Bebeği Sütten Kesme, Bebekleri Sütten Kesme
9-12 aylık olan bebeğin sütten kesilmesi uygundur. Birçok anneler çocuğuna hiç meme vermezken, bazıları da çocuk iki yaşına geldiği halde hâlâ meme vermeyi sürdürürler. Ana sütünün yararlarından daha önce söz etmiştik ama 2 yaşındaki bir çocuğa da sadece anne sütünün yeterli olmadığını belirtmemiz gerekir. Çocuğun memeden kesilmesi yavaş yavaş yapılmalıdır. Normal zamanda ek gıdalara geçmekle bu iş kendiliğinden çözümlenmiş olur. 3. aydan itibaren her ay bir başka ek gıda verilerek, o öğündeki meme kaldırılır. Çocuğun yavaş yavaş memeden uzaklaştırılmasının anne için büyük bir önemi vardır. Memedeki süt akımının yavaşlatıldığı bu yöntemle sütün kesilmesi de kolayca sağlanmış olur.
Emzirmenin Zor Olduğu ve Zor Olmadığı Durumlar
Çocuğa ilişkin nedenler:
Bazı çocuklar -sözgelişi, erken doğanları- doğduklarında meme ememezler. Onların beyinlerindeki emme merkezi daha gelişmemiştir. Bu durum yalnızca çocuğun küçüklüğüne bağlı ise, gelecek birkaç gün içinde beyindeki bu merkez gelişecek ve bebek meme emmeye başlayacaktır. Bu arada annenin göğsünde biriken süt sürekli olarak çekilmelidir. Eğer memede biriken süt çekilmezse anne sütü birkaç gün içinde geriler ve bebeğiniz emmeye başladığı gün memenizde emebilecek hiçbir şey bulamaz.
Eğer çocukta «tavşan dudak» denilen hastalık varsa:
Bu, doğuştan olan, gelişme bozukluğuna bağlı bir anomalidir. Çocuğun dudağı ve bazen damağı da yarıktır. Böyle çocuklar meme ememez. Ayrıca, çocuğun burnu tıkalı ise hafif nezle durumunda bile bebek burnundan soluk alamayacağı için dudakları ile memeye tam yapışamaz ve ememez. Emme zayıfsa, çocuk çabuk yorulur, özellikle zayıf olan ve zor doğan bebeklere dinlen-dire dinlendire meme vermek gerekir.
Anneye ilişkin nedenler:
Meme ucunun gömülmüş olması: Bu durumda memeler pompa ile sağılmalıdır. Göğüslerin boşaltılması hem fazla gerilmeye engel olur, hem de meme ucunu çıkarabilir. Meme ucu çok büyük ya da küçükse çocuk yine emmede zorluk çekecektir. Her iki durumda da meme ucu çocuğa verilmeye çalışılmalıdır. Bunlar olmazsa o zaman meme sağılıp, çıkan süt çocuğa kaşık ya da biberonla verilmelidir.
Meme ucunun çatlakları ve iltihaplarında da yine meme başlıkları uygulanabilir.
Sütün Az Olması
Doğum yapan birçok anne daha 24 saat olmadan sütünün gelmediğinden yakınmaya başlar. Bazıları da belki hemen mama ile beslenmeye geçmek için ya da belki çocuğunu doyuramaya-cağı korkusu ile sütün azlığından şikâyet eder. Oysa bir annenin sütünün az olup olmadığına en erken 8-10. günlerde karar verilebilir. Anne sütü önce az gelebilir, sonradan çoğalır.
Göğüslerin Güzelliği
Genel olarak gebelik ve lohusalıkta, bilinen vücut güzelliği kurallarının dışında, şu noktalara da önem verilmesi gereklidir.
Göğsünüzde çatlak olmaması için kremle cildinize yavaş yavaş masaj yapınız. Ayrıca, göğüs uçlarına da doktorunuzun verdiği pomatı sürünüz. Göğüslerinizin belirli aralıklarla boşalmasını sağlayınız. Çok dolu göğüslerin sarkacağını da unutmayın. Sutyeninize dikkat edin, vücudunuza iyi oturmuş olmalıdır. Bunlardan başka açık havada yürüyüşler, lohusalık jimnastikleri, duş ve düzenli uyku da size çok şeyler verecektir.
Anne Sutu Az Yetersizce Ek Besinlere Gecis
Anne Sütü Yetersizse, Anne Sütünün Az Olması
Bebeklerde Ek Beslenme
Tartı yolu ile anne sütünün yetersiz olduğu anlaşılırsa çocuğa ek mama verilmesi gerekecektir. Bu arada, sütü yeterli olmayan anne bazı noktalara özellikle dikkat etmelidir. Bu suretle bebek annesinin memesini tam olarak boşaltacak ve azalmış bile olsa anne sütünün gelmesini sağlayacaktır. Ek mama her memeden sonra verileceği gibi, bir öğün meme, öteki öğün yalnızca mama vermek şeklinde de yapılabilir. Bazı annelerin sütü günün belirli zamanlarında azalır. Eğer böyle bir durum varsa sütün az olduğu öğünde yalnızca ek mama verebilirsiniz. Şunu unutmayın ki, süt, bebeğiniz tarafından ne kadar çok çekilirse süt bezleriniz o ölçüde fazla çalışır ve fazla süt gelir. Sütüm az diye mamaya başlayıp da sonra yeniden meme ile beslemeye dönen anne sayısı hiç de az değildir. Ek mamaya başlamak hiçbir zaman çocuğu memeden kesmenin başlangıcı demek değildir. Ama anne sütü, bebeğin toplam olarak aldığı sıvının 1/3'ünden de azsa, artık anne sütünü bırakmak zorunlu olabilir.
Bebeklerde Ek Besin, Ek Besinlere Geçiş
1 – Hayvan Sütleri
İnek sütü:
Hayvansal besinler arasında en çok kullanılanıdır. Kadın sütünden proteini fazla, şekeri azdır. İnek sütündeki yağ, insan sütüne oranla güç sindirilir. Bundan dolayı inek sütüne şeker katılmalı ve sulandırarak kullanılmalıdır.
Keçi ve koyun sütü:
Yağ miktarı fazla olan keçi ve koyun sütleri çocukta sindirimi bozar. Zorda kalınmadıkça kullanılmaması daha doğru olur. Burada önemli olan, temiz sütün nereden ve nasıl sağlanacağıdır. Süt, mikropların hem yaşayıp, hem de üreyebildiği maddedir. İşte bunun içindir ki, temizliğine dikkat edilmeli ve bilinmeyen yerden süt alınmamalıdır. Verem mikrobu süt aracılığıyla pekâlâ evinize kadar gelebilir. Çocuğunuz için alınan süt, yazın en çok 3, kışın da 6 saat içinde evinize gelmiş olmalıdır. Bundan sonra sütün hemen kaynatılması gerekir. Emaye ya da alüminyum bir kabı süt kaynatma işine ayırmalısınız. Bu kapta 10 dakika kadar kaynayan sütün sindirimi çocuk için daha kolay olur.
Pastörize süt nedir, kaynatmak gerekli midir?
Pastörizasyon, sütün belirli bir dereceye kadar ısıtılıp hemen soğutularak mikroplarının öldürülmesidir. Pastörize sütün, bütün dükkânlara hızla dağıtıldığına ve uygun koşullarda korunduğuna inanıyorsanız bebeğinize kaynatmadan da verebilirsiniz. Kaynamış sütün sindirimi biraz daha kolay olduğu için pastörize edilmiş sütü kaynatsanız da hata etmiş olmazsınız, her şeye rağmen biz size pastörize sütü de kısa bir süre kaynatmanızı salık veriyoruz.
2- Süttozları - Mamalar
Size bunların hangisini seçeceğinizi ve ne miktar vereceğinizi doktorunuz söylemelidir. Bu mamaların üzerinde açıklamaları ayrıca vardır.
Pirinç Suyu
Bunu aslında mamalarla aynı gruba sokmamak gerekirdi. Ama sütü kesildiğinde yalnızca pirinç suyu ile çocuğunu beslemeye kalkan anneler olduğunu düşünerek, yanlış hareket edildiğini belirtmek için bu bölüme pirinç suyunu aldık. Yukarda saydıklarımız anne sütünün yerini kısmen de olsa tutabilir, ama pirinç suyu asla çocuğu beslemeye yeterli değildir. Pirinç suyu yalnızca inek sütünün sulandırılmasında kullanılabilir.
Suni beslemede ne kadar süt ya da mama verilebilir?
Bebeğe doğumunun ikinci gününden başlayarak her dört saatte bir 30-40 cc. mama verilmelidir. İkinci hafta bu miktar her öğünde 70-100 cc.'e kadar çıkarılır. Verilecek mama miktarı ortalama olarak 24 saatte kilo başına 150 cc. hesap edilmelidir. Ancak, bebek bu kadar almıyorsa fazla ısrar edilmemelidir. Hazırlanan mamayı zorla yedirmek çocuğu sinirli de yapabilir. Bazı bebekler yeteri derecede mama aldıkları halde yine yalanırlar ve doymadıklarını belirten hareketler yaparlar. Bu halde bebeğe bir miktar daha 25-50 cc. kadar mama verilebilir. Anne sütüyle beslenmeyen bebeklerde, mama saatleri genellikle dört saatte bir olmaktadır. Mama saatlerini genellikle çocuğun kendisi ayarlar. Çocuk günlük besini aldıktan sonra bunun alınış şekli üzerinde pek fazla durmamalıdır. Hele bebek normal kilosunu her ay düzenli olarak alıyorsa.
İnek sütünün su ile karıştırılması: İkinci haftanın sonuna kadar bir ölçek süt- iki ölçek su, ikinci haftadan dördüncü haftanın sonuna kadar bir ölçek süt - bir ölçek su verilmelidir. Beşinci aydan başlayarak da tam süte geçilebilir.
Ek mamaların verilişi:
Bebeğinizi emzirdikten sonra ek olarak vereceğiniz mama ya da sütü kaşıkla vermeye çalışın. Çocuğunuzu kaşıkla beslemeyi başaramıyorsanız o zaman biberonla deneyin. Ayrıca, ağız yapılışında bozukluk olan bebeklerin meme emmesi çok güçtür. Bunları kaşıkla beslemek zorunluluğu vardır.
Biberonla besleme: Şurası kesindir ki, memeden süt emme, biberona oranla çok daha zordur. Çocuk biberonla emmenin koaylığına alışınca meme emmeyi pek istemez. Bu nedenle meme emen çocuklarda ek mama verilecekse biberonun deliğini küçük açmak gerekir.
Süt Şişeleri ve Emzikler
En kullanışlı şişe, üzeri dereceli ve yuvarlak olanıdır. Bunlar köşeli olanlara oranla daha kolay temizlenir. Ayrıca, şişenin cam ve 200-250 cc. sıvı alacak kadar büyük olması da zorunludur. Emziklerin iyi kauçuktan yapılmış olmasına ve kötü kokmamasına dikkat edilmelidir. Meme ucuna benzeyenleri, çocuk için en uygun olanıdır. İyi seçilmeyen bir emzik çocuğun damağına, hatta küçük diline dokunarak kusmaya bile yol açabilir. Emzikler deliksiz satılır. Bunu sizin delmeniz gerekecektir. Bir iğneyi kızdırarak bu deliği açabilirsiniz. Bu işlemi hızla yapmak gerekir. Ölçü de şudur: Ucunu deldiğiniz biberonu baş aşağı çevirin. Eğer biberondan dakikada 60 damla damlıyorsa bu akış hızı çok normaldir. Şişeyi ve emziği kullanmadan önce sabunlu su ile iyice yıkayıp kaynatmanız gerektiğini biliyorsunuz. Eğer kullanılmış şişeyi bekletirseniz süt artıkları şişeye yapışır ve bundan sonra temizlenmesi daha güç olur. Yıkanmış biberon ve emzik kapalı, temiz bir kaba konur, kullanılmadan önce yeniden yıkanır. Verilecek mama hiçbir zaman vücut ısısını (37 Co) aşmamalıdır.
Biberonla besleme, meme verişteki kurallara uyularak yapılır. Şişede kalan süt her seferinde atılmalıdır. 3-5 kuruş kâr edeceğim diye çocuğu hasta etmeye herhalde hiçbir anne razı olmaz. Biberonla beslenmede bebeğin aldığı mama miktarı her öğün bir kenara yazılırsa günlük toplam çıkarılabilir.
Çocuk yatarken kendi kendine biberonu emmesine hiçbir zaman izin vermeyiniz. Bazı anneler şişenin altına ufak yastıklar koyarak biberonu çocuğa verip kendi işlerini yaparlar. Bu bizce tehlikeli bir davranıştır, kaçınılmalıdır. Çünkü çocuğun her an kusabileceğini unutmayınız. Biberon her zaman sizin elinizde olmalıdır. Bu tutuş şekli ile emziğin içine hava girmesine de engel olabilirsiniz. Çocuk biberonu 15 dakika içinde bitirmelidir. Bu arada eline bir oyuncak vb. verip dikkatini başka yöne çekmek doğru bir hareket değildir. Bebeğe oyuncak verirseniz, yarım yamalak doyan çocuk emmeyi bırakır ve eline verdiğiniz şeylerle oyuna dalar. Emme sırasında çocuğun genzine süt vb. kaçarsa hemen bebeği dik tutmak ve sırtına hafif hafif vurmak gerekir. Meme verirken olduğu gibi, biberonla beslemeden sonra da gaz çıkarma işini hiçbir zaman unutmayın. Bütün bu söylenenleri uygularsanız bebeğiniz rahatça uykuya dalacaktır.
