Doğumda Sezeryan, İstek üzerine kesi
Sezaryen doğrultusunda talep söz konusuysa, "istek üzerine kesi’den söz edilir. Bu kavram yeni bir ameliyat yöntemini değil, sadece gebe kadının sezaryen istediğini anlatır. Bir hekim bu isteği yerine getirmeli mi getirmemelimi, ne zaman yerine getirmeli konusu, şu sıralar tıp basınında hararetle tartışılıyor.
Görünüşe göre sezaryen ameliyatı şu sıralar çok büyük bir toplumsal kabul görüyor. Bunun hiç azımsanmayacak bir nedeni, herhalde son zamanlarda bazı kalburüstü kadınların çocuklarını sezaryenle dünyaya getirmiş olmalarıdır. Böylece gitgide daha çok kadın, kendisi de çocuğunu bu yolla dünyaya getirme isteğini gösteriyor. Gerçi birincil bir sezaryenin riski vajinal doğuma göre daha yüksektir, ama orana vurulduğunda, son derece düşüktür. İstek üzerine keşi sayısının ilerideki yıllarda daha da fazla artıp artmayacağı, şu sıralar tıp dünyasında büyük bir tartışma konusu.
Neden istek üzerine sezaryen?
Son zamanlarda neden gitgide daha çok kadının sezaryen istediği, bir bilmece ve galiba da öyle kalacak. Görünüşe göre bu gelişimden en azından kısmen sorumlu olan bir şey, çoğu kez "yumuşak sezaryen" diye de anılan Misgav-Ladach yöntemi ve kısmi narkoz yöntemlerinin gitgide mükemmelleşmesi. Ancak istek üzerine kesiye karar verirken, bambaşka, çok güçlü bazı nedenler de rol oynuyor. Sözgelimi anne daha önce zor geçen bir vajinal doğum yaşamışsa, bu hiç kuşkusuz istek üzerine kesiyi onaylamak için bir neden olabilir. Doğumu tam olarak planlama, böylece olabildiğince güvenli bir biçimde organize etme konusunun açık açık dile getirilmesi de hiç kuşku yok ciddiye alınması gereken bir kriterdir. Alt edilemez korkular bir normal doğuma ters düşüyorsa, sırf psikolojik bakış asından gerekli görülmüş olmasa da, sezaryen yapmak anlamlı olabilir.
İlkesel olarak, bununla çelişen tıbbi ya da etik görüşler yoksa, karar verilirken asıl kriter annelerin istekleri olmalıdır.
Etik itirazlar ve Sezaryen Anı
Her ne kadar tıbbi açıdan sezaryen için mutlak kontrendikasyonlar hemen hemen hiç olmasa da (kontrendikasyon = tedavide bir yöntemin uygulanmasını engelleyen durum -ç.n.) bazı durumlarda etik itirazlar oluyor. Sözgelimi yüzyıl dönümünün hemen öncesinde milenyum bebeği yarışmasında böyle oldu. Birçok anne baba, bebeğin sezaryenle tam gece yarısı doğurtulması ricasıyla jinekologlara başvurdu. Neyse ki bu istekler tabipler odası tarafından püskürtüldü. Toplumumuzun gizil güçlere inanan köşesinden de müstakbel anne babalara sürekli tavsiyeler geliyor ve çocuklarını, astrolojik durumun çocuk için en elverişli olduğu anda istek üzerine sezaryenle doğurtmaları söyleniyor. Görünüşe göre bu türden istekleri yerine getiren hekimler de yok değil. Finansal kaygılar bu kararlarda galiba en son sırada gelmiyor. Nitekim sezaryende personel israfı saatler süren bir doğuma göre çok daha azdır.
Sonuç: Kendince iyi nedenlerle sezaryene karar veren bir müstakbel anne için mutlaka sorumsuzca davranıyor denemez. Doğum karşısında hissedilen çok derindeki korkular her durumda istek üzerine keşi için bir kriterdir. Ancak, o sırada egemen olan eğilimlere kapılarak ya da başka karan derilerle verilmiş kararlar kuşku götürür.
Birden fazla sezaryen/re-sectio
kadın bir kez sezaryen ameliyatı olmuş, sonra tekrar gebe kalmış ve yeniden sezaryen geçirmişse, buna "re-sectio denir. Üçüncü çocuğu da sezaryenle dünyaya gelirse, bu da "re-sectio" diye adlandırılır. Ancak, bir sezaryen geçirmiş bütün kadınlarda bundan sonraki gebelikte de bu tür doğum zorunlu değildir. Yeni bir gebelikte, ilk doğumdaki gibi, riskler ve komplikasyon olasılıkları açısından aynı değerlendirmelerin yapılması gerekir.
Birden fazla sezaryenden sonra
Ancak, ikinci ya da üçüncü sezaryenden sonra, yeniden birincil keşi kararı kılı kırk yararak ele alınmalıdır, çünkü rahim duvarı bölgesindeki eski sezaryen kesilerinin doğum sancıları sırasında yırtılma tehlikesi her ameliyattan sonra biraz daha artar. Kadın bir tek sezaryen geçirmişse tehlike henüz azdır. Fakat iki ya da daha çok sezaryenden sonra iyice yükselir. Bir kadın şimdiden üç ya da dört sezaryeni arkasında bırakmışsa, başka çocuk istediğinde, mutlaka bir doktorla konuşmalıdır. Çünkü çok sayıda sezaryenin ardından, bundan sonraki her gebelikte annenin ve çocuğun Tehlike Artar sağlığı açısından tehlike biraz daha artar.
Sezaryen sırasında kısırlaştırma, Sezeryanlı
Siz ve eşiniz artık başka çocuk istemediğinizden eminseniz, sezaryen ameliyatıyla birlikte kadının kısırlaştırılması işlemi yapılabilir. Bundan çok daha basit ve komplikasyonsuz olanı—burada bunu önemle vurgulayalım—erkeğin kısırlaştırılmışıdır. Bu, yerel uyuşturmayla yapılabilen bir şeydir ve kadının kısırlaştırılmasının aksine karın boşluğuna müdahale söz konusu değildir. Oysa sezaryen sırasında ki kısırlaştırma enine boyuna düşünmeyi gerektirir. Çünkü bu müdahale geri döndürülemez. Bunun anlamı şudur: Kısırlaştırmanın geri dönüşü yoktur.
Sözgelimi Charite'nin doğum kliniğinde, kısırlaştırma isteyen bütün kadınlara, müdahaleden önce, psikosornatı eğitimi görmüş bir doktorla konuşma günü ayarlanıyor. Bu sırada mümkünse eşinin de orada bulunması isteniyor.
Böyle bir konuşmanın amacı, belki de aceleyle alınmış olan, geri dönüşü olmayan bu kararın ve sonuçlarının bir kere daha iyice gözden geçirilmesini sağlamaktır. Sırf teknik açıdan bakıldığında, sezaryen ameliyatının kısırlaştırma için genişletilmesi zor bir şey değildir. Ameliyat sadece yaklaşık on dakika daha uzar.
Misgav - Ladach Sezaryen Yontemi
Misgav - Ladach Yöntemi, Gerçek Sezeryan
Sezaryen tekniği uzun yıllar boyunca genelde hep aynı kalan standart bir ameliyattı. Dünya çapında çok ufak tefek farklılıklar vardı. Sonunda 1994 yılında Dr. Michael Stark temelden farklı bir ameliyat yöntemini tanıttı. Doktor bu yöntemi Kudüs'teki Misgav-Ladach Hastanesinde geliştirmişti, dolayısıyla adı da oradan geliyor.
Bu yöntemde deri, altderi yağdokusu, bağdokusu, kas ve karın zarı gibi dış tabakalar neşterle son derece sakınarak açılıyor. Ameliyat alanının bundan sonraki genişletilmesi keserek değil, küt açmayla yapılıyor. Bunun anlamı şu: Cerrah dokuyu sadece hafifçe kertiyor ve ardından parmaklarıyla açıyor. Dolayısıyla doku tabakaları çok az hasar görüyor, çünkü asıl açma esnetilerek yapılıyor.
Anatomiyle uyumlu ameliyat
Bu yolla doku, en az direnç gösterdiği yerlerden açılır. Böylelikle doku yapısı korunmuş, büyük kan damarları pek hasar görmemiş olur. Bu yöntemin dayandığı ana felsefe şudur: Müdahale anatominin gerçekleriyle uyum içindedir, geleneksel yöntemdeki gibi ona karşı çalışmaz.
Yara alanı kapatılırken yalnızca dölyatağına ve fasyaya (güçlü bağdokusu tabakası) dikiş atılır. Karın zarı, çok az hasar gördüğünden kendi kendine kaynayabilir.
Bu ilk değişiklikler her ne kadar ameliyat süresinde önemli bir kısalma getirmişse de kozmetik sonuç pek iyi değildi. Çünkü karın kesişinde karın boşluğuna giriş edep yeri kılları sınırının bir hayli yukarısından yapılıyor, böylelikle de slip ya da bikini giyildiğinde, keşi izi açıkça görünen bir yerde kalıyordu.
Son yıllarda Misgav-Ladach kesişi yeniden değiştirildi. Derideki keşi, geleneksel ameliyattaki gibi yine edep yen kılları sınırına getirildi ve deri tek tek düğme dikişlerle değil sürekli dikişle kapatılmaya başlandı. Böylece Misgav-Ladach yöntemi dokuyu koruyan bir ameliyatın avantajlarını kozmetik bakımdan iddialı bir deri dıkışıyle birleştirmiş oldu.
Misgav-Ladach: Yumuşak sezaryen mi?
Yumuşak bir sezaryenden söz etmek hiç kuşkusuz fazla iddialı olur. Ağrının ortadan kaldırılması tıpkı geleneksel sezaryen ameliyatındaki gibi sağlanıyor, doku yapıları da aynen geleneksel kesideki gibi açılıyor.
Ancak, dünya çapında uygulanan birçok Misgav-Ladach sezaryeninin gösterdiği gibi, ameliyattan sonraki evre kadınlar için geleneksel sezaryene göre çok daha rahat geçiyor. Misgav-Ladach müdahalesinden sonra kadınlar ağrıdan epeyce kurtulmuş oluyor, dolayısıyla da daha hızlı ayaklanabiliyorlar. Böylece, geleneksel kesiye kıyasla çocuklarıyla daha çok ilgilenebiliyorlar. Bu avantajlar öncelikle, dokulara verdiği hasar pek az olduğu için küt açma yönteminden kaynaklanıyor.
İyileşme döneminin hızlanmasının bir başka nedeni de, öyle görünüyor ki, ameliyat süresinin de kısalmış olması. Çünkü böylece doğal olarak daha az narkoz ilacı gerekiyor, dolayısıyla dolaşım sistemine binen yük azalıyor ve ameliyattan sonra hastanın sağlığı daha çabuk düzeliyor. Ameliyat süresi ne kadar kısa olursa, anestezi riski de o kadar az olur.
Misgav-Ladach ameliyatının avantajları
Ameliyat süresi kısalır.
Ameliyattan sonra birkaç saat içinde ayağa kalkabilirsiniz.
Drenajlarla engellenmezsiniz. Bir şeyler yemek geleneksel yönteme göre çok daha erken mümkün olur. Bir an önce çocuğunuzla ilgilenmeye başlayabilirsiniz.
Misgav-Ladach yöntemi 1994'ten bu yana yavaş yavaş gelişip geleneksel ameliyata gerçek bir alternatif haline gel-ten sonra, bugün bu tür sezaryen ameliyatının yalnızca sağladığı görülüyor. O nedenle, daha kliniği seçerken, gerekli olursa sezaryenin hangi yöntemle yapılacağını soru Misgav-Ladach yöntemi uygulanmıyorsa mutlaka ikinci bir görüş alın.
Sezaryen tekniği uzun yıllar boyunca genelde hep aynı kalan standart bir ameliyattı. Dünya çapında çok ufak tefek farklılıklar vardı. Sonunda 1994 yılında Dr. Michael Stark temelden farklı bir ameliyat yöntemini tanıttı. Doktor bu yöntemi Kudüs'teki Misgav-Ladach Hastanesinde geliştirmişti, dolayısıyla adı da oradan geliyor.
