Diskopati Nedir
Omurgayı oluşturan omurlar arasındaki disklerin boyun ve bel bölgesinde bulunduğu yerden dışarı doğru taşarak sinir köklerine veya etrafındaki dokulara baskı yapmasıdır. Daha çok düşme şeklindeki travmatik olaylardan sonra ortaya çıkar. Arteriyel damar hastalıklarına benzer şekilde, yürüdükçe artan bacak ağrıları ön planda olabilir.
Fizik muayene ile nabzın iyi alınmasına karşın, nörolojik defisitelerin saptanması ayırıcı tanıya yardım eder. Kuşkulu olgularda bisiklet testinden yararlanılır. Egzersiz bisikletinde 10 dakika kadar pedal çevirmeden sonra damar hastalığı olanlarda şiddetli ağrılar oluştuğu halde, siyatik sinirinin gergin durumda olmaması nedeniyle, nörojik klodikasyo ağrısı ortaya çıkmaz. Tedavide önce konservatif yöntemler denenmelidir. Az sayıdaki olguda, bu yöntemlerin sonuç vermemesi üzerine cerrahi girişim yapılabilir.
Dikkat Nedir
Dikkat
Bir hedefe yönelik bilinçli ve yoğun algıya dikkat denir. Düşünme, algılama ve hayal etmede meydana gelen psikolojik fonksiyonların bilinçli bir şekilde harekete geçirilmesidir. Zihinsel etkinliklerin, belli bir fikir yada obje üzerinde toplanabilmesidir.
Dikkati Uyaran Dış Etmenler
Çevreden kaynaklanan ve dikkati bir seçim faaliyetine yönelten uyarılara dış etmeler denir.
Dikkati Uyaran İç Etmeler
Sporcunun içinden gelen ve onun dikkatini bir seçim faaliyeti sonucunda belli bir konuya yönelten faktörlere iç etmenler denir. Örneğin, bir otomobil yarışçısının motordan gelen bir sese dikkat etmesi gibi
Dikkatin Yayılması
Dikkat alanının birçok konuyu alacak şekilde genişletilmesine dikkatin yayılması denir.
Bir hedefe yönelik bilinçli ve yoğun algıya dikkat denir. Düşünme, algılama ve hayal etmede meydana gelen psikolojik fonksiyonların bilinçli bir şekilde harekete geçirilmesidir. Zihinsel etkinliklerin, belli bir fikir yada obje üzerinde toplanabilmesidir.
Dikkati Uyaran Dış Etmenler
Çevreden kaynaklanan ve dikkati bir seçim faaliyetine yönelten uyarılara dış etmeler denir.
Dikkati Uyaran İç Etmeler
Sporcunun içinden gelen ve onun dikkatini bir seçim faaliyeti sonucunda belli bir konuya yönelten faktörlere iç etmenler denir. Örneğin, bir otomobil yarışçısının motordan gelen bir sese dikkat etmesi gibi
Dikkatin Yayılması
Dikkat alanının birçok konuyu alacak şekilde genişletilmesine dikkatin yayılması denir.
Dekatlon Nedir Kac Asamada Yapilir
Dekatlon Nedir, Dekatlon Kaç Aşamada Yapılır
On aşamalı ve bireysel olarak yapılan atletizm yarışmasıdır. Erkekler arasında yapılır. Birinci gün 100 m koşusu, uzun atlama, gülle atma, yüksek atlama, 400 m koşusu, ikinci gün; 110 m engelli koşusu, disk atma, sırıkla atlama, cirit atma, 1500 m koşusundan oluşur. 10 yarışmadan en yüksek toplam puanı alan atlet şampiyon olur. Onlu yarışma (100 m koşusu, uzun atlama, yüksek atlama, gülle atma, 400/110 m engelli, sırıkla yüksek atlama, cirit atma, disk atma, 1500 m koşusu). İki gün içerisinde, on aşamalı ve bireysel olarak yapılan atletizm yarışmasıdır.
On aşamalı ve bireysel olarak yapılan atletizm yarışmasıdır. Erkekler arasında yapılır. Birinci gün 100 m koşusu, uzun atlama, gülle atma, yüksek atlama, 400 m koşusu, ikinci gün; 110 m engelli koşusu, disk atma, sırıkla atlama, cirit atma, 1500 m koşusundan oluşur. 10 yarışmadan en yüksek toplam puanı alan atlet şampiyon olur. Onlu yarışma (100 m koşusu, uzun atlama, yüksek atlama, gülle atma, 400/110 m engelli, sırıkla yüksek atlama, cirit atma, disk atma, 1500 m koşusu). İki gün içerisinde, on aşamalı ve bireysel olarak yapılan atletizm yarışmasıdır.
Dayaniklilik Nedir Dayaniklilik Testi
Dayanıklılık Nedir, Dayanıklılık Testi
Uzun süreli spor çalışmaları sırasında organizmanın yorulmaya karşı gösterdiği yüksek direnç yeteneğidir. Tüm organizmanın uzun süre devam eden sportif alıştırmalarda, yorgunluğa karşı koyabilme ve oldukça yüksek yoğunluktaki yüklenmeleri uzun süre devam ettirebilme yeteneğidir. Organizmanın yüklenmeye uzun zaman ve kesintisiz olarak dayanma veya sık kesintilerle, yüklenmeleri mümkün olduğu kadar sık tekrarlama yeteneğidir.
