Türk Anestezi Tarihi
Tıp tarihi arşivlerinden yararlanarak yapılmış bazı çalışmalar ve bu çalışmaları kaynak olarak kullanan bazı tezler ile yakın dönemi yaşamış olanların anlattıklarından anestezinin Türkiye'deki gelişimi hakkında bu gün için önemli bilgiler elde edilebilmektedir. Bu konuda önemli bir çalışmayı t. Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Tıp Tarihi Ve Deontoloji Ana Bilim Dalı arşivlerinden yararlanarak Prof. Dr. Cemalettin Öner ile birlikte tamamlamış ve yayınlamıştık. Bu çalışmada başlıca kaynak Op. Dr. Nimet Taşkıran'ın Cerrahi Makaleler Bibliografısi olmuştur. Bu bibliyografiden yaralanılarak saptanan makalelerin orijinalleri Tıp Tarihi Ana Bilim Dalı arşivlerinde bulunmuş ve bu makalelerden önemli bilgiler elde edilmiştir. Diğer önemli bir kaynak İstanbul Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Deontoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Öztan Öncekin Türk-îslam Tababetinde Anestezi adlı doktora Tezidir. Diğer bir belge ise Türk Anestezi ve Reanimasyon Derneği Başkanlığını yaptığım sırada Türkiye'de Anestezinin ihtisas dalı olarak kabul edilişinin 40. yılı dolayısıyla hazırladığım; içerisinde şimdi bir kısmı vefat etmiş olan hocaların anestezinin kuruluşu ile ilgili anılarının yer aldığı dokümanter filmdir. Bu filmde anestezinin kuruluşu ile ilgili belgelere ve önemli yazışmalara yer verilmiştir. Aşağıdaki bölümde eldeki bilgilere özet olarak yer verilmiştir.
Cemalettin Öner'e göre Türkiye'de anestezinin gelişimi;
1- 1900 yılına kadar olan dönem,
2- 1900-1933 arası dönem,
3- 1933-1950 arası dönem,
4- 1950'den sonraki dönem olarak ele alınabilir.
1900 yılına kadar olan dönemle ilgili olarak ilk bilgilere 1871 yılında rastlanmaktadır. Bu yıllarda tıp müfredatı hocası Miralay Dr. Ahmet Remzi ders kitabında Morton"a dayanarak verdiği bilgilerde eter anestezisinden bahsetmektedir. 1882'de Dr. Münir Bey, 1890'da Dr. Abidin Bey, 1891'de Dr. Hüseyin Sabri Bey anestezi terimi yerine duyunun kaldırılması anlamını taşıyan "mübtel-i his" terimini kullanmışlardır. 1906 yılında aynı terimi "Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şahane" (Askeri Tıbbiye)'nin doğum kliniği hocası Dr. Besim Ömer Paşa da kitabında kullanmıştır. Gül-hane cerrahi hocası Dr. Julius Wieting 1911 tarihli İptal-i Hissi Mevzii adlı bir kitap yazmış ve bu kitabında anestezi için duyunun çürüklüğü ya da yokluğu anlamına gelen "but-lan-ı hissi" terimini kullanmıştır. Kitapta butlan-i hissi; but-lan-ı hissi mevzii ve butlan-ı hissi umumi olarak ikiye ayrılmıştır. Birincisi rejyonal anestezi, ikincisi genel anestezi anlamında kullanılmış terimlerdir. Butlan-ı hissi mevzii de bugünküne çok benzer bir şekilde; İbtal-i Hissi Mevzu (İnfiltras> on anestezisi), îbtal-i Hissi Dairevi
İbtal-i Hissi Nahiyevi (Ganglion ya da kök anestezisi), İbtal-i Hissi Nihai (Spinal anestezi) olarak sınıflandırılmıştır.
Bu dönemde askeri hekimler tıp konusunda düzenli yayımlanan dergiler çıkarmış ve bu dergilerde yabancı literatürden çeviriler yayınlanmışlardır. Münif Bey "in "Kloroforma Dair", Besim Ömer Paşa'nın "İpnotizma" adlı yazılarının yanı sıra Fransızca olarak yazılmış anestezi ile ilgili yazılara da rastlanmaktadır. Anestezi ile ilgili yayın sayısı az olmasına rağmen o dönemde anestezide kullanılan kloroform, Azot protoksit, eter, lokal anestetikler gibi tüm anestezi ilaçlarına ait yazılar yer almıştır. Ceınalettin Öner bu döneme ait 7 makaleye rastladığını bildirmektedir. Bu durum batıdaki gelişmelerin ülkemizde yakından izlendiğini göstermesi açısından ilginçtir.
