Biyolojik Cesitlilik ve Yasal Duzenlemeler

Biyolojik Çeşitliliğin Korunması İçin Yapılan Yasal Düzen­lemeler ve Çalışmalar

Biyolojik çeşitliliğin korunmasına ilişkin olarak Türkiye'nin de katıl­dığı bazı uluslararası sözleşmeler ve ulusal yasal düzenlemeler şöyledir.

Biyolojik çeşitliliği dünya çapında en iyi koruyan ve Türkiye'nin 1984'te imzalamış olduğu "Avrupa'da yaban hayatı ve yaşama alanları­nı koruma sözleşmesi"(Bern Sözleşmesi). Bu sözleşmeyle Avrupa'da 123 tür koruma altına alınmıştır. Türkiye'de ise bu sözleşme uyarınca hünkârbeğendi, güvercinotu, kalın yapraklı adaçayı, etli kekik, yağ otu ve cahsolida bitkileri koruma altına alınmıştır.

Bir diğer uluslararası sözleşme Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından düzenlenen ve Türkiye'nin 1983 yı­lında imzaladığı "Dünya kültürel ve doğal mirasın korunması sözleş-mesi"dir. Bu sözleşmeye göre, daimi bir temel üzerine ve modern bilim­sel yöntemlere uygun olarak, istisnai değerdeki kültürel ve doğal mira­sın korunması için etkin bir sistem kurulmasının gerekliliği ön görül­müştür.
1994'te "Özellikle su kuşları yaşama ortamı olarak uluslar arası ö-neme sahip sulak alanlar hakkında sözleşme" (Ramsar Sözleşmesi) yi imzalayan Türkiye'de, bu sözleşmeye göre dokuz Ramsar alanı belir­lenmiştir. Araştırmalar 56 sulak alanın uluslar arası ölçütlere göre ulus­lar arası öneme sahip olduğunu göstermiştir.

Türkiye'nin 1996 yılında imza attığı ve "Nesli tehlike altında olan yabani hayvan ve bitki türlerinin uluslararası ticaretine ilişkin söz-leşme"(Cites Sözleşmesi) sayesinde biyolojik tür kaçakçılığı, kara avcı­lığı, zirai mücadele, zirai karantina vb. birçok problemin çözümü için ne gibi çalışmaların yapılması gerektiği belirtilmiştir.

Başta bitkisel ve hayvansal gen kaynakları olmak üzere, biyolojik çe­şitliliğin kendi başına taşıdığı değerin ve biyolojik çeşitlilik ile bunun un­surlarının ekolojik, genetik, sosyal, ekonomik, bilimsel, kültürel, rekreatif ve estetik önemleri göz önünde bulundurularak hazırlanan ve Türki­ye'nin 1996'da imzaladığı "Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi"(Rio Söz­leşmesi) nde de biyolojik çeşitliliğin korunmasının gerekliliği ortaya ko­nulmuştur.

Bu uluslararası sözleşmeler dışında Türkiye'nin kendi anayasasında ve diğer yasa ve yönetmeliklerinde yapılan çeşitli düzenlemelerle de bi­yolojik çeşitliliğin korunması çalışmalarının önemi belirtilmiştir. Bu amaçla hazırlanmış olan yasa ve yönetmelikler arasında; Anayasanın 63. maddesi (Nüfus Kontrolü), Orman Yasası, Milli Parklar Yasası (1983), Kara Avcılığı Yasası, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası, Çevre Yasası, Hayvan Islah Kanunu (2001), Bitkisel Genetik Kaynaklarının Toplanması, Mu­hafazası ve Kullanımı hakkındaki yönetmelik (1992), Bitkisel ve Hayvansal Ü-rünlerin Ekolojik Metotlarla Üretilmesine İlişkin Yönetmelik (1994), Bitkisel ve Hayvansal Ürünlerin Ekolojik Metotlarla Üretilmesine İlişkin Yönetmeliğin Bazı maddelerinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik (1995), Doğal Çi­çek Soğanlarının Sökiimü, Üretimi ve İhracatına Ait Yönetmelik (1995), Transgenik Kültür Bitkilerinin Alan Denemeleri Hakkında Talimat (1998), Hayvan Genetik Kaynaklarının Korunması Hakkında Yönetmelik (2002) önem­li yer tutar.

Ayrıca, Türkiye'de biyolojik çeşitliliğin korunmasına yönelik stratejik eylem planları hazırlanmıştır. Bunlardan beş yıllık kalkınma planları içe­risinde yer alanlarından bazıları şunlardır: ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı, Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Stratejisi ve Eylem Planı, Çölleşme İle Müca­dele Ulusal Eylem Planı, Ulusal Gündem 21, Ulusal Ormancılık Program. Bu amaçla hazırlanan uluslararası programlar arasında Akdeniz'in Deniz Çevresinin Korunması ve Kıyı Alanlarının Sürdürülebilir Kalkınma İçin Eylem Planı, Karadeniz Stratejik Eylem Planı Türkiye açısından da önemlidir.

Türkiye'de sivil toplum örgütlerinin katılımı ile yürütülen ve biyolo­jik çeşitliliğin korunmasını amaçlayan çalışmalar da yapılmaktadır. Bun­lardan bazıları is şunlardır: Kaçkar Dağı'nda ekoturizm planlanması ve eğitimleri, Ağrı Dağı yaban hayatının usulsüz avcılıktan korunması, Kı­zılcahamam Soğuksu Milli Parkı'nda kara akbabalarının korunması, İs­kenderun'da halka kuş göçücünün anlatılması, Van Gölü endemik İnci Kefali balıkçılığının sürdürülebilmesinin sağlanması, Kangalların gele­neksel hayvancılıkta kullanılmasının desteklenmesi.

Yukarıda verilen bilgilerden de görüldüğü üzere Türkiye'de tüm dünya insanları için hayati önemi olan çok sayıda biyolojik zenginlik kaynakları bulunmaktadır. Bu kaynakların korunması için ulusal ve uluslararası kuruluşlar yardımıyla, uluslararası sözleşmeler ve ulusal ya­sal düzenlemeler çerçevesinde çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Ancak, bu çalışmaların yürütülmesinde bir takım eksiklikler de mevcuttur. Bu eksikliklerin en aza indirilmesi sonucunda Türkiye'nin biyolojik zengin­likleri hem daha iyi korunacak, hem de bu kaynaklar insanların başta ta­rım olmak üzere pek çok faaliyeti için uzun süre değerlendirilebilecek kaynak özelliğini koruyabilecektir.