse olan Bright zamanının gerçekten nadir şahsiyetlerinden biridir.
1858 yılı Aralık ayının 16'smda kalp hastalığından ölmüştür. Mezar taşında şunlar yazılıdır:
T.p ilmine birçok eserler bahşetmiş ve çok kıymetli çalışmalar yapmıştır. Hayat, boyunca eşsiz bir safiyet, samimi bir kalple yasam,, ve insanlığa büyük hizmetlerde bulunmuş, hayatının ve meslekinin en verimli çağında dünyaya gözlerini yummuştur."
Richard Bright 1789 – 1858
RİCHARD BRİGHT hekimlik alanında olduğu kadar halk tabakaları arasında da geniş ün yapmış nadir hekimlerden biridir. Bu büyük hekim 28 Şubat 1789'da Bristol'de dünyaya gelmiştir. Bristol ve daha sonra Exeter okullarında okuduktan sonra Edinburg Üniversitesi'ne girmiştir. 1810 yılında İslanda Adası na arkadaşları ile bir seyahate çıkan bilgin bu gezinin intibalarıni daha sonra o memleketin botanik ve doğal tarihi hakkında yazmış olduğu eserde yayınlamıştır. Bu gezinin dönüşünü müteakip Guy hastanesindeki çalışmalarına devam eden bilgin, 1813 yılında Edinburg Üniversitesinden tıp doktoru unvanı almıştır. 1814 yılında ikinci bir seyahate çıkmış ve Waterlo Savaşından dört gün sonra Brüksel'e dönmüştür. Bright 1818 yılında bu gezilerine dair bir eser yayınlamış ve kitaptaki nispeten kısa tıbbi müşahede ve intibaları ile şayanı hayret bir görüş ve anlatım yeteneğine malik olduğunu ortaya koymuştur.
1820 yılında Guy hastanesine yardımcı olarak tayin edilmiş ve 4 yıl sonra da buraya şef olmuştur. Bu tarihte Guy hastanesinin hekimleri zamanın en büyük bilginleri addedilmekte ve Bright da bu sebepten iftihar duymakta idi.
1827 yılında ''Belirlilerin Anlamına Göre Seçilmiş Olgular ve Mor-bid Anatomiye Göre Hastalıkların Tedavisine Dair Raporlar" adlı şaheserinin ilk cildi yayınlandı. Bu eserin ilk kısımlarında Bright'ın en meşhur keşifleri izah edilmekte idi. Bu keşifler bugün Bright'ın ismini ölmezleştirmiş bulunmaktadır. Böbrek hastalıklarına ait araştırmalar hakkında ilk defa Hekimler Kraliyet Derneği huzurunda açıklamalar yapmıştır.
1826 yılında kronik nefrit hakkında hiçbir bilgi mevcut değildi. Ödem başlı başına bir hastalık addedilmekle idi. Ödemle idrardaki albümin arasında bir ilgi bulunabileceği henüz anlaşılmamış bulunuyordu.
Bright'ın en büyük keşiflerinden biri bu belirtilerle böbrek arasında şaşmaz bir ilginin mevcut olduğunu post mortem yapmış olduğu araştırmalarla saptamasıdır.
Böbrek hastalıklarındaki muazzam buluşları ile beraber pankreatik diabet, karaciğerin akut sarı atrofisi ve tek taraflı Convulsion ve status lenfatikus bahsindeki araştırmaları dahi bu bilginin adını ebedileştirmeye yeterlidir.
Bright, Guy hastanesinde çalıştığı sürece etrafındakilere daima araştırma aşkını ve merakını aşılamaya çalışmış ve çalışmalarını hep bu amaca yöneltmiştir.
Patoloji ile ilgilenen diğer birçok hekimlerin aksine Bright aynı zamanda büyük bir klinisyen olarak da nazarı dikkati çekmiş ve en başta gelen hekimlerden biri sayılmıştır. Kişiliğindeki gözlem yeteneği ile ruhi tahlil ve sentez yeteneği kendisine en büyük bilginler yanında yer verilmesine neden olmuştur.
Çok neşeli ve saygıdeğer kimse olan Bright zamanının gerçekten nadir şahsiyetlerinden biridir.
