Otizm ve Toksik Maddeler

Otizm ve Toksik Maddeler

Giderek artan miktarda klinik data, otizm spektrum bozuklu­ğu olan birçok çocuğun, vücutlarına giren toksik maddeleri et­kin şekilde atamadığını göstermektedir. Laboratuar testleri; kurşun, kalay, cıva ve/ya da diğer bazı ağır metallerin birikti­ği birçok ASDTi çocukta kelasyonun, metal atımını sağladığı­nı ortaya koymaktadır. Öncesinde bağırsak tedavisi yapılan ve besinsel destek sağlanan çocukların birçoğunda, doktor göze­timinde yapılan kelasyon ile otizm spektrum özelliklerinde büyük azalmalar görülmektedir. Bu protokolü uygulayan bazı çocuklarda, otizm tanısı kaldırılmaktadır."

Birçok ASD'li çocukta doğal detoksifikasyonun bozuk ol­masının nedenleri, belirlenmesi gereken bir konudur. Bununla birlikte tıbbi Öyküler ve tıbbi literatür, bazı güçlü ipuçları sağ­lamaktadır. Sosyal Sorumluluk İçin Boston Doktorları kurulu­şu (Greater Boston Physicians for Social Responsibility) tara­fından hazırlanan Tahribatın yolu: Çocuk gelişimine toksik tehditler başlıklı rapor, birinci bölümde, erken çocukluk döne­minde halta doğumdan önce çevremizde yaygın şekilde maruz kalınan kurşun, cıva ve diğer ağır metallerin ve pestisidlerin toksisitesi ile yaşam boyu yetersizlik arasında ilişki kurmakta­dır. Boston doktorlarının raporu, "öğrenme ve davranış bozuk­luklarının arttığını" belirtmektedir. Cıva, kurşun ve pestisidler gibi toksik maddelerin birçok nöro davranışsal ve bilişsel bo­zukluğa katkı sağladığına işaret etmektedir. Rapor daha sonra: "Yetişkinden farklı olarak gelişmekte olan bir çocuk, kırılgan gelişimsel evrelerinde nörotoksik kimyasallara maruz kaldı­ğında, bunların beyin üstünde yaşam boyu süren etkilerinden mustarip olabilir," ifadesine yer vermektedir.

FDA ve EPA'nın yeni bulguları ve duyuruları, hamile bir kadının balık tüketimini en aza indirerek, fetal gelişmeyi etki­leyebilecek diyetsel cıva alımını düşürmesi gerektiği yönün­dedir. Bu bağlamda, seçkin imünilojist Dr. Hugh Fuden-berg'in, otislik çocuklarda metallerin atılmasını önermesi şa­şırtıcı değildir. Ayrıca Dr. Stephen Edelson"' ve çalışma arkadaşları, kelasyon ve ilişkili tedavilere yanıt olarak otizm spektrum özelliklerinin büyük ölçüde ortadan kalktığını göste­ren çalışmalarını yayınlamışlardır. Daha yakın bir zamanda, otistik çocukların aileleri tarafından taslağı hazırlanan ve 2000'de yayınlanan devrimci bir tebliğde, otizm spektrum özellikleri ile cıva zehirlenmesinin belirtileri arasındaki ben­zerliklere dikkat çekilmiştir. Bu tebliğ aynı zamanda, bazı çocuk aşılarında etil cıvanın varlığına işaret eden FDA verile­rine de dikkat çekmekte ve en azından daha kolay etkilenebi-len bebeklerde ve yeni yürüyenlerde, aşılama ile verilen etil cıvanın intestinal ve nörolojik hasara neden olabileceğini ileri sürmektedir.

Bu ufuk açıcı metin, şimdiye kadar cesaret verici klinik so­nuçlar veren, ASD'li çocuklardan toksik metalleri atma yö­nünde ilgiyi genişletme açısından çok önemliydi. Aslında aşı-sal etil cıva ile ilgili olarak 16 Temmuz 2001 tarihli oturumun­da Tıp Enstitüsü (Ulusal Bilimler Akademisi'nin bir bölümü), cıva/otizm hipotezlerini akla yatkın bulmuş ve ardından bağır­sak tedavisi ile besinsel destek kontekstinde, kelasyon terapi­si alan otizm spektrumlu çocukların yer aldığı, devam eden iki klinik çalışmaya fon sağlamıştır. Bütün bu gelişmeler heyecan vericidir ve ASD tedavisi açısından büyük önem taşımaktadır. Bozuk detoksifikasyon prosesini daha iyi anlamak açısından ağır metaller hakkında biraz bilgi yararlı olacaktır.

