Bobrek Tumorleri Hakkinda Bilgiler

Böbrek Tümörleri Hakkında Bilgiler

A.B.D.’de her yıl 30.000 böbrek hücreli kanser (BHK) teşhis edilmekte ve 12.000 kişi de böbrek tümörü nedeniyle ölmektedir(5-6). Görülme sıklığı 9/100.000 ‘ dur. 50-60 yaşlarında daha sık görülmektedir.

Böbrek kanserleri, sık görülen ve ölüm oranları yüksek olan önemli ürolojik tümörlerden biridir. Erişkin tümörlerinin yaklaşık % 3’ünü oluştumaktadır(7-8). Ürogenital kanserler içerisinde görülme sıklığı olarak prostat ve mesane kanserlerinden sonra 3. sırada yer almaktadır(5-9). Erkek/kadın oranı yaklaşık 3/2’ dir(9). Dünyadaki 20 coğrafik alanı içeren GLOBOCAN verilerine göre, 2002 yılında 208.000 böbrek kanserli yeni hasta ve buna bağlı 102.000 ölüm bildirilmiştir(9). Amerikalı zencilerdeki insidansı beyazlardan yüksek olup prognozu daha kötüdür. Avrupa ülkeleri için yıllık yeni hasta sayısı 30.000 civarındadır(6). Afrika ve Asyada insidansı düşüktür.

Görüntüleme yöntemlerindeki gelişmelerle birlikte son yıllarda böbrek kanseri insidansında artış olduğu görülmektedir. Çalışmaların çoğunda beklenen hedeflerden biri de hastalığı erken evrede yakalayarak hastalıktan ölüm oranlarını azaltmaktır. Bu beklentini aksine, Surveillance, Epidemiology, and End Results programının analizleri; 1973-1985 yılları ile 1986-1998 arasında yayılımlı hastalık ve ölüm oranları arasında fark olmadığını göstermiştir(10). Bu analizlerin sonuçları, hastalığı erken evrede yakalama oranlarındaki artışla beraber ileri evre hastalıktan ölüm oranlarının da paralel olarak arttığını göstermiştir.

Risk faktörleri

Etyolojide çeşitli etkenler sorumlu tutulmakta olup çevresel faktörler, meslek grupları, beslenme şekli, hormonlar, kromozom bozuklukları ve onkojenler bunlar arasında sayılmaktadır. Meslek nedeniyle asbest, polisiklik aromatik hidrokarbonlar, organik çözücüler, petrol ürünlerine maruz kalanlarda ve iyonize radyasyon alan hastalarda risk altındadır(11). Sigara, analjezik nefropati, kronik renal yetmezlik böbrek kanseri için risk faktörleridir. Sigara içen erkeklerde bu risk % 27-37, kadınlarda bu oran % 10-24 arasında değişmektedir. Son yıllarda yapılan bir meta-analizinde, 24 çalışma incelenmiş ve sigara kullanımının böbrek kanserinde etyolojik bir faktör olarak rol aldığı gösterilmiştir(12).

Yapılan hayvan çalışmaları östrojenin böbrek kanserini indüklediğini göstermektedir. Obezlerde östrojen artışı gibi hormonal değişiklikler olmaktadır. Kolesterol yükselmesinin böbrek kanseri oluşumundaki rolü tam olarak bilinmemektedir. Kolesterol ve diğer lipidlerin artışının immün sistemi baskılayarak tümör gelişimine neden olabileceği düşünülmektedir(13). Böbrek kanseri görülme oranlarının topluluklara göre farklılık göstermesinden sorumlu faktörlerden biri de beslenme alışkanlıklarıdır. Et ve süt ürünlerinin fazla tüketilmesi böbrek kanseri riskini artırmaktadır(14). Yapılan çalışmalar sonucu, organ nakillerinin de kanser gelişiminde rolü olduğu saptanmıştır. Đsveç’te yapılan bir çalışmada, böbrek ve diğer organ nakilleri yapılan hastalar takip edilmiş ve böbrek nakli yapılan 5004 hastanın 19 ’unda renal hücreli karsinom görülmüştür(15). Böbrek kanserinin % 4’ ü herediter olup 3. Kromozomun kısa kolunda yerleşmiş olan VHL genindeki (Von Hippel Lindau Supressor gen ) bozukluklar (Mutasyon&Delesyon) kanser gelişiminden sorumlu tutulmaktadır(16). Ayrıca akkiz kistik böbrek hastalığı da kanser gelişimi için risk ortaya koymaktadır(17).

Semptomlar

Bu semptomlar makroskobik hematüri, künt lomber ağrı ve lomber kitle olup, hastaların ancak % 10-15’i bu üç semptomlarla hekime başvurmaktadır(35). Hastaların % 60’ında makroskobik veya mikroskobik hematüri görülür(36). % 40’ında ise kitle ve ağrı görülür. Ayrıca metastazlara bağlı dispne, öksürük ve hemoptizi, kemik ağrıları, spontan fraktürler de görülebilir.
Normal koşullarda böbrek, 1,25 dihidroksikolekalsiferol (1,25[OH]2D3), renin, eritropoetin ve değişik prostaglandinler salgılayarak homeostasisi sağlar. Böbrek hücreli kanser ise ya aynı maddeleri aşırı miktarlarda üretir, ya da fizyolojik önemi olan parathormona benzer peptidler, HCG, insülin, çeşitli sitokinler ve inflamatuar medyatörler salgılar.

Ayrıca paraneoplastik sendromlar başlığı altında eritrositozis (%3-10), hiperkalsemi(%3-13)(43-44), hipertansiyon(%40) ve nonmetastatik karaciğer disfonksiyonu ( Stauffer sendromu ) gibi semptomlar da görülebilir. Stauffer, nonmetastatik karaciğer disfonksiyonunu 1961’de tanımlamıştır. Bu sendromun varlığında hastalarda alkali fosfataz, bilirubin yükselir; hipoalbuminemi, uzamış protrombin zamanı, hipergamaglobulinemi saptanabilir. Kilo kaybı, halsizlik ve ateşle seyreden bu klinik tablo nefrektomiden sonra normale döner. Cushing sendromu, hiperglisemi, galaktore, nöromyopati ve pıhtılaşma bozuklukları daha nadir görülen paraneoplastik sendromlardır