1858 yılı Aralık ayının 16'smda kalp hastalığından ölmüştür. Mezar taşında şunlar yazılıdır:
T.p ilmine birçok eserler bahşetmiş ve çok kıymetli çalışmalar yapmıştır. Hayat, boyunca eşsiz bir safiyet, samimi bir kalple yasam,, ve insanlığa büyük hizmetlerde bulunmuş, hayatının ve meslekinin en verimli çağında dünyaya gözlerini yummuştur."
Abraham Colles 1773-1843 - Colles Kirigi
Colles Kırığı ve Colles Fasiası
Abraham Colles 1773-1843
ABRAHAM COLLES, 1773 yılında İngiltere'de dünyaya gelmiştir. Babası doğduğu şehirde bir mermer ocağı işletirdi. Abraham henüz orta okulda okurken vuku bulan bir sel olayı kasaba hekiminin evini yıkmış ve hekimin sele kapılıp giden bir anatomi kitabı Abraham'ın eline geçmişti. Küçük Colles bu kitabı götürüp hekime yani Dr. Buler'e verdi. Çocuğun kitaba olan ilgisini fark eden hekim ona bu kitabı hediye etti.
İşte bu sel afeti Colles'in geleceğinde önemli bir rol oynamış ve ona gelecekteki mesleğini seçmek imkanını vermiştir.
1790 yılında Colles Dublin Üniversitesi'ne girdi ve ünlü cerrah Philip VVoodruffe'un öğrencisi oldu. 1795 yılında İrlanda Cerrahi Akademisi 'nden hekimlik diplomasını aldıktan sonra mesleki tetkiklerine devam etti ve Edinburg'a gitti. Bu şehirde hummalı bir çalışmaya dalan Colles'le konuşacak zaman dahi bulmak pek güç bir mesele teşkil ediyordu. Nihayet 1797 yılında Edin-burg Üniversitesi'nden Tıp Doktoru unvanını almaya muvaffak oldu. Bundan sonra takriben 400 mil uzakta olan Londra'ya yaya gitmeye karar verdi ve günde 50 millik bir süratle bu yolculuğuna başladı ve Londra'ya vardı.
Londra hastanelerini ziyaret etmeye başlayan Colles evvela Sir Astley Cooper'e asistanlık etti. Daha sonra bu alimin kaleme almış olduğu herni konusundaki bir eserin resimlerini yapan bir ressama yardım etti.
1797 yılında Dublin'ne dönen Colles evvela pratik tıpla ilgilenmeye başladı fakat kısa bir zaman sonra kendini cerrahiye verdi. 1799 yılında da eski hocası ve ustası Woodruffc'un yerine, St. Steevens hastanesine cerrah olarak tayin edildi. Kısa zamanda çok usta ve soğukkanlı bir cerrah haline gelen Colles pek çok başarılı ameliyatlar yaptı. Henüz 29 yaşında iken 1802 yılında İrlanda Cerrahi Akademisi'ne başkan seçildi. 1804'de İrlanda Kraliyet Cerrahi Koleji'ne anatomi, fizyoloji ve cerrahi profesörü olarak atandı ve kısa zamanda hocalık şöhreti memlekete yayıldı. Colles'in zamanında İrlanda Cerrahi Koleji en fazla öğrencisi olan bir ilim yuvası idi. Colles. Steevens hastanesinde 42 yıl çalıştı. Nispeten az yazdı. En önemli eseri Cerrahi Anatomi konusunda bir kitaptır. Radius'un karpal ekstremitesi kırığı hakkında bir travay yayınladıktan sonra adı cerrahlık çevrelerinde şöhret buldu ve tarif etmiş olduğu olgunun öneminden dolayı adı sık sık geçmeye başladı. 1814 yılında Edinburgh Medical and Surgical Journal dergisinde yayınlamış olduğu bir yazıda adı geçen kırık şeklini uzun uzun tarif etmiştir. Colles in en önemli özelliği, fevkalade enspeksiyon ve palpasyon yeteneğine sahip olması idi. Bu şekilde vermiş olduğu tarifler büyük bir klinik kıymet arzediyordu. Röntgen ışınlarının keşfinden 80 yıl evvel yapılmış bu tarifler bir radyografi kadar değerlidir. Colles'in bundan başka birkaç buluşu daha vardır. Cerrahlar ve tıp öğrencileri tarafından gayet iyi bilinen Colles fasiası bunlar arasında sayılabilir. Colles arteria innominatayı başarı ile bağlayan ilk cerrahtır. Bundan başka 1811 yılında da arteria subklavia ligatürünü de başarıyla başaran Colles bu ameliyatı İngiltere'de ikinci ve İrlanda'da ilk defa uygulayan cerrah olmuştur. Colles yasası olarak tanınan ve sifilitik bir anneden dünyaya gelen çocuğun sifilisten muaf olacağını ifade eden buluşun yanlışlığı pek tabii olarak bugün kesin olarak anlaşılmış bulunmaktadır.
