Erkeklerde Meme (Gogus) Kanseri

Erkekler de meme kanseri

Türkiye'de yaşa­yan erkeklerin meme kanseri riski nedir? Erkekler böyle tanı ile karşılaştıklarında şaşırıyor mu? Erkekler nasıl tep­ki veriyorlar?

Tüm meme kanserlerinin yaklaşık yüzde l'i erkeklerde görülüyor. Meme kanseri, erkeklerde görülen tüm kanser çeşitlerinin binde 2'sinden ve ölümlerin ise binde 14'ünden sorumlu.

Erkeklerle ilgili deneyimler genel olarak sınırlı, ancak çoğunlukla geç kalmış olarak geliyorlar; çünkü kendilerin­de meme kanseri olabileceğine ihtimal vermiyorlar. Meme dokuları da az olduğundan kanser genellikle göğüs duva­rına sıçramış oluyor. Bu da hem tedaviyi güçleştiriyor hem de yaşam sürelerini kısaltıyor ve ölüm oranlarını artırıyor. Genellikle doktorun yanılmış olacağını düşünüp, doktor doktor dolaşıyorlar. Sonra da ikna olduklarında tedaviye daha kolay adapte oluyorlar. Sanırım bu da "meme" kavramının kadında yarattığı etkiyi erkeklerde yaratmaması ile ilgili.

Türkiye'de kadınlarda ve erkeklerde görülme yaş aralı­ğı nedir?
Türkiye'de de tüm dünyada olduğu gibi genellikle ileri yaşlarda meme kanserine yakalanılıyor. 40 yaşından itiba­ren görülme sıklığı artmakla birlikte, 65 yaş ciddi bir sınır. 65 yaşın üzerinde meme kanserine yakalanma riski 65 yaş altındakilere göre yaklaşık altı kat artıyor. Meme kanserle­rinin ortalama yüzde 60-65'i 50 yaş üzerindeki kadınlarda görülüyor, yüzde 25'i de 40-49 yaş aralığında görülüyor.

Ancak tabii ki tüm insanlar, meme dokusunun oluştu­ğu ergenlik yaşlarından itibaren hayatlarının sonuna ka­dar risk altındalar.

Erkeklerde Göğüs Kanseri

Kimler meme kanserine yakalanır? Kimler meme kan­seri açısından risk taşıyor? Bu riskleri ortadan kaldırmak mümkün mü?

Bu konu hakikaten karmaşık ve tartışmalı, çünkü ger­çek sebep ve riskler bilinse, tedavi de tam anlamıyla yapı­labilecek. Yine de klasik olarak yüksek, orta ve düşük risk faktörleri olarak ayırmak mümkün.

Aslında meme dokusunun erkeklere göre daha fazla ol­ması ve kadınlık hormonları nedeniyle kadın olmak en büyük risk faktörü. Yüksek risk faktörleri arasında meme ve yumurtalık kanseri oluşturmayı kolaylaştıran bazı gen­lerin varlığı en ön sırada.

Ayrıca memeye yapılan biyopsilerde, kanser olma riski fazla olan bazı iyi huylu belirtilerin bulunması da önemli­dir. Bu nedenle daha önce yapılmış biyopsi raporlarının ömür boyu saklanması gerekiyor. Yine daha önce savaş ve­ya tıbbi amaçlı tanı veya tedavi gibi çeşitli sebeplerle göğüs duvarına ışın tedavisi alınması da yüksek risk faktörüdür.

En önemli faktör genlerimiz gibi duruyor öyleyse?


Örneğin "BRCA 1" ve "BRCA 2" adını verdiğimiz genlerin varlığı, meme kanseri riskini yüzde 60-85 oranın­da artırıyor. Gerçekten de yapılmakta olan birçok bilimsel çalışma, genetik imzamızın belki de tek faktör olacağını iddia ediyor. Bu bir yandan da umut verici bir gelişme: Genetik mühendisliği sayesinde belki de yakın zamanda daha anne karnındayken bir insanda meme kanseri geli-şip-gelişmeyeceğini kestirebileceğiz. Bunu başardığımızda, genetik müdahalelerle kanserin oluşumunu da engellemek mümkün olacaktır.
Ancak tüm bunlar aynı zamanda tıbbi etik açısından tartışmalı konular.

Erkeklerde de genetik faktör etkili mi?
Evet. Erkeklerde de genetik mutasyonla meme kanseri arasında bir ilişki var.

Orta derecede risk faktörleri nelerdir?
Bunların başında yaş geliyor. 40-50 yaşından sonra risk artmaya başlıyor ve 65 yaşından sonra en yüksek seviyele­re ulaşıyor. O nedenle 40 yaşından sonra her yıl düzenli olarak doktor kontrolü yapılmasını öneriyoruz.
Ailedeki kadınların meme kanserine yakalanmaları ve­ya hastanın kendisinin daha önce meme kanserine yaka­lanmış olması da önemli. Yoğun bir meme dokusuna sa­hip olmak veya biyopsi ile bazı iyi huylu meme hastalığı tanısı konması da riski orta derecede artırır.

