Dogumda Sezeryan

Doğumda Sezeryan, İstek üzerine kesi

Sezaryen doğrultusunda talep söz konusuysa, "istek üze­rine kesi’den söz edilir. Bu kavram yeni bir ameliyat yön­temini değil, sadece gebe kadının sezaryen istediğini anla­tır. Bir hekim bu isteği yerine getirmeli mi getirmemelimi, ne zaman yerine getirmeli konusu, şu sıralar tıp basınında hararetle tartışılıyor.

Görünüşe göre sezaryen ameliyatı şu sıralar çok büyük bir toplumsal kabul görüyor. Bunun hiç azımsanmayacak bir nedeni, herhalde son zamanlarda bazı kalburüstü kadınların çocuklarını sezaryenle dünyaya getirmiş olmala­rıdır. Böylece gitgide daha çok kadın, kendisi de çocuğu­nu bu yolla dünyaya getirme isteğini gösteriyor. Gerçi bi­rincil bir sezaryenin riski vajinal doğuma göre daha yük­sektir, ama orana vurulduğunda, son derece düşüktür. İstek üzerine keşi sayısının ilerideki yıllarda daha da fazla artıp artmayacağı, şu sıralar tıp dünyasında büyük bir tartış­ma konusu.

Neden istek üzerine sezaryen?

Son zamanlarda neden gitgide daha çok kadının sezaryen istediği, bir bilmece ve galiba da öyle kalacak. Görünüşe göre bu gelişimden en azından kısmen sorumlu olan bir şey, çoğu kez "yumuşak sezaryen" diye de anılan Misgav-Ladach yöntemi ve kısmi narkoz yöntemlerinin gitgide mükemmelleşmesi. Ancak istek üzerine kesiye karar verir­ken, bambaşka, çok güçlü bazı nedenler de rol oynuyor. Sözgelimi anne daha önce zor geçen bir vajinal doğum ya­şamışsa, bu hiç kuşkusuz istek üzerine kesiyi onaylamak için bir neden olabilir. Doğumu tam olarak planlama, böylece olabildiğince güvenli bir biçimde organize etme konusunun açık açık dile getirilmesi de hiç kuşku yok cid­diye alınması gereken bir kriterdir. Alt edilemez korkular bir normal doğuma ters düşüyorsa, sırf psikolojik bakış asından gerekli görülmüş olmasa da, sezaryen yapmak anlamlı olabilir.

İlkesel olarak, bununla çelişen tıbbi ya da etik görüşler yoksa, karar verilirken asıl kriter annelerin istekleri olmalıdır.

Etik itirazlar ve Sezaryen Anı


Her ne kadar tıbbi açıdan sezaryen için mutlak kontrendikasyonlar hemen hemen hiç olmasa da (kontrendikasyon = tedavide bir yöntemin uygulanmasını engelleyen durum -ç.n.) bazı durumlarda etik itirazlar oluyor. Sözgelimi yüzyıl dönümünün hemen öncesinde milenyum bebeği yarışmasında böyle oldu. Birçok anne baba, bebeğin sezar­yenle tam gece yarısı doğurtulması ricasıyla jinekologlara başvurdu. Neyse ki bu istekler tabipler odası tarafından püskürtüldü. Toplumumuzun gizil güçlere inanan köşe­sinden de müstakbel anne babalara sürekli tavsiyeler geli­yor ve çocuklarını, astrolojik durumun çocuk için en elve­rişli olduğu anda istek üzerine sezaryenle doğurtmaları söyleniyor. Görünüşe göre bu türden istekleri yerine geti­ren hekimler de yok değil. Finansal kaygılar bu kararlarda galiba en son sırada gelmiyor. Nitekim sezaryende personel israfı saatler süren bir doğuma göre çok daha azdır.

Sonuç: Kendince iyi nedenlerle sezaryene karar veren bir müstakbel anne için mutlaka sorumsuzca davranıyor dene­mez. Doğum karşısında hissedilen çok derindeki korkular her durumda istek üzerine keşi için bir kriterdir. Ancak, o sırada egemen olan eğilimlere kapılarak ya da başka karan derilerle verilmiş kararlar kuşku götürür.

Birden fazla sezaryen/re-sectio

kadın bir kez sezaryen ameliyatı olmuş, sonra tekrar gebe kalmış ve yeniden sezaryen geçirmişse, buna "re-sectio denir. Üçüncü çocuğu da sezaryenle dünyaya gelirse, bu da "re-sectio" diye adlandırılır. Ancak, bir sezaryen geçirmiş bütün kadınlarda bundan sonraki gebelikte de bu tür doğum zorunlu değildir. Yeni bir gebelikte, ilk doğumdaki gibi, riskler ve komplikasyon olasılıkları açısından aynı değerlendirmelerin yapılması gerekir.

Birden fazla sezaryenden sonra

Ancak, ikinci ya da üçüncü sezaryenden sonra, yeniden bi­rincil keşi kararı kılı kırk yararak ele alınmalıdır, çünkü ra­him duvarı bölgesindeki eski sezaryen kesilerinin doğum sancıları sırasında yırtılma tehlikesi her ameliyattan sonra biraz daha artar. Kadın bir tek sezaryen geçirmişse tehlike henüz azdır. Fakat iki ya da daha çok sezaryenden sonra iyice yükselir. Bir kadın şimdiden üç ya da dört sezaryeni arkasında bırakmışsa, başka çocuk istediğinde, mutlaka bir doktorla konuşmalıdır. Çünkü çok sayıda sezaryenin ar­dından, bundan sonraki her gebelikte annenin ve çocuğun Tehlike Artar sağlığı açısından tehlike biraz daha artar.

Sezaryen sırasında kısırlaştırma, Sezeryanlı

Siz ve eşiniz artık başka çocuk istemediğinizden eminseniz, sezaryen ameliyatıyla birlikte kadının kısırlaştırılması işlemi yapılabilir. Bundan çok daha basit ve komplikasyonsuz olanı—burada bunu önemle vurgulayalım—erkeğin kısırlaştırılmışıdır. Bu, yerel uyuşturmayla yapılabilen bir şeydir ve kadının kısırlaştırılmasının aksine karın boşluğu­na müdahale söz konusu değildir. Oysa sezaryen sırasında ki kısırlaştırma enine boyuna düşünmeyi gerektirir. Çünkü bu müdahale geri döndürülemez. Bunun anlamı şudur: Kısırlaştırmanın geri dönüşü yoktur.

Sözgelimi Charite'nin doğum kliniğinde, kısırlaştırma isteyen bütün kadınlara, müdahaleden önce, psikosornatı eğitimi görmüş bir doktorla konuşma günü ayarlanıyor. Bu sırada mümkünse eşinin de orada bulunması isteniyor.

