Yaslilarda Kuru ve Kasintili Deri

Yaşlılarda Deri Hastalıkları

Sadece yaşlılarda görülen çok az hastalık vardır. Ek olarak, bazı hastalık­lar yaşlılarda daha sık görülebilir. Ayrıca, yaşlılarda bazı hastalıkların sey­ri ile görünümü farklı olabilir.

Kuru ve kaşıntılı deri

Deri yaşlandıkça daha kuru ve daha kaşıntılı olma eğilimindedir. Bu eği­lim aşağıdakilere bağlıdır:
nem oranının göreceli olarak düşmesi
sık yapılan sıcak banyolar ve sıkı kurutmalar
düşük çevre ısısı
Kaşıntı fiziksel olarak çok engelleyici olabilir. Bu durumda deride ku­ruma etkisi yapabilecek uyaranları azaltmak önemlidir. Yumuşatıcıları, topikal veya banyo ile temizlik maddeleri olarak bolca kullanılması çok önemlidir.
Kuru deriye bağlı kaşıntı çok sık görünse bile, bu yaş grubunda uyuz ve diğer yaygın kaşıntı nedenleri de dikkatli bir şekilde aranmalıdır.

Egzema

Egzema yaşlılarda değişik formlarda sık görülür. Çoğu zaman özellikle yaşlılarda çok hızlı yayılabilen ve fiziksel olarak engelleyici ola­bilen egzema için herhangi bir neden bulunamaz.
Atopik dermatit, yaşlılarda nadirdir ama diğer yaşlardaki gibi rahatsız edici olabilir.
Diskoid egzema, yapısal egzemanın yaşlılarda daha sık görülen bir for­mudur.
Egzema craquelee yaşlıların derisinde spesifik olan bir egzematöz has­talık olup, arka planında yaygın kseroz veya deri yüzeyinde kuruma var­dır.

Fotosensitif egzema, yaşlı erkeklerde daha sık görülür ve genellikle uzun sürer ve tedavisi zordur.
Az tutulumlu seboreik dermatitler yaşlılarda çok sık görülür ve hasta­lık bazen yayılıp generalize olabilir.

Tedavisi

Yaşlılarda egzemamn tedavisi diğer yaş gruplarıyla aynıdır. Burada yumu­şatıcılar çok daha önemlidir ve siklosporin, azatioprin ve kortikosteroidler gibi sistemik ilaçlar kullanmaya hazır olunmalıdır.

Deri tümörleri

Deri tümörleri yaşlıları hekime getiren yaygın bir sebeptir. Seboreik kera­toz 60 yaşın üzerindeki neredeyse herkeste bulunur ve benign olmalarına rağmen küçük semptomlara ve kozmetik rahatsızlıklara neden olabilir. Küretaj veya koter ile kolaylıkla alınabilirler ama çok sayıda oldukların­da büyük bir sorun oluşturabilirler. Solar keratozlar yaygın görülen başka bir problemdir. Galler Üniversite Hastanesi Dermatoloji bölümünde, yeni hastaların %4'ü sadece solar keratoz için başvurmuştur. Çok azı skuamöz hücreli deri kanserine dönüşür. Ancak, ciddi bir solar hasar oluştuğunun göstergesi olup daha önemli lezyonlar gelişebilir. 45 yaşın altında çok na­dir görülmesine rağmen 60 yaşın üzerinde çok yaygındır. Seboreik kera­toz gibi solar keratozlar da çok az semptom verir ve kozmetik sorunlara neden olabilir.

Bazal hücreli karsinom'lar en az solar keratozlar kadar yaygındır. Lokal invazyon ve doku yıkımı etkilerinden dolayı, önemli derecede morbiditeye neden olurlar. Skuamöz hücreli karsinomlar çok daha az görülür ama metastaz ve lokal doku yıkı­mı yapabilir. Malign melanom diğer yaş gruplara gö­re biraz daha sıktır ama lentigo maligna sadece yaşlı­larda sınırlıdır.

Yaşlılarda Deri Hastalıklarının Tedavisi

Kendi hataları olmasa da yaşlılar genellikle fiziksel, sosyal ve ekonomik seviyeleri düşüktür. Evi, hijyeni, giyimi ve ısınması yeterli olmayabilir ve bu durum yaşlı hastaların tedavisinde göz önüne tutulmalıdır. Genellikle tek başlarına yaşadıklarından, ellerinin yetişemedikleri yerlerde verilen ilaçları uygulayacak veya mobilite eksikliğinden dolayı bandajlarında yardımcı olacak kimseleri yoktur.
Özellikle karmaşık bir tedavi verildiğinde ve bir ilaçtan fazla tedavi uygulaması istenildiğinde, yaşlıların söylenenleri duymada, anlamada ve/veya hatırlamada zorluk çekebilecekleri unutulmamalıdır. Mümkün ise ilaçlar bir yakınına da anlatılmalı veya okunaklı yazılmalıdır.

