Colles Kırığı Nedir
Colles kırığı, radiusun distal 2.5 santimetrelik (cm) süngersi, metafizer kısmının dirsek ekstansiyon, önkol pronasyon ve el bileği ekstansiyondayken düşme sonrasında, distal fragmanın dorsale açılanma yaptığı kırıktır (5). Bu tip kırıklara geçmiş yıllarda çocuklarda yüksek iyileşme potansiyeli, yaşlılarda işlevsel beklentinin azlığı nedeniyle konservatif yaklaşılmıştır. Konservatif tedavi halen basit kırıklarda geçerliliğini korumaktadır (3, 4). Günümüzde teknolojinin gelişmesi yaşam süresinin uzaması, kırıkların daha karmaşık olması gibi nedenlerden dolayı konservatif tedavinin yeterli olmadığı görülmüştür (3, 4). Yeterli tedavi uygulanmayan vakalarda kronik ağrılı ve dejeneratif artrite giden el bileği kaçınılmazdır. New York Çalışanları Yeterlilik Komisyonu Colles kırıklı 2000 hasta üzerinde yaptıkları çalışmada kırık iyileşmesi sonrasında % 24 oranında fonksiyon kaybı saptamıştır (3). Cohen ve arkadaşları radius distal uç kırıklarının %75-80’nin konservatif tedavi edilebileceğini belirtmiştir (13). Fernandez ise konservatif tedavi uygulanan kırıklarda, metafizer açılanma ve radial kısalmadan dolayı, malunion ve posttravmatik artrit geliştiğini belirtmiştir (10).
Stoffolen ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada 50 eklem dışı distal radius kırığı olan hastaya kapalı redüksiyon ve alçılı tesbit uygulanmış ve iyi ve mükemmel sonuçlar % 74 oranında bulunmuştur (14).
106 colles kırığı üzerinde yapılan bir başka çalışmada % 32 çok iyi, % 46 iyi, % 17 orta ve % 5 kötü anatomik sonuçlara ulaşılırken fonksiyonel sonuçların Frykman tip 1’den tip 8’e doğru kötüleştiği izlenmiş, fonksiyonel olarak da %55.6 çok iyi, % 34.3 iyi, % 7.5 orta ve % 1.8 kötü sonuç elde edilmiştir (15).
Colles kırığı rehabilitasyonu
Konservatif tedavi uygulanan 47 olguluk bir seride ise Gartland ve Werley’in kriterlerine göre yapılan klinik değerlendirmede % 73.5 çok iyi, % 22.4 iyi ve % 4.1 kötü sonuç alınmıştır (16).
Distal radius kırıklarında perkütanöz telleme stabil olmayan eklem dışı kırıklarda endikedir, ayrıca üç parçalı kırıklarda da kullanılabilir. Saf radial telleme tekniğini Labotte 1908’de, Stein ise radial stiloidle beraber radial dorsal tellemeyi 1975’te kullanmıştır (17). İntrafokal telleme tekniği ise 1976 yılında Kapandji tarafından tanımlanmıştır (18). Bu teknik Avrupa’da çok sık kullanılmasına rağmen Amerika’da fazla bilinmediği iddia edilmektedir (19).
TEKNİK: Skopi kontrolü altında 1 mm veya 1,5 mm.lik Kirschner (K) teli kırık hattından el bileği AP planda iken radialden ulnara doğru yönlendirilir, radial eğim açısı sağlanarak tek korteks olarak ilerletilir. İkinci K teli diğer K teline 90º açı yapacak şekilde distal radius dorsal yüzünden volar yüzüne doğru kırık hattından girilerek palmar inklinasyon açısı ayarlanır ve K teli tek korteks olarak ilerletilir.
Distal radius kırıklarında intrafokal telleme tekniğini ilk kez Kapandji tanımladı ve bu kırıkların tedavisinde basit ve etkili bir metod olarak değerlendirildi (18). Bu teknik için uygulama endikasyonu genç ve erişkin hastaların eklem içi olmayan, az parçalanmış kırıklarıydı. Kontraendikasyon ise osteoporotik kemik, ciddi parçalanma veya eklem içi kırık olmasıydı. Operasyon sonrasında alçı kullanılmamış ve el bilekleri hemen mobilize edilmişti (18).
Kapandji daha sonra endikasyonlarını metafiziel parçalanma ve/veya eklem içi kırık olan distal radius kırıklarını da içine alacak şekilde genişletti (20).
Kapandji yöntemi ile kapalı redüksiyonu eklem dışı kırıklarda karşılaştıran bir çalışmada her iki tedavi metodunda da aynı yüzde ile iyi ve mükemmel sonuçlara ulaşılmıştır. Kapalı redüksiyon grubunda % 74 ve Kapandji grubunda % 75 olarak tesbit edilmiştir (14).
Nonnenmacher ve Kempf, Kapandji tekniğini genişletilmiş endikasyonları ile birlikte 350 kırıkta kullanmışlar ve vakaların % 90’ında yüz güldürücü sonuçlar elde etmişlerdir. K teli sürtünmesi nedeniyle oluştuğu düşünülen 2 adet ekstansör tendon rüptürü ve 5 adet tendinit vakası belirlemişlerdir (21).
Epinette ve arkadaşları 72 distal radius kırığına Kapandji tekniğini uygulamışlardır. Hastaların % 83’ünde iyi ve mükemmel klinik sonuçlar elde ettiklerini ancak vakaların % 29’unda kötü kaynama geliştiğini bildirmişlerdir (22). Kötü kaynama sonucunu Kapandji tarafından erken dönemde tariflenen agresif mobilizasyona bağlamışlardır.
Greattig ve Bishop 23 hastada, 24 kırıkta Kapandji tekniğini uygulamışlar, ve hastaları 65 yaş üstü ve 65 yaş altı olarak gruplandırmışlardır. K telleri operasyondan sonra ortalama 4. haftada çıkartılmış ve kısa kol alçısı ile immobilizasyona toplam 6 hafta devam edilmiştir. Radyolojik olarak 9 mükemmel, 9 iyi, 3 orta, 3 kötü sonuç elde edildiği bildirilmiştir. 2 yıldan fazla takip edilen 13 hastanın 7’sinde mükemmel, 4’ünde iyi, 2’sinde orta klinik sonuçlar elde etmişlerdir. Sonuçların 65 yaş üstü hastalarda belirgin olarak kötü olduğunu iddia etmişlerdir.
Transtiloid ve Kapandji teknikleri uygulanan hastalar arasında yapılan ileriye dönük bir çalışmada 92 hasta takip edilmiştir. 42 hastada transtiloid K teli ve 45 gün kısa kol alçısı ile tesbit yapılmış ve 54 hastada ise Kapandji tekniği uygulanarak erken hareket başlanmıştır. Hastalar 6. hafta, 3. ay, 6. ay 12. ay ve 24. aylarda klinik ve radyolojik olarak tekrar değerlendirilmiştir. Kapandji tekniği uygulanan grupta eklem hareket genişliği ve erken dönemde redüksiyon daha iyi bulunmuş, ancak operasyondan sonraki ilk üç ayda bir miktar redüksiyon kaybı ve radial kısalık geliştiği bildirilmiştir. İkinci yılda klinik sonuçlar iki grup arasında aynı bulunmuştur.
Kaynak; http://zehirlenme.blogspot.com