Kanser Hastalarının Psiko-Sosyal Durumu
Hastalar ve yakınları üzerinde aşırı duyarlılık, kırılganlık, çaresizlik, ölüm ve bilinmeyen korkusu etkileri bırakan kanser kronik bir hastalıktır. Kanser klinik seyrinin belirsiz olması ve sonunda hastanın tam olarak tedavi olup olamayacağının garanti edilememesi nedeniyle endişe verici bir hastalıktır. Hastalıkla ilgili belirsizlikler, hastanın tam olarak tedavi olup olamayacağının yanı sıra daha sonra tekrarlayıp tekrarlamayacağıyla da ilgilidir.
Dikkati çeken bir başka nokta da hastanın ölümü yaklaştıkça doktor, hemşire ve ailelerin hastadan uzaklaşmaya başlamasıdır. Aile hastadan uzaklaşma yoluyla kendini yasa alıştırmaktadır. Çünkü aileler için ölüm olgusu o andan itibaren hastayı yok kabul etmekle eşdeğerdir. Doktor ve hemşireler ise yapacak bir şey kalmadığını savunup hastadan uzaklaşma yoluna başvururlar. Aslında bu uzaklaşmanın altındaki temel duygu ölüme yenilmenin kızgınlığı, başarısızlık ve yetersizlik nedeniyle duydukları suçluluk hissini baskılama çabasıdır.
Hasta açısından olaya bakıldığında kanser; bilinmeyen bir tehlikenin, acı ve ızdırabın, suçluluk ve utanç duygusunun, izolasyonun, karışıklık ve kavganın sembolüdür. Fizyolojik olarak ise kişinin kendi bedenini kendisinin yok etmesi anlamına gelir. Kişide bu ağır kültürel yük nedeniyle kanser olduğunu öğrenmesinin ardından kriz adı verilen bir dizi emosyonel tepkiler ortaya çıkar.
Kriz sağlıklı yaşamdan yeni bir yaşama, hastalığa ve tehditle karşı karşıya kalma durumuna geçiş sürecidir. Kanser ya da ölüm korkusuna karşı en sık kullanılan patolojik savunma mekanizmaları; inkâr ya da depresif kabullenmedir. İnkâr, tehlike ve tehtidi bilinç dışına atma çabasından ortaya çıkar. Korku genellikle sevdiklerinden ayrılma, ölüm, başkalarına yük olma ve prognoz konularıyla ilgilidir.
Hastanın geliştirebileceği diğer bir savunma mekanizması ise kızgınlık tepkisidir. Hasta hem tedavi ekibine hem hastalığa hem de ailesine hatta Tann'ya karşı kızgınlık tepkisi geliştirebilir. Hasta hastalığın kontrol altına alınamaması ve bütün imkânlara rağmen tedavi garantisi verilememesi nedeniyle bu tepkiyi geliştirir. Hayatı tehdit edici ve süreğen bir hastalıkla baş etmesi oldukça zordur. Hastanın kanser ile baş etmesini etkileyen birçok değişken vardır. Bunlar:
l.Bireysel Değişkenler: Genetik yapı, cinsiyet, yaş, kültür, benlik imgesi, hastalığa ilişkin deneyim ve düşünceler, kişilik yapısı, stresle baş etme stilidir.
2.Hastalığa İlişkin Değişkenler: Hastalığın kendisi, meydana geldiği organ, hastalığın tipi, belirti ve bulguların tedavi biçimleri, prognozudur.
3.Çevresel Değişkenler: Çevresindeki kişilerin destek olma oranı, hastalığa ilişkin kültürel ve sosyal tutumlar, atfedilen özelliklerdir. Tanı konulduktan sonraki ilk 1-2 yıl bilinmeyene, kaygıya, tıbbi bakıma, bağımlılığa, vücut fonksiyonlarındaki kayıp ve değişkenlere uyum dönemidir. Kanser tanısının konulması ile kişi 4 aşamalı bir süreç yaşar.
l.Şok Dönemi: Kanser tanısının öğrenilmesi ile hasta kriz dönemine girer. Bu durum birkaç gün ya da hafta sürebilir.
2.Reaksiyon Dönemi: Hastanın artık gerçeği kabullenmeye başladığı ve buna karşı tepkiler oluşturduğu dönemdir. Geliştirdiği ilk reaksiyon kaygıdır. Kaygıyı yok etmek için ise çeşitli savunma mekanizmaları kullanırlar. Bu dönemde hastalar günlük aktivitelerini yapmakta zorlanabilirler.
3.Direnme dönemi: Tedavinin en aktif döneminin sona ermesinin ardından hastanın yeni duruma adapte olduğu dönemdir. Sık sık neden sorusu gündeme gelir.
En küçük bir semptom bile kanser nüksü olarak algılanır ve hasta tahlil yapma zorunluluğunda bile hasta olduğunu hatırlar.
Reoryantasyon dönemi: Bu dönemde hayatın anlamı, varoluş amacı gibi düşünceler ve buna bağlı sorular akla takılır. Kişi kimliğini artık benimsemeye başlar. Bu dönemde depresyonlar fazla görülür