Dayanıklılık Mekik Koşu Testi
Mekik testi salonda yapılan ve koşuyu içeren bir maksimal testtir. Test yavaş bir koşu hızında (8km/saat) başlar ve denek bir sinyal sesini kaçırıp diğerinde tekrar ritmi yakalarsa teste devam eder. Eğer sinyali yakalamada zorlanıyorsa, yani denek arka arkaya 2 turda pistin sonunda 3m öndeki çizgiye ulaşamazsa test durdurulur. Denekler 20 m pistte koşar ve sinyalle denekler çizgiye bir ayakla dokunur. Koşu hızı her dakikada 0,5 km/s artırılır. Her dakika bir safhadır. Deneğin durdurulduğu safha test sonucudur ve kardiyorespiratör dayanıklılığın bir göstergesidir.
Uzun süreli spor çalışmaları sırasında organizmanın yorulmaya karşı gösterdiği yüksek direnç yeteneğidir. Tüm organizmanın uzun süre devam eden sportif alıştırmalarda, yorgunluğa karşı koyabilme ve oldukça yüksek yoğunluktaki yüklenmeleri uzun süre devam ettirebilme yeteneğidir. Organizmanın yüklenmeye uzun zaman ve kesintisiz olarak dayanma veya sık kesintilerle, yüklenmeleri mümkün olduğu kadar sık tekrarlama yeteneğidir.
Dayanıklılık Mekik Koşu Testi
Mekik testi salonda yapılan ve koşuyu içeren bir maksimal testtir. Test yavaş bir koşu hızında (8km/saat) başlar ve denek bir sinyal sesini kaçırıp diğerinde tekrar ritmi yakalarsa teste devam eder. Eğer sinyali yakalamada zorlanıyorsa, yani denek arka arkaya 2 turda pistin sonunda 3m öndeki çizgiye ulaşamazsa test durdurulur. Denekler 20 m pistte koşar ve sinyalle denekler çizgiye bir ayakla dokunur. Koşu hızı her dakikada 0,5 km/s artırılır. Her dakika bir safhadır. Deneğin durdurulduğu safha test sonucudur ve kardiyorespiratör dayanıklılığın bir göstergesidir.
Dalak Nedir Dalak Sismesi Hastaliklari
Dalak Nedir, Dalak Hastalıkları
Karın boşluğu içinde ve kan dolaşımı ağı üzerinde bulunan bir organdır. Yassı, oval şekilli 12 cm uzunluğunda ve yaklaşık 200 gr ağırlığındadır. Karın boşluğunun üst kısmında, diyaframın altında ve sol böğür bölgesinde bulunur. Dalak gerektiğinde dolaşıma vermek üzere çok miktarda kanı depolama özelliğine sahiptir. Ayrıca bazı kan hücreleri dalakta yapılmaktadır.
Dalak Şişmesi
Bu durum birçok atletin yaşadığı bir durumdur. Dalak şişmesi kaburga kemiklerinde ve yanlarda aniden oluşan bir ağrıdır. Genellikle egzersizin başında oluşur. Bu ağrının gerçek sebebi bilinmiyor, fakat solunum kaslarındaki oksijenin azlığı özellikle diyafragmada ve interkostal kaslarda yetersiz kan akımına bağlı olduğu söylenebilir. Maalesef bu ağrıyı önlemenin kesin bir çözümü bulunamamıştır.
Dalak Yırtılması
Dalağın yaralanma sonucu yırtılmasıdır. Nedeni; Sol karın üstüne veya göğüsün sol kısmına direkt darbe gelmesidir. Tedavisi; Kişiyi sıcak tutun, battaniyeye sarıp acilen hastaneye götürün, kişiyi kesinlikle yiyecek veya ağrı kesici vermeyin, kesinlikle cerrahi müdahale gereklidir. Bu yırtılmanın iyileşmesi 4 hafta sürer.
Karın boşluğu içinde ve kan dolaşımı ağı üzerinde bulunan bir organdır. Yassı, oval şekilli 12 cm uzunluğunda ve yaklaşık 200 gr ağırlığındadır. Karın boşluğunun üst kısmında, diyaframın altında ve sol böğür bölgesinde bulunur. Dalak gerektiğinde dolaşıma vermek üzere çok miktarda kanı depolama özelliğine sahiptir. Ayrıca bazı kan hücreleri dalakta yapılmaktadır.
Dalak Şişmesi
Bu durum birçok atletin yaşadığı bir durumdur. Dalak şişmesi kaburga kemiklerinde ve yanlarda aniden oluşan bir ağrıdır. Genellikle egzersizin başında oluşur. Bu ağrının gerçek sebebi bilinmiyor, fakat solunum kaslarındaki oksijenin azlığı özellikle diyafragmada ve interkostal kaslarda yetersiz kan akımına bağlı olduğu söylenebilir. Maalesef bu ağrıyı önlemenin kesin bir çözümü bulunamamıştır.
Dalak Yırtılması
Dalağın yaralanma sonucu yırtılmasıdır. Nedeni; Sol karın üstüne veya göğüsün sol kısmına direkt darbe gelmesidir. Tedavisi; Kişiyi sıcak tutun, battaniyeye sarıp acilen hastaneye götürün, kişiyi kesinlikle yiyecek veya ağrı kesici vermeyin, kesinlikle cerrahi müdahale gereklidir. Bu yırtılmanın iyileşmesi 4 hafta sürer.