Yaşlılara deri problemlerinde yardım etmeye çalışırken olası zorluklar dikkate alınmalıdır.

Yaslilarda Deri Degisiklikleri

Yaşlılarda Deri Değişiklikleri

Yapısal değişiklikler


Yılların etkisiyle, ışığa maruz kalan bölgelerde dermiş ve epidermis ince­lir. İncelme derecesi değişken olabilir. Ancak, önkolun fleksör yüzün­de deri kalınlığı 20-80 yaş arasında erkeklerde yaklaşık 1.1 mm'den 0.8 mm'ye kadar düşer. Epidermis 20 yaşlarında olan 4-5 hücre kalınlığından, 80 yaşında 3 hücre kalınlığına iner. Keratinositler yaşın ilerlemesiyle bü­züşürler ama stratum korneum hücrelerinin yüzey alanında artış görü­lür. İlginç olan, stratum korneum kalınlığı yaşlanma ile birlikte çok fazla değişmez.

Kan damarları yaş ile birlikte sayı olarak azalır ama kalınlaşır. Deri ek­leri yaş ile birlikte sayı ve büyüklük olarak azalır. Bu durum saçlar için de geçerlidir ama sebase bezler yüzde, bazen klinik ola­rak sebase bez hiperplazisine gidecek kadar tuhaf bir şekilde genişler.

Dermal bağ dokusunun zeminini oluşturan proteoglikan yapısı çok azalır. Kollajen lifleri çok sert ve biyokimyasal olarak çok sıkı bağlantılı olurlar. Pigmente hücreler sayı ve çap olarak azalır, Langerhans hücreleri de yaşlı deride daha az görülür.

Fonksiyonel değişiklikler

Yara iyileşmesi daha yavaş olur veya yaşlılarda tam olmayabilir. Yaşlı de­ri kimyasal ve fiziksel travmalara daha az cevap verir. Eritem ve şişkin­likler daha az belirgin ve daha yavaş gelişir. Gecikmiş tip aşırı duyarlılık reaksiyonu baskılanmıştır ve aynı durum diğer immün cevaplar için de ge­çerlidir.

Pigment hücrelerin aktivitesi azalmıştır. Yaşlılarda ışığa maruz kalma­yan bölgelerin derisi, genellikle gençler ve erişkinlerden daha açık renkli­dir. Derinin güneş gördüğü bölgelerde ise, melanositler düzensiz bir pig-mentasyon gösterirler.

Isı düşmesine karşı ter bezlerinin cevabı ve sebum sekresyon oranı azalmıştır. Ancak bu durum, yaşlılarda diğer deri fonksiyonlarına göre da­ha hafif seyreder.

Derinin duyusal özellikleri yaşlılarda azalır ama, maalesef aynı durum kaşıntı ve ağrı için geçerli değildir!

Yaslilarda Deri Hastaliklari Yaslanma Sureci

Yaşlılarda Deri Hastalıkları

60 yaşın üzerindeki popülasyonun şaşırtıcı artışına bağlı olarak yaşlı deri sorunları daha sık görülmeye başlanmıştır. Yirminci yüzyılın başlarında saptanan ortalama yaşam süresi, insanlığın 5000 yıl öncesine eşittir. Yaş­lanma süreci ve onun deri üzerindeki etkisi hakkında mutlaka daha çok şey bilinmesi gereklidir.

Yaşlanma Süreci

Dokuların niye yaşlandığına dair çok az şey bilmekteyiz. Biz genellikle, yaşa bağlı (intrensik) ve çevresel faktörlere (ekstrensik) bağlı yaşlanma arasında ayırım yaparız. İkincisi gerçek yaşlanma değildir. Örneğin; tek başına zamanın dokular üzerindeki etkisine ek olarak çevresel travmala­rın biriken etkileri vardır. Deriyi ilgilendirdiği kadarıyla en önemli çevre­sel travma, ultraviyole ışınları şeklinde güneş ışınlarından gelir.

İntrensik yaşlanma ile ilgili, DNA molekülü içinde biriken bir yaşlan­ma etkisinden, aktif oksijen ve serbest radikallerin etkisiyle biriken metabolik hasara kadar birçok hipotez bulunmaktadır. Açıklama ne olursa ol­sun şu anda yılların akışını durdurmak için uzun yaşayan ebeveynler seç­menin dışında fazla bir şey yapılamaz! Yaşlanmanın açıklanamayan baş­ka bir yönü değişkenliğidir. İnsanlar arasında yaşlanmada büyük farklılık­lar vardır ve aynı zamanda bir insanda organları ve sistemleri arasında yaşlanmada büyük fark görülebilir.