Süt Tartısı
Bebek süt içmeden kundaklı olarak tartılır. Meme emdikten sonra tartma işi tekrarlanır. Aradaki fark çocuğun emdiği süt miktarını gösterir. Her çocuk 24 saat içinde yaklaşık olarak kilo başına 150 gr. kadar emmelidir. Sözgelişi; 4 kg. gelen bir çocuk 150x4= 600 gr. süt almalıdır. Bunu da günde kaç öğün meme emiyorsa o kadar sayıya bölmek gerekir. Annenin sütünün yetersiz olduğuna karar verebilmek için çocuğu her memeden sonra tartmak gerekir. Ancak bu şekilde doğru bir sonuca varabilirsiniz.
Bebeklerde Ek Beslenme
Tartı yolu ile anne sütünün yetersiz olduğu anlaşılırsa çocuğa ek mama verilmesi gerekecektir. Bu arada, sütü yeterli olmayan anne bazı noktalara özellikle dikkat etmelidir. Bu suretle bebek annesinin memesini tam olarak boşaltacak ve azalmış bile olsa anne sütünün gelmesini sağlayacaktır. Ek mama her memeden sonra verileceği gibi, bir öğün meme, öteki öğün yalnızca mama vermek şeklinde de yapılabilir. Bazı annelerin sütü günün belirli zamanlarında azalır. Eğer böyle bir durum varsa sütün az olduğu öğünde yalnızca ek mama verebilirsiniz. Şunu unutmayın ki, süt, bebeğiniz tarafından ne kadar çok çekilirse süt bezleriniz o ölçüde fazla çalışır ve fazla süt gelir. Sütüm az diye mamaya başlayıp da sonra yeniden meme ile beslemeye dönen anne sayısı hiç de az değildir. Ek mamaya başlamak hiçbir zaman çocuğu memeden kesmenin başlangıcı demek değildir. Ama anne sütü, bebeğin toplam olarak aldığı sıvının 1/3'ünden de azsa, artık anne sütünü bırakmak zorunlu olabilir.
Bebeklerde Ek Besin, Ek Besinlere Geçiş
1 – Hayvan Sütleri
İnek sütü:
Hayvansal besinler arasında en çok kullanılanıdır. Kadın sütünden proteini fazla, şekeri azdır. İnek sütündeki yağ, insan sütüne oranla güç sindirilir. Bundan dolayı inek sütüne şeker katılmalı ve sulandırarak kullanılmalıdır.
Keçi ve koyun sütü:
Yağ miktarı fazla olan keçi ve koyun sütleri çocukta sindirimi bozar. Zorda kalınmadıkça kullanılmaması daha doğru olur. Burada önemli olan, temiz sütün nereden ve nasıl sağlanacağıdır. Süt, mikropların hem yaşayıp, hem de üreyebildiği maddedir. İşte bunun içindir ki, temizliğine dikkat edilmeli ve bilinmeyen yerden süt alınmamalıdır. Verem mikrobu süt aracılığıyla pekâlâ evinize kadar gelebilir. Çocuğunuz için alınan süt, yazın en çok 3, kışın da 6 saat içinde evinize gelmiş olmalıdır. Bundan sonra sütün hemen kaynatılması gerekir. Emaye ya da alüminyum bir kabı süt kaynatma işine ayırmalısınız. Bu kapta 10 dakika kadar kaynayan sütün sindirimi çocuk için daha kolay olur.
Pastörize süt nedir, kaynatmak gerekli midir?
Pastörizasyon, sütün belirli bir dereceye kadar ısıtılıp hemen soğutularak mikroplarının öldürülmesidir. Pastörize sütün, bütün dükkânlara hızla dağıtıldığına ve uygun koşullarda korunduğuna inanıyorsanız bebeğinize kaynatmadan da verebilirsiniz. Kaynamış sütün sindirimi biraz daha kolay olduğu için pastörize edilmiş sütü kaynatsanız da hata etmiş olmazsınız, her şeye rağmen biz size pastörize sütü de kısa bir süre kaynatmanızı salık veriyoruz.
2- Süttozları - Mamalar
Size bunların hangisini seçeceğinizi ve ne miktar vereceğinizi doktorunuz söylemelidir. Bu mamaların üzerinde açıklamaları ayrıca vardır.
Pirinç Suyu
Bunu aslında mamalarla aynı gruba sokmamak gerekirdi. Ama sütü kesildiğinde yalnızca pirinç suyu ile çocuğunu beslemeye kalkan anneler olduğunu düşünerek, yanlış hareket edildiğini belirtmek için bu bölüme pirinç suyunu aldık. Yukarda saydıklarımız anne sütünün yerini kısmen de olsa tutabilir, ama pirinç suyu asla çocuğu beslemeye yeterli değildir. Pirinç suyu yalnızca inek sütünün sulandırılmasında kullanılabilir.
Suni beslemede ne kadar süt ya da mama verilebilir?
Bebeğe doğumunun ikinci gününden başlayarak her dört saatte bir 30-40 cc. mama verilmelidir. İkinci hafta bu miktar her öğünde 70-100 cc.'e kadar çıkarılır. Verilecek mama miktarı ortalama olarak 24 saatte kilo başına 150 cc. hesap edilmelidir. Ancak, bebek bu kadar almıyorsa fazla ısrar edilmemelidir. Hazırlanan mamayı zorla yedirmek çocuğu sinirli de yapabilir. Bazı bebekler yeteri derecede mama aldıkları halde yine yalanırlar ve doymadıklarını belirten hareketler yaparlar. Bu halde bebeğe bir miktar daha 25-50 cc. kadar mama verilebilir. Anne sütüyle beslenmeyen bebeklerde, mama saatleri genellikle dört saatte bir olmaktadır. Mama saatlerini genellikle çocuğun kendisi ayarlar. Çocuk günlük besini aldıktan sonra bunun alınış şekli üzerinde pek fazla durmamalıdır. Hele bebek normal kilosunu her ay düzenli olarak alıyorsa.
İnek sütünün su ile karıştırılması: İkinci haftanın sonuna kadar bir ölçek süt- iki ölçek su, ikinci haftadan dördüncü haftanın sonuna kadar bir ölçek süt - bir ölçek su verilmelidir. Beşinci aydan başlayarak da tam süte geçilebilir.
Ek mamaların verilişi:
Bebeğinizi emzirdikten sonra ek olarak vereceğiniz mama ya da sütü kaşıkla vermeye çalışın. Çocuğunuzu kaşıkla beslemeyi başaramıyorsanız o zaman biberonla deneyin. Ayrıca, ağız yapılışında bozukluk olan bebeklerin meme emmesi çok güçtür. Bunları kaşıkla beslemek zorunluluğu vardır.
Biberonla besleme: Şurası kesindir ki, memeden süt emme, biberona oranla çok daha zordur. Çocuk biberonla emmenin koaylığına alışınca meme emmeyi pek istemez. Bu nedenle meme emen çocuklarda ek mama verilecekse biberonun deliğini küçük açmak gerekir.
Süt Şişeleri ve Emzikler
En kullanışlı şişe, üzeri dereceli ve yuvarlak olanıdır. Bunlar köşeli olanlara oranla daha kolay temizlenir. Ayrıca, şişenin cam ve 200-250 cc. sıvı alacak kadar büyük olması da zorunludur. Emziklerin iyi kauçuktan yapılmış olmasına ve kötü kokmamasına dikkat edilmelidir. Meme ucuna benzeyenleri, çocuk için en uygun olanıdır. İyi seçilmeyen bir emzik çocuğun damağına, hatta küçük diline dokunarak kusmaya bile yol açabilir. Emzikler deliksiz satılır. Bunu sizin delmeniz gerekecektir. Bir iğneyi kızdırarak bu deliği açabilirsiniz. Bu işlemi hızla yapmak gerekir. Ölçü de şudur: Ucunu deldiğiniz biberonu baş aşağı çevirin. Eğer biberondan dakikada 60 damla damlıyorsa bu akış hızı çok normaldir. Şişeyi ve emziği kullanmadan önce sabunlu su ile iyice yıkayıp kaynatmanız gerektiğini biliyorsunuz. Eğer kullanılmış şişeyi bekletirseniz süt artıkları şişeye yapışır ve bundan sonra temizlenmesi daha güç olur. Yıkanmış biberon ve emzik kapalı, temiz bir kaba konur, kullanılmadan önce yeniden yıkanır. Verilecek mama hiçbir zaman vücut ısısını (37 Co) aşmamalıdır.
Biberonla besleme, meme verişteki kurallara uyularak yapılır. Şişede kalan süt her seferinde atılmalıdır. 3-5 kuruş kâr edeceğim diye çocuğu hasta etmeye herhalde hiçbir anne razı olmaz. Biberonla beslenmede bebeğin aldığı mama miktarı her öğün bir kenara yazılırsa günlük toplam çıkarılabilir.
Çocuk yatarken kendi kendine biberonu emmesine hiçbir zaman izin vermeyiniz. Bazı anneler şişenin altına ufak yastıklar koyarak biberonu çocuğa verip kendi işlerini yaparlar. Bu bizce tehlikeli bir davranıştır, kaçınılmalıdır. Çünkü çocuğun her an kusabileceğini unutmayınız. Biberon her zaman sizin elinizde olmalıdır. Bu tutuş şekli ile emziğin içine hava girmesine de engel olabilirsiniz. Çocuk biberonu 15 dakika içinde bitirmelidir. Bu arada eline bir oyuncak vb. verip dikkatini başka yöne çekmek doğru bir hareket değildir. Bebeğe oyuncak verirseniz, yarım yamalak doyan çocuk emmeyi bırakır ve eline verdiğiniz şeylerle oyuna dalar. Emme sırasında çocuğun genzine süt vb. kaçarsa hemen bebeği dik tutmak ve sırtına hafif hafif vurmak gerekir. Meme verirken olduğu gibi, biberonla beslemeden sonra da gaz çıkarma işini hiçbir zaman unutmayın. Bütün bu söylenenleri uygularsanız bebeğiniz rahatça uykuya dalacaktır.
Süt Tartısı
Bebek süt içmeden kundaklı olarak tartılır. Meme emdikten sonra tartma işi tekrarlanır. Aradaki fark çocuğun emdiği süt miktarını gösterir. Her çocuk 24 saat içinde yaklaşık olarak kilo başına 150 gr. kadar emmelidir. Sözgelişi; 4 kg. gelen bir çocuk 150x4= 600 gr. süt almalıdır. Bunu da günde kaç öğün meme emiyorsa o kadar sayıya bölmek gerekir. Annenin sütünün yetersiz olduğuna karar verebilmek için çocuğu her memeden sonra tartmak gerekir. Ancak bu şekilde doğru bir sonuca varabilirsiniz.
Bebek Emzirme Saatleri Ne Zaman
Bebek Emzirme Saatleri, Emzirme Ne Zaman Yapılmalı
Bu konu bugün bile tartışılmaktadır. Çeşitli ülkelerden başka, aynı ülkedeki doktorların söylediği meme saatleri bile bazen değişik olabilir. Anneler ilke olarak önce şunu bilmelidirler: Bebeğinizin midesi ancak iki saat sonra tam olarak boşalmaktadır. Bu durum radyolojik olarak kanıtlanmıştır. O halde, siz iki saatlik süreden önce çocuğunuzu beslerseniz, yani meme verirseniz midedeki sindirimi süt ile yeni içilen süt karışacak ve bunlar bağırsağa birlikte geçeceklerdir. Bağırsağa geçen yarı sindirilmiş süt gaz yapacak ve çocuk rahatsız olacaktır. «Çocuğum neden gazlı, acaba sütüm mü gaz yapıyor?» diye dertlenen, kucağında çocukla doktor doktor dolaşan annelerin çok büyük bir kısmı bu hatalarının cezasını çekmektedirler. O halde, sonuç olarak iki saatlik aradan önce hangi nedenle olursa olsun bebeği emzirmek doğru değildir. Ancak bebek zayıf ya da kuvvetsiz ise bu süre kısaltılabilir.
Meme saatleri için önce de belirttiğimiz gibi, değişik yöntemler önerilmektedir. Yeni doğan bebek, doğduktan 12 saat sonraya kadar aç kalabilir. Bu süre içinde bebeğe yalnızca şekerli su verilmelidir. Bugüne kadar emzirme konusunda çok şeyler söylenmiş, uygulanmıştır. Oysa, günümüzde, hekimler annelere şu öğütleri vermektedirler: Bebeğiniz ağladığı zaman onu hemen besleyin; yalnız, beslenme aralıklarının iki saatten az olmamasına özellikle dikkat etmelisiniz. Ayrıca son yıllarda birçok ülkede yeni doğan bebeğin ilk alacağı besin maddesinin anne memesindeki süte benzer sıvı olmasına özen gösterilmektedir.