Cizgili Kas Cizgili Kaslar
Çizgili Kaslar, Çizgili Kas
Kendi irademizle hareket eden kaslardır. Sinir donanımını merkezi sinir sisteminden alır. Kasılma hızlı ve düzgündür. Bu kas türünde kasıcı öğe liflerden oluşmuştur. Çizgili kas, kollajen ve elastik lifler içeren bir zarla çevrilmiştir. İskelet kas liflerinin uzunluğu 15 cm’ye erişebilir. Her kas lifi, sayıları birkaç yüz ile birkaç bin arasında değişen, uzun ve ince, 1-3 mikron çapında olan miyofibrilleri içerir. Bu kaslar insan vücut ağırlığının %40-45’ini oluşturur. Bu kaslardan insan vücudunda 217 çift vardır. Ayrıca bu kaslar iskelet kaslar olarak adlandırılır.
Kendi irademizle hareket eden kaslardır. Sinir donanımını merkezi sinir sisteminden alır. Kasılma hızlı ve düzgündür. Bu kas türünde kasıcı öğe liflerden oluşmuştur. Çizgili kas, kollajen ve elastik lifler içeren bir zarla çevrilmiştir. İskelet kas liflerinin uzunluğu 15 cm’ye erişebilir. Her kas lifi, sayıları birkaç yüz ile birkaç bin arasında değişen, uzun ve ince, 1-3 mikron çapında olan miyofibrilleri içerir. Bu kaslar insan vücut ağırlığının %40-45’ini oluşturur. Bu kaslardan insan vücudunda 217 çift vardır. Ayrıca bu kaslar iskelet kaslar olarak adlandırılır.
Cinko Nedir Grup Cinko
Çinko Nedir, Grup Çinko
Çinko; DNA, protein ve alkol metabolizması, normal büyüme ve gelişme, yaraların iyileşmesi, güçlü bağışıklık sistemi, göz sağlığı, seks organlarını ve kemiklerin gelişmesi, insülin hormonunun depolanması ve salgılanması için gereklidir. Çinko yetersizliğinde; tat ve koku duyularının kaybı, büyüme geriliği, cücelik, saç dökülmesi, göz bozukluğu, öğrenme sorunları, deride kızarıklık, yaraların kapanmasında gecikme, kısırlık, karaciğer ve dalakta büyüme gibi sorunlarla karşılaşılır. Yaşlılar, diyet yapanlar, atletler ve vejetaryenler daha fazla çinkoya gereksinim duyarlar. Yüksek dozda çinko alımı; demir ve bakır yetersizliğine neden olur. Günde 2 gramdan fazla çinko alınırsa, ishal, kusma ve kramplar, bağışıklık sisteminde olumsuz etkiler görülebilir. Çinko bakımından zengin besin kaynakları; deniz ürünleri, etler, buğday embriyosu, bira mayası, kuru baklagiller ve mantardır.
Çinko; DNA, protein ve alkol metabolizması, normal büyüme ve gelişme, yaraların iyileşmesi, güçlü bağışıklık sistemi, göz sağlığı, seks organlarını ve kemiklerin gelişmesi, insülin hormonunun depolanması ve salgılanması için gereklidir. Çinko yetersizliğinde; tat ve koku duyularının kaybı, büyüme geriliği, cücelik, saç dökülmesi, göz bozukluğu, öğrenme sorunları, deride kızarıklık, yaraların kapanmasında gecikme, kısırlık, karaciğer ve dalakta büyüme gibi sorunlarla karşılaşılır. Yaşlılar, diyet yapanlar, atletler ve vejetaryenler daha fazla çinkoya gereksinim duyarlar. Yüksek dozda çinko alımı; demir ve bakır yetersizliğine neden olur. Günde 2 gramdan fazla çinko alınırsa, ishal, kusma ve kramplar, bağışıklık sisteminde olumsuz etkiler görülebilir. Çinko bakımından zengin besin kaynakları; deniz ürünleri, etler, buğday embriyosu, bira mayası, kuru baklagiller ve mantardır.
Cim Hokeyi Nedir Kurallari Nelerdir
Çim Hokeyi Nedir, Çim Hokeyi Kuralları
Küçük ve sert bir topu sopalarla sürerek rakip takımın kalesine sokup sayı kazanmak temeline dayanan çok hareketli bir oyun. Oyun alanı, 91.44x 54.86 m boyutlarında ve çim zeminlidir.
Oyun, on birer kişilik iki takım halinde oynanır. Oyunda futboldaki gibi ofsayt, korner, engelleme, avantaj gibi kurallar vardır. Oyunda kıvrık tarafı yassıtılmış, sert bir ağaçtan yapılmış sopalar, çevresi 23 cm, ağırlığı 156 gr olan meşin bir top kullanılır. Karşılaşmayı en çok gol atan takım kazanır. Belli bir alan içinde yapılan isabetli vuruşlar gol sayılır.
Küçük ve sert bir topu sopalarla sürerek rakip takımın kalesine sokup sayı kazanmak temeline dayanan çok hareketli bir oyun. Oyun alanı, 91.44x 54.86 m boyutlarında ve çim zeminlidir.
Oyun, on birer kişilik iki takım halinde oynanır. Oyunda futboldaki gibi ofsayt, korner, engelleme, avantaj gibi kurallar vardır. Oyunda kıvrık tarafı yassıtılmış, sert bir ağaçtan yapılmış sopalar, çevresi 23 cm, ağırlığı 156 gr olan meşin bir top kullanılır. Karşılaşmayı en çok gol atan takım kazanır. Belli bir alan içinde yapılan isabetli vuruşlar gol sayılır.
