Böbrek Taşı Şifalı Bitkiler, Böbrek Taşı İçin Şifalı Bitki Tedavisi
Böbrek Taşı Düşürme
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler: Mısır püskülü, Çoban kesesi, Sedef otu, Hatmi, Hazenbel, Pekmez, Bayır turpu
Hazırlanış ve Kullanım Reçetesi:
Mısır püskülü suda kaynatıldıktan sonra süzülür. Elde edilen sıvı tedavi süresince ve aç karına günde iki bardak içilir.
Çoban kesesi bitkisi ve sarı sedef otunun demlemesi yapılır. Süzüldükten sonra elde edilen sıvı tatlandırılmadan ısıtılarak bir fincan içilir.
Bayır turpu dilimlenerek suda pişirilir. Süzülerek elde edilen sıvı tatlandırılmadan ve tedavi süresince aç karına bir bardak içilir.
Hazenbel bitkisinin kökü suda haşlanarak süzülür. Elde edilen sıvı şerbet kıvamına gelinceye kadar pekmez ilâve edilerek karıştırılır. Hazırlanan şerbetten günde iki bardak içilir.
Bobrek Agrisi Sifali Bitkiler Tedavisi
Böbrek Ağrısı, Şifalı Bitkiler Böbrek Tedavisi
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler: Alternatif Tıp Bitkiler; Hind kokası, Fener çiçeği, Mısır püskülü, Çoban kesesi, Turp, Arpa, Çördük (yabani armut)
Hazırlanış ve Kullanım Reçetesi:
Çördüğün taze yapraklan hind kokası tohumlarıyla sıcak suda haşlanır. Elde edilen sıvıya sirke suyu ilâve edilir. Hazırlanan bu karışım yemek arası bir fincan içilir.
Fener çiçeğinin meyvesi kurutulduktan sonra havanda dövülerek elenir. Elenen toz macun kıvamına gelinceye kadar arpa suyu ile karıştırılır. Hazırlanan bu macundan yemekten önce bir çorba kaşığı yenir.
Mısır püskülünün kurutulmuş koyu renklisi sıcak suda haşlanır. Süzülerek elde edilen sıvı tatlandırılmadan sabah aç karına bir bardak içilir.
Çoban kesesi bitkisi, dilimlenmiş turp, arpa ile birlikte kaynatılarak süzülür. Elde edilen bu karışım soğutulduktan sonra aç karına bir fincan içilir.
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler: Alternatif Tıp Bitkiler; Hind kokası, Fener çiçeği, Mısır püskülü, Çoban kesesi, Turp, Arpa, Çördük (yabani armut)
Hazırlanış ve Kullanım Reçetesi:
Çördüğün taze yapraklan hind kokası tohumlarıyla sıcak suda haşlanır. Elde edilen sıvıya sirke suyu ilâve edilir. Hazırlanan bu karışım yemek arası bir fincan içilir.
Fener çiçeğinin meyvesi kurutulduktan sonra havanda dövülerek elenir. Elenen toz macun kıvamına gelinceye kadar arpa suyu ile karıştırılır. Hazırlanan bu macundan yemekten önce bir çorba kaşığı yenir.
Mısır püskülünün kurutulmuş koyu renklisi sıcak suda haşlanır. Süzülerek elde edilen sıvı tatlandırılmadan sabah aç karına bir bardak içilir.
Çoban kesesi bitkisi, dilimlenmiş turp, arpa ile birlikte kaynatılarak süzülür. Elde edilen bu karışım soğutulduktan sonra aç karına bir fincan içilir.
Belsoguklugu Sifali Bitkiler Tedavisi
Belsoğukluğu Tedavisi Şifalı Bitkilerle
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler: Meşe palamutu, Kereviz, Günlük, Bayır turpu, Bal, Sirke
Hazırlanış ve Kullanım Reçetesi:
Meşe palamutu kereviz ile birlikte havanda dövülerek toz haline getirilir. Elenerek elde edilen karışıma bir tutam günlük ilâve edilerek sirke ile yoğrulur. Hazırlanan lapa tedavi süresince bele sarılır.
Suda kaynatılan tarçın kabuğu süzülerek dinlendirilir. Elde edilen sıvı şurup kıvamına gelinceye kadar bal ilâve edilerek şurup yapılır. Hazırlanan şuruptan ısıtıldıktan sonra yemek arası bir çay bardağı içilir.
Tedavi süresince vücut, sirke ile ovuşturulur. Dilimlenen bayır turpu ısıtılarak ağrıyan yere sarılır. Bu tedaviye bir saat ara ile devam edilir.
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler: Meşe palamutu, Kereviz, Günlük, Bayır turpu, Bal, Sirke
Hazırlanış ve Kullanım Reçetesi:
Meşe palamutu kereviz ile birlikte havanda dövülerek toz haline getirilir. Elenerek elde edilen karışıma bir tutam günlük ilâve edilerek sirke ile yoğrulur. Hazırlanan lapa tedavi süresince bele sarılır.
Suda kaynatılan tarçın kabuğu süzülerek dinlendirilir. Elde edilen sıvı şurup kıvamına gelinceye kadar bal ilâve edilerek şurup yapılır. Hazırlanan şuruptan ısıtıldıktan sonra yemek arası bir çay bardağı içilir.
Tedavi süresince vücut, sirke ile ovuşturulur. Dilimlenen bayır turpu ısıtılarak ağrıyan yere sarılır. Bu tedaviye bir saat ara ile devam edilir.
Basur İcin Sifali Bitkiler Tedavisi
Basur İçin Şifalı Bitkiler, Bitkisel Basur Tedavisi
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler: Çam sakızı, Çoban kesesi, Yumurta akı, Çoban düdüğü, Kuru üzüm, Badem yağı, Karabiber
Basur için; Çam Sakızı, çekilmiş karabiber tozu, bir çorba kaşığı badem yağı unla birlikte pişirilir. Süzülerek elde edilen posa, yumurta akıyla yoğrularak melhem kıvamına getirilir. Hazırlanan melhem tedavi süresince günaşırı basurun üzerine konur.
Çoban kesesi yaprakları üzerine kaynak su dökülerek iki saat bekletilir. Sıkılarak bekletilen posa melhem kıvamına gelinceye kadar yoğrulur. Hazırlanan melhemden basur üzerine konarak, bu tedavi altı saat ara ile yenilenir.
Çoban düdüğü otunun kökleri, çam sakızı ve kuru üzümle birlikte aynı kaba konarak ilâve edilen su çekilinceye kadar kaynatılır. Ateşten indirildikten sonra elde edilen posa yumurta akı ile birlikte melhem kıvamına gelinceye kadar ezilerek yoğrulur. Hazırlanan melhem günaşırı basurun üzerine konur.
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler: Çam sakızı, Çoban kesesi, Yumurta akı, Çoban düdüğü, Kuru üzüm, Badem yağı, Karabiber
Basur için; Çam Sakızı, çekilmiş karabiber tozu, bir çorba kaşığı badem yağı unla birlikte pişirilir. Süzülerek elde edilen posa, yumurta akıyla yoğrularak melhem kıvamına getirilir. Hazırlanan melhem tedavi süresince günaşırı basurun üzerine konur.
Çoban kesesi yaprakları üzerine kaynak su dökülerek iki saat bekletilir. Sıkılarak bekletilen posa melhem kıvamına gelinceye kadar yoğrulur. Hazırlanan melhemden basur üzerine konarak, bu tedavi altı saat ara ile yenilenir.
Çoban düdüğü otunun kökleri, çam sakızı ve kuru üzümle birlikte aynı kaba konarak ilâve edilen su çekilinceye kadar kaynatılır. Ateşten indirildikten sonra elde edilen posa yumurta akı ile birlikte melhem kıvamına gelinceye kadar ezilerek yoğrulur. Hazırlanan melhem günaşırı basurun üzerine konur.
Bagirsak Hastaliklari Sifali Bitkiler Tedavi
Bağırsak Hastalıkları, Bağırsak Hastalığı Şifalı Bitkilerle Tedavi
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler: Sarımsak, Papatya, Anason, Kekik, Bal, Sarı sabır çiçeği
Hazırlanış ve Kullanım Reçetesi:
Doğal bitkilerle tedavi, Suda haşlanan sarımsak sert bir zeminde ezilerek elde edilen posa macun kıvamına gelinceye kadar bal ile karıştırılarak yoğrulur. Hazırlanan macundan fasulye iriliğinde haplar yapılarak günde 3 ila 4 tane alınır.
Hastalık süresince yemeklerden sonra bir çorba Kaşığı anason tohumu ağıza alınarak çiğnenir.
Sarı sabır çiçeği kekik ile birlikte on dakika süreyle kaynar suda demlenir. Elde edilen çay süzülerek gün boyu dinlendirilir. Dinlendirilen sıvı şerbet kıvamına gelinceye kadar bal ile karıştırılarak tatlandırılır. Tedavi süresince hazırlanan şerbetten günde üç fincan içilir.
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler: Sarımsak, Papatya, Anason, Kekik, Bal, Sarı sabır çiçeği
Hazırlanış ve Kullanım Reçetesi:
Doğal bitkilerle tedavi, Suda haşlanan sarımsak sert bir zeminde ezilerek elde edilen posa macun kıvamına gelinceye kadar bal ile karıştırılarak yoğrulur. Hazırlanan macundan fasulye iriliğinde haplar yapılarak günde 3 ila 4 tane alınır.
Hastalık süresince yemeklerden sonra bir çorba Kaşığı anason tohumu ağıza alınarak çiğnenir.
Sarı sabır çiçeği kekik ile birlikte on dakika süreyle kaynar suda demlenir. Elde edilen çay süzülerek gün boyu dinlendirilir. Dinlendirilen sıvı şerbet kıvamına gelinceye kadar bal ile karıştırılarak tatlandırılır. Tedavi süresince hazırlanan şerbetten günde üç fincan içilir.
Akciger Kanamasi Sifali Bitkilerle Tedavi
Akciğer Kanaması Hastalığı Alternatif Tıp Bitkilerle Tedavi
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler: Meşe kabuğu, Çam sakızı, Çadır kuşağı otu, Arpa Sirke, Bal, Beşparmak ağacı
Hazırlanış ve Kullanım Reçetesi:
Bitkileri kullanarak yapılan tedavi Beşparmak ağacının çiçekleri, on dakika süreyle sıcak suda kaynatılır. Süzülerek elde edilen sıvı, bir kaba boşaltılarak iki saat dinlendirilir. Dinlendirilen sıvıdan, yarı oranında içme suyuna karıştırılarak, günde üç bardak içilir.
Ufalanmış meşe kabukları, yirmi dakika süreyle sirkeli suda kaynatılarak süzülür. Süzülen sıvı bir kaba boşaltılarak günboyu dinlendirilir. Dinlendirilen sıvıdan, bir bardak suya yarım fincan karıştırılarak günde üç bardak bal ile tatlandırılarak içilir.
Çam sakızı, çadır kuşağı otu ile birlikte yarım saat süreyle kaynatılır. Sıkılarak elde edilen posa, lapa kıvamına gelinceye kadar arpa unu karıştırılarak gül yağı ile yoğrulur. Hazırlanan lapadan, tedavi süresince ve yemeklerden sonra, bir çorba kaşığı yenir.
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler: Meşe kabuğu, Çam sakızı, Çadır kuşağı otu, Arpa Sirke, Bal, Beşparmak ağacı
Hazırlanış ve Kullanım Reçetesi:
Bitkileri kullanarak yapılan tedavi Beşparmak ağacının çiçekleri, on dakika süreyle sıcak suda kaynatılır. Süzülerek elde edilen sıvı, bir kaba boşaltılarak iki saat dinlendirilir. Dinlendirilen sıvıdan, yarı oranında içme suyuna karıştırılarak, günde üç bardak içilir.
Ufalanmış meşe kabukları, yirmi dakika süreyle sirkeli suda kaynatılarak süzülür. Süzülen sıvı bir kaba boşaltılarak günboyu dinlendirilir. Dinlendirilen sıvıdan, bir bardak suya yarım fincan karıştırılarak günde üç bardak bal ile tatlandırılarak içilir.
Çam sakızı, çadır kuşağı otu ile birlikte yarım saat süreyle kaynatılır. Sıkılarak elde edilen posa, lapa kıvamına gelinceye kadar arpa unu karıştırılarak gül yağı ile yoğrulur. Hazırlanan lapadan, tedavi süresince ve yemeklerden sonra, bir çorba kaşığı yenir.
Akciger İltihabi Sifali Bitkilerle Tedavi
Akciğer İltihabı Hastalığı Şifalı Bitkilerle Tedavisi
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler: Oğul otu, Nar, Isırgan otu, Misvak ağacı, Devetabanı, Çam fıstığı, Bal, Meyan kökü (Ayı kulağı)
Hazırlanış ve Kullanım Reçetesi:
Doğadaki bitkileri kullanarak yapılan tedavi yöntemi Oğul otu, ufalanmış nar kabukları ile birlikte on dakika süreyle suda kaynatılır. Süzülerek elde edilen posaya, dövülmüş çam fıstığı ilâve edilerek reçel kıvamına gelinceye kadar bal ile yoğrulur. Hazırlanan reçelden tedavi süresince günde üç çorba kaşığı yenir.
Isırgan otu tohumları, kıyılmış devetabanı yaprakları ile birlikte sert bir zeminde dövülerek ezilir. Ezilen karışıma marmelat kıvamına gelinceye kadar petekli bal ilâve edilerek karıştırılır. Hazırlanan marmelattan, tedavi süresince yemeklerden önce bir veya iki çorba kaşığı yenir.
