Bebeklerde ve Çocuklarda Kabızlık ve Psikolojik Nedenleri
Kabızlık çocuklarda yaygın olarak karşımıza çıkan bir sorundur. En sık karşılaşıldığı dönem tuvalet eğitiminin verilmeye çalışıldığı zamandır. Kabızlık çeşitli fiziksel ve psikolojik nedenlere dayanabilir. Pek çok insan sadece beslenme alışkanlığının değişmesinden ötürü kabızlık problemi yaşar, ancak burada kabızlık probleminin geçici bir durum olması söz konusudur. Eğer kabızlık uzun süredir devam ediyorsa beslenme alışkanlığında radikal değişikliklere gidilmesi ve başka olası nedenlerin de göz önünde bulundurulması gerekir.
Kabız Bebek
Eğer çocuk sağlıklı besleniyor ve yeterince sıvı tüketiyorsa kabızlığının nedeninin organik olması olasılığı oldukça düşüktür. Çocuğa tuvalet eğitimi verilirken koruyucu ya da titiz bir aile yapısının olması çocuğun ruhsal olarak kendi dışkılamasını tolore edebilmesini zorlaştırır ve çocuk dışkılamasını ertemek ister. Aile içi huzursuzlukların yaşanması, anne ya da babanın çok kontrollü kişilik özelliklerinin olması da yine çocuğun kakasını tutmasına neden olabilecek duygusal etmenlerdir.
Çocuklarda kabızlık tedavisi
Bana bir süre önce kabızlık şikâyeti ile getirilmiş olan kız çocuğunun annesi kızının kabızlığının kronikleştiğini, sadece evlerine misafirin geldiği ya da dışarıya yemeğe gittikleri zamanlarda kızlarının tuvalete gittiğini anlatmıştı. Bu anne hem koruyucu bir kişiliğe sahip hem de eşiyle aralarında problem yaşayan bir kadındı. Aslında kızları tuvalete gitmek için anne babanın en rahat olduğu ve kendisi ile de en az ilgili oldukları zamanları seçiyordu. Artık evde tuvalete gitmenin bir sendroma dönüşmüş olması, anne ve babanın acaba ne zaman kakasını yapacak kaygısı ile kızlarının peşinden koşturmaları küçük kızı daha da gerginleştirdiğinden, kendisini daha da sıkarak kakasını tutmasına neden olmuştu. Anne babanın kaygıları küçük kızın rahatlamasına engel oluyordu.
Kabızlık problemi yaşayan bir çocuk her ne kadar bunu en başından bilinçli olarak hesaplamasa da zaman içinde kabızlık probleminin varlığının anne babasının ilgisini, tüm dikkatlerini kendi üzerine çektiğini fark eder. Bu durum tıpkı beslenmede olduğu gibi çocuğa aslında onu korkutan bir otorite verir. Kabızlık problemini kronik bir boyuta taşıyan şey içine girilen kısır döngüdür. Çocuğun kaka yapmayı ertelemesi kakanın daha da büyüyüp sertleşmesine ve çıkışının zorlaşmasına, hatta acı vermesine neden olur. Bu da çocuk için zamanla dışkılamanın korku verici bir deneyim olmasına neden olur. Anne babaların çocuklarının gün içinde belirli zamanlarda tuvalete oturtup, makul bir süre orada bekletmeleri çocuğun bağırsak hareketlerini hızlandırır. Fakat bu bekleyiş sırasında anne babanın rahat olması, doğal davranması, çocuğun eline oyalanacağı bir şey verdikten sonra zaman zaman çocuğun yanından ayrılarak onu uzaktan kontrol etmeleri gerekir.
Kabızlığın nedenleri ve bebeklerde kabızlık sorunu
Kötü beslenme kabızlıkta etkilidir. Çok fazla et yenirken, yeterince lifli besinler tüketilmemesi kabızlığın en sık karşılaşılan nedenlerindendir. Lifli gıdalar bağırsak hareketlerini hızlandırır, sindirimi kolaylaştırır.
Yeterince sık tuvalete gidilmemesi zamanla bağırsak hareketlerinin yavaşlamasına neden olur. Bu durum yaygın olarak çocuklarda görülür. Çocuk tuvalete gitme ihtiyacını hissettiğinde değişik nedenlerden ötürü tuvalete gitmeyi erteler. Dışkılamanın zamanında yapılmaması, bekletilmesi kabızlığa neden olur.