Ağır metaller, vücutlarımıza yeme ve nefes alma sonucu girer. Evet, yiyecekler ve hava minik miktarlarda toksik me­taller içerir. Derimiz yoluyla bile absorbe edilebilirler. Ayrıca, ağır metaller biyolojik olarak birikebilir özelliktedir. Yani me­meli hayvanların vücutlarındaki moleküllere kimyasal olarak bağlanabilir, atılması zordur ve yiyecek zinciri yoluyla insanlara geçebilir. Balıklarda özellikle de ton, köpek balığı ve kılıçbalığı gibi büyük ve yırtıcı olanlarda cıva birikimi tehlikesi nedeniyle uyarılmamızın nedeni budur. Ağır metaller, vücut dokularına atılmalarından daha hızlı şekilde girip biriktikle­rinde, toksik bir durum gelişerek dokulara ve sinir hücrelerine zarar verebilir. Daha önceki bölümlerde vurguladığımız gibi artan sayıda doktor, araştırmacı ve aile artık, bozuk detoksifi-kasyonun ve toksik metallerin aşırı birikiminin, birçok otizm ve diğer otizm spektrum bozukluğu vakasında temel etiolojik faktör olduğuna inanmaktadır.

Araştırmacı bilim adamı James Adams tarafından yapılan yeni bir çalışma bu inancı desteklemektedir. Arizona Eyalet Üniversitesi tarafından finanse edilen bu çalışmada, "cıva ve diğer ağır metallerin, otizmin nedenlerine ve/ya da semptom­larına katkı sağlayıp sağlamadığı'"5' sorusunu araştırmıştır. Dr. Adams ve arkadaşları, yaşları 3-24 arasında değişen, 55. ASD'li üzerinde çalışmış ve 30 "tipik" çocuk kontrol grubu ile karşılaştırmışlardır. Her iki grup çocuğun aileleri bildikleri ağır metal maruz kalma oranlarını belirlemek için bir form doldurmuşlardır. Bütün çocuklar aynı zamanda saç analizine, diş muayenesine tabi tutulmuş ve Gilliam Otizm Derecelen­dirme—otizmin şiddetini ölçmek için yaygın şekilde kullanı­lan bir test—de dahil psikolojik testlere girmişlerdir. Otistik çocuklar, normal çocuklara kıyasla yaşamlarının ilk üç yılın­da on kat fazla kulak enfeksiyonu geçirmişlerdir. Aynı zaman­da otizm spektrumlu çocukların yüzde on sekizi, aşılara karşı şiddetli reaksiyon gösterirken bu oran, "tipik" çocuklarda yüz­de sıfır olmuştur. ASD'li çocukların ayrıca "tipik" çocuklara kıyasla saçlarında daha düşük oranlarda cıva ve kurşun düzey­leri görülmüştür, bu da atılmanın kontrol grubundaki çocuk-lardaki gibi sağlanamadığını göstermektedir. Dr. Adams, çocukların kulak ağrılarını tedavi etmek üzere kullanılan antibi­yotiklerin, "cıva atımım büyük oranda düşürdüğünü" ifade et­miştir. ASD'li çocukların, vücuttan ağır metalleri uzaklaştıran oral kelasyon ajanı DMSA verildiğinde tipik çocuklardan "beş kez fazla cıva" attığını da belirtmiştir.

Dr. Adams, San Diego'da CA, 2001 Kasım ayında yapılan uluslararası otizm toplantısında, "Veriler bir araya geldiğinde, ASD'li çocukların ağır metal atma yeteneklerine ket vuruldu­ğunu göstermektedir," demiştir. O ve araştırma ekibi, "genel­de cıva, ASD için ana risk faktörü olarak görünmektedir" so­nucuna varmıştır.

