Genel Anestezi Komplikasyonlari

Genel Anestezi Komplikasyonları ve Yan Etkileri

Solunum Sistemi ile İlgili Olaylar


Solunum sistemiyle ilgili komplikas-yonlar incelendiğinde, olayların çoğun­lukla genç, operasyon nedeni dışında hastalığı olmayan, sağlıklı, acil olma­yan operasyonlar için anestezi alan ol­gularda meydana geldiği görülmüştür.

A. Yetersiz ventilasyon: En fazla hasara neden olan mekanizma olarak karşımıza çıkmaktadır.

a. Makroglossi : Hem yetişkin hem de çocuklarda görülebilir. Oral havayoluna, endotrakeal tüpün (ETT) sıkı tespitine, anjiotensin konverting enzim inhibitörlerinin kullanımına bağlı olabilir. Uza­mış damak yarığı operasyonların­dan sonra meydana gelebilir.

b. Havayolu obstrüksiyonu: Gü­venli bir anestezi için havayolu­nun devamlılığı şarttır. Genel anestezinin herhangi bir safhasın­da görülebilir. ETT'nin kıvrılma­sı, ETT'nin mukus, yabacı cisim, veya kanla tıkanması, ETT'nin ısırılması, ETT'nin balonunun aşırı şişirilmesi nedeniyle meyda­na gelebilir.

c. Diskonneksiyon: ETT'nin anes­tezi sisteminden ayrılması sık karşılaşılan ciddi bir sorundur. Modern anestezi makinalarının hepsinde düşük basınç alarmı vardır ve bu alarm anestezistler tarafından dikkate alınmalıdır.

d. Anestezi devrelerinde kaçak ol­ması: Hava ileten anestezi devre­lerinde kaçak olması hipoventi-lasyona ve inspire edilen gazların dilüe olmasına neden olur. Yeni anestezi makinalarında uyarıcı sistemler vardır ve anestezistler böyle bir durum için uyanık ol­malıdırlar.

e. Lazer yanıkları: Operasyon için lazer kullanılan olgularda görüle­bilir. ETT'nin yanmasına ve dola­yısıyla havayolunun yaralanması­na neden olabilir.

B. Özofagus entübasyonları: Özo-fagusun entübe edilmesi komplikasyon değildir, ancak belirlenmez ve zamanın­da düzeltilmezse komplikasyondur. Özofagus entübasyonlarının sadece %3'ü 5 dakikadan önce belirlenmiştir, %61'i 5-10 dakika arasında, %36'sı 10 dakikadan sonra tanınmıştır. Olguların çoğunda hemodinamik değişiklikler ol­duktan sonra tanı konabilmiştir. Preok-sijenasyon daha uzun bir apne dönemi­ne tolerans sağlayabileceği için yararlı­dır. End-tidal C02 ölçümü, ETT'ün yeri­nin doğruluğunu belirlemek için esastır. Bilateral solunum seslerinin dinlenme­si, göğüs duvarının hareketi, mide os-kültasyonu ile ses duyulmaması yanıltı­cı olabilir. Trakeaya doğru olarak ETT yerleştirilirken, yanlış yerleştirilmiş tü­pün yerinde bırakılması önerilmektedir. Böylece hem doğru orifısin belirlenme­si daha kolay olur hem de mide içeriği­nin trakeaya geçmesi önlenir.

C. Zor entübasyon: Baş ve boynun optimal pozisyonuna rağmen, bazen glottis görülemeyebilir. Hastaların obez, erkek ve 40-59 yaşları arasında olması zor entübasyon için risk faktörleridir. Kısa, kaslı boyun ve dişlerin tam olma­ması, üst kesici dişlerin protrüzyonu, yüksek damak yapısı da anestezistler için uyarıcı olmalıdır. Çene ile tiroid kı­kırdak arasındaki mesafenin 6 cm'den kısa olduğu olgularda da glottis zor gö­rülebilir. Uyanık, oturur pozisyondaki hastalarda, uvula ve plikalarm görünü­şüne göre sınıflandırma yapılarak, zor entübasyon olguları tahmin edilebilir (Mallampati sınıflandırması). Önceden zor entübe olabileceği düşünülen hasta­lar için hazırlık yapılarak, çeşitli gereç­ler sağlanır ve farklı entübasyon teknik­leri uygulanabilir (Farklı boy ve özel­likteki laringoskop bleydleri, fıberoptik laringoskopi, uyanık entübasyon vb.).

