Çiçek Hastalığı Nedir
Çiçek pek eski zamanlardan beri dünya üstünde geniş salgınlar yaparak insanların gözünü korkutmuş olan bulaşıcı hastalıklardan birisidir.
Aşının icadından ve korunma tedbirlerinin anlaşılmasından sonra salgınlar durmuş, hastalığın ortaya çıkması çok nâdir bir hale gelmiştir.
Çiçek Hastalığı Nedenleri
Uzun asırlar sebebi bilinemeyen bu hastalığın bugün özel bir virüs tarafından husule getirildiği anlaşılmış bulunmaktadır.
Çiçek mikroplarının etrafa yayılmasına ve sağlamların hastalığa bulaşmasına sebep olan amillerin en önemlisi Çiçek aşısı, insanları çiçek hastalarındaki çiçek çıbanları gibi tehlikeli bir hastalıklarından cerahat, kabuk ve döküntüden koruyan en şifalı bir aşıdır tüleridir.
Çiçek virüsü oldukça dayanıklıdır. Soğukta uzun müddet canlılığını muhafaza eder.
Anasının kanımda olan çocuktan, eğer yaşayabilirse, yüz elli yaşındaki ihtiyara kadar her yaştaki insanlar, bağışıklıkları yoksa çiçeğe tutulabilirler. Kimseyi affetmeyen bir hastalıktır.
Bağışıklık ancak hastalığı geçirmekle veya çiçek aşısı ile aşılanmak suretiyle hâsıl olur.
Bulaşma kaynağı çiçek hastalığına tutulmuş hastalardır. Hastaların ağız ve boğazlarında bulunan çiçek yaralarındaki mikroplar, öksürük ve aksırıklar sırasında fırlayan tükürük damlacıkları ile etrafa saçıldıkları gibi, deri üstündeki çıbanların cerahat ve döküntüleri de bulaşmaya sebep olurlar.
Çiçek virüsü dayanıklı olduğu için hastanın çamaşırları, yatak ve yemek takımları, ev eşyası, meskenler, hasta taşıyan taşıtlar, temizlenmedikleri takdirde, bulaşmada rol oynayabilirler.
Çiçek bulaşmasında kara sineklerin de büyük önemi vardır. Bu pis mahlûklar her tarafta dolaşırlar. Çiçekli hastaların vücutlarına konarak oralardan aldıkları çiçek virüsünü uzak mesafelere kadar taşıyıp başkalarına da kolaylıkla bulaştırabilirler.
Birbiriyle münasebeti yokmuş gibi görünen ve birbirinden uzak mesafelerde ortaya çıkan çiçek vakalarında karasineklerin büyük rolü mevcuttur.
Çiçek virüsü sağlam insanın derisi veya burun, boğaz muhat gışaları üzerindeki ufak sıyrık ve yaralardan içeriye girmek suretiyle hastalığı hâsıl eder. Virüsü havi tozların teneffüsü hastalığı kolaylıkla bulaştırır.
Çiçek Hastalığı Belirtileri
Virüs vücuda girdikten (10 - 12) gün sonra hastalık belirtileri ortaya çıkmağa başlarlar.
Başlangıç devrinde hastalık birdenbire bir üşüme, titreme ve ateş yükselmesiyle kendisini belli eder. Hasta, vücudunda kırıklıklar ve ağrılar duyar. Bilhassa kalça ve bel ağrıları dikkati çekecek derecede fazladır. Bulantı ve kusmalar olur. Hastanın dili paslanır, genel durumu fenalaşır. Gün geçtikçe hastalık ağırlaşır.
İkinci güne doğru dirseklerde, kasıklarda, koltuk altlarında kızıl lekeleri gibi genişçe, kırmızı lekeler ortaya çıkar. Üçüncü günde, hastanın yüzünden başlamak üzere, kızamık lekelerine benzeyen ufak, kırmızı kabarcıklar peyda olur. Bunlar, az zamanda, kollara ve bacaklara doğru yayılırlar. Bu devrede hastanın bu halini görüp dikkat edilirse çiçek döküntüleri, kızamığın ve su çiçeğinin tersine olarak, daha ziyade kollara, bacaklara yayılıp sıklaşmaya mütemayildirler. O sırada ateş biraz düşmüş, hastanın durumu hafiflemiş gibi görünür. Fakat zaman geçtikçe döküntüler daha bârizleşir. Üzerleri kabararak içlerinde su toplamağa başlar. Birkaç gün sonra döküntülerin içindeki kirli sarımtırak su, koyulaşarak cerahat haline gelir. Bunların her biri içi irin dolu bir çıban olur. işte çiçek çıbanı budur.
Biraz düşmüş olan ateş o sırada yeniden yükselir. Her tarafa yayılan ve gittikçe sıklaşan çıbanların tesiriyle hastanın yüzü şişer, gözleri kapanır. Çiçek çıbanları yalnız deride değil, başın saçlı kısmında, ağız, burun içinde de çıkarlar. Göz içinde çıkarlarsa gözü harap ederler. Bu çıbanlar, hastaya şiddetli kaşıntı ve büyük bir rahatsızlık verirler.