Cooper Testi Nedir Cooper Test
Cooper Testi Nedir, Cooper Test
Sporcuların aerobik güçlerini ölçmek amacıyla uygulanan ve 12 dk.' da en çok koşabilecek mesafelerin belirlendiği klasik bir saha testidir. 12 dakika testi olarak da adlandırılan bu test geniş grupların örneğin; askerlerin, öğrencilerin kondisyon düzeylerinin belirlenmesinde kullanılabilir. Testin esası 12 dakikada koşulabilen uzaklığın metre olarak ifadesidir. 30 yaşının altında olan erkeklerde 2800 m çok iyi, 2401-2800 m iyi, 2001-2400 m orta, 1600-2000 m zayıf, 1600 m'den az ise çok zayıf olarak değerlendirilir.
Sporcuların aerobik güçlerini ölçmek amacıyla uygulanan ve 12 dk.' da en çok koşabilecek mesafelerin belirlendiği klasik bir saha testidir. 12 dakika testi olarak da adlandırılan bu test geniş grupların örneğin; askerlerin, öğrencilerin kondisyon düzeylerinin belirlenmesinde kullanılabilir. Testin esası 12 dakikada koşulabilen uzaklığın metre olarak ifadesidir. 30 yaşının altında olan erkeklerde 2800 m çok iyi, 2401-2800 m iyi, 2001-2400 m orta, 1600-2000 m zayıf, 1600 m'den az ise çok zayıf olarak değerlendirilir.
Cirit Nedir Cirit Kurallari Nelerdir
Cirit Nedir, Cirit Kuralları Nelerdir
Silahın icadından önce süvari askerlerinin kullandığı harp (savaş) aletlerinden olan mızrak'ın: yerine ucu sivri olmayan 110 cm uzunluğunda, 3 cm çapından başlayıp, diğer uca doğru 2 cm'lik çapa kadar incelen ve oyun esnasında oyun vasıtası olarak kullanılan ağaçtan (kavak, karağaça, gürgen vb.) düzgün yapılmış bir değnektir. Belirli ölçülerle sınırlanmış düz alanda karşılıklı iki takımın belirli kurallarla oynadıkları bir oyundur. 2.Atlı iki takım arasında oynanan bir oyun. Oyuncular ellerindeki cirit denilen değnekleri rakip oyunculara fırlatırlar. Rakibe ve atına isabet ettirerek puan toplamaya çalışılır. Eldeki cirit bittiğinde puanlar toplanır ve yenen takım belirlenir.
Silahın icadından önce süvari askerlerinin kullandığı harp (savaş) aletlerinden olan mızrak'ın: yerine ucu sivri olmayan 110 cm uzunluğunda, 3 cm çapından başlayıp, diğer uca doğru 2 cm'lik çapa kadar incelen ve oyun esnasında oyun vasıtası olarak kullanılan ağaçtan (kavak, karağaça, gürgen vb.) düzgün yapılmış bir değnektir. Belirli ölçülerle sınırlanmış düz alanda karşılıklı iki takımın belirli kurallarla oynadıkları bir oyundur. 2.Atlı iki takım arasında oynanan bir oyun. Oyuncular ellerindeki cirit denilen değnekleri rakip oyunculara fırlatırlar. Rakibe ve atına isabet ettirerek puan toplamaya çalışılır. Eldeki cirit bittiğinde puanlar toplanır ve yenen takım belirlenir.
Circuit Training Formu Nedir
Circuit Training Formu
Bu metot fiziksel niteliklerin sürat, dayanıklılık ve süratte devamlılık gibi teknik özelliklerin de zaman zaman geliştirilmesi için kullanılan bir metottur. Kassal kuvvetin ve enerji metabolizmalarının geliştirilmesi için kullanılan antrenman metotlarının etkin olanlarından biridir. Bu antrenman metodu ağırlık çalışmalarını, cimnastik çalışmalarını, gerdirmeleri, sıçramaları, koşuları, slalomu ve driplingi içerir. Ayrıca bu metot büyük ve küçük kas gruplarının bir hareketten diğerine geçişin izlendiği bir program düzenidir. Burada sporcular Max Vo2'lerinin %80'i civarında bir zorlanmanın içerisine girebilirler.
Bu metot fiziksel niteliklerin sürat, dayanıklılık ve süratte devamlılık gibi teknik özelliklerin de zaman zaman geliştirilmesi için kullanılan bir metottur. Kassal kuvvetin ve enerji metabolizmalarının geliştirilmesi için kullanılan antrenman metotlarının etkin olanlarından biridir. Bu antrenman metodu ağırlık çalışmalarını, cimnastik çalışmalarını, gerdirmeleri, sıçramaları, koşuları, slalomu ve driplingi içerir. Ayrıca bu metot büyük ve küçük kas gruplarının bir hareketten diğerine geçişin izlendiği bir program düzenidir. Burada sporcular Max Vo2'lerinin %80'i civarında bir zorlanmanın içerisine girebilirler.
Cinsel Salgi Bezleri Hakkinda
Cinsel Salgı Bezleri, Cinsel Salgı Bezi
Bu bezler bireyin cinsel gelişimini sağlar ve cinsel yaşamını sürdürür. Cinsel salgı bezleri, buluğ çağındaki bedensel değişikliklerden sorumludur. Pubertenin başlangıcına kadar kız ve erkek çocukları arasında kuvvet yönünden özellikle yakın ilişkisi olan, hormon statüsü yönünden bir fark ortaya çıkmaktadır. Protein sentezinde önemli rolü olan erkeklik hormonu testosteron, cinse ve yaşa bağlı olarak artmakta, bu gelişimi büyük ölçüde şekillendirmektedir. Bu nedenle puberte öncesi kuvvet antrenmanı yapmak çok yararlı sayılmaz. Puberte döneminde erkeklerde testosteron oranı % 27- 40 oranında artış gösterir. Bu artışa paralel olarak kasların anaerob koşullarda çalışma yeteneğini iyileştiren bir enzim etkinliği söz konusudur. Bu enzimin salgılanmasına bağlı olarak anaerob kapasite hızla artar.