Bebeklerde Saatli Beslenme
Saatli beslenme meme saatleri 6-9-12-15-18-21-24-03 olarak belirlenir. Ama anne kendi arzusuna göre ilk meme saatinde değişiklik yapabilir. İri çocuklar üç yerine dört saatte bir acıkabilirler. O zaman ister istemez sizin de çocuğa uyup, memeyi dört saatte bir vermeniz gerekecektir. Saatleri şöyle ayarlayabilirsiniz: 6-10-14-18-22-02.
Bebek 15-20 günlük olunca, geceleri meme emme alışkanlığını genellikle kendiliğinden bırakır. Eğer bebek bu alışkanlığı sürdürmek isterse o zaman çocuğa geceleri meme yerine kaynatılıp mikropları öldürülmüş su verebilirsiniz, dolayısıyla bebek, gece kalkma alışkanlığından vazgeçecektir. Bu arada geceleri hiç meme vermeden, son beslenme saati 22 olarak da ayarlanabilir, sabah 6'ya kadar da çocuk aç bırakılır. Ancak son söz bebeğinize bakan doktorundur. Çocuk gece beslenme alışkanlığını bırakınca hem anne rahata kavuşacak, hem de bebeğin midesi dinlenme olanağını bulacaktır. Daha çok Amerikalıların uyguladığı başka bir beslenme şekli de, iki saatten sık olmamak koşuluyla çocuğu her ağladığında beslemektir. Yapılan araştırmalarda bu şekilde beslenen çocukların meme saatlerini kendi kendilerine ayarladıkları ve gece son memeden sonra sabaha kadar uyudukları görülmüştür. Bütün bunları söylerken amacımız sizi bir parça olsun aydınlatinaktır. Çocuğa nasıl bir beslenme şekli uygulanacağı konusunda kuşkusuz ki en doğru kararı doktorunuz verecektir. Onun için, «Ben çocuğumu şu ya da bu şekilde besleyeceğim,» diye hiçbir zaman karar vermemeniz gerekir. Çocuk istediğiniz şekle uyarsa ne mutlu; ama ya uymazsa o zaman ne yapacaksınız? Kendi istekleriniz için bebeğinizi yıpratmaya, hırpalamaya hakkınız yoktur. İşte bu nedenlerle birçok ileri ülkelerde 'çocuğun mama saatleri budur' diye bir liste yapıp o saatte bebek uyuşa bile uyandırılarak beslemeye çalışma şekli artık bırakılmıştır. Bütün uğraşmalara rağmen çocuk iki saat dolmadan ağlıyorsa, o zaman bebeğin tam doymadığını düşünebilirsiniz.
Bu konu bugün bile tartışılmaktadır. Çeşitli ülkelerden başka, aynı ülkedeki doktorların söylediği meme saatleri bile bazen değişik olabilir. Anneler ilke olarak önce şunu bilmelidirler: Bebeğinizin midesi ancak iki saat sonra tam olarak boşalmaktadır. Bu durum radyolojik olarak kanıtlanmıştır. O halde, siz iki saatlik süreden önce çocuğunuzu beslerseniz, yani meme verirseniz midedeki sindirimi süt ile yeni içilen süt karışacak ve bunlar bağırsağa birlikte geçeceklerdir. Bağırsağa geçen yarı sindirilmiş süt gaz yapacak ve çocuk rahatsız olacaktır. «Çocuğum neden gazlı, acaba sütüm mü gaz yapıyor?» diye dertlenen, kucağında çocukla doktor doktor dolaşan annelerin çok büyük bir kısmı bu hatalarının cezasını çekmektedirler. O halde, sonuç olarak iki saatlik aradan önce hangi nedenle olursa olsun bebeği emzirmek doğru değildir. Ancak bebek zayıf ya da kuvvetsiz ise bu süre kısaltılabilir.
Meme saatleri için önce de belirttiğimiz gibi, değişik yöntemler önerilmektedir. Yeni doğan bebek, doğduktan 12 saat sonraya kadar aç kalabilir. Bu süre içinde bebeğe yalnızca şekerli su verilmelidir. Bugüne kadar emzirme konusunda çok şeyler söylenmiş, uygulanmıştır. Oysa, günümüzde, hekimler annelere şu öğütleri vermektedirler: Bebeğiniz ağladığı zaman onu hemen besleyin; yalnız, beslenme aralıklarının iki saatten az olmamasına özellikle dikkat etmelisiniz. Ayrıca son yıllarda birçok ülkede yeni doğan bebeğin ilk alacağı besin maddesinin anne memesindeki süte benzer sıvı olmasına özen gösterilmektedir.
Bebeklerde Saatli Beslenme
Saatli beslenme meme saatleri 6-9-12-15-18-21-24-03 olarak belirlenir. Ama anne kendi arzusuna göre ilk meme saatinde değişiklik yapabilir. İri çocuklar üç yerine dört saatte bir acıkabilirler. O zaman ister istemez sizin de çocuğa uyup, memeyi dört saatte bir vermeniz gerekecektir. Saatleri şöyle ayarlayabilirsiniz: 6-10-14-18-22-02.
Bebek 15-20 günlük olunca, geceleri meme emme alışkanlığını genellikle kendiliğinden bırakır. Eğer bebek bu alışkanlığı sürdürmek isterse o zaman çocuğa geceleri meme yerine kaynatılıp mikropları öldürülmüş su verebilirsiniz, dolayısıyla bebek, gece kalkma alışkanlığından vazgeçecektir. Bu arada geceleri hiç meme vermeden, son beslenme saati 22 olarak da ayarlanabilir, sabah 6'ya kadar da çocuk aç bırakılır. Ancak son söz bebeğinize bakan doktorundur. Çocuk gece beslenme alışkanlığını bırakınca hem anne rahata kavuşacak, hem de bebeğin midesi dinlenme olanağını bulacaktır. Daha çok Amerikalıların uyguladığı başka bir beslenme şekli de, iki saatten sık olmamak koşuluyla çocuğu her ağladığında beslemektir. Yapılan araştırmalarda bu şekilde beslenen çocukların meme saatlerini kendi kendilerine ayarladıkları ve gece son memeden sonra sabaha kadar uyudukları görülmüştür. Bütün bunları söylerken amacımız sizi bir parça olsun aydınlatinaktır. Çocuğa nasıl bir beslenme şekli uygulanacağı konusunda kuşkusuz ki en doğru kararı doktorunuz verecektir. Onun için, «Ben çocuğumu şu ya da bu şekilde besleyeceğim,» diye hiçbir zaman karar vermemeniz gerekir. Çocuk istediğiniz şekle uyarsa ne mutlu; ama ya uymazsa o zaman ne yapacaksınız? Kendi istekleriniz için bebeğinizi yıpratmaya, hırpalamaya hakkınız yoktur. İşte bu nedenlerle birçok ileri ülkelerde 'çocuğun mama saatleri budur' diye bir liste yapıp o saatte bebek uyuşa bile uyandırılarak beslemeye çalışma şekli artık bırakılmıştır. Bütün uğraşmalara rağmen çocuk iki saat dolmadan ağlıyorsa, o zaman bebeğin tam doymadığını düşünebilirsiniz.
Emzirme Sonrasi Emzirmeyi Kestikten Sonra Durum
Bebeklerde Emzirme Sonrası, Emzirmeyi Bıraktıktan Sonra
Meme emerken bebek yorgun düşmüştür. Bunun en açık belirtisi uyumasıdır. Yorulup uyuyan bebeği yatağına götürmeli misiniz?
Hayır. Emerken yuttuğu havayı çıkarmazsanız, mışıl mışıl uyuyan yavrunuz 10 dakika sonra ağlamaya başlayacaktır. Yapılacak ilk iş, çocuğunuzun gazını çıkarmaktır. Bunun için en kolay ve rahat yol temiz bir bez serilerek çocuğu omza dik olarak dayamaktır. 5-10 dakika kadar bu şekilde dolaşır ve bebeğin sırtına hafif hafif vurulursa kolaylıkla gazı çıkar ve rahat bir uykuya dalar.
Hıçkırık:
Birçok bebekte hıçkırık meme alırken ya da aldıktan sonra görülen bir durumdur. Zararı olmadığı gibi, tedavisi de gerekmez. Bebeği rahatsız edecek kadar artarsa, bir iki kaşık ılık su çocuğunuzu rahatsız eden bu hıçkırığı hemen keser.
Kusma:
Çocukların bazıları meme emdikten sonra kusabilirler. Annelerin 'ne yedi ise hepsini çıkardı' demelerine rağmen bu çeşit kusmalarla atılan miktar 1-2 kaşık dolusunu geçmez. Gazı iyi çıkarılmamış çocuklarda bu bir alışkanlık halini alabilir. Ayrıca, sinirli çocuklarda da kusma sık sık görülür.
Çocuk normal kilo alıyorsa bunun üzerinde hiç durmamak gerekir. Yediğini çıkardı diye yeniden meme vermeye kalkışmayınız. Bu durum hem çocuğun midesini, hem de beslenme disiplinini bozar.
Meme emerken bebek yorgun düşmüştür. Bunun en açık belirtisi uyumasıdır. Yorulup uyuyan bebeği yatağına götürmeli misiniz?
Hayır. Emerken yuttuğu havayı çıkarmazsanız, mışıl mışıl uyuyan yavrunuz 10 dakika sonra ağlamaya başlayacaktır. Yapılacak ilk iş, çocuğunuzun gazını çıkarmaktır. Bunun için en kolay ve rahat yol temiz bir bez serilerek çocuğu omza dik olarak dayamaktır. 5-10 dakika kadar bu şekilde dolaşır ve bebeğin sırtına hafif hafif vurulursa kolaylıkla gazı çıkar ve rahat bir uykuya dalar.
Hıçkırık:
Birçok bebekte hıçkırık meme alırken ya da aldıktan sonra görülen bir durumdur. Zararı olmadığı gibi, tedavisi de gerekmez. Bebeği rahatsız edecek kadar artarsa, bir iki kaşık ılık su çocuğunuzu rahatsız eden bu hıçkırığı hemen keser.
Kusma:
Çocukların bazıları meme emdikten sonra kusabilirler. Annelerin 'ne yedi ise hepsini çıkardı' demelerine rağmen bu çeşit kusmalarla atılan miktar 1-2 kaşık dolusunu geçmez. Gazı iyi çıkarılmamış çocuklarda bu bir alışkanlık halini alabilir. Ayrıca, sinirli çocuklarda da kusma sık sık görülür.
Çocuk normal kilo alıyorsa bunun üzerinde hiç durmamak gerekir. Yediğini çıkardı diye yeniden meme vermeye kalkışmayınız. Bu durum hem çocuğun midesini, hem de beslenme disiplinini bozar.
Gebelikte Gogus Bakimi Gogus Ucu Catlaklari
Hamilelikte Meme Bakımı, Gebelikte Göğüs Bakımı
Meme vermeye başlamadan önce anne ellerini sabunla yıkamalıdır. Meme yaraları ve iltihaplarının en önemli nedeni, temizliğe gereği kadar özenilmemesidir. Meme başı, kaynatılmış su ya da bir bardak suyun içine bir tatlı kaşığı karbonatın atılmasıyla hazırlanan sıvıyla silinmeli ve ondan sonra çocuğa verilmelidir. Emzirme işi bitince, ucu yeniden silinip üzerine doktorunuzun vereceği bir krem sürülerek temiz gazlı bezlerle kapatılmalıdır. Sütün birikmesiyle irileşen göğüslerin sarkmaması için özel şekilde hazırlanmış sutyenlerin kullanılması yararlıdır.
Çocuğunu emziren annenin giyecekleri de meme verme işini kolaylaştıracak şekilde olmalıdır. Özellikle gecelikler önden açılır şekilde seçilmelidir.
Göğüs Ucu Çatlakları, Meme Ucu Çatlağı
Emzirmenin ilk haftalarında cildi ince, nazik olan annelerin meme başlarında çatlaklar görülebilir. Emzirmeyi bir işkence durumuna getirebilecek kadar ağrı yapan bu çatlaklar, meme başının tepesinde ya da kökündedir. Daha önce de söylediğimiz gibi, temizlik yanında bu çatlakların oluşmasını engelleyecek başka önlemler de vardır. Sözgelişi; çocuk memenizin başıyla oynar, onu ısırır ya da çiğner. Bunu önlemek için memeyi çocuğun ağzından çekip bir iki dakika sonra yeniden vermeniz uygun olur.
Memeyi çocuğun ağzından zorla çekip çıkarmaya çalışmayınız. Bunun için çocuğun ağzını biraz bastırınız. Bu şekilde bebeğin ağzına hava dolar ve meme ucunu kendiliğinden bırakır. Eğer çocuğunuzun ağzından memenizi zorla çekerseniz bu da meme başındaki çatlakları çoğaltır. Daha önce de değindiğimiz gibi, gereğinden fazla süre emzirmeyi sürdürme de meme çatlaklarının oluşmasında rol oynamaktadır.