Anüste çatlağın olması gibi bazı fiziksel nedenler dışkılamayı acı veren bir deneyime dönüştürdüğünden çocuk tuvalete gitmeyi erteleyebilir.
Kullanılan bazı ilaçların yan etkisi kabızlığa neden olabilir.
Aile içi stresin yaşanması, kaygı gibi duygusal etmenler kabızlığa neden olabilir.
Cocuk Tuvalet Egitimi
Çocuklarda Tuvalet eğitimine başlarken dikkat edilmesi gerekenler
Çocuğunuzun gün içinde en az iki saat kuru kalması ya da gündüz uykusundan sonra altının kuru uyanması.
Dışküamanın düzenli olması ve anne baba tarafından zamanının öngörülebilir olması.
Çocuğunuzun gerek yüz ifadesi gerekse beden dili ile çiş ya da kaka yapmak üzere olduğunu ifade ediyor olması.
Çocuğunuzun basit yönergeleri takip edebilmesi.
Tuvalete kendisinin yürüyerek gidip gelebilmesi ve bezini çıkarırken, giyinirken size yardım edebilmesi, aktif olması.
Kaka yaptıktan sonra rahatsız olarak bezinin değiştirilmesini talep etmesi.
Tuvalet ya da lazımlığı kullanmayı istemesi.
iç çamaşırı giymeyi istemesi.
Çocuğunuzun gün içinde en az iki saat kuru kalması ya da gündüz uykusundan sonra altının kuru uyanması.
Dışküamanın düzenli olması ve anne baba tarafından zamanının öngörülebilir olması.
Çocuğunuzun gerek yüz ifadesi gerekse beden dili ile çiş ya da kaka yapmak üzere olduğunu ifade ediyor olması.
Çocuğunuzun basit yönergeleri takip edebilmesi.
Tuvalete kendisinin yürüyerek gidip gelebilmesi ve bezini çıkarırken, giyinirken size yardım edebilmesi, aktif olması.
Kaka yaptıktan sonra rahatsız olarak bezinin değiştirilmesini talep etmesi.
Tuvalet ya da lazımlığı kullanmayı istemesi.
iç çamaşırı giymeyi istemesi.
Cocuklarda Tuvalet Egitimi
Çocuklarda Tuvalet Eğitimi ve Kabızlık İlişkisi
Tuvalet eğitimi çocuk için sadece bezi bırakarak tuvaleti kullanmaya başlama süreci olarak görülmemelidir. Tuvalet eğitimi, çocuğun gelişiminde önemli bir basamaktır. Anne babalar genellikle mümkün olduğunca erken davranarak çocuklarına tuvalet eğitimi vermek isterler. Tuvalet eğitimine başlamak için en uygun zaman çocuğunuzun hazır olduğu zamandır. Eğer çocuk hazır olmadan tuvalet eğitimi verilmeye çalışılırsa birtakım olumsuz sonuçlar ortaya çıkabilir. Bir anlamda 'tutmaya' karşılık gelen kabızlık da bunlardan birisidir.
Bebeklerde Tuvalet Eğitimi
Elbette kabızlık beslenme gibi değişik faktörlere de bağlı olarak ortaya çıkar. Bu bölümde tuvalet eğitimi ile kabızlık arasındaki ilişki ele alındığı için tuvalet eğitiminde anne babaların olası olumsuz sonuçları önleyebilmeleri amacıyla dikkate etmeleri gereken noktalar ele alınacaktır.
Tuvalet eğitimine başlamak için kesin bir yaş vermek çok doğru olmamakla birlikte çocukların fiziksel ve bilişsel gelişimleri açısıdan genel olarak 18.-24. aylar en uygun aylardır. Ancak tuvalet eğitimine daha geç hazır olan çocuklar da vardır. Amerika'da Phi-ladelphia Çocuk Hastanesi'nde 378 anne baba ve çocuklarıyla yapılan araştırmada tuvalet eğitimi için en uygun yaşın üç olduğu saptanmıştır. 27. aydan önce tuvalet eğitimlerine başlanan çocukların tuvalet eğitimlerinin bir yıl ya da bir yıldan uzun sürdüğü; 27.-36. aylarda tuvalet eğitimi verilmeye başlandığında ise çocuğun çok daha çabuk kabul ettiği görülmüştür (April 2003; Issue of Pediatrics).