Kurutulmuş meyan kökü, misvak ağacının kabukları ile birlikte sert bir zeminde dövülerek ezilir. Ezilen karışım, yarım saat süreyle suda kaynatıldıktan sonra süzülür. Süzülen sıvı bir kaba boşaltılarak günboyu dinlendirilir. Dinlendirilen sıvıdan, bir bardak suya bir fincan karıştırılarak günde üç bardak yemek arası içilir.
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler: Oğul otu, Nar, Isırgan otu, Misvak ağacı, Devetabanı, Çam fıstığı, Bal, Meyan kökü (Ayı kulağı)
Hazırlanış ve Kullanım Reçetesi:
Doğadaki bitkileri kullanarak yapılan tedavi yöntemi Oğul otu, ufalanmış nar kabukları ile birlikte on dakika süreyle suda kaynatılır. Süzülerek elde edilen posaya, dövülmüş çam fıstığı ilâve edilerek reçel kıvamına gelinceye kadar bal ile yoğrulur. Hazırlanan reçelden tedavi süresince günde üç çorba kaşığı yenir.
Isırgan otu tohumları, kıyılmış devetabanı yaprakları ile birlikte sert bir zeminde dövülerek ezilir. Ezilen karışıma marmelat kıvamına gelinceye kadar petekli bal ilâve edilerek karıştırılır. Hazırlanan marmelattan, tedavi süresince yemeklerden önce bir veya iki çorba kaşığı yenir.
Kurutulmuş meyan kökü, misvak ağacının kabukları ile birlikte sert bir zeminde dövülerek ezilir. Ezilen karışım, yarım saat süreyle suda kaynatıldıktan sonra süzülür. Süzülen sıvı bir kaba boşaltılarak günboyu dinlendirilir. Dinlendirilen sıvıdan, bir bardak suya bir fincan karıştırılarak günde üç bardak yemek arası içilir.
Akciger Delinmesi Sifali Bitkilerle Tedavi
Akciğer Delinmesi Hastalığı Bitkilerle Tedavi, Şifalı Bitkiler
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler: Karakafes otu, Atkuyruğu otu, Arpa
Bal, Bahçe şebboyu çiçeği
Hazırlanış ve Kullanım Reçetesi:
Bitkileri Kullanarak Yapılan Tedavi, Karakafes otunun kök ve yaprakları, sert bir zeminde ezilip, tütün gibi kıyıldıktan sona, on dakika süreyle suda kaynatılır. Sıkılarak elde edilen sıvıya, arpa unu ilâve edilerek lapa kıvamına gelinceye kadar bal ile karıştırılır. Hazırlanan lapadan yemeklerden önce bir çorba kaşığı ısıtılarak içilir.
Atkuyruğu otu, yarım saat süreyle kaynak suda bekletildikten sonra sıkılarak süzülür. Süzülen sıvı, şerbet kıvamına gelinceye kadar bal ile tatlandırılarak karıştırılır. Hazırlanan şerbetten, tedavi süresince günde bir çorba kaşığı içilir.
Bahçe şebboyu çiçekleri, on dakika süreyle suda kaynatılır. Sıkılarak elde edilen posaya, arpa unu karıştırılarak lapa kıvamına gelinceye kadar yoğrulur. Hazırlanan lapadan, tedavi süresince yemeklerden önce bir çorba kaşığı yenir.
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler: Karakafes otu, Atkuyruğu otu, Arpa
Bal, Bahçe şebboyu çiçeği
Hazırlanış ve Kullanım Reçetesi:
Bitkileri Kullanarak Yapılan Tedavi, Karakafes otunun kök ve yaprakları, sert bir zeminde ezilip, tütün gibi kıyıldıktan sona, on dakika süreyle suda kaynatılır. Sıkılarak elde edilen sıvıya, arpa unu ilâve edilerek lapa kıvamına gelinceye kadar bal ile karıştırılır. Hazırlanan lapadan yemeklerden önce bir çorba kaşığı ısıtılarak içilir.
Atkuyruğu otu, yarım saat süreyle kaynak suda bekletildikten sonra sıkılarak süzülür. Süzülen sıvı, şerbet kıvamına gelinceye kadar bal ile tatlandırılarak karıştırılır. Hazırlanan şerbetten, tedavi süresince günde bir çorba kaşığı içilir.
Bahçe şebboyu çiçekleri, on dakika süreyle suda kaynatılır. Sıkılarak elde edilen posaya, arpa unu karıştırılarak lapa kıvamına gelinceye kadar yoğrulur. Hazırlanan lapadan, tedavi süresince yemeklerden önce bir çorba kaşığı yenir.
A ve B Harfiyle Sifali Bitkilerle Tedavi
Akciğer Delinmesi Şifalı Bitkilerle Tedavisi
Akciğer İltihabı Şifalı Bitkilerle Tedavisi
Akciğer Kanaması Şifalı Bitkilerle Tedavisi
Bağırsak Hastalıkları Şifalı Bitkilerle Tedavisi
Basur İçin Şifalı Bitkilerle Tedavi
Belsoğukluğu Şifalı Bitkilerle Tedavisi
Böbrek Ağrısı Şifalı Bitkilerle Tedavisi
Böbrek Taşı Şifalı Bitkilerle Tedavisi
Akciğer İltihabı Şifalı Bitkilerle Tedavisi
Akciğer Kanaması Şifalı Bitkilerle Tedavisi
Bağırsak Hastalıkları Şifalı Bitkilerle Tedavisi
Basur İçin Şifalı Bitkilerle Tedavi
Belsoğukluğu Şifalı Bitkilerle Tedavisi
Böbrek Ağrısı Şifalı Bitkilerle Tedavisi
Böbrek Taşı Şifalı Bitkilerle Tedavisi
Sifali Bitkilerle Tedavi Alternatif Tip Anasayfa
A ve B - Harfiyle Başlayan Hastalıklar Şifalı Bitkilerle Tedavisi
G ve H - Harfiyle Başlayan Hastalıklar Şifalı Bitkilerle Tedavisi
İ ve K - Harfiyle Başlayan Hastalıklar Şifalı Bitkilerle Tedavisi
S - T - U - Ü - V Harfiyle Hastalıklar Şifalı Bitkilerle Tedavisi
C ve D - Harfiyle Başlayan Hastalıklar Şifalı Bitkilerle Tedavisi
E ve F - Harfiyle Başlayan Hastalıklar Şifalı Bitkilerle TedavisiG ve H - Harfiyle Başlayan Hastalıklar Şifalı Bitkilerle Tedavisi
İ ve K - Harfiyle Başlayan Hastalıklar Şifalı Bitkilerle Tedavisi
L ve M - Harfiyle Başlayan Hastalıklar Şifalı Bitkilerle Tedavisi
S - T - U - Ü - V Harfiyle Hastalıklar Şifalı Bitkilerle Tedavisi
Bagirsak Tikanmasi Bagirsak Donmesi
Bağırsak Hastalıkları: Bağırsak Tıkanması
İnce Bağırsak Tıkanması Hastalığı
Bağırsak içeriğinin bağırsak kanalında ilerlemesinin tam ve kalıcı olarak engellenmesine bağırsak tıkanması denir.
Bağırsak tıkanması, dışlanın bağırsak kanalında ilerlemesinin tam ve kalıcı olarak engellenmesiyle ortaya çıkan bir hastalık tablosudur. Sonuçlan çok ağır olabilen, erken ve doğru tanı ile zamanında tedavi edilmediğinde ölümle sonuçlanabilen bir hastalıktır.
Değişik bağırsak tıkanması tabloları arasında, oluşma biçimi ve hastalığın gelişme hızına göre farklılıklar görülür.
Bağırsak tıkanmaları mekanik ve dinamik tıkanma olarak ikiye ayrılır. Mekanik tıkanmanın da kendi içinde akut
ve subakut biçimleri olabilir. Basit bağırsak tıkanması olarak da bilinen mekanik tıkanmanın (mekanik ileus) gidişi subakut olabilir. Bu tabloda bağırsak geçişi engellendiği halde bağırsak kan dolaşımı normaldir. Mekanik tıkanmanın öteki türünde ise boğulan bağırsak parçası geçişi engelleyerek kangrene kadar gidebilen kan akımı bozuklukları yapar ve çok ağır bir tabloya neden olur. Aynı tablo bağırsak dönmesi (vol-vulus), bağırsak invajinasyonu ve boğulmuş fıtıklarda da gelişebilir.
Dinamik tıkanmanın (dinamik ) en sık görülen tipi, karın zan iltihaplarında ortaya çıkan paralitik ileustur. Bu durumda bağırsak duvarındaki sinir ağının felci sonucunda bağırsak kasları çalışamaz. Bu nedenle bağırsak içeriğinin ilerlemesi engellenir.
Mekanik Bağırsak Tıkanması
Bağırsak kanalı bağırsak dışı etkenler nedeniyle tıkanmıştır. Bağırsak duvarının dışında bulunan hastalık etkenleri bağırsak kanalına dıştan baskı yaparak bütünüyle tıkanmasına neden olur. Genellikle dölyatağı, yumurtalık ya da düzbağırsak (rektum) tümörleri bulun-duklan organın dışına taşarak bağırsak duvarlanna dayanıp baskı yapar ya da kann içi ameliyatlar sonrasında gelişen yapışıklıklar bağırsağa yavaş yavaş baskı yaparak kanalı kapatacak düzeye ulaşabilir. Bağırsak kanalında geçişi engelleyen hastalık bazen de bağırsak duvarında ortaya çıkar. En sık görülen nedeni bağırsak kanseridir. Aynca bağırsağın iyi huylu tümörleri, bağırsak veremi ve Crohn hastalığı da tıkanma nedeni olabilir. Son olarak, dışkı parçalarının sertleşmesi de nedenler arasında sayılmalıdır.
Çocuklarda görülen en önemli tıkanma nedenleri yumaklaşan bağırsak kurtlan, yabancı cisimler, sertleşmiş dışkı parçası (fekalom), bağırsak ile safrakesesi arasında oluşan bir fistülden bağırsağa düşen ve bazen bütün bağırsak kanalını tıkayacak kadar büyük olabilen safra taşlandır.
Bağırsak tam olarak tıkandığında o bölgeden gaz ve dışkı geçişi durur. Bunlar tıkanmanın gerisindeki bağırsak kıvrımlarında birikir. Bağırsak gerilir, genişler, içi sıvı ve gaz ile dolar. Biriken sıvı safra, pankreas ve bağırsak salgılarından oluşur. Ama sıvının en önemli bölümü tıkanma noktasının gerisindeki bağırsak bölümünün aşın gerilmesiyle artan kılcal damar geçirgenliği sonucunda sızan kandır. Bağırsağın bu bölümüne damarlardan sıvı sızması, dolaşımdaki kan miktarını azaltarak ölümcül bir şok tablosunun gelişimine neden olur. Aşın gerilmiş ve tıkanma bölgesine baskı yapan bağırsak kıvrımı delinirse, içinde biriken sıvı karın boşluğuna boşalır ve şok tablosuna kann zan iltihabı da eklenir.
Bağırsak Tıkanması Belirtileri
Tıkanma öncesinde, uzun süreli kabızlık ve ancak bağırsaklar boşaldıktan sonra dinen ağrı gibi belirtiler görülür. Tıkanmadan sonra şiddetli karın ağrıları başlar. Aralıklı ya da sürekli olan ağrının nedeni, bağırsak içeriğinin engeli aşabilmesi için tıkanma noktası gerisindeki bağırsak bölümünün şiddetli kasılmalarıdır. Hasta kolayca kusar. Kusma ile önceleri sindirilmiş besinler, daha sonra ise acı ve san-yeşil safra sıvısı çıkarılır. Bağırsak artık bütünüyle tıkalıdır. Engeli ne bağırsak içeriği, ne de gaz aşabilmektedir. Tıkanma gerisindeki bağırsak kıvrımları, gaz ve sıvı birikimi sonucu genişler. Hastanın karnı gergindir. Gerginlik karna genel olarak yayılmışsa, tıkanma sigmoit kolonda (kalınbağırsağın "S" biçiminde kıvrım yapan bölümü) ve düzbağırsaktadır (rektum).
Bağırsak Tıkanması Tedavisi, Tanı ve Tedavi
Bağırsak tıkanması tanısı, tıkanmanın gerçek nedenini bulmaktan daha kolaydır. Bazı olgularda geçirilmiş bir karın ameliyatının keşi izi, tıkanma nedeni olabilecek ameliyat sonrası karın içi yapışıklıkları düşündürebilir. Tanı açısından en önemli belirtiler hastanın kesinlikle gaz ve dışkı çıkaramamasıdır. Ayrıca makattan ve koltukaltından yapılan ateş ölçümleri arasındaki ısı farkının değerlendirilmesi tanıda yol göstericidir. Ateş makattan ölçüldüğünde yüksek, koltuk altında ise normal değerlere yakındır. Durumun önemi nedeniyle, hasta en kısa sürede hastaneye gönderilmelidir. Hastanede hemen hastanın şok tablosu ve sıvı yitimine yönelik tedavisine başlanır ve çekilen filmler ile tıkanma yeri ve özellikleri saptanır. Ama bazı olgularda çekilen filmler çok yararlı olmaz, yalnızca tıkanma belirtileri saptanabilir. Bu olgularda tıkanmanın niteliği ancak cerrahi girişim sırasında anlaşılabilir. Ameliyat kararı öncesinde, tıkanma nedeninin bir fekalom (taşlaşmış dışkı parçası) olmadığından emin olmak gerekir. Fekalomlar genellikle bağırsak tembelliği (atonik bağırsak) olan kimselerde görülür. Makattan uygulanan bir boşaltıcı ilaç ya da lavman ile bağırsaklar boşaltılarak bu hastalar rahatlatılabilir. Bu durum dışında hastayı kurtarmak için yapılacak tek işlem ameliyattır. Ameliyat yöntemi tıkanmayı oluşturan etkenin tipi, yerleşimi ve yapısına göre belirlenir.