Colles gayet mütevazi ve hür düşünceli bir insandı. 1839 yılında kendisine Baronluk teklif edilmiş olduğu halde kabul etmemiştir. Colles 1843 yılında öldü. 6 oğlu ve 4 kızı vardı. Oğullarından biri de cerrah oklu ve şöhret kazandı.
Abraham Colles 1773-1843
ABRAHAM COLLES, 1773 yılında İngiltere'de dünyaya gelmiştir. Babası doğduğu şehirde bir mermer ocağı işletirdi. Abraham henüz orta okulda okurken vuku bulan bir sel olayı kasaba hekiminin evini yıkmış ve hekimin sele kapılıp giden bir anatomi kitabı Abraham'ın eline geçmişti. Küçük Colles bu kitabı götürüp hekime yani Dr. Buler'e verdi. Çocuğun kitaba olan ilgisini fark eden hekim ona bu kitabı hediye etti.
İşte bu sel afeti Colles'in geleceğinde önemli bir rol oynamış ve ona gelecekteki mesleğini seçmek imkanını vermiştir.
1790 yılında Colles Dublin Üniversitesi'ne girdi ve ünlü cerrah Philip VVoodruffe'un öğrencisi oldu. 1795 yılında İrlanda Cerrahi Akademisi 'nden hekimlik diplomasını aldıktan sonra mesleki tetkiklerine devam etti ve Edinburg'a gitti. Bu şehirde hummalı bir çalışmaya dalan Colles'le konuşacak zaman dahi bulmak pek güç bir mesele teşkil ediyordu. Nihayet 1797 yılında Edin-burg Üniversitesi'nden Tıp Doktoru unvanını almaya muvaffak oldu. Bundan sonra takriben 400 mil uzakta olan Londra'ya yaya gitmeye karar verdi ve günde 50 millik bir süratle bu yolculuğuna başladı ve Londra'ya vardı.
Londra hastanelerini ziyaret etmeye başlayan Colles evvela Sir Astley Cooper'e asistanlık etti. Daha sonra bu alimin kaleme almış olduğu herni konusundaki bir eserin resimlerini yapan bir ressama yardım etti.