Bebeklerde Dudak Yalama Keiliti

Bebeklerde Dudak Yalama Keiliti

4-8 yaşındaki çocuklarda ağız etrafında hassas, kırmızı, pullanma ve çat­lama gösteren bir alan gelişir. Dudakları ve dudakların etra­fındaki deriyi yalamaya bağlı deri irrite olur ve kurur, daha sonra yumu­şatmak amacıyla yalama devam ettiğinde durum daha da kötüye gider.

Tedavi olarak hastaya ve annesine durumu sabırla anlatmak ve etkilenen böl­gede yumuşatıcılar kullanmak gereklidir.

Juvenil Plantar Dermatoz

Hastalık son yıllarda daha sık görülmekle birlikte 6-12 yaş arası çocukla­rı daha çok tutar. Ayak tabanını ve parmakların alt kısmını etkileyen bir çeşit egzemadır. Etkilenen deri parlar, pullanma ve çatlama göstererek uzun süre devam edebilir. Yumuşatıcılar, topikal kortikosteroidler ve hafif katran preparatlarıyla tedavi edilmesi tavsiye edilir ama hastalık dirençli olup kendiliğinden kaybolma eğilimi gösterir.

Haslanmis Deri Sendromu Toksik Epidermal

Toksik Epidermal Nekroliz (Stafilokoksik Haşlanmış Deri Sendromu)

Toksik epidermal nekroliz ismi altında benzer özellikler taşıyan iki farklı ağır hastalık vardır. bazı ilaçlara karşı ge­lişen bir reaksiyondur. Erken bebeklik çağında görülen diğeri ise, daha çok stafilokoksik haşlanmış deri sendromu olarak adlandırılır ve bu bö­lümde anlatılmaktadır. Genellikle yenidoğan bebekleri etkiler ama daha büyük çocuklarda da görülebilir. Yanık veya haşlanmada olduğu gibi yay­gın eritematöz döküntüler ve büyük deri alanlarının çarpıcı deskuamas-yonları vardır. Genellikle çocuklar çok hasta olmamalarına rağmen hafif bir ateş ile bazı sistemik rahatsızlıklar görülebilir. Ancak, %2-3 mortalite olasılığı unutulmamalıdır. Hastalık eritematojenik ekzotoksin salgılayan, özel bir Stafilokok aureus fajına bağlıdır (Faj tip II). Bu toksin deneysel olarak yenidoğanm derisinde epidermisin yüzeyel kısmının ve stratum korneumun dökülmesine neden olduğu bulunmuştur.

Tedavide flukloksasilin gibi uygun sistemik antibiyotikler kullanılır. Deri yanıktaki gibi tedavi edilmeli ve ısı kaybı, dehidratasyon ve ağır en­feksiyon açısından dikkat edilmelidir.

İnfantil Akne Besik Basligi

Beşik Başlığı

Yenidoğanlarda sıklıkla başka görünür bir problem olmadan kafa derisi üzerinde sanmsı pullanma görülür. Önemli bir durum olmamakla birlikte genellikle birkaç haftada yok olur. Zeytinyağı veya fındık yağı ile %2 şa­hsilik asit uygulanması ve "bebek şampuanlarıyla" yıkanması iyileşmeyi hızlandırır.

İnfantil Akne

Birkaç aylık bebeklerde bazen yüzde sebore, komedon, yüzeyel papül ve püstüller gelişebilir. İnfantil aknenin büyük bir önemi yok­tur, sadece maternal androjenler bebeğin sebase bezlerinin büyümesine ve daha aktif olmalarına yol açmıştır. Hastalık bebeklik çağının geç evrele­rinde gelişip şiddetli olduğunda bir endokrin tümöre veya adrenokortikal hiperplaziye bağlı virilizm ihtimali düşünülmelidir. Bu durumda, erken kas gelişimi, erkek tipi yüz ve vücut kılların dağılımı gibi androjen hiperaktivitesinin diğer bulguları da aranmalıdır.

Hastalık genellikle birkaç haftada geçse bile, bazen kalıcı olabilir. Na­diren derin nodüller ve hatta kistler gelişebilir.

Tedavide hafif topikal ajanlar yeterlidir (%0.05 tretinoin jel veya %5 benzoil peroksit jel).

Atopik Permatit Hastaligi

Atopik Permatit

Hastalık 4-6 haftalıktan küçük bebeklerde nadiren görülür, genellikle 2-3 aylıklarda başlar. İlk defa yüzde çıkabilir ama diğer bölgelere de çok ça­buk yayılır. Muhtemelen nemli kaldığından dolayı, bez bölgesi dikkat çe­kici bir şekilde sağlamdır. Kaşıma kabiliyeti yaklaşık 6 aylık iken gelişir ve bu aydan itibaren ekskoriasyonlar ve likenifikasyon ile birlikte hastalı­ğın görünümü değişebilir. Bu zamanda fleksural dağılım hakim olur, popliteal ve antekübital fossada kalınlaşmış kırmızı pullu ve ekskoriye (bazen kabuklu ve enfekte) alanlar görülür. Tedavide yumuşatıcılar önemlidir ve annelere bunların yararlarını ve kullanımını çok iyi öğretmek gereklidir. Uzun süreli sıcak suda ovalamak ve sıkı bir kurutma yapılan banyoların yerine, ılık suya batırma ve hafifçe kurutma yapılmalıdır. Sadece zayıf etkili kortikosteroidler kullanılmalıdır (%1 hidrokortizon ve %0.1 klobeta-zon bütirat uygundur). Üre içeren %1 hidrokortizon preparatları yararlıdır.

