Anafilaksinin tanımı ve tedavisi konulu uluslararası sempozyumda 2005 yılında klinisyenlere yardımcı olmak amacıyla tanı kriterleri oluşturulmuştur. Bu kriterlerden hiçbiri anafilaksi tanısı için % 100 duyarlı ve seçici değildir fakat % 95 vakada tanı bu kriterlerle konulabilmektedir. Oluşan anafilaksi reaksiyonlarının büyük bir kısmında deri bulguları olduğu için ilk kriter ile % 80 hastaya tanı konulabilir. Bununla birlikte, besin veya venom alerjisi olan çocukların % 20’sinde deri semptomları bulunmayabilir. Ancak, bilinen alerjik öyküsü olan ve muhtemel teması bulunan kişilerde ikinci kriter tanıya ulaşmada yardımcı olmaktadır. Üçüncü kriter bilinen bir alerjene temas sonrası akut hipotansif atak geçiren hastaları kapsamaktadır.
Anafilaksi tanısı klinik öykü ve destekleyici
laboratuar bulgularıyla konulmaktadır. Tanıya götüren en önemli nokta klinik
öyküdür. Atak sırasında gelen bir hastada tedavide gecikmeye neden olmayacak
şekilde öykü öğrenilmeli ve tüm sistemler değerlendirilmelidir. Tüm bilgiler,
saptanan semptom ve bulgular ayrıntılı bir şekilde kayıt edilmelidir. Atak
sonrası başvurularda da detaylı bir öykü alınmalı ve hastaya ait varsa tüm acil
servis tedavi kayıtları incelenmelidir. Olası tetikleyici ajanları
belirleyebilmek için son dönemde yapılan veya yaşanan olaylar üzerine
yoğunlaşılmalı, atağın nasıl başladığı, gelişen semptom ve bulgular detaylıca
öğrenilmeye çalışılmalıdır. Akut dönemde serum triptaz ve plazma histamin
düzeylerinin ölçümü tanıda kullanılacak en önemli laboratuar testleridir. Ancak
bu testlerin anafilaksiye özgül olmaması ve kan örneklerinin anafilaksi
semptomlarının başlamasından sonraki kısa zaman diliminde alınması gerekliliği,
çoğu merkezde bu testlerin rutin olarak çalışılmaması kullanımlarını kısıtlayan
en önemli faktörlerdir. Anafilaksi tanısında serum triptaz düzeyi ilk 30 dakika
ile beş saat içinde, plazma histamin düzeyi ilk 15 dakika ile bir saat arasında
ölçülmelidir. Yapılan ölçümler tüm hastalarda yüksek çıkmayabilir. Bu
durum anafilaksi tanısını ekarte ettirmez.
Anafilaksi öyküsü olan her hastada, öyküde şüphe
edilen tetikleyici ajanlara karşı duyarlılığın belirlenmesinde deri prik testi
ve serum alerjen-spesifik IgE düzeylerinden yararlanılır. Günümüzde, arı
venom ekstrelerinin tersine, besin ekstreleri halen standardize alerjen
içeriğine sahip değildir.
Ayırıcı
Tanı
Anafilaksi klinik tablosunun çok değişken olması ve
değişik sistemleri tutması nedeniyle ayrıcı tanısının yapılması gereklidir.
Vazovagal senkop, akut jeneralize ürtiker, akut astım krizi, panik atak ve
yabancı cisim aspirasyonu ayrıcı tanının sıklıkla yapılacağı durumları
oluşturmaktadır. Ayrıcı tanı yapılırken hastanın yaşına göre değerlendirme
yapılması da çok önemlidir. Tablo 6’da anafilaksi ile karışabilecek durumlar
özetlenmiştir.