Bağırsak Dönmesi (Bağırsak Volvulusu)
Bağırsak dönmesi bir bağırsak bölümünün kendi bağırsak askısıyla birlikte ekseni etrafında dönmesiyle oluşur. Karın zarının bir kıvrımı olan bağırsak askısı bağırsağın belirli bölümlerinden karın boşluğunun arka duvarına uzanır. Karın zannın iki yaprakçığının birbiri üzerine kaynaşması ile oluşmuştur. İki yaprak-çığın arasında bağırsağı besleyen damarlar bulunur. Kolayca anlaşılacağı gibi, dönme bölgesindeki bağırsak kıvrımlarında kan akımı engellenir, hücre ölümü başlar ve kangrene kadar gidebilen olaylar gelişir. Böylece, kan akımının engellenmesi ile bağırsak tıkanması aynı zamanda gerçekleşir.
Bağırsak dönmesi hızlı gidişli bir hastalıktır. Erken tanı ile zamanında cerrahi girişim yapılmazsa hasta dolaşım yetmezliğinden yitirilebilir.
Bağırsak Dönmesi Nedenleri
En önemli neden, bir bağırsak bölümünün olağandışı hareketliliğidir. Bu hareketlilik, ilgili bağırsak bölümünün askısının normalden uzun olmasından ya da bağırsak askısı olmaması gereken bağırsak bölümlerinde de askı bulunmasından kaynaklanır. Öteki hastalık nedenleri arasında, geçirilmiş ameliyatlar sonucu oluşan karın içi yapışıklıklar, bağırsak tümörleri ya da bağırsak askısının kronik bir iltihap sonucu çekilmesiyle iki bağırsak kıvrımının birbirine yaklaşması ve bu kıvrımların zaman içinde dönmesiyle gelişen tıkanmalar sayılabilir. Bağırsak dönmesinin bu son biçimi daha çok sigmoit kolonda görülür. Bağırsak dönmesinin en yaygın nedeni, sığamsı bağırsak hareketlerinin artmasıdır (hiperperistaltizm). Hareket artışı ishallerde ya da ağır yemeklerden sonra görülebilir.
Bağırsak İnvajinasyonu Nedir
Bağırsak invajinasyonu, bir bağırsak bölümünün, hemen yanındaki bir başka bağırsak parçasının içine girmesidir. Olay öne ya da arkaya doğru gelişebilir. İnvajinasyon bölgesinde birbirinin içine girmiş üç yuvarlak yapı görülür. Bu oluşumlar dıştan içe doğru invajine eden silindir, orta silindir ve iç silindir adlarını alırlar. învajinasyonda baş, kılıf ve yaka bölümleri bulunur. Baş iç silindirin dış bölümüdür ve katlanarak orta silindir boyunca devam eder. Orta silindirin dışa doğru devam edecek biçimde katlandığı yere invajinasyonun yakası denir. Dış silindirin yakadan, baş bölümü ile birleştiği noktaya kadar olan bölümüne ise invajinasyon kılıfı denir. İnvajine olan bağırsak bölümünün bağırsak askısı iç silindirle orta silindir arasında kalır. İnvajinasyon katları arasında kalan damarlar, yaka bölümünde baskıya uğrar. İnvajine olan bölümde dolaşım bozulmuştur. İlk aşamada toplardamarlar baskıdan etkilenir. Bunun sonucunda toplardamarlarda kan akımı yavaşlar ve pıhtılaşma oluşumu kolaylaşır. İnvajine olan bölüm mo-rarır ve yeterli kan alamadığından renk değişimine uğrar. Kanama ve kan çökeltileri görülür. Daha sonra baskı atardamar dolaşımını da engeller. Doku ölümünün başlaması sonucunda invajine olan parça, bağırsağın öteki bölümünden kopar. Olay bu aşamadan sonra iki yönde gelişebilir. Yaka bölümünde delinmeyi önlemek amacıyla yapışıklıklar gelişmişse invajine olan bağırsak parçası hiçbir zarara yol açmadan ortadan kaybolabilir. Ama çoğunlukla invajine olan bölümde gelişen kangren, bağırsak duvarını delerek ağır bir karın zan iltihabına yol açar. Yaşamsal tehlike doğuran bu yaygın enfeksiyon durumunda hastayı korumak için hemen girişimde bulunulmalıdır.
Bağırsak İnvajinasyonu Belirtileri
Hastalığın başlangıç belirtileri birincil ya da ikincil tablolarda birbirinden farklı bir seyir gösterir. Ama her iki olayda da hastalık oldukça ciddi gidişlidir; erken tanı ve acil tedavi gerekir. Genişleyen parçanın içine giren bağırsak bölümü çok ender olarak kendiliğinden geri çıkıp iyileşebilir. Birincil invajinasyon, küçük hastalarda aniden ortaya çıkar. Şiddetli karın' ağrısı, inatçı kusma, karında gerginlik en önemli belirtilerdir. Hasta elini karnına koyunca genellikle sınırlan kesin olarak belli olan, çok ağrılı ve uzamış bir kütle duyumsar; bu kütle invajinasyonun kendisidir.
Bağırsak kanalında gaz ve dışkı geçişi tam olarak durmadan önce, tahriş olan bağırsak mukozasından salgılanan bol sümüksü salgıyla birlikte az miktarda kan çıkarılır. Bu kan invajinasyon bölgesinde kan dolaşımının bozulması sonucunda sızar.
Erişkinlerde ikincil invajinasyon görülür ve belirtileri asıl hastalığı bastırarak bağırsağın bir bölümünü tıkar. İnvajinasyon erişkinlerde birden bire ortaya çıkmaz; daha önce birçok bağırsak rahatsızlığı görülür. Ağnlar ve inatçı kabızlık dönemleri birbirini izler. Hastalık süreci başladıktan sonra, gidişi hızlanır. Hasta erken tedavi edilmezse gittikçe kötüleşir, sıvı yitimi artar, karın zan iltihabı başlar ve kısa sürede yaşamsal tehlike ortaya çıkar.
Bağırsak İnvajinasyonu Tedavisi
Hasta, bağırsak tıkanmasından kuşkulanıldığı anda hastaneye kaldırılmalıdır. Tanıya götürücü en işlevsel inceleme yöntemi karın filminin çekilmesidir. İlk olarak doğrudan karın filmi ile tıkanma bulgusu olup olmadığı kesinleştirilir. Tıkanma belirtisi bulunursa, baryum sülfat gibi bir kontrast madde ile lavman yapıldıktan sonra çekilen karın filmiyle kesin tanıya ulaşılır. Cerrahi girişime karar vermeden önce, tıbbi tedavinin denenmesi yararlıdır. Şoku önlemeye yönelik genel tedavi önlemleri ile invajinasyonu çözmeyi amaçlayan boşaltıcı lavman uygulaması başlıca tıbbi tedavi yöntemleridir. Tıbbi tedavinin basan oranı tanının erken konmasına bağlıdır. Tanının gecikmesi durumunda cerrahi girişime başvurulur. Ameliyatta kann duvarı orta hattan açılarak karın boşluğuna girilir, invajinasyonun yerleştiği bağırsak bölümü bulunur ve sıkışan bağırsak parçası yumuşak hareketlerle dışarı çıkartılmaya çalışılır. Ama ilk hastalık belirtileri görüldükten sonra çok zaman yitirilmişse, invajinasyonu düzeltme girişimi başarısız kalır ve hastalıklı bağırsak bölümü kesilerek çıkartılır; iki yanda açık kalan bağırsak uçlan birbiriyle dikilerek ağızlaştırır ve devamlılıklar sağlanır (enteroenterostomi).
Mide, bağırsaklar ve sindirim bezlerinin 24 saatlik toplam salgı miktarı ne kadardır?
24 saatte sindirim kanalından salgılanan sıvı 8-9 İt kadardır. Bunun 1.500 cm3'ü tükürük, 2.500-3.000 cm3'ü mide salgısı, 500-800 cm3'ü safra, 500 cm3'ü pankreas salgısı ve 3.000 cm3'ü bağırsak salgılandır.
Su ve tuz yitimi nasıl gerçekleşir?
Su-tuz yitimi iki biçimde gelişir. Birinci durumda bağırsak kanalı salgılarında bulunan su ve elektrolitlerin (sodyum, potasyum, klorür vb) geri emiliminin bozulması sonucunda su ve elektrolit yitimi ortaya çıkar. İkinci durumda ise bağırsak duvarının anatomik yapısı ve işlevlerinin bozulması sonucunda damar yatağından bağırsağa geçirgenliğin artmasından kaynaklanır.
Hangi elektrolitler yitirilir?
Genellikle en çok yitirilen elektrolitler sodyum, potasyum ve klorürdür.
Zehirlenme tipi olaylar nasıl ortaya çıkar?
Zehirlenmeler özellikle karın zan düzeyinde bakteri toksinlerinin geri emilimine bağlı olarak ortaya çıkar. Zehirli maddeler bağırsak kıvrımlarının artan geçirgenliği sonucunda yoğun olarak emilir.
"Suboklüsiv" tıkanma tablosu nedir?
"Suboklüsiv" tablo, gaz ve sıvıların geçebildiği, ama katı maddelerin geçemediği tam olmayan bağırsak tıkanmasıdır. Mekanik bağırsak tıkanmalarında bu durumun hemen ardından tam tıkanma gelişir.
Belirtileri nelerdir?
Değişik özellikler gösterebilen nöbetleri sırasında bazen yalnız gazların geçişine olanak tanıyan açılmalar görülebilir.
Bağırsak tıkanması tanısına hangi inceleme yöntemleri yardımcı olur?
Bağırsak tıkanmasında tanıya götürücü en önemli inceleme kamın, doğrudan ve ayakta ön-arka düzlemde yatarak sağ ve sol yan filmlerinin çekilmesidir.
Hangi kan tahlilleri istenir ve anlamları nedir?
En yararlı kan tahlilleri şunlardır: Kanın yoğunluğunu gösteren hematokrit değeri, kanda sodyum, potasyum ve klor değerlerindeki değişiklikleri gösteren plazma elektrolit ölçümleri, kanda bikarbonat ölçümü.
İnce Bağırsak Tıkanması Hastalığı
Bağırsak içeriğinin bağırsak kanalında ilerlemesinin tam ve kalıcı olarak engellenmesine bağırsak tıkanması denir.
Bağırsak tıkanması, dışlanın bağırsak kanalında ilerlemesinin tam ve kalıcı olarak engellenmesiyle ortaya çıkan bir hastalık tablosudur. Sonuçlan çok ağır olabilen, erken ve doğru tanı ile zamanında tedavi edilmediğinde ölümle sonuçlanabilen bir hastalıktır.
Değişik bağırsak tıkanması tabloları arasında, oluşma biçimi ve hastalığın gelişme hızına göre farklılıklar görülür.
Bağırsak tıkanmaları mekanik ve dinamik tıkanma olarak ikiye ayrılır. Mekanik tıkanmanın da kendi içinde akut
ve subakut biçimleri olabilir. Basit bağırsak tıkanması olarak da bilinen mekanik tıkanmanın (mekanik ileus) gidişi subakut olabilir. Bu tabloda bağırsak geçişi engellendiği halde bağırsak kan dolaşımı normaldir. Mekanik tıkanmanın öteki türünde ise boğulan bağırsak parçası geçişi engelleyerek kangrene kadar gidebilen kan akımı bozuklukları yapar ve çok ağır bir tabloya neden olur. Aynı tablo bağırsak dönmesi (vol-vulus), bağırsak invajinasyonu ve boğulmuş fıtıklarda da gelişebilir.
Dinamik tıkanmanın (dinamik ) en sık görülen tipi, karın zan iltihaplarında ortaya çıkan paralitik ileustur. Bu durumda bağırsak duvarındaki sinir ağının felci sonucunda bağırsak kasları çalışamaz. Bu nedenle bağırsak içeriğinin ilerlemesi engellenir.
Mekanik Bağırsak Tıkanması
Bağırsak kanalı bağırsak dışı etkenler nedeniyle tıkanmıştır. Bağırsak duvarının dışında bulunan hastalık etkenleri bağırsak kanalına dıştan baskı yaparak bütünüyle tıkanmasına neden olur. Genellikle dölyatağı, yumurtalık ya da düzbağırsak (rektum) tümörleri bulun-duklan organın dışına taşarak bağırsak duvarlanna dayanıp baskı yapar ya da kann içi ameliyatlar sonrasında gelişen yapışıklıklar bağırsağa yavaş yavaş baskı yaparak kanalı kapatacak düzeye ulaşabilir. Bağırsak kanalında geçişi engelleyen hastalık bazen de bağırsak duvarında ortaya çıkar. En sık görülen nedeni bağırsak kanseridir. Aynca bağırsağın iyi huylu tümörleri, bağırsak veremi ve Crohn hastalığı da tıkanma nedeni olabilir. Son olarak, dışkı parçalarının sertleşmesi de nedenler arasında sayılmalıdır.
Çocuklarda görülen en önemli tıkanma nedenleri yumaklaşan bağırsak kurtlan, yabancı cisimler, sertleşmiş dışkı parçası (fekalom), bağırsak ile safrakesesi arasında oluşan bir fistülden bağırsağa düşen ve bazen bütün bağırsak kanalını tıkayacak kadar büyük olabilen safra taşlandır.
