Demir
eksikliği, siyanotik doğuştan kalp hastalıklarında sık görülen bir bulgusudur
(9). Öncelikle hipoksi nedeniyle artan eritropoetin, kemik iliğinden eritrosit
üretimini uyararak sekonder eritrositoza neden olur. Artan eritrosit üretimi
ile birlikte, demirin aşırı kullanımı bir süre sonra demir depolarının
tükenmesine ve demir eksikliği gelişmesine neden olur. Sekonder eritrositozun ağırlaştığı
semptomatik olduğu durumlarda ise hastalar flebotomi ile tedavi edilirler.
Flebotomi, vücuttan eritrosit hacmi ile birlikte önemli miktarda demirin de
uzaklaşmasına neden olur. Hastaların izlemlerinde tekrarlayan flebotomiler
yapılması demir depolarının tükenmesine neden olur.
Hemostaz
bozuklukları nedeniyle siyanotik doğuştan kalp hastaları kanamaya eğilimlidir.
Epistaksis ve hemoptizi bu hastalarda sık görülen bulgulardır. Her türlü
kanama, eritrosit ve dolayısı ile demir kaybına da neden olur. Siyanotik
doğuştan kalp hastalarında, demirin aşırı tüketimine ve kaybına neden olan tüm
bu faktörlerin sonucu olarak demir eksikliği anemisi sık görülen bir bulgudur.
Demir
Eksikliği Anemisi Nedir
Demir
eksiliği, hemoglobin yapımını engellemeyecek ölçüde vücut demirinin eksik
olmasıdır. Demir eksikliği anemisi ise demir eksikliği sonucu hemoglobin
miktarının azalmasıdır. Demir eksikliği, ülkemizde ve tüm dünyada en sık
görülen besinsel eksikliktir ve demir eksikliği anemisi en sık görülen
anemidir. Ülkemizde çocuk yaş gruplarında yapılmış çalışmalarda demir eksikliği
anemisinin sıklığı %15,2 ile %62,5 arasında bildirilmiştir.
Demir
Fizyolojisi
Demir;
dokulara oksijen taşınması, elektron transferi, DNA, RNA ve protein sentezi ile
pek çok yaşamsal önemi olan enzimlerin yapı ve fonksiyonunda görev yapan temel
bir elementtir (45). Demirin vücuttaki dağılımı incelendiğinde, ortalama olarak
hemoglobinde %70, ferritin ve
hemosiderinde %25, miyoglobinde %4, transferrin, sitokrom, katalaz ve diğer enzimlerde
%1’den daha düşük oranda bulunmaktadır (45). Demir ferritin ve hemosiderin şeklinde depolanır.
Ancak depo demirin büyük çoğunluğunu ferritin oluşturur. Ferritin sentezinin
düzenlenmesi, ferritin mRNA’sı
ve demir duyarlı element (“iron responsive elements”, IRE) adı verilen bir
molekül tarafından yapılır. Ferritin sentezinde görevli bir diğer protein
de demir duyarlı proteindir (iron responsive protein, IRP) (45). Demir eksikliğinde
IRP, ferritin mRNA’sında
bulunan IRE’lere bağlanarak ferritin sentezini bloke eder. Demir
fazlalığında ferritin sentezi
artar. Serum ferritin düzeyi
vücut demir deposunun iyi bir göstergesidir.
Vücut
demirinin yaklaşık %0,1’i dolaşımda bulunur ve tamamına yakını transferrine
bağlanır (45). Transferrin,
başlıca
demir transport proteinidir.
Karaciğerden sentezlenir ve dolaşımdaki düzeyi depo demir ile düzenlenir. Demir
fazlalığında transferrin reseptör
düzeyi azalır. Transferrin
reseptörü,
hücre içine demir alımını düzenleyen önemli bir membranöz proteindir (46).
Demir ihtiyacı olduğunda hücre yüzeyindeki transferrin reseptör ekspresyonu
artar. Reseptörün plazmada bulunan kısmına solubl transferrin reseptörü (sTfR)
adı verilmektedir. Demir eksikliğinde sTfR düzeyi artar.
Solubl
Transferrin Reseptörü
Vücudun
demir depolarını değerlendirmek amacıyla rutin uygulamada serum ferritin düzeyi kullanılır. Ferritin düzeyi bu amaçla
kullanılan güvenilir bir parametredir. Ancak ferritin düzeyinin enfeksiyon
ve enflamasyonla birlikte arttığı yapılan çalışmalar ile gösterilmiştir.
Enfeksiyon ve enflamasyon durumlarında artan interlökin 1 (IL1), tümör nekrozis
faktör (TNFa) gibi sitokinlerin eritropoezi baskılayıcı etkileri ve bunun yanı
sıra eritropoez sırasında demir kullanımını azaltıcı etkileri olduğu
gösterilmiştir. Ayrıca IL1,TNFa, IL6, IL4 ve IL13’ün makrofaj kaynaklı
demir salınımını azaltıp depolanmasını artırdıkları ve ferritin düzeyini
yükselttikleri gösterilmiştir. Enfeksiyon ve enflamasyon sırasında
artan sitokinler ile orantılı olarak ferritin düzeyi de artmakta ve akut faz reaktanı
gibi davranmaktadır. Bu nedenle enfeksiyon ve enflamasyonun bulunduğu
durumlarda ferritin düzeyinin organizma demir deposunu doğru olarak
yansıtmadaki güvenilirliği kaybolmuş; hastalarda demir eksikliği olup
olmadığını belirlemek için mevcut laboratuvar değerlendirmeleri yetersiz
kalmıştır
Dokularda
hücreler, transferrin ile
taşınan demiri yüzeylerinde bulunan transferrin reseptörü aracılığı ile hücre içine
alırlar. Transferrin reseptörüne
bağlanan transferrin, membranda
endositik bir vezikül olarak hücre içine alınır ve bu kompleksin demiri
endozomun asidifikasyonu ile serbestleştirilir. Demiri boşalmış kompleks tekrar
hücre yüzeyine döner. Eritrositler haricinde tüm hücrelerde transferrin reseptörü bulunur.
Hücre yüzeyinde bulunan transferrin reseptör sayısı hücrenin demir
ihtiyacını yansıtır
Transferrin
reseptörünün bir sitozolik bir de transmembran parçası bulunmaktadır.
Proteolitik yıkımla membran reseptörünün sitozolik kısmından ayrılan reseptör
parçası serumdaki transferrin
reseptörünü
oluşturur. Serumdakü bu reseptör parçası solubl transferrin reseptörü (sTfR)
olarak adlandırılır. sTfR serum konsantrasyonunun organizmadaki total sTfR kütlesini yansıttığı gösterilmiştir.
Bu nedenle sTfR direk olarak eritropoetik aktiviteyi ve fonksiyonel demir
gereksinimini göstererek, organizmanın demir durumu hakkında objektif bir ölçüm
sağlamaktadır. Demir eksikliği olduğunda sTfR yükselmektedir. Özellikle çocuk
yaş grubunda kolay, doğru ve enfeksiyondan ve enflamasyondan etkilenmediği belirtilen
(55) sTfR gibi bir parametrenin kullanılması özellikle bu çağın önemli bir
sorunu olan demir eksikliğinin erken tanı ve tedavisine büyük katkı
sağlamaktadır.