Büyük bir olasılıkla Askeri tıbbiye nedeniyle anestezinin gelişimi İstanbul'da başlamış ve tüm dünyada olduğu gibi ilk olarak cerrahlar tarafından uygulanmıştır. Öğrendiğimize göre, ilk kullanılan anestetik madde kloroform olmuştur. 1864 yılında Dr. Castro karotis ligatürü ameliyatında kloroform kullanmıştır. Cemil Topuzlu Paşa Paris'te eğitimini tamamlayıp 1890'da yurda döndüğünde kloroform kullanmış, eter kullanmaya 1924'den sonra geçmiştir. Eter ilk defa Gülhane'de Almanya'dan gelen Rieder Paşa tarafından 1898'de kullanılmaya başlanmıştır. Bilindiği gibi lokal anestezi ilacı 1884"de Koller tarafından ilk defa kullanılmıştır. Ülkemizde lokal anestezi ilacının kullanımı ile ilgili ilk yazı "Kokain" adı ile Ceride-i Tıbbiye-i Askeriye dergisinin 14. sayısında 1885 yılında yazar ismi belirtilmeden yayınlanmıştır.
1900'lü yılların başlarında bazı cerrahların çeşitli anestezi uygulamaları gerçekleştirdiklerini ve bununla ilgili deneyimlerini yayınladıklarını görmekteyiz. Bunlar arasında Murat Rahmi Bey, Kenan Tevfık, Ahmet Asım Onur, Kazım İsmail Gürkan, Burhanettin Toker, Akif Şakir Sakar, Halit Ziya Konuralp sayılabilir.
Almanya eğitimini tamamlayarak yurda dönen tıp fakültesi cerrahi hocası Orhan Abdi Kurtaran 1905 den itibaren eter kullanmıştır. Onun yanı sıra Kadın-Doğum hocası Refik Münir Keskingil de anestezi ile uğraşmıştır. Hatta 1918 yılında sultan V. Mehmet Reşad'm Dr. İsrael ve Kurtaran tarafından yapılan mesane taşı ameliyatında anesteziyi Refik Münir Keskingil vermiştir. Bu dönemde ağrısız doğum konusunda Tevfık Remzi Kazancıgil'in 1929 yılında yazdığı "Ağrısız Doğum", Asım Onur'un 1932'de yayınladığı "Ağrısız Doğum" Monografisi ve Ziya Üstün'ün 1933 yılında yazdığı "Doğum Analjezisinde Pernokton" adlı yazılar, anestezi tarihinin önemli belgelerini oluşturmaktadır. Ceınalettin Öner bu döneme ait 26 makaleye rastladığını bildirmekte ve dönemi üniversite reformunun yapıldığı 1933 yılında sonlandırmaktadır.
1933-1950 arasında Cemal ettin Öner tarafından anestezi ile ilgili 25 yayın bulunmuştur. Yayınlar daha çok İ. V. (damar yolu ile verilen)anestezi ilaçları ile ilgilidir. Özellikle Evipan ve Petothale ile ilgili yazılar çoğunluktadır. Prof Dr. Derviş Manizade'den öğrendiğimize göre bu dönemde ülkeye ilk anestezi cihazı 1. U. Tıp fakültesi 1. Cerrahi kliniğine direktör Prof. Dr. Rudolf Nissen tarafında 1937 yılında getirtilmiş, fakat bu cihaz o zamanlar açık damla eter veren Hasan ve Hüseyin onbaşılar tarafından kullanılamadığından uzun süre kullanılmadan bekletilmiştir. Bu sıralarda cerrahide gelişmeler olmuş, özefagus, akciğer, kalp, beyin ameliyatları yapılmaya başlanmıştır. Prof Dr. Nihat Dorken bu durumu Cemalettin Öner'e yazdığı mektupta anlatmakta, en büyük sıkıntının anestezi ve reanimasyon konusunda çekildiğini söylemektedir. Prof. Dr. Dorken aslında bu konuya İ. Ü. Tıp Fakültesi dergisine 1949 yılında Burhanettin Toker ile birlikte yazdıkları bir makalede de değinmektedir. Prof. Dr. Dorken mektubunda anesteziye olan ihtiyacı belirtmek amacıyla kapalı devresi olan ve azotprotoksit verilebilen bir anestezi makinesi getirildiğini yazmıştır. Bu makinenin 1948 yılında getirtildiğini ve makinenin cerrahi asistanı olan Sadi Sun tarafından kullanıldığını ve Sadi Sun'un anesteziye böylece başlamış olduğunu öğrenmekteyiz. Sadi Sun'un anesteziye başlayışını Prof. Dr. Derviş Manizade de ayrıca 40. yıl belgeselindeki röportajında daha geniş olarak anlatmaktadır. Sadi Sun'un kendisi ise TARC mecmuasının 1990 yılı ilk sayısında kuruluş yıllarını ve bu yıllardaki çalışmalarını anlatmıştır.
