Zona Hastalığı Nedir (Herpes Zoster), Zona Bulaşıcı Hastalık
Duygusal sinirlerin ağrılı bir hastalığı olarak kabul edilir. Çıbanda olduğu gibi bir suçiçeği virüsü tarafından oluşturulur. Hastalanan sinirlerin bölgesinde iltihap görülür.
Zona Belirtileri: Kabarcıkların oluşumu sırasında çok ağrı çekilir. Kabarcıkların tek yönlü ve bir dizi halinde sıralanması zonanın en belirgin özelliğidir. Zona kabarcıkları duygusal sinirler boyunca yayılır. Yüz ve baş duygusal sinirlerinde görülebilir. Göz siniri etkilenmişse körlüğe neden olabilir. Sinirler boyunca oluşan kabarcıklar daha sonra patlayarak kabuklanır ve kabuklar döküldükten sonra da yerinde beyaz bir iz bırakır.
Süreci: Hastalığın seyri ağrılıdır. Çok sık görülmemekle birlikte beyin zarı iltihabına neden olabilir.
Zona Tedavisi: Belirgin bir tedavisi yoktur. Kabarcıkları kurutmak için steril toz verilir. Ağrı kesici ilaçların da verilmesi gereklidir.
Papagan Hastaligi Pisitakoz Nedir
Papağan Hastalığı (Pisitakoz Nedir)
Hastalık yakın zamanlarda kuşlar tarafından batıya taşınmıştır. Hastalık yapıcı mikroplar papağanlarda yaşarlar ve virüse benzerler. Genellikle hastalık kurumuş papağan pisliklerinin virüs taşıyan tozlanyla bulaşır. Papağanlarla yakın teması olan kişilerin bu hastalığa yakalanma olasılıkları oldukça büyüktür. Hastalık genellikle kış aylarında görülür ve büyüklerin hastalığa yakalanma şansları çocuklarınkinden daha fazladır.
Belirtileri: Ateşin yükselmesiyle birlikte tifüse benzer gelişme görülür. Ateş 1-2 hafta sürer. Halsizlik, şaşkınlık, uyuşukluk hastalığın en açık belirtileridir. Öksürük, hızlı kalp atışları ve sık solunum akciğerlerin de etkilendiğini belirten işaretlerdir. Bundan başka kalp ve dolaşım bozuklukları da görülebilir.
Süreci: Hastalık 3-4 hafta sürer. Şu yan etkiler görülebilir:
Toplardamar, karın zarı, ortakulak ve boyun lenf bezlerinin iltihabı, kalp yetmezliği. Kalp yetmezliği, hastalığın 1-14. günlerinde ölüme neden olabilir.
Papağan Hastalık Tedavisi: Hastalığın seyrine göre değişik tedavi yöntemi uygulanır. Antibiyotiklerin tedavide oynadıkları rol büyüktür. Hastalık teşhis edilir edilmez hastanın ayrılması zorunludur.
Hastalık yakın zamanlarda kuşlar tarafından batıya taşınmıştır. Hastalık yapıcı mikroplar papağanlarda yaşarlar ve virüse benzerler. Genellikle hastalık kurumuş papağan pisliklerinin virüs taşıyan tozlanyla bulaşır. Papağanlarla yakın teması olan kişilerin bu hastalığa yakalanma olasılıkları oldukça büyüktür. Hastalık genellikle kış aylarında görülür ve büyüklerin hastalığa yakalanma şansları çocuklarınkinden daha fazladır.
Belirtileri: Ateşin yükselmesiyle birlikte tifüse benzer gelişme görülür. Ateş 1-2 hafta sürer. Halsizlik, şaşkınlık, uyuşukluk hastalığın en açık belirtileridir. Öksürük, hızlı kalp atışları ve sık solunum akciğerlerin de etkilendiğini belirten işaretlerdir. Bundan başka kalp ve dolaşım bozuklukları da görülebilir.
Süreci: Hastalık 3-4 hafta sürer. Şu yan etkiler görülebilir:
Toplardamar, karın zarı, ortakulak ve boyun lenf bezlerinin iltihabı, kalp yetmezliği. Kalp yetmezliği, hastalığın 1-14. günlerinde ölüme neden olabilir.
Papağan Hastalık Tedavisi: Hastalığın seyrine göre değişik tedavi yöntemi uygulanır. Antibiyotiklerin tedavide oynadıkları rol büyüktür. Hastalık teşhis edilir edilmez hastanın ayrılması zorunludur.
Vucud Nedir İnsan Vucudu Yapisi
Vücud Nedir, İnsan Vücudu Yapısı
însan vücudu ile bazı hayvanlar arasında yapı benzerlikleri olması nedeniyle birçok araştırmalar yapılmış ve değişik kuramlar öne sürülmüştür. Fakat insan, tüm yapı benzerliklerine rağmen en gelişmiş memelilerden bile daha çok gelişmiş bir varlıktır.
İnsan vücudu, yapı ve çalışmasına göre uyumlu bir bütün oluşturur. Kan damarları ve sinirlerle bütün organlar birbirlerine bağlanırlar ve bu nedenle herhangi bir etken tüm organizmayı etkiler. Vücutta sert, yumuşak ve sıvı olmak üzere üç temel unsur bulunur. Sert unsurlar kemikler, dişler, tırnaklar ve saçlardır. Deri, kaslar, tüm dokular, bezler, iç organlar, duyu organları ve sinir sistemi yumuşak unsurlardır. Sıvı unsurları kan, akkan (lenf), beyin sıvısı ve çeşitli salgılar oluşturmaktadır. Vücudun yapısı olan tüm unsurların birbirleriyle bağıntısı vardır ve bu unsurların birleşmesinden organizma oluşur.
İnsanların Vücut Yapısı
Organizmanın maddesel ve ruhsal yönden kendine özgü yapısına ve çalışmasına oluşum adı veriyoruz. Yüzyıllar boyunca çeşitli oluşum tipleri ortaya atılmış, insanların gösterdiği belirgin özelliklere göre gruplandırmalar yapılmaya çalışılmıştır.
