Taygeldi Evlilik Nedir
Taygeldi evlilik, ülkemiz ve İslam toplumları dışında varlığı saptanıp henüz toplumbilim ve insanbilim literatüründe rastlanmayan bir evlilik türüdür.Ülkemizde köyde, kentte, doğuda, batıda ve pek çok yörelerde sık olmamasına rağmen yaygın olduğunu gözlemlediğimiz bu olgu, çocuklu dul (eşi ölmüş ya da ayrılmış) bir erkekle, karşı cinsten çocuklu bir dul kadının, çocuklarının ve kendilerinin evlenmeleriyle ortaya çıkan evlilik olaylarıdır. Toplumbilimci ve araştırmacı Dr. Yasa, "Taygeldi Aile" adlı makalesinde tay sözcüğünü atın yavrusu anlamında kullanarak, "dul kadının beraberinde getirdiği çocuğa, dul erkeğin "taygeldisi denir, der ( Yasa, 1963; 310) ve buradan giderek, bu tür evliliğe, tayı(çocuğu) yanında gelen evlilik anlamının verile-bilineceğini söyler. Oysa Türkçe Sözlükte, 3 yaşına kadar olan at yavrusuna ad olarak verilen tay'ın bir de ikinci anlamı vardır (TDK sözlüğü, 1974: 771). (Tarama Sözlüğü açıklamaları dip nottadır. Bu tanıma göre tay; denk (eşit, eş) demektir. Kırsal yörelerde, yükün hayvanlara sarılarak taşınması durumunda, yük urganla semerin bir yanına bağlandıktan sonra bağlı tarafa ya birileri omuz vererek ya da bir dayak (ağaç parçası) aracılığıyla tay durulur (verilir). Böylece öte tarafa geçilip eşit ağırlıktaki yükün ikinci parçası semere bağlanabilir. Bu teknikle yük sarabilmek için önce sarılan parçanın, eşinin karşı tarafa sarılmasına değin tayda (denkte) tutulması zorunluluğu vardır. Bir başka örnek de, henüz ayakta durmaya çalışan çocuğa: "Tay, tay yavrum tay, tay... Bakın çocuk tay duruyor" demez miyiz? Örneklerden de görüleceği gibi, tay sözcüğünü "at yavrusu" yerine "denk" anlamını kullanırsak, "Taygeldi Evlilik" de "denk gelen evlilik" anlamını kazanmış olur. Böyle yorumlamanın ya da böyle olması gerektiğini düşünmenin, nesnel gerçeğe yaklaşma açısından daha sağlıklı olacağı kanısını taşımaktayım.
Zaten bu tür evliliğin ülkemizde yaygınlığına karşın yoğun olmaması da, denk gelme özelliğinin güçlüğünden gelmektedir. Kadın dul ve çocuklu , erkek dul ve çocuklu olacak, yaşlar aşağı yukarı eşit olacak ve çocuklar karşı cinsten olacak. Böylesi birden fazla "olacak"ların bir araya gelip "olur" olmaları bir denklik (taylık) durumudur.
Kimi yaşam biçimlerinde (topluluklarda) dulların yeniden evlenmeleri hoş görüyle karşılanıp hatta desteklenirken, kimi topluluklarda dulların evlenmelerine sınırlar, yasaklar konulmuş, daha da katısı kimi töreler getirilmiştir. Örneğin, Kuzey Japonya'da yaşayan Aynular, Kuzey Amerika Kızılderilileri, Afrika'daki Buşman ve Zulu yerlileri, kadınların kocaları öldükten sonra hemen evlenmelerine, topluluk kuralı olarak izin vermezlerdi. Eski Çinliler, Hind Brahmanlar, Polenezya'nın kıyı sakinleri, erkekleri ölen dul kadınlara yeniden evlenme iznini kesinlikle vermezlerdi. Modern Çin'de Aile Devrimi adlı yapıtın yazarı J.Levy Jr, günümüzde Çinli dulların diledikleri gibi evlenmeleri olayına önemli bir aile reformu gözüyle bakar (Yasa, 1963: 309).
Kuzey Japonya'daki Aynular, dul kadınlara bir süre sonra yeniden evlenme izni verirlerken, dul erkeklere kesinlikle vermezlerdi. Aynı kesin kurala
Formazalılarda (Taiwan) da rastlamaktayız. Bu yasakları bağışlatacak bir başka töre düzeyindeki olay, Hint dilinde "Suttee" sözcüğüyle anlatılanıdır. Dul kadın ölü kocasının ruhunu öte dünyada birlikte izleyebilmesi inancından ötürü kocasıyla birlikte gömülürdü. Afrika'da Dakomeydelerde, Kuzey Amerika'da Komençilerde, Fiji Adaları yerlileri ve Yeni Zelenda yerlilerinde de aynı kuralın geçerli olduğu gözlemlenmiştir.
Yukarıda dünya topluluklarından verdiğimiz kimi örneklerle ülkemizde dullar lehine uygulanan, teşvik gören, yardım gören evlilik kuralları, toplumun kendi sorunlarını çözüm bulmadaki becerisini ortaya koymaktadır. İşte taygeldi evlilik de bu becerinin bir örneğidir. Her evlilik olgusunda olduğu gibi, "A' ile "B"nin evlenmeleri olayı da kimi kuralları ve koşulları birlikte getirir. Sözgelimi, taygeldi tür evlenmelerde, çoğunlukla izlenen ilke, -ödünsüz olamamakla birlikte- önce dulların çocuklarının sonra da dulların evlenmeleri şeklindedir. Önce dulların sonra da çocukların evlenmeleri şeklinde örneklere rastlanılmasma karşın, birinci yol bir yeğleme olarak görülmektedir. Bir inanca göre, çocuklarından önce dulların evlenmeleri gerçekleşirse, "çocukların evliliklerinden çocuk olmaz" denilir. Bir başka gerekçe de, dullar önce evlendiklerinde dulların çocukları birbirlerine kan bağı olmaksızın üvey de olsalar kardeş sayılacakları biçimindedir. Evlenecek yaşta oğlu olan dul kadının, evlenecek yaşta kızı olan bir dul babayı bulması daha bir kolay olmaktadır. Çünkü bu evlilikte kız istemeye dünürcü gelecek etkin yan, dul kadın yanıdır. Toplumumuzdaki yaygın geleneğe göre erkek, seçen kız ise seçilendir; kız istenen oğlan ise isteyendir. Önce çocuklar, sonra dullar evleneceğine göre, dul kadın evi oğlan evi durumundadır.