1947 yılında cerrahi asistanı olarak uzmanlık eğitimine başlayan Sadi Sun uzmanlık eğitiminin büyük bir kısmını anestezi çalışmaları ile geçirerek 195] yılında cerrahi uzmanı olmuştur. Sadi Sun'un bu uygulamaları kendisinin Türkiye'de ve İ. Ü. Tıp fakültesi bünyesinde anesteziye yönlendirilen ilk hekim olmasını göstermesi ve günümüz anestezisine kadar uzanan yolun başlangıcını oluşturması açısından önemli çalışmalardır.
Sadi Sun ile sınıf arkadaşı olan 1947 yılında tıp fakültesinden birlikte mezun olan Cemalettin Öner bu sıralarda mecburi hizmetini Anadolu'da sürdürmektedir. Mecburi hizmet dönüşünde o da anestezinin yapılaştırılma çalışmalarına Sağlık Bakanlığı içerisinde yer alarak katılır.
Böylece Türk anestezi tarihinde 1950'den bu güne kadar sürecek olan yeni bir dönem başlamış olur. Dünyadaki gelişmelere paralel olarak yapılaşma, yasal düzenlemelerin tamamlanması, anestezinin hekimlerin eline geçmesi, uzmanlık eğitiminin başlatılması ve uzman hekimlerin yetişmeye başlaması 1950'den sonra olmuştur. 1950'den sonraki dönemi biri anestezinin temelinin atılmasına kadar olan dönem; ki bu dönem kurumlaşma hazırlıklarının yapıldığı dönem olup bizim hocalarımızın aktif meslek yaşamları bu hazırlıkların tamamlanması için verdikleri uğraşlar ile geçmiştir, diğeri de bu temel üzerinde yükselmenin başladığı dönem; yani anestezinin kurumsallaşmasının tamamlandığı ve gelişmesinin sürdürüldüğü dönemdir. Onların aramızdan ayrılmalarından sonra görevi üstlenen bizler de anesteziyi daha ileriye taşıma, geliştirme, kusursuz uygulama, temsil etme ve en önemlisi kabul edilmesini sağlama uğraşları verdik. Kanımca bu nedenler ile 1950'den sonraki dönemi de, lider hocalar dönemi ve birinci jenerasyon hocalar dönemi veya 1990'dan önceki dönem ve sonraki dönem olarak ikiye ayırmak gerekmektedir. Burada hocalar derken sadece fakülteleri kastetmiyorum. Eğitim hastanelerinin o zamanki şef ve şef yardımcılarını da kastediyorum. Görüleceği gibi Sağlık Bakanlığı eğitim hastanelerinin yapılaşması ve gelişmeleri anestezi bilim dalının ülkemizdeki yapılaşmasında çok önemli roller oynamış hatta fakültelerdeki gelişmelerin zaman zaman önüne geçmiştir.
1950'lerin başlarında genelde onbaşılar ve bazı hemşireler genel anestezi vererek ameliyatların yapılmasını sağlamaktadır. Kullandıkları yöntem çoğunlukla açık damla eterdir. Doğumlarda maske ile trilen anestezisi seyrek olarak yapılmaktadır. Lokal anestetik daha yaygın kullanılmaktadır. Bazı cerrahlar da cerrahinin yaraşıra anestezi ile de ilgilenmektedirler. 1949-1954 yılları arasında yurt dışında cerrahi ve anestezide veya yalnız anestezide çalışmış olup yurda dönen bazı hekimler yurda döndükten sonra sadece anestezide çalışmaya devam etmişlerdir. Bu hekimlerden bazıları haftanın belli günlerinde değişik hastanelere gidip anestezi vererek ameliyatların yapılmasına katkıda bulunmuşlardır. Ülkemizdeki anestezi ile ilgilenen ilk hekimler arasında, İstanbul'da Haseki hastanesinde Op. Dr. Avni Aksel'in servisinde Op. Dr. Hüsnü Öztürk, Tıp Fakültesi Prof. Dr. Akif Şakir Şakar'ın ortopedi kliniğinde Dr. Simon Batmaz, Prof. Dr. Kemal Atay'ın cerrahi kliniğinde yine