Oluşum, kalıtım yoluyla ortaya çıkar ve bulunduğu ortama göre şekil alır. Oluşum sırasında insana geçen olumlu ve olumsuz etkenler birbirlerine bağlanmıştır ve insanın daha sonraki yaşamını ve sağlığını bir ölçüde etkiler.
Kalıtım yoluyla, bazı kalıtsal hastalıklardan başka, bazı organların zayıflığı ve hastalık eğilimi gibi özellikler de soydan soya geçebilir. Örneğin, bazı ailelerde kalp hastalıkları, astım ve sinir hastalıklarına çok sık rastlanmaktadır. Ancak, ailede bulunan kalıtsal bir hastalığın mutlaka aile içindeki bireylerin hepsini etkileyeceğini düşünmek hatalıdır. Çünkü kalıtım yoluyla organizmaya geçen etkenler, ancak çeşitli dış etkiler ve ruhsal baskılar sonucu hastalığa dönüşebilirler. Yalnız, şunu belirtmek gerekir ki, insan yalnızca kalıtım ve çevrenin oluşturduğu bir ürün değildir. İnsan, aklı sayesinde yaşamını büyük ölçüde istediği gibi yönlendirebilen üstün bir yaratıktır.
Vücud Tipleri, Vücut Çeşitleri
Alman tıp bilim adamı Kretschmer, bu konuda geniş araştırmalar ve çalışmalar yaparak, bir akıl hastanesindeki akıl hastalarının vücut yapı biçimleri ile hastalıkları arasında ilişki bulunabileceğini saptamıştır. Daha sonra normal özelliklerde de tip uyuşmazlığı olabileceğini ve bu uyuşmazlığın vücut yapı biçimiyle ilişkili olduğunu kanıtlamıştır.
1. Leptozom tipler (ince ve zayıf): Bu tiplerin vücutları zayıf ve ince, derileri renksiz ve kansızdır. Aşırı kıllı olurlar ve duruşları gevşektir. Kiloları da normal kilonun çok altındadır. Kafatasları küçük, yüzleri uzunca, soluk ve sert hatlıdır. Güçsüz leptozom tiplerin yanı sıra güçlü leptozom tipler de bulunabilmektedir. Bu tiplerin spora, özellikle atletizme karşı yetenekleri büyüktür. Bu tipler tüberküloz, mide ve onikiparmakbağırsağı ülseri, böbrek ve apandisit gibi hastalıklara eğilimlidir. Bu tipler duyarlı ya da soğuk olabilirler. Ayrıca, dayanıklı ve atak bir yapıları vardır.
2. Pigmen tipler (yuvarlak ve şişman): Bu tipler orta boylu, şişman, yuvarlak hatlı ve ince kemikli olurlar. Vücutları yağlı, kasları gevşek ve yumuşaktır. Yüz biçimleri ablak görünümlüdür. Çeneleri genellikle çukurdur. Vücutları çok kıllı, saç telleri incedir ve saçlar çabuk dökülür. Aşırı şişmanladıkları ya da yaşlandıkları zaman hemen göbek salarlar. Bu tiplerin damar sertliği, şeker hastalığı aşırı şişmanlık, safrakesesi ve romatizma hastalıklarına eğilimleri vardır. Genellikle neşeli olan bu tipler rahata düşkün olurlar.
3. Atletik tipler (adaleli): Bu tipler orta boyludur. Kemikleri iri, vücutları adaleli ve gelişmiştir. Omuzlar ve göğüs kafesi oldukça geniştir. Elleri iri ve parmakları güçlüdür. Genellikle alınları geniş ve yüzleri uzun olur. Çeneleri köşeli ve burunları yassıdır. Bu tip kadınlar genellikle yapı yönünden erkekleri andırırlar. Bu tipler en çok tüberküloz, grip ve romatizma gibi hastalıklara yakalanırlar. Ayrıca, çok sayıda sara (epilepsi) vakaları da bu grupta görülür.
Bu tipler, her şeyden önce sessiz, ağırbaşlı, düşünceli, kavrayışları zayıf, beceriksiz, kaba, hantal olurlar. Genellikle meslek olarak askerliği ve sporculuğu seçerler. Atletik yapıdaki insanlar çoğunlukla titiz olurlar ve karşılarındaki insanlara güven verirler. Düşünce yönünden fanteziye kaçan bu tipler arasında bilim adamı çıkmaz.
4. Hatalı oluşmuş tipler: Dördüncü gurubu oluşturan bu tiplerin en belirgin özellikleri aşırı şişman olmalarıdır. Genellikle uzun boyludurlar. Bu tiplerdeki erkek ve kadınların birbirine benzemeleri, bazı organların aşırı gelişmesi de tipin özellikleri arasındadır. Bu tiplerde genellikle metabolizma ve hormon bozukluklarına çok sık rastlanmaktadır.
însan vücudu ile bazı hayvanlar arasında yapı benzerlikleri olması nedeniyle birçok araştırmalar yapılmış ve değişik kuramlar öne sürülmüştür. Fakat insan, tüm yapı benzerliklerine rağmen en gelişmiş memelilerden bile daha çok gelişmiş bir varlıktır.
İnsan vücudu, yapı ve çalışmasına göre uyumlu bir bütün oluşturur. Kan damarları ve sinirlerle bütün organlar birbirlerine bağlanırlar ve bu nedenle herhangi bir etken tüm organizmayı etkiler. Vücutta sert, yumuşak ve sıvı olmak üzere üç temel unsur bulunur. Sert unsurlar kemikler, dişler, tırnaklar ve saçlardır. Deri, kaslar, tüm dokular, bezler, iç organlar, duyu organları ve sinir sistemi yumuşak unsurlardır. Sıvı unsurları kan, akkan (lenf), beyin sıvısı ve çeşitli salgılar oluşturmaktadır. Vücudun yapısı olan tüm unsurların birbirleriyle bağıntısı vardır ve bu unsurların birleşmesinden organizma oluşur.
