Dejeneratif Omurga Hastalıkları
Hayatları boyunca bir veya daha fazla sayıda bel ağrısı çeken bireylerin oranı %60-80 aralığında olduğu hesaplanmaktadır. 65 yaş üstünde bel ağrısı görülme sıklığı %17.3 olarak bildirilmektedir.(38,39) Lomber disk hastalığı tekrarlayan bel ağrısının yaygın bir nedenidir. Disk vücuttaki en büyük avasküler yapıdır. Bu yüzden yapısal bozukluklarda spontan iyileşme şansı bulunmamaktadır.(40) Bu nedenle hastalık daima ilerleyici özelliktedir. İşte tüm bu süreç sırasında farklı klinik tablolar oluşabilmektedir. Dejeneratif omurga hastalıklarını başlığı altında toplanan tüm bu klinik tabloları irdelemeye çalışacağız.
DİSKOJENİK AĞRI/DEJENERATİF DİSK HASTALIĞI
Dejenerasyon sürecinin ilk başında görülen bir klinik tablo olan diskojenik ağrı radiküler semptomları bulunmayan, radyolojik olarak nöral bası ve segmenter hipermobilite göstermeyen kronik bel ağrısı olarak tanımlanır. İnnervasyonu zengin bir yapı olan anulusun dış kısımlarına uzanan yırtıkların burada ağrı oluşturduğu düşünülmektedir. Ağrı çoğunlukla yansıyan ağrı olarak uyluğa doğru yayılır. Ağrı oturmak, ayakta durmak, itmek, çekmek, eğilmek gibi aktivitelerle artar. Fizik muayenede genelde azalmış hareket açıklığı ve paraspinal kaslarda hassasiyet görülebilir. Düz bacak kaldırma testi bel ağrısını provoke edebilir, fakat bacak ağrısını provoke etmez. Derin tendon refleksleri normaldir.(43) İnternal disk yırtılması olarak adlandırılan bu durumun en iyi tanı aracı provokatif diskografidir. Ayrıca MR da flat disk görülmesi de tanıda yardımcıdır.(Şekil 7) Annuler yırtık T2 sekanslarda diskin posteriorunda fokal bir yüksek sinyal alanı olarak (High intesity zone: HIZ) görülür (44) (Şekil 8). İnternal disk yırtılmasında dejeneratif disk hastalığından farklı olarak röntgende osteofit formasyonu, end-plate sklerozu görülmez. (44) T2 sekanslarda dejenere diskin su içeriğinin azalmasına paralel olarak daha koyu görülmesi (dark disc) tipik bir bulgudur.
İnternal disk yırtılmasından sonra patofizyolojinin devamı halinde dejeneratif disk hastalığının daha ileri evreleri ortaya çıkacaktır. Dejenerasyonun ilerlemesi ile disk yüksekliği giderek azalmaya başlar, disk giderek çevreye doğru bombeleşir ve komşu end plate lerde de değişiklikler görülür.
Kortikal end-plate ve kemik iliği Modic tarafından tanımlanan üç basamaklı bir değişim gösterir. Tip 1 değişiklikte kemik iliği ödemi ve vasküler konjesyon gözükür. T1 sekansta hipointens T2 sekansta hiperintensitise verir. Tip 2 değişiklikte kemik iliği yağlı ilik olarak değişir. T1 sekansta hiperintens iken bu kez T2 sekanslarda hipointenstir. Tip 3 değişiklikte ise vertebra end-platelerinde ve komşu corpuslarda yoğun skleroz olur ve her iki sekansta da hipointens gözükür. MR birçok üstün özelliği nedeniyle tanı için en yararlı görüntüleme yöntemidir. Fakat radyografik bulgular her zaman klinik korelasyon göz önünde bulundurularak incelenmelidir.
Semptomatik internal disk yırtılmasının tedavisinde öncelikle konservatif yöntemler uygulanmalıdır. Burada nonsteroid ilaçlar, egzersiz gibi yöntemlerden intradiskal elektrodermal terapi gibi pek çok yöntem olarak sıralanabilir. Konservatif tedavilere cevap vermeyen olgularda ise ağrılı diskin çıkartılması yoluna gidilir. Disk eksizyonundan sonra cisimlerarası füzyon veya disk protezi yerleştirilmesi bu konuda uygulanabilen cerrahi yöntemlerdir. Ağrının kaynağı olan diskal yapıları çıkartıp, cisimler arası füzyon uygulaması daha uzun geçmişi olan ve altın standart niteliği kazanmış tedavi yöntemidir. Çalışmalarda diskografinin ağrı uyandırdığı ve anormal morfolojik görünümün olduğu seviyelerde füzyon sonrası semptomların büyük oranda kaybolduğu belirtilmiştir. Son yıllarda gelişen posterior dinamik stabilizasyon sistemleri de bu evrede kullanılabilen tedavi yöntemlerinden biridir. Ancak diğer yöntemlerdeki gibi uzun süreli sonuçları yoktur.
Kaynak: http://zehirlenme.blogspot.com