Bu yöntemde deri, altderi yağdokusu, bağdokusu, kas ve karın zarı gibi dış tabakalar neşterle son derece sakınarak açılıyor. Ameliyat alanının bundan sonraki genişletilmesi keserek değil, küt açmayla yapılıyor. Bunun anlamı şu: Cerrah dokuyu sadece hafifçe kertiyor ve ardından parmaklarıyla açıyor. Dolayısıyla doku tabakaları çok az hasar görüyor, çünkü asıl açma esnetilerek yapılıyor.
Anatomiyle uyumlu ameliyat
Bu yolla doku, en az direnç gösterdiği yerlerden açılır. Böylelikle doku yapısı korunmuş, büyük kan damarları pek hasar görmemiş olur. Bu yöntemin dayandığı ana felsefe şudur: Müdahale anatominin gerçekleriyle uyum içindedir, geleneksel yöntemdeki gibi ona karşı çalışmaz.
Yara alanı kapatılırken yalnızca dölyatağına ve fasyaya (güçlü bağdokusu tabakası) dikiş atılır. Karın zarı, çok az hasar gördüğünden kendi kendine kaynayabilir.
Bu ilk değişiklikler her ne kadar ameliyat süresinde önemli bir kısalma getirmişse de kozmetik sonuç pek iyi değildi. Çünkü karın kesişinde karın boşluğuna giriş edep yeri kılları sınırının bir hayli yukarısından yapılıyor, böylelikle de slip ya da bikini giyildiğinde, keşi izi açıkça görünen bir yerde kalıyordu.
Son yıllarda Misgav-Ladach kesişi yeniden değiştirildi. Derideki keşi, geleneksel ameliyattaki gibi yine edep yen kılları sınırına getirildi ve deri tek tek düğme dikişlerle değil sürekli dikişle kapatılmaya başlandı. Böylece Misgav-Ladach yöntemi dokuyu koruyan bir ameliyatın avantajlarını kozmetik bakımdan iddialı bir deri dıkışıyle birleştirmiş oldu.
Misgav-Ladach: Yumuşak sezaryen mi?
Yumuşak bir sezaryenden söz etmek hiç kuşkusuz fazla iddialı olur. Ağrının ortadan kaldırılması tıpkı geleneksel sezaryen ameliyatındaki gibi sağlanıyor, doku yapıları da aynen geleneksel kesideki gibi açılıyor.
Ancak, dünya çapında uygulanan birçok Misgav-Ladach sezaryeninin gösterdiği gibi, ameliyattan sonraki evre kadınlar için geleneksel sezaryene göre çok daha rahat geçiyor. Misgav-Ladach müdahalesinden sonra kadınlar ağrıdan epeyce kurtulmuş oluyor, dolayısıyla da daha hızlı ayaklanabiliyorlar. Böylece, geleneksel kesiye kıyasla çocuklarıyla daha çok ilgilenebiliyorlar. Bu avantajlar öncelikle, dokulara verdiği hasar pek az olduğu için küt açma yönteminden kaynaklanıyor.
İyileşme döneminin hızlanmasının bir başka nedeni de, öyle görünüyor ki, ameliyat süresinin de kısalmış olması. Çünkü böylece doğal olarak daha az narkoz ilacı gerekiyor, dolayısıyla dolaşım sistemine binen yük azalıyor ve ameliyattan sonra hastanın sağlığı daha çabuk düzeliyor. Ameliyat süresi ne kadar kısa olursa, anestezi riski de o kadar az olur.
Misgav-Ladach ameliyatının avantajları
Ameliyat süresi kısalır.
Ameliyattan sonra birkaç saat içinde ayağa kalkabilirsiniz.
Drenajlarla engellenmezsiniz. Bir şeyler yemek geleneksel yönteme göre çok daha erken mümkün olur. Bir an önce çocuğunuzla ilgilenmeye başlayabilirsiniz.
Misgav-Ladach yöntemi 1994'ten bu yana yavaş yavaş gelişip geleneksel ameliyata gerçek bir alternatif haline gel-ten sonra, bugün bu tür sezaryen ameliyatının yalnızca sağladığı görülüyor. O nedenle, daha kliniği seçerken, gerekli olursa sezaryenin hangi yöntemle yapılacağını soru Misgav-Ladach yöntemi uygulanmıyorsa mutlaka ikinci bir görüş alın.
Sezaryen Yontemleri ve Cesitleri
Sezeryan Çeşitleri ve Sezaryen Yöntemleri
Birincil ve İkincil Kesi
Birincil sezaryen (primâre sectio caesarea) doğum sancılarının başlamasından ya da döl suyunun gelmesinden önce planlanan ve yapılan sezaryendir. Bunun tam tersine, ikincil sezaryen (sekundâre sectio caesarea) doğum süreci başladıktan sonra gündeme gelir. Bu durumda ya döl kesesi artık yırtılmış, ya da kasılmalar rahim ağzı en azından kısmen açılacak kadar şiddetlenmiştir.
Sezaryenin bu iki biçimi arasında çok önemli bir fark vardır. Pek çok araştırmadan açıkça ortaya çıktığı gibi, birincil sezaryende komplikasyon oranı epeyce daha düşüktür. O nedenle bu ameliyatın günü, sancıların başlamasından ve su kesesinin patlamasından olabildiğince önceki bir tarihe alınmalıdır. Ama bu karar her zaman çok kolay değildir. Çok erken bir sezaryen, çocuğun olgunlaşması olasılıkla henüz optimuma ulaşmadığı, dolayısıyla yapay bir erken doğum yaptırıldığı için sakıncalıdır. Öte yandan geç kalmış bir sezaryen de, sözgelimi bir preeklampsi halinde, bazen anneyle çocuğun tehlikeye atılması anlamına gelir, dolayısıyla, optimum ameliyat tarihini belirlerken yarar ve zararların enine boyuna tartılması gerekir
Geleneksel sezaryen, Gebelik Sezaryen
Geleneksel sezaryen ameliyatında karın örtüsü edep yeri kılları sınırı hizasında yaklaşık 12-14 santimetrelik uzun bir kesiyle kaldırılır. Keşi doğrultusu edep yeri kılları sınırına paralelldir. Bunun ardından, altta yer alan altderi yağdokusu ve bağdokusu gibi tabakalar enine kesilerek açılır. Bu sırada genellikle pek az kanama olur; bu da zaten, elektrokoter denen ve elektrik akımıyla ısıtılan bir pens yardımıyla hemen durdurulur. Daha sonra lifler doğrultusunda ortadaki karın kası ve aynı şekilde onun altındaki karın zarı açılır. Bu yolla cerrah karın boşluğuna ulaşmış olur.
Rahim meydana çıktı
Büyümüş, öne doğru enikonu şişmiş rahim artık rahatça görülmektedir. Şimdi dikkatle iç karın zarı, sonra da döl-yatağı açılır ve idrar kesesini korumak için biraz aşağıya çekilir. Dölyatağındaki yaklaşık iki santimetre genişlikteki kesik, bir U şeklini alıncaya kadar parmaklarla iki yana genişletilir. Çocuğun başı ve gövdesi bu açıklıktan geçebilecektir. Sonra döl kesesi de açılır ve döl suyu dışarı boşatılır. Cerrah elini hafifçe çocuğun başının etrafina yerleştirir ve kafayı dölyatağındaki açıklıktan dışarı çıkarır, hemen arkasından gövde de gelir.
Bebekle ilk temas
Ardından doktor çocuğu kısa bir süreliğine annenin karnı üstüne koyar, sonra emme aletiyle çocuğun solunum yolu açılır. Belki anne şimdi çocuğunun ilk, çoğunlukla da henüz biraz gurultulu çığlığını duyacaktır. Bunun üzerine artık göbek kordonunu kesmek gerekmektedir. Kordon iki kıskaçla sıkıştırılarak bunların ortasından kesilir. Çocuk doğmuştur ve bundan sonraki bakımı ebeye devredilir. Lokal uyuşturma (peridüral anestezi) yapılmışsa anne çocuğuyla ilk teması kurmuştur bile. Artık çocuğun çocuk dok torunun ilk muayenesi için ameliyat salonundan çıkarılması gerekmektedir. Ardından sıra etenenin çıkarılmasına gelir. Bunun için cerrah ellerinin kenarıyla eteneyi dölyatağının iç duvarından ayırır ve tümüyle çıkarır. Sonra elini bir kez daha dölyatağı boşluğu içinde gezdirerek dölyatağı boşluğunda plasenta kalıntısı kalıp kalmadığını kontrol eder.
Adım adım: Yaranın kapatılması, Sezeryan Yapanlar
Rahim tekrar dikilir ve o arada dikişte kanama olup olmadığı da kontrol edilir. Doktor dölyatağının üstündeki iç karın zarını yeniden diker ve karın boşluğundaki kanları temizler. Bu sayede karındaki diğer organları, özellikle de kör bağırsağı, yumurtalıkları ve yumurta kanallarını iyice
inceleme fırsatını bulur. Bunlarda bir tuhaflık fark ederse, daha ileri mikroskopik tetkik için hemen doku örnekleri alabilir, ya da başka bir ameliyat gerektiğini ameliyat protokolüne geçirir. Dölyatağı ve iç cinsel organlar sezaryenin hemen ardından henüz maksimum derecede kanla doludur. O nedenle bu sırada hâlâ komplikasyon tehlikesi vardır. Mümkünse, müdahale "ufak tefek şeyler" yüzünden genişletilmemelidir.
Doktor, karın boşluğunu iyice inceledikten sonra dış karın zarını ve karın kasını da kapatır. Her adımda, hemen dikişle ya da elektrokoterle kapatmak üzere olası kanama kaynaklarını arar. Kasın kapatılmasından sonra, sırada bağ dokusunun, altderi yağdokusunun ve karın örtüsünün kapatılması vardır. Bu sonuncusu ya dikişle ya da pensle yapılır. Son olarak, derinin dezenfekte edilmesinin ardından ameliyat yarasının üstü sargı ya da bantla kapatılır. Müdahalenin kendisi yaklaşık 20-30 dakika sürer. Narkoz verme ve hastayı hazırlama süreleri buna dahil değildir. O nedenle kadınla eşinin, ameliyat salonunda kalınacak toplam süre olarak dolu dolu bir saati hesaba katmaları gerekir.
Birincil ve İkincil Kesi
Birincil sezaryen (primâre sectio caesarea) doğum sancılarının başlamasından ya da döl suyunun gelmesinden önce planlanan ve yapılan sezaryendir. Bunun tam tersine, ikincil sezaryen (sekundâre sectio caesarea) doğum süreci başladıktan sonra gündeme gelir. Bu durumda ya döl kesesi artık yırtılmış, ya da kasılmalar rahim ağzı en azından kısmen açılacak kadar şiddetlenmiştir.
Sezaryenin bu iki biçimi arasında çok önemli bir fark vardır. Pek çok araştırmadan açıkça ortaya çıktığı gibi, birincil sezaryende komplikasyon oranı epeyce daha düşüktür. O nedenle bu ameliyatın günü, sancıların başlamasından ve su kesesinin patlamasından olabildiğince önceki bir tarihe alınmalıdır. Ama bu karar her zaman çok kolay değildir. Çok erken bir sezaryen, çocuğun olgunlaşması olasılıkla henüz optimuma ulaşmadığı, dolayısıyla yapay bir erken doğum yaptırıldığı için sakıncalıdır. Öte yandan geç kalmış bir sezaryen de, sözgelimi bir preeklampsi halinde, bazen anneyle çocuğun tehlikeye atılması anlamına gelir, dolayısıyla, optimum ameliyat tarihini belirlerken yarar ve zararların enine boyuna tartılması gerekir
Geleneksel sezaryen, Gebelik Sezaryen
Geleneksel sezaryen ameliyatında karın örtüsü edep yeri kılları sınırı hizasında yaklaşık 12-14 santimetrelik uzun bir kesiyle kaldırılır. Keşi doğrultusu edep yeri kılları sınırına paralelldir. Bunun ardından, altta yer alan altderi yağdokusu ve bağdokusu gibi tabakalar enine kesilerek açılır. Bu sırada genellikle pek az kanama olur; bu da zaten, elektrokoter denen ve elektrik akımıyla ısıtılan bir pens yardımıyla hemen durdurulur. Daha sonra lifler doğrultusunda ortadaki karın kası ve aynı şekilde onun altındaki karın zarı açılır. Bu yolla cerrah karın boşluğuna ulaşmış olur.
