Kalp Atışının Bozulması ve Elektrokardiogram (EKG)
Elektrik akımının neden olduğu kazalar, çoğunlukla ölümle sonuçlanır. Aynı şekilde önceden alıştırmadan aniden soğuk suya atlama da hayatı tehlikeye sokar. Her iki durum da kalp karıncığının ventriküler fibrilasyonuna neden olur ve bu hareket sonucu kalp kası kan pompalamaksızın çok süratli olarak kasılır. Buna bağlı olarak; sinüs düğümlerinde uyarı mekanizması bozulur veya kalp kasında uyarının yayılması gerçekleşmez. Kanı yönlendirmede görev alan kapakçıklar açıkken hiçbir direnç göstermemeli, kapalıyken sızdırmaz olmalıdır. Mitral kapakçığı kan sızdırıyorsa, sol karıncık kasıldığında kan kulakçığa geri döner. Bu gidiş geliş kalbi yorar. Bunu önlemek için, hasta kapakçık cerrahi müdahale ile ya değiştirilir, ya da tedavi edilir. Son yıllarda cerrahi müdahaleye gerek kalmadan balon uygulaması yapılır.
Kalp normal bir yaşam süresince üç milyar kez atar. Kalp atışında bazen bozulmalar olur. Bunun en basiti ekstrasistoldur. Kalb bu yolla günde 5-6 kere tekleyebilir. Burada başka bir otomatik merkez, kalp sinüsünden önce harekete geçer ve kalp öngörülenden önce ve daha güçsüz atar; ama bunu izleyen ilk kasılmada kalp sinüsü daha güçlü bir kasılmayla, eksilen kanı telafi eder. Birçok kimse bunu göğsünde bir boşluk ya da bir darbe olarak hisseder. Kalbin normal olması durumunda ekstrasistol kaygı vermez.
Uyarı oluşumunun bozulması bazı hastalıklara yol açar. Kalp atış frekansıyla yavaşlar veya süratlenir ya da düzensizdir. Uyan iletimi sinüs düğümleri ve karıncıklar arasında bloke olursa kalp çok yavaş atar, zira o anda alt çalıştırma odakları kalbin atış ritmini belirler. Bu durumda elektrik impulsu yapan, pacemaker (=pil) ile kalp atışı normal hale getirilir. Kalp pilleri plastik bir kabukla sarılı olup, karın veya göğüs duvarına yerleştirilir. Doku reddi söz konusu olmaz.
Enerji impulslarınm kalp çeperindeki yayılışı, kalp hastalıklarının doğal olarak teşhisinde kullanılır. Vücudun yüzeyinde kaydedilebilen elektriki potansiyel sapmaları görülür. Bunun kaydı için göğüs, kol ve bacaklara belli bir düzende elektrodlar yerleştirilir. Kalp atışı sapmalarının grafiği ile ELEKTROKARDİOGRAM (=EKG) elde edilir.
Kan Basinci (Tansiyon)
Kan Basıncı (Tansiyon)
Sistol sırasında kalp kası kasılır. Karıncıklardaki basıncın artışı ile kapaklar kapanır ve kapak ventilleri açılır. Böylece kalp, kanı yüksek bir basınçla, yani sistol basıncı ile, artere pompalar. Aortun elastiki çeperi bu esnada genişler ve hacmi artar. Onu izleyen diyastolde kalp karıncıkları genişler. Kapaklar açılır ve kapak ventilleri kapanır. Bu işlemde kan kalpten pompalanmaz. Buna rağmen kan organlara akar ve genişleyen aortun gevşemesi kanı arterlere gönderdiğinden, oldukça büyük bir kan basıncının yansıması (nabız) ölçülebilir. Bu dönemde görülen kan basıncına diyastol basıncı denir Kan basıncı aortun ve boyun atardamarının çeperine elle dokununca algılanır. Toplardamar ve kalbin içinde de böyle alıcılar vardır. Eğer çeper gerilimi değişirse, sinir impulsları, arka beyin dolaşım merkezine gönderilir. Buradan vejetatif sinir sistemi kanalı ile kalp ve damarlara etki yapılabilir. Ani bir tansiyon düşüşünde örneğin fırlayarak ayağa kalkmada, sempatik sistemin sinir iplikleri uyarılır. Bu ise kalp aktivitesini artırır ve damar çeperlerini daraltır. Bu da tansiyonun kısa zamanda normalleşmesine neden olur. Tansiyonun düşmesi parasimpatik sistemin uyarılması kanalı ile gerçekleşir. Hormonlar da tansiyona etki yapar. Böbreküstü bezi hormonu ADRENALİN kan damarını daraltır ve tansiyonu artırır. Tansiyon stress ve psikolojik baskı altında da artar. Tansiyonun yükselmesine HİPERTANSİYON denir.
Hipertansiyon kalp ve damarlarda hastalıklara yol açar. Hipertansiyonun en çok rastlanan sonucu ARTERİOSKLEROZdur. Burada damarlar, iç çeperlerine biriken kalkerle daralır ve kan akısı böylece engellenir. Kalbe kan götüren koroner bir damarın tıkanması sonucu bir bölgeye yeterince 02 iletilemez ve bu durum "MİYOKARD ENFARKTÜSÜ "ne yol açar. Düzensiz hayat, nikotin, alkol, kafein gibi uyarıcı ilaçlar kalbe ve dolaşım sistemine zarar verir.
