Venöz Trombozun Komplikasyonlari
Venöz trombozların komplikasyonlarını daha iyi tanımlamak için altında yatan fizyopatolojiyi iyi belirlemek ve süperfisiyal venöz sistemdeki ambulatuvar venöz hipertansiyona değinmek gerekir. Hareketsiz ayakta duran şahıslarda, safen vende bilek seviyesindeki basınç 130-140 cm H20 (100 mmHg) ‘ dır.
Bu pozisyonda basıncı tayin eden en önemli faktör, istirahat halinde venöz kapaklar açık olduğundan atriumdan ayak bileğine kadar olan engelsiz kan sütununun oluşturduğu hidrostatik kuvvettir. İstirahat halinde derin venöz sistemdeki basınç yüzeyel venöz sisteme oranla biraz daha yüksektir. Bacak kasları kontraksiyon yaptığı zaman bacak derin venlerinde 250 mmHg ' ya yakın bir basınç oluşur. Bu da venöz intraluminal basınçta artışa neden olarak kanı santral venöz havuza doğru hareket ettirir. Kasların gevşemesiyle bacak müskülo-venöz pompa outputu inflowu geçer ve derin venöz basınçta 50-60 mmHg' lık bir düşme olur. Proksimal reflü derin venöz kapakların kapanması ile önlenir. Bu anda yüzeyel venöz sistemdeki basınç derin venöz sisteme nazaran daha yüksektir. Kan kominikan venler aracılığıyla derin sistem pompa odasına geçer ve böylece yüzeyel venöz sistemdeki basınç düşüp outflowun inflowu geçmesi sağlanır. Venöz sistemdeki normal fizyolojik olaylar sırasındaki basınç düşmesi yüzeyel, derin ve kominikan venlerdeki kapak yetmezliğiyle bozulur. Müsküler kontraksiyonu takiben derin venöz sistemdeki yüksek basınç inkompetan perforan (kominikan) venlerle safen ven sistemine aktarılır. Derin venöz tıkanıklıkta egzersizle kan akımı artacağından venöz basınç daha da artar. Bu nedenle bozulmuş venöz basınç venöz hipertansiyon şeklinde karşımıza çıkar. Gerek inkompetan kapaklar, gerekse outflow tıkanıklık nedeniyle oluşan ambulatuvar venöz hipertansiyonu kapillerlere aktarırlar. Kapiller hidrostatik basınçtaki artış nedeniyle Starling dengesi değişerek başlangıçta kapillerlerden doku aralığına sıvı kaybı olur. Bu sıvı birikimi intersitsiyel basıncın filtrasyon ve reabsorbsiyonu arasında bir denge sağlanıncaya kadar yükselmeye devam eder. Doku sıvı yapımı ile lenfatik outflow arasında kararlı bir denge oluşunca yeni bir doku gerilimi ortaya çıkarak kronik venöz hipertansiyonun esas sonucu olan ödem tabloya hakim olur. Bacağın cilt altı yatağındaki lokal venöz hipertansiyon kapiller permeabilitede değişikliğe neden olur ve ayrıca anormal porları olan subdermal kapillerlerin sayısı artar. Buradan eritrositler, fibrinojen, su, tuzlar, karbondioksit, laktik ve piruvik asit endotel dışına çıkarak perivasküler sahaya sızar. Böylece fibrine çevrilmesi gereken fibrinojen miktarı da artarak perivasküler dokuda fibrin klirensi bozulur ve dokunun fibrinolizis ile bunu kaldırması imkansız hale gelir. Bu da intersitisiyel sıvı trombozisine neden olup, epitelyal iskemi oluşturacak O2 bariyerini meydana getirir. Oluşan hiperpigmentasyon ve lipodermosklerozlu staz venöz basınç artışının devam etmesiyle ülser oluşumuna neden olur. Sonuç olarak, venöz trombozun bütün komplikasyonlarından ambulatuvar venöz hipertansiyon sorumludur ve tedavi bu basıncın azaltılmasna yönelik olmalıdır.
- Erken komplikasyonlar: Pulmoner emboli, phlegmasia alba dolens, phlegmasia cerulea dolens, venöz gangren, bakteriyemi
- Geç komplikasyonlar (Post trombotik sendrom, post flebitik sendrom): Ödem ve bacaklardaki kramplar en önemlileridir. Ödem, venöz hastalıklarda en önemli semptomdur. Egzema, endurasyon, atrofi, pigmentayon, siyanoz, staz ülserleri cilt lezyonlarıdır. Ven taşları (flebolit), sekonder varisler, vazomotor bozukluk diğer lezyonlardır
Kaynak; http://zehirlenme.blogspot.com