Böyle bir konuşmanın amacı, belki de aceleyle alınmış olan, geri dönüşü olmayan bu kararın ve sonuçlarının bir kere daha iyice gözden geçirilmesini sağlamaktır. Sırf tek­nik açıdan bakıldığında, sezaryen ameliyatının kısırlaştırma için genişletilmesi zor bir şey değildir. Ameliyat sadece yaklaşık on dakika daha uzar.

Misgav - Ladach Sezaryen Yontemi

Misgav - Ladach Yöntemi, Gerçek Sezeryan

Sezaryen tekniği uzun yıllar boyunca genelde hep aynı kalan standart bir ameliyattı. Dünya çapında çok ufak tefek farklılıklar vardı. Sonunda 1994 yılında Dr. Michael Stark temelden farklı bir ameliyat yöntemini tanıttı. Doktor bu yöntemi Kudüs'teki Misgav-Ladach Hastanesinde geliştirmişti, dolayısıyla adı da oradan geliyor.

Bu yöntemde deri, altderi yağdokusu, bağdokusu, kas ve karın zarı gibi dış tabakalar neşterle son derece sakına­rak açılıyor. Ameliyat alanının bundan sonraki genişletil­mesi keserek değil, küt açmayla yapılıyor. Bunun anlamı şu: Cerrah dokuyu sadece hafifçe kertiyor ve ardından par­maklarıyla açıyor. Dolayısıyla doku tabakaları çok az hasar görüyor, çünkü asıl açma esnetilerek yapılıyor.

Anatomiyle uyumlu ameliyat

Bu yolla doku, en az direnç gösterdiği yerlerden açılır. Böylelikle doku yapısı korunmuş, büyük kan damarları pek hasar görmemiş olur. Bu yöntemin dayandığı ana felsefe şudur: Müdahale anatominin gerçekleriyle uyum içinde­dir, geleneksel yöntemdeki gibi ona karşı çalışmaz.

Yara alanı kapatılırken yalnızca dölyatağına ve fasyaya (güçlü bağdokusu tabakası) dikiş atılır. Karın zarı, çok az hasar gördüğünden kendi kendine kaynayabilir.

Bu ilk değişiklikler her ne kadar ameliyat süresinde önemli bir kısalma getirmişse de kozmetik sonuç pek iyi değildi. Çünkü karın kesişinde karın boşluğuna giriş edep yeri kılları sınırının bir hayli yukarısından yapılıyor, böyle­likle de slip ya da bikini giyildiğinde, keşi izi açıkça görü­nen bir yerde kalıyordu.

Son yıllarda Misgav-Ladach kesişi yeniden değiştirildi. Derideki keşi, geleneksel ameliyattaki gibi yine edep yen kılları sınırına getirildi ve deri tek tek düğme dikişlerle değil sürekli dikişle kapatılmaya başlandı. Böylece Misgav-Ladach yöntemi dokuyu koruyan bir ameliyatın avantajlarını koz­metik bakımdan iddialı bir deri dıkışıyle birleştirmiş oldu.

Misgav-Ladach: Yumuşak sezaryen mi?

Yumuşak bir sezaryenden söz etmek hiç kuşkusuz fazla id­dialı olur. Ağrının ortadan kaldırılması tıpkı geleneksel se­zaryen ameliyatındaki gibi sağlanıyor, doku yapıları da ay­nen geleneksel kesideki gibi açılıyor.

Ancak, dünya çapında uygulanan birçok Misgav-La­dach sezaryeninin gösterdiği gibi, ameliyattan sonraki ev­re kadınlar için geleneksel sezaryene göre çok daha rahat geçiyor. Misgav-Ladach müdahalesinden sonra kadınlar ağrıdan epeyce kurtulmuş oluyor, dolayısıyla da daha hız­lı ayaklanabiliyorlar. Böylece, geleneksel kesiye kıyasla ço­cuklarıyla daha çok ilgilenebiliyorlar. Bu avantajlar önce­likle, dokulara verdiği hasar pek az olduğu için küt açma yönteminden kaynaklanıyor.
İyileşme döneminin hızlanmasının bir başka nedeni de, öyle görünüyor ki, ameliyat süresinin de kısalmış olması. Çünkü böylece doğal olarak daha az narkoz ilacı gereki­yor, dolayısıyla dolaşım sistemine binen yük azalıyor ve ameliyattan sonra hastanın sağlığı daha çabuk düzeliyor. Ameliyat süresi ne kadar kısa olursa, anestezi riski de o ka­dar az olur.

Misgav-Ladach ameliyatının avantajları

Ameliyat süresi kısalır.
Ameliyattan sonra birkaç saat içinde ayağa kalkabilirsi­niz.
Drenajlarla engellenmezsiniz. Bir şeyler yemek geleneksel yönteme göre çok daha er­ken mümkün olur. Bir an önce çocuğunuzla ilgilenmeye başlayabilirsiniz.

Misgav-Ladach yöntemi 1994'ten bu yana yavaş yavaş gelişip geleneksel ameliyata gerçek bir alternatif haline gel-ten sonra, bugün bu tür sezaryen ameliyatının yalnızca sağladığı görülüyor. O nedenle, daha kliniği seçer­ken, gerekli olursa sezaryenin hangi yöntemle yapılacağını soru Misgav-Ladach yöntemi uygulanmıyorsa mutlaka ikinci bir görüş alın.

Sezaryen Yontemleri ve Cesitleri

Sezeryan Çeşitleri ve Sezaryen Yöntemleri

Birincil ve İkincil Kesi


Birincil sezaryen (primâre sectio caesarea) doğum sancıla­rının başlamasından ya da döl suyunun gelmesinden önce planlanan ve yapılan sezaryendir. Bunun tam tersine, ikin­cil sezaryen (sekundâre sectio caesarea) doğum süreci baş­ladıktan sonra gündeme gelir. Bu durumda ya döl kesesi artık yırtılmış, ya da kasılmalar rahim ağzı en azından kıs­men açılacak kadar şiddetlenmiştir.

