Anne babaların kendi çocukluk deneyimlerinin çocukları ile olan ilişkilerine etkisi nedir?
Ülkemizde toplum olarak olmasa da, en azından belli kesimlerde çocuğa verdiğimiz değerde büyük ilerlemeler var. Kendi çocukluklarının buruk yalnızlığı içindeki anne babalar, "Benim olmadı. Ben görmedim. Ama çocuğum görsün..." anlayışıyla amansız bir gayret içine girmiş durumdalar. Koşulları elverdiğince, hatta koşullarını zorlayarak "her şeyi" yapıp almaya çabalıyorlar çocukları için. Hemen hemen her ebeveynin üzerinde birleştiği ortak nokta ise günümüzde çocuk yetiştirmenin çok zor olduğu Anne baba olmak keyifli olmasının yanında dünyanın en zor, en sancılı uğraşlarındandır. Hemen hemen her konuda yaşam tecrübelerimizi ve bilgilerimizi kullanarak bir şekilde sonuca ulaşabilirken; çocuğumuzla olan ilişkimizde bunun böyle olmadığını yaşayarak görürüz. Bunun nedeni anne baba ve çocuk ilişkisinin duygusal bir ilişki olması ve geçmiş yaşantılarımızdan, kendi çocukluk deneyimlerimizden bağımsız bir şekilde davranmamızın mümkün olmamasıdır.
Yaşamımızın ilk yılları, hatta ilk ayları kişiliğimizin oluşumu ve ruh sağlığımızda kritik bir öneme sahiptir. Her ne kadar kronolojik olarak bebeklik dönemini çocukluk, ergenlik, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık dönemleri izlese de, duygusal dünyamızda böylesi bir sıralı geçiş söz konusu değildir.
Bebeklik döneminde edindiğimiz duygusal deneyimler bizim sonraki yaşamımızda etkin bir şekilde ve sürekli olarak etkili olup, davranışlarımızın büyük bölümünü oluşturur. İşte bu nedenle bebek ruh sağlığı, yetişkin ruh sağlığının temelinde yer alır.
Anne babanın çocuğu ile olan ilişkisi, bilinçaltı olarak anne babanın kendi çocukluk deneyimlerini harekete geçirir. Bir başka deyişle; anne baba sürekli olarak kendi çocukluk deneyimlerinin etkisi altındadır. Bu nedenle de anne babalar bilinçdışı olarak çocuklarında kendi çocukluklarını yaşarlar. Aynı nedenle de ilişki kurdukları ya da ilişki kurmakta zorlandıkları aslında kendi çocuklukları olur. Çok hırslı olan, ya da tam tersi ilgisiz olan anne babaların kendi anne babaları ile olan ilişkileri irdelendiğinde arada anlamlı bir ilişkinin varlığı ortaya çıkar. Sözgelimi çok sert bir babaya sahip olan babanın kendi çocuğu ile olan ilişkisinde aynı şekilde ya çok sert ve mesafeli davrandığı ya da çocuğuna karşı kendi deneyimlerinin acısıyla çok duygusal davrandığı, çocuğunun taleplerinin hemen hemen hepsini yerine getirme çabası içinde olduğu görülür.
Geceleri ağlayarak uyanan bir bebeğin ağlamalarına anne babanın yükleyeceği anlamlar, vereceği tepkiler işte bütün bu geçmiş yaşantılar temelinde şekillenir. Anne babaların çocukları ile sağlıklı ilişki kurabilmeleri doğalarında zaten varolan içgüdü ve önsezilerini güven duygusu içinde açığa çıkarıp, yaşama geçirmeleri ile olur. Anne babalar bunu birbirlerine zaman ayırarak, çocuklarını olduğu kadar kendilerini de dinleyerek, gözlemleyerek yapabilirler.