Femur Boynu Kırıkları

Femur Boynu Kırıkları


Avasküler nekroz ve kaynamama gibi komplikasyonlara yol açarak iş gücü kaybı ve kalıcı sakatlıklara neden olan femur boyun kırıkları çözümlenmemiş kırıklar grubundaki yerini korumaktadır.(31) Femur boyun kırıkları daha çok intrakapsüler kırıklar olup infantlar hariç her yaşta görülebilir. Ortalama görüldüğü en sık yaş 76‟dır ve kadınlarda erkeklere oranla 3 kat daha sık görülür.



Tüm kırıkların %3‟ünü oluşturan femur boyun kırıkları genellikle yaşlılarda düşük enerjili travmalardan, genç hastalarda ise nispeten daha nadir ve sıklıkla yüksek enerjili travmalardan sonra meydana gelir. Toplumumuzda hem genç nüfusun fazla olması hem de trafik kazalarındaki artış nedeniyle femur boyun kırıkları gençlerde de sık olarak görülmeye başlanmıştır. Kadınlarda daha sık görülmesinin nedenleri kadın pelvisinin daha geniş olması, femur boynu inklinasyon açısının daha dar olması, kadınlarda menopozlu yaşam süresinin daha uzun olması ve daha erken osteoporoz gelişmesidir.



ETYOLOJİ



Femur boyun kırığı nedenleri arasında ilk sırayı basit düşmeler almaktadır. Yüksekten düşmeler ve trafik kazaları diğer etiyolojik etkenleri oluşturmaktadır.(34) Ayrıca atlet ve uzun mesafe yürüyüşçülerinde görülen stres kırıkları, patolojik kırıklar ve pelvik malignite nedeniyle radyasyon sonrası görülen kırıklar diğer nadir sebeplerdir.(36)


Kırıklar oluş mekanizmasına göre, direkt ve indirekt olmak üzere ikiye ayrılır. Kuvvetin tatbik noktasında oluşan kırıklar direkt kırık, uzak noktasında oluşan kırıklar ise indirekt kırık olarak tanımlanır.



1-Direkt mekanizma; Uyluk yarı fleksiyonda iken büyük trokanter üstüne düşme ile veya çarpma ve ateşli silah yaralanmaları sonucu meydana gelir. Bu kırıklar daha az görülür.



2-İndirekt mekanizma; Ayak yerde sabit iken uyluğun abduksiyon ve dış rotasyon zorlanmasında femur başı asetebuluma dayanması sonucu oluşur. Gençlerde bu mekanizma ile kırık oluşması çok büyük kuvvet gerektirir. Hâlbuki yaşlılarda ayağın halıya takılması sonucu sendeleyip düşmesi gibi küçük bir travmada kırık oluşabilir.


Osteoporoz femur boyun kırıklarının etyolojisinde rol alan önemli bir etmendir. Osteoporoz sadece etyolojide rol almakla kalmaz aynı zamanda bu kırıkların tedavisinin planlanmasında da önem taşır.



TANI



Femur boyun kırıklarında doğru tanı için daima tam bir anamnez, eksiksiz klinik muayene ve tamamlayıcı görüntü yöntemleri birlikte değerlendirilmelidir. Dikkatli bir anamnez travma öyküsü olmadan kalçada ağrıyla başvuran stres kırığı olgularında tanı koymak için en önemli basamaktır.(4) Dişlenmiş veya stres kırıklarında kalça ve dizin iç kısmına vuran ağrı vardır. Bunlar ağrılı ve topallayarak ta olsa yürüyebilir. Bu kırıklarda erken tanı konmazsa üzerine ağırlık verilince kırık deplase hale gelebilir.(35) Yaşlı hastalar sıklıkla yürürken kasığında kırılma hissiyle birlikte dengelerini kaybedip düştüklerini belirtirler. Stres kırığı olanlarda kırık olan extremitenin kısalığı ve kalça rotasyonu olmadığı halde yaşlı hastalarda dış rotasyon ve kısalık deplase femur kırığını düşündürür



