Neoplastik Hastalıklar ve Hipertansiyon
Neoplastik hastalıklarda primer hipertansiyon sıklığının daha farklı olduğunu gösteren bir araştırma yoktur. Fakat bazı tümörlerde hipertansiyon sıklıkla klinik tabloya eşlik eder. Bazen ise tedavinin bir komplikasyonu veya esas hastalığın bir komplikasyonu olarak gelişen metabolik olaylar hipertansiyona yol açabilir. Yukarıda belirtilen nedenlerle, eğer kanser tanısı ve hipertansiyon eş zamanlı ise bu iki problem arasında fızyopatolojik bir bağlantı olup olmadığının araştırılması hastalığa yaklaşım açısından büyük önem taşır.
Renin Salgılayan Tümörler
Hipertansiyon sıklıkla birlikte olabilen tümörlerdir. Juxtaglomerüler tümör hücreleri renin salgılayarak sekonder hipertansiyona yol açabilir. Renovasküler hipertansiyon bulguları olur. Tümörü olan tarafın veninde renin aktivitesi yüksektir. Bilgisayarlı tomografi(BT) ve manyetik rezonans görüntülemesi (MRG) yöntemleri ile tümör gösterilmelidir.
Renal hücreli kanser renin salgılayarak hipertansiyona yol açabileceği gibi, paratiroid hormona benzer maddeler salgılayarak hiperkalsemi, eritropoetin salgılayarak polisitemiye de yol açabilir. Tedavi mümkün ise tümörün cerrahi olarak çıkarılmasıdır. İleri evre hastalıkta kemotedapi ve endokrin tedaviye cevap oranı çok düşüktür. İnterferon-alfa-2 ve İnterleukin-2 çeşitli serilerde % 10-20 cevaba yol açmıştır. İnterferon diğer biyoterapiler ve kemoterapi ile kombine edilebilir.
Wilms tümöründe de renin salgılanmasına bağlı olarak hipertansiyon gelişebilir. Bu nedenle Wilms tümörü olanlarda kan basıncının belirli aralıklarla izlenmesi uygun olur.
Katekolamin Salgılayan Tümörler, Katekolaminler
Feokromositoma %90 olguda surrenal medulla kaynaklı ve %80 olguda tek taraflı olan ve katekolamin salgılayan bir tümördür. Serilerde olguların %5'inde multiple endokrin neoplazi MEN 2-a veya çok seyrek olarak MEN 2-b ya eşlik etmektedir. Klinik olarak hipertansiyon krizleri, baş ağrısı, terleme ve çarpıntı nöbetlerine eşlik eder. Malign feokromositomada dopamin salgılanması katekolamin salgılanmasından daha fazla olabilir. Bu nedenle hipertansiyon görülmeyebilir, hatta hipotansiyon gelişebilir. Böyle bir klinik tablosu olan hastada yirmidört saatlik idrarda VMA ve plazmada katekolamin seviyeleri yüksek bulunmuş ise pentolinium testi ile değerlendirme yapılmalı, ayrıca BT ve MRG ile lezyon lokalize edilmelidir.
Tedaviye alfa adrenerjik reseptör blokerleri ile başlamalı ardından gerekiyorsa beta reseptör blokajı da yapılmalı ve sonra mümkün ise tümör cerrahi olarak çıkarılmalıdır. Malin feokromositomalı hastalarda da alfa + beta reseptör blokerleri kullanılmalıdır. Dirençli olgularda alfa metil paratirozin multiparatrozin ile katekolamin sentezinin bloke edilmesi yoluna gidilmelidir. Kemoterapinin etkisi sınırlıdır. Son yıllarda I131 meta iodo benzylguanidine kullanımı gündeme girmiştir.
Yine bir çocukluk çağı tümörü olan ve klinik olarak Wilm's tümörüne benzeyen neuroblastomada salgılanan katekolaminler ve vazoaktif intestinal peptidler nedeniyle ataklar halinde hipertansiyon ishal, terleme olabilir. Çocukta hipertansiyon var ise mutlaka 24 saatlik idrarda VMA (vanil mandelik asit) seviyesi ölçülmeli böbrekler ve batın görüntülenmelidir.