Çocuk tuvalet eğitimi
Anne babaların, çocuğun artık tuvalet eğitimi almaya hazır olduğunu işaret eden noktalara duyarlı bir şekilde sabırlı davranmaları gerekir. Çocuklarına bu önemli süreçte temizlik bakımından çok titiz davranmadan, rahat bir şekilde çocuklarına asistanlık yapmaları gerekir. Tuvalet konusunda da beslenmede olduğu gibi çocuk kolaylıkla anne babayı kontrol edebileceğini öğrenir. Anne babanın rahat ve üzerine düşmeden davranması, birkaç gün içinde tuvalet eğitimini vermek gibi bir hedefinin olmaması, çocuğun ileriki dönemlerde de sorun yaşamasını engeller.
Tuvalet eğitimi çocuk için sadece bezi bırakarak tuvaleti kullanmaya başlama süreci olarak görülmemelidir. Tuvalet eğitimi, çocuğun gelişiminde önemli bir basamaktır. Anne babalar genellikle mümkün olduğunca erken davranarak çocuklarına tuvalet eğitimi vermek isterler. Tuvalet eğitimine başlamak için en uygun zaman çocuğunuzun hazır olduğu zamandır. Eğer çocuk hazır olmadan tuvalet eğitimi verilmeye çalışılırsa birtakım olumsuz sonuçlar ortaya çıkabilir. Bir anlamda 'tutmaya' karşılık gelen kabızlık da bunlardan birisidir.
Bebeklerde Tuvalet Eğitimi
Elbette kabızlık beslenme gibi değişik faktörlere de bağlı olarak ortaya çıkar. Bu bölümde tuvalet eğitimi ile kabızlık arasındaki ilişki ele alındığı için tuvalet eğitiminde anne babaların olası olumsuz sonuçları önleyebilmeleri amacıyla dikkate etmeleri gereken noktalar ele alınacaktır.
Tuvalet eğitimine başlamak için kesin bir yaş vermek çok doğru olmamakla birlikte çocukların fiziksel ve bilişsel gelişimleri açısıdan genel olarak 18.-24. aylar en uygun aylardır. Ancak tuvalet eğitimine daha geç hazır olan çocuklar da vardır. Amerika'da Phi-ladelphia Çocuk Hastanesi'nde 378 anne baba ve çocuklarıyla yapılan araştırmada tuvalet eğitimi için en uygun yaşın üç olduğu saptanmıştır. 27. aydan önce tuvalet eğitimlerine başlanan çocukların tuvalet eğitimlerinin bir yıl ya da bir yıldan uzun sürdüğü; 27.-36. aylarda tuvalet eğitimi verilmeye başlandığında ise çocuğun çok daha çabuk kabul ettiği görülmüştür (April 2003; Issue of Pediatrics).
Çocuk tuvalet eğitimi
Anne babaların, çocuğun artık tuvalet eğitimi almaya hazır olduğunu işaret eden noktalara duyarlı bir şekilde sabırlı davranmaları gerekir. Çocuklarına bu önemli süreçte temizlik bakımından çok titiz davranmadan, rahat bir şekilde çocuklarına asistanlık yapmaları gerekir. Tuvalet konusunda da beslenmede olduğu gibi çocuk kolaylıkla anne babayı kontrol edebileceğini öğrenir. Anne babanın rahat ve üzerine düşmeden davranması, birkaç gün içinde tuvalet eğitimini vermek gibi bir hedefinin olmaması, çocuğun ileriki dönemlerde de sorun yaşamasını engeller.
Cocuklarda Pure ile Beslenme
Çocuğu sadece püre ile beslemek doğru mudur? Çocukta çiğneme sorunları yaratır mı?
Bebekler, anne sütü ile veya değil, yaşamlarının ilk 4-5 aylarında sadece süt ile beslenirler. 4-5 aydan önce bebekler katı gıdaları sindirmeye hazır değillerdir. Bebeğin zamanından önce katı gıdalarla tanıştırılması bebekte mide problemlerine yol açabileceği gibi, allerjik bazı reaksiyonlara da neden olabilir.
Katı gıdalara geçişte erken davranılmasının neden olabileceği olumsuz sonuçlar olduğu gibi geç kalınmasının da aynı şekilde neden olabileceği olumsuz sonuçlar vardır. Yaygın olarak çevremizde küçük çocukların değişik nedenlerden ötürü sadece püre ile beslendiklerine, hatta bir noktadan sonra lokma halinde verilen besinleri hiçbir şekilde ağızlarında çeviremeyip, yutamadıklarına tanık oluruz.