Meme çatlağının bir an önce iyileştirilmesi, o memenin dinlendirilmesiyle sağlanabilir. Tedavi sırasında meme ya pompayla sağılır ve çıkan süt çocuğa verilir ya da suni meme uçları uygulanarak çocuğun emmesi sağlanır. Meme çatlağının büyüklüğü ve derinliğine göre çocuk 2-5 gün emzirilemez. Bu arada doktorun önereceği uygun bir kremin kullanılması da yararlı olur. Meme ucu düzeldikten sonra ilk seferde çocuk en çok 6-8 dakika kadar emzirilmelidir.
Meme vermeye başlamadan önce anne ellerini sabunla yıkamalıdır. Meme yaraları ve iltihaplarının en önemli nedeni, temizliğe gereği kadar özenilmemesidir. Meme başı, kaynatılmış su ya da bir bardak suyun içine bir tatlı kaşığı karbonatın atılmasıyla hazırlanan sıvıyla silinmeli ve ondan sonra çocuğa verilmelidir. Emzirme işi bitince, ucu yeniden silinip üzerine doktorunuzun vereceği bir krem sürülerek temiz gazlı bezlerle kapatılmalıdır. Sütün birikmesiyle irileşen göğüslerin sarkmaması için özel şekilde hazırlanmış sutyenlerin kullanılması yararlıdır.
Çocuğunu emziren annenin giyecekleri de meme verme işini kolaylaştıracak şekilde olmalıdır. Özellikle gecelikler önden açılır şekilde seçilmelidir.
Göğüs Ucu Çatlakları, Meme Ucu Çatlağı
Emzirmenin ilk haftalarında cildi ince, nazik olan annelerin meme başlarında çatlaklar görülebilir. Emzirmeyi bir işkence durumuna getirebilecek kadar ağrı yapan bu çatlaklar, meme başının tepesinde ya da kökündedir. Daha önce de söylediğimiz gibi, temizlik yanında bu çatlakların oluşmasını engelleyecek başka önlemler de vardır. Sözgelişi; çocuk memenizin başıyla oynar, onu ısırır ya da çiğner. Bunu önlemek için memeyi çocuğun ağzından çekip bir iki dakika sonra yeniden vermeniz uygun olur.
Memeyi çocuğun ağzından zorla çekip çıkarmaya çalışmayınız. Bunun için çocuğun ağzını biraz bastırınız. Bu şekilde bebeğin ağzına hava dolar ve meme ucunu kendiliğinden bırakır. Eğer çocuğunuzun ağzından memenizi zorla çekerseniz bu da meme başındaki çatlakları çoğaltır. Daha önce de değindiğimiz gibi, gereğinden fazla süre emzirmeyi sürdürme de meme çatlaklarının oluşmasında rol oynamaktadır.
Meme çatlağının bir an önce iyileştirilmesi, o memenin dinlendirilmesiyle sağlanabilir. Tedavi sırasında meme ya pompayla sağılır ve çıkan süt çocuğa verilir ya da suni meme uçları uygulanarak çocuğun emmesi sağlanır. Meme çatlağının büyüklüğü ve derinliğine göre çocuk 2-5 gün emzirilemez. Bu arada doktorun önereceği uygun bir kremin kullanılması da yararlı olur. Meme ucu düzeldikten sonra ilk seferde çocuk en çok 6-8 dakika kadar emzirilmelidir.
Bebek Emzirme Hamilelikte Sut Emzirmek
Bebek Emzirme Tekniği, Hamilelikte Çocuk Emzirme
Anne çocuğunu ya yatarak ya da oturarak emzirir. Yatarak emzirme, lohusalığın ilk günlerinde yapılır. Anne biraz yana döner, sırtı yastıkla düzeltilmiştir. Hangi memesini bebeğine verecekse o kolunu yarı açar ve yorgan ya da ufak bir yastık üzerinde yatan bebek annesinin koluna yan olarak uzatılır. Yutması kolay olsun diye çocuğun başı ve gövdesi biraz yüksek tutulur. Anne meme ucunu işaret ve orta parmakları arasında tutarak çocuğun ağzına yaklaştırır. Meme ucu hafifçe bebeğin dudaklarına değdirilir ve bir iki damla süt sıkılırsa refleks olarak, bebek hemen emme hareketleri yapmaya başlar. Burada dikkat edilecek en önemli nokta, çocuğunu emziren anne memesinin üstüne zaman zaman bastırarak sütün meme ucundan akışını kolaylaştırmasıdır.
Oturarak emzirme: Bir sandalyeye oturan annenin sırtına çok kalın olmayan bir yastık konur. Ayrıca, ayakların altına da alçak bir sandalye konması çok yararlıdır. Böylece anne için en rahat durum sağlandıktan sonra bebek, yüzü anneye bakacak şekilde yan döndürülerek kucağa alınır. Çocuğun başı yine yutmayı kolaylaştırmak için biraz yükseltilmiş olmalıdır.
Emzirme süresi: Ortalama olarak 15-20 dakika olmalıdır. Bu hiçbir zaman 30 dakikayı geçmemelidir. Birçok anne çocuk doymadı gerekçesiyle 45 dakika, hatta bir saat süreyle memeyi çocuğun ağzında tutarlar. Bunun çocuğa bir yararı olmadığı gibi, sizin için de yalnızca vakit kaybıdır. Ayrıca böyle uzun süren emzirme meme ucunun yara olmasına da neden olabilir. Şunu bilin ki, bebeğiniz emmeye başladıktan sonra beş dakika içinde memedeki sütün 2/3'ünü boşaltır.
Tek memeyi mi vermeli, yoksa her ikisini de mi? Yeteri kadar sütünüz varsa her öğünde bir memeyi veriniz. Eğer tek meme sütünün yeterli olduğuna inanmıyorsanız o zaman bebeğinize her iki memenizden de süt vermelisiniz. Ancak, sütün yeterli olup olmadığına süt tartısı yapılmadan karar verilemez. Bebeğe her iki memenizi de verirken bunların sırasına özellikle dikkat etmeniz gereklidir. Bu şekilde her öğünde bir meme tamamen boşaltılmış olur. Bebeğiniz ilk verdiğiniz memeyi en az 10 dakika emmeli, sonra ötekine geçmelidir. Bu arada çocuk yorulur ve uyuyabilir. Yanağın hafif hafif okşanması, burnun yavaşça sıkıştırılması hem bebeği uyandıracak, hem de emme refleksini canlandırarak yeniden emmeye başlamasına yardım edecektir.
Anne çocuğunu ya yatarak ya da oturarak emzirir. Yatarak emzirme, lohusalığın ilk günlerinde yapılır. Anne biraz yana döner, sırtı yastıkla düzeltilmiştir. Hangi memesini bebeğine verecekse o kolunu yarı açar ve yorgan ya da ufak bir yastık üzerinde yatan bebek annesinin koluna yan olarak uzatılır. Yutması kolay olsun diye çocuğun başı ve gövdesi biraz yüksek tutulur. Anne meme ucunu işaret ve orta parmakları arasında tutarak çocuğun ağzına yaklaştırır. Meme ucu hafifçe bebeğin dudaklarına değdirilir ve bir iki damla süt sıkılırsa refleks olarak, bebek hemen emme hareketleri yapmaya başlar. Burada dikkat edilecek en önemli nokta, çocuğunu emziren anne memesinin üstüne zaman zaman bastırarak sütün meme ucundan akışını kolaylaştırmasıdır.
Oturarak emzirme: Bir sandalyeye oturan annenin sırtına çok kalın olmayan bir yastık konur. Ayrıca, ayakların altına da alçak bir sandalye konması çok yararlıdır. Böylece anne için en rahat durum sağlandıktan sonra bebek, yüzü anneye bakacak şekilde yan döndürülerek kucağa alınır. Çocuğun başı yine yutmayı kolaylaştırmak için biraz yükseltilmiş olmalıdır.
Emzirme süresi: Ortalama olarak 15-20 dakika olmalıdır. Bu hiçbir zaman 30 dakikayı geçmemelidir. Birçok anne çocuk doymadı gerekçesiyle 45 dakika, hatta bir saat süreyle memeyi çocuğun ağzında tutarlar. Bunun çocuğa bir yararı olmadığı gibi, sizin için de yalnızca vakit kaybıdır. Ayrıca böyle uzun süren emzirme meme ucunun yara olmasına da neden olabilir. Şunu bilin ki, bebeğiniz emmeye başladıktan sonra beş dakika içinde memedeki sütün 2/3'ünü boşaltır.
Tek memeyi mi vermeli, yoksa her ikisini de mi? Yeteri kadar sütünüz varsa her öğünde bir memeyi veriniz. Eğer tek meme sütünün yeterli olduğuna inanmıyorsanız o zaman bebeğinize her iki memenizden de süt vermelisiniz. Ancak, sütün yeterli olup olmadığına süt tartısı yapılmadan karar verilemez. Bebeğe her iki memenizi de verirken bunların sırasına özellikle dikkat etmeniz gereklidir. Bu şekilde her öğünde bir meme tamamen boşaltılmış olur. Bebeğiniz ilk verdiğiniz memeyi en az 10 dakika emmeli, sonra ötekine geçmelidir. Bu arada çocuk yorulur ve uyuyabilir. Yanağın hafif hafif okşanması, burnun yavaşça sıkıştırılması hem bebeği uyandıracak, hem de emme refleksini canlandırarak yeniden emmeye başlamasına yardım edecektir.
Bebek Emziremeyen Anneler
Hangi Anneler Bebek Emziremez? Emziremeyen Anneler
1 - Veremli (Tbc) anne, çocuğunu hiçbir şekilde emzirmemelidir. Öte yandan, çocuğu veremli annenin yanına vermek de çok tehlikelidir. Ancak çocuk aşılandıktan dört ay sonra (aşı tutmuş ise) annesinin yanına verilmesine izin verilir. Eğer çocuk anneden ayrılmazsa o zaman büyük bir olasılıkla bilgisizliğin kurbanı olacak demektir.
2- Annenin ağır ve kronik (uzun süren) bir hastalığı varsa, bu durumda da bebeğine süt vermesi doğru değildir. Örnek olarak kalp ve böbrek hastalıkları, kanser, ağır diyabet -şeker-, şiddetli kansızlıklar gösterilebilir. Bu gibi durumlarda «süt verme» işi, annenin durumunu daha da bozacağı dikkate alınarak yasaklanmıştır.
3- Anne gebeliğin sonunda ya da doğumdan hemen sonra bulaşıcı bir hastalığa tutulursa (kızamık, suçiçeği, kızıl, tifo gibi) yine meme vermemelidir. Eğer anne nezle, grip gibi daha önemsiz hastalıklara tutulursa ellerini iyice yıkamalı, hatta alkol ya da kolonyayla silmeli, ağız ve burnunu da maskeyle örterek meme vermelidir.
4- Memenin süt vermeye uygun olmadığı durumlarda da -ileride anlatılacağı gibi- yine bebeği anne sütüyle beslemenin yollarını aramak yararlıdır. Ancak meme ileri derecede iltihaplanırsa (apse) geçici bir süreyle çocuğa verilmeyip mamayla beslenmeye geçilmelidir. Böyle durumlarda memelerin boşaltılması unutulmamalıdır. Hastalık geçince yeniden emzirmeye başlanabilir.
Bebek Emziren Annelere Tavsiyeler
Bizce burada verilebilecek en iyi öğüt, annenin sinirlerini iyi koruması, üzücü, sinir bozucu olaylardan uzak durmasıdır. Bunlara dikkat etmeyen annenin sütü zamanla azalır ve hatta tümüyle kaybolabilir. Meme veren anne her şeyden önce yukarda anlattıklarımıza dikkat etmelidir.
Sizi üzen şeylerden kaçın, açık havada dolaşın, birçok anne gibi «sabahtan akşama kadar iş bitiyor mu ki bir de dolaşalım» demeyin. Açık havada dolaşmak sinirlerinizi düzeltecek, günün yorgunluklarına karşı direncinizi artıracaktır. Kendinize gerektiği gibi bakmalısınız ki, çocuğunuza da daha çok ve iyi şeyler verebilesiniz. Bebeğinizi emzirdiğiniz sürece alacağınız ilaçlara dikkat etmeniz gerekmektedir. Bazı ilaçlar süt yolu ile çocuğa da geçer ve tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Süt verdiğiniz sürece bu tür ilaçları almaktan kaçınmalısınız. Sigara içen, alkol kullanan anneler olanaklar ölçüsünde bu gibi alışkanlıklardan kaçınmalıdırlar. Çünkü bu maddeler kolayca çocuğa geçebilir. Sigara ve alkolü hiç değilse bir süre için bırakın. Tümüyle bırakmak tabii ki en doğru olanıdır, ama şimdiye kadar kaç anne, doktorunun bu öğütüne istenildiği gibi uymuştur? Biz de bunu bildiğimiz için olanaklar ölçüsünde azaltın diyoruz. Ayrıca, bu tür alışkanlıkları istemeden bırakmaya çalışmak sinirleri bozarak az önce sözünü ettiğimiz gibi sütün kesilmesine kadar giden kötü sonuçlar da doğurabilir. Bunun için iradeyi zorlamayan yumuşak bir çaba gerekir.