Femur boyun kırıkları önemli oranda politravmatize hastalarda görülmekle birlikte bu kırıkların tanısı kolaylıkla gözden kaçabilir. Femur boyun kırıkları %9 oranında femur cisim kırıklarıyla beraber görülmektedir. Bu hastalarda %20 ila 50 oranında tanı atlanmaktadır.(33) Bu yüzden bilinci kapalı politravmatize hastalar, genç veya yaşlı olsun mutlaka kalça kırığı açısından değerlendirilmelidir.


http://zehirlenme.blogspot.com

Kalca Eklemi Hareketleri

Kalça Eklemi Hareketleri


Kalça eklemi sferoid grubu bir eklem olması nedeniyle transvers, sagittal, ve vertikal olmak üzere 3 ana ekseni ve birçok ta tali ekseni vardır. Ana eksenlerle flexion, extension ,abduksiyon, adduksiyon , iç -dış rotasyon yaparken tali eksenlerle beraber aynı zamanda sirkumdüksiyon hareketini yapar.


Transvers eksen: Bu eksende fleksiyon ve ekstansiyon hareketi yapar. Fleksiyon; Sert ve düzgün bir yüzeyde sırt üstü yatan kişinin kalçasının yukarı doğru yaptığı harekettir. Normal fleksiyon yaklaşık 135°‟dir. Diz ekstansiyonda iken uyluk arkasındaki kasların gerginliğinden dolayı fleksiyon 80°‟dir. Ekstansiyon; Sert ve düzgün bir yüzeyde yüzü koyu yatan kişinin kalçasının yukarı doğru yaptığı harekettir. Normal ekstansiyon 10° - 30°‟dir.


Sagittal eksen: Bu eksende kalça abduksiyon ve adduksiyon hareketi yapar. Abduksiyon; Ekstremitenin nötrale göre dışa açılabildiği harekettir. Kalça nötralde ve diz ekstansiyonda iken 40° - 45° dir. Kalça fleksiyonda iken 90°‟dir.


Adduksiyon: Ekstremitenin nötrale göre içe doğru yanaşabildiği açıdır. Bu ekstansiyonda 10° kadardır. Kalça fleksiyonda iken 40° dir.


Vertikal Eksen: Bu eksende kalça iç ve dış rotasyon hareketleri yapar. Kalçanın rotasyon hareketleri sırt üstü yatan hastada kalça ve diz 90 derece fleksiyonda iken muayene edilir. İç rotasyon 60°, dış rotasyon 40°‟dir. Kalça ve diz ekstansiyonda iken iç rotasyon 35° – 40°, dış rotasyon 10° – 15°‟dir. Bunun sebebi fleksiyonda gevşek olan bağların ekstansiyonda gerilmesidir


http://zehirlenme.blogspot.com

Kalca Biyomekanigi Hakkinda

Kalça Biyomekaniği Hakkında


Kalça bölgesi kırık ve replasman tedavilerinde biyomekanik ilkelere uyularak yapılan cerrahiler, normal kalça eklemi işlevlerinin elde edilmesinde başarı şansını da artıracaktır. Kalça eklemi gelen yüklenmelere mükemmel uyum sağlayacak biçimde şekillenmiştir. Femur başı yatay düzlemde tamamen dairesel olduğu halde sagittal düzlemde elips şeklindedir. Femur başı ile acetabulum arasında oluşan uyumsuzluk eklem sıvısı ile giderilir. Yüklenmeler femur iç yan bölümünde basma ve dış yan bölümünde çekme kuvvetlerine neden olur.


Femur başı fizyolojik olarak devamlı basma altındadır. Çünkü basıcı kuvvetler yük taşıma yüzeyine her zaman dik olarak gelir. Basma kuvvetlerinin büyüklüğü yüke ve yükün geldiği alana bağlıdır (gerilme=yük/yük alanı) Kalça ekleminin ön-arka radyografisinde asetabulumun üst kenarında subkondral bölgesindeki kemik yoğunluğunda artış görülür. Bu bölge yük taşıma (sourcil bölgesi) yüzeyidir. Bu radyografide yay gibi görüntü verir. Femur başı rotasyon merkezi ile bu yük taşıma yüzeyinin iç ve dış kenarları birleştirilirse küresel dilim oluşur. Küresel dilimde oluşan birim yük, dilimin alanı ile eklem hareketinin genişliğine bağlıdır. Yürüme siklusunun değişik zamanlarında femur başının yük altında kaldığı anatomik alanlar değişkenlik gösterir. Topuğun ilk temasında anterosuperomedial, parmakların yerden kaldırıldığında (toe off) ise posterosuperolateral bölge yük altında kalır.