Rahim meydana çıktı
Büyümüş, öne doğru enikonu şişmiş rahim artık rahatça görülmektedir. Şimdi dikkatle iç karın zarı, sonra da döl-yatağı açılır ve idrar kesesini korumak için biraz aşağıya çekilir. Dölyatağındaki yaklaşık iki santimetre genişlikteki kesik, bir U şeklini alıncaya kadar parmaklarla iki yana genişletilir. Çocuğun başı ve gövdesi bu açıklıktan geçebilecektir. Sonra döl kesesi de açılır ve döl suyu dışarı boşatılır. Cerrah elini hafifçe çocuğun başının etrafina yerleştirir ve kafayı dölyatağındaki açıklıktan dışarı çıkarır, hemen arkasından gövde de gelir.
Bebekle ilk temas
Ardından doktor çocuğu kısa bir süreliğine annenin karnı üstüne koyar, sonra emme aletiyle çocuğun solunum yolu açılır. Belki anne şimdi çocuğunun ilk, çoğunlukla da henüz biraz gurultulu çığlığını duyacaktır. Bunun üzerine artık göbek kordonunu kesmek gerekmektedir. Kordon iki kıskaçla sıkıştırılarak bunların ortasından kesilir. Çocuk doğmuştur ve bundan sonraki bakımı ebeye devredilir. Lokal uyuşturma (peridüral anestezi) yapılmışsa anne çocuğuyla ilk teması kurmuştur bile. Artık çocuğun çocuk dok torunun ilk muayenesi için ameliyat salonundan çıkarılması gerekmektedir. Ardından sıra etenenin çıkarılmasına gelir. Bunun için cerrah ellerinin kenarıyla eteneyi dölyatağının iç duvarından ayırır ve tümüyle çıkarır. Sonra elini bir kez daha dölyatağı boşluğu içinde gezdirerek dölyatağı boşluğunda plasenta kalıntısı kalıp kalmadığını kontrol eder.
Adım adım: Yaranın kapatılması, Sezeryan Yapanlar
Rahim tekrar dikilir ve o arada dikişte kanama olup olmadığı da kontrol edilir. Doktor dölyatağının üstündeki iç karın zarını yeniden diker ve karın boşluğundaki kanları temizler. Bu sayede karındaki diğer organları, özellikle de kör bağırsağı, yumurtalıkları ve yumurta kanallarını iyice
inceleme fırsatını bulur. Bunlarda bir tuhaflık fark ederse, daha ileri mikroskopik tetkik için hemen doku örnekleri alabilir, ya da başka bir ameliyat gerektiğini ameliyat protokolüne geçirir. Dölyatağı ve iç cinsel organlar sezaryenin hemen ardından henüz maksimum derecede kanla doludur. O nedenle bu sırada hâlâ komplikasyon tehlikesi vardır. Mümkünse, müdahale "ufak tefek şeyler" yüzünden genişletilmemelidir.
Doktor, karın boşluğunu iyice inceledikten sonra dış karın zarını ve karın kasını da kapatır. Her adımda, hemen dikişle ya da elektrokoterle kapatmak üzere olası kanama kaynaklarını arar. Kasın kapatılmasından sonra, sırada bağ dokusunun, altderi yağdokusunun ve karın örtüsünün kapatılması vardır. Bu sonuncusu ya dikişle ya da pensle yapılır. Son olarak, derinin dezenfekte edilmesinin ardından ameliyat yarasının üstü sargı ya da bantla kapatılır. Müdahalenin kendisi yaklaşık 20-30 dakika sürer. Narkoz verme ve hastayı hazırlama süreleri buna dahil değildir. O nedenle kadınla eşinin, ameliyat salonunda kalınacak toplam süre olarak dolu dolu bir saati hesaba katmaları gerekir.
Epidural Sezeryan Dogum
Sezaryen Doğum Nedenleri, Epidural Sezeryan Doğum
Annenin Mevcut Bazı Hastalıkları
Gebe akciğer hastası
Kalp hastası gebeler için söylenenler ilkesel olarak akciğer hastası gebeler için de aynen geçerlidir. Akciğer hastalığı dinlenme halindeyken bile müstakbel anne için bir yüklenme oluşturuyorsa, normal doğum genellikle mümkün değildir. Ancak, akciğerleri ve solunum yolunu ilgilendiren birbirinden tümüyle farklı çok sayıda hastalık vardır; bunların büyük bir bölümü, sözgelimi astım hastalıkları ilaçla gayet iyi tedavi edilebilir. O nedenle, bir akciğer hastalığının varlığından kuşkulanılıyorsa, gebelik sırasında bir uzmanın muayenesi mutlaka zorunludur; bu örneğin bir iç hastalıkları uzmanı ya da akciğer tedavisinde uzman bir hekim olabilir. Bu muayenelerde yapılan fonksiyon testleri, akciğer fonksiyonunun ne derecede kısıtlanmış olduğu konusunda önemli ipuçları verir. Test sonuçları temelinde, gebeliğin geri kalan süreci tedaviyi yürüten jinekologla birlikte planlanabilir.
Gebede yüksek tansiyon var
Daha gebeliğin başında yüksek tansiyon saptanmışsa, gebeliğin daha sonraki akışı içinde son derece yüksek kan basıncı değerlerinin oluşması tehlikesi büyüktür. Aşırı yüksek kan basıncı değerleri, hesaplanan doğum tarihinden hemen önce de ortaya çıkabilir; bu ise normal bir doğumda gebe için büyük bir tehlike demektir. O yüzden, kan basıncının tüm gebelik süresince yakından kontrol edilmesi ve belgeye dökülmesi çok önemlidir. Birçok durumda, yüksek tansiyonun ilaçla tedavisi yoluyla anne ve çocuk için tehlike azaltılabilir, dolayısıyla da artık normal doğum için hiçbir risk kalmaz. Tansiyon tedavisi sırasında çocuğun ultrasonla muayene edilmesi çok önemlidir, böylelikle kan basıncı değerindeki iniş çıkışların çocuğun yetersiz beslenmesine yol açıp açmadığı, zamanında teşhis edilebilir.
Tansiyonun ilaçla düşürülmesi
Jinekologlar, gebelik sırasında, ana karnındaki çocuğa zarar vermeden hangi tansiyon düşürücü ilaçları verebileceklerini bilirler. Ne var ki problem ilaçlar değil, daha çok kan basıncının davranışıdır: Çok yüksek kan basıncı gebe için çok tehlikeli olabilir, hatta yaşamsal tehlike taşıyabilir. Ama kan basıncının çok hızlı ve çok fazla düşürülmesi de bu kez plasentanın beslenmesini sekteye uğratıp dolaylı olarak çocuk için tehlike yaratabilir. O nedenle, tansiyon düşürücü önlemlere çoğunlukla yavaş yavaş, yani çok dikkatli başlanır. Böylece gebeye tedavinin başlangıcında tansiyon düşürücü ilaçlar küçük dozlarda verilir. Doz yavaş yavaş artırılarak sonunda tedavi bakımından etkili doza ulaşılır. Ancak kan basıncı birdenbire çok yüksek değerlere çıkmışsa, çoğu durumda hemen infüzyonla (damardan -ç.n.) yüksek dozda ilaç vermek zorunlu olur. Bu sırada, olası bir eksik beslenmeyi zamanında teşhis etmek için çocuğun kalp frekansını düzenli olarak gözlemek gerekir. Aynı Şekilde annenin dolaşım parametreleri de yakından gözlenmelidir.
Proteinüri ve ödemler
Çoğu kez, bu yüksek kan basıncı değerlerinin yanı sıra, böbreklerde üretilen idrarla protein atımı da olur (proteinüri). Jinekolog bunu, gebelik sırasındaki rutin muayenelerden biri olan basit bir idrar tahliliyle saptayabilir. Bu sonuçlar da düzenli bir biçimde annelik pasaportuna işlenir. Yüksek tansiyonlu kadınlar, değerleri normal olan gebelere kıyasla dokularda su toplanmasına (ödem) daha yatkındırlar.
İlaçla tedavi genellikle yeterli olur, Epidural Sezeryan Doğum
Daha önce hiç tansiyon problemi yaşamamış kadınlarda gebelikte ortaya çıkan bu tansiyon yüksekliği gestoz ya da preeklampsi diye adlandırılır. Çoğu durumda preeklampsi ilaçla tedaviye iyi cevap verir. Ancak bazen, uygun ilaçların verilmesine rağmen, kan basıncının fazla yükselmesinden dolayı gebeliğin planlanan tarihten daha erken sonlandırılması gerekebilir. Doktorlar önce, ilaçla kasılma yaratarak doğumu hızlandırmaya çalışırlar. Ama bu sırada anne için tehlikenin çok büyük olduğu ortaya çıkarsa, sezaryen yapılmalıdır.
Preeklampsi nedir
Preeklampsi, idrarla protein atımı (proteinüri) ve ödem oluşumuna (dokuda su toplanması) bağlı olarak tansiyon yükselmesiyle (hipertoni) kendini gösteren bir gebelik hastalığıdır. Tansiyon yükselmesi tüm gebelerin yaklaşık yüzde onunda saptanabilir. Uzunca bir süre 140/90 mmHg'nin üstünde seyreden kan basıncı değerleri problem olarak görülmelidir.
Kan basıncında iki değer ayırt edilir: Sistolik (büyük) tansiyon ve diyastolik (küçük) tansiyon. Büyük tansiyon, kanın karıncıktan dolaşıma pompalanması için kalbin uygulaması gereken basınçtır. Küçük tansiyonsa, kalp kanla dolduğunda dolaşımdaki basınca denk gelir. Dolaşım sistemindeki sürekli yüklenmenin bir ölçüsüdür. Buna uygun olarak kan basıncı, örneğin "110'a 80" şeklinde iki sayıyla verilir ve 110/80 diye yazılır. Geleneksel olarak kan basıncı milimetre cinsinden cıva sütunu yüksekliğiyle, mmHg diye belirtilir (Hg, cıvanın kimyasal simgesidir). Preeklampsinin değerlendirilmesinde kritik değer ikinci, yani diyastolik değerdir.
Gebenin kan basıncının çok düşük olması
Gebelik sırasında kan basıncının her zamankinden daha düşük olması çok normaldir. Bunun sorumlusu, hormonal değişiklikler gibi, insanın dolaşım sistemini hissedilir biçimde etkileyen bir dizi süreçtir. Doğa bu karmaşık süreçlerle, çocuğun düşük tansiyonda da yeterince beslenmesini sağlamayı amaçlamıştır. Bir kere daha vurgulayalım, gebelikte asıl tehlike çok yüksek tansiyondur. Yüksek tansiyonda çoğunlukla hissedilebilir belirtiler olmaz. Baş dönmesi, yorgunluk gibi şikâyetler daha çok düşük tansiyonda belirgindir. İlgili kadınların bunları azaltmak istemesi anlaşılır bir şeydir. Yine de düşük tansiyon hiçbir zaman sezaryen yapmak için neden oluşturmaz.
Gebede genital yol hastalığı, Doğumda Sezeryan
Dölyatağındaki, serviks boynundaki hatalı oluşumlar ya da dölyatağındaki kas yumruları (miyomlar) mekanik nedenlerle normal doğumu engelleyebilir. Ancak bu türden değişiklikler gebenin önbakımı sırasında elle ya da ultrasonla muayenede saptanabilecek değişikliklerdir. Bunların normal doğum için gerçekten engel oluşturup oluşturmadığı çoğunlukla anlaşılamaz. Buna karşın bu tür bulgular, doğum yardımcıları için, doğumun durması halinde, hızla ve doğru karar verebilmek açısından çok önemlidir.