Kurşun ve cıva üzerine yapılan hayvan çalışmaları, bilim adamlarının daha önce bu metallere maruz kalan insanları gerçek düzeylerinin altında değerlendirdiklerini ortaya koy­muştur EPA kılavuzlarına göre, birçok yeni doğmuş, bebek ve yeni yürüyen, aşılar yoluyla güvenilir olmayan etil cıva dü­zeyleri ile enjekte edilmişlerdir. Geçmişe bakarak, bu çocuk­ların bazılarının, sonuç olarak ters etkiler geliştirmek açısın­dan etkiye daha açık oldukları söylenebilir. Kısacası bizim ulusumuzun çocukları, ağır metallere daha önce olmadığı şe­kilde maruz kalmışlardır. Bu gerçek, artışı yalnızca "gene-tik"e bağlanamayacak çeşitli salgınlarda yansıyor olabilir. Çocuklarımızın beyinleri risk altındadır. Otizm, otizm spekt­rum bozuklukları salgınları ve hatta Alzheimer ve diğer has­talıklar, ağır metallere artan şekilde maruz kalmanın yansıma­ları olabilir.

Ağır Metal Toksikliği Mekanizması

Daha önce vurguladığımız gibi cıva ve diğer ağır metaller; mi-de-bağırsak, bağışıklık, sinir ve endokrin sistemlerini olumsuz yönde etkileyebilir. Ağır metaller, hücresel fonksiyon ile mer­kezi ve peıiferal sinir sistemleri ile ilişkili olanlar dahil vücut­taki çeşitli metabolik prosesleri değiştirebilir. Ağır metallerin verdiği zararın çoğu, oksidatif serbest radikallerin çoğalmasın-dan kaynaklanır. Bir serbest radikal, eşleşmemiş bir elektro­nun bir başka molekülden bir elektron "çalması" ile oluşan, enerjik olarak dengesiz bir moleküldür. Serbest radikaller; hücre molekülleri oksijen (oksidize) ile reaksiyona girdiğinde doğal olarak meydana gelir. Bununla birlikte kişi, ağır metal­lere maruz kaldığında ya da bir yetişkin ya da çocuk, genetik ya da sonradan antioksidan yetersizliğine sahipse fazla serbest radikal üretimi olur. Kontrolsüz serbest radikaller, beyin dahil bütün vücutta doku hasarına yol açabilir. Neyse ki, laboratuar ve klinik çalışmalar A, C ve E gibi vitaminlerin serbest radikal hasara karşı koruyucu olabildiğini ve bir miktar hasarı onara-bildiğini göstermektedir., Kitapta ele alınacak olan bir başka önemli konu, glutatyonun tam detoksifikasyonudur.

Spesifik Ağır Metaller: Kurşun ve Cıva

Kurşun

Kurşun bir nörotoksin—sade bir dille, beyin hücreleri katili— olarak bilinir. Çocukların beyinlerindeki fazla kurşun düzey­leri; öğrenme yetersizlikleri, dikkat eksikliği bozukluğu (ADD) ve hiperaktivite sendromları ve düşük zeka ve okul başarı dereceleri ile bağlantılıdır. Bebekler, küçük çocuklar ile hamile kadınlar ve fetüs için büyük hasar riski yalnızca daki­kalık ya da kısa süreli maruz kaime ile gerçekleşir. Yoğun ça­lışmaların yapıldığı bir yüzyılın ardından kurşunun zararları şimdi tam bir kesinlikle karakterize edilebilir."

Çocuklukta kurşuna maruz kalma, kurşunlu boya ilk kez 1890'larda başladığı için 0 zamandan beri süregiden bir olgu­dur. Bilim yavaş yavaş problemin büyüklüğünü anlayana ka­dar beş kuşak çocuk hasar görmüştür. Zararın gerçekleştikten sonra anlaşılması modeli, cıva için de aynen tekrarlanmıştır.