Sezaryenin bu iki biçimi arasında çok önemli bir fark vardır. Pek çok araştırmadan açıkça ortaya çıktığı gibi, bi­rincil sezaryende komplikasyon oranı epeyce daha düşük­tür. O nedenle bu ameliyatın günü, sancıların başlamasın­dan ve su kesesinin patlamasından olabildiğince önceki bir tarihe alınmalıdır. Ama bu karar her zaman çok kolay de­ğildir. Çok erken bir sezaryen, çocuğun olgunlaşması ola­sılıkla henüz optimuma ulaşmadığı, dolayısıyla yapay bir erken doğum yaptırıldığı için sakıncalıdır. Öte yandan geç kalmış bir sezaryen de, sözgelimi bir preeklampsi halinde, bazen anneyle çocuğun tehlikeye atılması anlamına gelir, dolayısıyla, optimum ameliyat tarihini belirlerken yarar ve zararların enine boyuna tartılması gerekir

Geleneksel sezaryen, Gebelik Sezaryen

Geleneksel sezaryen ameliyatında karın örtüsü edep yeri kılları sınırı hizasında yaklaşık 12-14 santimetrelik uzun bir kesiyle kaldırılır. Keşi doğrultusu edep yeri kılları sınırına paralelldir. Bunun ardından, altta yer alan altderi yağdokusu ve bağdokusu gibi tabakalar enine kesilerek açılır. Bu sı­rada genellikle pek az kanama olur; bu da zaten, elektrokoter denen ve elektrik akımıyla ısıtılan bir pens yardımıy­la hemen durdurulur. Daha sonra lifler doğrultusunda ortadaki karın kası ve aynı şekilde onun altındaki karın zarı açılır. Bu yolla cerrah karın boşluğuna ulaşmış olur.

Rahim meydana çıktı

Büyümüş, öne doğru enikonu şişmiş rahim artık rahatça görülmektedir. Şimdi dikkatle iç karın zarı, sonra da döl-yatağı açılır ve idrar kesesini korumak için biraz aşağıya çe­kilir. Dölyatağındaki yaklaşık iki santimetre genişlikteki kesik, bir U şeklini alıncaya kadar parmaklarla iki yana genişletilir. Çocuğun başı ve gövdesi bu açıklıktan geçebile­cektir. Sonra döl kesesi de açılır ve döl suyu dışarı boşatı­lır. Cerrah elini hafifçe çocuğun başının etrafina yerleştirir ve kafayı dölyatağındaki açıklıktan dışarı çıkarır, hemen ar­kasından gövde de gelir.

Bebekle ilk temas

Ardından doktor çocuğu kısa bir süreliğine annenin karnı üstüne koyar, sonra emme aletiyle çocuğun solunum yolu açılır. Belki anne şimdi çocuğunun ilk, çoğunlukla da he­nüz biraz gurultulu çığlığını duyacaktır. Bunun üzerine ar­tık göbek kordonunu kesmek gerekmektedir. Kordon iki kıskaçla sıkıştırılarak bunların ortasından kesilir. Çocuk doğmuştur ve bundan sonraki bakımı ebeye devredilir. Lo­kal uyuşturma (peridüral anestezi) yapılmışsa anne çocu­ğuyla ilk teması kurmuştur bile. Artık çocuğun çocuk dok torunun ilk muayenesi için ameliyat salonundan çıkarılması gerekmektedir. Ardından sıra etenenin çıkarılmasına gelir. Bunun için cerrah ellerinin kenarıyla eteneyi dölyatağının iç duvarından ayırır ve tümüyle çıkarır. Sonra elini bir kez da­ha dölyatağı boşluğu içinde gezdirerek dölyatağı boşluğun­da plasenta kalıntısı kalıp kalmadığını kontrol eder.

Adım adım: Yaranın kapatılması, Sezeryan Yapanlar

Rahim tekrar dikilir ve o arada dikişte kanama olup olma­dığı da kontrol edilir. Doktor dölyatağının üstündeki iç karın zarını yeniden diker ve karın boşluğundaki kanları temizler. Bu sayede karındaki diğer organları, özellikle de kör bağırsağı, yumurtalıkları ve yumurta kanallarını iyice
inceleme fırsatını bulur. Bunlarda bir tuhaflık fark ederse, daha ileri mikroskopik tetkik için hemen doku örnekleri alabilir, ya da başka bir ameliyat gerektiğini ameliyat pro­tokolüne geçirir. Dölyatağı ve iç cinsel organlar sezaryenin hemen ardından henüz maksimum derecede kanla dolu­dur. O nedenle bu sırada hâlâ komplikasyon tehlikesi var­dır. Mümkünse, müdahale "ufak tefek şeyler" yüzünden genişletilmemelidir.

Doktor, karın boşluğunu iyice inceledikten sonra dış karın zarını ve karın kasını da kapatır. Her adımda, hemen dikişle ya da elektrokoterle kapatmak üzere olası kanama kaynaklarını arar. Kasın kapatılmasından sonra, sırada bağ dokusunun, altderi yağdokusunun ve karın örtüsünün ka­patılması vardır. Bu sonuncusu ya dikişle ya da pensle ya­pılır. Son olarak, derinin dezenfekte edilmesinin ardından ameliyat yarasının üstü sargı ya da bantla kapatılır. Müdahalenin kendisi yaklaşık 20-30 dakika sürer. Narkoz verme ve hastayı hazırlama süreleri buna dahil değildir. O neden­le kadınla eşinin, ameliyat salonunda kalınacak toplam sü­re olarak dolu dolu bir saati hesaba katmaları gerekir.

Epidural Sezeryan Dogum

Sezaryen Doğum Nedenleri, Epidural Sezeryan Doğum

Annenin Mevcut Bazı Hastalıkları

Gebe akciğer hastası


Kalp hastası gebeler için söylenenler ilkesel olarak akciğer hastası gebeler için de aynen geçerlidir. Akciğer hastalığı dinlenme halindeyken bile müstakbel anne için bir yüklen­me oluşturuyorsa, normal doğum genellikle mümkün de­ğildir. Ancak, akciğerleri ve solunum yolunu ilgilendiren birbirinden tümüyle farklı çok sayıda hastalık vardır; bunların büyük bir bölümü, sözgelimi astım hastalıkları ilaçla gayet iyi tedavi edilebilir. O nedenle, bir akciğer hastalığının varlığından kuşkulanılıyorsa, gebelik sırasında bir uz­manın muayenesi mutlaka zorunludur; bu örneğin bir iç hastalıkları uzmanı ya da akciğer tedavisinde uzman bir hekim olabilir. Bu muayenelerde yapılan fonksiyon testle­ri, akciğer fonksiyonunun ne derecede kısıtlanmış olduğu konusunda önemli ipuçları verir. Test sonuçları temelinde, gebeliğin geri kalan süreci tedaviyi yürüten jinekologla birlikte planlanabilir.