Bu çıbanlar bazı hastalarda o kadar sıklaşır ki vücudun her tarafı, sıvama, çiçek çıbanlarıyla kaplanır. Bu çıbanların çatlamasıyla ortaya çıkan cerahatli akıntılardan fena bir koku yayılır. Hasta dalgın, ateşli, ağır ve korkunç bir manzara gösterir. Bir takım hastalar bu ağır tablo içinde, şuurlarını kaybederler, abuk sabuk söylenir, yataktan kalkmak, atılmak isterler. Büyük bir sıkıntı içinde çırpınır, dururlar.
Bazısında çıbanların içine kan sızmasından dolayı, bunlar koyu, morumtırak kırmızı bir renk alırlar. Bu hal kanın bozulmasından ileri geldiği için böyle hastaların akıbeti tehlikeye düşmüş sayılır.
Bütün vücudun zehirlenmekte olduğunu gösteren bu şekle (kara çiçek) adı verilmiştir.
Hastalığın (12 - 13) üncü günlerine doğru çıbanlar kurumaya, kabuklanmaya başlarlar. Hastanın ateşi düşer, iyilik alâmetleri baş gösterir. Bu suretle hastalık sona ermiş olur.
Çiçek çıbanları kuruyup kabuklan döküldükten sonra deri üstünde, bilhassa yüzde, bütün ömür boyunca devam edecek olan, yara izleri kalır ki buna (çiçek bozuğu) veya (çopurluk) derler. Bu hal insanların yüz güzelliğini bozan fena bir arızadır.
Çiçek hastalığı sırasında hastalığın şiddetinden dolayı kalp ve damar sisteminin felce uğraması, kanın zehirlenip bozulması en tehlikeli ihtilâtlardandır. Bundan başka gözlerde, kulaklarda husule gelerek sağırlık ve körlükle neticelenen kötü ihtilâtlar da vardır.
Çiçek Hastalığı Tedavisi
Hastayı sağlamlardan ayırarak tedavi etmek, hattâ bir hastaneye yatırmak lâzımdır. Hastanın odası havadar, temiz ve sessiz olmalıdır. Bu odaya hastaya bakanlardan başkası girmemelidir. Girenler de hastanın bakımı bittikten sonra sırtlarındaki gömleği çıkarmalı, bu gömlekle başkalarının yanına girmemeli ve bu gömleği temizlemedikçe başka yerde giymemelidirler. Bütün hastalık müddetince hastanın vücudu, ağzı burnu, yatak ve yemek takımları gayet temiz tutulmalıdır.
Gıdalar hafif, sulu ve besleyici maddeler arasından seçilmelidir. Kalbin, damarların kuvvetlenmesine yarayacak ilâçların doktor tarafından tatbiki lâzımdır. (Sulfamid) ve (Penicilin) gibi ilâçların ağızdan vermek, şırınga etmek veya merhem ve toz halinde çıbanlara sürmek suretiyle kullanılmasından büyük faydalar sağlanabilir.
Gerçi yapılan tecrübeler bu ilâçların doğrudan doğruya çiçek virüsü üzerine bir tesiri olmadığını göstermişse de çiçek çıbanlarının ortaya çıkıp dışarıdaki cerahat (mikroplarının bu çıbanlara karışmasıyla meydana gelen ve hastanın halini ağırlaştıran iltihapları önlemek ve ortadan kaldırmak için bu ilâçların büyük faydası vardır. Bazı hallerde hastanın vücuduna, çiçek çıbanlarının üstüne (Permanganat de pottasse) mahlûlü sürmek kaşıntıları, fazla cerahatlenmeyi önlediği gibi çıbanların derin izler bırakmamasına da yardım eder.
Çiçek Hastalığından Korunma Yolları
Sağlamların hastalarla temas etmemesi en başta gelen tedbirdir. Hastanın çamaşırları, yatak ve yemek takımları gayet sıkı bir dezenfeksiyona tâbi tutulmalıdır. Karasineklere karşı şiddetli bir savaş açılmalıdır. Hastaya bakanlar kendilerini gayet temiz tutmalı, hastalığı başkalarına nak-letmemeğe gayret etmelidir. Hastalar ancak (40 - 45) gün kadar tecrid ve tedavi edildikten, vücutlarında hiç bir yara ve kabuk kalmayıp tamamen iyileştikten, birkaç sıcak banyo ile güzelce temizlendikten sonra odalarını terk edebilirler. Bütün bu tedbirlerle beraber en kesin korunma çaresi (çiçek aşısı) ile aşılanmaktır. Çiçek aşısı bugün doktorluğun insan sağlığına hizmet eden en kıymetli buluşlarından birisidir. Çiçek hastalığının uzun asırlar süren salgınları ancak bu aşı sayesinde dur-durulmuştur.
Çiçek Aşısı
Bugün kullanılmakta olan çiçek aşısı danalardan alınır. Çiçek aşısı yapılan müesseselerde hastalıksız. sağlam ve genç danalar gayet temiz ve fenni ahırlarda çok dikkatle bakılıp beslenirler.