Beslenmenize gelince: Her türlü yemeği yemekte hiçbir sakınca yoktur. Bol bol sebze, meyve ve her türlü et yenebilir. 1 kg. süt ya da yoğurdu günlük yemek listenize ekleyip bol bol meyve suyu, hoşaf, komposto içerseniz sütünüzün miktarı ve kalitesi yükselir. Ancak, burada size bir öğüdümüz daha olacak. Şöyle ki:
Bazı yemekleri yedikten sonra bebeğinizde gaz sıkıntısı oluyor ya da ağlıyorsa bu, çocuğunuzun o yemeklerden rahatsız olduğu anlamına gelebilir. Yediklerinizin sütle çocuğa geçeceğini düşünerek onu rahatsız edecek şeyler yemekten kaçınmalısınız. Eğer şişmanlamaktan yakınıyorsanız, o zaman yemeklerdeki yağ miktarını azaltın ve karbonhidratlı besinlere (tatlılar, unlu maddeler) ilgi göstermemeye çalışın.
Zayıflıyorum diyenlere de bu öğütlerin tam tersini vermek gerekli. Zayıflayan annelere yağ ve karbonhidratlı besinlerin miktarını artırmaları öğütlenebilir.
1 - Veremli (Tbc) anne, çocuğunu hiçbir şekilde emzirmemelidir. Öte yandan, çocuğu veremli annenin yanına vermek de çok tehlikelidir. Ancak çocuk aşılandıktan dört ay sonra (aşı tutmuş ise) annesinin yanına verilmesine izin verilir. Eğer çocuk anneden ayrılmazsa o zaman büyük bir olasılıkla bilgisizliğin kurbanı olacak demektir.
2- Annenin ağır ve kronik (uzun süren) bir hastalığı varsa, bu durumda da bebeğine süt vermesi doğru değildir. Örnek olarak kalp ve böbrek hastalıkları, kanser, ağır diyabet -şeker-, şiddetli kansızlıklar gösterilebilir. Bu gibi durumlarda «süt verme» işi, annenin durumunu daha da bozacağı dikkate alınarak yasaklanmıştır.
3- Anne gebeliğin sonunda ya da doğumdan hemen sonra bulaşıcı bir hastalığa tutulursa (kızamık, suçiçeği, kızıl, tifo gibi) yine meme vermemelidir. Eğer anne nezle, grip gibi daha önemsiz hastalıklara tutulursa ellerini iyice yıkamalı, hatta alkol ya da kolonyayla silmeli, ağız ve burnunu da maskeyle örterek meme vermelidir.
4- Memenin süt vermeye uygun olmadığı durumlarda da -ileride anlatılacağı gibi- yine bebeği anne sütüyle beslemenin yollarını aramak yararlıdır. Ancak meme ileri derecede iltihaplanırsa (apse) geçici bir süreyle çocuğa verilmeyip mamayla beslenmeye geçilmelidir. Böyle durumlarda memelerin boşaltılması unutulmamalıdır. Hastalık geçince yeniden emzirmeye başlanabilir.
Bebek Emziren Annelere Tavsiyeler
Bizce burada verilebilecek en iyi öğüt, annenin sinirlerini iyi koruması, üzücü, sinir bozucu olaylardan uzak durmasıdır. Bunlara dikkat etmeyen annenin sütü zamanla azalır ve hatta tümüyle kaybolabilir. Meme veren anne her şeyden önce yukarda anlattıklarımıza dikkat etmelidir.
Sizi üzen şeylerden kaçın, açık havada dolaşın, birçok anne gibi «sabahtan akşama kadar iş bitiyor mu ki bir de dolaşalım» demeyin. Açık havada dolaşmak sinirlerinizi düzeltecek, günün yorgunluklarına karşı direncinizi artıracaktır. Kendinize gerektiği gibi bakmalısınız ki, çocuğunuza da daha çok ve iyi şeyler verebilesiniz. Bebeğinizi emzirdiğiniz sürece alacağınız ilaçlara dikkat etmeniz gerekmektedir. Bazı ilaçlar süt yolu ile çocuğa da geçer ve tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Süt verdiğiniz sürece bu tür ilaçları almaktan kaçınmalısınız. Sigara içen, alkol kullanan anneler olanaklar ölçüsünde bu gibi alışkanlıklardan kaçınmalıdırlar. Çünkü bu maddeler kolayca çocuğa geçebilir. Sigara ve alkolü hiç değilse bir süre için bırakın. Tümüyle bırakmak tabii ki en doğru olanıdır, ama şimdiye kadar kaç anne, doktorunun bu öğütüne istenildiği gibi uymuştur? Biz de bunu bildiğimiz için olanaklar ölçüsünde azaltın diyoruz. Ayrıca, bu tür alışkanlıkları istemeden bırakmaya çalışmak sinirleri bozarak az önce sözünü ettiğimiz gibi sütün kesilmesine kadar giden kötü sonuçlar da doğurabilir. Bunun için iradeyi zorlamayan yumuşak bir çaba gerekir.
Beslenmenize gelince: Her türlü yemeği yemekte hiçbir sakınca yoktur. Bol bol sebze, meyve ve her türlü et yenebilir. 1 kg. süt ya da yoğurdu günlük yemek listenize ekleyip bol bol meyve suyu, hoşaf, komposto içerseniz sütünüzün miktarı ve kalitesi yükselir. Ancak, burada size bir öğüdümüz daha olacak. Şöyle ki:
Bazı yemekleri yedikten sonra bebeğinizde gaz sıkıntısı oluyor ya da ağlıyorsa bu, çocuğunuzun o yemeklerden rahatsız olduğu anlamına gelebilir. Yediklerinizin sütle çocuğa geçeceğini düşünerek onu rahatsız edecek şeyler yemekten kaçınmalısınız. Eğer şişmanlamaktan yakınıyorsanız, o zaman yemeklerdeki yağ miktarını azaltın ve karbonhidratlı besinlere (tatlılar, unlu maddeler) ilgi göstermemeye çalışın.
Zayıflıyorum diyenlere de bu öğütlerin tam tersini vermek gerekli. Zayıflayan annelere yağ ve karbonhidratlı besinlerin miktarını artırmaları öğütlenebilir.
Bebege Sut Verme Sut Vermek
Bebeğe Süt Verme, Bebeğe Süt Vermek
Gebeliğe iyi hazırlandınız, doğumun ne olduğunu anlayıp doktorunuza yardımcı olmayı öğrendiniz ve doğum oldu. Artık siz de annesiniz. Dünyadaki birçok yaratığın yavrusundan daha güçsüz, ancak sizin bakımınızla büyüyebilecek bebeğinizle baş başasınız.
Önemli olan, çocuğunuzun iyi bir şekilde beslenmesidir. İşte bu bölümde sizlere beslenme sorunlarından söz edeceğiz.
Anne sütünün çocuk için en iyi besin olduğundan, sanıyoruz kimsenin kuşkusu yoktur. Her şeye rağmen, «Bebeğimi mama ile beslesem olmaz mı?» diyen birçok anne ile karşılaşılıyor. Bir kere daha şunu kesin olarak belirtelim ki, tıp biliminin bu kadar ilerlemesine, tekniğin insanları aya götürecek kadar akıl almaz şekilde gelişmesine rağmen, anne göğüslerindeki sütün yerini tam olarak tutabilecek bir besin maddesi henüz yapılamamıştır.
Böyle eşi bulunmaz bir beslenme maddesi hazır varken doktora gidip, «Çocuğuma meme vermek istemiyorum, nasıl besleyebilirim?» diyen bir anneye doktor olsanız ne karşılık verirdiniz? Şimdi size anne sütünün çok önemli olan özelliklerinden kısaca söz edelim:
1- Anne sütü temizdir, yani siz satın alana kadar 5-10 kap değiştirmemiş içine su ve başka maddeler eklenmemiştir.
2- Anne sütü tazedir.
3- Anne sütü parasızdır.
4- Anne sütünde bebeği birçok hastalıklara karşı koruyacak maddeler vardır. Nitekim anne sütüyle beslenen çocukların ilk aylarda hastalanma oranı çok düşüktür. İnek ya da koyun sütüne gelince, belki bu maddeler onlarda da vardır ama, bunların insan yavrusuna göre hazırlanmadığı da kesindir.
5- Anne sütünün hazırlanması diye bir şey yoktur. Mamanın hazırlanması ise, geceleri hiç de kolay olmasa gerek.
6- Anne sütünde bebeğe gerekli olan bütün maddeler vardır.
7- Emzirme sırasında çocukla aranızda bir yakınlaşma olacak, bebek size alışacak, hatta sizin kucağınızı tanıyacaktır.
8- Bebeğinizi emzirirken meme ucundan kalkan sinirsel uyarılarla rahim adalesi kasılacak ve bu şekilde rahim gebelikten önceki durumuna daha çabuk dönecektir.
Gebeliğe iyi hazırlandınız, doğumun ne olduğunu anlayıp doktorunuza yardımcı olmayı öğrendiniz ve doğum oldu. Artık siz de annesiniz. Dünyadaki birçok yaratığın yavrusundan daha güçsüz, ancak sizin bakımınızla büyüyebilecek bebeğinizle baş başasınız.
Önemli olan, çocuğunuzun iyi bir şekilde beslenmesidir. İşte bu bölümde sizlere beslenme sorunlarından söz edeceğiz.
Anne sütünün çocuk için en iyi besin olduğundan, sanıyoruz kimsenin kuşkusu yoktur. Her şeye rağmen, «Bebeğimi mama ile beslesem olmaz mı?» diyen birçok anne ile karşılaşılıyor. Bir kere daha şunu kesin olarak belirtelim ki, tıp biliminin bu kadar ilerlemesine, tekniğin insanları aya götürecek kadar akıl almaz şekilde gelişmesine rağmen, anne göğüslerindeki sütün yerini tam olarak tutabilecek bir besin maddesi henüz yapılamamıştır.
Böyle eşi bulunmaz bir beslenme maddesi hazır varken doktora gidip, «Çocuğuma meme vermek istemiyorum, nasıl besleyebilirim?» diyen bir anneye doktor olsanız ne karşılık verirdiniz? Şimdi size anne sütünün çok önemli olan özelliklerinden kısaca söz edelim:
1- Anne sütü temizdir, yani siz satın alana kadar 5-10 kap değiştirmemiş içine su ve başka maddeler eklenmemiştir.
2- Anne sütü tazedir.
3- Anne sütü parasızdır.
4- Anne sütünde bebeği birçok hastalıklara karşı koruyacak maddeler vardır. Nitekim anne sütüyle beslenen çocukların ilk aylarda hastalanma oranı çok düşüktür. İnek ya da koyun sütüne gelince, belki bu maddeler onlarda da vardır ama, bunların insan yavrusuna göre hazırlanmadığı da kesindir.
5- Anne sütünün hazırlanması diye bir şey yoktur. Mamanın hazırlanması ise, geceleri hiç de kolay olmasa gerek.
6- Anne sütünde bebeğe gerekli olan bütün maddeler vardır.
7- Emzirme sırasında çocukla aranızda bir yakınlaşma olacak, bebek size alışacak, hatta sizin kucağınızı tanıyacaktır.
8- Bebeğinizi emzirirken meme ucundan kalkan sinirsel uyarılarla rahim adalesi kasılacak ve bu şekilde rahim gebelikten önceki durumuna daha çabuk dönecektir.
Amnios Sivisi Amnios Sivisinin Zararlari
Amnios Sıvısı, Amnios Sıvısının Azalması
Döllenmiş yumurtanın ana rahminin duvarına bakan yüzünde plasenta gelişirken, yumurtanın öbür kısmı da üzerinde rahim mukoza örtüsü olduğu halde rahim boşluğunu kaplayacak şekilde yayılır. Böylece meydana gelen boşluğun içinde özel bir sıvı ile fetüs -çocuk- bulunur. Kese şeklini almış olan bu boşluğa amnios zarı, içindeki suya da amnios suyu denir. Suyun rengi bir bardak suya iki damla süt damlatıldığı zaman elde edilen renge benzer. Bu renk bazı durumlarda değişebilir ki, normal değildir. Zarlar ve içindeki su miktarı, rahmin büyümesine paralel olarak büyüyecek ve çoğalacaktır. Doğuma yakın zamanlarda suyun miktarı 500-800 cc.3 olur. Amnios sıvısının çok önemli görevleri vardır. Şöyle ki:
• Çocuğu dış sarsıntılardan korur,
• Çocuğun suyun içinde rahat etmesini,
• Çocuğun düzgün bir şekilde gelişmesini sağlar.
• Çocuk için değişmeyen bir ısı verir.
Amnios zarı (su kesesi) genellikle doğumun sonuna doğru yırtılır ve bir süre sonra doğum olur. Bazı durumlarda ise doğumdan çok önce bu zar yırtılır. Sözgelişi, şiddetli çarpmalar, bazı hastalıklar ve zarın oluşum hataları gibi.