Gebede yüksek tansiyon var

Daha gebeliğin başında yüksek tansiyon saptanmışsa, gebeliğin daha sonraki akışı içinde son derece yüksek kan basıncı değerlerinin oluşması tehlikesi büyüktür. Aşırı yüksek kan basıncı değerleri, hesaplanan doğum tarihinden he­men önce de ortaya çıkabilir; bu ise normal bir doğumda gebe için büyük bir tehlike demektir. O yüzden, kan ba­sıncının tüm gebelik süresince yakından kontrol edilmesi ve belgeye dökülmesi çok önemlidir. Birçok durumda, yüksek tansiyonun ilaçla tedavisi yoluyla anne ve çocuk için tehlike azaltılabilir, dolayısıyla da artık normal doğum için hiçbir risk kalmaz. Tansiyon tedavisi sırasında çocuğun ultrasonla muayene edilmesi çok önemlidir, böylelikle kan basıncı değerindeki iniş çıkışların çocuğun yetersiz beslen­mesine yol açıp açmadığı, zamanında teşhis edilebilir.

Tansiyonun ilaçla düşürülmesi


Jinekologlar, gebelik sırasında, ana karnındaki çocuğa zarar vermeden hangi tansiyon düşürücü ilaçları verebi­leceklerini bilirler. Ne var ki problem ilaçlar değil, daha çok kan basıncının davranışıdır: Çok yüksek kan basın­cı gebe için çok tehlikeli olabilir, hatta yaşamsal tehlike taşıyabilir. Ama kan basıncının çok hızlı ve çok fazla düşürülmesi de bu kez plasentanın beslenmesini sekte­ye uğratıp dolaylı olarak çocuk için tehlike yaratabilir. O nedenle, tansiyon düşürücü önlemlere çoğunlukla yavaş yavaş, yani çok dikkatli başlanır. Böylece gebeye tedavinin başlangıcında tansiyon düşürücü ilaçlar kü­çük dozlarda verilir. Doz yavaş yavaş artırılarak sonun­da tedavi bakımından etkili doza ulaşılır. Ancak kan ba­sıncı birdenbire çok yüksek değerlere çıkmışsa, çoğu durumda hemen infüzyonla (damardan -ç.n.) yüksek dozda ilaç vermek zorunlu olur. Bu sırada, olası bir ek­sik beslenmeyi zamanında teşhis etmek için çocuğun kalp frekansını düzenli olarak gözlemek gerekir. Aynı Şekilde annenin dolaşım parametreleri de yakından gözlenmelidir.

Proteinüri ve ödemler

Çoğu kez, bu yüksek kan basıncı değerlerinin yanı sıra, böbreklerde üretilen idrarla protein atımı da olur (prote­inüri). Jinekolog bunu, gebelik sırasındaki rutin muayene­lerden biri olan basit bir idrar tahliliyle saptayabilir. Bu so­nuçlar da düzenli bir biçimde annelik pasaportuna işlenir. Yüksek tansiyonlu kadınlar, değerleri normal olan gebele­re kıyasla dokularda su toplanmasına (ödem) daha yatkın­dırlar.

İlaçla tedavi genellikle yeterli olur, Epidural Sezeryan Doğum

Daha önce hiç tansiyon problemi yaşamamış kadınlarda gebelikte ortaya çıkan bu tansiyon yüksekliği gestoz ya da preeklampsi diye adlandırılır. Çoğu durumda preeklampsi ilaçla tedaviye iyi cevap verir. Ancak bazen, uygun ilaçların verilmesine rağmen, kan basıncının fazla yükselmesinden dolayı gebeliğin planlanan tarihten daha erken sonlandırılması gerekebilir. Doktorlar önce, ilaçla kasılma yaratarak doğumu hızlandırmaya çalışırlar. Ama bu sırada anne için tehlikenin çok büyük olduğu ortaya çıkarsa, sezaryen ya­pılmalıdır.

Preeklampsi nedir

Preeklampsi, idrarla protein atımı (proteinüri) ve ödem oluşumuna (dokuda su toplanması) bağlı olarak tansi­yon yükselmesiyle (hipertoni) kendini gösteren bir ge­belik hastalığıdır. Tansiyon yükselmesi tüm gebelerin yaklaşık yüzde onunda saptanabilir. Uzunca bir süre 140/90 mmHg'nin üstünde seyreden kan basıncı değerleri problem olarak görülmelidir.

Kan basıncında iki değer ayırt edilir: Sistolik (büyük) tansiyon ve diyastolik (küçük) tansiyon. Büyük tansi­yon, kanın karıncıktan dolaşıma pompalanması için kalbin uygulaması gereken basınçtır. Küçük tansiyonsa, kalp kanla dolduğunda dolaşımdaki basınca denk gelir. Dolaşım sistemindeki sürekli yüklenmenin bir ölçüsü­dür. Buna uygun olarak kan basıncı, örneğin "110'a 80" şeklinde iki sayıyla verilir ve 110/80 diye yazılır. Gele­neksel olarak kan basıncı milimetre cinsinden cıva sü­tunu yüksekliğiyle, mmHg diye belirtilir (Hg, cıvanın kimyasal simgesidir). Preeklampsinin değerlendirilmesinde kritik değer ikinci, yani diyastolik değerdir.

Gebenin kan basıncının çok düşük olması

Gebelik sırasında kan basıncının her zamankinden daha düşük olması çok normaldir. Bunun sorumlusu, hormonal değişiklikler gibi, insanın dolaşım sistemini hissedilir bi­çimde etkileyen bir dizi süreçtir. Doğa bu karmaşık süreç­lerle, çocuğun düşük tansiyonda da yeterince beslenmesi­ni sağlamayı amaçlamıştır. Bir kere daha vurgulayalım, ge­belikte asıl tehlike çok yüksek tansiyondur. Yüksek tansi­yonda çoğunlukla hissedilebilir belirtiler olmaz. Baş dön­mesi, yorgunluk gibi şikâyetler daha çok düşük tansiyon­da belirgindir. İlgili kadınların bunları azaltmak istemesi anlaşılır bir şeydir. Yine de düşük tansiyon hiçbir zaman sezaryen yapmak için neden oluşturmaz.

Gebede genital yol hastalığı, Doğumda Sezeryan

Dölyatağındaki, serviks boynundaki hatalı oluşumlar ya da dölyatağındaki kas yumruları (miyomlar) mekanik neden­lerle normal doğumu engelleyebilir. Ancak bu türden de­ğişiklikler gebenin önbakımı sırasında elle ya da ultrasonla muayenede saptanabilecek değişikliklerdir. Bunların nor­mal doğum için gerçekten engel oluşturup oluşturmadığı çoğunlukla anlaşılamaz. Buna karşın bu tür bulgular, do­ğum yardımcıları için, doğumun durması halinde, hızla ve doğru karar verebilmek açısından çok önemlidir.