Bağırsak tam olarak tıkandığında o bölgeden gaz ve dışkı geçişi durur. Bunlar tıkanmanın gerisindeki bağırsak kıvrımlarında birikir. Bağırsak gerilir, genişler, içi sıvı ve gaz ile dolar. Biriken sıvı safra, pankreas ve bağırsak salgılarından oluşur. Ama sıvının en önemli bölümü tıkanma noktasının gerisindeki bağırsak bölümünün aşın gerilmesiyle artan kılcal damar geçirgenliği sonucunda sızan kandır. Bağırsağın bu bölümüne damarlardan sıvı sızması, dolaşımdaki kan miktarını azaltarak ölümcül bir şok tablosunun gelişimine neden olur. Aşın gerilmiş ve tıkanma bölgesine baskı yapan bağırsak kıvrımı delinirse, içinde biriken sıvı karın boşluğuna boşalır ve şok tablosuna kann zan iltihabı da eklenir.
Bağırsak Tıkanması Belirtileri
Tıkanma öncesinde, uzun süreli kabızlık ve ancak bağırsaklar boşaldıktan sonra dinen ağrı gibi belirtiler görülür. Tıkanmadan sonra şiddetli karın ağrıları başlar. Aralıklı ya da sürekli olan ağrının nedeni, bağırsak içeriğinin engeli aşabilmesi için tıkanma noktası gerisindeki bağırsak bölümünün şiddetli kasılmalarıdır. Hasta kolayca kusar. Kusma ile önceleri sindirilmiş besinler, daha sonra ise acı ve san-yeşil safra sıvısı çıkarılır. Bağırsak artık bütünüyle tıkalıdır. Engeli ne bağırsak içeriği, ne de gaz aşabilmektedir. Tıkanma gerisindeki bağırsak kıvrımları, gaz ve sıvı birikimi sonucu genişler. Hastanın karnı gergindir. Gerginlik karna genel olarak yayılmışsa, tıkanma sigmoit kolonda (kalınbağırsağın "S" biçiminde kıvrım yapan bölümü) ve düzbağırsaktadır (rektum).
Bağırsak Tıkanması Tedavisi, Tanı ve Tedavi
Bağırsak tıkanması tanısı, tıkanmanın gerçek nedenini bulmaktan daha kolaydır. Bazı olgularda geçirilmiş bir karın ameliyatının keşi izi, tıkanma nedeni olabilecek ameliyat sonrası karın içi yapışıklıkları düşündürebilir. Tanı açısından en önemli belirtiler hastanın kesinlikle gaz ve dışkı çıkaramamasıdır. Ayrıca makattan ve koltukaltından yapılan ateş ölçümleri arasındaki ısı farkının değerlendirilmesi tanıda yol göstericidir. Ateş makattan ölçüldüğünde yüksek, koltuk altında ise normal değerlere yakındır. Durumun önemi nedeniyle, hasta en kısa sürede hastaneye gönderilmelidir. Hastanede hemen hastanın şok tablosu ve sıvı yitimine yönelik tedavisine başlanır ve çekilen filmler ile tıkanma yeri ve özellikleri saptanır. Ama bazı olgularda çekilen filmler çok yararlı olmaz, yalnızca tıkanma belirtileri saptanabilir. Bu olgularda tıkanmanın niteliği ancak cerrahi girişim sırasında anlaşılabilir. Ameliyat kararı öncesinde, tıkanma nedeninin bir fekalom (taşlaşmış dışkı parçası) olmadığından emin olmak gerekir. Fekalomlar genellikle bağırsak tembelliği (atonik bağırsak) olan kimselerde görülür. Makattan uygulanan bir boşaltıcı ilaç ya da lavman ile bağırsaklar boşaltılarak bu hastalar rahatlatılabilir. Bu durum dışında hastayı kurtarmak için yapılacak tek işlem ameliyattır. Ameliyat yöntemi tıkanmayı oluşturan etkenin tipi, yerleşimi ve yapısına göre belirlenir.
Bağırsak Dönmesi (Bağırsak Volvulusu)
Bağırsak dönmesi bir bağırsak bölümünün kendi bağırsak askısıyla birlikte ekseni etrafında dönmesiyle oluşur. Karın zarının bir kıvrımı olan bağırsak askısı bağırsağın belirli bölümlerinden karın boşluğunun arka duvarına uzanır. Karın zannın iki yaprakçığının birbiri üzerine kaynaşması ile oluşmuştur. İki yaprak-çığın arasında bağırsağı besleyen damarlar bulunur. Kolayca anlaşılacağı gibi, dönme bölgesindeki bağırsak kıvrımlarında kan akımı engellenir, hücre ölümü başlar ve kangrene kadar gidebilen olaylar gelişir. Böylece, kan akımının engellenmesi ile bağırsak tıkanması aynı zamanda gerçekleşir.
Bağırsak dönmesi hızlı gidişli bir hastalıktır. Erken tanı ile zamanında cerrahi girişim yapılmazsa hasta dolaşım yetmezliğinden yitirilebilir.
Bağırsak Dönmesi Nedenleri
En önemli neden, bir bağırsak bölümünün olağandışı hareketliliğidir. Bu hareketlilik, ilgili bağırsak bölümünün askısının normalden uzun olmasından ya da bağırsak askısı olmaması gereken bağırsak bölümlerinde de askı bulunmasından kaynaklanır. Öteki hastalık nedenleri arasında, geçirilmiş ameliyatlar sonucu oluşan karın içi yapışıklıklar, bağırsak tümörleri ya da bağırsak askısının kronik bir iltihap sonucu çekilmesiyle iki bağırsak kıvrımının birbirine yaklaşması ve bu kıvrımların zaman içinde dönmesiyle gelişen tıkanmalar sayılabilir. Bağırsak dönmesinin bu son biçimi daha çok sigmoit kolonda görülür. Bağırsak dönmesinin en yaygın nedeni, sığamsı bağırsak hareketlerinin artmasıdır (hiperperistaltizm). Hareket artışı ishallerde ya da ağır yemeklerden sonra görülebilir.
Bağırsak İnvajinasyonu Nedir
Bağırsak invajinasyonu, bir bağırsak bölümünün, hemen yanındaki bir başka bağırsak parçasının içine girmesidir. Olay öne ya da arkaya doğru gelişebilir. İnvajinasyon bölgesinde birbirinin içine girmiş üç yuvarlak yapı görülür. Bu oluşumlar dıştan içe doğru invajine eden silindir, orta silindir ve iç silindir adlarını alırlar. învajinasyonda baş, kılıf ve yaka bölümleri bulunur. Baş iç silindirin dış bölümüdür ve katlanarak orta silindir boyunca devam eder. Orta silindirin dışa doğru devam edecek biçimde katlandığı yere invajinasyonun yakası denir. Dış silindirin yakadan, baş bölümü ile birleştiği noktaya kadar olan bölümüne ise invajinasyon kılıfı denir. İnvajine olan bağırsak bölümünün bağırsak askısı iç silindirle orta silindir arasında kalır. İnvajinasyon katları arasında kalan damarlar, yaka bölümünde baskıya uğrar. İnvajine olan bölümde dolaşım bozulmuştur. İlk aşamada toplardamarlar baskıdan etkilenir. Bunun sonucunda toplardamarlarda kan akımı yavaşlar ve pıhtılaşma oluşumu kolaylaşır. İnvajine olan bölüm mo-rarır ve yeterli kan alamadığından renk değişimine uğrar. Kanama ve kan çökeltileri görülür. Daha sonra baskı atardamar dolaşımını da engeller. Doku ölümünün başlaması sonucunda invajine olan parça, bağırsağın öteki bölümünden kopar. Olay bu aşamadan sonra iki yönde gelişebilir. Yaka bölümünde delinmeyi önlemek amacıyla yapışıklıklar gelişmişse invajine olan bağırsak parçası hiçbir zarara yol açmadan ortadan kaybolabilir. Ama çoğunlukla invajine olan bölümde gelişen kangren, bağırsak duvarını delerek ağır bir karın zan iltihabına yol açar. Yaşamsal tehlike doğuran bu yaygın enfeksiyon durumunda hastayı korumak için hemen girişimde bulunulmalıdır.
Bağırsak İnvajinasyonu Belirtileri
Hastalığın başlangıç belirtileri birincil ya da ikincil tablolarda birbirinden farklı bir seyir gösterir. Ama her iki olayda da hastalık oldukça ciddi gidişlidir; erken tanı ve acil tedavi gerekir. Genişleyen parçanın içine giren bağırsak bölümü çok ender olarak kendiliğinden geri çıkıp iyileşebilir. Birincil invajinasyon, küçük hastalarda aniden ortaya çıkar. Şiddetli karın' ağrısı, inatçı kusma, karında gerginlik en önemli belirtilerdir. Hasta elini karnına koyunca genellikle sınırlan kesin olarak belli olan, çok ağrılı ve uzamış bir kütle duyumsar; bu kütle invajinasyonun kendisidir.
Bağırsak kanalında gaz ve dışkı geçişi tam olarak durmadan önce, tahriş olan bağırsak mukozasından salgılanan bol sümüksü salgıyla birlikte az miktarda kan çıkarılır. Bu kan invajinasyon bölgesinde kan dolaşımının bozulması sonucunda sızar.
Erişkinlerde ikincil invajinasyon görülür ve belirtileri asıl hastalığı bastırarak bağırsağın bir bölümünü tıkar. İnvajinasyon erişkinlerde birden bire ortaya çıkmaz; daha önce birçok bağırsak rahatsızlığı görülür. Ağnlar ve inatçı kabızlık dönemleri birbirini izler. Hastalık süreci başladıktan sonra, gidişi hızlanır. Hasta erken tedavi edilmezse gittikçe kötüleşir, sıvı yitimi artar, karın zan iltihabı başlar ve kısa sürede yaşamsal tehlike ortaya çıkar.
Bağırsak İnvajinasyonu Tedavisi
Hasta, bağırsak tıkanmasından kuşkulanıldığı anda hastaneye kaldırılmalıdır. Tanıya götürücü en işlevsel inceleme yöntemi karın filminin çekilmesidir. İlk olarak doğrudan karın filmi ile tıkanma bulgusu olup olmadığı kesinleştirilir. Tıkanma belirtisi bulunursa, baryum sülfat gibi bir kontrast madde ile lavman yapıldıktan sonra çekilen karın filmiyle kesin tanıya ulaşılır. Cerrahi girişime karar vermeden önce, tıbbi tedavinin denenmesi yararlıdır. Şoku önlemeye yönelik genel tedavi önlemleri ile invajinasyonu çözmeyi amaçlayan boşaltıcı lavman uygulaması başlıca tıbbi tedavi yöntemleridir. Tıbbi tedavinin basan oranı tanının erken konmasına bağlıdır. Tanının gecikmesi durumunda cerrahi girişime başvurulur. Ameliyatta kann duvarı orta hattan açılarak karın boşluğuna girilir, invajinasyonun yerleştiği bağırsak bölümü bulunur ve sıkışan bağırsak parçası yumuşak hareketlerle dışarı çıkartılmaya çalışılır. Ama ilk hastalık belirtileri görüldükten sonra çok zaman yitirilmişse, invajinasyonu düzeltme girişimi başarısız kalır ve hastalıklı bağırsak bölümü kesilerek çıkartılır; iki yanda açık kalan bağırsak uçlan birbiriyle dikilerek ağızlaştırır ve devamlılıklar sağlanır (enteroenterostomi).
Mide, bağırsaklar ve sindirim bezlerinin 24 saatlik toplam salgı miktarı ne kadardır?
24 saatte sindirim kanalından salgılanan sıvı 8-9 İt kadardır. Bunun 1.500 cm3'ü tükürük, 2.500-3.000 cm3'ü mide salgısı, 500-800 cm3'ü safra, 500 cm3'ü pankreas salgısı ve 3.000 cm3'ü bağırsak salgılandır.
Su ve tuz yitimi nasıl gerçekleşir?
Su-tuz yitimi iki biçimde gelişir. Birinci durumda bağırsak kanalı salgılarında bulunan su ve elektrolitlerin (sodyum, potasyum, klorür vb) geri emiliminin bozulması sonucunda su ve elektrolit yitimi ortaya çıkar. İkinci durumda ise bağırsak duvarının anatomik yapısı ve işlevlerinin bozulması sonucunda damar yatağından bağırsağa geçirgenliğin artmasından kaynaklanır.
Hangi elektrolitler yitirilir?
Genellikle en çok yitirilen elektrolitler sodyum, potasyum ve klorürdür.
Zehirlenme tipi olaylar nasıl ortaya çıkar?
Zehirlenmeler özellikle karın zan düzeyinde bakteri toksinlerinin geri emilimine bağlı olarak ortaya çıkar. Zehirli maddeler bağırsak kıvrımlarının artan geçirgenliği sonucunda yoğun olarak emilir.
"Suboklüsiv" tıkanma tablosu nedir?
"Suboklüsiv" tablo, gaz ve sıvıların geçebildiği, ama katı maddelerin geçemediği tam olmayan bağırsak tıkanmasıdır. Mekanik bağırsak tıkanmalarında bu durumun hemen ardından tam tıkanma gelişir.
Belirtileri nelerdir?
Değişik özellikler gösterebilen nöbetleri sırasında bazen yalnız gazların geçişine olanak tanıyan açılmalar görülebilir.
Bağırsak tıkanması tanısına hangi inceleme yöntemleri yardımcı olur?
Bağırsak tıkanmasında tanıya götürücü en önemli inceleme kamın, doğrudan ve ayakta ön-arka düzlemde yatarak sağ ve sol yan filmlerinin çekilmesidir.
Hangi kan tahlilleri istenir ve anlamları nedir?
En yararlı kan tahlilleri şunlardır: Kanın yoğunluğunu gösteren hematokrit değeri, kanda sodyum, potasyum ve klor değerlerindeki değişiklikleri gösteren plazma elektrolit ölçümleri, kanda bikarbonat ölçümü.