Simon Batmaz ve ayrıca Dr. Melih Erman, Dr. Rüçhan Kutbay. Dr. Hüseyin Ergönenç, Dr. Cemalettin Öner, Dr. Kadriye Bilge, Sağlık Bakanlığı İstanbul hastanelerinden Şişli Çocuk Hastanesinde Doç. Dr. Hazım Bumin'in kliniğinde Op. Dr. Cahil Bergil, Vakıf Guraba Hastanesi Ata Topaloğlu'nun servisinde yine Cemalettin Öner, Heybeliada Sanatoryumunda Dr. Ercüment Kopman, Ankara'da Gülhane'de Dr. İhsan Günalp ve 1953'de açılan SSK Ankara Hastanesi'nde Op. Dr. Hüsrev Polat ve daha sonraki yıllarda Dr. Emel Çobanoğlu yer almaktadır. Bizim saptayabildiğimiz bu hekimler ülkenin ilk anestezi hekimleridirler. 1954'den sonra bu hekimlerin bir çoğu ilk eğitimlerini aldıkları yabancı ülkelere geri dönmüş ve çalışmalarına o ülkelerde devan etmişlerdir. Bunlar arasında öğrenci iken Kemal Atay'ın kliniğinde çalışan Kadriye Bilge mezun olduktan sonra anesteziye devam etmiş daha sonra ADB'ne gitmiş, ileri eğitimini tamamladıktan sonra 1963'de yurda dönerek emekli olduğu Aralık 1990 yılına kadar son dönemi İstanbul Tıp Fakültesi Ana Bilim Dalında olmak üzere çalışmalarına devam etmiştir. İstanbulda kadın-doğum uzmanı olan Dr. Cezmi Kınoğlu asistanlığı sırasında anesteziye duyduğu ilgi nedeniyle öne çıkan bir diğer hekimdir. 1951 yılında ağrısız doğumu öğrenmek üzere ABD'ye gönderilir. Burada 3.5 yıl anestezi ile ilgilenir. 1954'de İstanbul'a döner ve kendini emekli edinceye kadar Teşvikiye Sağlık Yurdu'nda yaklaşık 40 yıl anestezi uygulamalarında bulunur. Biraz geç katılsa da Cezmi Kınoğlu'nu da ilk anestezi hekimleri arasında saymak gerekir kanısındayım.
Melih Erman Kadriye Bilge'ye yazdığı bir mektupta: "1949 yılında mezun olup Prof Dr. Şinasi Güçhan'ın tavsiyesi ile İ. Ü. Tıp Fakültesi ikinci cerrahi kliniğinde asistan olabilmek için sıraya girip fahri asistanlığa başladım. Bu arada 1950 yılında Şinasi Güçhan asistanlarından birini İngiltere'ye anestezi öğrenmek için göndermek istedi. Seçilen aday gitmeyince yerine ben gittim. İngiltere'de 8 ay kaldım. Döndükten sonra anestezi bölümünü Kemal Atay'ın kliniğinde kurdum. Kemal Atay'ın ve H. Ziya Konuralp'in çok desteklerini gördüm. Kadriye Bilge ve Rüçhan Kutbay ile ikinci cerrahi kliniğinde İngiltere dönüşü açık eter, kloroform, klord'etil, ombridan anestezilerine son verdik. Lomber anestezide hiperbarik yöntemini kullanmaya başladık. Peridural anestezilere başladık. Lobektomilerde bronş blok tekniğini uyguladık. Gaz tüplerini renklerine ve ağız çaplarına göre sınıfladık. Anestezi öncesi hazırlık sistemini kurduk. Bu arada kliniğe AGA marka bir anestezi cihazı alındı. 1951 senesinin son aylarında böylece başlayan bu modern anestezi döneminde açık ve yarı kapalı sistemleri kullanmaya başladık. Bu dönemde ikinci cerrahide 3 ameliyathanede günde 4-10 ameliyat yapılıyordu. Kısa sürede anestezi makinelerinin sayısı arttı. 