Obezite, hipertansiyon gelişiminde etkili olan bir
risk faktörüdür. Obezite ile ilişkili hipertansiyonun, hiperinsülinemi ve insülin
direncine bağlı olduğu öne sürülmektedir (57). 1988 yılında Reaven insülin direnci
ve hiperinsülineminin aterosklerozdaki rolünü tanımlayarak sendrom X adını vermiştir. Reaven'e göre
sendrom X; glukoz
tolerans bozukluğu, hiperinsülinemi, çok düşük dansiteli lipoprotein (VLDL-K)
ve trigliserid düzeyinde artma, yüksek dansiteli lipoprotein (HDL-K) düzeyinde
düşüklük, hipertansiyon, insülinle uyarılmış glukoz alımında dirençten oluşmaktadır.
Daha sonraki yıllarda sendrom X tablosuna santral obezite eklenmiştir (58). Ardından
çeşitli araştırmacılar tarafından fibrinolitik aktivitenin azalması ve hiperüriseminin
eklenmesiyle sendrom X içeriği genişletilmiş ve bugün MS adını almıştır
İnsülin Direnci ve Hipertansiyon
İnsülin direnci gelişiminden birden çok mekanizma
sorumlu tutulmaktadır (60). Glukoz transportunun, fosforilasyonun ve glikojen
sentaz aktivitesinin azalması veya insülin sinyal sisteminin bozulması gibi
glukoz metabolizmasındaki hücresel ve biyokimyasal defektler insülin direncine
neden olmaktadır (60). Aynı zamanda lipid metabolizmasında, lipid
oksidasyonunun ve lipolizin artması insülin direncine neden olurken, sempatik
sinir sistemi aktivitesindeki artış da direnç gelişiminden sorumlu tutulmuştur
(60). Pankreas insülin direncine insülin sekresyon artımı ile cevap verir ve
hiperinsülinemi gelişir (60).
Hiperinsülineminin HT geliştirme mekanizmaları:
Renal Na+ / su reabsorbsiyonun artması, Sempatik
sinir sistemi aktivitesi, Na+/K+ ATP ' az aktivitesinin azalması, Na+/H+ pompa
aktivitesinin artması, Ca+2-ATP az aktivitesinin azalması, Büyüme faktörlerinin
stimulasyonu.
İnsulin direnci ve hipertansiyon arasındaki ilişkiyi
gösteren pek çok klinik çalışma yapılmıştır (60). Obez hipertansif ve obez
normotansif bireylerde OGTT ile plazma insülin düzeyleri arasındaki ilişki
incelenmiştir (60). Obez normotansif bireylerde glukoz toleransı normal iken,
obez hipertansif grupta bozulmuş glukoz toleransı tespit edilmiştir (60). Bu
sonuç obez hipertansiflerde insülin direncinin daha belirgin olduğunu göstermektedir
(60,62). İnsulin direncinin sistolik ve diastolik kan basıncı yükselmesinden
sorumlu olabileceği sonucuna ulaşılmıştır. Primer hipertansiyonlu bireylerin
%50-60'ında değişik derecelerde insülin direnci bulunmaktadır
İnsulin direnci ve hipertansiyon arasındaki ilişki
çeşitli şekillerde açıklanmaya çalışılmıştır (60). İlk olarak, insülin
direncinin hücrelerin enerji ihtiyacını değiştirerek, glukozdan lipid
metabolizmasına geçiş yaparak veya tam tanımlanmamış bazı mekanizmalarla HT'nın
gelişimine neden olduğu düşünülmüştür (60). İkinci hipotezde ise hiperinsülineminin
vaskuler yapı üzerinde direkt etkisi ile kan basıncını yükselttiği
savunulmaktadır (62). İnsulinin vaskularite üzerindeki direkt etkisi
vazodilatasyon şeklindedir. İnsulinin vazodilatör etkisine karşı oluşan direnç
sonunda vaskuler yapıda vazokonstriksiyon gelişecektir. Son olarak, renal
sodyum reabsorbsiyonunu artırdığı gösterilen insulinin sempatik sinir sistemini
stimule ederek ve vaskuler düz kas hücrelerinde bulunan sodyum pompasını aktive
ederek de kan basıncının yükselmesine neden olabileceği düşünülmektedir (60).
Bu faktörlerin etkisi sonunda periferik vaskuler direncin arttığı ve
hipertansiyon geliştiği düşünülmektedir
İnsulin hücre membranlarında bulunan iyon
transport mekanizmalarını etkilemekte ve intraselüler elektrolit yoğunluğunun
değişmesi ile HT gelişmesine neden olmaktadır. İnsulinin hipertansiyon gelişmesine
yol açan diğer bir etkisi potent bir büyüme faktörü olması ile ilgilidir, insülin
direkt veya indirekt yoldan IGF-1 (insülin growth faktör-1) gibi diğer büyüme
faktörlerini de stimule eder sonuçta gelişen vaskuler hipertrofi ve damarların
luminal çaplarının daralması, hipertansiyon gelişimine neden olabilir