Yaş
ve cinsiyet
Yaşın ilaç alerjisi gelişiminden sorumlu olan
bağımsız bir risk faktörü olup olamadığı bilinmemektedir.Genellikle daha az
ilaçla karşılaştıklarından çocuklarda yetişkinlere göre alerjik reaksiyonlar
daha az görülür (4). Yapılan bir çalışmada yaşlı hastalarda ilaç alerjisinin
klinik bulguları ile genç hastalardaki bulguların aynı olduğu fakat ilaç
alerjisi nedeniyle gelişebilecek anafilaksi,TEN,SJS gibi ciddi bulguların genç
hastalara göre daha az görüldüğü rapor edilmiştir.
Nedeni tam olarak bilinmemekle beraber ilaç alerjisi
kadınlarda erkeklere göre daha sık görülmektedir. Yapılan birçok çalışmada
kadınlarda ilaç alerjisi görülme sıklığı erkeklere göre 2 kat fazla
görülmektedir. Kadınlarda ilaç alerjisi sıklığı yüksek olmasına rağmen
cinsiyetler arasında klinik bulgular, mortalité açısından bir fark bulunamamıştır.
Atopi
Atopik yapıya sahip olan, diğer bir deyişle
kendisinde veya ailesinde alerjik rinit, alerjik astım veya atopik dermatit
gibi hastalık öyküsü olan kişilerde ilaç alerjisi sıklığında belirgin bir artış
olmamasına karşın, bu kişilerde özellikle astımı olan kişilerde ilaç alerjisi
geliştiğinde daha ciddi olmaktadır. Yapılan bir çalışmada penisilin deri
testinin atopik hastalık zemininde şiddetli ve ölümcül anafilaktik
reaksiyonlara sebep olabileceği belirtilmiştir.
Daha öncesinde ilaç alerjisi öyküsü varlığı
Öyküsünde daha öncesinde bir veya daha fazla ilaca
karşı alerjik reaksiyon tarifleyen kişiler ilaç alerjisi açısından artmış bir
risk taşırlar. Yapılan prospektif bir çalışmada öyküsünde antibiyotik
hipersensitivitesi olan kişilerin diğer ilaçlara karşı alerjik reaksiyon
geliştirme riskinin 10 kat artmış olduğu rapor edilmiştir. Kişinin ailesinde
ilaç alerjisi öyküsü bulunması ise kendisinde ilaç alerjisi oluşma riskini 15 kat
arttırdığı rapor edilmiştir.
Hastada
mevcut olan hastalıklar
Hastada mevcut olan bazı hastalıklar alerjik
reaksiyon riskini çoğaltabilir. Örneğin aminopenisilin kullanımı sonrası
makülopapüler döküntüler, atipik veya anormal lenfositlerin var olduğu Ebstein
Barr Virüs (EBV) enfeksiyonlannda ve lösemilerde karşımıza daha sıklıkla
çıkabilir.
İmmün yetersizlik, bazı ilaç reaksiyonlarına yol
açan önemli faktörlerden biridir. Örneğin AIDS (Acquired Immuno Deficiency Syndrome) hastalarında özellikle sülfonamid ve diğer ilaçlara
karşı artmış kutanöz ilaç alerjisi reaksiyonları görülmektedir. Generalize herpes virüs enfeksiyonlarında da aynı şekilde ilaç
alerjisi görülme sıklığı artmış olarak saptanmıştır.
Genetik
faktörler
Vücutta genetik olarak bir enzim eksikliği nedeniyle
ilacın metabolizmasında meydana gelebilecek yavaşlama, kişide duyarlaşma
prevalansını etkilemektedir. Genellikle genetik olarak “yavaş asetilizasyon”
yapısına sahip kişilerde Hidralazine ve Procainamide verildiğinde Lupus Eritematosus
meydana gelebilir.
İnsanlarda doku uygunluk antijenleri olarak bilinen
HLA (Human Leukocyte Antigens) genlerinde var olan genetik polimorfizm ilaç
alerjisi gelişimi, şiddeti ile yakın birliktelik gösterebilmektedir (30). HLA
molekülü T hücre reseptörü (TCR) aracılığı ile T lenfositlere antijen sunumunda
görev alır. HLA sınıf 1 molekülleri (HLA A,HLA B, HLA C) CD-8+ Sitotoksik T
lenfositlerine intrasellüler antijen sunumunda görev alırken, HLA sınıf 2
molekülleri ise (HLA DP, HLA DQ, HLA DR) CD-4+ Yardımcı T lenfositlere
ekstrasellüler antijen sunumunda görev alırlar.
Bazı HLA tipleri ile kesin ve güçlü ilişkisi
belirlenmiş ilaç hipersensitiviteleri bilinmektedir. Han Çinlilerinde
karbamezapin kullanımı sonrası gelişen SJS ve TEN ile HLA-B*1502 alleli
birlikteliği saptanmıştır (32). Avrupa ‘ da HLA-A*3101 alleli taşıyıcılığı ile
makülopapüler egzantem, SJS,TEN gelişimi arasında güçlü bir ilişki saptanmıştır
(33). HLA-B*5801 alleli taşıyan kişilerde allopurinol kullanımı sonrası SJS ve
TEN gelişimi arasında güçlü bir ilişki saptanmıştır. Yapılan başka çalışmalarda
Kafkas ırkında revers transkriptaz inhibitörü olan abacavir kullanımı sonrası
şiddetli hipersensitivite gelişimi ile HLA-B*5701 alleli birlikteliği arasında
kuvvetli bir ilişki saptanmıştır.