Sütür Metaryelleri Hakkında
Sütür materyalleri her cerrahı ilgilendiren temel konulardan birisidir. İlk çağlardan beri çok çeşitli maddeler sütür amacıyla kullanılmış olmasına karşın 1930’lardan sonra polimer kimyasındaki ilerlemelerle bu günün bilinen çeşitli sentetik sütür materyalleri geliştirilmiştir. Sütür kullanımının amacı doğal yara iyileşmesi süreci tamamlanıp, doku; eski gerilim gücünü yeniden kazanana kadar, yara kenarlarının uygun şekilde karşı karşıya getirilmesini sağlamaktır. Sütür materyali dokulara implante edilen yabancı bir cisimdir ve yabancı cisim reaksiyonuna yol açacaktır.
Tarihte ilk yazılı belge Mısır papiruslarıdır. Hint cerrah Susruta Samhita M.Ö. 6. yüzyılda ligamentlerin, at yelesi kıllarının, insan saçının, deriden elde edilen liflerin ve bitki liflerinin sütür olarak kullanıldığından bahsetmektedir (32). 1800’lü yıllarda ipek, pamuk ipliği ve catgut geniş çapta kullanılmış, 1867’de Pasteur bakteriyel infeksiyonu azaltmak için karbolik asiti keşfetmiş, 1869’da Lisler catgute kromik asit emdirme ve sütür materyallerini sterilize etmek için ilk çalışmaları yapmıştır. 1940’larda naylon ve dakron gibi sentetik materyaller yara sütürasyonunda kullanılmış, 1960’larda Frazza ve Schmitt sentetik absorbable sütürler için araştırma başlatmış ve polyglikolik asit, poliglaktin 910 ve polidioxanone gelişimine öncülük etmiştir. 21. yy’ da sentetik materyallerdeki ilerlemeler doğal sütürlerin kullanımının sonu olmuş, günümüzde sentetik resorbable materyaller çoğu eski doğal materyallerin yerini almıştır. Sütür materyallerinin niteliklerinin bilinmesi; onların daha rasyonel olarak kullanılmalarını ve ideale yakın bir yara iyileşmesini sağlayacaktır.
Kaynak; http://zehirlenme.blogspot.com