Sezaryen İle Dogum Ameliyati

Sezaryen Doğum Nedenleri, Sezeryan Öncesi

Bebek Çok Küçük ve Çok Büyükse


Bazı gebeliklerde çocuk çeşitli nedenlerle gereğince büyüyemez. Bu durumda, küçük bir çocuğun doğum kanalın­dan daha iyi geçeceği, dolayısıyla vajinal doğumun çok da­ha kolay olacağı düşünülebilir. Gerçi bu ilkesel olarak doğ­rudur; özellikle de sadece doğum mekaniği, yani büyüklük ilişkileri dikkate alınırsa. Ne var ki, çocuğun küçük olması çok ender durumlarda anne-babanın da ufak tefek olma­sından kaynaklanır. Çok daha sıklıkla karşılaşılan neden, çocuğun etene (plasenta) üzerinden yeterince beslenememesidir. Gerçi çocuğa yeterince oksijen ve yaşamsal önem taşıyan iz elementler sağlanmaktadır, ancak toplamda bes­leyici madde sunumu önemli ölçüde azalmıştır. Bu da ço­cuğun ancak beyin, böbrek, akciğer gibi yaşamsal önem taşıyan organlarının besin maddesi ihtiyacını karşılamaya yeter. Buna karşılık yağ yapımı azalır ve dolayısıyla büyü­me geri kalır. Çocuk sürekli olarak, kendi rezervlerini tüketmek zorunda kaldığı bir durumda bulunur. Buna bir
de doğum sancıları eklenince, çocuk dölyatağı kasının kasılmaları nedeniyle göbek kordonundan yeterince beslenemez hale gelir, hatta en kötü durumda, oksijensiz bile kalabilir.

Bu problem, kural olarak vajina yoluyla çok kolay doğa­bilecek çok küçük çocuklarda bile sezaryen gerekmesine yol açar. Çocuğa yeterince oksijen sağlanıp sağlanmadığı, çocuğun kalp frekansı resmi üzerinden çok kolay izlenebilir

Kardiyotokogram (CTG)

Eskiden gebelik sırasında ve doğumda bebeğin kalp atışları büyük, tahta bir kulaklıkla dinlenirdi. Günümüzde bu amaçla modern teknikten yararlanılıyor. Çocuğun kalp frekansı annenin karnı üstünden, üç santimetre kadar büyüklükte bir ultrason plakası yardımıyla izlenebiliyor. Buna paralel olarak bir basınç alıcısıyla kasılma etkinliği de kayda geçiriliyor. Bu resimlere kar­diyotokogram deniyor. Bu yöntemin adı, çocuğun kalp etkinliğini gözlemek (kardiyo) ve kasılmayı resmetmek sözlerinden oluşuyor (tokogram Yunanca tokos, doğum sözcüğünden geliyor). Ölçülen kalp frekansı saye-sinde, çocuğun o sırada iyi durumda olup olmadığı, oksijen ihtiyacının ne ölçüde karşılandığı oldukça güve­nilir bir biçimde izlenebiliyor.

Bebek çok büyük – Sezeryen Doğum

Bazı çocuklar gebelik sırasında ortalamanın üzerinde bü­yürler. Bu bir yandan anne babanın da iri olmasından kay­naklanabilir. Öte yandan, gebelik sırasında oluşmuş bir metabolizma değişikliği nedeniyle çocuğa fazla besin maddesi sağlanıyor da olabilir. Bunun nedeni çoğu kez gebelik sırasında ortaya çıkan şeker hastalığıdır (diabetes mellitus). Bu bazen sadece geçici olarak oluşur, bir daha ancak bir sonraki gebelikte ya da yaşlılıkta ortaya çıkar. Ba­zen de bu hastalık, müstakbel anne önceden hiç fark etme­diği halde, zaten uzun zamandır vardır ve ancak gebelik sı­rasında yapılan rutin muayenelerde ortaya çıkmıştır.

Elle ve ultrasonla yapılan rutin muayenelerde çocuğun ağırlığı ve büyüklüğü oldukça doğru tahmin edilebilir. Ne var ki, tüm teknik ilerlemelere karşın, ağırlığın tahminden 400 gram kadar sapması mümkündür. Muayenelerde ço­cuğun olasılıkla çok büyük ya da çok ağır olduğu ortaya çıkmışsa, bir sezaryenin en azından düşünülmüş olması gerekir. Çocuğun tahmin edilen ağırlığı 4.500 gramın hayli üstündeyse, her durumda sezaryen önerilmelidir. Ama, çok büyük olduğu tahmin edilen çocuklarda da bu bilgiler doğumun yönetilmesi açısından çok önemlidir, böylelikle sezaryen zamanında hazırlanabilir. (3800 gramdan itibaren çocuğun ağırlığı ortalamanın çok üstü kabul edilir ve çok dikkatli vajinal muayene yapmak gerekir -tıb­bi redaktörün notu.)

Bebeğin hemen doğması gerekiyor

Her doğumda, çeşitli nedenlerle, çocuğun hızla dünyaya getirilmesi gerekebilir. Önbakım anlamında en iyi muaye­neler bile doğumun nasıl seyredeceği konusunda kesin bir güvence vermez. Anneyle çocuk doğum öncesinde çok sağlıklı olsalar ve hiçbir komplikasyondan korkulmasa bile, doğum sırasında her an tehlikeli durumlar ortaya çıkabilir. Bunlar öngörülemez; o nedenle de hem anne hem de ço­cuk için çok tehlikeli olabilirler. Doğum sürecinin hızla sonlandırılması gerekiyorsa, çoğu durumda yapılacak tek şey sezaryendir. Ama doğum zaten epeyce ilerlemişse, for­seps ya da doğum kıskacı yardımıyla çocuk normal yoldan da doğurtulabilir. Ancak bunun için rahim ağzının iyice açılmış olması gerekir. Durum böyle değilse, son çözüm olarak sezaryen gündeme gelir.

Kanamalar

Anne açısından en büyük tehlikeyi kanamalar oluşturur. gerçi bu seyrek olur, ama gebelik sırasında dölyatağı aşırı kanlanmış olduğundan kanamalar hızla tehdit edici hale gelebilir.

Kanamaların nedeni çoğunlukla plasenta kenarlarının dölyatağı duvarından sökülmesi, ya da plasentanın doğum yolunun önünde uygunsuz bir yerde bulunmasıdır. Böyle durumlar hemen sezaryen gerektirir, yoksa anneyle çocu­ğun hayatı ve sağlığı hızla ortaya çıkan kan kaybı nedeniy­le ciddi şekilde tehlikeye girebilir.