Bu bezler bireyin cinsel gelişimini sağlar ve cinsel yaşamını sürdürür. Cinsel salgı bezleri, buluğ çağındaki bedensel değişikliklerden sorumludur. Pubertenin başlangıcına kadar kız ve erkek çocukları arasında kuvvet yönünden özellikle yakın ilişkisi olan, hormon statüsü yönünden bir fark ortaya çıkmaktadır. Protein sentezinde önemli rolü olan erkeklik hormonu testosteron, cinse ve yaşa bağlı olarak artmakta, bu gelişimi büyük ölçüde şekillendirmektedir. Bu nedenle puberte öncesi kuvvet antrenmanı yapmak çok yararlı sayılmaz. Puberte döneminde erkeklerde testosteron oranı % 27- 40 oranında artış gösterir. Bu artışa paralel olarak kasların anaerob koşullarda çalışma yeteneğini iyileştiren bir enzim etkinliği söz konusudur. Bu enzimin salgılanmasına bağlı olarak anaerob kapasite hızla artar.
Jimnastik Nedir Beden Egitimi Cimnastik
Jimnastik Nedir, Beden Eğitimi Jimnastik
Çevik, güçlü, dayanıklı, dinç, sağlıklı olmak, vücudun gelişmesini, güzelleşmesini sağlamak amacıyla alet ve hafif araçlarla veya aletsiz olarak yapılan, yöntemli ve düzenli vücut hareketleri ve bu hareketleri kapsayan yarışmalar. 2.Kişinin hareket sistemine (sinir, eklem, kas ve bağlantı gruplarının) önem ve görevlerine göre uygulanması gereken ritmik, estetik, sanat görüşüne ve diğer amaçlara da yöneltebilen, kurallara bağlı kalarak beden ve ruh yapısının koordinasyonuna ulaşma imkanı veren sistematik hareketlerdir. 3.insan vücudunun hareketlerini mükemmelleştirmek ve uyum sağlamak, düzgün bir postür kazanmak için, analitik veya global olarak uygulanmış fizik egzersizler sistemidir. Jimnastik branşının uygulamasında, değişik amaçlı branşlar ortaya çıktı. Bunlardan bazıları formatif karakterine sahiplerdir (temel jimnastik, hijyenik jimnastik, tıbbi jimnastik), bazıları ise performans karakterine sahiplerdir (aletli jimnastik, artistik jimnastik, akrobatik jimnastik).
Cimnastik Araçları: Cimnastik alıştırmalarında, türlü amaçlarla kullanılan taşınır ya da durağan araçlar.
Cimnastik Ayakkabısı: Cimnastik çalışmalarında giyilen tabanı lastik ya da ince deriden yapılmış hafif ayakkabı.
Cimnastik Bayramı: Cimnastik gösteri ve yarışmaları donanan şenlik.
Cimnastik Birincilikleri: Belli cimnastik alıştırmalarında, en üstün başarı göstereni ayırmak amacıyla yapılan yarışmalar.
Cimnastik Değneği: Cimnastikte, el aracı olarak kullanılan değişik çap ve uzunlukta ağaç ya da madenden yapılmış çubuk.
Cimnastik Topu: Cimnastikte el aracı olarak kullanılan 15-23 cm çapında hava dolu lastik top.
Çevik, güçlü, dayanıklı, dinç, sağlıklı olmak, vücudun gelişmesini, güzelleşmesini sağlamak amacıyla alet ve hafif araçlarla veya aletsiz olarak yapılan, yöntemli ve düzenli vücut hareketleri ve bu hareketleri kapsayan yarışmalar. 2.Kişinin hareket sistemine (sinir, eklem, kas ve bağlantı gruplarının) önem ve görevlerine göre uygulanması gereken ritmik, estetik, sanat görüşüne ve diğer amaçlara da yöneltebilen, kurallara bağlı kalarak beden ve ruh yapısının koordinasyonuna ulaşma imkanı veren sistematik hareketlerdir. 3.insan vücudunun hareketlerini mükemmelleştirmek ve uyum sağlamak, düzgün bir postür kazanmak için, analitik veya global olarak uygulanmış fizik egzersizler sistemidir. Jimnastik branşının uygulamasında, değişik amaçlı branşlar ortaya çıktı. Bunlardan bazıları formatif karakterine sahiplerdir (temel jimnastik, hijyenik jimnastik, tıbbi jimnastik), bazıları ise performans karakterine sahiplerdir (aletli jimnastik, artistik jimnastik, akrobatik jimnastik).
Cimnastik Araçları: Cimnastik alıştırmalarında, türlü amaçlarla kullanılan taşınır ya da durağan araçlar.
Cimnastik Ayakkabısı: Cimnastik çalışmalarında giyilen tabanı lastik ya da ince deriden yapılmış hafif ayakkabı.
Cimnastik Bayramı: Cimnastik gösteri ve yarışmaları donanan şenlik.
Cimnastik Birincilikleri: Belli cimnastik alıştırmalarında, en üstün başarı göstereni ayırmak amacıyla yapılan yarışmalar.
Cimnastik Değneği: Cimnastikte, el aracı olarak kullanılan değişik çap ve uzunlukta ağaç ya da madenden yapılmış çubuk.
