Bipolar depresyon, başlangıç yaşı, mizaç özellikleri, aile
öyküsü, ek tanılar gibi belirli özellikleri ile unipolar depresyondan ayrılabileceği öne sürülmektedir
(Azorin, 2011). Majör depresif bozukluk tanısı ile izlenen hastaların
tanılarının yeniden gözden geçirildiği bir çalışmada, ikinci değerlendirme
sonrası bipolar 2 tanılı hastaların sayısında (%22’den %40’a) belirgin artış
saptanmıştır (Hantouche ve ark., 1998). Dolayısıyla, unipolar ve bipolar
depresyon ayrımını tedavi başlangıcında yapmak her zaman mümkün
görünmemektedir. Bu ayrıma yardımcı olarak saptanan kimi demografik ve klinik
özellikler bipolar spektrum içinde değerlendirilmektedir.
Diğer özelliklerin
yanı sıra, tedavi yanıtı ya da yanıtsızlığının da bipolar spektrumla ilişkili
olduğuna işaret eden çalışma bulguları vardır. Tedaviye dirençli depresyon
olarak değerlendirilen veya tedaviyi tolere edemeyen hasta gruplarının klinik
izlem sonucunda çoğunlukla bipolar depresyon tanısı aldığı bildirilmektedir
(Correa ve ark., 2010). Tedaviye erken dönem yanıtsızlığın bipolar depresyonu
olan hasta gruplarında, unipolar depresyonu olan hasta gruplarına göre daha
fazla olduğunu saptanmıştır (Ghaemi ve ark., 2004).
Tedaviye dirençli depresyon
klinik ve demografik özelliklerini araştıran çalışma sonuçlarında duygudurum
bozuklukları ölçeği ile bipolaritenin belirlendiği, üçten fazla depresyon
dönemi geçiren, antidepresan tedavi sırasında etki kaybı gözlenen, bir önceki
depresyon döneminde kısmi düzelme gözlenen, ilk depresyon dönemi yaşı 20’nin
altında olan hastaların bipolar spektrum lehine değerlendirilmesi
önerilmektedir (Sharma ve ark., 2005; Dudek ve ark., 2010). Sonuç olarak,
antidepresan ilaç tedavisiyle gözlenen yanıtın bipolar spektrum özellikleriyle
ilişkili olabileceği düşünülmektedir.