Surrenal Korteks Tümörleri
Adrenal neoplazilerinde (adenoma veya karsinoma) diastolik hipertansiyon, santral obesite, kıllanma ve amenoreye eşlik eder. Ayrıca klinik tabloya osteoforoz ve diabetes mellitus eklenebilir. Bu klinik bulgu ve belirtiler var ise surrenal bezlerinin mutlaka araştırılması gerekir. Plazma kortizol seviyesi tayini, ardından dexamethazon supresyon testi yapılmalıdır. Dexamethazon testine anormal cevap var ise plazma (ACTH) adrenokortikotropik hormon seviyesi ölçülmelidir. Böylelikle olayın adrenal bir neoplazi mi, ACTH salgılayan bir tümörün yol açtığı paraneoplazik sendromun bir parçası mı olduğu belirlenebilir.
Primer hiperaldosteronizm ise hipokalemi, hipertansiyon, adale güçsüzlüğü ve plazmada yüksek aldosteron-düşük renin seviyeleri ile seyreder. Böyle bir hastada surrenal bezlerinin MRI veya BT ile
görüntülenmesi gerekir. Neden adenom ise spironolaktan ile kan basıncı ve hipokalemi düzeltildikten sonra tümör cerrahi olarak çıkartılmalıdır. Neden Conn kanseri ise olgular bir süre için mitotane'a (0,p DDD) cevap verirler.
Akromegali Hastalığı
Akromegalili hastalarda sıklıkla hipertansiyon gelişir. Diastolik kan basıncı 100 mmHg veya üzerinde olur. Bazen akromegaliye feokromositoma eşlik edebilir. Renin-anjiotensin-aldosteron sisteminde bozukluk vardır. Total plazma volumu, su volumu ve değişebilen Na++ artmıştır.
Radikal tedavi cerrahi ve radyoterapidir. Medikal tedavide uzun etkili somatostatin analoglan veya dopamin antagonistleri kullanılır.
Endometrium Kanseri, Endometrium Kanser
Endometrium kanserli olguların %5-45'inde diabetes mellitus ve % 25-60'ında hipertansiyon olduğu bildirilmektedir. Özellikle obes olan ve immunosupresif alanlarda yaş ilerledikçe hastalığın görülme sıklığı daha da artmaktadır.
Hipertansiyon ve endometrium kanseri arasındaki fızyopatolojik ilişki bizim bulabildiğimiz kadarıyla henüz kesinlik kazanmamıştır. Fakat bu tip hastaların endometrium kanseri yönünden takibinde yarar olabileceği bildirilmektedir.
Hiperkalsemi Nedir, Hiperkalsemi Tedavisi
Hipertansiyon hiperkalseminin bir bulgusu olarak ortaya çıkabilir. Artmış iyonize kalsiyumun direkt olarak periferal vasküler basıncı artırmasının yanı sıra indirekt olarak renin-anjiotensin yolunu etkilediği de varsayılmaktadır. Bu nedenle kanserli bir hastada hipertansiyon gelişmiş ise serum kalsiyum seviyesinin ölçümü, hayati tehlikesi olabilen bir komplikasyonun erken tanınıp tedavi edilebilmesini sağlayacaktır.
Ayrıca tedavilerinin bir parçası olarak kortikosteroid kullanmakta olan olgularda hipertansiyon takibinin yapılması büyük önem taşır.
Kanser Tedavisi ve Hipertansiyon
Mitomycin-C böbrek damarlarında endotelyial hasara ardından hemolitik üremik sendroma yol açabilir ve bir komplikasyon olarak hipertansiyon gelişebilir.
Bleomycin de kapiller damarlar ve arteriollerin endotellerini zedeleyebilir. Ayrıca IL-1, 1L-6 ve TNF (tumor necrosing factor) gibi sitokinlerin salınmasına yol açarak hipertansiyona neden olabilir. Bleomycin 25 mg x gün üzerinde uygulandığında akut hipertansiyon geliştiği bildirilmiştir.
Procarbazin, mono-amino oxidase enzimi inhibitörüdür. Eğer procarbazin alan hastalar tyramine içeren şarap-peynir gibi gıdalar veya antidepresif olarak MAO inhibitörleri alıyorlarsa hipertansif krizler gelişebilir.
Deneysel bir ajan olan flavone acetic acid'in reversibl ve akut hipertansiyona yol açtığı gözlenmiştir. Bu etkinin bleomycindeki gibi salgılanan sitokinlerin vasküler endotel hücreleri üzerinde olan etkilerinden kaynaklandığına inanılmaktadır.
Yukarıdaki bilgilerin ışığında konuya tekrar bakıldığında görünen; kanserli olsun olmasın tüm hastalarda arteriyel kan basıncının belirli aralıklarla ölçülmesinin, bazen neoplastik hastalığın tanısında, çoğu zaman ise tedavinin etki ve yan etkilerinin takibinde ucuz, kolay fakat son derece önemli bir yaklaşım olduğudur