Döllenmiş yumurtanın ana rahminin duvarına bakan yüzünde plasenta gelişirken, yumurtanın öbür kısmı da üzerinde rahim mukoza örtüsü olduğu halde rahim boşluğunu kaplayacak şekilde yayılır. Böylece meydana gelen boşluğun içinde özel bir sıvı ile fetüs -çocuk- bulunur. Kese şeklini almış olan bu boşluğa amnios zarı, içindeki suya da amnios suyu denir. Suyun rengi bir bardak suya iki damla süt damlatıldığı zaman elde edilen renge benzer. Bu renk bazı durumlarda değişebilir ki, normal değildir. Zarlar ve içindeki su miktarı, rahmin büyümesine paralel olarak büyüyecek ve çoğalacaktır. Doğuma yakın zamanlarda suyun miktarı 500-800 cc.3 olur. Amnios sıvısının çok önemli görevleri vardır. Şöyle ki:
• Çocuğu dış sarsıntılardan korur,
• Çocuğun suyun içinde rahat etmesini,
• Çocuğun düzgün bir şekilde gelişmesini sağlar.
• Çocuk için değişmeyen bir ısı verir.
Amnios zarı (su kesesi) genellikle doğumun sonuna doğru yırtılır ve bir süre sonra doğum olur. Bazı durumlarda ise doğumdan çok önce bu zar yırtılır. Sözgelişi, şiddetli çarpmalar, bazı hastalıklar ve zarın oluşum hataları gibi.
Bebek Gobek Kordonu Nedir Dusmesi
Göbek Kordonu Nedir, Bebek Göbek Kordonu Düşmesi
Göbek kordonu, plasentanın ortasından çıkıp çocuğun göbeğine kadar uzanan bir kordondur. İçinde iki atardamar, bir toplardamar vardır ve çevresi özel maddelerle, zarlarla korunmuştur. Damarlar anneyle çocuk arasındaki kan alışverişini sağlar. Bu ilişkinin kesilmesi demek, deniz altındaki bir dalgıcın oksijen borusunun kesilmesi demektir. Her iki durumda da sonuç aynıdır: Boğulma.
Göbek kordonunun kalınlığı bir parmaktan biraz daha fazla, dokusu ise yumuşaktır. Boyu 50 cm. kadardır. Normalden çok uzun kordonlar çocuğun boynuna, koluna, bacağına sarılarak ya da rahimden dışarı sarkarak çocuğun hayatını tehlikeye sokan doğum güçlüklerini oluşturabilir. Normalden kısa kordon da yine zor doğuma neden olabilir.
Çocuk doğduktan sonra bu kordon doktor ya da ebe tarafından kesilir. Artık yaşamak için gerekli havayı ve besin maddelerini sağlamak için çocuğun bu kordona gereksinimi yoktur.
Göbek kordonu, plasentanın ortasından çıkıp çocuğun göbeğine kadar uzanan bir kordondur. İçinde iki atardamar, bir toplardamar vardır ve çevresi özel maddelerle, zarlarla korunmuştur. Damarlar anneyle çocuk arasındaki kan alışverişini sağlar. Bu ilişkinin kesilmesi demek, deniz altındaki bir dalgıcın oksijen borusunun kesilmesi demektir. Her iki durumda da sonuç aynıdır: Boğulma.
Göbek kordonunun kalınlığı bir parmaktan biraz daha fazla, dokusu ise yumuşaktır. Boyu 50 cm. kadardır. Normalden çok uzun kordonlar çocuğun boynuna, koluna, bacağına sarılarak ya da rahimden dışarı sarkarak çocuğun hayatını tehlikeye sokan doğum güçlüklerini oluşturabilir. Normalden kısa kordon da yine zor doğuma neden olabilir.
Çocuk doğduktan sonra bu kordon doktor ya da ebe tarafından kesilir. Artık yaşamak için gerekli havayı ve besin maddelerini sağlamak için çocuğun bu kordona gereksinimi yoktur.
Gebelikte Plasenta Nedir Hamilelikte
Gebelikte Plasenta, Plasenta Nedir, Hamilelikte Plasenta
Aslı Latince olan plasenta -son- kelimesi «pasta» anlamına gelir. Plasentanın süngerimsi bir görünüşü vardır. Çocuk doğduktan sonra rahimden en son çıkan kısım olduğu için plasentaya dilimizde «son» denilmektedir. Doğum ancak plasentanın çıkışı ile bitmiş kabul edilir.
Plasenta oval biçimde olup, zamanında doğan bir çocukta ortalama 500 gr. kadardır. Anne rahmine ve çocuğa dönük iki yüzü vardır. Çocuğa bakan yüz bir zarla örtülüdür. Ortasından göbek kordonu çıkar. Anneye bakan yüzü girintili çıkıntılı, koyu bir et rengindedir ve yüzüyle rahmin çeperlerine yapışıktır.
Plasentanın görevi: Son'un görevini daha iyi anlayabilmek için gebeliğin ilk günlerine, yani döllenmiş yumurtanın ana rahmine ayak bastığı ana dönmek gerekir. Daha önce de belirttiğimiz gibi, döllenmiş yumurta rahmin içine girdikten sonra bir yandan çoğalırken, bir yandan da kızgın bir bilyenin buza gömülüşü gibi rahim mukozası içine girmeye başlar ve üzeri örtülür. Döllenmiş yumurtadan bu sırada ağaç kökü gibi uzantılar çıkmaya başlar. Bu çıkıntılar yumurtanın beslenmesini sağlar. Önceleri yumurtanın her yanında oluşan çıkıntılar zamanla rahmin duvarına bakan yanda toplanmaya başlarlar.
Böylece plasentanın ilk nüvesi ortaya çıkmış olur. O halde bu organı oluşturan şey hem döllenmiş yumurta, hem de ana rahminin iç tabakalarıdır.
Bir et parçası gibi görünen plasentanın görevleri uzun yıllar süren çalışmalarla anlaşılabilmiştir. Bu çalışmalar bugün bile sürmekte yeni görevleri ortaya çıkarılmaktadır.
Plasentanın görevleri kısaca şunlardır:
1 - Çocuğun kan dolaşımını ve tıpkı akciğer gibi kirli kanın oksijenlenmesini sağlar. Çocuktan gelen kan, göbek kordonu ile plasentanın ortasına gelir ve buradan da ışınsal biçimde çevreye ve derinlere doğru yayılır. Damarların ucu anne kanıyla dolu birikintilere kadar uzanır. Bu şekilde çocuğun kanı, anne kanı ile alışveriş yapmak olanağını bulur. Çocuk, karbondioksiti ve dışarı atılması gerekli kalıntıları annesine verirken, annesinden de oksijeni ve gerekli besin maddelerini alır. Aslında bu alışverişler anne kanıyla çocuğun kanının doğrudan doğruya karışması şeklinde değil de, gölcüklerin içine dalmış damarların çeperiyle olur. Hiçbir zaman anne kanı ile çocuk kanı birbirine karışmaz. Bazı maddeler anneye ve çocuğa olduğu gibi geçtiği halde, bazıları plasenta tarafından değiştirilip öyle geçirilmektedir. Doğrudan doğruya geçen maddeler arasında su, kalsiyum, demir, tuz, fosfor, kükürt, şeker, azotlu maddeler, vitaminler, vb. vardır.
Plasentanın değiştirdikleri ise albüminli ve yağlı maddelerdir. Plasenta bazı maddeleri ayrıca kendi de yapabilir. Sözgelişi, hormonlar gibi. Bu grupta östrojen, progesteren ve daha başkaları vardır. Progesteron hormonunun yapımı 3. aydan sonra tümüyle plasentanın görevidir. Bu hormon sayesinde rahim gevşek bir durumdadır ve böylece erken doğuma engel olunur. «Düşük» bölümünde de anlatılacağı gibi, bu hormon sayesinde düşüklerin bazılarına engel olunabilmektedir.
2- Plasenta bazı maddeleri depolar (özellikle, çocuk için fazla olan maddeleri) ve çocuğa geçmesine engel olur.
3- Çocuğu korumak için çalışır ve zararlı maddeleri geçirmez. Bu arada tutabildiği kadar mikropların da çocuğa geçmesine engel olur. Buna rağmen yine de bazı mikropların geçişine engel olamaz. Sözgelişi, frengi, suçiçeği, kızamıkçık, vb. Annedeki hastalıktan, koruyucu maddeleri -antikorları- geçirerek doğumdan sonra da çocuğun bu hastalıklara yakalanmasına bir süre engel olur. Sözgelişi, tifo geçirmiş bir annenin çocuğu bu maddeler sayesinde altı ay kadar tifoya yakalanmaz.
Anne ile çocuk arasındaki bu alışveriş, bebek için her zaman yararlı olmaz. Kan uyuşmazlıklarında olduğu gibi.
Gerektiği zaman çocuk bazı maddeleri plasenta aracılığı ile annesine verebilir demiştik. Şeker hastalığı olan kadınlar gebeliğin belirli aylarında kandaki şeker miktarının fazla yükselmediğini görürler. Bu da çocuktaki insülin denen maddenin anneye geçmesindendir.
Aslı Latince olan plasenta -son- kelimesi «pasta» anlamına gelir. Plasentanın süngerimsi bir görünüşü vardır. Çocuk doğduktan sonra rahimden en son çıkan kısım olduğu için plasentaya dilimizde «son» denilmektedir. Doğum ancak plasentanın çıkışı ile bitmiş kabul edilir.
Plasenta oval biçimde olup, zamanında doğan bir çocukta ortalama 500 gr. kadardır. Anne rahmine ve çocuğa dönük iki yüzü vardır. Çocuğa bakan yüz bir zarla örtülüdür. Ortasından göbek kordonu çıkar. Anneye bakan yüzü girintili çıkıntılı, koyu bir et rengindedir ve yüzüyle rahmin çeperlerine yapışıktır.
Plasentanın görevi: Son'un görevini daha iyi anlayabilmek için gebeliğin ilk günlerine, yani döllenmiş yumurtanın ana rahmine ayak bastığı ana dönmek gerekir. Daha önce de belirttiğimiz gibi, döllenmiş yumurta rahmin içine girdikten sonra bir yandan çoğalırken, bir yandan da kızgın bir bilyenin buza gömülüşü gibi rahim mukozası içine girmeye başlar ve üzeri örtülür. Döllenmiş yumurtadan bu sırada ağaç kökü gibi uzantılar çıkmaya başlar. Bu çıkıntılar yumurtanın beslenmesini sağlar. Önceleri yumurtanın her yanında oluşan çıkıntılar zamanla rahmin duvarına bakan yanda toplanmaya başlarlar.
Böylece plasentanın ilk nüvesi ortaya çıkmış olur. O halde bu organı oluşturan şey hem döllenmiş yumurta, hem de ana rahminin iç tabakalarıdır.
Bir et parçası gibi görünen plasentanın görevleri uzun yıllar süren çalışmalarla anlaşılabilmiştir. Bu çalışmalar bugün bile sürmekte yeni görevleri ortaya çıkarılmaktadır.
Plasentanın görevleri kısaca şunlardır:
1 - Çocuğun kan dolaşımını ve tıpkı akciğer gibi kirli kanın oksijenlenmesini sağlar. Çocuktan gelen kan, göbek kordonu ile plasentanın ortasına gelir ve buradan da ışınsal biçimde çevreye ve derinlere doğru yayılır. Damarların ucu anne kanıyla dolu birikintilere kadar uzanır. Bu şekilde çocuğun kanı, anne kanı ile alışveriş yapmak olanağını bulur. Çocuk, karbondioksiti ve dışarı atılması gerekli kalıntıları annesine verirken, annesinden de oksijeni ve gerekli besin maddelerini alır. Aslında bu alışverişler anne kanıyla çocuğun kanının doğrudan doğruya karışması şeklinde değil de, gölcüklerin içine dalmış damarların çeperiyle olur. Hiçbir zaman anne kanı ile çocuk kanı birbirine karışmaz. Bazı maddeler anneye ve çocuğa olduğu gibi geçtiği halde, bazıları plasenta tarafından değiştirilip öyle geçirilmektedir. Doğrudan doğruya geçen maddeler arasında su, kalsiyum, demir, tuz, fosfor, kükürt, şeker, azotlu maddeler, vitaminler, vb. vardır.
Plasentanın değiştirdikleri ise albüminli ve yağlı maddelerdir. Plasenta bazı maddeleri ayrıca kendi de yapabilir. Sözgelişi, hormonlar gibi. Bu grupta östrojen, progesteren ve daha başkaları vardır. Progesteron hormonunun yapımı 3. aydan sonra tümüyle plasentanın görevidir. Bu hormon sayesinde rahim gevşek bir durumdadır ve böylece erken doğuma engel olunur. «Düşük» bölümünde de anlatılacağı gibi, bu hormon sayesinde düşüklerin bazılarına engel olunabilmektedir.
2- Plasenta bazı maddeleri depolar (özellikle, çocuk için fazla olan maddeleri) ve çocuğa geçmesine engel olur.
3- Çocuğu korumak için çalışır ve zararlı maddeleri geçirmez. Bu arada tutabildiği kadar mikropların da çocuğa geçmesine engel olur. Buna rağmen yine de bazı mikropların geçişine engel olamaz. Sözgelişi, frengi, suçiçeği, kızamıkçık, vb. Annedeki hastalıktan, koruyucu maddeleri -antikorları- geçirerek doğumdan sonra da çocuğun bu hastalıklara yakalanmasına bir süre engel olur. Sözgelişi, tifo geçirmiş bir annenin çocuğu bu maddeler sayesinde altı ay kadar tifoya yakalanmaz.