D. Havayolu obstrüksiyonları: ETT ile ilgili nedenler dışında, larin-gospazm nedeniyle üst havayolunda gö­rülmüştür. Entübasyon ve ekstübasyon dönemlerinde meydana gelen refleks bir olaydır. Hasta solunum eforu gösterir fakat havanın akciğerlerden içeri veya dışarı geçişi olmaz. Vokal kordlar tamamen addüksiyondadır. Maskeyle pozitif basınçlı ventilasyon uygulanması yarar­lı olabilir ama her zaman yeterli değil­dir. 10-20 mg iv süksinilkolin ile tedavi spazmı çözer.

E. Aspirasyon: Midesi dolu olan hastalarda, havayolu irritasyonlarına bağlı kusmalarla daha sık karşılaşılır ve bunun sonucunda da mide içeriği aspi-rasyonu görülür. %31 oranında indüksi-yon sırasında entübasyondan önce ve %41 oranında da maskeyle genel anes­tezi idamesinde görülür. Hasta kustuğu zaman hala entübe edilmemişse, hemen yan tarafına çevrilmeli ve ağız içi aspire edilmelidir. Eğer ETT yerinde ve balo­nu da şişirilmiş vaziyetteyse, tüpün et­rafı iyice temizlenmelidir. Ancak koru­yucu reflekslerin yerine geldiğinden emin olduktan sonra ekstübe edilmeli­dir. Acil durumdaki olgularda veya obs-tetri hastalarında Sellick manevrası ya da krikoid bası uygulanmalıdır. 40 N kuvvetinde, krikoid bölgeye bası üst özofageal sfinkter basıncını arttırmaya yetmektedir.

F. Bronkospazm: ETT nedeniyle trakeanın irrite edilmesi, bronkospazma neden olabilir. Allerjik mediyatörlerin salınması, stimulan maddelerin inhalas-yonu, viral enfeksiyonlar, egzersiz veya farmakolojik faktörler bronkospazm oluşmasını kolaylaştırabilir. Epinefrin inhalasyonu, isoprotorenol veya P2 ago-nistlerin kullanımı ya da volatil aneste-ziklerle anestezi seviyesinin derinleşti-rilmesiyle tedavi edilebilir. Ekstübas­yon sırasında da dikkatli olunmalıdır. Spinal anestezi yan etkileri.

G. Havayolu yaralanması: Olgula­rın ancak yarısı zor entübasyonla ilgili­dir.
a. Kraniyal entübasyon
b. Nazal yaralanma
c. Spinal kord ve vertebranın yara­lanması
d. Laringotrakeal travma
e. Barotravma; intrapulmoner yapı­lara aşırı basınç uygulanması
f. Dental travma
g. Uvula travması
h. Dudak yaralanması
i. Vokal kord yaralanması görülebi­lir.

H.Bronşiyal entübasyon: Sık görü­lür ve tanınması bazen zor olabilir. Asi­metrik göğüs ekspansiyonu, solunum seslerinin tek taraflı olarak duyulmama­sı, arteriyel kan gazlarındaki anormal­likler yardımıyla tanı konabilir. Fark edilmezse, atelektaziye, hipoksiye ve pulmoner ödeme yol açabilir.

I. Ekstübasyonla ilgili komplikasyonlar:

a. Hemodinamik değişiklikler:
Hastaların çoğunda ekstübasyon sıra­sında kan basıncı ve kalp atım hızında artış görülür. ETT'nin stimülasyonuna karşılık katekolamin cevabı nedeniyle bu. değişikliklerin olduğu düşünülmek­tedir.

b. Laringospazm: Vagus siniri tara­fından uyarılan koruyucu bir refleksdir ve havayolu obstrüksiyonuna neden olur. Servikal vertebranm hareketi, ağrı, sekresyonlarla vokal kordlann irritasyo-nu, yüzeyel anestezi altındaki hastaya verilen ani stimülasyon laringospazma yol açabilir. Glottisin irritasyonunu ön­lemek için hasta yan yatırılmalıdır ve orofarinks iyice temizlenmelidir. İnatçı durumlarda süksinilkolin kullanılabilir.

c. Larinks ödemi: Supraglottik, ret-roaritenoidal veya subglottik olabilir. Supraglottik ödem, pozisyon, cerrahi manipülasyon, hematom nedeniyle; ret-roaritenoidal ödem ise, lokal travma ve irritasyon nedeniyle olur. Subglottik ödem ise genelde yenidoğan ve infant olmak üzere çocuklarda görülür. Trav-matik entübasyon, 1 saatten fazla entübasyon süresi, baş pozisyonundaki de­ğişiklikler nedeniyle oluşur. Ekstübas-yondan sonra 30-60 dakika içinde stri-dor gelişir ama bu durum ekstübasyon-dan sonra 6. saate kadar uzayabilir. Nemlendirilmiş Q2, rasemik epinefrin, başın yukarda tutulması, daha ince tüp-le reentübasyon_ ile tedavi edilebilir.