İnsanların Vücut Yapısı
Organizmanın maddesel ve ruhsal yönden kendine özgü yapısına ve çalışmasına oluşum adı veriyoruz. Yüzyıllar boyunca çeşitli oluşum tipleri ortaya atılmış, insanların gösterdiği belirgin özelliklere göre gruplandırmalar yapılmaya çalışılmıştır.
Oluşum, kalıtım yoluyla ortaya çıkar ve bulunduğu ortama göre şekil alır. Oluşum sırasında insana geçen olumlu ve olumsuz etkenler birbirlerine bağlanmıştır ve insanın daha sonraki yaşamını ve sağlığını bir ölçüde etkiler.
Kalıtım yoluyla, bazı kalıtsal hastalıklardan başka, bazı organların zayıflığı ve hastalık eğilimi gibi özellikler de soydan soya geçebilir. Örneğin, bazı ailelerde kalp hastalıkları, astım ve sinir hastalıklarına çok sık rastlanmaktadır. Ancak, ailede bulunan kalıtsal bir hastalığın mutlaka aile içindeki bireylerin hepsini etkileyeceğini düşünmek hatalıdır. Çünkü kalıtım yoluyla organizmaya geçen etkenler, ancak çeşitli dış etkiler ve ruhsal baskılar sonucu hastalığa dönüşebilirler. Yalnız, şunu belirtmek gerekir ki, insan yalnızca kalıtım ve çevrenin oluşturduğu bir ürün değildir. İnsan, aklı sayesinde yaşamını büyük ölçüde istediği gibi yönlendirebilen üstün bir yaratıktır.
Vücud Tipleri, Vücut Çeşitleri
Alman tıp bilim adamı Kretschmer, bu konuda geniş araştırmalar ve çalışmalar yaparak, bir akıl hastanesindeki akıl hastalarının vücut yapı biçimleri ile hastalıkları arasında ilişki bulunabileceğini saptamıştır. Daha sonra normal özelliklerde de tip uyuşmazlığı olabileceğini ve bu uyuşmazlığın vücut yapı biçimiyle ilişkili olduğunu kanıtlamıştır.
1. Leptozom tipler (ince ve zayıf): Bu tiplerin vücutları zayıf ve ince, derileri renksiz ve kansızdır. Aşırı kıllı olurlar ve duruşları gevşektir. Kiloları da normal kilonun çok altındadır. Kafatasları küçük, yüzleri uzunca, soluk ve sert hatlıdır. Güçsüz leptozom tiplerin yanı sıra güçlü leptozom tipler de bulunabilmektedir. Bu tiplerin spora, özellikle atletizme karşı yetenekleri büyüktür. Bu tipler tüberküloz, mide ve onikiparmakbağırsağı ülseri, böbrek ve apandisit gibi hastalıklara eğilimlidir. Bu tipler duyarlı ya da soğuk olabilirler. Ayrıca, dayanıklı ve atak bir yapıları vardır.
2. Pigmen tipler (yuvarlak ve şişman): Bu tipler orta boylu, şişman, yuvarlak hatlı ve ince kemikli olurlar. Vücutları yağlı, kasları gevşek ve yumuşaktır. Yüz biçimleri ablak görünümlüdür. Çeneleri genellikle çukurdur. Vücutları çok kıllı, saç telleri incedir ve saçlar çabuk dökülür. Aşırı şişmanladıkları ya da yaşlandıkları zaman hemen göbek salarlar. Bu tiplerin damar sertliği, şeker hastalığı aşırı şişmanlık, safrakesesi ve romatizma hastalıklarına eğilimleri vardır. Genellikle neşeli olan bu tipler rahata düşkün olurlar.
3. Atletik tipler (adaleli): Bu tipler orta boyludur. Kemikleri iri, vücutları adaleli ve gelişmiştir. Omuzlar ve göğüs kafesi oldukça geniştir. Elleri iri ve parmakları güçlüdür. Genellikle alınları geniş ve yüzleri uzun olur. Çeneleri köşeli ve burunları yassıdır. Bu tip kadınlar genellikle yapı yönünden erkekleri andırırlar. Bu tipler en çok tüberküloz, grip ve romatizma gibi hastalıklara yakalanırlar. Ayrıca, çok sayıda sara (epilepsi) vakaları da bu grupta görülür.
Bu tipler, her şeyden önce sessiz, ağırbaşlı, düşünceli, kavrayışları zayıf, beceriksiz, kaba, hantal olurlar. Genellikle meslek olarak askerliği ve sporculuğu seçerler. Atletik yapıdaki insanlar çoğunlukla titiz olurlar ve karşılarındaki insanlara güven verirler. Düşünce yönünden fanteziye kaçan bu tipler arasında bilim adamı çıkmaz.
4. Hatalı oluşmuş tipler: Dördüncü gurubu oluşturan bu tiplerin en belirgin özellikleri aşırı şişman olmalarıdır. Genellikle uzun boyludurlar. Bu tiplerdeki erkek ve kadınların birbirine benzemeleri, bazı organların aşırı gelişmesi de tipin özellikleri arasındadır. Bu tiplerde genellikle metabolizma ve hormon bozukluklarına çok sık rastlanmaktadır.
Doku Nedir Doku Cesitleri Kas Bag Doku
Doku Nedir, Doku Çeşitleri, Doku Yapısı
Organların yapıları mikroskop altında incelendiğinde dokularla karşılaşılır. Her dokudaki hücre sayısı, hücre ara maddelerinin miktarı değişiktir. Dokular organlarda, organlar ise organizmada birleşirler. Organlardaki çeşitli dokular birbirlerinin içine girmiş durumdadır. Tüm organizmaya dağılmış olan dokular sinir sistemi, iç ve dış organlar gibi organ sistemlerini oluştururlar. Şekil ve çalışmalarına göre dokular dörde ayrılırlar; Epitel doku, bağ ve destekdoku, kasdoku ve sinir-doku.
