Vitiligo
kişinin dış görünüşünü etkileyen başlıca deri hastalıklarından biri olup,
hastaların psikolojik durumları üzerinde önemli etkileri bulunmaktadır. Fiziksel
bir semptoma neden olmaması nedeniyle, genellikle sadece kozmetik bir sorun
olarak algılanmaktadır. Ancak, dış görünüşte yarattığı değişikliklerin kişinin
psikolojik durumu üzerine olumsuz etkileri olabileceği göz ardı edilmemelidir.
Ayrıca vitiligonun ortalama başlangıç yaşının, kişilerin ruhsal gelişiminin
sürdüğü ve duygusal olarak daha hassas oldukları ergenlik ya da genç erişkinlik
dönemine rastladığı düşünüldüğünde, vitiligonun psikolojik durum üzerine
olumsuz etkileri daha kolay anlaşılabilir. Hastalıkla ilgili etkin bir
tedavinin olmaması, seyrinin belirsiz ve kronik olması, sıklıkla yüz, el gibi
görünür alanları tutması, uzun tedavi süreleri de vitiligonun kişi üzerindeki
olumsuz etkilerine katkıda bulunmaktadır.
Hastalarda,
sıklıkla stigmatize olmaları nedeniyle, lezyonlu vücut bölgelerinin
görülebileceği aktivitelerden kaçınma, diğer insanların olumsuz tepkilerinden
çekinme, öfke, endişe, utanma, kendilerini diğer insanlardan farklı hissetme,
kıyafet değişikliği ve kozmetik kullanımıyla lezyonları gizleme, ayrıma
uğradığı hissi gibi duygu ve davranışlar gözlenmektedir.
Vitiligo
hastalarında psikiyatrik morbidite sıklığına ilişkin çalışmalar genellikle
Hindistan’da yapılmış olmakla beraber, morbidite sıklığı %25-47 arasında
değişmektedir. Çalışmalardaki oranların değişkenliği, hastaların farklı ırksal,
sosyokültürel ve dinsel özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Yapılan çalışmalarda
vitiligonun hayatını olumsuz etkilediğini düşünen hastaların oranı %48 ile %59
arasında değişmektedir.
Vitiligo
hastalarında uyum bozukluğu, depresyon ve anksiyete bozukluğu gibi sık görülen
psikiyatrik morbiditelerin yanı sıra distimi, uyku bozuklukları, intihar düşüncesi
de bildirilmiştir. Psikiyatrik morbidité görülme sıklığı
hastalık şiddetinden bağımsız olup, özellikle yüz ve boyun gibi, hastaların
beden algısında önemli bölgelerin hafif şiddette tutulumu bile, hastaları
ruhsal yönden ciddi şekilde etkilemektedir.
Görünür
alanlarda lezyon varlığının yanı sıra, kadın cinsiyeti de psikiyatrik morbidite
gelişimi açısından bir risk faktörüdür.
Psikolojik
yardımın hastalıkla başa çıkmada, tedavi uyumunun ve tedavi yanıtlarının
artmasında etkili olduğu bildirilmiştir.