Püre ile beslenen çocuk ağız ve dil kaslarını, dişlerini kullanmayı öğrenemez. Püre ile beslenmenin fiziksel gelişim açısından olumsuz sonuçları olduğu gibi duygusal gelişim bakımından da olumsuz sonuçları vardır. Püre ile beslenen çocuğun pasif olarak beslenmesi söz konusudur. Farklı yiyeceklerin farklı özellik ve tatlarını keşfetme deneyiminden yoksundur. Ayrıca beslenme deneyiminde çocuğun inisiyatif almaması durumu da vardır. Çocuk besini yemez, sadece yutar.
Genel olarak anneler ilk katı gıdalara geçtiklerinde katı besinlerin bebeklerinin boğazına takılmasından büyük kaygı duyarlar. Doktorların, besinlerin başlangıçta ezilerek küçük lokmalar halinde verilmesi tavsiyelerini biraz da aşırıya giderek bulamaç halinde verirler. Bebeğin bulamaçla beslenmesi zaman içinde pratik bir çözüme de dönüşür. Bebek/çocuk daha hızlı bir şekilde beslenir. Böylece ortamın kirlenmesi de büyük ölçüde engellenmiş olur. Başlangıçta çocuklarının püre ile beslenmesi anne babaları rahatsız etmezken çocuk 4-5 yaşına geldiğinde çocuklarının püreden başka bir şeyle beslenemediğini, hatta bu beslenme alışkanlığının çocuğun davranışlarına da yansıdığını görürler.
Zaman içinde püre ile beslenme çocuk için de rahatlatıcı bir deneyime dönüştüğünden çocuk kendisi de çiğnemeyi reddedebilir. Anne babaların bu beslenme probleminin arkasında fiziksel bir nedenin olmadığından emin olmaları gerekir. Bunun için de önce konunun uzmanı bir doktora giderek çocuklarının fiziksel anlamda bir problemi olup olmadığını öğrenmeleri gerekir. Eğer çocuğun herhangi bir fiziksel problemi yoksa, çocuk sadece besini yuttuğu için nasıl yenileceğini öğrenememişse, çocuğun en baştan çiğnemeyi, dilini kullanmayı ve yutmayı öğrenmesi gerekir. Gecikmeli olarak çocuk katı gıdalarla tanıştırılır. Anne baba bu durumda anlayış göstermeli, çocuğun yaşadığı beslenme probleminin sorumluluğunu almalı, çocuğa sabırlı davranmalıdır. Çocuk bulamaç ile beslenmekten, önce küçük parçalara, sonra da aşama aşama lokmalarla beslenmeye geçer.
Bebekler, anne sütü ile veya değil, yaşamlarının ilk 4-5 aylarında sadece süt ile beslenirler. 4-5 aydan önce bebekler katı gıdaları sindirmeye hazır değillerdir. Bebeğin zamanından önce katı gıdalarla tanıştırılması bebekte mide problemlerine yol açabileceği gibi, allerjik bazı reaksiyonlara da neden olabilir.
Katı gıdalara geçişte erken davranılmasının neden olabileceği olumsuz sonuçlar olduğu gibi geç kalınmasının da aynı şekilde neden olabileceği olumsuz sonuçlar vardır. Yaygın olarak çevremizde küçük çocukların değişik nedenlerden ötürü sadece püre ile beslendiklerine, hatta bir noktadan sonra lokma halinde verilen besinleri hiçbir şekilde ağızlarında çeviremeyip, yutamadıklarına tanık oluruz.
Püre ile beslenen çocuk ağız ve dil kaslarını, dişlerini kullanmayı öğrenemez. Püre ile beslenmenin fiziksel gelişim açısından olumsuz sonuçları olduğu gibi duygusal gelişim bakımından da olumsuz sonuçları vardır. Püre ile beslenen çocuğun pasif olarak beslenmesi söz konusudur. Farklı yiyeceklerin farklı özellik ve tatlarını keşfetme deneyiminden yoksundur. Ayrıca beslenme deneyiminde çocuğun inisiyatif almaması durumu da vardır. Çocuk besini yemez, sadece yutar.