Oksijen iletimi ve Kadın Sezeryan

Çocuk açısından sezaryenin en sık rastlanan nedeni, oksijen iletiminin çeşitli biçimlerde sekteye uğramasıdır. Çocuğa oksijen iletimi, CTG ile çocuğun kalp atım hızı çıkarılarak doğum sırasında sürekli olarak izlenir. Frekans dal­galanmaları çocuğun yeterince oksijen alıp alamadığını gösterir. Etene ve göbek kordonu üzerinden ansızın yeterince oksijen sağlanamaz olursa, çocuğun kalp frekansı düşer. Değerlerin uzunca bir süre belirli sınırların altında kal­ması, çocuğun akut bir oksijen yetmezliği tehlikesiyle kar­şı karşıya olduğunun işaretidir. Bu durumda, çocuğun ha­yatını kurtarmak ve kalıcı hasarlardan kaçınmak için he­men sezaryen yapılmalıdır.

Bunun yapılabilmesi, klinikte günün ve gecenin her sa­atinde hızlı müdahalenin, daha doğrusu sezaryen yapma­nın olanaklı olmasına bağlıdır. Daha önce de değindiğimiz gibi, en yoğun gebe bakımının yapıldığı hallerde bile, doğumda akut problemlerin ortaya çıkıp çıkmayacağını hiç kimse önceden söyleyemez. O nedenle, sırf anneyle çocu­ğun güvenliği açısından bakıldığında, evde doğum uygun değildir; çünkü doğum sırasında komplikasvon çıkması halinde yeterli tıbbı yardımı hızla uygulama olanağı yoktur. Evde doğum planlandığında en azından yakınlarda uygun donanıma sahip bir klinik bulunmalıdır.

Birincil sezaryen için başlıca endikasyonlar

Makattan geliş Enlemesine (yan) geliş Çoğul gebelik
Çocukta gelişim eksikliği
Çocuğun çok büyük olması
Placenta Praevia

İkincil sezaryen için başlıca endikasyonlar

Doğumun durması
Çocuk için oksijen yetmezliği tehlikesi
Erken doğum

Sezaryenle Dogum Nedir

Sezaryen Doğum Nedenleri

Bebeğin Ters Gelmesi


Çoğu çocuk doğum tarihinde başı aşağıya gelmiş şekilde du­rur. Dolayısıyla doğumda ön­ce baş dışarı çıkar ve leğen ağ­zında baş bulunur. Ancak, ço­cukların doğum anında ma­kattan gelmeleri de sıklıkla rastlanan bir şeydir. Bu du­rumda leğen ağzında çocu­ğun makatı ya da ayakları bu­lunur, başı ise kaburgaların yakınındadır. Çocuğun bu özel konumu çoğunlukla dı­şarıdan yoklandığında da an­laşılabilir. Klinikte çocuk, dışarıdan döndürme denen yön­temle döndürülerek normal konuma getirilebilir. (Ancak anı bebek ölümüne yol açabileceği için bu yöntem artık uygulanmıyor -tıbbi redaktörün notu.)

Dışarıdan döndürme ve Adım Adım Sezeryan

Burada çocuk, dışarıdan, annenin karın örtüsü üzerinden yapılan belli el hareketleriyle normal konuma döndürülmeye Çalışılır. Bu önlem sırasında, komplikasyonları zamanında saptayabilmek için çocuğun kalp atışlarının mutlaka düzenli izlenmesi gerekir. Ender durumlarda (yüzde birin al­tında) bu işlemle plasentanın dölyatağı duvarından çözül­mesi ya da göbek kordonunun çocuğun etrafına dolanma­sı söz konusu olabilir. O nedenle dışarıdan döndürmeyi yalnızca çok deneyimli hekimler yapmalıdır. Güvenlik açı­sından, komplikasyon çıkması durumunda hemen sezaryen yapabilmek için tam bir ameliyat ekibi de hazır olmalıdır.

Bu yöntem belirli koşullar altında uygulanır ve vakala­rın yarısından çoğunda çocuğun kafa konumuna geçmesi sağlanır.

"Hint köprüsü"

Dışarıdan döndürmeye kıyasla daha yumuşak bir yöntem, Hint köprüsü denen uygulamadır. Bu egzersiz her ne kadar yumuşak diye nitelense de, tümüyle tehli­kesiz sayılmaz. Dolayısıyla, bu yöntemin sizin özel du­rumunuza da uygun olup olmadığını mutlaka doktoru­nuza ya da ebenize sormalısınız. Ayrıca ebeniz egzersi­zi nasıl yapacağınızı size ayrıntısıyla gösterecek ve ilk uygulamada sizi yönlendirecektir. O nedenle biz bura­da Hint köprüsünü kısaca betimlemekle yetiniyoruz:

Hint köprüsü, çocuğun makat gelişi konumunda bulunması halinde gebeliğin 35. haftasından itibaren uygulanabilir. Bu egzersizin amacı, çocuğun kendiliğinden doğru konuma dönmesini sağlamaktır. Kadın —yastıklarla, hatta bir sandalyeyle desteklenmiş ola­rak—kalçası yukarı kalkmış durumda yatar. Bu sırada kasların çok gergin olması önemlidir. Kadın bu konum­da 15-20 dakika kadar kalır. Ayrıca mide dolu olmama­lıdır, yani bu egzersizi yemeklerden hemen sonra yap manialısınız. Bulantı ya da ağn olursa hemen kesin. Lütfen bu egzersizi yalnızken ve kendinizi kötü hisset­tiğinizde yardıma çağıracak kimse yokken yapmayın.

Problem bu şekilde ortadan kalkmazsa, çocuğun hangi yoldan doğacağını düşünmek gerekir. Makat gelişi konu­mundaki çocuklar, vücut ağırlığı 3,5 kiloyu aşmıyorsa ve annenin leğen ölçüleri sınırlama getirmiyorsa çoğunlukla vajinadan doğurtulur.

Moksalama Nedir

Birçok ebe, dışarıdan döndürmeye ve Hint köprüsüne alternatif olarak, akupunkturun özel bir biçimi olan moksalamayı (moksibüsyon) önerir. (Bu yöntem de pek kullanılmamaktadır -tıbbi redaktörün notu.)