Cocuklarda Bebeklerde Besin Alerjisi Urtiker
Besin Alerjisi, Çocuklarda Besin Alerjisi
Bebeklerde Besin Alerjisi
Hem çocuklarda, hem de erişkinlerde çok sık görülen bir sorundur. Tanısı genellikle güçtür, çünkü hastadan alınan bilgiler ve deneme beslenmeleri dışında veri yoktur.
Alerji, normal kişilerde herhangi bir rahatsızlığa yol açmayan bir ya da birkaç maddeye karşı aşırı duyarlılıktır. Alerji yapan maddeler solunum, ağız ya da enjeksiyon yoluyla vücuda girebilir. Böyle bir madde vücutta yabancı ve özümsenemez bir cisim olarak tanınır; bir başka deyişle antijen etkisi gösterir ve kendisine karşı antikor denen engelleyici ya da etkisizleştiriri maddelerin oluşumunu uyarır. Antikorun antijenle birleşmesiyle alerjik tepki başlar. Alerjik tepkiye neden olabilen maddeler arasında çiçek tozları, ev tozları, kozmetik ürünler, evde beslenen hayvanların kılları, değişik fiziksel etkenler, bitkisel maddeler, ilaçlar, aşılar ve çeşitli besinler sayılabilir. Besin alerjisine yol açan maddeler besinlerde bulunan proteinlerdir; bazı besinlerin çok az protein içermesi de bu gerçeği değiştirmez. Yatkınlığı olan kişilerde alerjinin ortaya çıkması için çok küçük miktarda protein bile yeterlidir. Ama bu proteinlerin bağırsaklardan kimyasal bütünlük içinde, yani normal sindirim süreçlerinde parçalanmadan emilmiş olmaları gerekir.
Besin Alerjisi Görülme Sıklığı
Besin allerjisi bebeklik çağında daha sık görülür; yıllar geçtikçe azalır. Bunun çeşitli nedenleri vardır. Bebeğin sindirim sisteminin tam gelişmemiş olması, günde birkaç öğün alerji yapma olasılığı yüksek tek bir besinle (süt) beslenmesi, alerji yapan besinle erken ve sürekli karşılaşması başlıca nedenlerdir.
Besin alerjisinin görülme sıklığı konusunda kesin bir şey söylemek zordur. Kuşkusuz erişkinlerde görece seyrek ortaya çıktığı ve alerjik hastalıkların küçük bir bölümünü oluşturduğu söylenebilir. Ama konserve yiyeceklerin yaygınlaşması ve gıda sanayisi tekniklerinin gelişmesiyle besin alerjisinin gittikçe daha çok görüldüğü yaygın bir görüştür.
Bütün besinler alerji yapabilir, ama bazılarının alerjik tepkiye yol açma olasılığı daha yüksektir. Hayvansal besinler arasında en sık süt ve yumurta alerji yapar; etler daha çok pişirilerek tüketildiğinden alerjiye seyrek olarak yol açar. Bitkisel kökenli besinler arasında ise en çok çilek, ceviz, çikolata ve tahıllar antijen özelliği kazanır. Bununla birlikte bilinen bütün besinlerin alerji yapabildiği kesinlikle unutulmamalıdır.
Bir besinin alerji yapıp yapmaması bir ölçüde tüketilmeden önce geçtiği işlemlere bağlıdır. Pişirilme genellikle alerjik etkiyi azaltır ya da yok eder. Sütün içerdiği albüminin alınması alerji yapma olasılığının azalmasına yol açar. Örneğin peynirlere karşı alerji çok seyrek görülür, çünkü peynirin üretim sürecinde sütteki albümin (laktalbümin) genellikle ayrılmaktadır. Az sayıdaki peynir alerjisi olguları yumurta, un, nişasta koku ve tat vericiler, küf gibi süt dışı maddelere bağlıdır. Sanayide kullanılan koruyucu maddeler de besinlerin alerji yapma özelliklerini değiştirebilir.
Besinlerin çoğu bir antijenler mozaiği gibi düşünülebilir. Örneğin yumurtadaki albümin görece basit yapılı bir besin olmasına karşın beş ayrı antijen içerir. Karmaşık yapılı besinlerde bu bileşenlerin sayısı çok daha fazladır.
Doğal bileşenlerin yanı sıra besinlere bulaşmış maddeler de antijen etkisi gösterebilir. "Bulaşma ürünü" denen bu maddeler besin olmadıkları halde besin alerjisi yapabilir. Bu yabancı maddeler besinlere kaza ya da rastlantıyla bulaşabilir. Örneğin süt hayvanlarında meme iltihabını (mastit) tedavi etmek ya da önlemek amacıyla kullanılan antibiyotikler (özellikle penisilin) inek sütüne geçebilir. Emziren kadınların aldıkları ilaçlar da sütlerine geçebilir. Bu yolla süte geçen, ama sütün normal yapışma yabancı bulaşma ürünü maddeler sütçocuğunda alerji tepkimesine yol açabilir. Gerçekte bebekte anne sütüne karşı alerji gelişmesinin tek yolu budur.
Besinlere yabancı madde bulaşmasının bir aracı da üretim teknolojisidir. Besinlerin bozulmasını önlemek amacıyla çok yaygın olarak kullanılan şahsilik ve antiseptik maddelerle gene gıda sanayisinde çok kullanılan renklendiriciler besin alerjisine yol açabilen yabancı maddelerdir.
Besinlere sık sık bulaşan bir madde de nikeldir. Nikel özellikle baklagillere ve çileğe, ayrıca ekmeğe, etlere ve balığa bulaşabilir. Mutfak tuzunda ve margarinlerde de bulunur. Besinlerin paslanmaz çelik tencerede pişirilmesi oksalik asit (ıspanak, ravent), malik asit (elma) ve sitrik asit (özellikle turunçgiller) içermeleri durumunda nikel yoğunluğunu önemli ölçüde artırır. Bu yiyeceklerin yenmesi (5,6 mgr nikel=25 mgr nikel sülfat) gecikmiş bir aşın duyarlılığa bağlı bir egzamayı, ama aynı zamanda ürtiker ya da kızarıklığı da yeniden başlatabilir.
Besinleri korumak, renklendirmek gibi bazı belirli amaçlara yönelik olmak koşuluyla gıda sanayisinde kullanılmasına izin verilen katkı maddeleri vardır. Ama bunlar ülkelere göre yüzde 0,03 ile yüzde 0,15 arasında değişen oranlarda istenmeyen yan etkilere yol açmaktadır.
Yalancı Besin Alerjileri
Alerji yapan besinle vücudun buna karşı ürettiği antikor arasındaki tepkimenin neden olduğu gerçek besin alerjisinde vücutta bazı maddeler açığa çıkar. Bunlardan özellikle histamin alerjiyle ilgili belirti ve bozukluklardan sorumlu olan önemli bir maddedir. Ama kendi yapısında çok miktarda histamin bulunan ya da sindirildiğinde alerjik bir mekanizmadan bağımsız olarak vücutta histamin salgısını uyaran birçok besin de vardır.
Bu besinlerin başlıcaları şunlardır:
• Yumurta akı çok etkili bir histamin serbestleştiricidir.
• Kabuklu deniz hayvanları (karides ve daha az olmak üzere yengeçler), çilek, domates, çikolata, balık ve domuz eti de benzer bir etki yapar.
• Ananas ve papaya gibi bazı tropik meyveler histamin serbestleştirici maddeler içerir.
• Bakla, bezelye, fasulye gibi bazı sebzeler, tahıllar, ceviz, yerfıstığı gibi çeşitli besinler histamin serbestleştirici bir madde olan lesitin içerir.
Bütün bunlardan başka protein yapısında olmayan bazı besinler de böyle etki gösterebilir.
Ayrıca alkolün iyi bilinen damar genişletici etkisiyle histamin serbestleştirici etkisinin birlikte görüldüğü unutulmamalıdır.
• Histamin açısından zengin besinler –
Aşın histamin yüklenmesi doğal olarak histamin açısından zengin ya da mayalanmayla sonradan zenginleşmiş besinlerin alınmasından kaynaklanır. Etteki histamin miktarının hayvanın öldürülme anında arttığı bilinmektedir. Ruhsal gerginlik de adrenalin salgısını artırarak plazmada histamin düzeyini yükseltir. Histamin yüksek sıcaklıklara dayanıklıdır; yiyeceğin pişirilmesiyle ya da havası alınmış kapta ısıtılmasıyla yok olmaz. Lahana turşusu, salam, mayalı peynirler ve özellikle konserve olmak üzere balık gibi besinlerde bol histamin bulunur.
• Karbonhidratlar- Bazı bitkisel ürünlerde nişasta ve selüloz oranı yüksektir. Tahıllar, ekmek ve unlu besinler, tatlı ve şekerlemeler, ayrıca bezelye ve mercimek, fasulye gibi kuru sebzeler bunla-nn başında gelir. Selülozun tamamı, nişastanın ise bir bölümü çıkan kalınbağırsakta bulunan bakteriler tarafından parçalanır. Parçalanma ürünleri, gaz ve organik asitlerdir. Bunlar bağırsak florasında yoğun mayalanma yapan bakteriler tarafından büyük miktarlarda üreti-lirse sindirim sistemi mukozası zedelenebilir. Organik asitlerin varlığında aşı-n nişasta tüketilmesi mukozamn kolayca zedelenmesine yol açar. Mikropların etkisiyle kısır bir döngü oluşur. Mayalanmaya bağlı kalınbağırsak hastalıklan belirtilerine kaşıntı ve ürtiker gibi histamine bağlı belirtiler de eklenir. Gerçekten de yapılan birçok araştırma çeşitli bağırsak bakterilerinin histamin bireşimlediğini göstermiştir.
• Benzoat dokunması- Benzoat özellikle meyvelerde bulunan doğal bir maddedir. Üzüm, ahududu, dut ve ya-banmersini bol miktarda benzoat içerir. Besinlerin bozulmasını önlemek amacıyla gıda sanayisinde de kullanılan bu madde nüfusun yüzde 10'undan çoğunda alerjik tepkilere neden olabilir.
• Sodyum nitrat dokunması- Sodyum nitrat güçlü bir mikrop öldürücü ve oksitlenme önleyicidir. Jambon, salam, salamura peynir, işlenmiş ringa balığı gibi çeşitli ürünlerde kullanılır. Sodyum nitrata tepkiyi ölçmek için 20 mgr sodyum nitrat verilerek yapılan test sonuçlanna göre bu madde insanların yüzde 5'ten biraz fazlasına dokunur; damar kaynaklı baş ağnlan, bağırsak bozukluktan ve ürtiker nöbetleri yapar.
• Alkol dokunması- Yalancı besin alerjisi olgularının yüzde 38'inde aşın alkol tüketimi saptanmıştır. Bu olgularda alkol çeşitli etkilerine bağlı olarak kolaylaştırıcı bir rol oynar. Örneğin damarları genişleterek besinlerin sindirim sistemi mukozasından hızla geçmesini sağlar. Ayrıca alkolden elde edilen asetaldehit güçlü bir histamin serbestleştiricidir. Şarap ve hafif alkollü öbür içkilerin dokunma olasılığı daha düşüktür. Vücudun alkolü kaldıramaması durumunda çarpıntı, kalp atışlarında hızlanma, kaslarda güçsüzlük, baş ağnsı, ayrıca astım ve nezle gibi solunum sistemiyle, ilgili belirtiler ortaya çıkar. Çok seyrek olarak gerçek alerji de görülebilir. Bunda asetaldehidin histamin serbestleştirici etkisi belirleyici görünmektedir. Bazı beyaz ve kırmızı şarapların çok miktarda histamin içermesi histamine aşırı tepki gösteren kişilerdeki belirtileri açıklayabilir. Üzümde çok miktarda bulunan benzoat burun çevresi sinüslerinde polip olan ve aspirin alamayan astımlı hastalarda nezle ve astım nöbeti başlatabilir. Ayrıca bazı astım hastalan şaraplarda koruyucu madde olarak çok kullanılan kükürt dioksiti kaldıramama belirtileri gösterebilir.
Besin Alerjisi Belirtileri
Besin alerjisinin belirtileri öbür alerji biçimlerinde görülenlerden pek farklı değildir. Bu belirtiler sindirim, solunum, deri, kalp-dolaşım, boşaltım, üreme, eklem ve sinir sistemleriyle ilgilidir. Belli bir yiyeceğe karşı alerjik yanıt hemen ya da gecikmeli olarak ortaya çıkabilir. Aynı kişide iki yanıt tipi de görülebilir, ama bunlar farklı antijenlere karşıdır. Ayrıca aynı antijen bir hastada erken yanıta, bir başkasında ise gecikmeli yanıta yol açabilir. Besin alerjisi solunum sistemi düzeyinde astım ya da burun mukozası iltihabı (nezle) belirtileriyle ortaya çıkabilir. Sindirim sisteminde mide-bağırsak iltihabı, ağız içi iltihabı, bulantı, kusma, karın ağrıları, ishal, kalınbağırsak iltihabı belirtileri verebilir. Deride kaşıntı, ürtiker, purpura ve anjiyonörotik ödem biçiminde ortaya çıkabilir. Sinir sistemiyle ilgili olarak baş dönmesi ya da baş ağrısı nöbetleri yapabilir. Boşaltım sisteminde kan işeme (hematuri), dış cinsel organlarda kaşıntı ve eklem sisteminde çeşitli eklemlerde ağrı biçiminde görülebilir. Ama bütün belirtilere karşın hastalığın alerjik kökenini kanıtlamak çok güç olabilir. Bunaltı, huzursuzluk, saplantı gibi bazı ruhsal etkenler gizli alerji belirtilerini ortaya çıkararak ya da güçlendirerek nöbeti başlatabilir.