Genel olarak anneler ilk katı gıdalara geçtiklerinde katı besinlerin bebeklerinin boğazına takılmasından büyük kaygı duyarlar. Doktorların, besinlerin başlangıçta ezilerek küçük lokmalar halinde verilmesi tavsiyelerini biraz da aşırıya giderek bulamaç halinde verirler. Bebeğin bulamaçla beslenmesi zaman içinde pratik bir çözüme de dönüşür. Bebek/çocuk daha hızlı bir şekilde beslenir. Böylece ortamın kirlenmesi de büyük ölçüde engellenmiş olur. Başlangıçta çocuklarının püre ile beslenmesi anne babaları rahatsız etmezken çocuk 4-5 yaşına geldiğinde çocuklarının püreden başka bir şeyle beslenemediğini, hatta bu beslenme alışkanlığının çocuğun davranışlarına da yansıdığını görürler.
Zaman içinde püre ile beslenme çocuk için de rahatlatıcı bir deneyime dönüştüğünden çocuk kendisi de çiğnemeyi reddedebilir. Anne babaların bu beslenme probleminin arkasında fiziksel bir nedenin olmadığından emin olmaları gerekir. Bunun için de önce konunun uzmanı bir doktora giderek çocuklarının fiziksel anlamda bir problemi olup olmadığını öğrenmeleri gerekir. Eğer çocuğun herhangi bir fiziksel problemi yoksa, çocuk sadece besini yuttuğu için nasıl yenileceğini öğrenememişse, çocuğun en baştan çiğnemeyi, dilini kullanmayı ve yutmayı öğrenmesi gerekir. Gecikmeli olarak çocuk katı gıdalarla tanıştırılır. Anne baba bu durumda anlayış göstermeli, çocuğun yaşadığı beslenme probleminin sorumluluğunu almalı, çocuğa sabırlı davranmalıdır. Çocuk bulamaç ile beslenmekten, önce küçük parçalara, sonra da aşama aşama lokmalarla beslenmeye geçer.
Yeme Bozuklugu Olan Cocuklar
Ağzındaki lokmayı yutmamak için direnen bir çocuğa nasıl yaklaşılmalıdır? Bu durum neden kaynaklanır?
Zaman zaman hepimiz bir yetişkin gibi düşünüp davranmakta zorlanırız. Özellikle de çocuklarla kurduğumuz ilişkide bizim de çocuk taraflarımızın çok sık açığa çıktığını o sırada fark etmesek bile sonra üzerine düşündüğümüzde görebiliriz.
Anne babaların "çocuklaştığı" zamanlara en çarpıcı örnek çocuklarıyla inatlaştıkları zamanlardır. İnatlaşmak, tutarlı, kararlı olmaktan farklı bir davranış biçimidir. Çocuğunuzla inatlaşmadan da kararlı bir tavır içinde olabilirsiniz. Herhangi bir konuda inatlaşma yaşadığınızda sonuç ne olursa olsun aslında her iki tarafında kaybetmesi söz konusudur. İnatlaşmada kazanan yoktur. Anne babaların izleyeçekleri ısrarcı tavır çocuğun ya pasifıze olarak kendisini tamamen anne babasına bırakmasına ya da ısrarlar karşısında yeni stratejiler geliştirmesine neden olur. Lokmayı yutmadan saatlerce ağızda tutmak işte çocuğun geliştirebileceği savunma mekanizmalarından sadece birine çarpıcı bir örnektir.
Çocuğun yemek yemeyi reddettiği zamanlarda eğer karşısında dolu bir kaşıkla bekleyen birisi varsa vereceği ilk mücadele ağzını açmama mücadelesi olacaktır. Eğer çocuk ilk adımda başarılı ola-mamışsa ve bir şekilde lokma onun istemi dışında ağzına girmişse, çocuğun yapabileceği bir başka şey lokmanın daha fazla içeriye girmesini engellemek olacaktır, bunu da lokmayı yutmayarak başarır.
Ağzındaki lokmayı saatlerce tutan çocuklar vardır. Bu davranış sadece çocuğun dişlerine değil ilişkiye de zarar verir. Üstelik böylesi bir davranış kalıbı çocuğun yalnız besinle olan ilişkisine değil, çocuğun arkadaşları ile olan ilişkisine kadar pek çok davranışında etkilidir. Bana ilkokul birincisi sınıf öğrencisi bir erkek çocuk, öğretmeninin ona otoritesini kabul ettirebilmek için kullandığı tüm yöntemlere karşı umursamaz tavrı nedeniyle getirilmişti. Hatta öğretmeninin onu çok sevdiği beden derslerinden bile mahrum bırakmasına rağmen, çocuk üzerinde etkili olamadığı için yönlendirilmişti. Bu çocuğun aynı zamanda erken çocukluk döneminden itibaren geliştirdiği saatlerce ağzında yutmadan lokmayı bekletme davranışı da vardı. Tabii burada çocuğun zaten inatçı bir mizaç özelliğine sahip olduğu da söylenebilir. Ancak şu gerçeği yadsımak da mümkün değildir: Zaman içinde çocuğun bu özelliği zaten vardıysa bile pekişmiş, güçlenmiştir.
