Eosinofilik Sistit
ilk defa 1960'da Palubinskas ve Brovvn tarafından tanımlanan eosinofilik sistit oldukça nadir rastlanan bir hastalık olup bugüne kadar literatürde 43 vaka bildirilmiştir.
Klinikte birkaç hafta süren multipl ataklar halinde seyreden, ani dizüri, sık idrar yapma, gros hematüri ve suprapubik ağrı şeklinde kendini gösterir Literatürde ataklarla seyretmeden ani başlayan sık idrar yapma semptomlarına yol açan eosinofilik sistit vakalarında bildirilmiştir.
Sistoskopide mesane mukozasında ödem, submukozal kanama, bazen ülserasyon, papiller lezyon veya kadifemsi eritematöz plaklar gözlenir. Bu bulgulara ataklar sırasında rastlanır. Ataklar arasında ise lezyonlar geriler.
Hamilelikte sistit
Eosinofilik sistit özellikle sistoskopik bulguları nedeniyle mesane neopla-zileri ile sıkça karışır. Ancak eosinofilik sistitin mesane kanseriyle bir arada görülebildiğini de unutmamak gerekir. Bunların dışında literatürde bildirilen ve ataklar halinde seyretmeyen vakalar da sıklıkla IS'yi akla getirir(22). Eosi-nofilik sistitin ayırıcı tanısına hemorajik sistitler ve tüberkülozda alınmalıdır(22).
Etyolojide uzun bir dönem alerji suçlanmış ve yabancı proteinler veya bekterilere karşı allerjik cevabın bu tabloya yol açtığı düşünülmüştür(26).
Birçok yazar bu allerjenler üzerinde çalışmış; çeşitli bakteri ve parazitlerin, portakal, domates, çukulata, çay, kahve, inek sütü gibi yiyeceklerin, sodyum vvarfarin, meti-cillin, antranilik asid, intravesikal mitomycin C gibi medikasyonların, kondrom, spermisid jeller, vaginal tampon gibi kontakt allerjenlerin rol oynayabileceği öne sürü!müştür(29,44). Daha ziyade kadınlardan ve çocuklardan oluşan bir hasta grubunda hikayelerinde astım bronşiale, atopik dermatit gibi allerjik durumlar, idrarda ve kanda eosinofili, kanda IgE yüksekliği bildirilmiştir
Daha sonra Hellstrom ve arkadaşları sistemik alerji hikayesi olmayan 16 eosinofilik sistit vakası rapor etmişlerdir(26). Bu hastalarda mecvut bir üriner sistem patolojisine (prostat hipertrofisi, mesane kanseri vb...) bağlı mesane hasarı gözlenmiştir
Erkeklerde sistit
Bugün için patogenez sistemik veya lokal ajanlara maruz kalan mesanenin cevabı olarak açıklanmaktadır(26,49) ve eosinofilik sistitin IS, malakoplaki gibi kronik sistitler spektrumunda yeraldığı iddia edilmektedir(26).
Bazı yazarlar eosinofilik sistite eşlik eden eosinofilik gastroenterit de bildirmişlerdir
Eosinofilik sistitin ışık mikroskopik incelemelerinde sistoskopik lezyon saptanan bölgelerden alınan biopsilerde yüzey ülserli ve polimorfdan zengin, fibrin ile örtülü olarak gözlenmiştir(3). Lezyonun görülmediği alanlardan alınan biopsilerde ise epitel hiperplastik olup 8 kat hücreden oluşmaktadır. Ultrastrüktürel incelemelerde de epitel üzerinde ince bir GAG tabakasının olduğu görülmüştür^). Lamina propriada ödem, bol eosinofil polimorf, mast hücreleri, makrofaj-lar, eritrosit ve nötrofil polimorflar gözlenir(3,22). Bazı vakalarda dev hücrelerin de varlığı bildirilmektedir(3). Lamina propriada superfisial damarların lümenlerin-de fibrin trombüsleri gözlenebilir. Diğer damarlar telenjiektazik ve şişkin aktif en-dotellerle döşelidir(3). Damar duvarlarında nötrofil polimorfların gözlendiği vas-kulit bulguları da sıkça rastlanır(3). Damarlarda gözlenen bu değişiklikler kas tabakası içinde de görülebilir(3). Lamina propriada değişik derecelerde kollagen artışı mevcuttur(3,22). Lamina propriadaki değişiklikler sistoskopik olarak lezyon görülmeyen alanlardan alınan biopsilerde daha hafif olmak kaydıyla aynen göz-lenir(3). Bazı vakalarda kas nekrozları bildirilmiştir. Çoğunlukla fokal olan kas nekrozları yüzeyel kaslarda nadiren masiftir.
Eosinofilik sistit tanısında biopsinin yeri çok önemlidir. Ancak biopsiler akut dönemde, atak esnasında alınmazsa, çok sayıda atak geçiren bir hastadan biopsi almışsa morfolojik olarak kronik değişiklikler ve fibrozis eosinofilik sistit için karakteristik olan eosinofilik infiltrasyon ve submukozal ödemi maskeleyebilir. Bu nedenle eosinofilleri daha iyi görebilmek açısından Giemsa boyası yapılması önerilir Eosinofilik sistite eşlik eden skuamöz displazi, karsinoma insi-tu, üretelial karsinom, anaplastik dev hücreli karsinom bildirilmiştir
Tedavisinde antihistaminikler ve steroid kullanılmakta, densensitizasyon denenmekte, medikal tedaviye cevap vermeyen vakalarda ise üriner diversiyon önerilmektedir