1984'te, Hastalık Kontrol Merkezi (CDC) tarafından yürü­tülen federal bir çalışma, 3-4 milyon Amerikan çocuğunun kanlarında kabul edilemez yükseklikte kurşun düzeyleri oldu­ğunu tahmin etmektedir. Bu; Boston Doktorlarının Raporunda daha önce ifade edilen rakamlardan bile daha yüksektir. CDC yetkilisi Dr. Suzanne Binder, "Birçok kişi, kurşunlu boyanın iç mekanda kullanımına son verilmesi (1978) ve kurşunlu ben­zinin kaldırılması (1970'lerin sonu) ile kurşun zehirlenmesi­nin yok olduğunu sanıyor fakat yanılıyorlar. Bütün ülkede bü­tün ırklardan, etnik gruplardan ve gelir düzeylerinden çocuk, hâlâ çevrede bulunan kurşundan etkilenmektedir.

1989'da Birleşik Devletler Çevre Koruma Ajansı (EPA) bir milyondan fazla ilkokulda, lisede ve yüksek okulda hâlâ kurşun kaplı su depolama tanklarının ya da musluklarda kurşun içeren maddelerin kullanıldığını rapor etmiştir. EPA, içme suyunun küçük çocukların kurşuna maruz kalmasının yaklaşık yüzde 20'sini açıkladığını tahmin etmektedir."3' Diğer yaygın kaynak­lar; eski binalarda kalan kurşunlu boyalar (şehir merkezlerinde yaygındır) ile sanayi alanlarına ya da ticari tarımsal alanlar gi­bi diğer toksik kimyasal kaynaklara yakın yaşam alanlarıdır.

Civa

Cıvanın tehlikeleri kimya ve ecza endüstrilerinde anlaşıl­mamış gibidir. Isaac Newton, cıva zehirlenmesinden etkilen­diği söylenen tanınmış tarihi bir kişiliktir. Tarihçiler, New-ton'un kişiliğinin ısıtılmış cıva içeren deneyler yürütmesinin ardından 35 yaşında çarpıcı şekilde değiştiğini—ve 51 yaşın­da tekrar—belirtir. Modern zamanlarda Newton'un saçını analiz eden bilim adamları, muhtemelen tehlikeli dumanın so­lunmasından kaynaklanan alışılmadık derecede yüksek cıva oranları bulmuşlardır. 19. yüzyıl yazarı Lewis Carroll bile cıvanın dünyadaki en toksik maddelerden biri olduğunu bil­mektedir. Aslında tehlikelerine dolaylı olarak Alis Harikalar Diyarında kitabında "Deli Şapkacı" karakteri yoluyla işaret et­miştir. Lewis Carroll bu kitabı yazdığında şapka üreticileri, şapka yapım aşamalarında cıva kullanıyorlardı. İşlerinin tehli­kelerinden biri, "Şapkacı" hastalığı olarak bilinen deliliğe ne­den olan cıvaydı. Modern çağımızın üreticileri de cıva tehlike­sini bilir.

Daha önce belirttiğimiz gibi cıvanın tehlikeli etkileri be­yin, sinir sistemi ve mide-bağırsak sistemleri üzerinedir. Cıva zehirlenmesi bilişsel ve sosyal yetersizliklere, konuşma ya da sürdürme kaybı, hafıza bozukluğu, konsantrasyon bozukluğu, kelime anlama zorluğu ve uyku zorlukları, kendini yaralama davranışları (örneğin, başı vurma ve kendini ısırma), ajitasyon, nedensiz ağlama ve bakışlarda sabitlik gibi otizm benze­ri davranışlara neden olur.
Cıva kaynakları; hava ve su kirliliği, amalgam diş dolguları, piller, kozmetik ürünler, şampuanlar, ağız gargaraları, diş macunu, sabunlar, cıvasal diüretikler, elektrikli aletler ve röleler, patlayıcılar, yiyeceklerdeki kimyasal artıklar (özellik­le tahıllarda) mantar öldürücüler, floresan ışıklar, levrek, tur­na balığı ve alabalık gibi taze su balıkları, böcek ilaçları, bo­yalar, petrol ürünleri, pisi balığı, karides, snapper, kılıç balığı, köpek balığı, ton, tuzlu su balıkları ve deniz ürünleridir. EPA tahminlerine göre, Birleşik Devletler'de hamilelik çağındaki 1.16 milyon kadın, çocuklarında beyin gelişmesine zarar ver­me riski yaratmaya yetecek miktarda cıva ile kirlenmiş balık yemektedir.