1797 yılında Dublin'ne dönen Colles evvela pratik tıpla ilgilenmeye başladı fakat kısa bir zaman sonra kendini cerrahiye verdi. 1799 yılında da eski hocası ve ustası Woodruffc'un yerine, St. Steevens hastanesine cerrah olarak tayin edildi. Kısa zamanda çok usta ve soğukkanlı bir cerrah haline gelen Colles pek çok başarılı ameliyatlar yaptı. Henüz 29 yaşında iken 1802 yılında İrlanda Cerrahi Akademisi'ne başkan seçildi. 1804'de İrlanda Kraliyet Cerrahi Koleji'ne anatomi, fizyoloji ve cerrahi profesörü olarak atandı ve kısa zamanda hocalık şöhreti memlekete yayıldı. Colles'in zamanında İrlanda Cerrahi Koleji en fazla öğrencisi olan bir ilim yuvası idi. Colles. Steevens hastanesinde 42 yıl çalıştı. Nispeten az yazdı. En önemli eseri Cerrahi Anatomi konusunda bir kitaptır. Radius'un karpal ekstremitesi kırığı hakkında bir travay yayınladıktan sonra adı cerrahlık çevrelerinde şöhret buldu ve tarif etmiş olduğu olgunun öneminden dolayı adı sık sık geçmeye başladı. 1814 yılında Edinburgh Medical and Surgical Journal dergisinde yayınlamış olduğu bir yazıda adı geçen kırık şeklini uzun uzun tarif etmiştir. Colles in en önemli özelliği, fevkalade enspeksiyon ve palpasyon yeteneğine sahip olması idi. Bu şekilde vermiş olduğu tarifler büyük bir klinik kıymet arzediyordu. Röntgen ışınlarının keşfinden 80 yıl evvel yapılmış bu tarifler bir radyografi kadar değerlidir. Colles'in bundan başka birkaç buluşu daha vardır. Cerrahlar ve tıp öğrencileri tarafından gayet iyi bilinen Colles fasiası bunlar arasında sayılabilir. Colles arteria innominatayı başarı ile bağlayan ilk cerrahtır. Bundan başka 1811 yılında da arteria subklavia ligatürünü de başarıyla başaran Colles bu ameliyatı İngiltere'de ikinci ve İrlanda'da ilk defa uygulayan cerrah olmuştur. Colles yasası olarak tanınan ve sifilitik bir anneden dünyaya gelen çocuğun sifilisten muaf olacağını ifade eden buluşun yanlışlığı pek tabii olarak bugün kesin olarak anlaşılmış bulunmaktadır.
Colles gayet mütevazi ve hür düşünceli bir insandı. 1839 yılında kendisine Baronluk teklif edilmiş olduğu halde kabul etmemiştir. Colles 1843 yılında öldü. 6 oğlu ve 4 kızı vardı. Oğullarından biri de cerrah oklu ve şöhret kazandı.
Sir Charles Bell – Bell Paralizisi
Bell Paralizisi
Sir Charles Bell 1774 - 1842
Bell Paralizi olarak isimlendirilen ve 7. kafa çiftinin ekstra kranial bir bozukluğuna bağlı olarak meydana geln patolojik hali ilk defa Bell tarif etmiştir. Bu buluş 1821 yıllında Kraliyet cemiyetinin "Felsefe kayıtları"nda yayınlanmıştır. 1829 yılında Bell bu konuya ait daha mufassal bir eser yayınlamış ve bu arada evvelce mevcut olan bazı hatalı görüşleri de tashih etmiştir. Charles Bell 1774 yılında Edinburg'da dünyaya gelmiştir. Babası bir din adamı idi. Bell hayatının son senelerinde babasından bahsederken "Hiçbir tahsili yoktu, ona herşeyi annem öğretmişti" der. Bell 'in kişiliği üzerinde annesinin çok fazla etkisi olmuş ve mükemmel bir ilim ve sanat adamı olarak yetişmesinde çok fazla rol oynamıştır. Bell henüz öğrenci iken dis-seksiyon tekniği adlı bir kitap yazmış ve yayınlamıştır. 1804 yılında Londra'ya giden Bell bu hareketli şehirde artistler, heykeltraş ve ressamlara ait anatomi kursları açmış ve dersler vermiştir. Başlangıçta bu tanınmış genç Iskoçyalı çevresinde soğuk karşılanmış olmakla beraber değerli kişiliği sayesinde bu etkiyi kısa zamanda silmiş, gerek tıp ve gerekse sanat çevrelerinde büyük bir hüsnü kabul görmüştür. 1812 yılında Middlesex hastanesine cerrah olarak atanan Bell 1824'te Kraliyet Cerrahi Koleji'ne patolojik anatomi profesörü olmuştur.