Bebek Bezi Dokuntusu Erozif Bebek Bezi

Bebek Bezi Döküntüsü

Bezlerin verdiği fiziksel rahatsızlığı düşündüğümüzde, bez bölgesinde birçok farklı deri hastalıkları görülmesi şaşırtıcı değildir.

Erozif bebek bezi dermatiti

Bu form, bebek bezi dermatitin en yaygın görülenidir. Bezin temas ettiği yerlerde kırmızı, örtü şeklinde fissürlü ve hatta soyulmuş alanlar gelişir . Katlantı yerleri sağlamdır ve en ağır tutulan bölgeler dışa doğru kabarık yerlerdir. Genellikle bez kaldırıldığında keskin bir amon­yak kokusu vardır. Koku fekal bakterilerin, üreaz salgılayarak idrardaki üreye etki eder ve amonyak oluşmasına bağlıdır.

Bu durum, 2-3 gün bez kullanmadan temizlemekle geçer. Bunun müm­kün olmadığı durumlarda bezler daha sık değiştirilir. Yumuşak muslin bezler veya tek kullanımlık deriyi kuru tutan bezler tercih edilmelidir. Ay­rıca tedavi için sert bez bantlarının kullanılmaması gereklidir. Bir yumu­şatıcı banyo preparatı ve günde 2-3 defa nemlendirici kullanılması da ya­rarlıdır. Dirençli durumlarda günde iki defa topikal % 1 hidrokortizon po­madı kullanılabilir.

Seboreik dermatit

Özellikle deri katlantılarında pullanma gösteren kırmızı alanlar gelişir ama, döküntü bezin temas ettiği diğer alanlara da taşar. Durum ağır ve kö­tü olduğunda saçlı deri, yüz ve boyun da etkilenebilir. Etkilenen alanlar çatlayabilir ve eksüdasyon gelişebilir. Erozif bebek bezi dermatiti için yukanda anlatılanların aynısı tavsiye edilir. Ek olarak imidazol gibi geniş spektrumlu antimikrobiklerle birlikte, zayıf bir topikal kortikos-teroid günde iki defa kombine kullanılmalıdır. Bu bez dermatitinin oluşu­munda Kandida albikans suçlanmasına rağmen, bu durum tamamen doğrulanamamıştır.

Bebek bezi psoriazisi

Bez bölgelerinde ilginç psoriasis benzeri döküntüler gelişir ve bazen diğer deri bölgelerine de yayılabilir. Tedavi daha iyi bir hijyene dayalıdır. Yukarıda anlatıldığı gibi, zayıf etkili kortikosteroidlerin ve yu­muşatıcıların kullanımı, durumun hızla düzelmesini sağlar.

Bebeklerde Deri Hastaliklari

Bebeklerde Deri Hastalıkları

Fonksiyonel Farklılıklar


Yenidoğan ve erken bebeklik çağında deri savunması tam olarak gelişme­diğinden kimyasal, fiziksel ve mikrobik saldırılara açıktır. Zayıf deri sa­vunmasının yanında yüzey alanının vücut ağırlığına oranı diğer yaşlardan daha yüksektir ve topikal olarak uygulanan ilaçların emiliminin artışına bağlı riskler artar. Örneğin; kortikosteroidlerin veya salisilik asit preparat-larının uygulanması ile ciddi sistemik toksisiteler oluşabilir. Erişkinlere gö­re sağlam deriden transepidermal su kaybı daha fazladır ve bu durum deri bariyer fonksiyonunun tamamen gelişmediğini gösterir. Bu olay evapori-metre olarak adlandırılan özel suya duyarlı araçlarla kolaylıkla doğrulanır. Hayatının ilk haftalarında, yenidoğanın kanındaki hormon seviyeleri doğumda anneninkini yansıtır. Bu durum dolaşımdaki androjenik madde­lere bağlı olarak genişleyen ve sebum sekresyonu artan sebase bezler için önemli olabilir.

Bebeklerde Tedavi Sorunları

Bebeklerde ilaçlar daha kolay emilir ve sistemik toksisite yapma ihtimal­leri daha fazladır. Bariyer fonksiyonunun tam gelişmemesine bağlı olarak, erişkinlerde iyi tolere edilen topikal ajanlar, bebeklerde ağır reaksiyonla­ra neden olabilir.