Besin alerjisine bağlı belirtilerin çoğunlukla besinin her alınışında değil, yalnızca arada sırada ortaya çıktığını unutmamak gerekir. Bunun çeşitli nedenleri olabilir. Birincisi hastalığın oluşumu yalnızca bağışıklık sistemiyle ilgili olmayabilir, ama belirtileri alerjiye benzeyebilir. İkincisi, belirtiler ancak alerjik olaya bir ya da birkaç kolaylaştırıcı etkenin eklenmesiyle ortaya çıkabilir. Son bir olasılık da alerjen maddeyle her karşılaşıldığında göreli bir duyarsızlaşmanın gerçekleşmesi ve vücut yeniden yeterli antikor üretinceye değin klinik belirtileri başlatacak düzeyde antikor bulunmamasıdır.
Besin Alerjisi Tanısı Teşhis
Alerjik hastalıklarda belirtilerin değerlendirilmesi ve sorumlu etkenlerin saptanmasıyla doğru tanıya ulaşılabilmesi büyük ölçüde hastadan alınacak bilgilere bağlıdır.
Alerjinin tipik olarak bir aile özelliği biçiminde ortaya çıktığı kabul edilir, ama birçok başka hastalıktan farklı olarak kalıtımla nasıl aktarıldığı henüz aydınlatılmamıştır. Hatta alerji oluşumunda kalıtımın dışında çevre, yaşama alışkanlıkları, ruhsal koşullar gibi birçok başka etkenin de belirleyici olduğu bilinmektedir.
Gebelik dönemi bebekte alerji oluşumu açısından çok önemlidir. Gebelikte anne ile dölüt arasındaki ilişki nedeniyle annenin etkisi büyüktür. Daha çok alerji yapıcı maddelerle (süt ve yumurta) beslenen annenin dölyatağında bir duyarlılık gelişebilir. Son araştırmalara göre sigara dumanının alerjik tepkiye yol açan IgE grubu antikor oluşumunu uyancı etkisi dölütte de görülmektedir. Bu etki annenin içtiği günlük sigara sayısıyla orantılı olarak artmaktadır. Annenin doğumdan önceki alışkanlıklarıyla alerji arasında herhangi bir ilişki olabileceği uzun süre kabul edilmemiştir. Oysa günümüzde bu bilgilerin iyi değerlendirilmesi tanı açısından büyük önem taşımaktadır.
Değerlendirilmesi gereken önemli bir öğe de çocuğa verilen besinlerin türüdür. Bebekte en erken ortaya çıkan alerjinin inek sütüne bağlı olduğu artık kesinleşmiştir. Ayrıca inek sütü üzerinde en çok araştırma yapılan ve en iyi bilinen alerji nedenidir, çünkü bebeğin yalnızca inek sütüyle beslendiği dönemde alerjinin tanısı kolaydır. Alerjik duyarlılık genellikle yaşamın üçüncü yılına doğru kendiliğinden geçer. Bu durum özellikle üç yaşından sonra, alerjinin kesin kanıtlan olmadığında dikkate alınmalıdır.
Besinlerin içeriği başlı başına bir araştırma konusudur. Az miktarda, ama sürekli alman besinlerin bir kez büyük miktarda alınanlardan daha çok alerji yaptığı kanısı yaygınsa da, alınan besin miktarının önemi henüz tartışılmaktadır. Bazı besinler gerçek besin alerjisi belirtilerine yol açan maddeler açısından özellikle zengindir. Bunlar yendiğinde "yalancı alerji" olarak nitelenen durum ortaya çıkar ve besin miktarı arttıkça yalancı alerji etkisi de güçlenir. Bununla birlikte bazı besinlerin hem alerji, hem de yalancı alerji yapıcı etkileri vardır. Bir besinin alerji yapıp yapmayacağı aynı anda alman öbür yiyeceklere, ilaçlara ve fiziksel gerginliğe bağlıdır. Dolayısıyla da sorun çok karmaşıktır.
Besin Alerjisi Tedavisi
Besin alerjisinin tedavisi öbür alerjik hastalıkların tedavisinden farklı değildir. Tedavide bir yandan alerji yaptığı düşünülen etkenlerin elenmesine, buyandan da belirtilerin ortadan kaldırılmasına çalışılır.
• Beslenme tedavisi- Alerjinin beslenmeyle tedavisi, ilk bakışta kolay görünebilir. Hastaya dokunan besin ya da besinler saptandıktan sonra, bunları beslenmeden çıkarmak yeterlidir. Söz konusu besinlerin besleyici değerinin az ve fıstık, deniz ürünleri, çilek gibi görece olağandışı türler olması durumunda bu yöntem kolayca uygulanabilir.
Ama alerji yapan besinlerin besleyici değeri yüksekse ve bunlar her gün tüketilen temel besinlerin yapısında bulunuyorsa sorun daha karmaşıktır.
Beslenme tedavisinin başarısı çeşitli etkenlere bağlıdır. En önemli önlemlerden biri kuşkulu yiyecek ya da yiyeceklerin beslenme programından tümüyle çıkarılmasıdır, çünkü duyarlılığı hafif olan kişilerde çok küçük miktarlar bile bazen görünür olmayan hafif belirtilere yol açabilir; böylece duyarlılığın süresini uzatarak, besine uyum geliştirilmesini geciktirebilir.
Yumurta ve inek sütünün tümüyle kaldırılması güç olabilir. Oysa bunlar yerleşik beslenme alışkanlığının parçası olan bisküvi, tatlılar, karamela, dondurma gibi birçok besinde bulunur. Eleme yöntemine dayalı beslenme programlarıyla besin alerjisi deneyimli uzmanların denetiminde tehlikesizce tedavi edilebilir. Tedavi sırasında bazı beslenme yetersizlikleri ortaya çıkabilir, İshal, şiddetli sancı, kabızlık, gaz fazlalığı gibi bazı belirtiler görüldüğünde beslenmenin aşırı kısıtlanması ya da bu kısıtlamanın gerektiğinden uzun bir süre uygulanması böyle bir gelişmeye yol açabilir.
Ama bu tür bir kısıtlamanın tanıya götürücü incelemelerin yapılabilmesi için bazen zorunlu olduğu ve tedavi sırasında gelişen besin yetersizliğinin de genellikle fazlaca önemsendiği unutulmamalıdır.
Bir başka tehlike hastaya bir süre hiç verilmeyen bir besinin yeniden verildiğinde yaygnz ve ağır tepkilere yol açmasıdır. Böyle ağır tepkiler hastanın geçmişinde benzer olaylar bulunmaması durumunda da ortaya çıkabilir. Tepki besinin yeniden alınmasından sonraki birkaç dakika ile saat içinde görülebilir. Alerjik olduğu bilinen insanlar arasında görülme olasılığı da yüzde 5 kadardır. Ama alerjik tepkinin şiddetli olması, ayrıca hastadan alman bilgilere ve testlere dayanılarak önceden belirlenememesi nedeniyle, alerji yapan besinin uygun ortamlarda ve sıkı denetim altında yeniden verilmesi zorunludur.
Genel görüşe göre besin alerjisi çocuklarda bütünüyle iyileşme eğilimindedir. Bu nedenle hastanın geçmişinde çok şiddetli tepki görülmemişse alerji yapan besin her 6-12 ayda bir yeniden verilerek tedavi sürdürülebilir.
İyi gidişli olgularda belirtilerin şiddeti gittikçe azalır; alerjinin ortaya çıkması için gerekli besin miktarı ise gittikçe artar. Böylece yaklaşık 3-4 yaşlarında besine tam bir uyum gelişir. Olguların büyük bölümünde bu süreç gerçekleşir. Ama 8-10 yaşlarına ve hatta erişkinlik dönemine değin süren besin alerjileri de vardır.
• İlaç tedavisi- Bazen ilaç tedavisine geçilmesi zorunlu olur. Aşağıdaki durumlarda bu yola başvurulur:
- Beslenme açısından yerlerinin doldurulması güç çok sayıda besine karşı aşı-n duyarlılık gelişmesi.
- Hastanın önerilen beslenme rejimini kabul etmemesi.
- Alerji yapmayan besin ağırlıklı bir beslenme programı uygulanmasına karşın alerji belirtilerinin sürmesi.
- Hastalığın ağır olması ve hasta vücudunda deneme-araştırma yapılmasına olanak vermemesi.
- Alerji yapan besinin alınmasının önlenememesi.
Alerjik hastalıkların tedavisinde etkili birçok ilaç vardır. Ama bu ilaçlardan bazılarının yanlış kullanılması alerjiyi tedavi etmek yerine ağırlaştırabilir. Dolayısıyla seçilen ilacın tedavi edilmek istenen alerjiye uygun olması çok önemlidir.
Antihistaminikler ürtiker, alerjik nezle (rinit) ve ikinci kez karşılaşılan bir antijene karşı çok şiddetli alerji tepkilerinde (anafılaktik tepki) özellikle yararlıdır. Ama henüz tam bilinmeyen nedenlerle bu ilaçlar astım ve alerjik deri iltihabı (dermatit) gibi bazı alerjik hastalıklarda etkisiz kalabilir, hatta zararlı olabilir. Ağır alerjilerde yarar sağlar, ama ağır alerjilere bağlı acil durumlarda ilk ilaç olarak kullanılmaz, adrenalinin ardından verilebilirler. Antihistaminikler kaşıntıyı önlediğinden histaminin temel bir rol oynamadığı, temasa bağlı alerjik deri iltihaplarında yararlı olabilir. Sakinleştirici yan etkisi bazen sakıncalı olabilirse de bazı olgularda yarar sağlar. Antihistaminiklerin pomat ya da krem biçiminde sürülmesi çok zararlıdır, çünkü aşırı duyarlılık yapabilir; ışığa karşı duyarlılık gelişmesine ve özellikle hasta güneşe çıktığında yaygın alerji belirtilerinin görülmesine yol açabilir.
Egzama Nedir, Egzama Hakkında Bilgiler
Egzama deride kızarıklık ve içi sıvı dolu kabarcık biçimindeki belirtilerini anlatan bir kavramdır. Alerjide önemli olan biçimleri a) özellikle çocuklarda derinin belirli bölgelerinde kaşıntılı kızarıklık biçiminde görülen atopik dermatit ya da egzama; b) temas dermatiti ya da egzamasıdır. Atopik dermatit bebek 3-6 aylık olunca daha çok deri kıvrımlarında ve ağız çevresinde görülür, ama bütün vücuda da yayılabilir. Kural olarak 3 yaşına doğru iyileşirse de deri kuru ve ince kalabilir. Ergenlik çağında tümüyle ortadan kalkabilir ya da kötüleşebilir; bu durumda yakınmalar yıllarca sürer.
Genellikle deri belirtileri geriledikten sonra alerji astım, nezle gibi başka biçimlerde ortaya çıkar. Hastaların yaklaşık yansında başka alerji biçimleri gelişir. Temas dermatiti vernik, çimento, mineral tuzlan gibi bazı basit kimyasal bileşiklerin ya da nikel, krom gibi metallerin deriyi doğrudan etkilemesiyle ortaya çıkar. İltihap daha çok maddelerin deriye değdiği bölgelere yerleşir; el, bilek ve kulaklarda şık görülür. Başlıca nedenleri kozmetik ürünleri, saat, küpe ve kolye gibi metal takılar ve çeşitli sanayi ürünü maddelerdir.
Çocuklarda Bebeklerde Egzama önlemler var mıdır?
Evet, bazı uygulamalar özellikle yararlıdır. Örneğin sabun tahriş edicidir ve kullanılmaması önerilir. Bütün deri yüzeyi her gün yıkanmamalıdır. Ilık bir duş, sabunla uzun uzun yıkanmaktan çok daha iyidir. Suya sodyum bikarbonat eklenmesi ve temizleyici olarak özel kremler kullanılması önerilir. Ayrıca çocuğun aşın terlemesi, aşın hareket etmesi ve heyecanlanması önlenmelidir. Yatağı soba ya da radyatöre yakın olmamalıdır, Derisini tırmalaması önlenmelidir. Çocuğa pamuk gibi doğal elyaftan yapılmış giysiler giydirilmelidir. Belirli aralarla ortamı değiştirmek de yararlıdır,
Ürtiker Nedir, Kronik Ürtiker Hastalığı Nedir?
Ürtiker deride şiddedi kaşıntı yapan küçük kızarıklık ve kabarıklıklardır. Belli bir bölgede görülebileceği gibi bütün vücuda yayıldığı da olur. Yüzde anjiyo-nörotik ödem ya da Quincke ödemi biçiminde görülür. Mukozalarda görülmesi özellikle tehlikelidir, çünkü glottis ödemi boğulmaya neden olabilir.
Çocukta belirli bir yiyeceğe karşı aniden beliren isteksizlik, besin alerjisine bağlı olabilir mi?
Böyle bir kural yoktur. Eğer yiyecek hemen sancı gibi önemli belirtilere neden olursa, çocuk bunu istemeyecektir. Ama yiyecekler alerjik etkilerini birkaç saat sonra gösterdiğinden çocuk zararlı yiyecekleri geri çevirmez.
Temas Dermatit Nedir, Temas dermatiti sık görülen bir hastalık mıdır?
Evet, deri hastalıklarının sık görülen bir türüdür. Hastalığın ortaya çıkmasına neden olan çok sayıda alerji yapıcı madde vardır. Bunlar fabrikalardaki çalışma ortamında bulunduklarından soran çok sayıda sanayi işçisini ilgilendirir. Alerji yapıcı maddelere bağlı aşırı duyarlılık ve bunu izleyen egzama giysi, kozmetik ürünleri ve toz, pomat, krem biçiminde deriye uygulanan ilaçların kullanılmasından sonra görülür. Temas dermatit bir meslek hastalığı kabul edilir ve toplumsal ekonomiyle üretim maliyetlerini büyük ölçüde etkileyebilir.