d. Pulmoner ödem: Spontan solu­yan hastada, ekstübasyondan sonra ha-vayolu obstrüksiyonu oluşursa, negatif basınca bağlı pulmoner ödem görülebi­lir. Hastalar obstrüksiyona bağlı, intra-plevral basınçta yeteri kadar negatif ba­sınç artışı yaratırlarsa, buna sekonder olarak pulmoner damarlarda genişleme oluşur ve bu da pulmoner kapillerlerde hidrostatik basıncı arttırır ve pulmoner ödeme yol açar.

e. Larinks travması

f. Havayolu kompresyonu: Özel­likle sıkı boyun sargıları dışarıdan ha­vayoluna bası yapabilir. Hematom, ve-nöz veya lenfatik konjesyon, guatr ne­deniyle de havayolu bası altında kalabi­lir.

g. Aspirasyon

h. Zor ekstübasyon: ETT'nin balo­nunun inmemesi, trakea duvarına ad-ezyon veya operasyon
sırasında yan­lışlıkla dikilmesi sonucu görülebilir.
Solunum sistemine bağlı görülen komplikasyonların çoğu, pulse oksimet-re ve kapnoloğ'un rutin kullanıma gir­mediği dönemde tespit edilmiştir. Mo­nitörlerin rutin kullanımı sonucunda bu tip anestezi kazalarında azalma beklen­mektedir. Sorunları en aza indirmek için, önceden tahmin etmek ve buna uy­gun plan yapmak ve tüm işlem boyunca dikkatli olmak gereklidir.

Kardiyovasküler Sistem ile İlgili Olaylar

A. Hipotansiyon: Anestezi uygulamasında belki de en sık görülen ve kor­kulan komplikasyondur. Hipotansiyon denince\genellikle sistemik sistolik kan basıncın (SKB) düşüklüğü anlaşılır. CO ve PVR'yi düşüren herhangi bir faktör SKB'yi ve ortalama kan basıncını (OKB) da düşürür. Nedenlerini şöyle sı­ralayabiliriz: anestezi komplikasyon

a. Hipovolemi: İntravasküler kan volümünün azalmıştır. Tam kan kaybı, eritrosit kaybı, plazma kaybı veya ser­best su kaybı nedeniyle olabilir. Spesi­fik tedavisi kaybı yerine koymaktır.

b. Kardiyojenik: Sol ventrikül yete­ri kadar kan pompalayamaz. Vazokons-triksiyonla bu durum kompanse edilme­ye çalışılır ancak yetmezlik arttıkça hi­potansiyon oluşur.

1. Farmakolojik nedenler: Tüm inha-lasyon ajanları ve intravenöz ajanların çoğu miyokard kontraktilitesini deprese eder.

2. Ekstrinsik kardiyak kompresyon: Kalbe veya büyük damarlara bası oldu­ğu zaman sağ ve sol ventrikül diyas-tolde dolamaz; yetersiz atım hacmi ve sistemik hipotansiyonla sonuçlanır. Perikard tamponadı klasik bir nedendir. Tansiyon pnömotoraks, operasyon sıra­sında kalbin yer değiştirmesi, supin ya­tan obstetri hastası gibi nedenlerle de oluşabilir.

3. Miyokard fonksiyonunun bozul­ması: Sol ventrikül kası yeterince kası-lamaz. Transmural miyokard infarktüsü (MI), stunned miyokardiyum nedeniyle olur

c. Periferik vaskiiler rezistans dü­şüklüğü: Küçük arteriyollerin kontrak-til elemanı olan düz kasların durumuyla ilgilidir. Premedikasyon, inhalasyon ajanları, spinal ve epidural anestezi, va-zodilatatör ilaçlar, antibiyotikler, karsi-noid sendrom, protamin, vasküler greft materyali neden olabilir.
d. Septik hipotansiyon

B. Hipertansiyon: Sistemik sistolik kan basıncının yükselmesidir. Genellik­le diyastolik ve ortalama kan basıçları da yüksektir. Hipertansiyon serebrovas-küler olaylara, MI, sol ventrikül yet­mezliğine, aritmilere, anevrizma rüptü-rüne neden olabilir. Nedenleri:
a. Esansiyel
b. Entübasyona bağlı
c. Yetersiz anestezi
d. Hiperkapni
e. Hipoksemi
f. Farmakolojik nedenler
g. Feokromasitoma
h. Mesane distansiyonu i. Aortik kros klemp j. Ekstübasyona bağlı k. Postpartum