Anne ile çocuk arasındaki bu alışveriş, bebek için her zaman yararlı olmaz. Kan uyuşmazlıklarında olduğu gibi.
Gerektiği zaman çocuk bazı maddeleri plasenta aracılığı ile annesine verebilir demiştik. Şeker hastalığı olan kadınlar gebeliğin belirli aylarında kandaki şeker miktarının fazla yükselmediğini görürler. Bu da çocuktaki insülin denen maddenin anneye geçmesindendir.
Gebelik Psikolojisi Gebelikte Psikoloji Stres
Gebelik Psikolojisi, Gebelikte Psikoloji ve Stres
Gebelik bazı özel durumlarda ruhi dengenin bozulması için büyük bir etken olabilir. Gebelik, annelik ve doğum hakkında yeterli kültüre erişmemiş kadınlar, ruhsal yapısı çok zayıf olanlar, çevrenin de kendilerine yaptığı yanlış ve kötü etkilerle kolay bir şekilde ruhsal bunalım içine girebilirler. Her şeyden önce doğumun normal bir olay olduğunun kabul edilmesi gerekir. Günümüzdeki doğum hekimliği bu bakımdan annenin riskini sıfıra indirmeye çalışmaktadır.
Gebelikte ruhsal bunalımları gerçekten artıracak etkenler de vardır. Şöyle ki: Sinir sistemi değişiklikleri, uykusuzluk, gebeliğin ortaya çıkardığı bireysel, sosyal ya da ekonomik sorunların hepsi birer neden olabilir.
Gebelikte her türlü ruhsal hastalığa rastlanılmaktadır. Bunların tedavisi tabiidir ki bir ruh doktoru tarafından yapılır. Bizim sözünü ettiklerimizse, normal sınırlar içinde kalan depresyonlardır ve çoğu kez sorun, anne adayının nasıl doğum yapacağını kendi kendine sorması, başka bir deyişle, doğumdan korkmasıdır. Bu kitabı gerektiği gibi okuyan biri için sanırız ki artık doğumun korkunç bir yanı kalmayacaktır. Aslında doğum o kadar korkunç bir olay olsaydı, hiç kimse bir çocuk dünyaya getirdikten sonra ikincisini yapmaya kalkmazdı.
Gebelik bazı özel durumlarda ruhi dengenin bozulması için büyük bir etken olabilir. Gebelik, annelik ve doğum hakkında yeterli kültüre erişmemiş kadınlar, ruhsal yapısı çok zayıf olanlar, çevrenin de kendilerine yaptığı yanlış ve kötü etkilerle kolay bir şekilde ruhsal bunalım içine girebilirler. Her şeyden önce doğumun normal bir olay olduğunun kabul edilmesi gerekir. Günümüzdeki doğum hekimliği bu bakımdan annenin riskini sıfıra indirmeye çalışmaktadır.
Gebelikte ruhsal bunalımları gerçekten artıracak etkenler de vardır. Şöyle ki: Sinir sistemi değişiklikleri, uykusuzluk, gebeliğin ortaya çıkardığı bireysel, sosyal ya da ekonomik sorunların hepsi birer neden olabilir.
Gebelikte her türlü ruhsal hastalığa rastlanılmaktadır. Bunların tedavisi tabiidir ki bir ruh doktoru tarafından yapılır. Bizim sözünü ettiklerimizse, normal sınırlar içinde kalan depresyonlardır ve çoğu kez sorun, anne adayının nasıl doğum yapacağını kendi kendine sorması, başka bir deyişle, doğumdan korkmasıdır. Bu kitabı gerektiği gibi okuyan biri için sanırız ki artık doğumun korkunç bir yanı kalmayacaktır. Aslında doğum o kadar korkunç bir olay olsaydı, hiç kimse bir çocuk dünyaya getirdikten sonra ikincisini yapmaya kalkmazdı.
Gebelikte Bakim Gebelik Döneminde Bakim
Gebelikte Bakım, Gebelik Döneminde Annenin Bakımı
Bir kadın kendinde gebelikten kuşkulandığı zaman hemen bir doktora başvurmalıdır. Bu şekilde hareket etmekle ileride çocuğuna kuvvetli ve sağlıklı olma şansını verir. Ayrıca kendisi için rahat bir gebelik geçirmeyi; kolay, tehlikesiz bir doğum yapabilmeyi sağlar. Çocuk, ana rahminde büyürken gerekli bütün maddeleri anneden almaktadır. Kendisi için gereksiz olan maddeleri de yine annesine verir.
Annenin karşılaşacağı dış etkiler çoğu kere çocuğu da etkiler. Hastalıklar, iyi beslenememe gibi durumlar ortaya çıkarsa bebek iyi gelişemez. Bu konu üzerinde çalışanlar işi o kadar ileri götürmüşlerdir ki, annenin içtiği sigaranın, bulunduğu yerdeki gürültünün bile çeşitli etkileri olduğu kanıtlanmıştır.
Aşağıdaki noktalar, genç annenin belli bir program içinde doktora yapacağı ziyaretlerde sürekli kontrol altında tutulmalıdır:
1 - Genel muayene ile annenin gebeliğe hazır olup olmadığı ya da gebeliğe engel bir durumu bulunup bulunmadığı, bu arada nasıl beslendiği araştırılır, kilosu ölçülür ve sonuçta duruma göre doktor gerekli öğütlerde bulunur. Gebenin kan sayımı yapılır. Kanama pıhtılaşma süresi ölçülür. Kan grubu saptanır. Kansızlık gebelerde hiç istenmeyen bir durum olduğundan hemen tedavisine geçilir.
Kan grubunun saptanması da iki açıdan önemlidir. Birincisi, doğum anında gerekirse acele kan nakli yapabilmek için. İkincisi de, bir kan uyuşmazlığı olup olmadığının bilinmesi içindir.
2- Gebelik ve doğum yönünden daha başlangıçta anne sıkı muayenelerden geçer. Doğum yeteneği araştırılır ve buna göre doğum için gerekli önlemler alınır. Tedavi edilebilecek bozuklukların iyileştirilmesi yoluna gidilir.
3- Gebelerde tansiyon yüksekliğine bağlı preeklampsi ve eklampsi denen hastalığın ortaya çıkmasına engel olunabilmek için her seferde tansiyon kontrolları yapılır ve gerektiğinde ilaç verilir, rejim önerilir. Vücuttaki şişler dikkatle izlenir.
4- Her aylık muayenede idrar tahlilleri ile bir yandan preeklampsi gibi hastalıkların belirtisi olan albüminin idrarda varolup olmadığı kontrol edilirken, öte yandan böbreklerin çalışması izlenmiş olur. İdrar muayenesinin bir başka yararı da, daha önce olan ya da gebelikte ortaya çıkan şeker hastalığının saptanmasına olanak tanımasıdır.
Doktorunuza ilk muayeneyi olduktan sonra, eğer başka bir şekilde önerilmezse yedinci aya kadar dört haftada bir, bundan sonraki sürede yirmi günde bir ve daha sonra da yine doktorunuzun seçeceği aralıklarla onu ziyaret etmelisiniz.
Doktorunuzun belirlediği tahmini doğum tarihi üstünden yedi gün geçmesi halinde kesinlikle doktorunuza gözükünüz. Bu tarihten on beş gün geçerse, çocuğun hayatının tehlikeye girebileceğini düşünerek işi ciddiye alınız. Yukarda verdiğimiz ziyaret programı birçoklarınız tarafından yadırganabilir. Bizde alışılan şey, gebeliğin başında bir muayene, ortasında bir ve belki de doğuma yakın tarihte muayenedir. Birçok Batılı ülkede ise yukarda verilen programdan çok daha sık doktor ziyareti önerilmektedir. Sık sık yapılan bu ziyaretlerin yararı en ufak bir noktanın bile atlanmasına engel olmak, ayrıca gebe ile doktor arasındaki ilişkiyi kuvvetlendirmek içindir. Bir kere görmekle ve 3-5 dakika konuşmakla hasta doktoruna tam anlamıyla güvenemez ve tabii ki, doktor hastası üzerinde etkili olamaz.
Bir kadın kendinde gebelikten kuşkulandığı zaman hemen bir doktora başvurmalıdır. Bu şekilde hareket etmekle ileride çocuğuna kuvvetli ve sağlıklı olma şansını verir. Ayrıca kendisi için rahat bir gebelik geçirmeyi; kolay, tehlikesiz bir doğum yapabilmeyi sağlar. Çocuk, ana rahminde büyürken gerekli bütün maddeleri anneden almaktadır. Kendisi için gereksiz olan maddeleri de yine annesine verir.
Annenin karşılaşacağı dış etkiler çoğu kere çocuğu da etkiler. Hastalıklar, iyi beslenememe gibi durumlar ortaya çıkarsa bebek iyi gelişemez. Bu konu üzerinde çalışanlar işi o kadar ileri götürmüşlerdir ki, annenin içtiği sigaranın, bulunduğu yerdeki gürültünün bile çeşitli etkileri olduğu kanıtlanmıştır.
Aşağıdaki noktalar, genç annenin belli bir program içinde doktora yapacağı ziyaretlerde sürekli kontrol altında tutulmalıdır:
1 - Genel muayene ile annenin gebeliğe hazır olup olmadığı ya da gebeliğe engel bir durumu bulunup bulunmadığı, bu arada nasıl beslendiği araştırılır, kilosu ölçülür ve sonuçta duruma göre doktor gerekli öğütlerde bulunur. Gebenin kan sayımı yapılır. Kanama pıhtılaşma süresi ölçülür. Kan grubu saptanır. Kansızlık gebelerde hiç istenmeyen bir durum olduğundan hemen tedavisine geçilir.
Kan grubunun saptanması da iki açıdan önemlidir. Birincisi, doğum anında gerekirse acele kan nakli yapabilmek için. İkincisi de, bir kan uyuşmazlığı olup olmadığının bilinmesi içindir.
2- Gebelik ve doğum yönünden daha başlangıçta anne sıkı muayenelerden geçer. Doğum yeteneği araştırılır ve buna göre doğum için gerekli önlemler alınır. Tedavi edilebilecek bozuklukların iyileştirilmesi yoluna gidilir.
3- Gebelerde tansiyon yüksekliğine bağlı preeklampsi ve eklampsi denen hastalığın ortaya çıkmasına engel olunabilmek için her seferde tansiyon kontrolları yapılır ve gerektiğinde ilaç verilir, rejim önerilir. Vücuttaki şişler dikkatle izlenir.
4- Her aylık muayenede idrar tahlilleri ile bir yandan preeklampsi gibi hastalıkların belirtisi olan albüminin idrarda varolup olmadığı kontrol edilirken, öte yandan böbreklerin çalışması izlenmiş olur. İdrar muayenesinin bir başka yararı da, daha önce olan ya da gebelikte ortaya çıkan şeker hastalığının saptanmasına olanak tanımasıdır.
Doktorunuza ilk muayeneyi olduktan sonra, eğer başka bir şekilde önerilmezse yedinci aya kadar dört haftada bir, bundan sonraki sürede yirmi günde bir ve daha sonra da yine doktorunuzun seçeceği aralıklarla onu ziyaret etmelisiniz.
Doktorunuzun belirlediği tahmini doğum tarihi üstünden yedi gün geçmesi halinde kesinlikle doktorunuza gözükünüz. Bu tarihten on beş gün geçerse, çocuğun hayatının tehlikeye girebileceğini düşünerek işi ciddiye alınız. Yukarda verdiğimiz ziyaret programı birçoklarınız tarafından yadırganabilir. Bizde alışılan şey, gebeliğin başında bir muayene, ortasında bir ve belki de doğuma yakın tarihte muayenedir. Birçok Batılı ülkede ise yukarda verilen programdan çok daha sık doktor ziyareti önerilmektedir. Sık sık yapılan bu ziyaretlerin yararı en ufak bir noktanın bile atlanmasına engel olmak, ayrıca gebe ile doktor arasındaki ilişkiyi kuvvetlendirmek içindir. Bir kere görmekle ve 3-5 dakika konuşmakla hasta doktoruna tam anlamıyla güvenemez ve tabii ki, doktor hastası üzerinde etkili olamaz.
Dogmamis Bebegin Anne Karnindaki Gelisimi Evreleri
Bebeğin Anne Karnındaki Gelişimi, Anne Karnında Aylık Bebek Gelişimi
1. Ay, Anne Karnında 1 Aylık Doğmamış Bebek
Döllenme bölümünde de açıklandığı gibi, döllenmiş yumurta 7-9 gün içinde rahim mukozasına gelir yuvalanır. İlk başlarda fetüs taslağı bir diske benzer şekildedir. Üç kattan oluşan bu taslaktan bütün dokular yapılacaktır.
1. ayın sonunda döllenmiş yumurta bir bezelye büyüklüğün-dedir. Omurga kemiğine ve ilkel gözlere, kulaklara sahiptir. Yine bu sıralarda kalp oluşmuştur. İlk 4 hafta içinde sinir sistemi de gelişmeye başlar, hatta ufak bir beyin bile oluşmuştur.
Eski yıllarda düşükle sonuçlanan gebeliklerden elde edilen bilgiler, bugün rahim içinde fetüsün resmi çekilerek daha da kuvvetlendirilmektedir.