Genellikle özel durumlar dışında çocuğun bir okul gününde etkili olan değişkenler okuldan çok aile içi ilişkiler ve erken çocukluk deneyimlerinden etkilenir. Bu nedenle de bu çocukla olan çalışmama aile içi ilişkileri düzenlemekle ve her ne kadar aileye ilk başta ilgili gibi görünmese de beslenme ile başlamıştım. Çocuğun beslenmesi konusunda kendi inisiyatifini alması, anne babası ile arasındaki ilişkide inatlaşmanın kırılması ile birlikte kısa sürede okulda yaşanan sorunlar da aşılmıştı. Yemesi konusunda eğer anne çocuğa ısrarcı davranıyorsa sonuçta yemesini sağlasa bile çocukla arasındaki ilişki zarar görecektir. Lokmayı yutmadan saatlerce ağzında tutan çocuğun lokmayı isterse yeme inisiyatifini almasına, sorumluluk kazanmasına ve dolayısıyla bağımsızlaşıp duygusal anlamda gelişmesine engel olur. Üstelik çocuğun yaşamının değişik yönlerini de etkiler.
Zaman zaman hepimiz bir yetişkin gibi düşünüp davranmakta zorlanırız. Özellikle de çocuklarla kurduğumuz ilişkide bizim de çocuk taraflarımızın çok sık açığa çıktığını o sırada fark etmesek bile sonra üzerine düşündüğümüzde görebiliriz.
Anne babaların "çocuklaştığı" zamanlara en çarpıcı örnek çocuklarıyla inatlaştıkları zamanlardır. İnatlaşmak, tutarlı, kararlı olmaktan farklı bir davranış biçimidir. Çocuğunuzla inatlaşmadan da kararlı bir tavır içinde olabilirsiniz. Herhangi bir konuda inatlaşma yaşadığınızda sonuç ne olursa olsun aslında her iki tarafında kaybetmesi söz konusudur. İnatlaşmada kazanan yoktur. Anne babaların izleyeçekleri ısrarcı tavır çocuğun ya pasifıze olarak kendisini tamamen anne babasına bırakmasına ya da ısrarlar karşısında yeni stratejiler geliştirmesine neden olur. Lokmayı yutmadan saatlerce ağızda tutmak işte çocuğun geliştirebileceği savunma mekanizmalarından sadece birine çarpıcı bir örnektir.
Çocuğun yemek yemeyi reddettiği zamanlarda eğer karşısında dolu bir kaşıkla bekleyen birisi varsa vereceği ilk mücadele ağzını açmama mücadelesi olacaktır. Eğer çocuk ilk adımda başarılı ola-mamışsa ve bir şekilde lokma onun istemi dışında ağzına girmişse, çocuğun yapabileceği bir başka şey lokmanın daha fazla içeriye girmesini engellemek olacaktır, bunu da lokmayı yutmayarak başarır.
Ağzındaki lokmayı saatlerce tutan çocuklar vardır. Bu davranış sadece çocuğun dişlerine değil ilişkiye de zarar verir. Üstelik böylesi bir davranış kalıbı çocuğun yalnız besinle olan ilişkisine değil, çocuğun arkadaşları ile olan ilişkisine kadar pek çok davranışında etkilidir. Bana ilkokul birincisi sınıf öğrencisi bir erkek çocuk, öğretmeninin ona otoritesini kabul ettirebilmek için kullandığı tüm yöntemlere karşı umursamaz tavrı nedeniyle getirilmişti. Hatta öğretmeninin onu çok sevdiği beden derslerinden bile mahrum bırakmasına rağmen, çocuk üzerinde etkili olamadığı için yönlendirilmişti. Bu çocuğun aynı zamanda erken çocukluk döneminden itibaren geliştirdiği saatlerce ağzında yutmadan lokmayı bekletme davranışı da vardı. Tabii burada çocuğun zaten inatçı bir mizaç özelliğine sahip olduğu da söylenebilir. Ancak şu gerçeği yadsımak da mümkün değildir: Zaman içinde çocuğun bu özelliği zaten vardıysa bile pekişmiş, güçlenmiştir.