Cimnastik Topu: Cimnastikte el aracı olarak kullanılan 15-23 cm çapında hava dolu lastik top.
Cilt Siyriklari Cilt Siyrigi
Cilt Sıyrıkları, Cilt Sıyrığı
Cildin veya cilt altı dokusunun sıyrılmasıdır.
Nedeni; 1.Sert, pürüzlü zeminlere düşme. 2.Sporcuların kullandığı malzemelerin cildi tahriş etmesi.
Tedavi; 1.Sıyrığı ılık su ve sabunla acilen yıkayın. 2.Eğer yabancı cisim çok dibe girmişse veya yara çok ağrılı ise tıbbi yardım istenmelidir. 3.Her gün hafifçe yarayı temizle eğer sızı varsa veya kabuk oluşmuşsa bölgeyi deterjanlı ılık suya batır. 4.iyotlu solüsyonlar ve antibiyotikli merhemler kullanın. 5.Gündüz bölgeyi elastik bir bandajla kapatın, gece ise bölgeyi havalandırmak için açık tutun. 6.Eğer enfeksiyon oluşursa ılık suya daldırma işlemini daha sık yapın ve bölgeyi kalp seviyesinin üstünde tutun.
Cildin veya cilt altı dokusunun sıyrılmasıdır.
Nedeni; 1.Sert, pürüzlü zeminlere düşme. 2.Sporcuların kullandığı malzemelerin cildi tahriş etmesi.
Tedavi; 1.Sıyrığı ılık su ve sabunla acilen yıkayın. 2.Eğer yabancı cisim çok dibe girmişse veya yara çok ağrılı ise tıbbi yardım istenmelidir. 3.Her gün hafifçe yarayı temizle eğer sızı varsa veya kabuk oluşmuşsa bölgeyi deterjanlı ılık suya batır. 4.iyotlu solüsyonlar ve antibiyotikli merhemler kullanın. 5.Gündüz bölgeyi elastik bir bandajla kapatın, gece ise bölgeyi havalandırmak için açık tutun. 6.Eğer enfeksiyon oluşursa ılık suya daldırma işlemini daha sık yapın ve bölgeyi kalp seviyesinin üstünde tutun.
Buz Hokeyi Nedir Buz Hokeyi Kurallari
Buz Hokeyi Nedir, Buz Hokeyi Kuralları
Buz bir pistte, sopalarla sürülen küçük ve sert bir diski rakip kaleye sokma temeline dayanan süratli bir oyun. Oyun alanı 61x26 m'dir. Oyunda kullanılan sopalar kıvrık uçludur. Oyun diski 7.6 cm çapında, 2.5 cm kalınlığında, 156 gr ağırlığındadır. Oyun biri kaleci olmak kaydıyla altışar kişilik iki takım halinde oynanır. Genellikle savunmada iki, hücumda üç kişi görevlendirilir. Oyun süresi yirmişer dakikalık üç devre halinde toplam 60 dakika oynanır. Her devrede oyun alanları değiştirilir. Kural dışı veya uygunsuz davranışlarda zaman cezası, penaltı gibi cezalar verilir. Oyunda ofsayt kuralı uygulanır. Oyunu çoğu ülkelerde 3 hakem yönetir. Kale arkasında bulunan gol hakemleri, gol olduğunda kırmızı bir ışık yakarlar.
Buz bir pistte, sopalarla sürülen küçük ve sert bir diski rakip kaleye sokma temeline dayanan süratli bir oyun. Oyun alanı 61x26 m'dir. Oyunda kullanılan sopalar kıvrık uçludur. Oyun diski 7.6 cm çapında, 2.5 cm kalınlığında, 156 gr ağırlığındadır. Oyun biri kaleci olmak kaydıyla altışar kişilik iki takım halinde oynanır. Genellikle savunmada iki, hücumda üç kişi görevlendirilir. Oyun süresi yirmişer dakikalık üç devre halinde toplam 60 dakika oynanır. Her devrede oyun alanları değiştirilir. Kural dışı veya uygunsuz davranışlarda zaman cezası, penaltı gibi cezalar verilir. Oyunda ofsayt kuralı uygulanır. Oyunu çoğu ülkelerde 3 hakem yönetir. Kale arkasında bulunan gol hakemleri, gol olduğunda kırmızı bir ışık yakarlar.
Buz Dansi Nedir Buz Dansi Kurallari
Buz Dansı Nedir, Buz Dansı Kuralları
Buz üzerinde zorunlu, kararlaştırılmış ve serbest danslardan oluşan bir spor. Artistik patinajdan doğmuştur. Buz dansı yarışmaları üç bölümden oluşur. Birinci bölümde, Viyana valsi, yankee polka ve blues gibi zorunlu danslar yer alır. İkinci bölümde, aylar önceden kararlaştırılmış ve istenilen müzik eşliğinde çalışıp hazırlanmış danslar sunulur. Üçüncü bölüm, final bölümüdür. 4 dakikalık bu bölümde her çift, kendi programlarını seçtikleri bir müzik eşliğinde sunar. Serbest programda daha çok çeşitli danslar ve tempo değişiklikleri uygulanır. Toplam puanlar içinde zorunlu dansların ağırlığı" %30, kararlaştırılmış dansların %20, serbest dansların %50'dir. Buz dansında, artistik patinajda olduğu gibi teknik ve artistik olmak üzere iki tür puanlama yapılır.
