Tibia Plato Kırıklarında Yaralanma Mekanizması
Tibia plato kırıkları güçlü varus veya valgus zorlaması ile kombine aksiyel yüklenmeler sonucunda meydana gelmektedir.
Kennedy ve Bailey 1968 yılında kadavra dizlerinde yaptıkları deneysel çalışmada, kırığın lokalizasyonunun dizdeki fleksiyon veya ekstansiyonun derecesine bağlı olduğunu göstermişlerdir. Fleksiyon derecesi arttıkça kırık lokalizasyonunun posteriora doğru yer değiştirdiği ve meydana gelen kırığın çökme tipinde olduğunu bildirmişlerdir (36). Kırık oluşumu esnasında ekstansiyondaki dizde interkondiler femoral çentik platodaki bir kaç mm' lik çökmeden sonra interkondiler eminensiaya çarpar ve anteriorda oluşacak kompresyon kırığının 5 mm'yi bulması engellenmiş olur. Fleksiyondaki dizde ise interkondiler aralığın daha derin olması nedeni ile posteriorda oluşacak kırıkda çökme miktarı çok daha fazla da olabilecektir (35). Aksiyel yüklenme ile birlikte varus ya da valgus zorlamasına maruz kalan dizde femoral kondil, altındaki tibial platoyu hem makaslama hem de kompresif zorlamalara uğratmaktadır. Bunun sonucunda tibia platosunda ayrılma kırıkları, çökme kırıkları ya da hem ayrılma hem de çökme kırıkları meydana gelebilmektedir. Genç erişkinlerde tibia platosunun yoğun kansellöz yapısı nedeniyle kompresif zorlamalara karşı direnç oluşmakta ve daha sıklıkla izole ayrılma kırıkları görülmektedir. Yaş ilerledikçe kansellöz yapı seyrekleşmekte olup çökme veya çökme ile birlikte ayrılma kırıkları görülme sıklığı artmaktadır (35).
Lateral tibia plato kırıkları medialdekilere göre daha sık görülmektedir.Buna, dizdeki fizyolojik valgus şekli, tibia lateral platosunun destek kemik dokusunun zayıf oluşu, medial tarafın dışarıdan gelen travmalara diğer dizin koruması sayesinde daha az maruz kalması, dolayısıyla valgus travmalarının daha sık meydana gelmesi ve lateral femur kondilinin anatomik yapısı sebep olmaktadır. Lateral platoda sıklıkla çökme kırıkları görülürken, kemik yapısından dolayı medial platoda daha çok ayrılma biçimindedir.
Foltin tibia lateral plato kırıklarının osteoporozlu hastalarda daha yüksek oranda görüldüğünü vurgulamıştır (40). Osteoporoz, subkondral kemiğin çökmesini ve ezilmesini kolaylaştırır. Yarılma tarzı kırıklar osteoporozu olmayan gençlerde yüksek enerjili travma gerektirir. Osteoporozlu hastalarda çökme kırıkları daha az bir travmayla oluşur. Sonuç olarak osteoporoz parçalı kırık ve daha çok çökme nedeni olarak klinik sonuçları kötü yönde etkiler.
Tüm bu kırıklar ile birlikte çevre yumuşak dokularda da yaralanmalar oluşabilir. Bunlar; İç yan bağın kopması, dış yan bağın kopması, ön çapraz bağın kopması, menisküs yırtıkları, peroneal sinir lezyonu ve popliteal nörovasküler oluşumların yaralanmalarıdır (41). Yan bağın sağlam kaldığı durumlarda bağın menteşe rolü üstlenmesi nedeni ile karşı taraf tibia platosunda kırık oluşumu kolaylaşmaktadır (2,1). Kennedy ve Bailey'in yaptığı deneysel çalışmada 44 dizden yalnızca 2'sinde medial kollateral ligaman ve ön çapraz bağın büyük lezyonları tespit edilmiştir.
Medial platoyu destekleyen medial kondilin kemik yapısı güçlü spongiöz trabeküllerden oluşmasından dolayı lateral kondile göre daha sağlamdır. Bu nedenle medial kondil kırığı oluşmuş ise bu travmanın çok şiddetli olduğunu ve beraberinde yumuşak doku yaralanmalarının olabileceğini gösterir (41,42).
Yüksek enerjili aksiyel kuvvetlerin etkin olduğu travmalarda (yüksekten düşme gibi) Y veya V şeklinde tibia proksimal metafizini de içeren çift kondil kırıkları oluşur. Bu tip kırıklarda yumuşak doku ve damar sinir yaralanması riski diğer tip kırıklara göre daha fazladır (41,42).
Tibia plato kırıkları tüm kırıkların %1'ini oluşturur. Erişkin kırıklarda ise %8'lik dilimde yer alır. Kırıkların %55-75'i lateral plato, %10-23'ü medial plato, %10-30'u bikondiler kırıklardır.
Tibia plato kırıkları sol dizde sağ dize göre daha sık görülür(sol dizde %60, sağ dizde %40).
Sıklık sırasına göre oluş nedenleri; trafik kazası (%50-60), yüksekten düşme (%20-30), spor travması (%5-10) ve diğer nedenler (%1-5) sayılabilir.