Pozitif Etkileşimler (Simbiyosis Nedir)
Pozitif etkileşimlerde, birlikteliğe katılan türlerden her ikisi de yarar sağlar veya bir tanesi herhangi bir biçimde bu birliktelikten etkilenmezken, diğeri olumlu yönde etkilenir. Bu tip etkileşimler, komensalizm ve mutualizm olmak üzere iki gruba ayrılabilir.
Komensalizm (Birlikte bulunma)
İki türe ait bireylerin etkileşimi olan komensalizmde, bir türe ait bireyler yarar sağlarken, diğer türe ait bireyler olumlu veya olumsuz biçimde etkilenmezler. İki tür arasındaki bu etkileşim, sürekli olabileceği gibi geçici de olabilir. Komensalizm herhangi bir biçimde fayda sağlayan türe komensal tür adı verilmektedir. Komensalizmde bazen etkilenmeyen türün birden fazla komensal türü olabilmektedir. Fakat etkileşim gene iki türün bireyleri arasındadır. Örneğin aslangiller ailesine ait türlere mensup bireylerin düzenli olan komensal türleri bulunmaktadır. Çakal ve sırtlan gibi hayvanlar, aslanların besin artıklarıyla besin ihtiyaçlarını gidermektedirler. Aynı şekilde köpek balıklarının komensali olan ve yanı başında yüzen bazı küçük balık türleri, onun besin artıklarıyla beslenirler. Bitki türleri arasındaki sürekli komensalizme, atmosfer neminin yüksek olduğu bölgelerdeki büyük ağaçsı bitkilerle bunlar üzerinde tutunarak yaşayan epifitler (karayosunları, eğreltiler ve likenler) arasındaki birliktelik örnek olarak verilebilir. Bu birliktelikte ağaçsı bitki yararlı veya zararlı biçimde etkilenmez. Çünkü epifit hem ototroftur, hem de suyunu hava kökleriyle atmosferden temin eder. Fakat üzerinde yaşadığı bitki ile kendine mekan sağlar.
Mutualizm
Her iki türe ait bireylerin de fayda sağladığı ilişki biçimine mutualizm denmektedir. Mutualizm biçimi etkileşim, iki hayvan türü arasında, iki bitki türü arasında, bir hayvanla bir bitki türü arasında veya sistematik olarak farklı gruplara dâhil olan herhangi iki organizma türü arasında gerçekleşebilir. Mutualizm, sürekli mutualizm ve kısmi mutualizm (protokooperasyon) olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Sürekli mutualizmde genel olarak ortaklığı oluşturan türlerden birinin bulunmaması halinde diğerinin hayatı felce uğrar.
Sürekli mutualizmin en iyi bilinen örneğini, iki türe ait organizmaların birlikteliğiyle teşkil edilen likenler oluşturmaktadırlar. Her liken, bir alg ve bir mantar türüne ait bireylerin birlikteliğiyle oluşmaktadır. Bu birlikteliğe katılan mantar, alg için su, mineral, koruma ve mekan imkam sağlar. Alg ise, mantar tarafından sağlanan imkânlarla, kendi besinini kendi yapma yeteneğinden yoksun olan mantar için fotosentezle besin üretir.
Sürekli mutualizmin hayvanlar arasındaki çarpıcı örneğini, karıncalar ile karıncaların bağırsağında yaşayan ilkel tek hücreli hayvansal organizmalar arasındaki ilişki oluşturmaktadır. Karıncalar odunsu bitkisel besinlerle beslenirler. Karıncalar bu odunsu besinleri sindirebilmek için bağırsağında yaşayan tek hücreli canlılara bağımlıdır. Bu tek hücreli canlılar, odunsu besinlerin sindirilebilmesi için gerekli enzimleri salgılarlar. Böylece karmcalar bu besinleri sindirebilirler. Karşılığında bu tek hücreli canlılar, karıncanın bağırsağında yaşayabilmeleri için gerekli şartları, korunmayı ve besinlerini sağlarlar. Tek hücreli canlılar, karıncaların bağırsağından uzaklaştırılacak olurlarsa, karıncalar odunsu besinlerini sindirebilme yeteneğinden mahrum kalacaklarından 15-20 gün içinde ölürler. Aynı durum ilkel tek hücreliler için de geçerlidir.
Baklagillerle Rhizobium cinsi bakteriler arasındaki etkileşim, sürekli mutualizmin başka bir örneğidir. Baklagiller köklerinde kendileri için atmosferik azotu fikse edebilen bakterileri içeren nodüllere sahiptirler. Bakteriler, bunun karşılığında besinlerini kökünde yaşadıkları bitkilerden sağlarlar. Denizlerde yaşayan hidralar ile bazı algler arasında da benzer mutualizm örneğini görmek mümkündür. Alg bu birliktelikten barınak ve besin sağlarken, hidra algden oksijen ve fotosentez ürünleri elde eder.
Kısmı mutualizmde ilişkiye giren türlerin etkileşimleri kısa sürelidir. Sürekli olarak devam etmez. Bununla birlikte geçici ilişkiye giren her iki tür de bu birliktelikten faydalanır. Bazı kaynaklarda bu tip mutualizm protokooperasyon olarak da adlandırılmaktadır. Kısmı mutualizmin sürekli mutualizmden bir farkı da, etkileşime katılan türlerin birbirlerine hayati bağlarla bağlı olmamasıdır. Yani kısmi mutualizm sözkonusu olmazsa, söz konusu türler bu durumdan çok da etkilenmezler. Örneğin denizlerde yaşayan bazı yengeç türleri kamuflaj amacıyla süngerleri ü-zerlerine yerleştirirler. Süngerler de bu birliktelik sayesinde besin maddelerinin ve oksijenin bol bulunduğu yerlere taşınma imkânı bulurlar. Fil, manda gibi hayvanlarla bunlar üzerindeki parazitleri yiyen kuşlar arasındaki ilişki de kısmı mutualizme güzel bir örnektir. Bu birliktelikte manda, fil gibi hayvanlar parazitlerden kurtulurlar. Kuşlar ise besin elde etmiş olurlar. Tohumlu bitkilerin büyük bir çoğunluğu böceklerle tozla-şırlar. Tozlaşma, bir bitkinin çiçeğindeki erkek üreme hücreleri olan polenlerin aynı türden başka bir bitkinin çiçeğine ulaşması demektir. Belli bitkilerin tozlaşmasında belli böcekler etkilidir. Tozlaşan bitki türü ile tozlaşmayı sağlayan böcek türü arasındaki ilişki kısmı mutualizmin en güzel ve ekolojik açıdan en önemli örneklerinden birini teşkil etmektedir. Bu ilişkide böcekler, çiçekten nektar (bal özü) emerek besin sağlamakta, bitkiler ise tozlaşarak neslini devam ettirmektedirler