Kaşıma yeteneği 6. aya kadar gelişmemiştir. Bu yetenek geliştiğinde ekskuriasyonlar, devamlı kaşımanın (likenifikasyon) etkisiyle ve enfekte lezyonların varlığıyla döküntülerin görünümü tamamen değişebilir . Rahatsızlığını ve şikayetlerini ifade edememelerine bağlı ola­rak bebeklerde genel bir irritasyon olur ve devamlı ağlar. Bu durum uzun süre devam ettiğinde ebeveynler uyuyamaz ve aile içinde tansiyon yükse­lerek herkesi etkiler.

Yaygın döküntülerde, hasta deriden çok fazla su kaybına bağlı bebek­lerde hızlı bir şekilde dehidratasyon gelişebilir. Aynı durum, yangılı deri­den ısı kaybı için de doğrudur. Yaygın yangılı deri hastalığı olanlarda çok hızlı hipotermi gelişebilir ve dehidratasyonda olduğu gibi tehlikeli bir komplikasyon haline gelebilir. Bu iki komplikasyon, dehidratasyon ve hi­potermi aşağıdakilere dikkat ederek önlenebilir:

bir evaporimetre ile su kaybı miktarı ölçülür, rektal olarak vücut ısısı kontrol edilir.
ağır, yaygın deri hastalığı olan bebekler bir inkübatörde tutulur veya dışarıdan ısı ve sıvı verilir.

Deride Helmint Enfestasyonlari

Deride Helmint Enfestasyonları

Onkosersiasis

Onkoserka volvulus'un neden olduğu bu hastalık Batı Afrika'nın ekvato­ra yakın bölgelerinde görülür. Bu hastalık nehirlerin yanında bulunan ka­rasinek Simulium damnosum'un ısırmasıyla bulaşır. Mikrofilarya olarak bilinen larva formları karasineğin ısırmasıyla deriye girer ve birkaç yılda erişkin onkoserkal kurtlarına dönüşür. Çok uzun (1 metreye kadar) ama çok ince (1-2 mm çapında) olabilen bu kurtlar, deride kıvrılmış halde ve konağın oluşturduğu bir palpabl fibröz kapsülle çevrilmiş durumda bulu­nur. Erişkin kurt çok sayıda mikrofilarya'lar oluşturur ve bunlar gövde de­risi subkütan dokusunun birçok yerine dağılırlar.

Klinik özellikler

Bu hastalık etkilenen deride ağır ve inatçı irritasyonlarla karakterizedir. Etkilenen alanlar kalınlaşır, likenifiye olur, hafif pullanır ve genellikle hiperpigmentasyon gösterir. Mikrofilaryalar aynı zamanda gözün yüzeyel tabakalarına de yayılarak körlüğe neden olabilir (nehir körlüğü).

Tanı

Biyopside spesifik olamayan yangı görülür ama bazen mikrofilarya par­çaları da görülebilir. Larva formlarını tespit edebilmek için daha başarılı bir yöntem, iğneyle veya bisturiyle birçok deri parçacıkları almaktır. Bu küçük deri parçaları tuzlu suya koyulur ve mikroskop altında mikrofiliarya'ların hareketi gözlenir. Genellikle belirgin eozinofili vardır ve bazı sağlık merkezinde antikor kompleman fiksasyon testi yapılmaktadır.

Tedavisi

Kaşıntı için Hetrazan (dietil karbamazine) çok etkilidir. Ölen mikrofilarya'ların serbestleştirdiği toksik ürünlerin yaptığı şiddetli sistemik reaksiyon ihtimalinden dolayı ilaç çok dikkatli verilmelidir. Hetrazan'ın erişkin kurtlar için hiçbir etkisi olmadığı bilinmektedir. İlerde oluşacak mikrofi-larya'ların üretimini durdurmak için potansiyel toksik bir ilaç olan Suramin kullanılır. İvermektin'de son yıllarda çok yararlı bulunmuştur.

Papuler Urtiker ve Tedavisi

Papüler Ürtiker

Papüler ürtiker terimi böcek ısırıkları veya onlara karşı gelişen aşırı du­yarlılık sonucu görülen tekrarlayıcı, yaygın, kaşıntılı papüler erozyonları tanımlar.

Tanı

Lezyonlar böcek ısırıklarına uyumlu olmalı, yani papüler olmaları gerek­lidir. Daha nadir olarak, veziküller olabilir, lezyonların üzerinde delik bu­lunması tanıya yardımcı olur. Böcek tarafından ısırılmak sosyal bir utanç verici durum olduğundan, oluşan lezyonlar için hastalarda (veya onlara eşlik eden ebeveynler) böcek ısırıklarının sorumlu olduğunu kabul etme­me eğilimi olabilir. Ayrıntılı bir anamnez gerekir, ev hayvanlarına, tarlala­ra yakınlık, diğer aile bireylerinde benzer lezyonların varlığı ve tekrarla­ma sıklığına önem verilmelidir.