Annenin Mevcut Bazı Hastalıkları
Gebe akciğer hastası
Kalp hastası gebeler için söylenenler ilkesel olarak akciğer hastası gebeler için de aynen geçerlidir. Akciğer hastalığı dinlenme halindeyken bile müstakbel anne için bir yüklenme oluşturuyorsa, normal doğum genellikle mümkün değildir. Ancak, akciğerleri ve solunum yolunu ilgilendiren birbirinden tümüyle farklı çok sayıda hastalık vardır; bunların büyük bir bölümü, sözgelimi astım hastalıkları ilaçla gayet iyi tedavi edilebilir. O nedenle, bir akciğer hastalığının varlığından kuşkulanılıyorsa, gebelik sırasında bir uzmanın muayenesi mutlaka zorunludur; bu örneğin bir iç hastalıkları uzmanı ya da akciğer tedavisinde uzman bir hekim olabilir. Bu muayenelerde yapılan fonksiyon testleri, akciğer fonksiyonunun ne derecede kısıtlanmış olduğu konusunda önemli ipuçları verir. Test sonuçları temelinde, gebeliğin geri kalan süreci tedaviyi yürüten jinekologla birlikte planlanabilir.
Gebede yüksek tansiyon var
Daha gebeliğin başında yüksek tansiyon saptanmışsa, gebeliğin daha sonraki akışı içinde son derece yüksek kan basıncı değerlerinin oluşması tehlikesi büyüktür. Aşırı yüksek kan basıncı değerleri, hesaplanan doğum tarihinden hemen önce de ortaya çıkabilir; bu ise normal bir doğumda gebe için büyük bir tehlike demektir. O yüzden, kan basıncının tüm gebelik süresince yakından kontrol edilmesi ve belgeye dökülmesi çok önemlidir. Birçok durumda, yüksek tansiyonun ilaçla tedavisi yoluyla anne ve çocuk için tehlike azaltılabilir, dolayısıyla da artık normal doğum için hiçbir risk kalmaz. Tansiyon tedavisi sırasında çocuğun ultrasonla muayene edilmesi çok önemlidir, böylelikle kan basıncı değerindeki iniş çıkışların çocuğun yetersiz beslenmesine yol açıp açmadığı, zamanında teşhis edilebilir.
Tansiyonun ilaçla düşürülmesi
Jinekologlar, gebelik sırasında, ana karnındaki çocuğa zarar vermeden hangi tansiyon düşürücü ilaçları verebileceklerini bilirler. Ne var ki problem ilaçlar değil, daha çok kan basıncının davranışıdır: Çok yüksek kan basıncı gebe için çok tehlikeli olabilir, hatta yaşamsal tehlike taşıyabilir. Ama kan basıncının çok hızlı ve çok fazla düşürülmesi de bu kez plasentanın beslenmesini sekteye uğratıp dolaylı olarak çocuk için tehlike yaratabilir. O nedenle, tansiyon düşürücü önlemlere çoğunlukla yavaş yavaş, yani çok dikkatli başlanır. Böylece gebeye tedavinin başlangıcında tansiyon düşürücü ilaçlar küçük dozlarda verilir. Doz yavaş yavaş artırılarak sonunda tedavi bakımından etkili doza ulaşılır. Ancak kan basıncı birdenbire çok yüksek değerlere çıkmışsa, çoğu durumda hemen infüzyonla (damardan -ç.n.) yüksek dozda ilaç vermek zorunlu olur. Bu sırada, olası bir eksik beslenmeyi zamanında teşhis etmek için çocuğun kalp frekansını düzenli olarak gözlemek gerekir. Aynı Şekilde annenin dolaşım parametreleri de yakından gözlenmelidir.
Proteinüri ve ödemler
Çoğu kez, bu yüksek kan basıncı değerlerinin yanı sıra, böbreklerde üretilen idrarla protein atımı da olur (proteinüri). Jinekolog bunu, gebelik sırasındaki rutin muayenelerden biri olan basit bir idrar tahliliyle saptayabilir. Bu sonuçlar da düzenli bir biçimde annelik pasaportuna işlenir. Yüksek tansiyonlu kadınlar, değerleri normal olan gebelere kıyasla dokularda su toplanmasına (ödem) daha yatkındırlar.
İlaçla tedavi genellikle yeterli olur, Epidural Sezeryan Doğum
Daha önce hiç tansiyon problemi yaşamamış kadınlarda gebelikte ortaya çıkan bu tansiyon yüksekliği gestoz ya da preeklampsi diye adlandırılır. Çoğu durumda preeklampsi ilaçla tedaviye iyi cevap verir. Ancak bazen, uygun ilaçların verilmesine rağmen, kan basıncının fazla yükselmesinden dolayı gebeliğin planlanan tarihten daha erken sonlandırılması gerekebilir. Doktorlar önce, ilaçla kasılma yaratarak doğumu hızlandırmaya çalışırlar. Ama bu sırada anne için tehlikenin çok büyük olduğu ortaya çıkarsa, sezaryen yapılmalıdır.
Preeklampsi nedir
Preeklampsi, idrarla protein atımı (proteinüri) ve ödem oluşumuna (dokuda su toplanması) bağlı olarak tansiyon yükselmesiyle (hipertoni) kendini gösteren bir gebelik hastalığıdır. Tansiyon yükselmesi tüm gebelerin yaklaşık yüzde onunda saptanabilir. Uzunca bir süre 140/90 mmHg'nin üstünde seyreden kan basıncı değerleri problem olarak görülmelidir.
Kan basıncında iki değer ayırt edilir: Sistolik (büyük) tansiyon ve diyastolik (küçük) tansiyon. Büyük tansiyon, kanın karıncıktan dolaşıma pompalanması için kalbin uygulaması gereken basınçtır. Küçük tansiyonsa, kalp kanla dolduğunda dolaşımdaki basınca denk gelir. Dolaşım sistemindeki sürekli yüklenmenin bir ölçüsüdür. Buna uygun olarak kan basıncı, örneğin "110'a 80" şeklinde iki sayıyla verilir ve 110/80 diye yazılır. Geleneksel olarak kan basıncı milimetre cinsinden cıva sütunu yüksekliğiyle, mmHg diye belirtilir (Hg, cıvanın kimyasal simgesidir). Preeklampsinin değerlendirilmesinde kritik değer ikinci, yani diyastolik değerdir.
Gebenin kan basıncının çok düşük olması
Gebelik sırasında kan basıncının her zamankinden daha düşük olması çok normaldir. Bunun sorumlusu, hormonal değişiklikler gibi, insanın dolaşım sistemini hissedilir biçimde etkileyen bir dizi süreçtir. Doğa bu karmaşık süreçlerle, çocuğun düşük tansiyonda da yeterince beslenmesini sağlamayı amaçlamıştır. Bir kere daha vurgulayalım, gebelikte asıl tehlike çok yüksek tansiyondur. Yüksek tansiyonda çoğunlukla hissedilebilir belirtiler olmaz. Baş dönmesi, yorgunluk gibi şikâyetler daha çok düşük tansiyonda belirgindir. İlgili kadınların bunları azaltmak istemesi anlaşılır bir şeydir. Yine de düşük tansiyon hiçbir zaman sezaryen yapmak için neden oluşturmaz.
Gebede genital yol hastalığı, Doğumda Sezeryan
Dölyatağındaki, serviks boynundaki hatalı oluşumlar ya da dölyatağındaki kas yumruları (miyomlar) mekanik nedenlerle normal doğumu engelleyebilir. Ancak bu türden değişiklikler gebenin önbakımı sırasında elle ya da ultrasonla muayenede saptanabilecek değişikliklerdir. Bunların normal doğum için gerçekten engel oluşturup oluşturmadığı çoğunlukla anlaşılamaz. Buna karşın bu tür bulgular, doğum yardımcıları için, doğumun durması halinde, hızla ve doğru karar verebilmek açısından çok önemlidir.
Sezaryen İle Dogum Ameliyati
Sezaryen Doğum Nedenleri, Sezeryan Öncesi
Bebek Çok Küçük ve Çok Büyükse
Bazı gebeliklerde çocuk çeşitli nedenlerle gereğince büyüyemez. Bu durumda, küçük bir çocuğun doğum kanalından daha iyi geçeceği, dolayısıyla vajinal doğumun çok daha kolay olacağı düşünülebilir. Gerçi bu ilkesel olarak doğrudur; özellikle de sadece doğum mekaniği, yani büyüklük ilişkileri dikkate alınırsa. Ne var ki, çocuğun küçük olması çok ender durumlarda anne-babanın da ufak tefek olmasından kaynaklanır. Çok daha sıklıkla karşılaşılan neden, çocuğun etene (plasenta) üzerinden yeterince beslenememesidir. Gerçi çocuğa yeterince oksijen ve yaşamsal önem taşıyan iz elementler sağlanmaktadır, ancak toplamda besleyici madde sunumu önemli ölçüde azalmıştır. Bu da çocuğun ancak beyin, böbrek, akciğer gibi yaşamsal önem taşıyan organlarının besin maddesi ihtiyacını karşılamaya yeter. Buna karşılık yağ yapımı azalır ve dolayısıyla büyüme geri kalır. Çocuk sürekli olarak, kendi rezervlerini tüketmek zorunda kaldığı bir durumda bulunur. Buna bir
de doğum sancıları eklenince, çocuk dölyatağı kasının kasılmaları nedeniyle göbek kordonundan yeterince beslenemez hale gelir, hatta en kötü durumda, oksijensiz bile kalabilir.
Bu problem, kural olarak vajina yoluyla çok kolay doğabilecek çok küçük çocuklarda bile sezaryen gerekmesine yol açar. Çocuğa yeterince oksijen sağlanıp sağlanmadığı, çocuğun kalp frekansı resmi üzerinden çok kolay izlenebilir
Kardiyotokogram (CTG)
Eskiden gebelik sırasında ve doğumda bebeğin kalp atışları büyük, tahta bir kulaklıkla dinlenirdi. Günümüzde bu amaçla modern teknikten yararlanılıyor. Çocuğun kalp frekansı annenin karnı üstünden, üç santimetre kadar büyüklükte bir ultrason plakası yardımıyla izlenebiliyor. Buna paralel olarak bir basınç alıcısıyla kasılma etkinliği de kayda geçiriliyor. Bu resimlere kardiyotokogram deniyor. Bu yöntemin adı, çocuğun kalp etkinliğini gözlemek (kardiyo) ve kasılmayı resmetmek sözlerinden oluşuyor (tokogram Yunanca tokos, doğum sözcüğünden geliyor). Ölçülen kalp frekansı saye-sinde, çocuğun o sırada iyi durumda olup olmadığı, oksijen ihtiyacının ne ölçüde karşılandığı oldukça güvenilir bir biçimde izlenebiliyor.
Bebek çok büyük – Sezeryen Doğum
Bazı çocuklar gebelik sırasında ortalamanın üzerinde büyürler. Bu bir yandan anne babanın da iri olmasından kaynaklanabilir. Öte yandan, gebelik sırasında oluşmuş bir metabolizma değişikliği nedeniyle çocuğa fazla besin maddesi sağlanıyor da olabilir. Bunun nedeni çoğu kez gebelik sırasında ortaya çıkan şeker hastalığıdır (diabetes mellitus). Bu bazen sadece geçici olarak oluşur, bir daha ancak bir sonraki gebelikte ya da yaşlılıkta ortaya çıkar. Bazen de bu hastalık, müstakbel anne önceden hiç fark etmediği halde, zaten uzun zamandır vardır ve ancak gebelik sırasında yapılan rutin muayenelerde ortaya çıkmıştır.