Çiçek aşısı hazırlanmak istenildiğinde, dananın sırtının yan taraflarının derisi güzelce tıraş edilir. Tıraş edilen yerler sabunlu su ile iyice temizlenir. Sonra bu tıraş edilen yerlerin derisi üstüne bir ustura ile, kan çıkarmadan, uzun çizgiler yapılır. Bu çizginin üstüne inek çiçeğinin mayası sürülür. Hayvanın sırtı gayet temiz bezlerle örtülür.
Bir müddet sonra dananın sırtında ufak ufak çiçek çıbanları hâsıl olur. Bunlar büyüyüp olgunlaştıktan sonra özel bir takım aletlerle kazınarak çıban mahsulleri toplanır. Temiz (giycerine) ile karıştırılarak buz dolaplarında üç ay kadar saklanır. Kontrolları yapılır. Bu suretle hazırlanan çiçek aşısı ufak şişelere veya ince cam borulara doldurulur, işte bugün kullandığımız çiçek aşısı budur.
Çiçek aşısında dikkat edilecek noktalar şunlardır: aşı kuvvetini ve canlılığını kaybetmemek için daima soğukta saklanmalıdır. Buzluktan çıkarılıp âdi oda derecesinde (+4 derecesinin üstünde) bırakılacak olursa çabucak bozulur. Bundan yapılan aşılar da tutmaz.
Çocukları aşılamak için mevsim yoktur. Aşı her mevsimde yapılabilir. Normal olarak çocuk (5 - 6) aylık iken aşılanır. Eğer ortalıkta çiçek hastalığı varsa ve çocuk buluşma tehlikesine düşebilecekse bu aylardan daha ufak iken de aşılanabilir.
Şayet aşılanacak çocukta ateşli bir hastalık ve yahut derisinde yaralar, çıbanlar, egzama gibi arızalar varsa bunları tedavi etmeden aşılamak doğru değildir.
Aşı çok defa koldan yapılır. Bacaktan yapılması, bazı mahzurlarından dolayı, birçok doktorlar tarafından uygun görülmemektedir.
Aşı yapılacak yerin derisini temizlemek için kuvvetli mikrop öldürücü ve deri üstünde uzun müddet kalıp aşıyı bozacak ilâçlar kullanılmaz. En iyisi aşı yapılacak yeri sıcak sabunlu su veya biraz (Ether) ile temizlemektir.
Aşı ispirto alevinde yakılmak suretiyle temizlenmiş yeni bir kalem ucu, bir iğne veya bir lanset ile yapılmalıdır. Bu gibi bir âletle deri üstünde, kan çıkarmadan, birbirine birer santim aralıkla, iki üç çizgi çizilir. Aşı tüpü kırılarak bu çizgilerin üzerine birkaç damla kadar- aşı sıvısı konur. Kalemin ucu ile hafifçe dokunularak aşı çizgilerin üstüne iyice yayılır ve bırakılır.
Aşının üzerini sargı ile bağlamaya veya orasını örtmek için ilâç kaşesi gibi şeyler koymaya lüzum yoktur. Aşının bir müddet kuruması beklenir, sonra çocuğun sırtına bol kollu temiz bir gömlek giydirilir.
Eğer aşı tutacaksa iki üç gün sonra koldaki çizgilerde hafif bir kırmızılık başlar. Dördüncü güne doğru bu kırmızılıklar daha barizleşir. Sekizinci günde kabarıklık büyür, içinde sarımtırak, bulanık bir su toplanarak bir çıban haline gelir. Bu sırada çıbanın etrafı, bazı vakalarda kolun bu kısmı geniş bir şekilde kızarmış bulunur. Bu esnada koltuk altındaki lenfa bezlerinde de şişmeler görülebilir. Çocuk o günlerde biraz ateşlenir ve huysuzluk göstermeye başlar. Bu âdeta ufak bir çiçek hastalığına tutulma demektir. Müteakip günlerde kırmızılıklar yavaş yavaş geçer. Çıban kurur, kabuklanır. Daha sonra kabuk kendi kendine düşer, yerinde bütün ömür boyunca kaybolmayacak bir aşı izi kalır.
Bazı çocuklarda ilk aşı çok dikkatli yapıldığı halde, vücutlarında analarından aldıkları bir bağışıklık mevcut olduğu için tutmaz. Bu takdirde birer aylık aralıklarla aşıyı tutunca-ya kadar tekrarlamak lâzım gelir. Çiçek aşısı insanları çiçek hastalığından kesin olarak koruyan bir aşı olduğundan birçok memleketlerde ve bizim yurdumuzda bu aşı ile aşılanmak kanunen mecburidir.
Çiçek aşısı ilk defa doğduktan sonra yukarıda belirttiğimiz gibi çocuk (5 -6) aylık iken yapılır. Aşının koruma müddeti (5-6) yıl arasındadır. Onun için çocuklar ilk okula başlarken tekrar aşılanırlar. Ondan sonra lüzumu oldukça (5 - 7) yıllık fasılalarla aşının tekrarlanması sağlık ve çiçekten korunmak için garanti teşkil eder.