Biyopsi bazen diğer hastalıklardan ayırt edilmesine yardımcı olur. Üst ve orta dermişte biriken miks tip yangısal hücrelerin varlığı tipiktir ama hücre birikiminin şekli ve yoğunluğu değişken olabilir.


Evde ısıran artropodu aramak, bu konuda eğitilmiş kişilere ihtiyaç du­yulmasından dolayı yararsız olabilir. Veterinerler tarafından köpeklerin fırçasını incelemek sorumlu mikroorganizmayı bulmaya yardımcı olabilir (Keyletellia gibi).

Tedavisi

Sorumlu mikroorganizmanın tespit edilmesi ve tekrar ısırmalarını önle­mek çok önemlidir. Nadiren, aşırı duyarlılığın bulunduğu durumlarda (arı sokmalarında olduğu gibi) sistemik antihistaminikler gerekebilir ve ağır sistemik reaksiyonlar olduğunda sistemik steroidler ve hatta adrenalin bi­le gerekebilir.

Böcek ısırıklarında diğer önemli bir problem ise kaşıntı yapmalarıdır. Bazen, kaşınan deride sekonder enfeksiyonlar gelişirse antibiyotikler ve­rilmelidir. Sıklıkla topikal antihistamikler (ör. difenhidramin, prometazin, dimentidin) verilebilir, ancak hafif bir antipruritik etkileri vardır, genellik­le tüm böcek sokmalarında gereken bir kalamin veya mentollü kalamin preparatıdır
.

Akarlar – Pireler – Keneler - Tahta Kurusu

Sivrisinekler

Sivrisinek sokmaları çoğunlukla açık deri alanlarında görülür. Bazı sivri­sinek türleri soktukları yerde sivilceler yapar. Sokmalar çok kaşıntılı ve belirgin olabilir ve kaşıdıktan sonra enfekte olup, kabuk bağ­layabilir.

Pireler

Pire ısırıkları çok kısa bir süre için insan vücudunu "ziyaret eden" kedi ve köpek pirelerinden olur. İlk konaktan düşerek halı ve kilimlerde yaşar ve adımların titreşimini hissettiklerinde zıplarlar. Isırıklar küçük ve kaşıntılı olup, genellikle bacaklarda olur.

Keneler

Kene ısırdıktan sonra, bir süre deriye yapışık kalır. Esas konak koyun ol­duğundan sıklıkla tarım ile ilgilenen toplumlarda görülür.

Akarlar

Birçok akar türü insanları ısırabilir. Bunların çoğu, kuş akarları, kedi, kö­pek ve tavşanlarda yaşayan Keyletellia akarları küçük, kırmızı, kaşıntılı papüller yapar ve tanınmaları çok zordur.

Tahtakurusu (Simeks Lektularius)

Bu ilkel yaratıklar eski evlerin odun yapılarında yaşar ve gece kurbanları­nı ısırmak için çıkar. Isırıklar genellikle çok büyük, yangılı ve tahtakurusunun çizgi halinde deride gezdiği yerlerde olur.

Eşek Arıları ve Bal Arıları

Sokmaları genellikle çok ağrılıdır. Sokulan yer hemen şişebilir ve aşırı du­yarlılık tarzında çok yaygın reaksiyonlar görülebilir. Nadiren bu tür reak­siyonlar anaflaktik şok ve ölüme neden olabilir.

Bitlenme Bas Biti Vucut Kasik Biti Tedavisi

Bitlenme (Pedikülozis), Bitlenmek

Bitlenme (Pedikülozis) insan bit türlerinden birinin enfestasyonu sonucu oluşur. Farklı türler farklı enfestasyon formlarına neden olur.

Pedikülozis Kapitis (Baş Biti)

Pedikulus kapitis enfestasyonu çok yaygın olup daha da artacağı sanıl­maktadır. Fakir toplum kesimlerinde daha sık görülse bile, günümüzde sosyal yaşantıya bakılmaksızın uzun saçlı okul çağı çocuklarında da tespit edilebilir. Büyük sosyal değişikliklerinin bulunduğu savaş gibi durumlar­da daha yaygın rastlanır. Bit çocuklar arasında direkt temas veya tarak ile fırçaların paylaşımından bulaşır.

Klinik özellikler

En belirgin şikayet kaşıntıdır. Kaşıntı sonucu oluşan sıyrıklarda kabuklan­ma ve eksudasyon ile sekonder enfeksiyon gelişebilir, ancak enfeksiyon gelişmezse deride sadece ekskoriasyon izleri ve kırmızı papüller görülür.

