Besin alerjisinin, kalıtsal olduğu kanıtlanmıştır.
Hem annede hem de babada besin alerjisi varsa, çocuklarda allerji görülme
olasılığı %67’dir. Anne veya babanın yalnız birisi allerjikse, çocukta
allerjiye yatkınlık yüksektir, fakat çocuğun allerjik olma olasılığı %67’den
%33’e düşer.
Bir teoriye göre, besin alerjisine yatkın kişilerde,
T lenfositlerin sayısında ve oranında anormallik vardır. Bu kişilerde yardımcı
T hücreleri, allerjik olmayan kişilere göre % 50 daha fazladır. Bu hücreler,
diğer akyuvarların antikor üretmesine yardımcı olur.
Besin alerjisine yatkın kişilerde, daha fazla T
hücresi bulunduğundan allerji eşikleri düşüktür. Yani allerjik reaksiyonu
tetiklemek için gerekli etken düzeyi, aşağı çekilmiştir. Allerjinin asıl
dışavurumu, fiziksel ya da duygusal travma, aşırı ilaç kullanımı, aşıya karşı
reaksiyon, belirli bir besinin çok sık tüketilmesi ve/veya çevresel toksinler
gibi, bağışıklık sistemini zorlayan çeşitli baskı unsurları tarafından
tetiklenebilir.
Besin alerjisinin ortaya çıkmasına ve yerleşmesine
yol açabilen diğer faktörler arasında, bir besine tekrar tekrar maruz kalma,
sindirim bozuklukları ve bağırsak bariyerindeki sorunlar sayılabilir. İyi
çiğnendiği ve sindirildiği zaman, alınan proteinlerin %90’ı amino asitler ve
küçük peptitler halinde emilirler. Ancak, besinlerdeki yarı sindirilmiş
proteinlerin, bağırsak bariyerini aşabildiği ve emilip kana karıştığı da
kanıtlanmıştır. Bu iri moleküller, doğrudan bağırsak bariyerinde allerjik bir
tepkiye yol açabileceği gibi, uzak bölgelerde, hatta vücudun herhangi bir yerinde
bir tepkiye de yol açabilir.
Besin alerjisi olan kişilerin çoğu zaman hidroklorik
asit ve/veya pankreas enzimleri ile desteklenmesi gerekebilir. Araştırmalar,
tam sindirilmemiş proteinlerin, bağışıklık sistemini zayıflattığını, uzun
süreli allerjilere ve sık enfeksiyonlara neden olduğunu göstermiştir.
Stres
Stresin yoğun olduğu zamanlarda, besin allerjileri
gelişebilir veya kötüleşme eğilimi gösterebilir. Bu durum, büyük olasılıkla IgA
salgı düzeylerinin, stres nedeniyle azalmasından kaynaklanabilir. IgA,
yabancı maddelerin vücuda girmesini önleyerek, GİS mukozasında önemli bir işlev
görür. Diğer bir ifadeyle, IgA, besin antijenlerine karşı bir bariyer oluşturur
ve onlara geçit vermez. Bağırsaklarda IgA eksikliği varsa, besin allerjilerinin
ve mikrobik antijenlerin emiliminde bir artış olur. Kısa süreli IgA eksikliği
bile kişide, besin alerjisi gelişimine zemin hazırlayabilir. Besin alerjisi
olan kişilerde IgA düzeyleri, çok düşüktür.
Besin
Allerjilerini Tetikleyen Diğer Mekanizmalar
Besinlere verilen ters tepkilerin çoğu, bağışıklık
sisteminden değil, mast hücrelerinin ve diğer akyuvarların salgıladığı
inflamatuar medyatörlerden kaynaklanır (örneğin; histamin, prostoglandinler,
lökotriyenler, slow reacting subtance- anaphylaxis (SRS-A),
serotonin, platelet aktivasyon faktörü,
kininler gibi). Ayrıca bazı besinler, yüksek histamin içerdikleri ya da
histamin salgılama etkisine sahip oldukları için allerjiye benzer reaksiyonlar
oluşturabilirler.
Periyodik
Besin Allerjileri ile Sabit Besin Allerjilerinin Karşılaştırılması
Klinik açıdan, hekimler, besinler allerjilerini,
periyodik ve sabit olmak üzere iki grupta tanımlarlar.
Periyodik
allerjiler; bir besinin
çok sık tüketilmesi sonucu, yavaş yavaş gelişir. Allerji yapan besinden bir
süre (4 ay ve daha fazla) uzak durulduktan sonra, besin, tekrar tüketilebilir
ve tolere edilebilir. Periyodik allerjiler, besin alerjilerinin %80-90’nı
oluşturur.
Sabit
allerjiler; bir besin
tüketildiğinde ortaya çıkar ve tüketme sıklığı ile ilgili değildir. Kişi, sabit
allerji yapan besine, ömür boyu allerjik kalır.