Ülser Nerede Oluşur, Ülser Nedenleri
Ösofagusta ülserler genellikle alt bölümde oluşurlar ve kardia üzerine taşabilirler. Gastrik ülserler midenin her yerinde olabilseler de, daha sık olarak midenin daha kısa olan sağ kenarında, "kısa eğri" denilen (kurvatura minör) üzerinde (kısa eğri, midenin daha kısa olan sağ kenarıdır) ve özellikle de mide gövdesinin antrumla birleştiği bölgede yer alırlar. Yine sık olarak, pilora yakın olmak üzere antrumun kendisinde ve midenin en uç kesimlerinde, kardianın hemen altında da oluşabilirler. Midenin diğer kenarında, "uzun eğri" de (kurvatura majör) ülser olasılığı daha düşüktür.
Pilorun kendisi de ülser odağı olabilir ve bu tip ülserler duodenal ülserler gibi tedavi edilir. Duodenumdaki peptik ülserlerin hemen hepsi bulbus adı verilen birinci kısmında meydana gelirler. Daha alt kısımlarda görülmeleri çok seyrektir, ama eğer olursa ve birden fazla ülser meydana gelmişse, bu aşırı miktarda asit olduğunun göstergesidir.
Ülserler nasıl meydana gelir
Daha önce de belirtildiği gibi, midenin ürettiği asit ye pepsin miktarı çiğ dokuyu sindirecek düzeydedir. Örneğin, bir gece boyunca mide suyunda bırakılan bir tıraş bıçağı oldukça zarar görür. Bundan dolayı, mide ve duodenum mukozası kendisini korumak zorundadır ve peptik ülserin meydana gelmesinde bu saldırı ve savunmalar arasındaki dengesizlik büyük rol oynar.
Saldırı başlığı altında, midede asit ve pepsin miktarını artıran bütün etkenler yer alır. Çok ender olarak da, asit ve pepsin miktarını artıran bazı tıbbi hastalıklar bu etkenler arasında sayılabilir. Bunlardan biri, gastrinoma (zollinger-ellison sendromu) adlı seyrek görülen bir tümördür. Gastrinoma, başta pankreas olmak üzere birçok karın içi (batın içi) organından kaynaklanabilir. Nedeni bilinmemekle birlikte, aşırı miktarda gastrin hormonu salgıladığından, mideyi çok fazla asit ve pepsin üretmesi için uyarır. Bir diğer ender etken de boyundaki paratiroid bezlerindeki bir hastalık sonucu kan kalsiyum düzeyinin yüksek olmasıdır.
Ancak, olayların büyük çoğunluğunda asit ve pepsin artışı için belirli bir sebep yoktur. Midenin asit üretimi ölçülebilir (bunun için kullanılan yöntem daha sonra anlatılacaktır) ve üretilen asit miktarı saatte 45 üniteden (genellikle mili-ekivalan olarak ifade edilir) fazla ise duodenal ülser olma olasılığı çok yüksektir. Eğer asit üretimi normalse (yaklaşık olarak saatte 30 mili-ekiv alan), duodenal ya da gastrik ülser oluşabilir, ama bu olasılık gastrik (mide) için geçerliyse de, duodenal için hemen hemen hiç yoktur. Ancak yine de belli bir asit üretimi gereklidir; diğer bir deyimle "asit yok ise ülser de yoktur."
Savunma başlığı altında da mukoza hücrelerini, ürettikleri mokosu ve de bikarbonatı toplayabiliriz. Peptik ülser hastalarında bu savunma araçlarının yokluğunun nasıl olduğunu açıklamak için sayısız araştırma yapılmıştır. Artrit ve romatizma için kullanılan aspirin ve diğer ağrı kesici bazı ilaçların mukoza hücreleriyle etkileştiği gösterilerek peptik ülsere bunların neden olduğu öne sürülmüştür. Bu ilaçlar, gerçekte, kullanan pek az kimsede gastrik ülsere neden olurken, duodenal ülserlere kaynak oluşturmazlar. Araştırmacılar, ayrıca, bu ilaçlarla ülserlerin kanaması arasında bir bağlantı olup olmadığını da incelemişler ve sonuçta kanayabilen küçük akut (hemen meydana gelen) ülserler meydana getirdikleri halde, kronik (müzminleşmiş) peptik ülserlerle bir ilişki kuramamışlardır. ('Akut' ve 'kronik' yalnızca süre belirtirler ve hastalığın ağırlıyla bir ilgileri yoktur). Kan dolaşımının azalmasının savunma sistemini zayıflattığı yolundaki eski görüş bugün kabul edilmemektedir.
Gastrik ülserlerin meydana gelişleri bazı bakımlardan duodenal ülserlerinkinden oldukça farklıdır. Örneğin, safra kesesindeki safra mideye geçerek mukozayı asit yerine bazik yapar; bu durumda zedelenen mide mukozasında ülser oluşabilir. Gastrik ülserlerle ilgili bir diğer ilginçlik de, midedeki ülser odaklarının genellikle asit üreten mukoza ile gastrin üreten mukozanın birleştiği sınır noktalarda meydana gelmeleridir.Sonuç olarak diyebiliriz ki, peptrk ülser oluşma kuramları gastrik ve duodenal ülserler için farklı mekanizmalar öne sürmektedirler; ancak tüm olayın aydınlanabilmesi için bilinmesi gereken daha çok şey vardır.