Saçların incelenmesiyle saç tellerin gövdesine yapışık bit yumurtaları (sirke) görülür. Dikkatli bir inspeksiyonla 1 mm'den küçük, gri veya beslendikten sonra kırmızı renkte olan erişkin bitler de görülebi­lir. Hareket ettiğinde bir "mobil kepek" izlenimini verir.

Tanıyı doğrulamak için bit veya saç gövdesine yapışık olan sirke mikroskobik olarak tespit edilmelidir.

Baş Biti Tedavisi

Tavsiye edilen tedavi yöntemi 12 saat için kafa derisine malation veya karbaril losyonu sürülmesi ve ar­dında aynı maddeyi içeren şampuan kullanımıdır. Bütün yakın arkadaşla­rı ve ailesini tedavi etmeye özenle dikkat edilmelidir. 1 ay sonra ilk teda­viden canlı kalmış olabilen sirkelerden çıkan yeni bitleri öldürmek için te­daviyi tekrarlamak gerekir.

Pedikülozis Korporis (Vücut Biti)

Vücut biti enfestasyonları modern gelişmiş toplumlarda nadir görülür, ama doğal felaketler veya savaş durumlarında epidemik oranlara varabi­lir. Aynı zamanda fakir, hijyenin iyi olmadığı sosyal düzeyi düşük toplum­larda sporadik olarak görülür. Bulaşma elbiselerle, yatak veya enfeste ki­şiyle yakın temas ile olur. Vücut biti Rickettsia provvazeki'nin neden ol­duğu epidemik tifüs ve Borrelia rekurrentis''in neden olduğu siper ateşi ve tekrarlayan ateş için sorumludur.

Vücut biti zamanının çoğunu, yumurtalarını bıraktığı elbise liflerine yapışık geçirir bu yüzden şüphelenildiğinde elbiselerde aranmalıdır.

Klinik özellikler

Erken evrelerde kişiyi çok fazla rahatsız etmeyecek derecede kaşıntı var­dır. Bitin beslendiği alanlarda ekskoriasyon izleri, kanlı kabuklar ve ma­vimsi izler görülebilir. Hastalık ilerlediğinde, eklenen likenifikasyon ve egzema benzeri görüntüsüyle "avarelerin hastalığı" denilen tabloyu oluş­turur.


Enfeste kişinin, aile fertlerinin, arkadaş ve yakın çevredeki herkesin elbi­selerinin ve yatak takımlarının yok edilmesi ve/veya dezenfeksiyonu ya­pılmalıdır. Birçok ülkede bu önemli işlemin yapıldığı "dezenfeksiyon merkezleri" vardır. 1 ay son­ra tedavinin tekrarlanması tavsiye edilir.

Pedikülozis Pubis (Pubis Biti, Kasık Biti)

Kasık biti (Phthirus pubis) baş ve vücut bitinden farklı görünümdedir, da­ha geniştir ve yengece benzer arka ayakları vardır. Sıklıkla cinsel ilişki ile bulaşır. Kasık biti, pubik kıllara çok sıkı tutunur ve kan emmek için her defasında deri seviyesine iner. Ağır enfestasyonlarda bit vücut kıllarına ve hatta kaş ve kirpiklere bile yayılabilir! Tanı bitin ve/ve­ya sirkelerin görülmesiyle doğrulanır.

Tedavisi

Pubik kılların tıraş edilmesi bazen tavsiye edilir ancak çok gerekli değildir. Hastayla cinsel ilişkide bulunan herkes tedavi edilmeli­dir.

İnsan derisine zarar verebilecek uçan, zıplayan ve sürünen çok sayıda bö­cek vardır. Bunlardan bazıları hastalık taşıyabilirler

Uyuz Hastaligi Tedavisi Kopek Uyuz

Enfestasyon, Böcek Isırıkları, Sokmalar

Uyuz Hastalığı


Uyuz hastalığı insan uyuz akarının enfestasyonu ile meydana gelir (Akarus hominis, Sarkoptes skabiei). Bu akar bir zorunlu parazittir ve insan vü­cudunun dışında tek başına yaşayamaz.

Etiyoloji ve Epidemiyoloji

Dişi akar, insan derisinin stratum korneumuna girer ve yumurtalarını ka­zıdığı tünellere bırakır. Erkek akar dişiden daha küçüktür ve dişi ile bir­leşmesinden kısa bir süre sonra ölür. Uyuz akarının yerleşmesiyle başla­yan kaşıntı ve karakteristik egzematöz döküntü, kişinin intrakorneal yer­leşimli tünellerdeki uyuz artıklarına karşı geliştirdiği duyarlılığına bağlı­dır. Genellikle klinik bulgular, dişi akarın ilk yerleşimden 1 ay önce görülmez. Daha sonraki enfestasyonlar kişi duyarlı hale geldiğinden semp­tom ve bulgular birkaç günde ortaya çıkar.