Bell, 1811 yılında motor ve sensoniyel sinirlerin fonksiyonlarını keşfetmiştir. Bu buluş Harvey'in 1628 yılında kan dolaşımını keşfi kadar önemli addedilmektedir. 1806 yılında Bell ünlü "Anatomik Ekspresyonlar" adlı kitabını yayınlamış ve bunu takiben de operatif cerrahi ve Uretra hastalıkları adlı eserleri çıkmıştır. Ateşli silahlarla yaralanmalar adlı eseri ise 1809'da vuku bulan Corunna Savaşfndan sonra yayınlandı. Waterloo Savaşı'nı takiben Brüksel'e gelen alim burada kendini ilgilendiren şema ve resimler için konu aramaya başlamış ve bu amacına erişmek için 3 gün 3 gece hiç durmadan çalışmış ve 300 yaralıyı ledavi ederek gerekli resim ve şemaları çizmiştir. Bell'in en çok tanınmış olan eserlerinden biri de El hakkında adlı eseridir. Çok cepheli bir insan olan Bell'in zeka ve anatomideki bilgisi diğer bilgin-lerce her zaman takdir edilmiştir. 1831 yılında asalet unvanı ile ödüllendirilmiş olmakla beraber daha birçok payeler kazanmıştır. Londra'da 30 sene çalıştıktan sonra Edinburg'a dönmüş ve cerrahi kürsüsüne getirilmiştir. 1642 yılında öldüğü zaman arkasında muazzam bir çalışma hayatının derin izlerini bırakmıştır.
Sir Charles Bell 1774 - 1842
Bell Paralizi olarak isimlendirilen ve 7. kafa çiftinin ekstra kranial bir bozukluğuna bağlı olarak meydana geln patolojik hali ilk defa Bell tarif etmiştir. Bu buluş 1821 yıllında Kraliyet cemiyetinin "Felsefe kayıtları"nda yayınlanmıştır. 1829 yılında Bell bu konuya ait daha mufassal bir eser yayınlamış ve bu arada evvelce mevcut olan bazı hatalı görüşleri de tashih etmiştir. Charles Bell 1774 yılında Edinburg'da dünyaya gelmiştir. Babası bir din adamı idi. Bell hayatının son senelerinde babasından bahsederken "Hiçbir tahsili yoktu, ona herşeyi annem öğretmişti" der. Bell 'in kişiliği üzerinde annesinin çok fazla etkisi olmuş ve mükemmel bir ilim ve sanat adamı olarak yetişmesinde çok fazla rol oynamıştır. Bell henüz öğrenci iken dis-seksiyon tekniği adlı bir kitap yazmış ve yayınlamıştır. 1804 yılında Londra'ya giden Bell bu hareketli şehirde artistler, heykeltraş ve ressamlara ait anatomi kursları açmış ve dersler vermiştir. Başlangıçta bu tanınmış genç Iskoçyalı çevresinde soğuk karşılanmış olmakla beraber değerli kişiliği sayesinde bu etkiyi kısa zamanda silmiş, gerek tıp ve gerekse sanat çevrelerinde büyük bir hüsnü kabul görmüştür. 1812 yılında Middlesex hastanesine cerrah olarak atanan Bell 1824'te Kraliyet Cerrahi Koleji'ne patolojik anatomi profesörü olmuştur.
Bell, 1811 yılında motor ve sensoniyel sinirlerin fonksiyonlarını keşfetmiştir. Bu buluş Harvey'in 1628 yılında kan dolaşımını keşfi kadar önemli addedilmektedir. 1806 yılında Bell ünlü "Anatomik Ekspresyonlar" adlı kitabını yayınlamış ve bunu takiben de operatif cerrahi ve Uretra hastalıkları adlı eserleri çıkmıştır. Ateşli silahlarla yaralanmalar adlı eseri ise 1809'da vuku bulan Corunna Savaşfndan sonra yayınlandı. Waterloo Savaşı'nı takiben Brüksel'e gelen alim burada kendini ilgilendiren şema ve resimler için konu aramaya başlamış ve bu amacına erişmek için 3 gün 3 gece hiç durmadan çalışmış ve 300 yaralıyı ledavi ederek gerekli resim ve şemaları çizmiştir. Bell'in en çok tanınmış olan eserlerinden biri de El hakkında adlı eseridir. Çok cepheli bir insan olan Bell'in zeka ve anatomideki bilgisi diğer bilgin-lerce her zaman takdir edilmiştir. 1831 yılında asalet unvanı ile ödüllendirilmiş olmakla beraber daha birçok payeler kazanmıştır. Londra'da 30 sene çalıştıktan sonra Edinburg'a dönmüş ve cerrahi kürsüsüne getirilmiştir. 1642 yılında öldüğü zaman arkasında muazzam bir çalışma hayatının derin izlerini bırakmıştır.