Normal bir insanın yürüme siklusu sırasında femur başına birim alana yansıyan yük miktarı farklı açılardaki küresel dilimlerde değişkenlik gösterir Basmanın geldiği bölgenin daralması femur başına gelen birim yükün artması ve hızlı dejeneratif değişikliklerin oluşması ile karakterizedir.(21) 75° lik küresel dilimin yüzey alanına binecek yük 90° lik alana göre % 141, 56° lik küresel dilimde ise %243 oranında artar


Kollo-diafizer açı gerilme dağılımını belirleyen en önemli faktördür. Bu açının azalması kalçada kuvvet kolunun kısalarak pelvis dengesinin sağlanmasında daha fazla abdüktör kas gücü gereksinimine yol açar. Artması ise femur başına gelen bölgesel basıncın artmasına yol açar.(23) Femur başına gelen gerilmenin dağılımında rol oynayan bir diğer etmen femur boynunun uzunluğudur.(24) Normal kalçada trokanter majorün tepesinden femurun mekanik eksenine dik olarak çizilen çizgi femur başı merkezinden geçer.(25) Femur boyun kısalığı, abduktor kasların kuvvet kolunda kısalmaya neden olarak pelvis dengesini bozar ve abduktor kasların daha fazla kuvvet harcamasına ve dolayısıyla femur başına gelen basma kuvvetlerinin artmasına neden olur.(22)


Abduktör kasların temel görevi tek bacak duruş sırasında kalça ekleminin frontal düzlem kararlığını sağlamaktır.(23,26 )Bu kararlılığa katkı sağlayan abduktor kaslar; gluteus medius, gluteus minimus, tensor fasia lata ve gluteus maximusun ön lifleridir. Temel görevi gluteus medius kası üstlenir. Gottschalk yaptığı çalışmada abduktor kasları, oluşturduğu kuvvete göre oranlamıştır. Buna göre gluteus medius 4, gluteus minimus 2, tensor fasia lata 1 birimlik kuvvet üretirler.(27)


Kalçanın biyomekanik özellikleri yürüyüşün her fazında farklılık gösterir. Ancak esas olarak iki işlevsel durumda incelenmektedir.


1- Her iki ayak yere basarken, ayakta durma pozisyonunda (statik denge)


2- Tek ayak üzerinde duruş pozisyonunda, yürüyüşün basma fazında, yere temas pozisyonunda (dinamik denge)


Tek bacak duruş süresince femur başı destek noktası görevini görür ve yüklenme vektörü femur başı merkezinden geçer.(26) Burada denge için vücut ağırlığının femur başı üzerinde oluşturduğu döngüsel kuvvetin abduktor kaslar tarafından karşılanması gerekmektedir. Abduktor kasların kuvvet yönü düşey düzlemde 21 derecelik açı yapar. Burada kaslar tarafından oluşturulan kuvvet düşey (PM) ve yatay (QM) olarak iki farklı yönde femur başı üzerinde etkili olur. PM ve QM vücut ağırlığıyla birlikte femur başı üzerinde bir bileşke kuvvet oluştururlar(R). Bu kuvvete karşı oluşan yer kuvveti (R1) femur başını asetabulum içine doğru bastırır. R1 kuvveti kalça eklemine makaslama ve basma kuvvetleri olacak şekilde etkir. Bu iki kuvvetin dengelenmesi abduktor kaslar tarafından oluşturulan PM ve QM kuvvetleri tarafından karşılanır. Kalçadaki dengeyi bir formül ile


açıklarsak : M.a=K.b olması gerekmektedir. Bu formüle göre, dengeyi sağlayabilmek için abduktor kaslar vücut ağırlığının üç katı kuvvet üretmelidir.


http://zehirlenme.blogspot.com