Genellikle özel durumlar dışında çocuğun bir okul gününde etkili olan değişkenler okuldan çok aile içi ilişkiler ve erken çocukluk deneyimlerinden etkilenir. Bu nedenle de bu çocukla olan çalışmama aile içi ilişkileri düzenlemekle ve her ne kadar aileye ilk başta ilgili gibi görünmese de beslenme ile başlamıştım. Çocuğun beslenmesi konusunda kendi inisiyatifini alması, anne babası ile arasındaki ilişkide inatlaşmanın kırılması ile birlikte kısa sürede okulda yaşanan sorunlar da aşılmıştı. Yemesi konusunda eğer anne çocuğa ısrarcı davranıyorsa sonuçta yemesini sağlasa bile çocukla arasındaki ilişki zarar görecektir. Lokmayı yutmadan saatlerce ağzında tutan çocuğun lokmayı isterse yeme inisiyatifini almasına, sorumluluk kazanmasına ve dolayısıyla bağımsızlaşıp duygusal anlamda gelişmesine engel olur. Üstelik çocuğun yaşamının değişik yönlerini de etkiler.
Asiri Yemek Yiyen Cocuklar
Aşırı yiyen çocuğun yeme davranışı nasıl engellenebilir?
Çocuklar mutfağa girip çıkmaktan, bisküvi, cips gibi yiyecekleri atıştırmaktan büyük zevk alırlar. Bu normal bir çocuk davranışıdır. Fakat bu atıştırmalar bütün bir güne yayıldığında, tüketilen miktar giderek arttığında anne babaların bazı önlemler almaları, çocuklarının sağlıksız beslenme alışkanlıklarının önüne geçmeleri gerekir. Pek çok insan rahatlamak için yiyeceklere yönelir. Bir bakıma yiyecekler mutluluğun merkezinde yer alır. Sözgelimi doğum günü partileri pastasız düşünülemez ya da büyük kutlamalar genellikle büyük masaların etrafında keyifli şeyler yenilerek yapılır. Hatta bu türden kutlamalarda insanlar normalde yediklerinden daha çok yerler. İçinde bulundukları olumlu duygu durumu, keyifli hal, onları daha çok tüketmeye iter. Elbette aşırı yeme, sürekli tüketme hali farklı bir durumdur. Burada çocuğun ne yediği ya da ne kadar tükettiği üzerinde kontrolünü kaybetmesi durumu söz konudur.
Aşırı yeme davranışı gösteren çocukların özellikleri
Çok fazla ve çabuk yerler.
Aşırı yeme davranışı, aile içi çatışma, arkadaşlar arasında kabul görmeme, düşük akademik performans gibi durumlara karşı duydusal bir tepki olarak ortaya çıkar.
Yedikten sonra yediği şeyler ve miktarından büyük rahatsızlık duyarlar.
Odalarında yiyecek saklamaya başlayabilirler.
Öğün atlayarak, uygunsuz zamanlarda sağlıksız şeyler yerler.
Başlangıçta çocuk için atıştırdığı yiyecekler sadece rahatlamak amacıyla yöneldikleri yiyeceklerdir. Zamanla tüketilen miktar ve sıklığı artar ve bu durum bir alışkanlığa, sağlıksız bir beslenme düzenine dönüşür. Çocukluk ya da gençlik yıllarında başlayan bu alışkanlık yetişkin çağında da devam edebilir.
Bazı çocukların iştahları diğer çocuklara oranla daha açık olabilir. Bu da normal bir durumdur.
Çocuğu aşırı yemeye ve sağlıksız bir yeme düzenine iten şeylerin başında depresyon, kaygı gelir. Açık bir şekilde çocuğun, kızdığı ya da kaygılı olduğu zamanlarda yemeye yöneldiği görülür.
Çocukta aşırı yeme davranışını ortadan kaldırabilmek için aileyi de içine alan bir yaklaşım benimsenmeli, çocuğun hayatında kaygı ve strese neden olan faktörler tespit edilerek bu faktörlerin üzerine gidilme idir. Bu süreçte anne babaların ve çocuğun sabırlı olması çok önemlidir; çünkü davranış değişikliği yapmak oldukça uzun süren bir tedavi sonrasında gerçekleşebilir. Bu süreçte anne babaların anlayışlı tavırları, çocuklarının yanında oldukları mesajını vererek, çocukları ne zaman ihtiyaç duyarsa onu dinleyebileceklerini söylemeleri çocuğun kaygılarını aşmak konusunda en önemli yardımcı etmenler olacaktır.