Bebeklerde Besin Alerjisi
Hem çocuklarda, hem de erişkinlerde çok sık görülen bir sorundur. Tanısı genellikle güçtür, çünkü hastadan alınan bilgiler ve deneme beslenmeleri dışında veri yoktur.
Alerji, normal kişilerde herhangi bir rahatsızlığa yol açmayan bir ya da birkaç maddeye karşı aşırı duyarlılıktır. Alerji yapan maddeler solunum, ağız ya da enjeksiyon yoluyla vücuda girebilir. Böyle bir madde vücutta yabancı ve özümsenemez bir cisim olarak tanınır; bir başka deyişle antijen etkisi gösterir ve kendisine karşı antikor denen engelleyici ya da etkisizleştiriri maddelerin oluşumunu uyarır. Antikorun antijenle birleşmesiyle alerjik tepki başlar. Alerjik tepkiye neden olabilen maddeler arasında çiçek tozları, ev tozları, kozmetik ürünler, evde beslenen hayvanların kılları, değişik fiziksel etkenler, bitkisel maddeler, ilaçlar, aşılar ve çeşitli besinler sayılabilir. Besin alerjisine yol açan maddeler besinlerde bulunan proteinlerdir; bazı besinlerin çok az protein içermesi de bu gerçeği değiştirmez. Yatkınlığı olan kişilerde alerjinin ortaya çıkması için çok küçük miktarda protein bile yeterlidir. Ama bu proteinlerin bağırsaklardan kimyasal bütünlük içinde, yani normal sindirim süreçlerinde parçalanmadan emilmiş olmaları gerekir.
Besin Alerjisi Görülme Sıklığı
Besin allerjisi bebeklik çağında daha sık görülür; yıllar geçtikçe azalır. Bunun çeşitli nedenleri vardır. Bebeğin sindirim sisteminin tam gelişmemiş olması, günde birkaç öğün alerji yapma olasılığı yüksek tek bir besinle (süt) beslenmesi, alerji yapan besinle erken ve sürekli karşılaşması başlıca nedenlerdir.
Besin alerjisinin görülme sıklığı konusunda kesin bir şey söylemek zordur. Kuşkusuz erişkinlerde görece seyrek ortaya çıktığı ve alerjik hastalıkların küçük bir bölümünü oluşturduğu söylenebilir. Ama konserve yiyeceklerin yaygınlaşması ve gıda sanayisi tekniklerinin gelişmesiyle besin alerjisinin gittikçe daha çok görüldüğü yaygın bir görüştür.
Bütün besinler alerji yapabilir, ama bazılarının alerjik tepkiye yol açma olasılığı daha yüksektir. Hayvansal besinler arasında en sık süt ve yumurta alerji yapar; etler daha çok pişirilerek tüketildiğinden alerjiye seyrek olarak yol açar. Bitkisel kökenli besinler arasında ise en çok çilek, ceviz, çikolata ve tahıllar antijen özelliği kazanır. Bununla birlikte bilinen bütün besinlerin alerji yapabildiği kesinlikle unutulmamalıdır.
Bir besinin alerji yapıp yapmaması bir ölçüde tüketilmeden önce geçtiği işlemlere bağlıdır. Pişirilme genellikle alerjik etkiyi azaltır ya da yok eder. Sütün içerdiği albüminin alınması alerji yapma olasılığının azalmasına yol açar. Örneğin peynirlere karşı alerji çok seyrek görülür, çünkü peynirin üretim sürecinde sütteki albümin (laktalbümin) genellikle ayrılmaktadır. Az sayıdaki peynir alerjisi olguları yumurta, un, nişasta koku ve tat vericiler, küf gibi süt dışı maddelere bağlıdır. Sanayide kullanılan koruyucu maddeler de besinlerin alerji yapma özelliklerini değiştirebilir.
Besinlerin çoğu bir antijenler mozaiği gibi düşünülebilir. Örneğin yumurtadaki albümin görece basit yapılı bir besin olmasına karşın beş ayrı antijen içerir. Karmaşık yapılı besinlerde bu bileşenlerin sayısı çok daha fazladır.
Doğal bileşenlerin yanı sıra besinlere bulaşmış maddeler de antijen etkisi gösterebilir. "Bulaşma ürünü" denen bu maddeler besin olmadıkları halde besin alerjisi yapabilir. Bu yabancı maddeler besinlere kaza ya da rastlantıyla bulaşabilir. Örneğin süt hayvanlarında meme iltihabını (mastit) tedavi etmek ya da önlemek amacıyla kullanılan antibiyotikler (özellikle penisilin) inek sütüne geçebilir. Emziren kadınların aldıkları ilaçlar da sütlerine geçebilir. Bu yolla süte geçen, ama sütün normal yapışma yabancı bulaşma ürünü maddeler sütçocuğunda alerji tepkimesine yol açabilir. Gerçekte bebekte anne sütüne karşı alerji gelişmesinin tek yolu budur.
Besinlere yabancı madde bulaşmasının bir aracı da üretim teknolojisidir. Besinlerin bozulmasını önlemek amacıyla çok yaygın olarak kullanılan şahsilik ve antiseptik maddelerle gene gıda sanayisinde çok kullanılan renklendiriciler besin alerjisine yol açabilen yabancı maddelerdir.
Besinlere sık sık bulaşan bir madde de nikeldir. Nikel özellikle baklagillere ve çileğe, ayrıca ekmeğe, etlere ve balığa bulaşabilir. Mutfak tuzunda ve margarinlerde de bulunur. Besinlerin paslanmaz çelik tencerede pişirilmesi oksalik asit (ıspanak, ravent), malik asit (elma) ve sitrik asit (özellikle turunçgiller) içermeleri durumunda nikel yoğunluğunu önemli ölçüde artırır. Bu yiyeceklerin yenmesi (5,6 mgr nikel=25 mgr nikel sülfat) gecikmiş bir aşın duyarlılığa bağlı bir egzamayı, ama aynı zamanda ürtiker ya da kızarıklığı da yeniden başlatabilir.
Besinleri korumak, renklendirmek gibi bazı belirli amaçlara yönelik olmak koşuluyla gıda sanayisinde kullanılmasına izin verilen katkı maddeleri vardır. Ama bunlar ülkelere göre yüzde 0,03 ile yüzde 0,15 arasında değişen oranlarda istenmeyen yan etkilere yol açmaktadır.
Yalancı Besin Alerjileri
Alerji yapan besinle vücudun buna karşı ürettiği antikor arasındaki tepkimenin neden olduğu gerçek besin alerjisinde vücutta bazı maddeler açığa çıkar. Bunlardan özellikle histamin alerjiyle ilgili belirti ve bozukluklardan sorumlu olan önemli bir maddedir. Ama kendi yapısında çok miktarda histamin bulunan ya da sindirildiğinde alerjik bir mekanizmadan bağımsız olarak vücutta histamin salgısını uyaran birçok besin de vardır.
Bu besinlerin başlıcaları şunlardır:
• Yumurta akı çok etkili bir histamin serbestleştiricidir.
• Kabuklu deniz hayvanları (karides ve daha az olmak üzere yengeçler), çilek, domates, çikolata, balık ve domuz eti de benzer bir etki yapar.
• Ananas ve papaya gibi bazı tropik meyveler histamin serbestleştirici maddeler içerir.
• Bakla, bezelye, fasulye gibi bazı sebzeler, tahıllar, ceviz, yerfıstığı gibi çeşitli besinler histamin serbestleştirici bir madde olan lesitin içerir.
Bütün bunlardan başka protein yapısında olmayan bazı besinler de böyle etki gösterebilir.
Ayrıca alkolün iyi bilinen damar genişletici etkisiyle histamin serbestleştirici etkisinin birlikte görüldüğü unutulmamalıdır.
• Histamin açısından zengin besinler –
Aşın histamin yüklenmesi doğal olarak histamin açısından zengin ya da mayalanmayla sonradan zenginleşmiş besinlerin alınmasından kaynaklanır. Etteki histamin miktarının hayvanın öldürülme anında arttığı bilinmektedir. Ruhsal gerginlik de adrenalin salgısını artırarak plazmada histamin düzeyini yükseltir. Histamin yüksek sıcaklıklara dayanıklıdır; yiyeceğin pişirilmesiyle ya da havası alınmış kapta ısıtılmasıyla yok olmaz. Lahana turşusu, salam, mayalı peynirler ve özellikle konserve olmak üzere balık gibi besinlerde bol histamin bulunur.
• Karbonhidratlar- Bazı bitkisel ürünlerde nişasta ve selüloz oranı yüksektir. Tahıllar, ekmek ve unlu besinler, tatlı ve şekerlemeler, ayrıca bezelye ve mercimek, fasulye gibi kuru sebzeler bunla-nn başında gelir. Selülozun tamamı, nişastanın ise bir bölümü çıkan kalınbağırsakta bulunan bakteriler tarafından parçalanır. Parçalanma ürünleri, gaz ve organik asitlerdir. Bunlar bağırsak florasında yoğun mayalanma yapan bakteriler tarafından büyük miktarlarda üreti-lirse sindirim sistemi mukozası zedelenebilir. Organik asitlerin varlığında aşı-n nişasta tüketilmesi mukozamn kolayca zedelenmesine yol açar. Mikropların etkisiyle kısır bir döngü oluşur. Mayalanmaya bağlı kalınbağırsak hastalıklan belirtilerine kaşıntı ve ürtiker gibi histamine bağlı belirtiler de eklenir. Gerçekten de yapılan birçok araştırma çeşitli bağırsak bakterilerinin histamin bireşimlediğini göstermiştir.
• Benzoat dokunması- Benzoat özellikle meyvelerde bulunan doğal bir maddedir. Üzüm, ahududu, dut ve ya-banmersini bol miktarda benzoat içerir. Besinlerin bozulmasını önlemek amacıyla gıda sanayisinde de kullanılan bu madde nüfusun yüzde 10'undan çoğunda alerjik tepkilere neden olabilir.
• Sodyum nitrat dokunması- Sodyum nitrat güçlü bir mikrop öldürücü ve oksitlenme önleyicidir. Jambon, salam, salamura peynir, işlenmiş ringa balığı gibi çeşitli ürünlerde kullanılır. Sodyum nitrata tepkiyi ölçmek için 20 mgr sodyum nitrat verilerek yapılan test sonuçlanna göre bu madde insanların yüzde 5'ten biraz fazlasına dokunur; damar kaynaklı baş ağnlan, bağırsak bozukluktan ve ürtiker nöbetleri yapar.
• Alkol dokunması- Yalancı besin alerjisi olgularının yüzde 38'inde aşın alkol tüketimi saptanmıştır. Bu olgularda alkol çeşitli etkilerine bağlı olarak kolaylaştırıcı bir rol oynar. Örneğin damarları genişleterek besinlerin sindirim sistemi mukozasından hızla geçmesini sağlar. Ayrıca alkolden elde edilen asetaldehit güçlü bir histamin serbestleştiricidir. Şarap ve hafif alkollü öbür içkilerin dokunma olasılığı daha düşüktür. Vücudun alkolü kaldıramaması durumunda çarpıntı, kalp atışlarında hızlanma, kaslarda güçsüzlük, baş ağnsı, ayrıca astım ve nezle gibi solunum sistemiyle, ilgili belirtiler ortaya çıkar. Çok seyrek olarak gerçek alerji de görülebilir. Bunda asetaldehidin histamin serbestleştirici etkisi belirleyici görünmektedir. Bazı beyaz ve kırmızı şarapların çok miktarda histamin içermesi histamine aşırı tepki gösteren kişilerdeki belirtileri açıklayabilir. Üzümde çok miktarda bulunan benzoat burun çevresi sinüslerinde polip olan ve aspirin alamayan astımlı hastalarda nezle ve astım nöbeti başlatabilir. Ayrıca bazı astım hastalan şaraplarda koruyucu madde olarak çok kullanılan kükürt dioksiti kaldıramama belirtileri gösterebilir.
Besin Alerjisi Belirtileri
Besin alerjisinin belirtileri öbür alerji biçimlerinde görülenlerden pek farklı değildir. Bu belirtiler sindirim, solunum, deri, kalp-dolaşım, boşaltım, üreme, eklem ve sinir sistemleriyle ilgilidir. Belli bir yiyeceğe karşı alerjik yanıt hemen ya da gecikmeli olarak ortaya çıkabilir. Aynı kişide iki yanıt tipi de görülebilir, ama bunlar farklı antijenlere karşıdır. Ayrıca aynı antijen bir hastada erken yanıta, bir başkasında ise gecikmeli yanıta yol açabilir. Besin alerjisi solunum sistemi düzeyinde astım ya da burun mukozası iltihabı (nezle) belirtileriyle ortaya çıkabilir. Sindirim sisteminde mide-bağırsak iltihabı, ağız içi iltihabı, bulantı, kusma, karın ağrıları, ishal, kalınbağırsak iltihabı belirtileri verebilir. Deride kaşıntı, ürtiker, purpura ve anjiyonörotik ödem biçiminde ortaya çıkabilir. Sinir sistemiyle ilgili olarak baş dönmesi ya da baş ağrısı nöbetleri yapabilir. Boşaltım sisteminde kan işeme (hematuri), dış cinsel organlarda kaşıntı ve eklem sisteminde çeşitli eklemlerde ağrı biçiminde görülebilir. Ama bütün belirtilere karşın hastalığın alerjik kökenini kanıtlamak çok güç olabilir. Bunaltı, huzursuzluk, saplantı gibi bazı ruhsal etkenler gizli alerji belirtilerini ortaya çıkararak ya da güçlendirerek nöbeti başlatabilir.
