Epilepsi;
çocuk nörolojisinin en önemli kronik hastalıklarından biri olup genel
prevalansı % 0.51
olarak kabul edilmektedir. Epilepsi terimi Yunanca tutmak yakalamak manasına
gelen epilambanein kelimesinden
gelmektedir. Bu kelimenin iki anlamı olduğu kabul edilir. Birincisi, hastalığın
şeytanların yakalaması sonucunda saldırı, atak, hamle şeklinde oluşan bir
kavram olduğu inancıdır. Bu kavram, özellikle hastaların bilinçlerinin
kaybolduğu vücutlarının sarsıldığı ve sanki başka biri tarafından kontrol
ediliyormuşçasına hareket ettiği epileptik nöbetler için kullanılmıştır. İkinci
anlamı olan yakalanmak ise aniden oluşan hastaya nöbet ve sonrası olaylardan
kaçma şansı vermeden yakalayan hastalık olarak yorumlanmaktadır. Epilepsinin
tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Hipokrat yirmi beş asır önce bu
hastalığın organik bir nedeni olduğuna işaret etmiş, fakat yaklaşık bir asır
öncesine kadar insanların bu hastalığa karşı tutumlarında büyük bir değişiklik
görülmemiştir. Epilepsi tıp terminolojisine ilk kez İbn-i Sina tarafından
sokulmuş ve ‘’Epileptik nöbet beyinden kaynaklanır, duyuların kaybı ve düşme
olur’’ şeklinde tariflemiştir.
Eski
çağlarda ise Tanrı tarafından gönderilen tehlikesi büyük bir hastalık olarak
tanımlanmıştır. Mukaddes bir hastalık olup kötü ruhlarla bağlantılı olma
şeklinde tariflenmiştir. Tedavide, bağış, kurban kesme, dua, dini ayinler,
türbe ziyareti, kutsal obje kullanma (zincir, kolye, şapka), fitoterapi (kedi
otu, ayı gülü, beyaz şeytan otu, kınakına, güzel avrat otu) kullanılmıştır.
Akşemsettin (13901459)
epilepsi için özel ilaç hazırlamış ve müzik tedavisi (Rast makamı)
uygulamıştır. İbn-i Şerif epilepsiyi “Epilepsi gözlerin tutulması, organların
kenetlenmesi” şeklinde tarifleyerek, tedavide afyon kullanmıştır. Şerafettin
Sabuncuoğlu (1385-1470) epilepsi de ilk kez cerrahi teknikler tanımlamışdır. Paracelsus (1493-1541)
epilepsiyi ‘’Epilepsi mistik bir hastalık değil, organik bir hastalıktır,
hayvanların da epilepsisi olabilir, hastalık ortadan kalkmaz, ancak semptomlar
önlenebilir’’ şeklinde tariflemiştir.
Epilepsi
terimi ilk defa 1874 yılında Jackson tarafından ‘’ epilepsi gri maddenin
zaman zaman ortaya çıkan ani, aşırı hızlı ve lokal boşalımlarının adıdır.’’
şeklinde tarif edilmiştir (10). Klinik ayrımlarını yapmak güç olsa da bu tanım
modern epileptik fenomenleri anlamanın temeli olarak kalmıştır. 1920 yılında
elektroensefalogram (EEG) kullanımı ile epileptik nöbetler anlaşılmaya
başlanmıştır (11). Gibbs ve ark. (12) EEG ile epilepsi tiplerini Grandmal,
psikomotor, petitmal diye gruplandırmışlardır. Penfield and Jasper (13) : Anatomik
başlangıç ve cerrahi gereksinimi ifade etmişlerdir.
Lennox; elektroklinik
sınıflama (14,15) yaparak epileptik nöbetleri Petitmal triadı (saf petitmal,
myoklonik, atonik) Konvulsif triad (jeneralize, fokal, jaksonien) Temporal lob triadı (atomatik,
sübjektif, tonik fokal, otonomik) olarak tanımlamıştır.
Gastaut
(16,17): Fokal veya jeneralize ayırımı, EEG bulguları, yaş, etyoloji ve
anatomik bölgeye göre sınıflama yapmıştır. Epileptik nöbet ile epileptik
sendrom arasındaki farkı vurgulamıştır.
Epilepsi
en ciddi beyin hastalıklarından birisidir. Dünya Sağlık Örgütünce epilepsi;
birçok etyolojik nedenin yol açtığı kronik serebral fonksiyon bozukluğunda
görülen tekrarlayıcı nöbetler şeklinde tanımlanmıştır. Görülme sıklığı çocuk ve
adolesanda 50-100/100000 civarında olmakla birlikte adolesan döneme kadar
populasyonun % 4-10 kadarı en az bir nöbet geçirmektedir. Tüm dünyada en az 50
milyon insanı etkilemektedir. Bunların % 80’i gelişmekte olan ülkelerdedir ve bu
ülkelerde insanların %80-90’ı ya yetersiz tedavi görmekte ya da hiç tedavi
görmemektedir. Lord
Byron, Dostoevsky, Napoleon, Julius Sezar, Vincent van Gogh, Alfred Nobel,
Tchaikovsky gibi ünlülerin de muzdarip olduğu epilepsi tarih
boyunca insanları etkilemiştir.
Nöbet
ve epilepsi farklı durumlar olup iki terim birbirinin yerine kullanılmamalıdır.
Epilepsi teriminin tam karşılığı “nöbet” değildir ancak “nöbet hastalığı”
olabilir. Nöbetler bulgudur, oysa epilepsi tekrarlayan nöbetlerle karakterize
bir hastalıktır. Nöbetler nöronların anormal istemsiz, ritmik deşarjlarından
kaynaklanan zaman sınırlı paroksismal belirtileridir. Konvülsiyonlar, nöbet esnasında
oluşan kas kontraksiyonlarını ifade eder. Tüm nöbetler konvülsif olmadığı gibi
tüm konvülsiyonlarda nöbet değildir. Konvulsiyonlar sürekli (tonik) veya
kesintili (klonik) istemsiz kas kontraksiyonları ile giden ataklardır.
Presipite edici faktörlerin varlığında oluşan ve rekürrens göstermeyen nöbetler
konvulsiyon olarak kabul edilir. Epilepsi konvulsiyonların belli bir paroksizm
içinde tekrarlaması olayıdır. Epileptik nöbetler; az ya da çok yaygın bir grup
serebral nöronun anormal veya aşırı aktivitesi sonucu ortaya çıkan geçici
klinik olaylardır. Uygun koşullarda normal insan beyninin epileptik nöbet
yaratabilme kapasitesine sahip olduğu bilinmektedir. Merkezi sinir sistemi
dışından kaynaklanan birçok değişiklik (özellikle çocuklarda) epileptik
nöbetleri uyarabilir.