Elle ve ultrasonla yapılan rutin muayenelerde çocuğun ağırlığı ve büyüklüğü oldukça doğru tahmin edilebilir. Ne var ki, tüm teknik ilerlemelere karşın, ağırlığın tahminden 400 gram kadar sapması mümkündür. Muayenelerde çocuğun olasılıkla çok büyük ya da çok ağır olduğu ortaya çıkmışsa, bir sezaryenin en azından düşünülmüş olması gerekir. Çocuğun tahmin edilen ağırlığı 4.500 gramın hayli üstündeyse, her durumda sezaryen önerilmelidir. Ama, çok büyük olduğu tahmin edilen çocuklarda da bu bilgiler doğumun yönetilmesi açısından çok önemlidir, böylelikle sezaryen zamanında hazırlanabilir. (3800 gramdan itibaren çocuğun ağırlığı ortalamanın çok üstü kabul edilir ve çok dikkatli vajinal muayene yapmak gerekir -tıbbi redaktörün notu.)
Bebeğin hemen doğması gerekiyor
Her doğumda, çeşitli nedenlerle, çocuğun hızla dünyaya getirilmesi gerekebilir. Önbakım anlamında en iyi muayeneler bile doğumun nasıl seyredeceği konusunda kesin bir güvence vermez. Anneyle çocuk doğum öncesinde çok sağlıklı olsalar ve hiçbir komplikasyondan korkulmasa bile, doğum sırasında her an tehlikeli durumlar ortaya çıkabilir. Bunlar öngörülemez; o nedenle de hem anne hem de çocuk için çok tehlikeli olabilirler. Doğum sürecinin hızla sonlandırılması gerekiyorsa, çoğu durumda yapılacak tek şey sezaryendir. Ama doğum zaten epeyce ilerlemişse, forseps ya da doğum kıskacı yardımıyla çocuk normal yoldan da doğurtulabilir. Ancak bunun için rahim ağzının iyice açılmış olması gerekir. Durum böyle değilse, son çözüm olarak sezaryen gündeme gelir.
Kanamalar
Anne açısından en büyük tehlikeyi kanamalar oluşturur. gerçi bu seyrek olur, ama gebelik sırasında dölyatağı aşırı kanlanmış olduğundan kanamalar hızla tehdit edici hale gelebilir.
Kanamaların nedeni çoğunlukla plasenta kenarlarının dölyatağı duvarından sökülmesi, ya da plasentanın doğum yolunun önünde uygunsuz bir yerde bulunmasıdır. Böyle durumlar hemen sezaryen gerektirir, yoksa anneyle çocuğun hayatı ve sağlığı hızla ortaya çıkan kan kaybı nedeniyle ciddi şekilde tehlikeye girebilir.
Oksijen iletimi ve Kadın Sezeryan
Çocuk açısından sezaryenin en sık rastlanan nedeni, oksijen iletiminin çeşitli biçimlerde sekteye uğramasıdır. Çocuğa oksijen iletimi, CTG ile çocuğun kalp atım hızı çıkarılarak doğum sırasında sürekli olarak izlenir. Frekans dalgalanmaları çocuğun yeterince oksijen alıp alamadığını gösterir. Etene ve göbek kordonu üzerinden ansızın yeterince oksijen sağlanamaz olursa, çocuğun kalp frekansı düşer. Değerlerin uzunca bir süre belirli sınırların altında kalması, çocuğun akut bir oksijen yetmezliği tehlikesiyle karşı karşıya olduğunun işaretidir. Bu durumda, çocuğun hayatını kurtarmak ve kalıcı hasarlardan kaçınmak için hemen sezaryen yapılmalıdır.
Bunun yapılabilmesi, klinikte günün ve gecenin her saatinde hızlı müdahalenin, daha doğrusu sezaryen yapmanın olanaklı olmasına bağlıdır. Daha önce de değindiğimiz gibi, en yoğun gebe bakımının yapıldığı hallerde bile, doğumda akut problemlerin ortaya çıkıp çıkmayacağını hiç kimse önceden söyleyemez. O nedenle, sırf anneyle çocuğun güvenliği açısından bakıldığında, evde doğum uygun değildir; çünkü doğum sırasında komplikasvon çıkması halinde yeterli tıbbı yardımı hızla uygulama olanağı yoktur. Evde doğum planlandığında en azından yakınlarda uygun donanıma sahip bir klinik bulunmalıdır.
Birincil sezaryen için başlıca endikasyonlar
Makattan geliş Enlemesine (yan) geliş Çoğul gebelik
Çocukta gelişim eksikliği
Çocuğun çok büyük olması
Placenta Praevia
İkincil sezaryen için başlıca endikasyonlar
Doğumun durması
Çocuk için oksijen yetmezliği tehlikesi
Erken doğum
Bebek Çok Küçük ve Çok Büyükse
Bazı gebeliklerde çocuk çeşitli nedenlerle gereğince büyüyemez. Bu durumda, küçük bir çocuğun doğum kanalından daha iyi geçeceği, dolayısıyla vajinal doğumun çok daha kolay olacağı düşünülebilir. Gerçi bu ilkesel olarak doğrudur; özellikle de sadece doğum mekaniği, yani büyüklük ilişkileri dikkate alınırsa. Ne var ki, çocuğun küçük olması çok ender durumlarda anne-babanın da ufak tefek olmasından kaynaklanır. Çok daha sıklıkla karşılaşılan neden, çocuğun etene (plasenta) üzerinden yeterince beslenememesidir. Gerçi çocuğa yeterince oksijen ve yaşamsal önem taşıyan iz elementler sağlanmaktadır, ancak toplamda besleyici madde sunumu önemli ölçüde azalmıştır. Bu da çocuğun ancak beyin, böbrek, akciğer gibi yaşamsal önem taşıyan organlarının besin maddesi ihtiyacını karşılamaya yeter. Buna karşılık yağ yapımı azalır ve dolayısıyla büyüme geri kalır. Çocuk sürekli olarak, kendi rezervlerini tüketmek zorunda kaldığı bir durumda bulunur. Buna bir
de doğum sancıları eklenince, çocuk dölyatağı kasının kasılmaları nedeniyle göbek kordonundan yeterince beslenemez hale gelir, hatta en kötü durumda, oksijensiz bile kalabilir.
Bu problem, kural olarak vajina yoluyla çok kolay doğabilecek çok küçük çocuklarda bile sezaryen gerekmesine yol açar. Çocuğa yeterince oksijen sağlanıp sağlanmadığı, çocuğun kalp frekansı resmi üzerinden çok kolay izlenebilir
Kardiyotokogram (CTG)
Eskiden gebelik sırasında ve doğumda bebeğin kalp atışları büyük, tahta bir kulaklıkla dinlenirdi. Günümüzde bu amaçla modern teknikten yararlanılıyor. Çocuğun kalp frekansı annenin karnı üstünden, üç santimetre kadar büyüklükte bir ultrason plakası yardımıyla izlenebiliyor. Buna paralel olarak bir basınç alıcısıyla kasılma etkinliği de kayda geçiriliyor. Bu resimlere kardiyotokogram deniyor. Bu yöntemin adı, çocuğun kalp etkinliğini gözlemek (kardiyo) ve kasılmayı resmetmek sözlerinden oluşuyor (tokogram Yunanca tokos, doğum sözcüğünden geliyor). Ölçülen kalp frekansı saye-sinde, çocuğun o sırada iyi durumda olup olmadığı, oksijen ihtiyacının ne ölçüde karşılandığı oldukça güvenilir bir biçimde izlenebiliyor.
Bebek çok büyük – Sezeryen Doğum
Bazı çocuklar gebelik sırasında ortalamanın üzerinde büyürler. Bu bir yandan anne babanın da iri olmasından kaynaklanabilir. Öte yandan, gebelik sırasında oluşmuş bir metabolizma değişikliği nedeniyle çocuğa fazla besin maddesi sağlanıyor da olabilir. Bunun nedeni çoğu kez gebelik sırasında ortaya çıkan şeker hastalığıdır (diabetes mellitus). Bu bazen sadece geçici olarak oluşur, bir daha ancak bir sonraki gebelikte ya da yaşlılıkta ortaya çıkar. Bazen de bu hastalık, müstakbel anne önceden hiç fark etmediği halde, zaten uzun zamandır vardır ve ancak gebelik sırasında yapılan rutin muayenelerde ortaya çıkmıştır.
Elle ve ultrasonla yapılan rutin muayenelerde çocuğun ağırlığı ve büyüklüğü oldukça doğru tahmin edilebilir. Ne var ki, tüm teknik ilerlemelere karşın, ağırlığın tahminden 400 gram kadar sapması mümkündür. Muayenelerde çocuğun olasılıkla çok büyük ya da çok ağır olduğu ortaya çıkmışsa, bir sezaryenin en azından düşünülmüş olması gerekir. Çocuğun tahmin edilen ağırlığı 4.500 gramın hayli üstündeyse, her durumda sezaryen önerilmelidir. Ama, çok büyük olduğu tahmin edilen çocuklarda da bu bilgiler doğumun yönetilmesi açısından çok önemlidir, böylelikle sezaryen zamanında hazırlanabilir. (3800 gramdan itibaren çocuğun ağırlığı ortalamanın çok üstü kabul edilir ve çok dikkatli vajinal muayene yapmak gerekir -tıbbi redaktörün notu.)
Bebeğin hemen doğması gerekiyor
Her doğumda, çeşitli nedenlerle, çocuğun hızla dünyaya getirilmesi gerekebilir. Önbakım anlamında en iyi muayeneler bile doğumun nasıl seyredeceği konusunda kesin bir güvence vermez. Anneyle çocuk doğum öncesinde çok sağlıklı olsalar ve hiçbir komplikasyondan korkulmasa bile, doğum sırasında her an tehlikeli durumlar ortaya çıkabilir. Bunlar öngörülemez; o nedenle de hem anne hem de çocuk için çok tehlikeli olabilirler. Doğum sürecinin hızla sonlandırılması gerekiyorsa, çoğu durumda yapılacak tek şey sezaryendir. Ama doğum zaten epeyce ilerlemişse, forseps ya da doğum kıskacı yardımıyla çocuk normal yoldan da doğurtulabilir. Ancak bunun için rahim ağzının iyice açılmış olması gerekir. Durum böyle değilse, son çözüm olarak sezaryen gündeme gelir.
Kanamalar
Anne açısından en büyük tehlikeyi kanamalar oluşturur. gerçi bu seyrek olur, ama gebelik sırasında dölyatağı aşırı kanlanmış olduğundan kanamalar hızla tehdit edici hale gelebilir.
Kanamaların nedeni çoğunlukla plasenta kenarlarının dölyatağı duvarından sökülmesi, ya da plasentanın doğum yolunun önünde uygunsuz bir yerde bulunmasıdır. Böyle durumlar hemen sezaryen gerektirir, yoksa anneyle çocuğun hayatı ve sağlığı hızla ortaya çıkan kan kaybı nedeniyle ciddi şekilde tehlikeye girebilir.
Oksijen iletimi ve Kadın Sezeryan
Çocuk açısından sezaryenin en sık rastlanan nedeni, oksijen iletiminin çeşitli biçimlerde sekteye uğramasıdır. Çocuğa oksijen iletimi, CTG ile çocuğun kalp atım hızı çıkarılarak doğum sırasında sürekli olarak izlenir. Frekans dalgalanmaları çocuğun yeterince oksijen alıp alamadığını gösterir. Etene ve göbek kordonu üzerinden ansızın yeterince oksijen sağlanamaz olursa, çocuğun kalp frekansı düşer. Değerlerin uzunca bir süre belirli sınırların altında kalması, çocuğun akut bir oksijen yetmezliği tehlikesiyle karşı karşıya olduğunun işaretidir. Bu durumda, çocuğun hayatını kurtarmak ve kalıcı hasarlardan kaçınmak için hemen sezaryen yapılmalıdır.