2. Ay, Anne Karnında Bebek Nasıl Gelişir, Doğmamış Bebekler
Bu ayda kollar, bacaklar bir tomurcuk şeklinde gelişmeye başlar. 7. haftada oldukça belirli bir görünüş alır. Hatta parmaklar bile seçilmeye başlar. Yüz de bu devrede ortaya çıkar. Önce göz çukurları, ağız ve kulak delikleri, sonra çıkıntıları ve burun, alın, çene oluşur. Göbek kordonu da bu ay içinde meydana gelir. Kafatası gelişir. Kemikler saydam olduğundan içindeki beyin gözükür. Karaciğer bu devrede oluşmaya başlar. 8. haftanın sonunda embriyo, bir insan taslağına benzer. Boyu 3 cm., ağırlığı 10 gram kadardır.
Bundan sonra embriyo üzerinde bir yandan rötuşlar olurken, bir yandan da embriyo büyümesi devam eder.
3. Ay, Bebeğin Anne Rahmindeki Gelişimi
Bu ayda cinsiyet organları ayırt edilebilecek kadar gelişmiştir. Ses tellerinin yapımı da aynı ay içinde başlar. İç organlarının hemen hepsinin oluşumu belirlenmiş ve ilkel bir şekilde çalışmaya başlamışlardır. Yine bu ayda yüzün gelişimi tamamlanmak üzeredir. Kollar ve bacaklar artık iyice olgunlaşır. Anne duymasa da hafif hafif kıpırdanmalar başlar ve bir süre sonra, artık anne de çocuğunun oynadığını farkeder.
Üçüncü ayın sonunda embriyo 11 cm. boyunda ve 45 gr. ağırlığındadır.
4. Ay, Ana Rahminde Bebek Gelişimi
Çocuk artık kuvvetli hareketler yapabilecek kadar büyümüştür, çoğu kere anne bu kıpırdanışları rahatlıkla duyabilir.
Kafanın gövdeye göre büyüklüğü yavaş yavaş normale dönmek üzeredir. Çocuğun derisi saydamdır ve içindeki damarlar görülebilir. Lanugo denen tüycükler iyice gelişip bütün vücudu kaplamıştır. Derideki yağ ve ter bezleriyle sindirim sistemi artık çalışır duruma geçmiş ve bağırsaklarda çocuğun açık yeşil renkteki ilk kakası toplanmaya başlamıştır. Böbrekler de bu ay içinde kanı süzerek idrar halinde mesaneye boşaltmaya başlar. Mesanedeki bu idrar zaman zaman amnios suyuna bırakılır.
4. ayın sonunda fetüsün boyu 18 cm., ağırlığı ise 250 gr.'dır. Görüldüğü gibi, çocuk son derece hızla büyümektedir.
5. Ay, Anne Karnı Bebek Gelişimi
Bu ayda kalp atışları kuvvetlenmiş ve dışarıdan kulaklıkla (stetoskopla) duyulabilir duruma gelmiştir. İskelet sistemindeki kemikleşme bu ay başladığı için röntgen filmiyle çocuğu tanımak mümkün olabilmektedir. Kafada saçlar iyice görünür, parmak uçlarında ise, tırnaklar oluşma halindedir. Yutma refleksi de başladığı için fetüs, çevresinde bulunan amnios suyunu yutabilir. Boyu 30 cm. kadar, ağırlığı ise 500 gr.'a yakındır.
6. Ay, Bebek Ay Ay Gelişimi
Altıncı ayda cilt altında yağ oluşur. Derideki parmak izi denilen çizgiler de bu ay ortaya çıkar. Adaleleri oldukça gelişmiştir. Çocuk büyük hareketler yapar. Beyincik de oldukça gelişmiş durumdadır. Çocuğun boyu 35 cm., ağırlığı da 900 gr. kadardır. Buna rağmen, doğduğu takdirde yaşama şansı zayıftır.
7. Ay, Bebeğin Anne Rahminde Gelişimi
Çocuk, artık bu ayda gözünü açar. Yüzü ihtiyar görünüşlüdür. Çünkü derialtı yağ dokusu iyi gelişmemiştir. Erkekse, testis-ler-husyeler torbaya iner. Çocuk kendi çevresinde dönebilir. Kilosu aşağı yukarı 1500 gr. olup, boyu 40 cm. kadardır. Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi, ülkemizde de yedi aylık doğan çocuk yaşadığı halde sekiz aylık çocuğun yaşamadığı inancı yaygındır. Oysa bu düşünce yanlıştır. Yaşama şansı en fazla olan çocuk, kırk haftalık çocuktur. Hafta sayısı düştükçe yaşama şansı da düşer. Bu nedenle yedi aylık çocuk ancak çok iyi bir bakımla yaşayabilir.
8. Ay’da Doğmamış Bebeğin Ana Rahiminde Gelişim
Artık bebeğin dönme hareketleri durmuştur, ancak el ve ayak hareketleri güçlenerek devam eder. Bu devirde çocuğun tekme attığını anneler sık sık hissedebilirler. Derialtı yağ dokusu gittikçe arttığından, çocuğun ihtiyar gibi olan görünümü düzelir. Derinin rengi de aynı nedenle kırmızıdan açık pembeye dönüşür. Bu ay içinde çocuğun vücudunu «Verniks Kaseosa» denen yağlı bir madde sarar. 8. ayın sonunda ağırlığı 2400 gr.'a ulaşmış ve boyu da 45 cm. olmuştur. Dünyaya geldiği zaman yaşama şansı %90'dır.
9. Ay
Bebeğin gelişmesi artık tamamlanmış, dünyaya geleceği günü beklemeye başlamıştır. Yutkunabilir, hıçkırabilir, bu arada fırsat buldukça başparmağını emer. Derisi daha önce de sözünü ettiğimiz yağlı madde ile kaplıdır. 7-8 aydır vücudu kaplayan tüycükler azalmıştır.
Olgunlaşma dönemine erişmiş bir bebeğin ortalama ağırlığı 3000-3250 gr., boyu ise 50 cm. kadardır.
Artık dünyaya gelip gereksinimleri normal bir canlı gibi karşılandığında, hayatını sürdürebilecek bütün yeteneklere sahiptir.
1. Ay, Anne Karnında 1 Aylık Doğmamış Bebek
Döllenme bölümünde de açıklandığı gibi, döllenmiş yumurta 7-9 gün içinde rahim mukozasına gelir yuvalanır. İlk başlarda fetüs taslağı bir diske benzer şekildedir. Üç kattan oluşan bu taslaktan bütün dokular yapılacaktır.
1. ayın sonunda döllenmiş yumurta bir bezelye büyüklüğün-dedir. Omurga kemiğine ve ilkel gözlere, kulaklara sahiptir. Yine bu sıralarda kalp oluşmuştur. İlk 4 hafta içinde sinir sistemi de gelişmeye başlar, hatta ufak bir beyin bile oluşmuştur.
Eski yıllarda düşükle sonuçlanan gebeliklerden elde edilen bilgiler, bugün rahim içinde fetüsün resmi çekilerek daha da kuvvetlendirilmektedir.
2. Ay, Anne Karnında Bebek Nasıl Gelişir, Doğmamış Bebekler
Bu ayda kollar, bacaklar bir tomurcuk şeklinde gelişmeye başlar. 7. haftada oldukça belirli bir görünüş alır. Hatta parmaklar bile seçilmeye başlar. Yüz de bu devrede ortaya çıkar. Önce göz çukurları, ağız ve kulak delikleri, sonra çıkıntıları ve burun, alın, çene oluşur. Göbek kordonu da bu ay içinde meydana gelir. Kafatası gelişir. Kemikler saydam olduğundan içindeki beyin gözükür. Karaciğer bu devrede oluşmaya başlar. 8. haftanın sonunda embriyo, bir insan taslağına benzer. Boyu 3 cm., ağırlığı 10 gram kadardır.
Bundan sonra embriyo üzerinde bir yandan rötuşlar olurken, bir yandan da embriyo büyümesi devam eder.
3. Ay, Bebeğin Anne Rahmindeki Gelişimi
Bu ayda cinsiyet organları ayırt edilebilecek kadar gelişmiştir. Ses tellerinin yapımı da aynı ay içinde başlar. İç organlarının hemen hepsinin oluşumu belirlenmiş ve ilkel bir şekilde çalışmaya başlamışlardır. Yine bu ayda yüzün gelişimi tamamlanmak üzeredir. Kollar ve bacaklar artık iyice olgunlaşır. Anne duymasa da hafif hafif kıpırdanmalar başlar ve bir süre sonra, artık anne de çocuğunun oynadığını farkeder.
Üçüncü ayın sonunda embriyo 11 cm. boyunda ve 45 gr. ağırlığındadır.
4. Ay, Ana Rahminde Bebek Gelişimi
Çocuk artık kuvvetli hareketler yapabilecek kadar büyümüştür, çoğu kere anne bu kıpırdanışları rahatlıkla duyabilir.
Kafanın gövdeye göre büyüklüğü yavaş yavaş normale dönmek üzeredir. Çocuğun derisi saydamdır ve içindeki damarlar görülebilir. Lanugo denen tüycükler iyice gelişip bütün vücudu kaplamıştır. Derideki yağ ve ter bezleriyle sindirim sistemi artık çalışır duruma geçmiş ve bağırsaklarda çocuğun açık yeşil renkteki ilk kakası toplanmaya başlamıştır. Böbrekler de bu ay içinde kanı süzerek idrar halinde mesaneye boşaltmaya başlar. Mesanedeki bu idrar zaman zaman amnios suyuna bırakılır.
4. ayın sonunda fetüsün boyu 18 cm., ağırlığı ise 250 gr.'dır. Görüldüğü gibi, çocuk son derece hızla büyümektedir.
5. Ay, Anne Karnı Bebek Gelişimi
Bu ayda kalp atışları kuvvetlenmiş ve dışarıdan kulaklıkla (stetoskopla) duyulabilir duruma gelmiştir. İskelet sistemindeki kemikleşme bu ay başladığı için röntgen filmiyle çocuğu tanımak mümkün olabilmektedir. Kafada saçlar iyice görünür, parmak uçlarında ise, tırnaklar oluşma halindedir. Yutma refleksi de başladığı için fetüs, çevresinde bulunan amnios suyunu yutabilir. Boyu 30 cm. kadar, ağırlığı ise 500 gr.'a yakındır.
6. Ay, Bebek Ay Ay Gelişimi
Altıncı ayda cilt altında yağ oluşur. Derideki parmak izi denilen çizgiler de bu ay ortaya çıkar. Adaleleri oldukça gelişmiştir. Çocuk büyük hareketler yapar. Beyincik de oldukça gelişmiş durumdadır. Çocuğun boyu 35 cm., ağırlığı da 900 gr. kadardır. Buna rağmen, doğduğu takdirde yaşama şansı zayıftır.
7. Ay, Bebeğin Anne Rahminde Gelişimi
Çocuk, artık bu ayda gözünü açar. Yüzü ihtiyar görünüşlüdür. Çünkü derialtı yağ dokusu iyi gelişmemiştir. Erkekse, testis-ler-husyeler torbaya iner. Çocuk kendi çevresinde dönebilir. Kilosu aşağı yukarı 1500 gr. olup, boyu 40 cm. kadardır. Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi, ülkemizde de yedi aylık doğan çocuk yaşadığı halde sekiz aylık çocuğun yaşamadığı inancı yaygındır. Oysa bu düşünce yanlıştır. Yaşama şansı en fazla olan çocuk, kırk haftalık çocuktur. Hafta sayısı düştükçe yaşama şansı da düşer. Bu nedenle yedi aylık çocuk ancak çok iyi bir bakımla yaşayabilir.
8. Ay’da Doğmamış Bebeğin Ana Rahiminde Gelişim
Artık bebeğin dönme hareketleri durmuştur, ancak el ve ayak hareketleri güçlenerek devam eder. Bu devirde çocuğun tekme attığını anneler sık sık hissedebilirler. Derialtı yağ dokusu gittikçe arttığından, çocuğun ihtiyar gibi olan görünümü düzelir. Derinin rengi de aynı nedenle kırmızıdan açık pembeye dönüşür. Bu ay içinde çocuğun vücudunu «Verniks Kaseosa» denen yağlı bir madde sarar. 8. ayın sonunda ağırlığı 2400 gr.'a ulaşmış ve boyu da 45 cm. olmuştur. Dünyaya geldiği zaman yaşama şansı %90'dır.
9. Ay
Bebeğin gelişmesi artık tamamlanmış, dünyaya geleceği günü beklemeye başlamıştır. Yutkunabilir, hıçkırabilir, bu arada fırsat buldukça başparmağını emer. Derisi daha önce de sözünü ettiğimiz yağlı madde ile kaplıdır. 7-8 aydır vücudu kaplayan tüycükler azalmıştır.
Olgunlaşma dönemine erişmiş bir bebeğin ortalama ağırlığı 3000-3250 gr., boyu ise 50 cm. kadardır.
Artık dünyaya gelip gereksinimleri normal bir canlı gibi karşılandığında, hayatını sürdürebilecek bütün yeteneklere sahiptir.