Sorunun çözümünde çocuğun bir beslenme bozukluğu olduğunu da kabul etmesi gerekir. Pek çok çocuk sağlıksız beslenme alışkanlığının aslında bir sorun olduğunu kabul etmek istemez. Çocuğun önce bir sorunu olduğunu kabul etmesi anne babasının desteği ile sağlanır. Sağlıklı beslenme alışkanlığının geliştirilmesinde de anne baba, aile içinde birtakım düzenlemelere giderek ve rol model olarak çocuklarına yardım edebilirler.
Çocuklar mutfağa girip çıkmaktan, bisküvi, cips gibi yiyecekleri atıştırmaktan büyük zevk alırlar. Bu normal bir çocuk davranışıdır. Fakat bu atıştırmalar bütün bir güne yayıldığında, tüketilen miktar giderek arttığında anne babaların bazı önlemler almaları, çocuklarının sağlıksız beslenme alışkanlıklarının önüne geçmeleri gerekir. Pek çok insan rahatlamak için yiyeceklere yönelir. Bir bakıma yiyecekler mutluluğun merkezinde yer alır. Sözgelimi doğum günü partileri pastasız düşünülemez ya da büyük kutlamalar genellikle büyük masaların etrafında keyifli şeyler yenilerek yapılır. Hatta bu türden kutlamalarda insanlar normalde yediklerinden daha çok yerler. İçinde bulundukları olumlu duygu durumu, keyifli hal, onları daha çok tüketmeye iter. Elbette aşırı yeme, sürekli tüketme hali farklı bir durumdur. Burada çocuğun ne yediği ya da ne kadar tükettiği üzerinde kontrolünü kaybetmesi durumu söz konudur.
Aşırı yeme davranışı gösteren çocukların özellikleri
Çok fazla ve çabuk yerler.
Aşırı yeme davranışı, aile içi çatışma, arkadaşlar arasında kabul görmeme, düşük akademik performans gibi durumlara karşı duydusal bir tepki olarak ortaya çıkar.
Yedikten sonra yediği şeyler ve miktarından büyük rahatsızlık duyarlar.
Odalarında yiyecek saklamaya başlayabilirler.
Öğün atlayarak, uygunsuz zamanlarda sağlıksız şeyler yerler.
Başlangıçta çocuk için atıştırdığı yiyecekler sadece rahatlamak amacıyla yöneldikleri yiyeceklerdir. Zamanla tüketilen miktar ve sıklığı artar ve bu durum bir alışkanlığa, sağlıksız bir beslenme düzenine dönüşür. Çocukluk ya da gençlik yıllarında başlayan bu alışkanlık yetişkin çağında da devam edebilir.
Bazı çocukların iştahları diğer çocuklara oranla daha açık olabilir. Bu da normal bir durumdur.
Çocuğu aşırı yemeye ve sağlıksız bir yeme düzenine iten şeylerin başında depresyon, kaygı gelir. Açık bir şekilde çocuğun, kızdığı ya da kaygılı olduğu zamanlarda yemeye yöneldiği görülür.
Çocukta aşırı yeme davranışını ortadan kaldırabilmek için aileyi de içine alan bir yaklaşım benimsenmeli, çocuğun hayatında kaygı ve strese neden olan faktörler tespit edilerek bu faktörlerin üzerine gidilme idir. Bu süreçte anne babaların ve çocuğun sabırlı olması çok önemlidir; çünkü davranış değişikliği yapmak oldukça uzun süren bir tedavi sonrasında gerçekleşebilir. Bu süreçte anne babaların anlayışlı tavırları, çocuklarının yanında oldukları mesajını vererek, çocukları ne zaman ihtiyaç duyarsa onu dinleyebileceklerini söylemeleri çocuğun kaygılarını aşmak konusunda en önemli yardımcı etmenler olacaktır.
Sorunun çözümünde çocuğun bir beslenme bozukluğu olduğunu da kabul etmesi gerekir. Pek çok çocuk sağlıksız beslenme alışkanlığının aslında bir sorun olduğunu kabul etmek istemez. Çocuğun önce bir sorunu olduğunu kabul etmesi anne babasının desteği ile sağlanır. Sağlıklı beslenme alışkanlığının geliştirilmesinde de anne baba, aile içinde birtakım düzenlemelere giderek ve rol model olarak çocuklarına yardım edebilirler.