Bunun yapılabilmesi, klinikte günün ve gecenin her saatinde hızlı müdahalenin, daha doğrusu sezaryen yapmanın olanaklı olmasına bağlıdır. Daha önce de değindiğimiz gibi, en yoğun gebe bakımının yapıldığı hallerde bile, doğumda akut problemlerin ortaya çıkıp çıkmayacağını hiç kimse önceden söyleyemez. O nedenle, sırf anneyle çocuğun güvenliği açısından bakıldığında, evde doğum uygun değildir; çünkü doğum sırasında komplikasvon çıkması halinde yeterli tıbbı yardımı hızla uygulama olanağı yoktur. Evde doğum planlandığında en azından yakınlarda uygun donanıma sahip bir klinik bulunmalıdır.
Birincil sezaryen için başlıca endikasyonlar
Makattan geliş Enlemesine (yan) geliş Çoğul gebelik
Çocukta gelişim eksikliği
Çocuğun çok büyük olması
Placenta Praevia
İkincil sezaryen için başlıca endikasyonlar
Doğumun durması
Çocuk için oksijen yetmezliği tehlikesi
Erken doğum
Sezaryenle Dogum Nedir
Sezaryen Doğum Nedenleri
Bebeğin Ters Gelmesi
Çoğu çocuk doğum tarihinde başı aşağıya gelmiş şekilde durur. Dolayısıyla doğumda önce baş dışarı çıkar ve leğen ağzında baş bulunur. Ancak, çocukların doğum anında makattan gelmeleri de sıklıkla rastlanan bir şeydir. Bu durumda leğen ağzında çocuğun makatı ya da ayakları bulunur, başı ise kaburgaların yakınındadır. Çocuğun bu özel konumu çoğunlukla dışarıdan yoklandığında da anlaşılabilir. Klinikte çocuk, dışarıdan döndürme denen yöntemle döndürülerek normal konuma getirilebilir. (Ancak anı bebek ölümüne yol açabileceği için bu yöntem artık uygulanmıyor -tıbbi redaktörün notu.)
Dışarıdan döndürme ve Adım Adım Sezeryan
Burada çocuk, dışarıdan, annenin karın örtüsü üzerinden yapılan belli el hareketleriyle normal konuma döndürülmeye Çalışılır. Bu önlem sırasında, komplikasyonları zamanında saptayabilmek için çocuğun kalp atışlarının mutlaka düzenli izlenmesi gerekir. Ender durumlarda (yüzde birin altında) bu işlemle plasentanın dölyatağı duvarından çözülmesi ya da göbek kordonunun çocuğun etrafına dolanması söz konusu olabilir. O nedenle dışarıdan döndürmeyi yalnızca çok deneyimli hekimler yapmalıdır. Güvenlik açısından, komplikasyon çıkması durumunda hemen sezaryen yapabilmek için tam bir ameliyat ekibi de hazır olmalıdır.
Bu yöntem belirli koşullar altında uygulanır ve vakaların yarısından çoğunda çocuğun kafa konumuna geçmesi sağlanır.
"Hint köprüsü"
Dışarıdan döndürmeye kıyasla daha yumuşak bir yöntem, Hint köprüsü denen uygulamadır. Bu egzersiz her ne kadar yumuşak diye nitelense de, tümüyle tehlikesiz sayılmaz. Dolayısıyla, bu yöntemin sizin özel durumunuza da uygun olup olmadığını mutlaka doktorunuza ya da ebenize sormalısınız. Ayrıca ebeniz egzersizi nasıl yapacağınızı size ayrıntısıyla gösterecek ve ilk uygulamada sizi yönlendirecektir. O nedenle biz burada Hint köprüsünü kısaca betimlemekle yetiniyoruz:
Hint köprüsü, çocuğun makat gelişi konumunda bulunması halinde gebeliğin 35. haftasından itibaren uygulanabilir. Bu egzersizin amacı, çocuğun kendiliğinden doğru konuma dönmesini sağlamaktır. Kadın —yastıklarla, hatta bir sandalyeyle desteklenmiş olarak—kalçası yukarı kalkmış durumda yatar. Bu sırada kasların çok gergin olması önemlidir. Kadın bu konumda 15-20 dakika kadar kalır. Ayrıca mide dolu olmamalıdır, yani bu egzersizi yemeklerden hemen sonra yap manialısınız. Bulantı ya da ağn olursa hemen kesin. Lütfen bu egzersizi yalnızken ve kendinizi kötü hissettiğinizde yardıma çağıracak kimse yokken yapmayın.
Problem bu şekilde ortadan kalkmazsa, çocuğun hangi yoldan doğacağını düşünmek gerekir. Makat gelişi konumundaki çocuklar, vücut ağırlığı 3,5 kiloyu aşmıyorsa ve annenin leğen ölçüleri sınırlama getirmiyorsa çoğunlukla vajinadan doğurtulur.
Moksalama Nedir
Birçok ebe, dışarıdan döndürmeye ve Hint köprüsüne alternatif olarak, akupunkturun özel bir biçimi olan moksalamayı (moksibüsyon) önerir. (Bu yöntem de pek kullanılmamaktadır -tıbbi redaktörün notu.)
Çocuğun ağırlığı ultrason muayenesiyle tahmin edilebilir. Hiçbir tehlikesi olmayan bu muayenede ayrıca baş çapı ve göğüs kafesi çevresi de belirlenebilir. Ölçüm sonuçlarının birbirine oranı, makattan gelişte vajinal doğumun riskiyle ilgili belli bir değerlendirme sağlar. Sonuçlar makattan doğuma izin vermiyorsa, kadın doktoru sezaryen tavsiye eder ve bu da birincil keşidir. Durum böyleyse, müdahale çocuk olgunlaştıktan sonra (gebeliğin 37. haftasından sonra), ayrıca mümkünse kasılmalar başlamadan ve su kesesi patlamadan önce gerçekleştirilmelidir. O nedenle, makat konumundaki sezaryen ameliyatlarının çoğu gebeliğin 37. ve 39. haftaları arasında yapılır. Bu planlanmış ameliyatta ağrı kesici olarak peridüral anestezi çok uygun olmaktadır.
Makat gelişi yüzünden doğum sezaryenle yapıldığında bile, yeni doğan çocuk önceden dölyatağında almış olduğu konumdan dolayı belli özellikler gösterebilir: Bu çoklar genellikle vücudun orta yerinden bükülmüş duruş doğumdan sonra daha bir süre sürdürürler, başları olağana kıyasla çoğunlukla biraz daha dar ve uzundur, akat doğumlarından sonra kalça eklemlerinin sonografiyle incelenmesi, yeni doğana uygulanan zorunlu bir muayenedir ve çok önemlidir.
Sezeryan İle Doğum ve Makattan doğma
Vajinal bir makat doğumunda çocuğun önce makatı, ardından göbek kordonuyla birlikte karnı gelir. Göbek kordonu doğum sırasında plasentayla bağlantıyı hâlâ sürdürür, özellikle de yaşamsal önem taşıyan oksijenin iletimini sağlar. Göğüs kafesi doğum kanalından çıkar çıkmaz, onu izleyen baş doğum yolunun en dar yerinde bulunmaktadır. Bu sırada göbek kordonu çocuğun başıyla annenin leğen kemikleri arasında sıkışabilir. Bu esnada çocuğa göbek kordonu üzerinden oksijen iletimi kesilir. Doğum süreci normal bir şekilde işlerse çocuk için tehlike yoktur. Ancak doğumun bu evresinin uzun sürmesi çocuğun oksijensiz kalmasıyla sonuçlanabilir. Böyle komplikasyonlardan kaçınmak için—daha önce de belirttiğimiz gibi—çocukta ağırlık tahmini ve çap ölçümü yapılır. Zaten makattan
doğum ancak deneyimli uzman doktorlar tarafından yürütülebilir.
Çoğul doğum söz konusuysa
Çoğul gebelik bütün katılımcılar için büyük bir meydan okuma demektir. Üçüzler, hele dördüzler mutlaka sezaryenle doğurtulmalıdır, çünkü bu durumda normal doğum yaptırılırsa, komplikasyon olasılığı çok yüksektir. Çoğul gebeliklerde erken doğum ve çocuklarda konum anomali -
si oranlarının çok yüksek olması da bir başka risk faktörüdür. İkiz gebeliklerde bu oran yüzde 50 dolayındadır. O nedenle çoğul gebelikler çoğunlukla vaktinden önce sezaryenle sonlandırılır.
İlk çocuğun konumuna bağlı
Yine de, çocukların tahmin edilen ağırlığı 2.000 gramın üzerindeyse, birçok durumda vajinal doğumun sorumluluğu üstlenilir. Ancak böyle bir karar için koşul, ilk çocuğun baş konumunda olmasıdır. Öndeki bebek makat konumunda ya da enine konumdaysa, sezaryenden kaçış yolu yoktur. İkinci çocuğun konumu doğum biçimine karar verme açısından önem taşımaz, çünkü ilk çocuk doğduktan sonra yer koşullarının büyük ölçüde iyileşmesi sonucu çoğu kez kendiliğinden doğru konuma döner.
İkinci çocuk
yine de anormal konumda kalırsa, doğum yolunun önemli ölçüde genişlemiş olması sayesinde ebe ya da doktorun ustaca müdahalesiyle çoğunlukla konumu düzeltilebilir.
Bebeğin Ters Gelmesi
Çoğu çocuk doğum tarihinde başı aşağıya gelmiş şekilde durur. Dolayısıyla doğumda önce baş dışarı çıkar ve leğen ağzında baş bulunur. Ancak, çocukların doğum anında makattan gelmeleri de sıklıkla rastlanan bir şeydir. Bu durumda leğen ağzında çocuğun makatı ya da ayakları bulunur, başı ise kaburgaların yakınındadır. Çocuğun bu özel konumu çoğunlukla dışarıdan yoklandığında da anlaşılabilir. Klinikte çocuk, dışarıdan döndürme denen yöntemle döndürülerek normal konuma getirilebilir. (Ancak anı bebek ölümüne yol açabileceği için bu yöntem artık uygulanmıyor -tıbbi redaktörün notu.)
Dışarıdan döndürme ve Adım Adım Sezeryan
Burada çocuk, dışarıdan, annenin karın örtüsü üzerinden yapılan belli el hareketleriyle normal konuma döndürülmeye Çalışılır. Bu önlem sırasında, komplikasyonları zamanında saptayabilmek için çocuğun kalp atışlarının mutlaka düzenli izlenmesi gerekir. Ender durumlarda (yüzde birin altında) bu işlemle plasentanın dölyatağı duvarından çözülmesi ya da göbek kordonunun çocuğun etrafına dolanması söz konusu olabilir. O nedenle dışarıdan döndürmeyi yalnızca çok deneyimli hekimler yapmalıdır. Güvenlik açısından, komplikasyon çıkması durumunda hemen sezaryen yapabilmek için tam bir ameliyat ekibi de hazır olmalıdır.
Bu yöntem belirli koşullar altında uygulanır ve vakaların yarısından çoğunda çocuğun kafa konumuna geçmesi sağlanır.
"Hint köprüsü"
Dışarıdan döndürmeye kıyasla daha yumuşak bir yöntem, Hint köprüsü denen uygulamadır. Bu egzersiz her ne kadar yumuşak diye nitelense de, tümüyle tehlikesiz sayılmaz. Dolayısıyla, bu yöntemin sizin özel durumunuza da uygun olup olmadığını mutlaka doktorunuza ya da ebenize sormalısınız. Ayrıca ebeniz egzersizi nasıl yapacağınızı size ayrıntısıyla gösterecek ve ilk uygulamada sizi yönlendirecektir. O nedenle biz burada Hint köprüsünü kısaca betimlemekle yetiniyoruz:
Hint köprüsü, çocuğun makat gelişi konumunda bulunması halinde gebeliğin 35. haftasından itibaren uygulanabilir. Bu egzersizin amacı, çocuğun kendiliğinden doğru konuma dönmesini sağlamaktır. Kadın —yastıklarla, hatta bir sandalyeyle desteklenmiş olarak—kalçası yukarı kalkmış durumda yatar. Bu sırada kasların çok gergin olması önemlidir. Kadın bu konumda 15-20 dakika kadar kalır. Ayrıca mide dolu olmamalıdır, yani bu egzersizi yemeklerden hemen sonra yap manialısınız. Bulantı ya da ağn olursa hemen kesin. Lütfen bu egzersizi yalnızken ve kendinizi kötü hissettiğinizde yardıma çağıracak kimse yokken yapmayın.
