Obstruktif Uyku Apne Sendromu
Uykuda solunum bozuklukları OUAS, santral uyku apne sendromu, obezite-hipoventilasyon sendromu, overlap sendromu, üst solunum yolu rezistansı sendromu olmak üzere beş ana başlık altında toplanabilir.
Bunlar içinde en sıklıkla görülen OUAS’dir. OUAS çeşitli toplumlarda %1-5 sıklığında görülen klinik bir durumdur. OUAS prevalansı 40-60 yaş erkek popülasyonda %4-8’lere ulaşmasına karşın, kadın popülasyonda bu sıklık tüm yaş gruplarında olmak üzere erkeklere göre daha düşüktür. Ülkemizde prevalansın %1-2 dolayında olduğu bildirilmiştir
OUAS, uyku sırasında farengeal hava yolunun tekrarlayan kapanması ile karakterizedir. Bu duruma neden olan risk faktörleri genel olarak bilinmesine rağmen, fizyopatolojik mekanizmalar tam olarak anlaşılamamıştır.
Üst solunum yolunun tıkanmasında katkıda bulunan etkenler yaş, cinsiyet, ırk, obezite, alkol-sigara ve sedatif ilaç kullanımı, spesifik anatomik bozukluklar, eşlik eden hastalıklar (örneğin; hipotiroidi, akromegali vb.), boyun çapı, hava yolu çapı ve şekli, yatış pozisyonu, nöromusküler ve santral faktörler olarak sıralanabilir.
OUAS’nin başlıca semptomları horlama, tanıklı apne ve gündüz aşırı uyku hali (GAUH)’dir. Horlama OUAS’li hastaların hemen hepsinde görülen bir semptomdur. Uyku sırasında orofarenkste inspirasyonun kısmi olarak engellenmesiyle oluşan kaba, gürültülü, vibratuar bir sestir. Sık tekrarlayan apneler nedeniyle gece boyunca düzensiz horlama, OUAS’li hastalarda tipiktir.
OUAS’li hastaların eşleri veya yakınları, gürültülü ve düzensiz horlamanın aralıklarla kesildiğini, ağız ve burunda solunumun durduğunu, bu sırada göğüs ve karın hareketlerinin pardoksal olarak devam ettiğini tanımlayabilirler. Buna tanıklı apne denmektedir. Bu tabloyu şiddetli bir horlama ile birlikte derin bir inspiryum takip eder, göğüs ve karın hareketleri eş zamanlı hale gelir ve oronazal solunum bir sonraki apneye kadar devam eder. Apne süresi genellikle 10-60 saniye arasındadır, nadiren iki dakikaya kadar uzayabilir. Daha uzun süreli apneler yaşamı tehdit edici olabilir.
GAUH uykuda sık tekrarlayan apneler sonucu gelişir. Uyku bölünmeleri nedeniyle bu hastalar ertesi gün aşırı uyku ihtiyacı hisseder. OUAS dışında bir çok akut ve kronik hastalık tablosunda da GAUH görülebilmesi nedeniyle düşük sipesifisiteye sahip bir semptom olmakla birlikte özellikle ağır dereceli OUAS’li hastalar için önemli bir belirleyicidir. GAUH’nin derecesi apne periyodlarının sıklığı, süresi ve noktürnal oksijen desatürasyonunun derecesi ile yakın ilişkilidir. Gün içindeki uykuya meyilin en önemli sonuçlarından birisi ise bu hastaların neden olduğu trafik kazalarıdır. OUAS’li sürücülerin normal popülasyona kıyasla iki-yedi kat daha fazla trafik kazasına neden oldukları saptanmıştır
Şişmanlık, horlamada ve uyku apne sendromunda en önemli risk faktörlerindendir. Şişmanlığı ölçmede vücut-kitle indeksi (VKİ) (Vücut ağırlığının boy uzunluğunun karesine bölünmesi ile elde edilir) kullanılır. VKİ >30 olan olgular obezdir, >40 olanlar ise morbid obezdir ve bu grup OUAS gelişiminde en riskli gruptur.
Boyun çevresi ölçümleri uyku apnesinin şiddetinin belirlenmesinde VKİ’den daha duyarlıdır. Erkekler için 43 cm, kadınlar için 38 cm boyun çevresinin üst sınırıdır. Bu sınırların aşılması OUAS risk ve şiddetini arttırmaktadır.
40-65 yaş ve erkek cinsiyet, OUAS için risk oluşturmaktadır. Menepoz sonrasındaki kadınlarla erkeklerde prevalans aynıdır. Altmışbeş yaşından sonra horlama prevalansının azalmasına karşın OUAS prevalansı artmaktadır.
OUAS’ye eşlik eden bazı hastalıkların sebep mi yoksa sonuç mu olduğu tartışmalıdır, ancak hipotiroidi veya akromegalinin kişide OUAS gelişmesine katkıda bulunduğu kesindir ve bu hastalıkların varlığında mutlaka tedavisinin birincil olarak yapılması gerekmektedir.