Kabizlik Su Tedavileri
Bağırsak bozukluklarını önlemek için gerekli günlük su ihtiyacı dışında, su aynı zamanda kabızlığın gerçek tedavisinin başlıca unsuru olabilir. Bunlar özellikle:
İçmece
Kaplıca
Çeşitli su tedavi (hidroterapi) yöntemleridir.
İçmece Tedavisi
Kabızlık tedavisi herşeyden önce özellikle su ve liften yeteri kadar zengin, mükemmel dengeli bir beslenmeyi gerektiriyorsa da, bazı tamamlayıcı tedaviler de kuşkusuz yardımcı olmaktadır. İşte bunlardan biri içmece tedavisidir. Fakat bu tedaviden mucize beklenmemelidir. 3 haftalık tedavi sindirim sistemi için daima yararlı olmaktadır. Lakin beslenme sağlığındaki basit kurallara günü gününe uyulmazsa kabızlık bu şekilde düzelmeyebilir.
Kabızlığın çeşidine göre içmeceler de 3 sınıfta toplanmaktadır:
Bilhassa atonik işlevsel kabızlıklar için kullanılabilecek içmeceler.
Özellikle kasıntılı işlevlerin tedavisi için gerekli içmeceler.
Bilhassa şişmanlık ile birlikte olan kabızlıklar için iyi gelen içmeceler.
Şifalı sular, madensel tuzlar ve özellikle önemli miktarda magnezyum klorür, sodyum bikarbonat, kalsiyum, potasyum, sodyum klorür, lityum, demir gibi elementleri içerir ve bu unsurlarla birçok özellikler gösterip bağırsak işlevini kolaylaştırır. Sindirim borusuna ilişik tükürük bezi, pankreas, safra kesesi gibi organların salgılarını arttırır ve daha kolay sindirim sağlar. Bundan başka safra salgısı kalınbağırsak kasılmalarını tembih ederek, bağırsak geçişini harekete geçirir.
İçmekürü belirli bir hastalığa, bir kişiye göre düzenlenmiş bir tedavi planı içinde, belirli süre ve dozda, düzenli aralıklarla uygun görülen maden suyunun içilmesi ile uygulanan banyo tedavisi (balneoterapik) yöntemidir. Kürün özelliği uzun süreli olması ve etkisinin hemen değil, yavaş yavaş ve belirli bir süre içerisinde ortaya çıkmasıdır. Kürün yararlı etkisini engelleyebilecek dolaşım veya böbrek yetmezliği, hiperal-doteronizm ve had infeksiyonlar gibi durumlar kür öncesi ortadan kaldırılmalıdır.
Bağırsakların hareket düzeni, maden suyunun emilme oranı ve hızı, miktarı, sıcaklığı ve madensel tuz içeriği (özellikle sülfat tuzları) yani (osmotik basınç) ile bağıntılı olarak etkilenmektedir. Önce bağırsağın üst bölümünün kanlanma derecesi ve peristaltizmi, kullanılan suyun miktarına bağlı olarak artar. Buna "peristaldk ekspansiyon refleksi" denir. Suyun sıcaklığı ise mide ve bağırsak hareketleri üzerinde yatıştırıcı etkiye sahiptir. Soğuk su ise ters etki yapar. Çözünen iyonların niteliği ne olursa olsun, hipertonik maden suları bağırsaklar üzerine uyarıcı bir etki gösterirler ve kan hücumu ve bol salgıya neden olurlar.
Sülfatlı ve magnezyumlu sularla yapılan içme kürleri sırasında, sülfat ve magnezyum iyonları osmos yolu ile içinde çözündükleri suyun emilimini engelleyerek, hipertonik çözeltiler gibi mide ve bağırsağa olan sıvı akımında artışa neden olurlar. Sonuçta bağırsak içeriği sulanır ve hacim olarak artar. Peristaltik ekspansiyon refleksi yoluyla bağırsaklar hızlı boşalır. Bu yüzden kısa süreli uygulanmalıdır. Sülfatlı ve magnezyumlu suların bir diğer önemli etkisi de Oddi sfinkterinin gevşemesine ve karaciğer hücrelerinden safra yapımının artışına neden olmasıdır.
İçme kürlerinde kullanılan suyun sıcaklığı genel olarak 10°C'den aşağı ve 30°C'den yukarı olmamalıdır. Mide sıcaklığı ile içilen suyun sıcaklığı arasındaki fark ne kadar fazla ise suyun mideden geçme hızı o kadar fazladır. Vücut sıcaklığına yakın sular mide bağırsak hareketlerini arttırmazlar; ancak, büyük miktarlarda kısa sürede içilirse peristaltik ekspansiyon refleksini uyandırabilirler.
Hangi suyun ne zaman verileceği planlanırken mide salgısının durumu saptanmalıdır. Açlık halinde midede yüksek asit bulunmuşsa, suyun yemeklerden 30-45 dakika önce içilmesi gerekir. Çok sık, üçer saat ara ile en az 100-150 ml'lik miktarların içilmesi en uygun yöntemdir.
Kasıntılı işlevsel kabızlıklarda çok sık, günde 4-5 kez ve küçük miktarlarda sodyum klorür düzeyi düşük ve sülfatsız, 30 C'nin üzerinde olmayan sular verilmelidir. En iyi sular ise Glauber tuzlu (sodyum sülfatlı) veya Epson tuzlu (magnezyum sülfatlı) sulardır.
İçme kürü sırasında rektumun boşalmasını sağlamada yeterli miktara ulaşmak önemlidir. Bu da ancak doktor ile hasta arasında iyi bir işbirliği ile sağlanabilir.