Epitel doku, Epitel Dokusu
Vücut yüzeyini kaplayan derinin en üst tabakası, soluk borusu, mide, bağırsak, karaciğer, idrar yollan ile cinsel organların iç yüzeylerindeki zarlar epitel dokudan oluşurlar. Epitel doku vücudu dış etkilerden korur ve madde değiş tokuşunu sağlar. Epitel dokunun zedelenmesi sonucu olan yaralardan girebilen mikroplar vücut dokularına kadar ilerleme olasılığı bulurlar. Onikiparmakbağırsağı ve mide ülseri, bronşit ve kanser gibi hastalıklar epitel dokunun zedelenmesi sonucu oluşur. Epitel doku hücrelerinin bir çeşidi de sümük, tükürük, hormon ve küt salgılayan bezlerdir. Bu arada, kanserin özellikle bez dokularında ortaya çıktığını, bundan başka bezlerin fazla çalışması ya da az çalışması gibi işlev bozukluklarının da birçok tehlikeli hastalıklara neden olduğunu belirtmekte yarar vardır.
Bağ doku ve destek doku
Vücuda şekil ve sağlamlık verirler. Epitel dokuda çoğunluğu hücreler oluştururken, bu dokuda hücreler arası maddeler çok daha fazla gelişmiştir. Bağ dokusu ve destek dokuyu dört bölüme ayırabiliriz:
1. Katılgandoku: Çeşitli sertliktedir. Tüm organların yapılarında bulunur. Epitel dokuyu kasdoku ile birleştirir. Esnek lifcikleri ve yağdokuyu oluşturur.
2. Kıkırdakdoku: Bükülebilen, esnek, bulanık süt rengindeki bu dokuya eklemlerde, kaburga kemiğinin uçlarında, kulak kepçesinde, burun ara duvarında ve vücudun daha birçok yerinde rastlanır. Kıkırdakdokuda kan damarları bulunmadığı için hastalık ve yaralanmalardan sonra dokunun yenilenmesi çok sınırlıdır.
Katılgandoku ve kıkırdakdoku sürekli olarak dış etkenler sonucu zedelenip yaralanma ve romatizma gibi hastalıkların tehdidi altındadır. Bu dokuda oluşabilecek zedelenmeler, korunma ve ölçülü spor hareketleri sonucu giderilebilir.
3. Kemikdoku: En sık ve sağlam doku olup, geniş dallı kemik hücreleri ve bunların arasında bulunan kemik temel maddesinden oluşur. Kemikdokunun içinde kireç tuzları bulunur. Kemikdoku kan damarları ile sürekli olarak beslenerek yenilenir. Bu nedenle kemikler oldukça çabuk iyileşirler. Yaşlı kişilerin kemiklerinde bulunan kireçli madde oranı az olduğu için kemiklerin yenilenme olasılığı oldukça sınırlıdır.
Kemiğin içinde ilik vardır. Genellikle iliğin rengi pembemsidir. Uzun kemiklerin içindeki ilik maddesi yağlaşmış olduğundan görünümü sarı renklidir. Kemik, dıştan kaba bir kemik zarı ile kaplıdır. Vücuttaki yerine göre kemiklerin çeşitli ad ve şekilleri vardır. Bütün kemikler birbirlerine eklemler aracılığıyla bağlanmıştır.
Dişleri de kemikdokuya benzer bir doku oluşturur, yalnız bu doku, içinde bulunan çok miktardaki flüor maddesi nedeniyle oldukça sert yapıdadır.
Kırıklar, raşitizm, kemik yumuşamaları (erimesi), kemik veremi, çeşitli kemik urları kemiklerde görülen başlıca hastalıklardır.
4. Yağdoku: Yağ hücrelerinden oluşmuştur. Görevi, organları dış darbelerden korumaktır.
Kas doku, Kas Dokusu
Organların hareketlerini sağlayan dokulara kas-doku adını veriyoruz. Vücudun yumuşak «kırmızı et» tabakasını oluşturur. Yapılarına göre kasları üç grupta toplayabiliriz:
1. Düz kaslar (istemsiz hareket eden kaslar): İstemsiz olarak hareket ederler. Kan damarlarının duvarlarında, bağırsak, deri, sindirim sistemi ve cinsel organlar, idrar torbası ve tüm iç organlarda rastlanılır.
2. Çizgili kaslar (istemli hareket edebilen kaslar): Bu tip kaslara iskelet kasları adı da verilebilir, çünkü eklemler aracılığıyla kemik yapısını bu kaslarla hareket ettiririz ve hareketler istemlidir. Bu kasların çalışmaması ya da zorlanması bazı sinir hastalıklarına neden olabilir.
3. Kalp kast: Kalp kası kısmen çizgilidir, ancak istemli hareket etmediğinden çizgili kaslardan ayrım gösterirler. Kalp kası tüm yaşam boyu aralıksız çalışarak kan dolaşımını sağlar. Sürekli çalışması nedeniyle kalp kaslarının yıkımı erken olur. Bu nedenle kalp kaslarını koruyucu önlemlerin alınması gereklidir.
Sinir doku, Sinir Dokusu
Sinir sistemini oluşturur. Çeşitli zedelenmelere karşı çok duyarlıdır. İltihaplanmalar ve mikroplu hastalıklar sinir hastalıklarının büyük bir bölümünü oluşturur.
Organların yapıları mikroskop altında incelendiğinde dokularla karşılaşılır. Her dokudaki hücre sayısı, hücre ara maddelerinin miktarı değişiktir. Dokular organlarda, organlar ise organizmada birleşirler. Organlardaki çeşitli dokular birbirlerinin içine girmiş durumdadır. Tüm organizmaya dağılmış olan dokular sinir sistemi, iç ve dış organlar gibi organ sistemlerini oluştururlar. Şekil ve çalışmalarına göre dokular dörde ayrılırlar; Epitel doku, bağ ve destekdoku, kasdoku ve sinir-doku.