Erkeklerde memede kitle

Ailemizdeki kadınlarda bu hastalık varsa bu bizim de yakalanma riskimizin yüksek olduğunu gösterir mi?
"Ailemizdeki kadınlar" derken, öncelikle birinci ve ikinci derece akrabaların bizi daha çok ilgilendirdiğini be­lirtmeliyim. Akrabalık derecesi uzaklaştıkça risk de azalı-yor. Burada bahsettiğimiz anne, teyze, anneanne, kız kar­deş, kendi kızı gibi yakın akrabalar. Özellikle bu akrabalar meme kanserine 40 yaşın altında yakalanmışlarsa veya birden fazla akrabada görülmüşse risk biraz daha fazladır. Erkek tarafındaki meme kanserleri de önem arz eder.

Şu ayrımı özellikle vurgulamak istiyorum: Evet, meme kanserinde ailesel geçiş söz konusudur, ancak bu, "ailesin­de meme kanseri olan her kadın mutlaka meme kanserine yakalanacaktır" olarak algılanmamalı. Çünkü aslında me­me kanserinde ailesel geçiş, yüzde 10-15 civarında; yani her 8-10 meme kanserli kadından sadece l'inde ailesel ge­çiş var. Diğerleri bireysel olarak bu hastalığa yakalanmış­tır.

Bu nedenle ailesinde meme kanseri olanların hemen endişeye kapılmalarına gerek yok. Normal takiplerini yap­tırdıkları sürece korkacak bir sebep yok. Ayrıca daha önce bir memesinde kanser gelişmiş kadınlarda yeniden meme kanseri gelişme riski normale göre iki-dört kat artacaktır. Böyle hastaların planlı kontrollerine daha dikkat etmeleri­ni öneriyoruz.

Erkeklerde memede şişlik ve sertlik

Ailedeki meme dışındaki kanserlerin, meme kanserine etkisi var mı?
Ailedeki kadınlarda meme kanseri ile birlikte veya tek başına yumurtalık kanseri görülmesini de meme kanseri açısından bir risk faktörü olarak algılayabiliriz. O nedenle daha yakın bir takip gerektirir.

Bir de ailede farklı kanser hastaları (akciğer, prostat, bağırsak vb.) sıklıkla görülüyorsa, o zaman bu ailede kan­sere bir yatkınlık var demektir. Bu durum aile bireylerinde meme kanserine de yakalanma olasılığını akla getirir.

Düşük risk faktörlerinden de bahseder misiniz?

Düşük derecede risk faktörleri arasında genellikle hor-monal faktörler yer almakta. İlk âdetin 12 yaşın altında görülmesi, menopoza 55 yaşından sonra girilmesi, meno­pozdan sonra uzun süreli ve kontrolsüz hormon kullanıl­ması, hiç doğum yapmamak, geç yaşta doğum yapmak, emzirmemiş olmak gibi.

Fertil çağ süresi ne demektir? Bu sürenin uzun olması meme kanseri riskini nasıl etkiler?
"Fertil çağ" doğurganlığın var olduğu dönemin adı. Kabaca ilk âdetin görülmesi ile âdetten kesilme dönemi arasındaki süreçtir. Bu dönemde kadınlık hormonları ak­tiftir. Meme kanserinin oluşumunda da özellikle östrojen ve progesteron hormonları çok etkin rol oynar. Dolayısıy­la bu dönemin uzun sürmesi, kadının daha uzun süre bu hormonların etkisinde kalmasına sebep oluyor. Sonuçta meme kanseri riskinde göreceli bir artış oluyor.

Kadınlarda doğurma yaşı önemli mi? Hiç doğum yap­mamış kadınlarda görülme sıklığı nedir?
Hiç doğum yapmamak ve 35 yaş sonrasında doğum yapmak riski az da olsa artırır. Ancak bu durum da tek başına ciddi bir risk faktörü sayılmaz.

Doğumdan sonra bebeği emzirmenin nasıl bir etkisi var?
- Hamile kalmak, doğumdan sonra bebeği emzirmek gi­bi durumlar, kadınlık hormonlarının salgılanmalarında değişikliklere neden oluyor. Bu dönemlerde özellikle östro­jen salgılanması azaldığından, memeler bu hormonların etkisine daha az maruz kalıyor. Böylece meme kanseri ris­kinde bir azalma bekleniyor. Daha fazla doğum yapan ka­dınların ve çocuklarını uzun süre emziren kadınların meme kanseri riskinin daha az olduğunu kabul ediyoruz. Ama emzirmenin tek başına mı, yoksa hamile kalma süre­ciyle birlikte mi etki ettiği konusu tartışmalı.