Buz üzerinde zorunlu, kararlaştırılmış ve serbest danslardan oluşan bir spor. Artistik patinajdan doğmuştur. Buz dansı yarışmaları üç bölümden oluşur. Birinci bölümde, Viyana valsi, yankee polka ve blues gibi zorunlu danslar yer alır. İkinci bölümde, aylar önceden kararlaştırılmış ve istenilen müzik eşliğinde çalışıp hazırlanmış danslar sunulur. Üçüncü bölüm, final bölümüdür. 4 dakikalık bu bölümde her çift, kendi programlarını seçtikleri bir müzik eşliğinde sunar. Serbest programda daha çok çeşitli danslar ve tempo değişiklikleri uygulanır. Toplam puanlar içinde zorunlu dansların ağırlığı" %30, kararlaştırılmış dansların %20, serbest dansların %50'dir. Buz dansında, artistik patinajda olduğu gibi teknik ve artistik olmak üzere iki tür puanlama yapılır.
Brakiyalji Nedir
Brakiyalji Nedir
Kollara giden sinirlerin ağrılı rahatsızlıkları olup, ağrı ile birlikte çoğu zaman kol ve ellerde uyuşma, karıncalanma, kuvvetsizlik ve iğnelenme gibi belirtiler vardır. Boyun kireçlenmeleri, boyun ve omuzdaki doğuştan olan kemik ve kas şekil bozuklukları ile sinirlerin sistemi rahatsızlıkları brakiyaljiye neden olabilmektedir.
Kollara giden sinirlerin ağrılı rahatsızlıkları olup, ağrı ile birlikte çoğu zaman kol ve ellerde uyuşma, karıncalanma, kuvvetsizlik ve iğnelenme gibi belirtiler vardır. Boyun kireçlenmeleri, boyun ve omuzdaki doğuştan olan kemik ve kas şekil bozuklukları ile sinirlerin sistemi rahatsızlıkları brakiyaljiye neden olabilmektedir.
Bobrek Nedir - Bobrek Ustu Bezi
Böbrek Üstü Bezleri, Böbrek Üstü Bezi
1. Doğumdan önce büyümeye başlayan bu bezler, doğumdan sonra birkaç yıl içinde en son büyüklüğüne ulaşır. Böbrek üstü bezleri birkaç çeşit salgı salar. Bunlar; büyümeye, beslenmeye, cinsiyete, bedenin gerilimlere karşı (strese) karşı koymasına etkilerde bulunur. Özellikle duygusal gelişimle çok yakın ilgisi vardır. Kızgınlık, korku, kaygı bu bezin salgılarının çoğalmasına neden olmaktadır. 2.Her biri böbreğin üst ucuna oturmuş, fascia renalis'le sarılı iki bezdir. Her bir böbreküstü bezi yaklaşık 4 cm uzunluğunda ve 3 cm kalınlığındadır.
Böbrek Nedir, Böbrek Hakkında Bilgiler
Vücudumuzun temel atılım organlarıdır. Büyük bir fasulyeye benzerler. Omurganın sağında ve solunda, sol göğüs ve birinci bel omurları hizasında olmak üzere karnın arka duvarına yayılmışlardır. Hemen hemen 12-15 cm kadar boyunda ve 5-6 cm enindedirler. Mor kırmızı renkte, gevşek yapıda olup, karaciğer, dalağa göre biraz daha serttirler.
Dışarından sağlam yapıda bir kapsül ile çevrilmişlerdir. 150-200 gr kadar bir ağırlığa sahiptirler. Kandaki süzme görevini yaparlar.
1. Doğumdan önce büyümeye başlayan bu bezler, doğumdan sonra birkaç yıl içinde en son büyüklüğüne ulaşır. Böbrek üstü bezleri birkaç çeşit salgı salar. Bunlar; büyümeye, beslenmeye, cinsiyete, bedenin gerilimlere karşı (strese) karşı koymasına etkilerde bulunur. Özellikle duygusal gelişimle çok yakın ilgisi vardır. Kızgınlık, korku, kaygı bu bezin salgılarının çoğalmasına neden olmaktadır. 2.Her biri böbreğin üst ucuna oturmuş, fascia renalis'le sarılı iki bezdir. Her bir böbreküstü bezi yaklaşık 4 cm uzunluğunda ve 3 cm kalınlığındadır.
Böbrek Nedir, Böbrek Hakkında Bilgiler
Vücudumuzun temel atılım organlarıdır. Büyük bir fasulyeye benzerler. Omurganın sağında ve solunda, sol göğüs ve birinci bel omurları hizasında olmak üzere karnın arka duvarına yayılmışlardır. Hemen hemen 12-15 cm kadar boyunda ve 5-6 cm enindedirler. Mor kırmızı renkte, gevşek yapıda olup, karaciğer, dalağa göre biraz daha serttirler.
Dışarından sağlam yapıda bir kapsül ile çevrilmişlerdir. 150-200 gr kadar bir ağırlığa sahiptirler. Kandaki süzme görevini yaparlar.
Boyun Kirigi ve Boyun Cikiklari
Boyun Çıkıkları, Boyun Çıkığı
Boyun omurlarının kayması sonucu normal anatominin bozulmasıdır. Nedeni; 1. Boyunun sertçe çevrilmesi, öne bükülmesi veya arkaya çevrilmesi. 2. Direkt darbe veya kafa veya boyunun şiddetli zorlanması.