Epitel doku, Epitel Dokusu
Vücut yüzeyini kaplayan derinin en üst tabakası, soluk borusu, mide, bağırsak, karaciğer, idrar yollan ile cinsel organların iç yüzeylerindeki zarlar epitel dokudan oluşurlar. Epitel doku vücudu dış etkilerden korur ve madde değiş tokuşunu sağlar. Epitel dokunun zedelenmesi sonucu olan yaralardan girebilen mikroplar vücut dokularına kadar ilerleme olasılığı bulurlar. Onikiparmakbağırsağı ve mide ülseri, bronşit ve kanser gibi hastalıklar epitel dokunun zedelenmesi sonucu oluşur. Epitel doku hücrelerinin bir çeşidi de sümük, tükürük, hormon ve küt salgılayan bezlerdir. Bu arada, kanserin özellikle bez dokularında ortaya çıktığını, bundan başka bezlerin fazla çalışması ya da az çalışması gibi işlev bozukluklarının da birçok tehlikeli hastalıklara neden olduğunu belirtmekte yarar vardır.
Bağ doku ve destek doku
Vücuda şekil ve sağlamlık verirler. Epitel dokuda çoğunluğu hücreler oluştururken, bu dokuda hücreler arası maddeler çok daha fazla gelişmiştir. Bağ dokusu ve destek dokuyu dört bölüme ayırabiliriz:
1. Katılgandoku: Çeşitli sertliktedir. Tüm organların yapılarında bulunur. Epitel dokuyu kasdoku ile birleştirir. Esnek lifcikleri ve yağdokuyu oluşturur.
2. Kıkırdakdoku: Bükülebilen, esnek, bulanık süt rengindeki bu dokuya eklemlerde, kaburga kemiğinin uçlarında, kulak kepçesinde, burun ara duvarında ve vücudun daha birçok yerinde rastlanır. Kıkırdakdokuda kan damarları bulunmadığı için hastalık ve yaralanmalardan sonra dokunun yenilenmesi çok sınırlıdır.
Katılgandoku ve kıkırdakdoku sürekli olarak dış etkenler sonucu zedelenip yaralanma ve romatizma gibi hastalıkların tehdidi altındadır. Bu dokuda oluşabilecek zedelenmeler, korunma ve ölçülü spor hareketleri sonucu giderilebilir.
3. Kemikdoku: En sık ve sağlam doku olup, geniş dallı kemik hücreleri ve bunların arasında bulunan kemik temel maddesinden oluşur. Kemikdokunun içinde kireç tuzları bulunur. Kemikdoku kan damarları ile sürekli olarak beslenerek yenilenir. Bu nedenle kemikler oldukça çabuk iyileşirler. Yaşlı kişilerin kemiklerinde bulunan kireçli madde oranı az olduğu için kemiklerin yenilenme olasılığı oldukça sınırlıdır.
Kemiğin içinde ilik vardır. Genellikle iliğin rengi pembemsidir. Uzun kemiklerin içindeki ilik maddesi yağlaşmış olduğundan görünümü sarı renklidir. Kemik, dıştan kaba bir kemik zarı ile kaplıdır. Vücuttaki yerine göre kemiklerin çeşitli ad ve şekilleri vardır. Bütün kemikler birbirlerine eklemler aracılığıyla bağlanmıştır.
Dişleri de kemikdokuya benzer bir doku oluşturur, yalnız bu doku, içinde bulunan çok miktardaki flüor maddesi nedeniyle oldukça sert yapıdadır.
Kırıklar, raşitizm, kemik yumuşamaları (erimesi), kemik veremi, çeşitli kemik urları kemiklerde görülen başlıca hastalıklardır.
4. Yağdoku: Yağ hücrelerinden oluşmuştur. Görevi, organları dış darbelerden korumaktır.
Kas doku, Kas Dokusu
Organların hareketlerini sağlayan dokulara kas-doku adını veriyoruz. Vücudun yumuşak «kırmızı et» tabakasını oluşturur. Yapılarına göre kasları üç grupta toplayabiliriz:
1. Düz kaslar (istemsiz hareket eden kaslar): İstemsiz olarak hareket ederler. Kan damarlarının duvarlarında, bağırsak, deri, sindirim sistemi ve cinsel organlar, idrar torbası ve tüm iç organlarda rastlanılır.
2. Çizgili kaslar (istemli hareket edebilen kaslar): Bu tip kaslara iskelet kasları adı da verilebilir, çünkü eklemler aracılığıyla kemik yapısını bu kaslarla hareket ettiririz ve hareketler istemlidir. Bu kasların çalışmaması ya da zorlanması bazı sinir hastalıklarına neden olabilir.
3. Kalp kast: Kalp kası kısmen çizgilidir, ancak istemli hareket etmediğinden çizgili kaslardan ayrım gösterirler. Kalp kası tüm yaşam boyu aralıksız çalışarak kan dolaşımını sağlar. Sürekli çalışması nedeniyle kalp kaslarının yıkımı erken olur. Bu nedenle kalp kaslarını koruyucu önlemlerin alınması gereklidir.
Sinir doku, Sinir Dokusu
Sinir sistemini oluşturur. Çeşitli zedelenmelere karşı çok duyarlıdır. İltihaplanmalar ve mikroplu hastalıklar sinir hastalıklarının büyük bir bölümünü oluşturur.
Hucre Nedir Hucre Cesitleri Gorevleri Doku
Hücre ve Dokular
Tek hücreli hayvan cinsinden olan canlıların dışında diğer tüm hayvan ve insan organizması çok sayıdaki hücrelerin birleşmesinden oluşur.
Aynı yapı ve çalışma gücündeki hücreler, hücre gruplarını oluştururlar ki, biz bunlara doku adını veriyoruz. Ara hücre maddeleri birbirlerini doğrudan sınırlayan hücreler arasındaki boşluğu doldururlar. Bunlar koruyucu dokular arasında çok kuvvetli oluşumlardır. Ara hücre maddesi, hücreleri ve kan damarlarını birbirine bağlar ve bunlar arasındaki madde alışverişini sağlar. Su toplama, romatizma, alerji gibi bazı hastalıklar hücre zarı arasındaki maddelerde oluşurlar.