C. Perioperatif nıiyokardiyal is-kenıi: Koroner arter hastalığına veya sol ventrikül hipertrofisine bağlı olabi­lir. Taşikardi, hipotansiyon, hipervole-mi, hipertansiyon, koroner spazm, kal­bin manipülasyonu, karbonmonokside maruz kalmak MI oluşumunu kolaylaş­tırabilir.
Uyanık hastalarda göğüs ağrısının başlaması, elektrokardiyografi, pulmo-ner arter kateteri ile yapılan ölçümler ekokardiyografi, kreatinin fosfokinaz-MB ve troponin T ve I ölçümleri ile ta­nı konabilir.
Hasta dikkatle izlenir ve destek te­davi yapılır. Normotansiyon sağlanır, %100 oksijen ile ventile edilebilir, has­tanın durumuna göre invaziv hemodina-mik monitörizasyon gerekebilir. Esas tedavi kardiyologlar tarafından düzenle­nir. (epidural anestezi komplikasyonları)

D- Aritmiler: Elektrokardiyografi monitörizasyonunun, 3500 olguda 1 ha­yat kurtarıcı rolü vardır. Bu nedenle her hastada kullanılmalıdır. Kalp hızı ve ritmi önemli indikatörlerdendir. Çeşitli anestezik maddeler de sinüs bradikardi-si, atriyo-ventriküler blok, ventriküler aritmilere neden olabilir. Süksinilkolin, halotan, pankuronyum, opioidler en sık aritmiye neden olan ajanlardandır. Spi-nal anestezi sırasında kardiyak arrest bildirilen olgular vardır. Entübasyon ve ekstübasyon esnasında refleks sempatik stimülasyon nedeniyle aritmiler oluşa­bilir. Santral venöz kateterizasyon işle­minde görülebilir. Cerrahi işlem ve ma-nipülasyonların indüklediği çeşitli arit­miler vardır. Elektrolit dengesizlikleri nedeniyle de aritmiler ortaya çıkabilir.

Cihazların Yetersizliği veya Yanlış Kullanımı ile İlgili Olaylar

Modern anestezi sistemlerinde, gü­venilir pnömatik, mekanik ve elektronik unsurlar vardır. Doğru kullanıldığında ve her uygulamadan önce kontrol edil­diğinde sistemle ilgili beklenmedik ha­talarla pek karşılaşılmaz. İnsan hataları­na yer vermemek amacıyla; gaz tankları veya boruları ile anestezi makinalanna girişler arasında her gaz için farklı kon-neksiyon yerleri vardır. Oksijenin %25'den daha az konsantrasyonunda kullanılmasına izin vermeyecek şekilde düzenlenmiştir. Kullanıcı hatalarını ta­mamen önlemek imkansız olduğu için, monitörler ve alarm sistemleri yerleşti­rilmiştir. Ancak her zaman ve her yerde bu olanaklara sahip anestezi sistemleri ve uygun düzenlenmiş çalışma koşulları bulunamayabilir. Anestezi uygulamaları için gerekli standartlar belirlenmeli, pe­riyodik olarak yeniden gözden geçiril­melidir ve denetlenmelidir. Anestezi sistemleriyle ilgili komplikasyonlara topluca baktığımızda şu şekilde sırala­yabiliriz:

a. Hipoksemi
b. Hiperoksi
c. Hiperkarbi
d. Hipokarbi
e. Anestezi devrelerinde basınç ve hacimle ilgili sorunlar
d. Doku hasarı: Kateterler giriş ye­rinde travmaya neden olurlar. Kanama, lokal ağrı oluşabilir. Santral kateter yer­leştirirken; lokal hematom, hematome-diastinum, hematoraks veya retroperito-neal hematoma neden olabilecek damar yaralanmaları, pnömotoraks, hidroto-raks, hidro veya hemoperikardiyum, at-riyal perforasyon, pulmoner arter perfo-rasyonu, pulmoner infarkt, sinir hasarı meydana gelebilir.
e. Emboli: Hava embolisi veya ka-teterin bir bölümünün ya da tamamının embolisi gelişebilir.
f. Aritmi
g. Hemoraji: Santral ven veya arte-riyeJ hatlarda farkedilmeyen bir diskon-neksiyon ya da büyük damarların rüp-tiirii sonucu olabilir.
h. İskemi ve nekroz: Kollateral do­laşımın yetersiz olduğu durumlarda ar-teriyel kanülasyon olan bölgede oluşa­bilir.

