Radyokontrast maddeler (RKM), radyolojik görüntüleme
uygulamalarında başlıca teşhis amacıyla kullanılmaktadır. RKM’ler; iyotlu
kontrast maddeler, florosein, gastrointestinal kontrast maddeler, indosiyanin
yeşili ve manyetik rezonans görüntülemesinde kullanılan kontrastlar gibi
çeşitli maddelerden oluşmaktadır. İyotlu kontrast maddeler ise; iyonik
monomerler, iyonik dimerler, iyonik olmayan monomer ve dimerler olmak üzere 4
grupta toplanmaktadır.
İyonik IVlonomerler: Yüksek osmolaritesi ve karboksi
grup toksisitesi bulunmaktadır. loxythalamate, Diatrizoate bu grupta yer
almaktadır.
İyonik Dimerler: Düşük osmolaritesi ve karboksi grup
toksisitesi bulunmaktadır. loxyglate, loxilan bu grupta yer almaktadır.
İyonik Olmayan IVlonomerler: İyonik dimerlerle
benzer osmolaritesi vardır. Karboksi grup toksisitesi yoktur, lopromide,
lopamidol, lomeprol bu grupta yer almaktadır.
İyonik Olmayan Dimerler: En düşük osmolariteye
sahiptir. Karboksi grup toksisitesi yoktur. lohexol, lodixanol bu grupta yer
almaktadır.
İyonik kontrast maddeler ile reaksiyon görülme oranı
% 6 iken iyonik olmayan kontrast maddeler ile bu oran %0.9’ a düşmektedir.
Anafilaksi ise iyonik kontrast maddeler ile %0.07 oranında görülmekte ancak iyonik
olmayan kontrast maddeler ile bu oran %0.035’ e inmektedir(40,90). IVIR
görüntülemede kullanılan kontrast maddeler ise genel olarak iyotlu kontrast
maddelerden daha az oranda reaksiyona neden olmaktadır.
RKM’lerle gelişen erken aşırı duyarlılık
reaksiyonlannın bazılarında bazofil ve mast hücrelerinden histamin salınımının
etkili olduğu gösterilmiştir. Histamin salınımını sağlayan mekanizmalar
arasında kontrast maddenin kimyasal yapısının veya osmolaritesinin direkt
olarak hücre membranını etkilemesi, kompleman sisteminin aktivasyonu veya Ig
E’ye bağlı hücre aktivasyonu sayılmaktadır. Yapılan çalışmalarda, Ig E’ye bağlı
aktivasyon az sayıdaki hastada gösterilebilmiştir. Geç deri belirtilerinde ise
T hücre aktivasyonunun etkili olduğunu gösteren kanıtlar bulunmaktadır.
RKM uygulamalarında en sık görülen reaksiyonlar;
ateş basması, bulantı, kusma gibi belirtilerden oluşan ve kendiliğinden geçen
vazomotor belirtilerdir. Aşırı duyarlılık reaksiyonlarının çoğunluğu ilk 1 saat
içinde gelişen ‘erken reaksiyonlar’ ve daha az oranda ise 1 saatten sonra
başlayan ‘geç reaksiyonlar’ olarak sınıflandırılmaktadır. Erken reaksiyonların
yaklaşık %70’i ilk 5 dakika içinde gelişmektedir. Yapılan araştırmalarda ciddi
reaksiyonlann %94’ünün ilk 20 dakikada, %60’ının ise ilk 5 dakikada ortaya
çıktığı saptanmıştır.
RKM’lere bağlı gelişen erken tip aşırı duyarlılık
reaksiyonları; klinik olarak anafilaksiyi taklit eden, ancak farklı olarak Ig
E’ye bağlı gelişmeyen anafilaktoid tip reaksiyonlar ve Ig E aracılığıyla
geliştiği düşünülen anafilaktik reaksiyonlar şeklinde sınıflandırılmaktadır.
Hastalarda en sık ortaya çıkan aşırı duyarlılık reaksiyonu, kaşıntı ve hafif
ürtiker olup, en ciddi aşırı duyarlılık reaksiyonu ise anafilaktik şok
olmaktadır. Geç belirtiler, genellikle iyotlu kontrast maddelerin intravenöz
yol ile uygulanımlarından 1 saat sonra başlayan, en geç 1 haftaya kadar ortaya
çıkan daha nadir reaksiyonlardır. Alerjik maküler veya makülopapüler deri
döküntüleri ise en sık rastlanılan geç belirtiler olup, genellikle iyonik
olmayan dimer yapısındaki RKM’lere karşı gelişmekte ve çoğunluğunun T hücrelere
bağlı oluştuğu görülmektedir.
RKM uygulamasına bağlı reaksiyon geçirme ihtimali en
yüksek olan hastalar, daha önce aynı ajan ile aşırı duyarlılık reaksiyonu
geçirmiş olanlardır. Daha önce iyonik RKM ile reaksiyon geçirmiş bir hastanın
aynı veya farklı bir iyonik RKM ile reaksiyon geçirme riski %21-60 iken, bu
oranın iyonik olmayan RKM kullanımı ile 10 kat azaltıldığı belirtilmektedir. RKM’lere
bağlı erken tip reaksiyon gelişimini etkileyen risk faktörleri arasında ciddi
alerji varlığı, astım, kalp hastalığı ve beta bloker ilaçların kullanımı
sayılabilmektedir.