Erektil Disfonksiyon Nedir
Psikojenik Erektil Disfonksiyon
Henüz tanı yöntemleri fazla gelişmemişken ED’nin % 90 sebebinin psikojenik olduğuna inanılırdı. Bu durum ED’nun mikst bir olay olduğu anlaşılmasına kadar devam etti. Seksüel davranışlar ve penil ereksiyon hipotalamus, limbik sistem ve korteks tarafından kontrol edilir. Bundan dolayı uyarıcı yada inhibe edici mesajlar ereksiyonu kolaylaştırmak veya engellemek için spinal ereksiyon merkezlerine aktarılabilir. Psikojenik disfonksiyonda ereksiyonun inhibisyonunu açıklayan iki olası mekanizma ileri sürülmüştür.
a-Normal suprasakral inhibisyonun aşırılığı şeklinde beynin spinal ereksiyon merkezini direkt inhibe etmesi
b-Penis düz kas tonusunu arttırarak, ereksiyon için gerekli gevşemeyi engelleyen aşırı sempatik deşarj ya da yükselmiş katekolamin düzeyleri
Klinik olarak, serum noradrenalinin psikojenik ED olanlarda, normal kontrol yada vaskülojenik ED’u olanlara göre daha yüksek olduğu bildirilmiştir.
Nörojenik Erektil Disfonksiyon
Ereksiyon nörovasküler bir olay olduğundan beyni, spinal kordu, kavernöz ve pudental sinirleri, terminal arteriollerdeki ve kavernöz düz kaslardaki reseptörleri etkileyen herhangi bir hastalık ya da fonksiyon bozukluğu erektil disfonksiyona yol açabilir.
Medial preoptik alan, paraventriküler nukleus ve hipokampüs penil ereksiyon ve seksüel dürtü için önemli integrasyon merkezleri olarak görülür. Bu bölgeleri etkileyen Parkinson hastalığı, inme, ensefalit veya temporal lob epilepsisi gibi patolojik durumlar sıklıkla erektil disfonksiyonla birliktedir. Parkinson hastalığında oluşan etkiler dopaminerjik yollardaki dengesizlik sonucu gelişir. Ayrıca tümör, demans, Alzheimer hastalığı, Shy-Drager sendromu ve travma erektil disfonksiyonun eşlik ettiği diğer önemli beyin lezyonlarıdır. (erektil disfonksiyon ilaçları)
Spinal kord travmalı hastalarda erektil fonksiyonun derecesi büyük ölçüde spinal lezyonun niteliği, yeri ve yaygınlığına bağlıdır. Spinal kordun üst motor nöron komplet lezyonlarında refleks ereksiyon %95 oranında korunurken, alt motor nöron komplet lezyonlarında ise sadece %25 oranında ereksiyon sağlanabilir. Refleks ereksiyonun korunmasında sakral parasempatik sinirlerin büyük önemi vardır. Spinal seviyedeki spina bifida, disk hernisi, syringomyeli, tansvers myelit ve multiple skleroz gibi patolojik durumlar ereksiyonu etkilemektedir.
Pelvik organlarla kavernöz sinirler arasındaki yakın ilişki bu bölgeye uygulanacak cerrahi girişimler neticesinde impotans ile sonuçlanabilecektir.
Endokrinolojik Erektil Disfonksiyon
İmpotansı olanlarda hipogonadizm sık rastlanan bir durumdur. Erkek üreme sistemi ve sekonder seks karakterlerinin gelişmesi androjenlerin etkisi altında olmaktadır. Libido ve seksüel davranışlar üzerinde oldukça etkilidir.
Granata ve arkadaşları 1997 de, nokturnal ereksiyon ile testesteron seviyesi arasındaki ilişki araştırılmış ve testesteron eşik değerinin 200 ng/ml olması gerektiğini bulmuşlardır (51). Mills ve arkadaşları 1994 de ratlarda kastrasyonun arteriyel akımı azalttığını, venöz kaçak oluşturduğunu ve kavernöz sinir uyarısına erektil yanıtı yaklaşık yarı yarıya azalttığını göstermiştir.
Hipotalamo- hipofizer aksdaki bir bozukluk hipogonadizime yol açabilir. Bu durum konjenital olabileceği gibi tümör yada travmaya sekonder de olabilir.
İster hipofiz adenomu, isterse ilaçlara bağlı gelişen hiperprolaktinemi hem üreme hemde seksüel fonksiyon bozukluğuna yol açar. Hiperprolaktinemide serum testesteron seviyelerinin düşük oluşu, yüksek prolaktin seviyelerinin gonadotropin-salgılatıcı hormon sekresyonunu baskılamasına bağlı gözükmektedir.
Erektil disfonksiyon hem hipoptroidi hemde hipertroidi ile birlikte olabilir. Hipertroidi sıklıkla dolaşımdaki östrojen seviyesi artışına bağlı olabilecek libido azlığı ile ve daha nadir olarak ta erektil disfonksiyonla birliktedir. Hipotroidide ise prolaktin seviyesi yüksekliği ve testesteron düşüklüğü vardır.
Diabetes mellitus her nekadar en yaygın görülen endokrinolojik hastalık ise de hormon eksikliğinden ziyade, daha çok vasküler, endotelyal, nörolojik ve psikolojik komplikasyonları nedeniyle erektil disfonksiyona yol açar.
Arteriyojenik Erektil Disfonksiyon
Hipogastrik-kavernöz- heliksin arter dallanmasında aterosklerotik ya da travmatik tıkanıklık yapan arteriyel hastalıklar, sinüzoidal boşluklara perfüzyon basıncını ve arteriyel kan akımını azaltarak, maksimum ereksiyona kadar geçen zamanı uzatır ve erekte penisin rijiditesini azaltır. Michal ve Ruzbarsky 1980 yılında koroner arter hastalığı ve ED’nin başlangıç yaşı ve insidansı arasında paralellik olduğunu gösterdiler.
Arteriyel yetmezlikle yaygın görülen risk faktörleri hipertansiyon, hiperlipidemi, sigara içiciliği, dibetes mellitus, perineal veya pelvik künt travma ve pelvik radyasyondur.
Diabetik ve yaşlı erkeklerin kavernöz arterlerinde intimal proliferasyon, kalsifikasyon ve lümen stenozu ile fibrotik lezyon insidansının yüksek olduğunu bildirilmiştir.