Problem bu şekilde ortadan kalkmazsa, çocuğun hangi yoldan doğacağını düşünmek gerekir. Makat gelişi konumundaki çocuklar, vücut ağırlığı 3,5 kiloyu aşmıyorsa ve annenin leğen ölçüleri sınırlama getirmiyorsa çoğunlukla vajinadan doğurtulur.
Moksalama Nedir
Birçok ebe, dışarıdan döndürmeye ve Hint köprüsüne alternatif olarak, akupunkturun özel bir biçimi olan moksalamayı (moksibüsyon) önerir. (Bu yöntem de pek kullanılmamaktadır -tıbbi redaktörün notu.)
Çocuğun ağırlığı ultrason muayenesiyle tahmin edilebilir. Hiçbir tehlikesi olmayan bu muayenede ayrıca baş çapı ve göğüs kafesi çevresi de belirlenebilir. Ölçüm sonuçlarının birbirine oranı, makattan gelişte vajinal doğumun riskiyle ilgili belli bir değerlendirme sağlar. Sonuçlar makattan doğuma izin vermiyorsa, kadın doktoru sezaryen tavsiye eder ve bu da birincil keşidir. Durum böyleyse, müdahale çocuk olgunlaştıktan sonra (gebeliğin 37. haftasından sonra), ayrıca mümkünse kasılmalar başlamadan ve su kesesi patlamadan önce gerçekleştirilmelidir. O nedenle, makat konumundaki sezaryen ameliyatlarının çoğu gebeliğin 37. ve 39. haftaları arasında yapılır. Bu planlanmış ameliyatta ağrı kesici olarak peridüral anestezi çok uygun olmaktadır.
Makat gelişi yüzünden doğum sezaryenle yapıldığında bile, yeni doğan çocuk önceden dölyatağında almış olduğu konumdan dolayı belli özellikler gösterebilir: Bu çoklar genellikle vücudun orta yerinden bükülmüş duruş doğumdan sonra daha bir süre sürdürürler, başları olağana kıyasla çoğunlukla biraz daha dar ve uzundur, akat doğumlarından sonra kalça eklemlerinin sonografiyle incelenmesi, yeni doğana uygulanan zorunlu bir muayenedir ve çok önemlidir.
Sezeryan İle Doğum ve Makattan doğma
Vajinal bir makat doğumunda çocuğun önce makatı, ardından göbek kordonuyla birlikte karnı gelir. Göbek kordonu doğum sırasında plasentayla bağlantıyı hâlâ sürdürür, özellikle de yaşamsal önem taşıyan oksijenin iletimini sağlar. Göğüs kafesi doğum kanalından çıkar çıkmaz, onu izleyen baş doğum yolunun en dar yerinde bulunmaktadır. Bu sırada göbek kordonu çocuğun başıyla annenin leğen kemikleri arasında sıkışabilir. Bu esnada çocuğa göbek kordonu üzerinden oksijen iletimi kesilir. Doğum süreci normal bir şekilde işlerse çocuk için tehlike yoktur. Ancak doğumun bu evresinin uzun sürmesi çocuğun oksijensiz kalmasıyla sonuçlanabilir. Böyle komplikasyonlardan kaçınmak için—daha önce de belirttiğimiz gibi—çocukta ağırlık tahmini ve çap ölçümü yapılır. Zaten makattan
doğum ancak deneyimli uzman doktorlar tarafından yürütülebilir.
Çoğul doğum söz konusuysa
Çoğul gebelik bütün katılımcılar için büyük bir meydan okuma demektir. Üçüzler, hele dördüzler mutlaka sezaryenle doğurtulmalıdır, çünkü bu durumda normal doğum yaptırılırsa, komplikasyon olasılığı çok yüksektir. Çoğul gebeliklerde erken doğum ve çocuklarda konum anomali -
si oranlarının çok yüksek olması da bir başka risk faktörüdür. İkiz gebeliklerde bu oran yüzde 50 dolayındadır. O nedenle çoğul gebelikler çoğunlukla vaktinden önce sezaryenle sonlandırılır.
İlk çocuğun konumuna bağlı
Yine de, çocukların tahmin edilen ağırlığı 2.000 gramın üzerindeyse, birçok durumda vajinal doğumun sorumluluğu üstlenilir. Ancak böyle bir karar için koşul, ilk çocuğun baş konumunda olmasıdır. Öndeki bebek makat konumunda ya da enine konumdaysa, sezaryenden kaçış yolu yoktur. İkinci çocuğun konumu doğum biçimine karar verme açısından önem taşımaz, çünkü ilk çocuk doğduktan sonra yer koşullarının büyük ölçüde iyileşmesi sonucu çoğu kez kendiliğinden doğru konuma döner.
İkinci çocuk
yine de anormal konumda kalırsa, doğum yolunun önemli ölçüde genişlemiş olması sayesinde ebe ya da doktorun ustaca müdahalesiyle çoğunlukla konumu düzeltilebilir.
Sezeryanla Dogum Ameliyati
Sezaryen Doğum Nedenleri ve Sezeryanla Doğum
Tıptaki tüm ilerlemelere karşın erken doğumlar hâlâ olageliyor. Erken doğum deyince, gebeliğin 24. ve 37. haftaları arasında gerçekleşen doğum anlaşılır. Bu durumda çocuğun doğum ağırlığı 500 ile 2500 gram arasındadır. Al-manya'da erken doğum oranı şu sıralar yüzde beşle sekiz arasında oynuyor. Erken doğum için bir numaralı risk faktörü, genital yolda yukarılara yürümüş enfeksiyonlardır. Erken doğum riskini yükselten diğer faktörler gebeyken sigara içmek, çoğul gebelikler, annede şeker hastalığı (di-abetes mellitus), ayrıca rahimdeki çeşitli eksik oluşum ve hastalıklardır. Doğum asıl tarihinden ne kadar önce olursa, çocuk açısından o kadar sorunlu olur. Erken doğan bir çocuğun organları ana rahminin dışında yaşamak (uterus dışı yaşam) için henüz yeterince olgunlaşmamışsa, zorluklar çıkar. Dahası, erken doğumların büyük bölümü dölyatağındaki enfeksiyonlardan ileri gelir. Bu durumda çocuk da dünyaya geldiğinde çoğunlukla aynı şekilde enfeksiyonludur (bak. "Enfeksiyon sonucunda erken doğum" başlıklı renkli zemindeki yazı).
Sezeryanla Enfeksiyon sonucunda erken doğum
Erken doğum çoğunlukla, dölyolu üzerinden rahim ağzına, rahme ve plasentaya kadar ilerlemiş bir enfeksiyonun sonucu olarak meydana gelir. Tıp öncelikle, uyarıcısı belli özgül enfeksiyonlarla özgül olmayan enfeksiyonlar arasında ayrım yapar. Uyarıcısı belli özgül enfeksiyonlar belli bakterilerin, virüslerin ya da mantarların yol açtığı ve tipik hastalık tablolarını ortaya çıka-fan iltihaplanmalardır. Bunlara örnek olarak herpes enfeksiyonları, belsoğukluğu, frengi, ayrıca streptokok enfeksiyonları verilebilir. Özgül olmayan enfeksiyonlarda ise rahme hastalık yapıcı bakteriler yerleşmiştir. Burada çeşitli bakteriler söz konusu olabilir ama hepsi aynı hastalık tablosunu ortaya çıkarır. Bu özgül olmayan enfeksiyonlar, özgül enfeksiyonlara kıyasla çok daha sık olarak erken doğuma neden olurlar. Bu zararlı bakterilerin rahme yerleşmesinin nedeni, burada bulunan lakto basillerin azalmış olmasıdır. Lakto basiller dölyolunda her zaman vardır ve normal durumda dış dünyaya karşı iyi bir koruma sağlarlar. Asitler üretir, böylelikle de istenmeyen bakteriler için çok elverişsiz yaşam koşulları oluştururlar. Hormon dengesindeki değişim, stres, şeker hastalığı, ağır hastalıklar, ayrıca başka bir hastalık nedeniyle antibiyotik kullanımı lakto basillerin yok olmasına, dolayısıyla da zararlı bakterilerin istilasına yol açabilir.
Çok erken doğan çocuklar için başlangıç koşulları zaten zor olduğundan, dünyaya nasıl gelecekleri konusu üzerinde enine boyuna düşünmek gerekir. Seksenli yılların başlarına kadar, bütün erken doğumların sezaryenle sonlandırılması gerektiğine inanılıyordu. Ancak, yapılan geniş çaplı araştırmalar bunun çocuklar için her zaman avantaj getirmediğini gösterdi. Çok erken bir doğumda, dölyatağı duvarının henüz görece kalın olması nedeniyle sezaryen zor olabilir, çünkü ameliyatta çocuğa ulaşmak çoğunlukla kolay değildir. Başka tıbbi gereklilikler yoksa, başı oturmuş çocukların erken doğumu normal yoldan gerçekleştirilir. Ancak, makat konumu ya da enlemesine konum halindeki bir erken doğumda durum çok farklıdır. Böyle durumlarda mutlaka sezaryen yapılmalıdır.
Erken doğumun belirtileri, Normal Sezeryan
Çok yakındaki bir erken doğumun semptomları (belirtileri) çok çeşitlidir. O nedenle de tehlikeyi zamanında fark etmek ve doğumu buna uygun şekilde planlamak zordur.
Rahim ağzı çok erken açıldığında, kasılmaları her kadın hissetmez. Sırtta sızı, bacaklarda ağrı ve benzeri şikâyetler çoğu kez kasılma etkinliği olarak algılanmaz, dolayısıyla da göz ardı edilir. Ayrıca, zamanında doğuma kıyasla erken doğum için gereken kasılmalar da genellikle o kadar fazla değildir. O nedenle birçok erken doğum kadınları hazırlıksız yakalar. Doğum tarihine görünüşte daha uzun bir zaman vardır; ayrıca sancılar da kadının kafasında canlandırdığı kadar şiddetli değildir.
Çok yakındaki bir erken doğumu haber veren semptomlar
Sırtta ansızın ortaya çıkan sızı şeklinde ağrılar Bu şikâyetler genellikle zararsızdır. Yine de mutlaka
jinekologunuzu aramalısınız, özellikle de şikâyetler ansızın ortaya çıkıp saatlerce geçmiyorsa.
Vaktinden önce başlayan kasılmalar Erken doğumun eli kulağındaysa kasılma etkinliği çoğunlukla kendini karakteristik olmayan ağrılarla belli eder. Çoğu kez buna sırt ağrıları da eklenir, bazen de mide problemi ya da bacaklarda kas ağrısı diye yorumlanabilecek ağrılar olur.
Rahim ağzının şimdiden rutin muayenede fark edilecek kadar açılmış olması
Gerçekten bir erken doğum tehdidi olup olmadığını
kadın doktoru vajinal muayeneyle saptayabilir. Bu muayenede dölyatağı ağzının şimdiden açılıp açılmadığı ya da ne kadar açıldığı incelenir.
Vaktinden önce su gelmesi Bir erken doğumun gelip çattığının kesin bir işareti, su kesesinin patlayıp döl suyunun akmasıdır. Bu durumda hiç vakit kaybetmeden hemen kliniği aramalısınız.
Çoğu kez gerek ebe ve hekimler, gerekse de kadının kendisi erken doğum için hazırlıklı değildir. Oysa hızla harekete geçmek gerekir. Böyle doğumlar mutlaka, en azından çocuk doktoru hizmeti bulunan, daha da iyisi yeni doğanlar için yoğun bakım ünitesine sahip kliniklerde yapılmalıdır.
''Erken doğan çocukların anne-babaları" için
Her anne baba için çocuğun doğumu yaşamlarındaki çok özel bir olaydır. Bir erken doğumda, özellikle de hiç beklenmedik bir şekilde olması durumunda, mutlak bir istisna durumu söz konusudur ve anne baba altından kalkılması zor problemlerle karşı karşıyadır.