Anestezi Komplikasyonlari (Yan Etkileri)

Anestezi Komplikasyonları ve Yan Etkileri

Hastaların hayati fonksiyonları ope­rasyon boyunca hemen hemen tamamen anesteziklerin etkisinde ve anestezistle-rin kontrolü altında kalmaktadır. Bu dö­nemde meydana gelen bazı istenmeyen, planlanmamış olaylar sonucunda hasta­lar çeşitli derecelerde zarar görebilir ve hatta ölebilirler.

Anestezi, insani ve tek­nik komponentleri olan, kompleks bir sistemdir. Teorik olarak normal olması gereken anestezi süreci içinde, bazı ha­talar planlanmamış ve düşünülmemiş bir olayı meydana getirebilir. Bir olayın "kritik olay" haline dönüşmesi; hastaya zarar verebilecek potansiyelde bir geli­şimin ortaya çıkması ile tanımlanır. Ör­neğin, anestezi indüksiyonunda hipno-tik ve kas gevşetici ajandan sonra dik­katin dağılması gibi bir nedenle amaçla­nandan fazla miktarda ve hızlı bir şekil­de opioidin enjeksiyonu ile bradikardi görülebilir. Kalp hızının dakikada 65'ten 40'a düşmesi bir olay, 40'tan 10'a düşmesi "kritik olay"dır. Daha da ileri giderek asistol meydana gelirse artık kritik olay bir "kaza" veya "komplikas-yon"a dönüşmüştür. Anestezinin sonu­cunda planlanmamış ve öngörülmemiş bir durum ortaya çıktığında, "KOMPLİ-KASYON" olarak adlandırılmaktadır.

Bir olayın, kritik olaya, kritik olayın komplikasyona dönüşümüne neler ne­den olmaktadır? Sistemlerde fonksiyon bozukluklarının görüldüğü 3 aşama var­dır: Davranışları şekillendiren faktörler­den oluşan yapısal plan, olayları şekil­lendiren faktörlerden kaynaklanan süreç ve ciddiyeti şekillendiren sonuç bölüm­leridir.

Her planda alınabilecek koruyucu önlemler, komplikasyon görülme olası­lığını belirlemektedir. Genel olarak sis­temler kompleksleştikçe, korunma ihti­yacı daha da artmaktadır.

Anestezi Yan Etkileri

Yapılan çok merkezli çalışmalardan elde edilen sonuçlara göre en sık rast­lanan komplikasyonlar:

Bulantı - kusma
Boğaz ağrısı
Baş ağrısı
Kas ağrısı
Kardiovasküler olaylar
Hipotansiyon
Hipertansiyon

Aritmiler şeklinde sıralanmaktadır.

Hastalara daha ciddi ve kalıcı zarar verebilecek majör komplikasyonlar da­ha nadir olarak görülmektedir. Fakat ge­tirdikleri ağır sonuçlar nedeniyle özel­likle batı toplumlarında tıbbi davaların açılmasına neden olmaktadır.

Bu tip iddialar biriktikçe majör komplikasyonların tipleri kazaların me­kanizması ve risk altındaki spesifik has­ta popülasyonu ile ilgili bilgiler analiz edilmiştir.

Genel Anestezi Riski ve Yan etkileri

Anestezistlere karşı açılmış 1004 da­vayı içeren bir çalışmanın sonuçlarına göre;

Ölüm%37
Sinir hasarı %15
Beyin hasarı %12

%3 ile %5 arasında değişen oranlarda havayolu travması, göz yaralanması, emosyonel stres, pnömotoraks, karaciğer yetmezli­ği, yanık ve felç ile sonuçlandığı ortaya konmuştur.
Bunlara neden olan olaylara baktığı­mızda;

Belirlenememiş olaylar %50
Solunum sistemi ile ilgili olaylar %31
Cihazlar ve aletler ile ilgili olay­lar %10
Kardiyovasküler sistem ile ilgili olaylar %6
Yanlış ilaç ve ilaç dozu ile ilgili olaylar %3
Diğer %1 şeklinde bir dağılımla karşılaşmaktayız.
Olayların yarısında, hasara neden olan spesifik bir mekanizma belirlene­memiştir. Sinir yaralanmaları, kornea abrazyonu, inme veya miyokard infark-tüsü gibi hasarlarda, bunlara neden olan belli bir olay tanımlanamamıştır.