Hücre Kök, Hücre Nedir, Hücre Çeşitleri
Her hücrede bir çekirdek ve hücre gövdesi bulunur. İnsan hücrelerinin en büyüklerinden olan yumurta hücresi, 0,06-0,25 mm. çapında olup gözle görülebilen büyüklüktedir. Uzun süre bütün hastalıklara hücrelerdeki değişikliklerin neden olduğu sanılmaktaydı. Daha sonra bu görüş, tek yanlı bir sınırlandırma olarak nitelendirildi. Çünkü, öyle hastalıklar vardır ki, hücrelerde herhangi bir değişim olmadığı halde, yalnızca belirli organlardaki işlev bozuklukları bu hastalıkları yaratma nedeni olabilmektedir.
Hücrenin Görevleri; Organizmada hücreler sürekli olarak ölürler ve bölünme yoluyla ölü hücrelerin yerlerini yeni hücreler alırlar. Canlı maddelerin gelişmesi, hücrelerin bölünmeleriyle sağlanır. Sıcak, hücre bölünmesini artıran, soğuk ise bölünmeyi azaltan etkenlerdir. Sinir hücreleri gibi çok gelişmiş hücreler bölünme yoluyla çoğalırlar. Hücre gövdesi yumuşak, sıvımsı bir madde olan protoplazma ile kaplıdır. Protoplazmada protein, yağ tanecikleri, tuz ve su vardır. Hücrenin bir de çekirdeği vardır. Hücre çekirdeği şu maddeleri kapsar:
1. Çekirdek zarı: Çekirdeği hücreden ayıran bir kılıftır.
2. Çekirdek sıvısı: Saydam görünümde olan bu sıvı çekirdeğin temel maddesini oluşturur.
3. Boyanabilen ve boyanmayan iskelet yapı.
4. Çekirdek maddeleri: Bu maddenin değiştirici özelliğe sahip olduğu sanılmaktadır.
Tek hücreli hayvan cinsinden olan canlıların dışında diğer tüm hayvan ve insan organizması çok sayıdaki hücrelerin birleşmesinden oluşur.
Aynı yapı ve çalışma gücündeki hücreler, hücre gruplarını oluştururlar ki, biz bunlara doku adını veriyoruz. Ara hücre maddeleri birbirlerini doğrudan sınırlayan hücreler arasındaki boşluğu doldururlar. Bunlar koruyucu dokular arasında çok kuvvetli oluşumlardır. Ara hücre maddesi, hücreleri ve kan damarlarını birbirine bağlar ve bunlar arasındaki madde alışverişini sağlar. Su toplama, romatizma, alerji gibi bazı hastalıklar hücre zarı arasındaki maddelerde oluşurlar.
Hücre Kök, Hücre Nedir, Hücre Çeşitleri
Her hücrede bir çekirdek ve hücre gövdesi bulunur. İnsan hücrelerinin en büyüklerinden olan yumurta hücresi, 0,06-0,25 mm. çapında olup gözle görülebilen büyüklüktedir. Uzun süre bütün hastalıklara hücrelerdeki değişikliklerin neden olduğu sanılmaktaydı. Daha sonra bu görüş, tek yanlı bir sınırlandırma olarak nitelendirildi. Çünkü, öyle hastalıklar vardır ki, hücrelerde herhangi bir değişim olmadığı halde, yalnızca belirli organlardaki işlev bozuklukları bu hastalıkları yaratma nedeni olabilmektedir.
Hücrenin Görevleri; Organizmada hücreler sürekli olarak ölürler ve bölünme yoluyla ölü hücrelerin yerlerini yeni hücreler alırlar. Canlı maddelerin gelişmesi, hücrelerin bölünmeleriyle sağlanır. Sıcak, hücre bölünmesini artıran, soğuk ise bölünmeyi azaltan etkenlerdir. Sinir hücreleri gibi çok gelişmiş hücreler bölünme yoluyla çoğalırlar. Hücre gövdesi yumuşak, sıvımsı bir madde olan protoplazma ile kaplıdır. Protoplazmada protein, yağ tanecikleri, tuz ve su vardır. Hücrenin bir de çekirdeği vardır. Hücre çekirdeği şu maddeleri kapsar:
1. Çekirdek zarı: Çekirdeği hücreden ayıran bir kılıftır.
2. Çekirdek sıvısı: Saydam görünümde olan bu sıvı çekirdeğin temel maddesini oluşturur.
3. Boyanabilen ve boyanmayan iskelet yapı.
4. Çekirdek maddeleri: Bu maddenin değiştirici özelliğe sahip olduğu sanılmaktadır.
Yasam Nedir Saglikli Dogal Yasam
Yaşam Nedir, Sağlıklı Yaşam ve Doğal Yaşam
Yaşam somut olmayan temel bir kavramdır ve bu konudaki bilgilerimiz çok kısıtlıdır. Yaşam bize çeşitli yaratıkları tanıtmaya yarar ve böylece onları incelemeyi sağlar. Bütün canlıları (bitkiler, hayvanlar ve insan) inceleyen, araştıran bilim dalına biyoloji adım veriyoruz.
Bir canlı ya da organizma dışarıya kapalı bir bütün olup her bölümünün çalışması organizma düzeninin korunmasını ve canlının büyümesini sağlar. Canlı varlıklar aşağıda belirtilen yaşam işlevlerinde toprak, taş ve maden gibi cansız varlıklardan ayrılırlar.
1. Maddeyi değiştirme ve enerji sağlama: Canlı, çevresindeki bazı maddeleri alır, parçalar, enerji üretir. Gereksiz ve artık maddeleri dışarı atar.
2. Hareket: Canlı kendi kendine (bitkiler dışında) hareket edebilir.
3. Gelişme ve büyüme: Birçok canlı varlık bir hücre ile yaşamaya başlar, hücre bölünmesi ve çoğalması sonucu bir cisim halini alır.
4. Üreme: Canlı varlıklar üreme yoluyla türlerini sürdürürler.