Çocuğun ağırlığı ultrason muayenesiyle tahmin edile­bilir. Hiçbir tehlikesi olmayan bu muayenede ayrıca baş çapı ve göğüs kafesi çevresi de belirlenebilir. Ölçüm so­nuçlarının birbirine oranı, makattan gelişte vajinal doğu­mun riskiyle ilgili belli bir değerlendirme sağlar. Sonuçlar makattan doğuma izin vermiyorsa, kadın doktoru sezar­yen tavsiye eder ve bu da birincil keşidir. Durum böyley­se, müdahale çocuk olgunlaştıktan sonra (gebeliğin 37. haftasından sonra), ayrıca mümkünse kasılmalar başlama­dan ve su kesesi patlamadan önce gerçekleştirilmelidir. O nedenle, makat konumundaki sezaryen ameliyatlarının ço­ğu gebeliğin 37. ve 39. haftaları arasında yapılır. Bu plan­lanmış ameliyatta ağrı kesici olarak peridüral anestezi çok uygun olmaktadır.

Makat gelişi yüzünden doğum sezaryenle yapıldığında bile, yeni doğan çocuk önceden dölyatağında almış oldu­ğu konumdan dolayı belli özellikler gösterebilir: Bu ço­klar genellikle vücudun orta yerinden bükülmüş duruş doğumdan sonra daha bir süre sürdürürler, başları olağana kıyasla çoğunlukla biraz daha dar ve uzundur, akat doğumlarından sonra kalça eklemlerinin sonografiyle incelenmesi, yeni doğana uygulanan zorunlu bir mu­ayenedir ve çok önemlidir.

Sezeryan İle Doğum ve Makattan doğma

Vajinal bir makat doğumunda çocuğun önce makatı, ar­dından göbek kordonuyla birlikte karnı gelir. Göbek kor­donu doğum sırasında plasentayla bağlantıyı hâlâ sürdürür, özellikle de yaşamsal önem taşıyan oksijenin iletimini sağlar. Göğüs kafesi doğum kanalından çıkar çıkmaz, onu izleyen baş doğum yolunun en dar yerinde bulunmaktadır. Bu sırada göbek kordonu çocuğun başıyla annenin le­ğen kemikleri arasında sıkışabilir. Bu esnada çocuğa göbek kordonu üzerinden oksijen iletimi kesilir. Doğum süreci normal bir şekilde işlerse çocuk için tehlike yoktur. Ancak doğumun bu evresinin uzun sürmesi çocuğun oksijensiz kalmasıyla sonuçlanabilir. Böyle komplikasyonlardan ka­çınmak için—daha önce de belirttiğimiz gibi—çocukta ağırlık tahmini ve çap ölçümü yapılır. Zaten makattan
doğum ancak deneyimli uzman doktorlar tarafından yürütülebilir.

Çoğul doğum söz konusuysa

Çoğul gebelik bütün katılımcılar için büyük bir meydan okuma demektir. Üçüzler, hele dördüzler mutlaka sezar­yenle doğurtulmalıdır, çünkü bu durumda normal doğum yaptırılırsa, komplikasyon olasılığı çok yüksektir. Çoğul gebeliklerde erken doğum ve çocuklarda konum anomali -
si oranlarının çok yüksek olması da bir başka risk faktörü­dür. İkiz gebeliklerde bu oran yüzde 50 dolayındadır. O nedenle çoğul gebelikler çoğunlukla vaktinden önce sezaryenle sonlandırılır.

İlk çocuğun konumuna bağlı

Yine de, çocukların tahmin edilen ağırlığı 2.000 gramın üzerindeyse, birçok durumda vajinal doğumun sorumlulu­ğu üstlenilir. Ancak böyle bir karar için koşul, ilk çocuğun baş konumunda olmasıdır. Öndeki bebek makat konu­munda ya da enine konumdaysa, sezaryenden kaçış yolu yoktur. İkinci çocuğun konumu doğum biçimine karar verme açısından önem taşımaz, çünkü ilk çocuk doğduktan sonra yer koşullarının büyük ölçüde iyileşmesi sonucu çoğu kez kendiliğinden doğru konuma döner.
İkinci çocuk

yine de anormal konumda kalırsa, doğum yolunun önemli ölçüde genişlemiş olması sayesinde ebe ya da doktorun us­taca müdahalesiyle çoğunlukla konumu düzeltilebilir.

Sezeryanla Dogum Ameliyati

Sezaryen Doğum Nedenleri ve Sezeryanla Doğum

Tıptaki tüm ilerlemelere karşın erken doğumlar hâlâ olageliyor. Erken doğum deyince, gebeliğin 24. ve 37. hafta­ları arasında gerçekleşen doğum anlaşılır. Bu durumda ço­cuğun doğum ağırlığı 500 ile 2500 gram arasındadır. Al-manya'da erken doğum oranı şu sıralar yüzde beşle sekiz arasında oynuyor. Erken doğum için bir numaralı risk fak­törü, genital yolda yukarılara yürümüş enfeksiyonlardır. Erken doğum riskini yükselten diğer faktörler gebeyken sigara içmek, çoğul gebelikler, annede şeker hastalığı (di-abetes mellitus), ayrıca rahimdeki çeşitli eksik oluşum ve hastalıklardır. Doğum asıl tarihinden ne kadar önce olur­sa, çocuk açısından o kadar sorunlu olur. Erken doğan bir çocuğun organları ana rahminin dışında yaşamak (uterus dışı yaşam) için henüz yeterince olgunlaşmamışsa, zorluk­lar çıkar. Dahası, erken doğumların büyük bölümü dölyatağındaki enfeksiyonlardan ileri gelir. Bu durumda çocuk da dünyaya geldiğinde çoğunlukla aynı şekilde enfeksiyonludur (bak. "Enfeksiyon sonucunda erken doğum" başlık­lı renkli zemindeki yazı).

Sezeryanla Enfeksiyon sonucunda erken doğum

Erken doğum çoğunlukla, dölyolu üzerinden rahim ağzına, rahme ve plasentaya kadar ilerlemiş bir enfeksi­yonun sonucu olarak meydana gelir. Tıp öncelikle, uyarıcısı belli özgül enfeksiyonlarla özgül olmayan en­feksiyonlar arasında ayrım yapar. Uyarıcısı belli özgül enfeksiyonlar belli bakterilerin, virüslerin ya da mantar­ların yol açtığı ve tipik hastalık tablolarını ortaya çıka-fan iltihaplanmalardır. Bunlara örnek olarak herpes enfeksiyonları, belsoğukluğu, frengi, ayrı­ca streptokok enfeksiyonları verilebilir. Özgül olmayan enfeksiyonlarda ise rahme hastalık yapıcı bakteriler yerleşmiştir. Burada çeşitli bakteriler söz konusu olabilir ama hepsi aynı hastalık tablosunu ortaya çıkarır. Bu öz­gül olmayan enfeksiyonlar, özgül enfeksiyonlara kıyas­la çok daha sık olarak erken doğuma neden olurlar. Bu zararlı bakterilerin rahme yerleşmesinin nedeni, burada bulunan lakto basillerin azalmış olmasıdır. Lakto basil­ler dölyolunda her zaman vardır ve normal durumda dış dünyaya karşı iyi bir koruma sağlarlar. Asitler üretir, böylelikle de istenmeyen bakteriler için çok elverişsiz yaşam koşulları oluştururlar. Hormon dengesindeki değişim, stres, şeker hastalığı, ağır hastalıklar, ayrıca başka bir hastalık nedeniyle antibiyotik kullanımı lakto basillerin yok olmasına, dolayısıyla da zararlı bakterile­rin istilasına yol açabilir.