Çocuğun sağ salim dünyaya gelip gelmeyeceği kaygısı bir yana, sezaryenden hemen sonraki ilk ayrılık anne-baba için temel problemi oluşturur. Erken doğan çocuğun birçok durumda ameliyattan sonra bir çocuk kliniğine ya da yeni doğanlar için yoğun bakım servisine nakledilmesi gerekir. Şimdi çocuğun ilişki kurduğu ilk insanlar birdenbire baba ve yoğun bakım personeli olmuştur. Anne ameliyattan sonra henüz ayılma evresinde bulunduğundan, doğan çocuğu bu durumda yalnızca baba ziyaret edebilir.
Bebek yerine fotoğrafı ve Sezeryan Bebek
Bazı servislerde babanın ilk ziyaretinde, anneye gösterebil-sin diye çocuğun polaroid bir fotoğrafını verirler. Ne var ki anne için bu fotoğraf bebeğin verini tutacak bir şey sayılmaz.
Annenin çocuğu mümkün olduğu kadar erken görmesi durumu kabullenmesi bakımından yararlıdır. Şu halde, çocuğunuz başka bir hastaneye nakledilmişse, kendinizi de oraya aldırmaya çalışın. Ayağa kalkar kalkmaz, elbette ki olabildiğince sık çocuğunuzu ziyaret etmek isteyeceksiniz. Yoğun bakım servisindeki personelle ziyaret zamanlarını baştan konuşun. Genellikle, servise olabildiğince sık girmenize izin verirler. Bugünlerde anne-babalar, özellikle de erken doğumlarda bebekleriyle olabildiğince sık temas kurmaları yönünde cesaretlendiriliyor. Sizler anne-baba olarak yoğun bakımdaki atmosferi belki endişe verici bulacaksınız. Ama personel, sizi çocuğun bakımına katma, o arada korkularınızı da ciddiye alma konusunda hiç kuşkusuz elinden geleni yapacaktır.
Tıptaki tüm ilerlemelere karşın erken doğumlar hâlâ olageliyor. Erken doğum deyince, gebeliğin 24. ve 37. haftaları arasında gerçekleşen doğum anlaşılır. Bu durumda çocuğun doğum ağırlığı 500 ile 2500 gram arasındadır. Al-manya'da erken doğum oranı şu sıralar yüzde beşle sekiz arasında oynuyor. Erken doğum için bir numaralı risk faktörü, genital yolda yukarılara yürümüş enfeksiyonlardır. Erken doğum riskini yükselten diğer faktörler gebeyken sigara içmek, çoğul gebelikler, annede şeker hastalığı (di-abetes mellitus), ayrıca rahimdeki çeşitli eksik oluşum ve hastalıklardır. Doğum asıl tarihinden ne kadar önce olursa, çocuk açısından o kadar sorunlu olur. Erken doğan bir çocuğun organları ana rahminin dışında yaşamak (uterus dışı yaşam) için henüz yeterince olgunlaşmamışsa, zorluklar çıkar. Dahası, erken doğumların büyük bölümü dölyatağındaki enfeksiyonlardan ileri gelir. Bu durumda çocuk da dünyaya geldiğinde çoğunlukla aynı şekilde enfeksiyonludur (bak. "Enfeksiyon sonucunda erken doğum" başlıklı renkli zemindeki yazı).
Sezeryanla Enfeksiyon sonucunda erken doğum
Erken doğum çoğunlukla, dölyolu üzerinden rahim ağzına, rahme ve plasentaya kadar ilerlemiş bir enfeksiyonun sonucu olarak meydana gelir. Tıp öncelikle, uyarıcısı belli özgül enfeksiyonlarla özgül olmayan enfeksiyonlar arasında ayrım yapar. Uyarıcısı belli özgül enfeksiyonlar belli bakterilerin, virüslerin ya da mantarların yol açtığı ve tipik hastalık tablolarını ortaya çıka-fan iltihaplanmalardır. Bunlara örnek olarak herpes enfeksiyonları, belsoğukluğu, frengi, ayrıca streptokok enfeksiyonları verilebilir. Özgül olmayan enfeksiyonlarda ise rahme hastalık yapıcı bakteriler yerleşmiştir. Burada çeşitli bakteriler söz konusu olabilir ama hepsi aynı hastalık tablosunu ortaya çıkarır. Bu özgül olmayan enfeksiyonlar, özgül enfeksiyonlara kıyasla çok daha sık olarak erken doğuma neden olurlar. Bu zararlı bakterilerin rahme yerleşmesinin nedeni, burada bulunan lakto basillerin azalmış olmasıdır. Lakto basiller dölyolunda her zaman vardır ve normal durumda dış dünyaya karşı iyi bir koruma sağlarlar. Asitler üretir, böylelikle de istenmeyen bakteriler için çok elverişsiz yaşam koşulları oluştururlar. Hormon dengesindeki değişim, stres, şeker hastalığı, ağır hastalıklar, ayrıca başka bir hastalık nedeniyle antibiyotik kullanımı lakto basillerin yok olmasına, dolayısıyla da zararlı bakterilerin istilasına yol açabilir.
Çok erken doğan çocuklar için başlangıç koşulları zaten zor olduğundan, dünyaya nasıl gelecekleri konusu üzerinde enine boyuna düşünmek gerekir. Seksenli yılların başlarına kadar, bütün erken doğumların sezaryenle sonlandırılması gerektiğine inanılıyordu. Ancak, yapılan geniş çaplı araştırmalar bunun çocuklar için her zaman avantaj getirmediğini gösterdi. Çok erken bir doğumda, dölyatağı duvarının henüz görece kalın olması nedeniyle sezaryen zor olabilir, çünkü ameliyatta çocuğa ulaşmak çoğunlukla kolay değildir. Başka tıbbi gereklilikler yoksa, başı oturmuş çocukların erken doğumu normal yoldan gerçekleştirilir. Ancak, makat konumu ya da enlemesine konum halindeki bir erken doğumda durum çok farklıdır. Böyle durumlarda mutlaka sezaryen yapılmalıdır.
Erken doğumun belirtileri, Normal Sezeryan
Çok yakındaki bir erken doğumun semptomları (belirtileri) çok çeşitlidir. O nedenle de tehlikeyi zamanında fark etmek ve doğumu buna uygun şekilde planlamak zordur.
Rahim ağzı çok erken açıldığında, kasılmaları her kadın hissetmez. Sırtta sızı, bacaklarda ağrı ve benzeri şikâyetler çoğu kez kasılma etkinliği olarak algılanmaz, dolayısıyla da göz ardı edilir. Ayrıca, zamanında doğuma kıyasla erken doğum için gereken kasılmalar da genellikle o kadar fazla değildir. O nedenle birçok erken doğum kadınları hazırlıksız yakalar. Doğum tarihine görünüşte daha uzun bir zaman vardır; ayrıca sancılar da kadının kafasında canlandırdığı kadar şiddetli değildir.
Çok yakındaki bir erken doğumu haber veren semptomlar
Sırtta ansızın ortaya çıkan sızı şeklinde ağrılar Bu şikâyetler genellikle zararsızdır. Yine de mutlaka
jinekologunuzu aramalısınız, özellikle de şikâyetler ansızın ortaya çıkıp saatlerce geçmiyorsa.
Vaktinden önce başlayan kasılmalar Erken doğumun eli kulağındaysa kasılma etkinliği çoğunlukla kendini karakteristik olmayan ağrılarla belli eder. Çoğu kez buna sırt ağrıları da eklenir, bazen de mide problemi ya da bacaklarda kas ağrısı diye yorumlanabilecek ağrılar olur.
Rahim ağzının şimdiden rutin muayenede fark edilecek kadar açılmış olması
Gerçekten bir erken doğum tehdidi olup olmadığını
kadın doktoru vajinal muayeneyle saptayabilir. Bu muayenede dölyatağı ağzının şimdiden açılıp açılmadığı ya da ne kadar açıldığı incelenir.
Vaktinden önce su gelmesi Bir erken doğumun gelip çattığının kesin bir işareti, su kesesinin patlayıp döl suyunun akmasıdır. Bu durumda hiç vakit kaybetmeden hemen kliniği aramalısınız.
Çoğu kez gerek ebe ve hekimler, gerekse de kadının kendisi erken doğum için hazırlıklı değildir. Oysa hızla harekete geçmek gerekir. Böyle doğumlar mutlaka, en azından çocuk doktoru hizmeti bulunan, daha da iyisi yeni doğanlar için yoğun bakım ünitesine sahip kliniklerde yapılmalıdır.
''Erken doğan çocukların anne-babaları" için
Her anne baba için çocuğun doğumu yaşamlarındaki çok özel bir olaydır. Bir erken doğumda, özellikle de hiç beklenmedik bir şekilde olması durumunda, mutlak bir istisna durumu söz konusudur ve anne baba altından kalkılması zor problemlerle karşı karşıyadır.
Çocuğun sağ salim dünyaya gelip gelmeyeceği kaygısı bir yana, sezaryenden hemen sonraki ilk ayrılık anne-baba için temel problemi oluşturur. Erken doğan çocuğun birçok durumda ameliyattan sonra bir çocuk kliniğine ya da yeni doğanlar için yoğun bakım servisine nakledilmesi gerekir. Şimdi çocuğun ilişki kurduğu ilk insanlar birdenbire baba ve yoğun bakım personeli olmuştur. Anne ameliyattan sonra henüz ayılma evresinde bulunduğundan, doğan çocuğu bu durumda yalnızca baba ziyaret edebilir.
Bebek yerine fotoğrafı ve Sezeryan Bebek
Bazı servislerde babanın ilk ziyaretinde, anneye gösterebil-sin diye çocuğun polaroid bir fotoğrafını verirler. Ne var ki anne için bu fotoğraf bebeğin verini tutacak bir şey sayılmaz.
Annenin çocuğu mümkün olduğu kadar erken görmesi durumu kabullenmesi bakımından yararlıdır. Şu halde, çocuğunuz başka bir hastaneye nakledilmişse, kendinizi de oraya aldırmaya çalışın. Ayağa kalkar kalkmaz, elbette ki olabildiğince sık çocuğunuzu ziyaret etmek isteyeceksiniz. Yoğun bakım servisindeki personelle ziyaret zamanlarını baştan konuşun. Genellikle, servise olabildiğince sık girmenize izin verirler. Bugünlerde anne-babalar, özellikle de erken doğumlarda bebekleriyle olabildiğince sık temas kurmaları yönünde cesaretlendiriliyor. Sizler anne-baba olarak yoğun bakımdaki atmosferi belki endişe verici bulacaksınız. Ama personel, sizi çocuğun bakımına katma, o arada korkularınızı da ciddiye alma konusunda hiç kuşkusuz elinden geleni yapacaktır.
Sezaryen Dogum Anasayfa
--Sezaryen Doğum Yapmanın Nedenleri
Bebeğin Erken Gelmesi
Bebeğin Ters Gelmesi
Bebeğin Çok Büyük veya Küçük Olması
Annenin Mevcut Bazı Hastalıkları
--Sezaryen Türleri ve Yöntemleri
Birincil ve İkincil Kesi
Misgav - Ladach Yöntemi
Birden Fazla Sezaryen / Re-Sectio
--Sezaryen Doğumun Riskleri
--Sezaryene Hazırlık
--Sezaryen Ameliyatı
--Sezaryen Ameliyatı Sonrası Bakım
Bebeğin Erken Gelmesi
Bebeğin Ters Gelmesi
Bebeğin Çok Büyük veya Küçük Olması
Annenin Mevcut Bazı Hastalıkları
--Sezaryen Türleri ve Yöntemleri
Birincil ve İkincil Kesi
Misgav - Ladach Yöntemi
Birden Fazla Sezaryen / Re-Sectio
--Sezaryen Doğumun Riskleri
--Sezaryene Hazırlık
--Sezaryen Ameliyatı
--Sezaryen Ameliyatı Sonrası Bakım