LENF
Arterlerin kılcal kan damarlarında kan basıncı nisbeten yüksektir. Bu yüzden burada kan plazması kapilar çeperlerin dar porlarından ara hücre boşluklarına pompalanır. Büyük kan hücreleri ve büyük protein molekülleri porlardan geçemediği halde, küçük molekül ve iyonlar rahatça geçer. Ara hücre bölümlerinde bulunan ve bu sayede o kısımların kanla ilişkisini sağlayan akıcı maddeye "doku sıvısı" veya "LENF" denir. Lenfin bir kısmı kan basıncının çok düştüğü venöz kapilerler kanalı ile kana geri döner. Lenfin diğer bir bölümü LENF DAMARLARTnda toplanır ve iletilir. Lenf Damar sistemine bu nedenle bir nevi DRENAJ SİSTEMİ de denir. Bu sistem artan doku sıvısını nakleder. Ana lenf damarı büyük vücut toplar damarına girer ve lenfi tekrar kana iletir
Lenf damarlarında LENF DÜĞÜMLERİ bulunur. Burada çok sayıda MAKROFAJ denen akyuvar vardır. Bunlar lenfi fagositozla temizler.
Lenfteki bakteri, hastalık yapıcı ve yaralanan dokudan vücuda giren canlıları yokeder. Bir başka grup akyuvar olan LENFO-SİT'ler, burada ANTİKOR yapar
Sistol sırasında kalp kası kasılır. Karıncıklardaki basıncın artışı ile kapaklar kapanır ve kapak ventilleri açılır. Böylece kalp, kanı yüksek bir basınçla, yani sistol basıncı ile, artere pompalar. Aortun elastiki çeperi bu esnada genişler ve hacmi artar. Onu izleyen diyastolde kalp karıncıkları genişler. Kapaklar açılır ve kapak ventilleri kapanır. Bu işlemde kan kalpten pompalanmaz. Buna rağmen kan organlara akar ve genişleyen aortun gevşemesi kanı arterlere gönderdiğinden, oldukça büyük bir kan basıncının yansıması (nabız) ölçülebilir. Bu dönemde görülen kan basıncına diyastol basıncı denir Kan basıncı aortun ve boyun atardamarının çeperine elle dokununca algılanır. Toplardamar ve kalbin içinde de böyle alıcılar vardır. Eğer çeper gerilimi değişirse, sinir impulsları, arka beyin dolaşım merkezine gönderilir. Buradan vejetatif sinir sistemi kanalı ile kalp ve damarlara etki yapılabilir. Ani bir tansiyon düşüşünde örneğin fırlayarak ayağa kalkmada, sempatik sistemin sinir iplikleri uyarılır. Bu ise kalp aktivitesini artırır ve damar çeperlerini daraltır. Bu da tansiyonun kısa zamanda normalleşmesine neden olur. Tansiyonun düşmesi parasimpatik sistemin uyarılması kanalı ile gerçekleşir. Hormonlar da tansiyona etki yapar. Böbreküstü bezi hormonu ADRENALİN kan damarını daraltır ve tansiyonu artırır. Tansiyon stress ve psikolojik baskı altında da artar. Tansiyonun yükselmesine HİPERTANSİYON denir.
Hipertansiyon kalp ve damarlarda hastalıklara yol açar. Hipertansiyonun en çok rastlanan sonucu ARTERİOSKLEROZdur. Burada damarlar, iç çeperlerine biriken kalkerle daralır ve kan akısı böylece engellenir. Kalbe kan götüren koroner bir damarın tıkanması sonucu bir bölgeye yeterince 02 iletilemez ve bu durum "MİYOKARD ENFARKTÜSÜ "ne yol açar. Düzensiz hayat, nikotin, alkol, kafein gibi uyarıcı ilaçlar kalbe ve dolaşım sistemine zarar verir.
LENF
Arterlerin kılcal kan damarlarında kan basıncı nisbeten yüksektir. Bu yüzden burada kan plazması kapilar çeperlerin dar porlarından ara hücre boşluklarına pompalanır. Büyük kan hücreleri ve büyük protein molekülleri porlardan geçemediği halde, küçük molekül ve iyonlar rahatça geçer. Ara hücre bölümlerinde bulunan ve bu sayede o kısımların kanla ilişkisini sağlayan akıcı maddeye "doku sıvısı" veya "LENF" denir. Lenfin bir kısmı kan basıncının çok düştüğü venöz kapilerler kanalı ile kana geri döner. Lenfin diğer bir bölümü LENF DAMARLARTnda toplanır ve iletilir. Lenf Damar sistemine bu nedenle bir nevi DRENAJ SİSTEMİ de denir. Bu sistem artan doku sıvısını nakleder. Ana lenf damarı büyük vücut toplar damarına girer ve lenfi tekrar kana iletir
Lenf damarlarında LENF DÜĞÜMLERİ bulunur. Burada çok sayıda MAKROFAJ denen akyuvar vardır. Bunlar lenfi fagositozla temizler.
Lenfteki bakteri, hastalık yapıcı ve yaralanan dokudan vücuda giren canlıları yokeder. Bir başka grup akyuvar olan LENFO-SİT'ler, burada ANTİKOR yapar