5. Uyum: Canlı varlıkların yaşadıkları çevre koşullarına uyma özellikleri vardır.
Eğer bir canlıda yukarıda sayılan tüm özellikler varsa onları cansız varlıklardan ayırmamız çok kolay olur. Buna karşın bir canlı bu yaşam özelliklerinden yalnızca birini ya da birkaçını taşıyorsa onları cansızlardan ayırt etmek güçleşir. Örneğin, gözle görülemeyen, en sık bir filtreden geçebilen ve birçok hastalıklara neden olan virüs mikro-organizmasını ele alalım. Mikroskop altında incelendiklerinde kimyasal madde kristalleri gibi görülürler. Oysa, protein özelliğinde dev moleküllerdir. Bununla birlikte, virüsler birçok hastalıklara neden olan mikroorganizmalardır. Canlıların en büyük parçalarını oluşturan hücrelerin en önemli bölümü protozlazma olmakla birlikte, hâlâ anlaşılmaz bir madde olarak görülmektedir. Protoplazma, yumuşak sıvımsı bir madde olup protein ve yağ taneciklerinden oluşur. Ayrıca, kapsamlarında su ve tuz da bulunur. Her canlı, ister bitki, hayvan ya da insan olsun, bir defaya özgü olağanüstü bir varlıktır.
Yaşam somut olmayan temel bir kavramdır ve bu konudaki bilgilerimiz çok kısıtlıdır. Yaşam bize çeşitli yaratıkları tanıtmaya yarar ve böylece onları incelemeyi sağlar. Bütün canlıları (bitkiler, hayvanlar ve insan) inceleyen, araştıran bilim dalına biyoloji adım veriyoruz.
Bir canlı ya da organizma dışarıya kapalı bir bütün olup her bölümünün çalışması organizma düzeninin korunmasını ve canlının büyümesini sağlar. Canlı varlıklar aşağıda belirtilen yaşam işlevlerinde toprak, taş ve maden gibi cansız varlıklardan ayrılırlar.
1. Maddeyi değiştirme ve enerji sağlama: Canlı, çevresindeki bazı maddeleri alır, parçalar, enerji üretir. Gereksiz ve artık maddeleri dışarı atar.
2. Hareket: Canlı kendi kendine (bitkiler dışında) hareket edebilir.
3. Gelişme ve büyüme: Birçok canlı varlık bir hücre ile yaşamaya başlar, hücre bölünmesi ve çoğalması sonucu bir cisim halini alır.
4. Üreme: Canlı varlıklar üreme yoluyla türlerini sürdürürler.
5. Uyum: Canlı varlıkların yaşadıkları çevre koşullarına uyma özellikleri vardır.
Eğer bir canlıda yukarıda sayılan tüm özellikler varsa onları cansız varlıklardan ayırmamız çok kolay olur. Buna karşın bir canlı bu yaşam özelliklerinden yalnızca birini ya da birkaçını taşıyorsa onları cansızlardan ayırt etmek güçleşir. Örneğin, gözle görülemeyen, en sık bir filtreden geçebilen ve birçok hastalıklara neden olan virüs mikro-organizmasını ele alalım. Mikroskop altında incelendiklerinde kimyasal madde kristalleri gibi görülürler. Oysa, protein özelliğinde dev moleküllerdir. Bununla birlikte, virüsler birçok hastalıklara neden olan mikroorganizmalardır. Canlıların en büyük parçalarını oluşturan hücrelerin en önemli bölümü protozlazma olmakla birlikte, hâlâ anlaşılmaz bir madde olarak görülmektedir. Protoplazma, yumuşak sıvımsı bir madde olup protein ve yağ taneciklerinden oluşur. Ayrıca, kapsamlarında su ve tuz da bulunur. Her canlı, ister bitki, hayvan ya da insan olsun, bir defaya özgü olağanüstü bir varlıktır.
Saman Nezlesi Nedir Belirtileri Tedavisi
Saman Nezlesi Nedir, Saman Nezlesi İçin Tedavi
Özellikle gözleri ve burnu etkileyen alerjik bir nezledir ve astım bronşit ile birlikte de bulunabilir. Alerjiye eğilim kalıtsal olabilir, ancak hastalığın özel biçimi kalıtsal değildir. Saman nezlesi, nedeni genellikle bitki polenleri olduğundan, her yıl belirli zamanlarda görülen bir mevsim hastalığı olarak da nitelendirilebilir.
Saman Nezlesi Belirtileri: Genel olarak virüs etkenli nezlenin belirtilerini verir. Burun akar. Burun akıntısı önceleri sulu, sonraları koyu ve sarı renklidir. Burun akıntısına öksürük de eklenebilir.
Saman Nezlesinin Tedavisi: Tedavi edilmediği takdirde astım bronşite neden olabilir. Saman nezlesi sırasında özellikle sinüzit olasılığının ortadan kaldırılması gereklidir. Nezlenin ilk günlerinde efedrinli burun damlalarından kaçınmalıdır. Burun akıntısının sarıya dönüşmesinden sonra sinüslerin boşalabilmesi için efendrinli damlalar kullanılabilir. Genellikle, antihistaminik ilaçlar etkindir.
Korunma: Genel olarak kesin bir korunma yöntemi henüz bulunmamıştır. Ancak, alerjinin nedeninin bulunup ortadan kaldırılması olumlu sonuçlar vermektedir. Çoğu kez, alerji nedeni bulunduktan sonra hazırlanabilecek aşılarla korunma yoluna gidilebilir. Saman nezlesi vakalarında nemli bir ortam yeğlenmelidir.
Özellikle gözleri ve burnu etkileyen alerjik bir nezledir ve astım bronşit ile birlikte de bulunabilir. Alerjiye eğilim kalıtsal olabilir, ancak hastalığın özel biçimi kalıtsal değildir. Saman nezlesi, nedeni genellikle bitki polenleri olduğundan, her yıl belirli zamanlarda görülen bir mevsim hastalığı olarak da nitelendirilebilir.
Saman Nezlesi Belirtileri: Genel olarak virüs etkenli nezlenin belirtilerini verir. Burun akar. Burun akıntısı önceleri sulu, sonraları koyu ve sarı renklidir. Burun akıntısına öksürük de eklenebilir.
Saman Nezlesinin Tedavisi: Tedavi edilmediği takdirde astım bronşite neden olabilir. Saman nezlesi sırasında özellikle sinüzit olasılığının ortadan kaldırılması gereklidir. Nezlenin ilk günlerinde efedrinli burun damlalarından kaçınmalıdır. Burun akıntısının sarıya dönüşmesinden sonra sinüslerin boşalabilmesi için efendrinli damlalar kullanılabilir. Genellikle, antihistaminik ilaçlar etkindir.
