Ruh sağlığı, kişinin kendi kendisiyle ve çevresiyle
sürekli bir denge ve uyum içinde olmasıdır. Ruh sağlığı da beden sağlığı gibi
koşullara göre değişip bozulabilir. Ruh sağlığı bozulan kişi genellikle
duygu, düşünce ve davranışlarında değişik derecelerde tutarsızlık, aşırılık,
uygunsuzluk, yetersizlik gibi özellikler gösterir. Ruh sağlığı yerinde olan
kişilerde de tutarsız, uygunsuz, aşırı ve yetersiz davranışlar görülebilir
ancak hasta sayılabilecek kişide bu özelliklerin sürekli ya da yineleyici
olması, bireyin verimli çalışmasını bozması veya kişiler arası ilişkilerini
bozması gibi nitelikleri taşıması gerekir.
Ruh sağlığının göstergesi olarak bireyin yaşadığı
ortama sağlıklı uyumu sosyal- duygusal ihtiyaçları ortaya çıkarır. Bu
ihtiyaçlar bireyin kendi içindeki ve kişiler arasındaki iyi olma durumunu ve
başarısını tanımlamakla birlikte, kişinin kendini ve diğerlerini anlamasını ve
duygularını düzenleyerek rahatça ifade edebilmesini içerir.
Üstün yetenekli çocuklar bilişsel olarak üstün
olmalarına karşın, fiziksel ve duygusal gelişimlerinde yaşlarına uygun
özellikler gösterebilirler. Ancak farklı ve üstün bilişsel özellikleri, sosyal
ve duygusal olarak da farklı ihtiyaçlara sahip olabileceklerini düşündürmektedir.
Üstün yetenekli çocukların sosyal olarak daha fazla
izole oldukları ve yaşıtlarının sosyal fikirlerine daha az duyarlılık
gösterdikleri, çevrelerine ve topluma daha az uyum sağladıkları düşünülmektedir
(46). Bu çocuklar, bilişsel gelişimine oranla daha az gelişmiş bir afektif ve
psikomotor gelişim gösterirler. Bu durum içsel uyumsuzluk (internal
dyssynchrony) olarak adlandırılır. Diğer çocuklarla karşılaştırıldığında farklı
gelişimsel becerilerin olgunlaşma ritmi arasındaki tutarsızlıkların, üstün yetenekli
çocukların yaşadığı sosyal uyumsuzluğa yol açabileceği öngörülmektedir.
Bunun yanında ebeveyn ve öğretmenlerin aşırı ve gerçekçi olmayan beklentileri,
yoğun ilgileri çocuğun yetenek ve öğretimi arasındaki uyumsuzluk, akran
ilişkilerinde deneyimlenen güçlükler, sosyal çevre tarafından anlaşılmada
zorluk, acelecilik ve dürtüsellik gibi nedenlerden dolayı davranışsal, duygusal
problemlerinin ortaya çıkabileceği düşünülmektedir. Bunların yanında
öğrenmede yetersizlik yüksek sınav kaygısı ve genel kaygı düzeyi,
somatizasyon depresif semptomların eşlik ettiği özgüven eksikliği,
dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu, yeme bozukluğu, davranış sorunları,
duygudurum bozukluğu, Asperger Sendromu gibi ruhsal sorunların daha fazla görüldüğü
saptanmıştır.
Enç ve arkadaşları (1975) üstün yetenekli çocukların
uyum sorunlarını açıklamaya yönelik bir takım etmenleri belirtmişlerdir. Enç ve
arkadaşlarına (1975) göre; aileler üstün yetenekli çocukların yeteneklerini
olduklarından daha az görmekte; çocuğun zeka seviyesi arttıkça eğitmenlerin
çocuğun zekasını ve yeteneğini fark etmeleri güçleşmekte; akranlarından farklı
tavırlara sahip olan üstün yetenekli çocuk, yetişkinler tarafından normal dışı
olarak değerlendirilebilmekte ve üstün yetenekli çocukların öğrenmeleri daha
kolay olduğu için dersleri kolay kavrayıp uygulanan programı sıkıcı
bulabilmektedirler. Bu çocuklarla ilgilenecek görevlilerin üstün yetenekli
çocukların karakteristik özelliklerinin farkında olmaları ve onları anlayabilmeleri
büyük önem taşımaktadır.
Üstün yetenekli öğrencilerin aile içindeki, sosyal
ortamlardaki, sınıfaki ve normal gelişim gösteren öğrencilerle veya kendileri
gibi üstün yetenekli akranlarıyla birlikte oldukları farklı ortamlardaki
sosyal-duygusal ihtiyaçlarının saptanması, sorunlar ortaya çıkmadan önce
çözülebilmesini sağlayacaktır.