Diş dolguları, cıva kirliliğinin önemli bir kaynağıdır. Amalgam dolgular, mikroskobik parçalar ve cıva buharı salar. Cıvanın bu dökülmesi, çiğneme ve sıcak içeceklerle artar. Bu­har; diş kökleri, ağız ve diş etlerinin mukoz zarları tarafından , absorbe edilir ve içe çekilerek yutulur, böylece yemek borusu­na, mideye ve bağırsaklara ulaşır. Calgary Üniversitesi araştır­macıları amalgam cıvasının yüzde 10'unun er geç vücut or­ganlarında biriktiğini rapor etmişlerdir.

Amalgamın sökülmesinden yıllar soma kelasyon uygula­nan bazı yetişkin müşterilerimin idrarlarında yüksek miktarda cıva çıkmış ve kelasyonun ardından sağlıklarında gelişme gö­rülmüştür.

Çiğnerken ya da özellikle amalgam içeren diş uygulamala­rı yapıldığında ya da bunlar çıkartıldığında vücuda alınan cıva, hamile annelerden rahimdeki fetusa geçebilir. Mart 2002'de beş yaşında bir çocuğun ailesi, annenin dokuz diş dolgusunun çocuğun otizminin nedeni olduğunu ileri sürerek Amerikan Diş Birliğine karşı dava açtılar. Ayrıca California Diş Birliği ve ağırlıklarının yüzde 50'si cıva olan amalgam dolgu üretiminde kullanılan materyallerin ticaretini yapan 20 şirketin adı da da­valı olarak geçti. Davalılar dolandırıcılık, ihmalkarlık ve yasa dişilik ve aldatıcı iş uygulamaları ile suçlandı.

"Bunlar kanıtlanabildi mi bilemiyorum fakat inandırıcı, ol­dukça inandırıcı," diyor Kentucky Üniversitesi kimya depart­manı şefi ve cıva toksisitesi konusunda uzman Dr. Boyd Ha-ley. Cıva insanlığın bildiği en nörotoksik maddelerden biri­dir." Dr. Haley, bazı çalışmaların amalgam dolgulu kişilerin kanlarında ve idrarlarında bu dolguları olmayan kişilere oran­la dört, beş kat fazla cıva bulunduğunu gösterdiğini söylemek­tedir.

Aşılarda Cıva

Bazı aşılarda koruyucu olarak kullanılan etil cıva yoluyla cıva zehirlenmesinden birinci ve ikinci bölümlerde bahsedildi. Bu bölümde bunun nasıl olduğu konusunda dehşet verici ayrıntı­ları özetleyeceğiz.

Thimerosal, ağırlığının yüzde 49.6'sı etil cıvadır ve 1930Mardan beri çok kullanımlı şişelerde bakteri bulaşmasına karşı aşılarda koruyucu olarak kullanılmaktadır."" Üreticilerin Güvenlik Verileri, thimerosal için "yüksek düzeyli toksik" bir madde tanımlaması yapmakta ve "kümülatif etki"nin ve cıva­ya karşı "uzun ya da tekrarlanan maruz kalmanın" tehlikesine dikkat çekilmektedir. Cıva toksikliği için maruz kalma oranı­nın elimine etme oranından yüksek olması tehlike noktasıdır. Bu "eşik değer", kendini maruz kalmadan aylar sonra gösterebilen, bağışıklık sistemine nöro toksik şok sonucunu verir. Daha önceden ileri sürüldüğü gibi bu, doğumda normal geli­şim gösterip bağışıklık sistemlerine aşılar, özellikle MMR'da-ki canlı virüslerin uygulanmasından sonra aniden gerilemeye başlayan çocuklara otizmin "regresif" formu tanısı konması­nın nedeni olabilir.