1952-53 yıllarında Fransızlar Largactıl ve Phenergan ı piyasaya sürdüler. Biz bunları Scopolamin ve Morfin ile değişik nispetlerde karıştırarak premedikasyonda kullanmaya başladık. Netice fevkalade idi. Scopolamin aynı zamanda retrograt amneziye de sebep olduğu için hastalar hoşlandılar. Hastalar tarafımızdan bir gece önce görülüyordu. Eğer bir kontrendikasyon görülürse anestezi verilmiyor, diğer tetkikler tavsiye ediliyor ve cerrah arkadaşlar umumiyetle bizim tavsiyelerimize hürmet ediyorlardı. Birkaç sene sonra yeni arkadaşlar İngiltere, Fransa ve ABD'den anestezi tahsil ederek döndüler. İlk gelenlerden biri Simon Batmaz idi. Daha sonra gelen Dr İsmail ve Dr. Hüseyin unutamadıklarım arasındadır. Dr. Hüseyin Amerika'da uzun yıllar anestezi çalışmaları yapmıştı. Kısa süre kaldı. 3 ya da 6 ay sonra Amerika'ya döndü. Daha sonra gelen Rüçhan Hanım olmuştur. Bence anesteziye ilk olarak ciddi şekilde iştirak eden ve hakikaten kendini bütün varlığı ile bu bölüme bağlayan ilk doktor arkadaş Kadriye Hanım olmuştur. Ben 1956 yılında askere gittikten sonra kliniği Kadriye Hanımla Rüçhan Hanım idare etti. Askerlik dönüşü nöroşirurji ile ilgilendim ve anesteziden koplum..'' şeklinde devam etmektedir. Mektubun devamında İ. V. Solüsyonların (serum) hazırlanışı, verilişi ve kan tranfüzyonlannın yapılış şekilleri de yer almakta ve kendisinin anestezi derneğinin kurucu üyeleri arasında bulunduğunu ve bu nedenle kendisini çok mesud hissettiğini ifade etmektedir. Dr. Melih Erman'ın bu mektubu anestezi tarihi açısından çok değerli bir belge niteliğindedir. Mektup sadece anestezi ile ilgilenenleri tanıtmamakta, o günlerin anestezi atmosferini ve pratik uygulama koşullarını ve cerrah-anestezi ilişkilerini de tanımamızı sağlamaktadır.
1950 yılını izleyen yıllarda büyük cerrahi yapabilmek için iyi bir anestezi hekimine olan gereksinim giderek daha iyi anlaşılmış ve önemli cerrahi klinikleri bu eksikliği gidermenin yollarını aramaya başlamışlardır. Bu kliniklerden biri de İ. Ü. Tıp Fakültesi birinci cerrahi kliniğidir. Prof Dr. Burhanettin Toker direktör olarak, Prof. Dr. Fahri Arel öğretim üyesi olarak bu klinikte yer almaktadırlar. Burhanettin Toker 1950 yılında zamanın sağlık bakanı Ekrem Hayri Üstündağ'a anestezi uzmanlığının bir an önce ülkemizde kabul edilmesi konusunda resmi bir başvuruda bulunur. Sadi Sun daha henüz cerrahi asistanıdır ve anestezi ile ilgilenmektedir. 1950'nin son aylarında WHO (Dünya Sağlık Örgütü) Türkiye'de intra torasik müdahaleler yapmak üzere Prof. Dr. E. Husfelt'i ve onun anestezisini veren E. Vanö-Anderson'u Fahri Arel'in girişimleri sonucu birinci cerrahi kliniğine gönderir. Husfelt'in yaptığı ameliyatların bazısına Sadi Sun anestezi verir. Bu rastlantı sonucunda 1952 yılında Husfelt, Sadi Sun'u WHO'nun Danimarka'da organize ettiği anestezi eğitim programına kendi yetkisini kullanarak davet eder. Sadi Sun 1953'de yurda döner ve yeni kurulan üçüncü cerrahi kliniğinde çalışmalarını sürdürür.
Sağlık Bakanlığı 1953'den sonra anestezi konusuna daha yoğun bir ilgi duymaya başlar. Gerçi ülkede anestezi ile ilgilenen ve sadece bu işi yapan hekimler artık vardır. Fakültede birileri anestezi işini üstlenmişlerdir ama ihtisas düzeyinde bir yapılanma henüz yoktur ve anestezi eğitimi yapılmamaktadır. Sağlık Bakanlığı 1953'de en önde gelen hastanelerinden biri olan Haydarpaşa Numune hastanesine Avrupa'da bulunduğu sırada anestezi ile de ilgilenen Op. Dr. Hüsnü Öztürk'ü operatör ve anestezi mütehassısı olarak atar.
