Belsoğukluğu Nedir, Belsoğukluğu Hastalığı
Penisiline dirençli bakteri çeşitlerinin yaygınlaşmasıyla günümüzde daha çok spektinomisin, seftriakson ve sefoksitin gibi ilaçlarla tedavi edilmektedir.
Gonore adıyla da bilinen belsoğukluğu akut ya da kronik gidişli, daha çok idrar yollan ve üreme organlarının mukozasına yerleşen ve cinsel ilişkiyle bulaşan bir hastalıktır. Enfeksiyon kan dolaşımı yoluyla vücudun dölyolu, dölyatağı tüpleri, epididim kanalı, prostat, eklemler, konjunktiva (göz dış zan), yutak ve kalp gibi başka bölümlerine de yayılabilir.
Belsoğukluğu Nedenleri, Belsoğukluğu Mikrobu
Belsoğukluğunun etkeni, gonokok cinsinden Neisseria gonorrhoeae türü bakteridir. Bu mikroplar bir kapsül içinde ve genellikle ikili gruplar halinde bulunur. Mikroskopla bakıldığında kahve çekirdeklerini andıran tipik bir görünümleri vardır. Erkekte siyekten alınan irinli akıntı örneği incelendiğinde gonokoklar akyuvarların içinde görülür. Özellikle hastalığın kronik biçiminde serbest bakterilere de rastlanır.
Belsoğukluğu Yayılması
Belsoğukluğu cinsel ilişkiyle bulaşan hastalıkların en yaygınıdır; erişkinler arasında tek bulaşma yolu da cinsel ilişkidir. Özellikle 1960'lann başından bu yana hastalık gençler arasında daha sık görülmektedir. Gonokokların en önemli kaynağı, enfeksiyonun kuluçka döneminde olduğu hastalar ve belirti vermeyen kronik olgulardır.
Belsoğukluğu Belirtileri
Hastalığın 48-72 saat süren kuluçka döneminden sonra ilk klinik belirti ortaya çıkar. Hasta siyeğin dış ucunda yanma duyar. Siyeğin ucu kızarmış, şişmiş ve
aşırı kanlanmış durumdadır. Birkaç saat sonra san-yeşil renkte irinli bir akıntı başlar. Akıntı kendiliğinden ya da penis başı sıkıldığında bol miktarda gelir. İdrar yaparken duyulan yanma gittikçe artar ve bazen idrar yapmayı zorlaştırır. Hastada baş ağrısı, halsizlik ve hafif ateş görülebilir, ama hastalık genellikle ağır belirtilere yol açmaz. Hastanın iki ayrı kaba idrar yapması istendiğinde (Thompson testi) ilk kaptaki idrarın daha bulanık olduğu ve içinde hemen dibe çöken artıkların bulunduğu saptanır. Buna karşılık ikinci kaptaki idrar daha berraktır. Bu durumda hastada ön siyek akut gonokok enfeksiyonu olduğu düşünülür. Ön siyek deyimi enfeksiyonun siyeğin dışa yakın bölümünde bulunduğunu anlatır. Bu bölüm yapısından ötürü sandalsı çukur denen genişlemiş alandır.
Enfeksiyon önemsenmez ya da tam tedavi edilmezse kroniklesin Kronikleşen enfeksiyonda akıntı gittikçe azalır ve belirtiler büyük ölçüde geriler.
Önce sülfamitlerin, daha sonra da penisilinin kullanıma girmesiyle belsoğukluğunun komplikasyonları çok azalmıştır. Bu tür ikincil sorunlardan örneğin anüs çevresinde dolgunluk duygusu, dışkılama ve idrar yapma sırasında ağrıyla kendini belli eden prostat iltihabı günümüzde ender görülmektedir. Prostatın düzbağırsak (rektum) yoluyla yapılan muayenesi hastaya çok ağrı verir ve prostat bezinin elle sıkılmasıyla idrar yolundan hastalığa özgü parçacıklar atılır. Belsoğukluğunun günümüzde de görülen bir komplikasyonu epididim iltihabıdır (epididimit). Bu hastalığın belirtileri siyekte irinli akıntı birikmesiyle birdenbire ortaya çıkar. Başlıca belirtiler şiddetli ağrı, enfeksiyonun yerleştiği erbezinde şişme, yüksek ateş ve genel durum bozukluğudur. Hastalığın her iki erbezine yayıldığı durumlarda erken tedavi yapılmazsa, ersuyu (sperma) kanalı tıkanmasına bağlı kısırlık gelişir.