Çok erken doğan çocuklar için başlangıç koşulları zaten zor olduğundan, dünyaya nasıl gelecekleri konusu üzerinde enine boyuna düşünmek gerekir. Seksenli yılların başlarına kadar, bütün erken doğumların sezaryenle sonlandırılması gerektiğine inanılıyordu. Ancak, yapılan geniş çaplı araştırmalar bunun çocuklar için her zaman avantaj getirmediğini gösterdi. Çok erken bir doğumda, dölyatağı duvarının henüz görece kalın olması nedeniyle sezaryen zor olabilir, çünkü ameliyatta çocuğa ulaşmak çoğunlukla kolay değildir. Başka tıbbi gereklilikler yoksa, başı otur­muş çocukların erken doğumu normal yoldan gerçekleşti­rilir. Ancak, makat konumu ya da enlemesine konum halindeki bir erken doğumda durum çok farklıdır. Böyle du­rumlarda mutlaka sezaryen yapılmalıdır.

Erken doğumun belirtileri, Normal Sezeryan

Çok yakındaki bir erken doğumun semptomları (belirtile­ri) çok çeşitlidir. O nedenle de tehlikeyi zamanında fark etmek ve doğumu buna uygun şekilde planlamak zordur.

Rahim ağzı çok erken açıldığında, kasılmaları her kadın hissetmez. Sırtta sızı, bacaklarda ağrı ve benzeri şikâyetler çoğu kez kasılma etkinliği olarak algılanmaz, dolayısıyla da göz ardı edilir. Ayrıca, zamanında doğuma kıyasla erken doğum için gereken kasılmalar da genellikle o kadar fazla değildir. O nedenle birçok erken doğum kadınları hazır­lıksız yakalar. Doğum tarihine görünüşte daha uzun bir zaman vardır; ayrıca sancılar da kadının kafasında canlan­dırdığı kadar şiddetli değildir.

Çok yakındaki bir erken doğumu haber veren semptomlar

Sırtta ansızın ortaya çıkan sızı şeklinde ağrılar Bu şikâyetler genellikle zararsızdır. Yine de mutlaka
jinekologunuzu aramalısınız, özellikle de şikâyetler ansızın ortaya çıkıp saatlerce geçmiyorsa.

Vaktinden önce başlayan kasılmalar Erken doğumun eli kulağındaysa kasılma etkinliği ço­ğunlukla kendini karakteristik olmayan ağrılarla belli eder. Çoğu kez buna sırt ağrıları da eklenir, bazen de mide problemi ya da bacaklarda kas ağrısı diye yo­rumlanabilecek ağrılar olur.

Rahim ağzının şimdiden rutin muayenede fark edilecek kadar açılmış olması
Gerçekten bir erken doğum tehdidi olup olmadığını
kadın doktoru vajinal muayeneyle saptayabilir. Bu muayenede dölyatağı ağzının şimdiden açılıp açıl­madığı ya da ne kadar açıldığı incelenir.

Vaktinden önce su gelmesi Bir erken doğumun gelip çattığının kesin bir işareti, su kesesinin patlayıp döl suyunun akmasıdır. Bu du­rumda hiç vakit kaybetmeden hemen kliniği aramalı­sınız.

Çoğu kez gerek ebe ve hekimler, gerekse de kadının kendisi erken doğum için hazırlıklı değildir. Oysa hızla ha­rekete geçmek gerekir. Böyle doğumlar mutlaka, en azın­dan çocuk doktoru hizmeti bulunan, daha da iyisi yeni do­ğanlar için yoğun bakım ünitesine sahip kliniklerde yapıl­malıdır.

''Erken doğan çocukların anne-babaları" için

Her anne baba için çocuğun doğumu yaşamlarındaki çok özel bir olaydır. Bir erken doğumda, özellikle de hiç bek­lenmedik bir şekilde olması durumunda, mutlak bir istisna durumu söz konusudur ve anne baba altından kalkılması zor problemlerle karşı karşıyadır.

Çocuğun sağ salim dünyaya gelip gelmeyeceği kaygısı bir yana, sezaryenden hemen sonraki ilk ayrılık anne-baba için temel problemi oluşturur. Erken doğan çocuğun bir­çok durumda ameliyattan sonra bir çocuk kliniğine ya da yeni doğanlar için yoğun bakım servisine nakledilmesi ge­rekir. Şimdi çocuğun ilişki kurduğu ilk insanlar birdenbire baba ve yoğun bakım personeli olmuştur. Anne ameliyat­tan sonra henüz ayılma evresinde bulunduğundan, doğan çocuğu bu durumda yalnızca baba ziyaret edebilir.

Bebek yerine fotoğrafı ve Sezeryan Bebek

Bazı servislerde babanın ilk ziyaretinde, anneye gösterebil-sin diye çocuğun polaroid bir fotoğrafını verirler. Ne var ki anne için bu fotoğraf bebeğin verini tutacak bir şey sayılmaz.

Annenin çocuğu mümkün olduğu kadar erken görme­si durumu kabullenmesi bakımından yararlıdır. Şu halde, çocuğunuz başka bir hastaneye nakledilmişse, kendinizi de oraya aldırmaya çalışın. Ayağa kalkar kalkmaz, elbette ki olabildiğince sık çocuğunuzu ziyaret etmek isteyeceksiniz. Yoğun bakım servisindeki personelle ziyaret zamanlarını baştan konuşun. Genellikle, servise olabildiğince sık girmenize izin verirler. Bugünlerde anne-babalar, özellikle de erken doğumlarda bebekleriyle olabildiğince sık temas kurmaları yönünde cesaretlendiriliyor. Sizler anne-baba olarak yoğun bakımdaki atmosferi belki endişe verici bula­caksınız. Ama personel, sizi çocuğun bakımına katma, o arada korkularınızı da ciddiye alma konusunda hiç kuşkusuz elinden geleni yapacaktır.