Cemalettin Öner resmen cerrahi asistanı olmasına rağmen yine 1953 yılında sağlık bakanlığınca ileride anestezi ihtisas süresine sayılmak üzere Haydarpaşa Numune hastanesinde görevlendirilir. Bu sıralarda özellikle Haydarpaşa Numune Hastanesi operatörlerinden Selahattin Akel'in girişimleri sonucu Sağlık Bakanlığı Viyana'dan Prof. Dr. Robert Kucher'i anestezi servisini kurmak üzere Haydarpaşa Numune Hasta-nesi'ne davet eder. Kucher 3 ay kadar kalır ve geri döner. Bu kere onun yerine yine Viyana'dan Wolfgang Wirtinger servis kurmak, eğitim yapmak ve ihtisas verebilmek yetkileri ile donatılarak aynı hastaneye 1954 yılında getirtilir ve böylece anestezi eğitimi başlamış olur. Sağlık bakanlığının girişimleri burada kalmaz, fakültelerdeki çalışmaların önüne geçerek devam eder. 3 Ocak 1955 tarihinde de sağlık bakanlığı bir genelge yayınlayarak "Tababet İhtisas Nizamnamesi" tasarısına Aneste/iyolojinin de ihtisas kolu olarak dere edildiğini isteyenlerin Haydarpaşa Numune Hastanesinde anestezi mütehassısı W. Wirtinger'in yanında ihtisas yapabileceklerini bildirir. Böylece 1954'de Haydarpaşa Numune Hastanesinde Türkiye'nin ilk anestezi servisi kurulur ve ilk asistanı da Cemalettin Öner olur. Daha sonraki asistanları Dr. Moiz Kan ve Dr. Erol Levi olmuşlardır. Zamanın sağlık bakanlığı müsteşarı Dr. Nail Karabtıda'mn desteği ile anesteziyoloji 20 Ocak 1956 tarih ve 9212 sayılı resmi gazete ile yürürlüğe giren 4/6379 sayılı ihtisas tüzüğünde ayrı bir ihtisas dalı olarak yer almıştır. İlk uzmanlık diplomaları ise 26 Mart 1956'da ilk olarak Trikloetilen ile Anestezi adlı tezi ile Sadi Sun'a 6 Aralık 1956'da ikinci olarak Anestezi Potansiyalize adlı tezi ile Cemalettin Öner'e verilmiştir. Daha sonra sırasıyla 1957'de Moiz Kan, Cahit Bergil. Emel Berkol, Mehmet Nazlı, Refik Paykoç, Müfit Erkul, 1958'de Kamil Ergin, Faruk Or ülkemizin ilk ona giren anestezi uzmanları olarak uzmanlık diplomasına hak kazanmışlardır.
Uzman olduğu yıl Sadi Sun'un önderliğinde anestezi ile uğraşan doktorlar Sabahat Kabaalioğlu ve Cezmi Kınoğlu, cerrahlar Şinasi Hakkı Erel, Fahri Arel bir araya gelerek Türk Anestezi Cemiyeti'ni kurmuşlardır. Daha sonra 1969 yılında Türk Anestezi ve Reanimasyon Cemiyeti (TARC) adını alan bu dernek ilk toplantısını Taksim Lamartin caddesindeki 45 nolu binada 12 Kasım 1956 tarihinde yapmıştır. TARC ilk bilimsel kongresini 9 Mayıs 1965 tarihinde yapmaya başlamış ve bu kongreler günümüze kadar kesintisiz düzenlenmiştir.
İstanbul Tıp Fakültesi'nde Dr. Sadi Sun'un anesteziyoloji ile ilgili çalışmalarına başlamasından 10 yıl kadar sonra, 1959'da Anesteziyoloji Enstitüsü'nün kurulmasına karar verilmiş ve direktörlüğe Farmakoloji ve Tedavi Kliniği direktörü Prof. Dr. Sedat Tavat getirilmiştir. 6 ay sonra Prof. Dr. Halit Ziya Konuralp yöneticiliği devralmıştır. 3 yıl kadar sonra da, 1960 yılında Perikardiektomi ve Mitral Komissürektomi Ameliyatlarında Bakım ve Santral Ven Basıncının Önemi adlı tezi hazırlayarak verdiği sınavla ülkemizin ilk anesteziyoloji doçenti olan Dr. Sadi Sun kadroya atanarak, adı 1961'de İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Enstitüsü olan kuruluşun başına getirilmiştir.
1964'te Atropinin Arteriyel Oksijenasyona Etkisi başlıklı takdim tezi ile profesörlüğe yükselen direktör Sadi Sun, Enstitünün kürsü haline getirilmesi ile ilgili girişimleri başlatmış, bu çabalar ancak 26 Mart 1966'da sonuçlanmış ve Profesörler Kurulu'nda Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kürsüsü'nün örgütlenmesi kabul edilmiştir. Zamanın dekanı Ord Prof Dr. Ekrem Şerif Egeli'nin kürsünün modernizasyonuna değerli katkıları olmuştur.
Tıp fakültesinin 1967 yılında ikiye ayrılması ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nin kurulmasıyla Prof. Dr. Sadi Sun Cerrahpaşa'da kalmış ve kürsü başkanlığına devam etmiştir.