Enfestasyon hastalıklı deriyle direkt temasla geçer, cinsel ilişki en sık olanıdır ama, tek neden değildir.



Tarihte birçok önemli uyuz pandemilerine rastlanmıştır. Bunların en yenisi 1960'lann ortalarında başlayıp 1970'lerin başında bitmiştir. En sık görülme şekli sporadik ve aile içi veya bakım evlerinde olduğu gibi lokalize mini-epidemilerdir.

klinik özellikler

Küçük lezyonlarında bile yoğun kaşıntı hissiyle bilinmektedir. Fiziki bul­guların temelinde egzema ve kaşıntının etkileri vardır. Veziküller de görü­lebilir ama ekskoriasyon ve prurigo benzeri papüller daha sık görülmek­tedir. Pullanma, sızıntı ve kabuklanma sekonder en­feksiyonlara bağlı olarak bazı bölgelerde görülebilir. Uyuzun primer lez-yonu; yaptığı ince, kabarık, düzgün ve yılan benzeri "tünelidir" .

İlginç olan, lezyonlar simetrik olması ve devamlı aynı bölgelerde yoğunlaş-masıdır. Uyuz tünellerini bulmak için en uygun bölgeler avuç içi, parmak­lar arası alanlar, fleksural çizgiler ve dirseklerdir. Uyuz lezyonları ön koltukaltı katlantı, meme areolaları, kalça katlantılan, alt abdomen, genital bölgeler, dizler, ayak bileği ve ayak tabanında sık görülür. Lezyonlar sa­dece çocuklarda boyun ve kafada lezyonlar bulunur.

Döküntülerin şiddeti bulunan uyuz akarının sayısına bağlıdır, aynı za­manda kişinin bağışıklık durumuyla da çok ilişkilidir. İnsan immün yet­mezlik virüsü (HİV) pozitif olanlar, bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaç alanlar veya böbrek nakli yapılmış insanlar gibi immün sistemin çok zayıf olduğu kişilerde, enfestasyon çok ağır olur ve döküntü aynı derecede şiddetlenebilir. Norveç uyuzu hasta ve sağlıksız yaşlılar ile konjenital immünyetmezlikleri olanlarda, çok ağır ve yaygın kabuklanma yapan bir enfestasyonu tanımlar

Tanı, Uyuz Belirtileri

Uyuz hastalığın tanısı her zaman kolay olmayabilir. Ancak, hastalık için çok patognomonik olan ve bu yüzden tanınmaları önemli olan dişi uyuzun yaptığı kanalların görülmesi tanıya çok yardımcı olur. Kanallar gri-beyaz, düzgün, hafif kabarık, 1-4 mm uzunluğunda ve yukarıda belirtilen alan­larda daha sık görülür. Bulunan kanal sayısı değişken olabilir. Yaşlıların ağır enfestasyonlarında çok sayıda olup, titiz olan gençlerde az sayıda ola­bilir.

Bir iğneyle veya deri kazıntıları inceleyerek veya siyano-akrilat yapışkan ile yapılan deri yüzeyi biyopsisi ile akarın kendisini veya yumurtalarını görmek tanıyı doğrular.

Küçük tünellerin veya akarın kendisini tespit etmek, bazen tecrübeli olanlar için bile kolay olmayabilir! Birleşik Krallık ülkelerinde uyuz ol­gularının % 20'sinde tüneller tespit edilemediğinden pozitif aile veya top­lum kaşıntı anamnezi tanıya yardımcı olur. Klinik tablonun uyumlu oldu­ğu olgularda tedaviye başlanmalıdır.

Uyuz Hastalığı Tedavisi

Enfestasyonun yayılmasını önlemek için tanı konulur konulmaz tedaviye başlanmalıdır. Aynı zamanda hasta ile birlikte yaşan herkese, cinsel ilişki­de bulunan herkes hasta ile birlikte tedavi verilmelidir.



Tedavilerin boyun ve baş dışında bütün deriye rahatça uygulanması gereklidir. Bu nedenle, kremler bazen kullanılsa bile özellikle losyonların kullanılmaları daha faydalıdır. Tedaviden önce hastalar sıcak bir banyo yapmalı ve tedaviyi uyguladıktan sonra 24 saat içinde başka banyo yap­mamalıdır.

Köpek Uyuzu, Köpek Uyuz

Köpek uyuzuna neden olan akar insan uyuzuna neden olan akarla benzer­lik gösterir, ancak köpek uyuzu tablosu insan uyuzu ile aynı değildir. Dö­küntüler sadece köpeğin temas ettiği deri bölgesinde olur ve diğer bölge­lere yayılmaz. Uyuz tünelleri yoktur. İdeal olan köpeği tedavi edip, hasta­ya ise etkilenen bölgeye yönelik topikal herhangi bir antipruritik preparat vermektir.