Belsoğukluğu kadınlarda erkeklere göre çok daha sessiz gidişlidir. Genellikle fark edilmez ya da kadınlarda sık görülen sıradan bir "akıntı" olduğu düşünülerek önemsenmez. Belsoğukluğu kadınlarda daha çok dölyatağı (rahim) boynu kanalına yerleşir; bu kanal dölyatağıyla dölyolu arasındaki geçiş bölgesidir. Bazen de hastalık siyektedir. Kadınlarda siyek daha kısa ve az karmaşık yapıda olduğundan, enfeksiyon siyekteyse şiddetli belirtiler görülmez; yalnız idrar yaparken ağrı vardır. Buna karşılık enfeksiyon dölyatağı boynundaysa dölyolundan bol miktarda
sarı-yeşil renkte akıntı gelir. Bu dönemde yapılan jinekolojik muayenede dölyatağının dölyoluna açılan ağzında ödem, kan toplanması, şişkinlik ve kızarıklık gözlenir. Bölge yüzeyini döşeyen mukoza örtüsü zedelenmiştir ve kolayca kanar. Ayrıca dölyatağı boynu kanalından bol miktarda akıntı gelir. Bu akıntıdan alman örneğin bir lam üzerine damlatılıp metilen mavisi ile boyanarak mikroskopta incelenmesiyle hemen tanıya varılır.
Belsoğukluğu Tedavisi, Belsoğukluğu Tedavi
Belsoğukluğu tedavisinde artık sülfamitler gibi eski ilaçların yerini antibiyotikler almıştır. Önceleri etkili olabilen sülfamitler, bakterilerin direnç geliştirmesiyle tedavi edici özelliklerini büyük ölçüde yitirmiştir. Hemen hemen bütün antibiyotiklerin etkili olduğu gonokok enfeksiyonunda gene dirençli bakteri çeşitlerinin ortaya çıkmasına bağlı olarak penisilin kullanımı da azalmaktadır. Penisilin yerine daha çok spektinomisin, seftriakson ve sefoksitin gibi ilaçlar kullanılmaktadır.
Antibiyotik tedavisinin en sakıncalı yanı, bu tedavinin yeni yakalanılan bir frengiyi maskelemesi olasılığıdır. Belsoğukluğu için yeterli olabilen antibiyotik tedavisi, frengi için yeterli değildir ve yarım kalan bir tedavi programı frenginin gidişini değiştirir. Kuluçka dönemi uzar; iltihabın başlangıç belirtileri (birinci evre frengi) görülmez; tahlil Wasserman tepkimesi gibi tahlil sonuçları ancak geç dönemlerde olumlu sonuç verir.
Belsoğukluğundan Korunma Yolları
Bulaşmadan hemen önce ya da sonra alman antibiyotikler belsoğuklu-ğuna karşı en etkili korunmayı sağlar. Yerel korunmanın etkisi daha azdır; ancak antibiyotik tedavisi ile birlikte uygulandığında yararlı olabilir. Cinsel ilişkiden sonraki bir saat içinde dış cinsel organların sabunla yıkanması ve dezenfekte edici bir maddeyle temizlenmesi enfeksiyon olasılığını azaltır. Antibiyotiklerin yalnızca enfeksiyon tehlikesi olan cinsel ilişkiden önce alınmasıyla da korunma sağlanabilir. Bu korunma yöntemi frengi için de geçerlidir.
Bel Soğukluğu Tanısı Nasıl Konulur
Belsoğukluğu tanısında en güvenilir yöntem irinli akıntıda gonokokların aranmasıdır. Akıntı bir lam üzerinde toplanır, sabitleştirilir, boyanır ve opak mikroskopla incelenir. Enfeksiyon varsa mikroskopta çok sayıda granüllü nötrofil ve bunların sitoplazmasmda yer alan gonokoklar görülür. Aşağıdaki mikroskop fotoğrafında okla işaretli olarak küçük kahve çekirdeklerini andıran gonokoklar görülmektedir. Bunlar kullanılan boyama yöntemine göre koyu mavi ya da kırmızı renkli olabilir. Enfeksiyon uzun süredir varsa mikroorganizmalar hücre sitoplazmasının dışında da görülebilir.