Besin alerjisine bağlı belirtilerin çoğunlukla besinin her alınışında değil, yalnızca arada sırada ortaya çıktığını unutmamak gerekir. Bunun çeşitli nedenleri olabilir. Birincisi hastalığın oluşumu yalnızca bağışıklık sistemiyle ilgili olmayabilir, ama belirtileri alerjiye benzeyebilir. İkincisi, belirtiler ancak alerjik olaya bir ya da birkaç kolaylaştırıcı etkenin eklenmesiyle ortaya çıkabilir. Son bir olasılık da alerjen maddeyle her karşılaşıldığında göreli bir duyarsızlaşmanın gerçekleşmesi ve vücut yeniden yeterli antikor üretinceye değin klinik belirtileri başlatacak düzeyde antikor bulunmamasıdır.
Besin Alerjisi Tanısı Teşhis
Alerjik hastalıklarda belirtilerin değerlendirilmesi ve sorumlu etkenlerin saptanmasıyla doğru tanıya ulaşılabilmesi büyük ölçüde hastadan alınacak bilgilere bağlıdır.
Alerjinin tipik olarak bir aile özelliği biçiminde ortaya çıktığı kabul edilir, ama birçok başka hastalıktan farklı olarak kalıtımla nasıl aktarıldığı henüz aydınlatılmamıştır. Hatta alerji oluşumunda kalıtımın dışında çevre, yaşama alışkanlıkları, ruhsal koşullar gibi birçok başka etkenin de belirleyici olduğu bilinmektedir.
Gebelik dönemi bebekte alerji oluşumu açısından çok önemlidir. Gebelikte anne ile dölüt arasındaki ilişki nedeniyle annenin etkisi büyüktür. Daha çok alerji yapıcı maddelerle (süt ve yumurta) beslenen annenin dölyatağında bir duyarlılık gelişebilir. Son araştırmalara göre sigara dumanının alerjik tepkiye yol açan IgE grubu antikor oluşumunu uyancı etkisi dölütte de görülmektedir. Bu etki annenin içtiği günlük sigara sayısıyla orantılı olarak artmaktadır. Annenin doğumdan önceki alışkanlıklarıyla alerji arasında herhangi bir ilişki olabileceği uzun süre kabul edilmemiştir. Oysa günümüzde bu bilgilerin iyi değerlendirilmesi tanı açısından büyük önem taşımaktadır.
Değerlendirilmesi gereken önemli bir öğe de çocuğa verilen besinlerin türüdür. Bebekte en erken ortaya çıkan alerjinin inek sütüne bağlı olduğu artık kesinleşmiştir. Ayrıca inek sütü üzerinde en çok araştırma yapılan ve en iyi bilinen alerji nedenidir, çünkü bebeğin yalnızca inek sütüyle beslendiği dönemde alerjinin tanısı kolaydır. Alerjik duyarlılık genellikle yaşamın üçüncü yılına doğru kendiliğinden geçer. Bu durum özellikle üç yaşından sonra, alerjinin kesin kanıtlan olmadığında dikkate alınmalıdır.
Besinlerin içeriği başlı başına bir araştırma konusudur. Az miktarda, ama sürekli alman besinlerin bir kez büyük miktarda alınanlardan daha çok alerji yaptığı kanısı yaygınsa da, alınan besin miktarının önemi henüz tartışılmaktadır. Bazı besinler gerçek besin alerjisi belirtilerine yol açan maddeler açısından özellikle zengindir. Bunlar yendiğinde "yalancı alerji" olarak nitelenen durum ortaya çıkar ve besin miktarı arttıkça yalancı alerji etkisi de güçlenir. Bununla birlikte bazı besinlerin hem alerji, hem de yalancı alerji yapıcı etkileri vardır. Bir besinin alerji yapıp yapmayacağı aynı anda alman öbür yiyeceklere, ilaçlara ve fiziksel gerginliğe bağlıdır. Dolayısıyla da sorun çok karmaşıktır.
Besin Alerjisi Tedavisi
Besin alerjisinin tedavisi öbür alerjik hastalıkların tedavisinden farklı değildir. Tedavide bir yandan alerji yaptığı düşünülen etkenlerin elenmesine, buyandan da belirtilerin ortadan kaldırılmasına çalışılır.
• Beslenme tedavisi- Alerjinin beslenmeyle tedavisi, ilk bakışta kolay görünebilir. Hastaya dokunan besin ya da besinler saptandıktan sonra, bunları beslenmeden çıkarmak yeterlidir. Söz konusu besinlerin besleyici değerinin az ve fıstık, deniz ürünleri, çilek gibi görece olağandışı türler olması durumunda bu yöntem kolayca uygulanabilir.
Ama alerji yapan besinlerin besleyici değeri yüksekse ve bunlar her gün tüketilen temel besinlerin yapısında bulunuyorsa sorun daha karmaşıktır.
Beslenme tedavisinin başarısı çeşitli etkenlere bağlıdır. En önemli önlemlerden biri kuşkulu yiyecek ya da yiyeceklerin beslenme programından tümüyle çıkarılmasıdır, çünkü duyarlılığı hafif olan kişilerde çok küçük miktarlar bile bazen görünür olmayan hafif belirtilere yol açabilir; böylece duyarlılığın süresini uzatarak, besine uyum geliştirilmesini geciktirebilir.
Yumurta ve inek sütünün tümüyle kaldırılması güç olabilir. Oysa bunlar yerleşik beslenme alışkanlığının parçası olan bisküvi, tatlılar, karamela, dondurma gibi birçok besinde bulunur. Eleme yöntemine dayalı beslenme programlarıyla besin alerjisi deneyimli uzmanların denetiminde tehlikesizce tedavi edilebilir. Tedavi sırasında bazı beslenme yetersizlikleri ortaya çıkabilir, İshal, şiddetli sancı, kabızlık, gaz fazlalığı gibi bazı belirtiler görüldüğünde beslenmenin aşırı kısıtlanması ya da bu kısıtlamanın gerektiğinden uzun bir süre uygulanması böyle bir gelişmeye yol açabilir.
Ama bu tür bir kısıtlamanın tanıya götürücü incelemelerin yapılabilmesi için bazen zorunlu olduğu ve tedavi sırasında gelişen besin yetersizliğinin de genellikle fazlaca önemsendiği unutulmamalıdır.
Bir başka tehlike hastaya bir süre hiç verilmeyen bir besinin yeniden verildiğinde yaygnz ve ağır tepkilere yol açmasıdır. Böyle ağır tepkiler hastanın geçmişinde benzer olaylar bulunmaması durumunda da ortaya çıkabilir. Tepki besinin yeniden alınmasından sonraki birkaç dakika ile saat içinde görülebilir. Alerjik olduğu bilinen insanlar arasında görülme olasılığı da yüzde 5 kadardır. Ama alerjik tepkinin şiddetli olması, ayrıca hastadan alman bilgilere ve testlere dayanılarak önceden belirlenememesi nedeniyle, alerji yapan besinin uygun ortamlarda ve sıkı denetim altında yeniden verilmesi zorunludur.
Genel görüşe göre besin alerjisi çocuklarda bütünüyle iyileşme eğilimindedir. Bu nedenle hastanın geçmişinde çok şiddetli tepki görülmemişse alerji yapan besin her 6-12 ayda bir yeniden verilerek tedavi sürdürülebilir.
İyi gidişli olgularda belirtilerin şiddeti gittikçe azalır; alerjinin ortaya çıkması için gerekli besin miktarı ise gittikçe artar. Böylece yaklaşık 3-4 yaşlarında besine tam bir uyum gelişir. Olguların büyük bölümünde bu süreç gerçekleşir. Ama 8-10 yaşlarına ve hatta erişkinlik dönemine değin süren besin alerjileri de vardır.
• İlaç tedavisi- Bazen ilaç tedavisine geçilmesi zorunlu olur. Aşağıdaki durumlarda bu yola başvurulur:
- Beslenme açısından yerlerinin doldurulması güç çok sayıda besine karşı aşı-n duyarlılık gelişmesi.
- Hastanın önerilen beslenme rejimini kabul etmemesi.
- Alerji yapmayan besin ağırlıklı bir beslenme programı uygulanmasına karşın alerji belirtilerinin sürmesi.
- Hastalığın ağır olması ve hasta vücudunda deneme-araştırma yapılmasına olanak vermemesi.
- Alerji yapan besinin alınmasının önlenememesi.
Alerjik hastalıkların tedavisinde etkili birçok ilaç vardır. Ama bu ilaçlardan bazılarının yanlış kullanılması alerjiyi tedavi etmek yerine ağırlaştırabilir. Dolayısıyla seçilen ilacın tedavi edilmek istenen alerjiye uygun olması çok önemlidir.
Antihistaminikler ürtiker, alerjik nezle (rinit) ve ikinci kez karşılaşılan bir antijene karşı çok şiddetli alerji tepkilerinde (anafılaktik tepki) özellikle yararlıdır. Ama henüz tam bilinmeyen nedenlerle bu ilaçlar astım ve alerjik deri iltihabı (dermatit) gibi bazı alerjik hastalıklarda etkisiz kalabilir, hatta zararlı olabilir. Ağır alerjilerde yarar sağlar, ama ağır alerjilere bağlı acil durumlarda ilk ilaç olarak kullanılmaz, adrenalinin ardından verilebilirler. Antihistaminikler kaşıntıyı önlediğinden histaminin temel bir rol oynamadığı, temasa bağlı alerjik deri iltihaplarında yararlı olabilir. Sakinleştirici yan etkisi bazen sakıncalı olabilirse de bazı olgularda yarar sağlar. Antihistaminiklerin pomat ya da krem biçiminde sürülmesi çok zararlıdır, çünkü aşırı duyarlılık yapabilir; ışığa karşı duyarlılık gelişmesine ve özellikle hasta güneşe çıktığında yaygın alerji belirtilerinin görülmesine yol açabilir.
Egzama Nedir, Egzama Hakkında Bilgiler
Egzama deride kızarıklık ve içi sıvı dolu kabarcık biçimindeki belirtilerini anlatan bir kavramdır. Alerjide önemli olan biçimleri a) özellikle çocuklarda derinin belirli bölgelerinde kaşıntılı kızarıklık biçiminde görülen atopik dermatit ya da egzama; b) temas dermatiti ya da egzamasıdır. Atopik dermatit bebek 3-6 aylık olunca daha çok deri kıvrımlarında ve ağız çevresinde görülür, ama bütün vücuda da yayılabilir. Kural olarak 3 yaşına doğru iyileşirse de deri kuru ve ince kalabilir. Ergenlik çağında tümüyle ortadan kalkabilir ya da kötüleşebilir; bu durumda yakınmalar yıllarca sürer.
Genellikle deri belirtileri geriledikten sonra alerji astım, nezle gibi başka biçimlerde ortaya çıkar. Hastaların yaklaşık yansında başka alerji biçimleri gelişir. Temas dermatiti vernik, çimento, mineral tuzlan gibi bazı basit kimyasal bileşiklerin ya da nikel, krom gibi metallerin deriyi doğrudan etkilemesiyle ortaya çıkar. İltihap daha çok maddelerin deriye değdiği bölgelere yerleşir; el, bilek ve kulaklarda şık görülür. Başlıca nedenleri kozmetik ürünleri, saat, küpe ve kolye gibi metal takılar ve çeşitli sanayi ürünü maddelerdir.
Çocuklarda Bebeklerde Egzama önlemler var mıdır?
Evet, bazı uygulamalar özellikle yararlıdır. Örneğin sabun tahriş edicidir ve kullanılmaması önerilir. Bütün deri yüzeyi her gün yıkanmamalıdır. Ilık bir duş, sabunla uzun uzun yıkanmaktan çok daha iyidir. Suya sodyum bikarbonat eklenmesi ve temizleyici olarak özel kremler kullanılması önerilir. Ayrıca çocuğun aşın terlemesi, aşın hareket etmesi ve heyecanlanması önlenmelidir. Yatağı soba ya da radyatöre yakın olmamalıdır, Derisini tırmalaması önlenmelidir. Çocuğa pamuk gibi doğal elyaftan yapılmış giysiler giydirilmelidir. Belirli aralarla ortamı değiştirmek de yararlıdır,
Ürtiker Nedir, Kronik Ürtiker Hastalığı Nedir?
Ürtiker deride şiddedi kaşıntı yapan küçük kızarıklık ve kabarıklıklardır. Belli bir bölgede görülebileceği gibi bütün vücuda yayıldığı da olur. Yüzde anjiyo-nörotik ödem ya da Quincke ödemi biçiminde görülür. Mukozalarda görülmesi özellikle tehlikelidir, çünkü glottis ödemi boğulmaya neden olabilir.
Çocukta belirli bir yiyeceğe karşı aniden beliren isteksizlik, besin alerjisine bağlı olabilir mi?
Böyle bir kural yoktur. Eğer yiyecek hemen sancı gibi önemli belirtilere neden olursa, çocuk bunu istemeyecektir. Ama yiyecekler alerjik etkilerini birkaç saat sonra gösterdiğinden çocuk zararlı yiyecekleri geri çevirmez.
Temas Dermatit Nedir, Temas dermatiti sık görülen bir hastalık mıdır?
Evet, deri hastalıklarının sık görülen bir türüdür. Hastalığın ortaya çıkmasına neden olan çok sayıda alerji yapıcı madde vardır. Bunlar fabrikalardaki çalışma ortamında bulunduklarından soran çok sayıda sanayi işçisini ilgilendirir. Alerji yapıcı maddelere bağlı aşırı duyarlılık ve bunu izleyen egzama giysi, kozmetik ürünleri ve toz, pomat, krem biçiminde deriye uygulanan ilaçların kullanılmasından sonra görülür. Temas dermatit bir meslek hastalığı kabul edilir ve toplumsal ekonomiyle üretim maliyetlerini büyük ölçüde etkileyebilir.