İlk Yardımın Hedefleri (Amaçları), İlkyardım Bilgileri
Kazalarda İlk yardım ve Önemi
Hedef, amacı meydana getiren birimlerdir. Bir veya birden çok hedef, birbirlerini tamamlayarak amacı oluşturur. Hedefler, ilk yardımda hayat kurtaran uygulamalardır.
İlk yardımda öncelikli hedefler şunlardır:
• Solunumun sağlanması,
• Kanamanın durdurulması,
• Kan dolaşımının sağlanmasıdır.
Yukarıdaki üç uygulama ilk yardımın öncelikli hedefleridir. Yani ilk yardımın A.B.C.'sidir. Bu harfler, aynı anlama gelen İngilizce kelimelerin baş harfleridir.
Hayat kurtaran diğer ilk yardım hedefleri arasında şoka mani olma, haberleşme ve kazazedenin en yakın ve uygun sağlık kuruluşuna sevk edilmesi yer alır.
İlk Yardım Nasıl Yapılır, İlk yardım Teknikleri ve Uygulaması
1. SOLUNUMU SAĞLAMA
Solunum deyince, soluk alma (inspirasyon) ve soluk verme (expirasyon) anlaşılır. Solunum, solunum sistemi organlarıyla, göğüs kafesi ve solunum kaslarının yardımıyla yapılır. Diyafram kası esas solunum kasıdır.
Kaslar, solunum kapasitesini ve göğüs kafesinin hacminin azalıp çoğalması dolayısıyla da akciğerlere havanın girmesini sağlarlar.
İnspirasyon ile alınan hava, akciğer alveollerinin içlerine kadar gider. Alveollerin dış yüzeylerindeki karboksi hemoglobin yönünden zengin kanla birleşir. Havanın %21 'i oksijendir. Oksijen ve diğer gazlardan oluşan hava temiz kabul edilir. Alveol duvarını yapan hücreler Difüzyon ile gaz alış verişini yaparlar. Oksijen, eritrositlerin yapısında bulunan hemoglobin ile birleşerek oksihemoglobin meydana gelir. Bu sırada kandaki karbondioksit gazı da akciğerdeki havaya geçer. Bu fizyolojik mekanizma devam ettiği sürece anoksemi gelişmez. Solunum normal bir insanda dakikada 15-20 defa tekrarlanır. Solunum sayısı çocuklarda, yaşlılardan daha sıktır. Solunum, hareket, yorgunluk, sindirim ve hararetin yükselmesiyle sıklaşır.
Soluk almama haline APNE, çabuk ve zor soluk almaya DİSPNE, nöbetler halinde zor soluk almaya da ASTMA denir. Solunum merkezinin felci ile, soluk almamaya ASFİKSİ (boğulma) denir.
Solunum yetmezliği ve solunum durmasının bazı nedenleri şunlardır:
• Solunan havanın karışımındaki değişiklik, zehirli gazların solunması,
• Solunum sistemindeki doku kaybı ve yaralanmalar,
Göğüs yapısının ve göğüs kaslarının fonksiyon dışı kalması, sıkışmalar,
• Soluk yolunun tamamen tıkanması,
• Beyindeki solunum merkezinin bazı ilaçlar, zehirler ve beyin hastalıklarıyla etkilenmesi,
• Baş ve boyun travmaları,
• Elektrik ve yıldırım çarpmasıdır.
Yukarıdaki nedenler sonucu önce hipoksemi gelişerek kan Ph.sı asi-doza kayar. Sempatik veya direkt yolla dolaşım ve solunum merkezleri uyarılır. Böylece kalbin atış sayısı, kan volümü ve solunum volümü artar.
Solunumu sağlama işlemi yapılmazsa anoksemi gelişir. Doku hücrelerinde metabolizma durur. Sistemler fonksiyonsuz kalarak hasta ölür.
İlk yardımcı, solunum sağlamak amacıyla güç solunum yapanları ve zaman içinde solunum güçlüğü çekecek olanları YAN YATIŞ pozisyonuna alır. Bu pozisyonda soluk yolu açık kalacağından solunum normal devam eder.
Solunumu durmuş kazazedeye ise, hemen suni solunum yapılır. Böylece hipoksi ve anoksemi önlenir. Ambulansta veya ilk yardım merkezinde oksijen verilir.
2. KANAMAYI DURDURMA
Kanamanın çeşidi ne olursa olsun, kanama nedeni ve süresi kan hacminin azalmasına neden olarak hastada; endişe, huzursuzluk, soğuk ve nemli bir deri görünümü, renk solukluğu, vücut ısısının düşmesi ve tansiyon düşmesi gibi semptomlar görülür. Kanama devam ederse kan hacmi azalır. Hastada şok gibi tehlikeli patolojik durumlar ortaya çıkar. Organizmadaki azalan kan, birçok önemli görevini yapamaz.
Kazalardan ölüm nedenleri başında kanamalar başta gelmektedir. Kanamaların durdurulması, kaybedilen kanın ambulansta veya hastanede yerine konması birçok
yaralıyı hayata kavuşturur. Kısa sürede kanın %20'den fazlası kaybedilirse, hayat tehlikeye girer.
3. ŞOKA MANİ OLMA
Şok, birçok etkene dayalı olarak gelişir. Şokun gelişmekte olduğunu gösteren tipik belirtiler vardır. Böylece şoka mani olmak, daha şok tam gelişmeden mümkün olur.
Şoka karşı önlem alınmazsa şok derinleşir. Dönüşü olmayan şok durumuna girer. Dolaşım ve solunum yetmezliği de giderek artarak, sistemler fonksiyon dışı kalır.
Şok pozisyonuna alınan hastanın özellikle merkezi sinir sistemi kan ile yeterince beslenir. Şok belirtileri kaybolmaya başlar. Şok derinleşmez ve kontrol altına alınır. Bu konu, daha geniş olarak Şoklar bölümünde anlatılacaktır.
4. YARAYI DIŞ ETKENLERDEN KORUMA
Yaralıları bandaj tekniğine uygun olarak sarmak, tespit etmek ve dış etkenlerden korumak tedavi zamanını kısaltan en önemli bir uygulamadır. Herşeyden önce yaranın sekonder olarak kirlenmesine mani olmak amacıyla hava, toprak, elbise gibi dış etkenlerden izole edilir. Yaralanma sonucu açıkta kalan duyu sinir dantritleri, basınç ve fizik etkenler sonucu ağrı duyusunu meydana getirirler. Ağrı, fizyolojik direnci kırdığı gibi, şok sebeplerinden birisi olabilir. Bilinçli hastanın yarasını
görmesine de mani olunmalıdır.
5. VÜCUT ISISINI KORUMA
Kazazede, normal bir insana göre daha fazla üşür. Vücut ısısını korumak için dışarıdan ısı uygulanmaz. Dışardan uygulanan ısı yüzeyel kılcal damarları genişleterek ısı kaybına neden olur.
Hasta veya yaralıyı sıcak tutmak, canlılık faaliyetlerini destekler. Sıcak tutmak amacıyla battaniye, palto, ceket ve diğer örtüler kullanılır.
Bazı ateşli hastalıklar ve güneş çarpmasında vücut yüksek ısıdan korunur. Böyle durumlarda da vücudun serinletilmesi fizik metodlarla sağlanır. Keza donmalarda ise, yavaş yavaş ısıtma ile vücut ısısı kazandırılmaya çalışılır.
Islak çamaşırların değiştirilmesinde, gereksiz hareketlerden kaçınılmalıdır. Her gereksiz hareket yeni bir komplikasyon meydana getirebilir.