3.Şiddetli boyun burkulması. Tedavi; 1.Sakatlanan boyunu hareket ettirmeyin. 2.iç kanamayı durdurmaya çalışın. Tıbbi yardım gelinceye kadar 20 dakika buz yapın, 10 dakika dinlenin tekrar yapın. Buzu hasarlı bölgeye hafifçe sarabilirsiniz. 3.Doktor manipilasyon veya fraksiyon uygulayarak 12-24 saatte çıkmış kemikleri yerine oturtur. 4.Bütün bunlardan sonra sıcak tedavi uygulayın. Sakatlanan bağların iyileşme süresi en az 6 haftadır.
Boyun Kaslarında Zorlanma
Omurganın boyun bölgesindeki bir veya birden fazla bağın aşırı ölçüde gerilmesidir. Nedeni; 1. Bağlar üzerindeki baskı neticesinde geçici zorlanmayla boyun eklemlerinin yuvalarında normal konumlarının dışına çıkması. 2.Boyun kaslarında zorlanmalar, genellikle temas sporlarında ve otomobil kazalarında karşımıza çıkar. Tedavi; 1.Boyunluk takılabilir. 2.Günde 3-4 kez 20'şer dakika buz tedavisi uygulanır. 3.72 saat sonra durum iyi ise sıcak tedaviye geçilir. 4.Hafifçe ve sık yapılan masaj şişliği azaltır, iyileşme süresi hafif zorlamalarda 2-6 hafta, orta zorlamalarda 6-8 hafta, şiddetli zorlamalarda 8-10 haftadır.
Boyun Kırıkları, Boyun Kırığı
Bir boyun omurunun komple veya kısmen kırılmasıdır. Nedeni; Direkt darbe veya endirekt yüklenmelerdir. Tedavi; 1. Şok ihtimalini azaltmak için kişiyi battaniye ile sıcak veya ılık tutun. 2.Sakatlanan bölgeyi kesinlikle kımıldatmayın. 3.Sakatlanan bölgeyi boyunluk veya benzeri şeylerle hareketsiz hale getirin ve kişiyi acilen hastaneye kaldırın. Bu kırıkların iyileşme süresi 6-12 hafta arasıdır.
Boyun omurlarının kayması sonucu normal anatominin bozulmasıdır. Nedeni; 1. Boyunun sertçe çevrilmesi, öne bükülmesi veya arkaya çevrilmesi. 2. Direkt darbe veya kafa veya boyunun şiddetli zorlanması.
3.Şiddetli boyun burkulması. Tedavi; 1.Sakatlanan boyunu hareket ettirmeyin. 2.iç kanamayı durdurmaya çalışın. Tıbbi yardım gelinceye kadar 20 dakika buz yapın, 10 dakika dinlenin tekrar yapın. Buzu hasarlı bölgeye hafifçe sarabilirsiniz. 3.Doktor manipilasyon veya fraksiyon uygulayarak 12-24 saatte çıkmış kemikleri yerine oturtur. 4.Bütün bunlardan sonra sıcak tedavi uygulayın. Sakatlanan bağların iyileşme süresi en az 6 haftadır.
Boyun Kaslarında Zorlanma
Omurganın boyun bölgesindeki bir veya birden fazla bağın aşırı ölçüde gerilmesidir. Nedeni; 1. Bağlar üzerindeki baskı neticesinde geçici zorlanmayla boyun eklemlerinin yuvalarında normal konumlarının dışına çıkması. 2.Boyun kaslarında zorlanmalar, genellikle temas sporlarında ve otomobil kazalarında karşımıza çıkar. Tedavi; 1.Boyunluk takılabilir. 2.Günde 3-4 kez 20'şer dakika buz tedavisi uygulanır. 3.72 saat sonra durum iyi ise sıcak tedaviye geçilir. 4.Hafifçe ve sık yapılan masaj şişliği azaltır, iyileşme süresi hafif zorlamalarda 2-6 hafta, orta zorlamalarda 6-8 hafta, şiddetli zorlamalarda 8-10 haftadır.
Boyun Kırıkları, Boyun Kırığı
Bir boyun omurunun komple veya kısmen kırılmasıdır. Nedeni; Direkt darbe veya endirekt yüklenmelerdir. Tedavi; 1. Şok ihtimalini azaltmak için kişiyi battaniye ile sıcak veya ılık tutun. 2.Sakatlanan bölgeyi kesinlikle kımıldatmayın. 3.Sakatlanan bölgeyi boyunluk veya benzeri şeylerle hareketsiz hale getirin ve kişiyi acilen hastaneye kaldırın. Bu kırıkların iyileşme süresi 6-12 hafta arasıdır.
Bowling Nedir Bowling Kurallari
Bowling Nedir, Bowling Kuralları Hakkında
Üzerinde bowling oynanan pist. Bu pistin boyutları 19.17 x 1.52 m boyutlarında ve sert tahtadan yapılmıştır. Pistin yüzeyi hafifçe yağlanmıştır. Oyunda kullanılan kukular, şişe biçimindedir. Bu kukalar 38 cm yüksekliğinde ve ağaçtan yapılmıştır. Her oyunda 10 adet kuka kullanılır. Bu kukular pistin sonuna üçgen biçiminde dizilir. Oyunda gayak ağacından, 18-32 cm çapında, 7.26 kg ağırlığında iki tane top kullanılır. Bunların üzerinde baş ve iki orta parmağın geçirilebileceği üç delik bulunur. Oyunda a-maç; atılan toplarla kukaları devirmektir. Devrilen her kuka oyuncuya bir sayı kazandırır. Oyunda 10 kuka tek topla devrilirse çift onör. iki topla devrilirse tek onör olarak adlandırılır.
Üzerinde bowling oynanan pist. