Karaciğer hastalığının başlıca nedenlerinden biri
de HCV’dir. Taşıyıcı sayısının tüm dünyada 170 milyon olduğu tahmin
edilmektedir (%3 prevalans oranı ülkeye göre %0,1-12 arasında değişmektedir).
ABD’de 4,1 milyon kişi (genel nüfusun
%1,6’sı) kronik HCV
enfeksiyonuna sahiptir. Yeni
kazanılmış HCV enfeksiyonu yıllık
rastlanma sayısı 1980’lerde 230.000 iken, bu sayı 1990’ların ortasında yaklaşık
19.000’e düşmüştür (58). Bu gelişme, tarama yöntemleri sayesinde transfüzyon
nedenli Hepatit C enfeksiyonlarının belirgin şekilde azalmasına ve HIV
enfeksiyonundan korunma amaçlı alınan önlemler sayesinde intravenöz ilaç
bağımlılarındaki enfeksiyon miktarının düşmesine bağlıdır. Bununla
birlikte, HCV’den ölüm oranının 20-25 yıl daha artmaya devam edeceği
düşünülmektedir. Bunun nedeni, akut enfeksiyon ile karaciğer yetmezliği
arasında onlarca yıl süren bir geçiş dönemi olmasıdır. Başta gelen bulaşma
yolları olan kan transfüzyonu ve intravenöz ilaç bağımlılığı, ABD’deki
hastaların %40’ından fazlasında rol oynamaktadır. Kan ürünleri ile bulaşma daha
nadirdir ve akut HCV enfeksiyonlarının sadece %4’ünden sorumludur. Sağlık
çalışanları arasındaki mesleki maruz kalma ise hastaların %4’ünde söz
konusudur. Cinsel yolla geçiş ve vertikal geçiş oranları düşüktür. Hastaların
%40’ında ise bilinmeyen kaynaklı sporadik hepatit görülmektedir. HCV
enfeksiyonu, HBV’ye kıyasla daha yüksek bir kronik hastalığa ilerleme, siroz
(KCH’li hastalarda siroz oranı %20-30 civarındadır) ve hepatosellüler karsinom
oranına sahiptir. KCH ve alkolizm, Batı dünyasında kronik karaciğer hastalığının
başta gelen nedenleridir. Ayrıca KCH, ABD’de karaciğer transplantasyonunu
gerektiren en sık durumdur.
HCV, Flaviviridae virüs sınıfına ait tek zincirli
bir RNA virüsüdür. Bu virüs ailesinde HGV ve sarı hummanın etkeni olan ajan da
yer almaktadır. HCV, iyi korunmuş 5’ ve 3’ terminal bölgeleri olan 9500
nükleotidden oluşan tek bir RNA dizisine sahiptir. Bu nükleotid dizisi yapısal
ve yapısal olmayan proteinleri kodlar. Genetik sekanslarına bağlı olarak,
HCV’nin altı genotipi vardır. Türkiye’de en sık rastlanılan ve tedaviye zor
yanıt veren genotip 1’dir. Ayrıca RNA replikasyonunun dengesizliği nedeniyle,
enfekte bir kişide “quasi” türler adı verilen birçok HCV varyantı
bulunabilir. Bunların gelişimi ve hastalığın ilerlemesi arasındaki ilişkiler
araştırılmaktadır. Bu türlerin çoğunun kötü prognoz ile ilişkili olduğu
düşünülmektedir. Ayrıca bu çeşitlilik, HCV aşısı geliştirme çabalarını
yavaşlatmaktadır.
HCV hepatitinin inkübasyon süresi, 2 haftadan 26
haftaya kadar değişmekle birlikte ortalama 6-12 haftadır. HCV-RNA, 1-3 haftaya
kanda saptanabilir ve buna serum transaminazlarındaki yükselme eşlik eder. Akut
HCV hepatitinin klinik gidişi hastaların %75’inde asemptomatiktir ve kolayca
atlanabilir. Bu nedenle hastalığın bu evresi konusunda fazla bilgi elde
edilememiştir. Nötralize edici anti-HCV antikorları, haftalar ya da birkaç ay
içinde geliştikleri halde bunlar hastalığa karşı bağışıklık sağlamaz.
Kendiliğinden iyileşen HCV enfeksiyonlarında CD4+ ve CD8+ hücrelerin sağladığı
güçlü bir bağışıklık yanıtı söz konusudur. Fakat HCV enfeksiyonunun, neden çok
az bir hastada iyileşebildiği, bilinmemektedir.
Persistan enfeksiyonda dolaşımda saptanabilir
seviyelerde HCV-RNA mevcuttur. Aminotransferazlar belli zamanlarda yüksek,
hafif inişli çıkışlı ya da devamlı olarak yüksek olabilirler. Klinik semptom
olmadığı halde yüksek enzim aktivitesi görülebilir. Bunun olası nedeni
hepatosit hasarı ataklarıdır. Hastaların %80-85’inde görülen kalıcı enfeksiyon
HCV enfeksiyonun başlıca özelliğidir. Kalıcı enfeksiyonlu hastaların %20’sinde
siroz gelişir. Siroz 5-20 yıl içinde gelişebilir ya da tanı anında mevcuttur.
KCH, siroza ilerlemeden on yıllar boyunca hastada var olabilir. Fulminan
hepatit nadirdir