Korunma: Genel olarak kesin bir korunma yöntemi henüz bulunmamıştır. Ancak, alerjinin nedeninin bulunup ortadan kaldırılması olumlu sonuçlar vermektedir. Çoğu kez, alerji nedeni bulunduktan sonra hazırlanabilecek aşılarla korunma yoluna gidilebilir. Saman nezlesi vakalarında nemli bir ortam yeğlenmelidir.
Serum Hastaligi Nedir Tedavisi
Serum hastalığı Nedir
Genel olarak kangren, tetanos ve difteri gibi hastalıklarda at serumu uygulanan hastalarda oluşabilen bir reaksiyondur. Atlarda aktif bağışıklık sağlanarak hastalığa karşı antikorlar elde edilir ve hazırlanan serum hastalığı almış olan kişiye verilerek hastada pasif bağışıklık sağlanır.
Serum Hastalığı Belirtileri: Seruma karşı reaksiyon, serumun uygulanışından sonra 5-10 gün içinde oluşur. Ateş, eklem ağrıları ve deri döküntüsü görülür. ya da benzeri ilaçlarla giderilebilir.
Sarum Hastalık Tedavisi: Çok rahatsız edici olan deri döküntüsü, adrenalin Korunma: Antikor-antijen reaksiyonu tehlikesi göz önünde tutularak, at serumu çok gerekmedikçe kullanılmamalıdır. Tetanosa karşı çocukları belirli sürelerde tetanos zehiriyle hazırlanmış aşıyla aşılayarak aktif bağışıklık sağlamak en iyi yöntemdir.
Genel olarak kangren, tetanos ve difteri gibi hastalıklarda at serumu uygulanan hastalarda oluşabilen bir reaksiyondur. Atlarda aktif bağışıklık sağlanarak hastalığa karşı antikorlar elde edilir ve hazırlanan serum hastalığı almış olan kişiye verilerek hastada pasif bağışıklık sağlanır.
Serum Hastalığı Belirtileri: Seruma karşı reaksiyon, serumun uygulanışından sonra 5-10 gün içinde oluşur. Ateş, eklem ağrıları ve deri döküntüsü görülür. ya da benzeri ilaçlarla giderilebilir.
Sarum Hastalık Tedavisi: Çok rahatsız edici olan deri döküntüsü, adrenalin Korunma: Antikor-antijen reaksiyonu tehlikesi göz önünde tutularak, at serumu çok gerekmedikçe kullanılmamalıdır. Tetanosa karşı çocukları belirli sürelerde tetanos zehiriyle hazırlanmış aşıyla aşılayarak aktif bağışıklık sağlamak en iyi yöntemdir.
Alerjik Hastaliklar Alerji Hastaligi
Alerjik Hastalıklar, Alerji Hastalığı
Belirli yabancı bir madde ile onun oluşumu arasındaki bağlantı kurulmalı ya da belirli savunma maddelerinin varlığı saptanmalıdır. Hastalığa neden olacak etkenlerin araştırılması ve vücudun iyice muayenesiyle birlikte deri üstünde de incelemeler yapılır. Böylece, en güvenli bir yoldan aşırı duyarlılık ve vücudun yabancı maddelere reaksiyonu saptanmış olur. Alerji yaptığından kuşkulanılan yabancı maddeler doğrudan ya da bir gazlı bez aracılığıyla deri üstüne konur. Alerjinin belirtisi olarak bir süre sonra bu deri bölgesinde şişme ve kızartı görülür. Kuşku duyulan maddeleri araştırmak için aynı madde yiyeceklere de katılabilir. Bu araştırmaya kesinlikle alerji yapmayan yiyecek maddelerinden başlanmalıdır. Sonra, çeşitli yiyecek maddelerine, alerji yaptığı düşünülen maddeler teker teker karıştırılır. Eğer aşırı bir duyarlılık reaksiyonu belirtisi ortaya çıkarsa, besine katılan son madde alerji nedeni olarak olarak kabul edilir. Bu araştırma 30 gün sürebilir. Belirli bir toza karşı duyarlılığın saptanması için üzerinde deneyler yapılan hasta bir havalandırma kamarasına sokulur. Bu kamara havada bulunabilecek tüm tozlardan arındırılmıştır. Havaya karıştırılarak verilecek belirli tozlar alerjinin cinsini saptar.
Belirli yabancı bir madde ile onun oluşumu arasındaki bağlantı kurulmalı ya da belirli savunma maddelerinin varlığı saptanmalıdır. Hastalığa neden olacak etkenlerin araştırılması ve vücudun iyice muayenesiyle birlikte deri üstünde de incelemeler yapılır. Böylece, en güvenli bir yoldan aşırı duyarlılık ve vücudun yabancı maddelere reaksiyonu saptanmış olur. Alerji yaptığından kuşkulanılan yabancı maddeler doğrudan ya da bir gazlı bez aracılığıyla deri üstüne konur. Alerjinin belirtisi olarak bir süre sonra bu deri bölgesinde şişme ve kızartı görülür. Kuşku duyulan maddeleri araştırmak için aynı madde yiyeceklere de katılabilir. Bu araştırmaya kesinlikle alerji yapmayan yiyecek maddelerinden başlanmalıdır. Sonra, çeşitli yiyecek maddelerine, alerji yaptığı düşünülen maddeler teker teker karıştırılır. Eğer aşırı bir duyarlılık reaksiyonu belirtisi ortaya çıkarsa, besine katılan son madde alerji nedeni olarak olarak kabul edilir. Bu araştırma 30 gün sürebilir. Belirli bir toza karşı duyarlılığın saptanması için üzerinde deneyler yapılan hasta bir havalandırma kamarasına sokulur. Bu kamara havada bulunabilecek tüm tozlardan arındırılmıştır. Havaya karıştırılarak verilecek belirli tozlar alerjinin cinsini saptar.