Yeni adı İstanbul Tıp Fakültesi olan Çapa'da diğer bir kürsü kurulmuştur. 4 Temmuz 1967 tarihli Profesörler Kurulu kararıyla kurulan İstanbul Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kürsüsü yönetimine Doç. Dr. Faruk Or getirilmiştir. Haydarpaşa Numune Hastanesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Şefliği'nden ayrılarak 1970'de İstanbul Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kürsüsü doçent kadrosuna atanan Dr. Cemalettin Öner, 1971 yılında profesörlüğe yükselerek kürsü başkanı olmuştur.
Prof. Dr. Cemalettin Öner, uzmanlık sonrasında 1958'de Dünya Sağlık Örgütü bursuyla gittiği Paris Tıp Fakültesi Anesteziyoloji Enstitüsü'nde ve Foch Hastanesi Anesteziyoloji Bölümü'nde bir yıl süreyle çalışmıştır. Yurda döndükten sonra Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Vakıf Gureba Hastanelerinde çalıştıktan sonra Haydarpaşa Numune Hastanesi Anesteziyoloji Servisi Şefi olarak atanmıştır.
1961'de Akciğer Şirurjisinde Akciğer Fonksiyon Muayeneleri adlı tezle doçent olmuş ve ayrıldığı 1970 yılına dek Haydarpaşa'da şef olarak görevini sürdürmüştür. Daha sonra 1970 yılında İstanbul Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon kürsü başkanlığına atanarak 1988'e kadar bu görevde kalmıştır.
İki liderden biri olan Sadi Sun, daha çok üniversite içinde ve dernek düzeyinde bilim dalının örgütlenme çalışmalarına ağırlık vermiş, uluslararası ilişkileri kurmaya ve sürdürmeye gayret etmiştir Diğer lider Cemalettin Öner ise, önceleri sağlık bakanlığı içerisinde kurulma ve kabul edilme mücadelesi vererek kişisel dostluk ilişkileri ile yasal boyutta da bir çok engelin aşılmasında ve anestezi reanimasyon bilimi lehine tüzük ve yönetmeliklerin çıkarılmasında ve sonrasında bilim dalına Reanimasyon adının katılmasında önemli roller oynamışlardır. 6 Eylül 1962 tarih 6/821 sayılı uzmanlık tüzüğünde dalın adı Anestezi ve Reanimasyon uzmanlığı olarak kabul edilmiştir.
İstanbul'daki gelişmelere paralel olarak 1947'de kurulan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde de Senatonun 1958'de aldığı bir kararla Anesteziyoloji Enstitüsü kurulması öngörülmüştür. Henüz bir anesteziyoloji uzmanı bulunmadığından Enstitünün ilk müdürlüğüne Cerrahiden Prof. Dr. Hilmi Akın atanmıştır. Hilmi Akın'ın yanı sıra Prof. Dr. Orhan Bumin, Prof. Dr. İhsan Günalp, Prof. Dr. Galip Urak, Prof. Dr. Şerif Çanga ve Prof. Dr. Zafer Paykoç bu konuya önayak olan diğer isimlerdir. Ankara Üniversitesi'nde daha sonraları genç kuşak denilen bazı öğretim üyelerinin bağımsız bir Anestezi bölümü açılması konusundaki gayretlerinin sonunda 16 Aralık 1958 tarihinde A. Ü. Tıp Fakültesi bünyesinde Anesteziyoloji Enstitüsünün kurulmasına A. Ü. Senatosu karar vermiştir. Bu ülkede kurulmuş olan ilk bağımsız anestezi ünitesi olmuştur. Başına Prof. Dr. Hilmi Akın getirilmiştir. 1962'de doçent olduktan sonra bu kurumun müdürlüğüne atanacak olan Dr. Refik Baykoç bu enstitünün uzmanı olarak 1959'da göreve başlamıştır.
1959 yılında Ankara'da Hacettepe Tıp Fakültesi'nin ilk nüvesini oluşturan ANDAY bölümünde 3 odalı ameliyathanenin faaliyete geçmesiyle birlikte, Amerika'dan dönen ve Ankara'da bir kaç hastanede Anestezi uygulamaları yapan Dr. Emel Çobanoğlu Anestezi Bölümü'nü kurmuştur.
1963'de bu bölümün başına Dr. Suat Karasu'nun ayrılması üzerine 1964de Ankara ya donen 1965de uzman olan öz-demir Demir atanmış ve 1967'de Hacettepe Tıp Fakültesi kurulduktan sonra bu görevi Anestezi kürsüsü başkanı olarak uzun yıllar, kendisinden 1 yıl sonra yurda dönen ve 1966'da uzman olan Dr. Mualla Karamehmetoğlu ile birlikte sürdürmüştür.