Belirttiğimiz gibi thimerosalın, "regresif otizm" salgının­dan—1990'ların başlarında hızla yükselen bir trend—sorum­lu temel etiolojik tetikleyicilerden biri olduğu konusunda çok miktarda kanıt vardır. Ayrıca tarihi kayıtlar, nöro toksik mad­deler için bir zamanlar "güvenli eşik" olduğu düşünülen nok­tanın, bilimsel bulgular arttıkça sürekli "aşağı doğru revize" edildiğini açıkça göstermektedir

İronik şekilde, cıva nöro toksisitesi hakkında bilgiler, cı­vanın yaygınlığı ve artan çevresel varlığı hakkında yükselen kaygılar 20. yüzyıl boyunca birikirken—bir FDA heyeti, 1982'de, thimerosal'ın güvenli olmadığı ve bütün reçetesiz ürünlerden çıkarılması gerektiği sonucuna varmasına rağ­men—kimse aşılarda güvenlik konusunu düşünmedi. Aslında Tıp Enstitüsü'nün (IOM) 26 Temmuz 2001'de thimero-sal/otizm oturumunda, Birleşik Devletler aşı yetkilisi Dr. Ne-al Halsey, thimerosal içeren aşıların tehlikeli şekilde yüksek etil cıva içerdiğini daha önce fark etmedikleri için özür dile­miştir.

Hepatit B aşısı, 1991'de her yeni doğan için zorunlu hale getirildiğinde, durum kontrolden çıktı. Bu aşı thimerosal do­luydu. Bebeklere, yaşamlarının ilk altı ayında, bir değil üç doz Hepatit B aşısı ve üç doz thimerosal içeren Hib- Grip B aşısı yapılıyor. Anne karnındaki maruz kalmayı saymıyoruz, birçok bebek için cıva düzeyleri EPA'nın yetişkinler için "güvenli" maruz kalma miktarlarını aşıyor. Onların küçük vücutlarında cıvanın birikimi, toksini atma yeteneklerinin eşiğini aşabilir. ASD semptomu göstermeyen çocuklar, daha yüksek eşiklere ya da daha güçlü bağışıklık sistemlerine sahip olabilirler. An­ne sütü ile beslenen bebeklerin, bu bozukluktan daha az etki­lendikleri görülür ve bazı anneler, bağışıklık sistemini güçlü tuttuğu bilinen anne sütünü kestikten kısa bir süre sonra, ço­cuklarının otistik olduklarını söylerler.

Mantıklı bir kişi, Amerikan sağlık otoritelerinin, diğer ül­kelerin deneylerinden ders çıkaracağını düşünür. Örneğin, Fransa'da zorunlu Hepatit B aşı programına karşı 15 bin dava açılmıştı, sonunda Fransız Sağlık Bakanlığı, Ekim 1998'de bütün Fransız okullarında programa son verdi. Bununla bir­likte, Birleşik Devletlerde Hepatit B aşısından ve birçok diğer aşıdan cıvanın çıkartılması 2001 'in sonlarını buldu. O zamana kadar bütün bir kuşak risk altına sokuldu. Cıvanın aşılardan çıkartılması, Bernard ve diğer yazarlar thimerosal/otizm bildi­risini CDC, FDA, AMA ve NIH yetkililerine gönderene kadar yapılmadı. Dokümanların uzun bir versiyonu, cıva zehirlen­mesi hakkında 400 örnek gösteriyordu. Ayrıca cıva zehirlen­mesinin konuşma ve duyma yetersizliklerine; yüksek seslere duyarlılık, dokunmadan hoşlanmama, bilişsel ve davranışsal bozukluklar dahil duyusal rahatsızlıklara yol açtığını gösteren karşılaştırma tablosu yer alıyordu (Ek B). Aynı yetersizlikler, az ya da çok otizm ve otistik spektrum bozukluğu olan çocuk­larda da mevcuttur. Kısacası, cıva zehirlenmesi hakkındaki li­teratür, otizmi (DSM-IV) tanımlayan bütün özellikleri ve ge­nel olarak ASD'ye eşlik eden özellikleri içerir. Bilimsel ge­rekçeler yenilgiye uğruyordu. Etil cıva yaş farkı olmaksızın hiçbir insana enjekte edilmemeliydi.