İstanbul ve Ankara'da bu gelişmeler olurken benzer gelişmelerin Gülhane'de de başladığı görülmektedir. Güîhane Askeri Tıp Akademisi'nde ilk Anestezi çalışmaları İkinci Genel Cerrahi Kliniği bünyesinde 1951 yılında Dr. Ali Ulvi Kaya tarafından başlatılmış, aynı tarihte Amerika'dan dönen Dr. İhsan Günalp ile devam etmiştir. Ürolog Operatör Dr. İhsan Günalp daha sonraları bu çalışmalarının ürünü olarak Modern Anestezinin Ana Hatları (1952) ve Klinik Anestezi (1958) adlı iki kitap yayınlanmıştır. İhsan Günalp'in yanısıra Ankara'da Op. Dr. Hüsrev Polat 1953'de açılan SSK Ankara Hastanesi'nde anestezi çalışmalarına başlamış ve 1963'e kadar devam etmiştir.
1953'de açılan bir imtihanı kazanan Dr. İsmail Bağcılar, Dr. Orhan Toydemir ve Dr. Feridun Kebir Yalgan Anestezi eğitimi almak için ABD gönderilmişlerdir.
Bu üç kişiden Dr. İsmail Bağcılar daha sonra Gülhane'de 1960'da kurulan Anestezi ve Reanimasyon ünitesinin başına geçmiştir.
İmtihan kazanarak anestezi uzmanı olmak üzere 1953'de ABD'ye dönenlerden Feridun Kebir Yalgan ile ilgili herhangi bir kayda rastlanmamıştır.
Ancak Orhan Toydemir daha sonra yurt dışında ve yurt içinde bir çok çalışmalarda bulunmuştur. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Ana Bilim Dalı başkanlığına getirilerek emekli olduğu tarihe kadar bu görevde kalmıştır.
Aynı dönemlerde İzmir'de de bazı gelişmelerin olduğu bilinmektedir. Ancak bu gelişmeler ile ilgili doküman elimize geçmemiştir. Bu gelişmeleri Ege Üniversitesi Anestezi Ana Bilim Dalı başkanlığından emekli olan Sayın Prof. Dr. Ahmet Tutan yürütmüştür.
Şimdiye kadar olan bölümde Türkiye'de anestezi ve reanimasyon uzmanlık dalının ilk uygulayıcıları, hocaları ve bu hocaların kuruluş çalışmaları tanıtılmaya çalışılmıştır.
1990'dan sonraki dönem lider hocalardan görevi devir alan birinci jenerasyon hocaların içerisinde yer aldığı dönemdir. Bu dönem de ben ve benimle aynı yaşlarda olan hocaların çalışmaları yer almaktadır.
1990'dan sonra ortaya çıkan hızlı ilerlemelerin hazırlığı aslında 1970'li yılarda başlamaktadır. 1990'dan sonra görevi devir alan jenerasyon anestezi ile ilgilenmeye 1965'li yıllarda asistan olarak başlamış, kabul edilme ve bilim dalını geliştirme adına verilen uğraşlann içerisinde bulunmuş bir jenerasyondur. Bu uğraşlann sonunda giderek anestezi uzmanlarının sayısı artmaya başlamış, anestezi vaz geçilmez bir dal olarak hastanelerin ve fakültelerin yapısı içerisinde şeflik ve kürsü statüsünde yer almış, öğretim üyeleri yetişmeye ve anestezi artık sekunder bir uzmanlık dalı olmaktan çıkıp, ana uzmanlık dallarından biri haline gelmeye başlamıştır. Artık liderlerin yanında genç, dinamik en önemlisi anestezi bilim dalına gönül vermiş biraz da şövenist bir kadro yetişmeye başlamıştır. Bu kadro 1990'lı yılardan sonra görevi devir alacak olan jenerasyondur.
Anestezi uzmanları bu yıllar içerisinde yoğun bakım konusunu da sahiplenmiş bu konuda verdikleri uğraşlar anestezinin tali bir dal olmaktan çıkıp ana uzmanlık dallarından biri haline gelmesine önemli katkılar sağlamış ve Türkiye'de yoğun bakım bilim dalı onlar sayesinde bugüne taşınmıştır.
İnsanlık tarihinin yazılmaya başladığı günden beri tıbbın en önemli semptomlarından biri olan ağrı bu dönende anestezi içerisinde gerçek sahibini bulmuş 1985'li yıllardan sonra anestezi uzmanlarının çabaları ile Türkiye'de kurulmuş gelişmiş ve temsil edilebilmiştir.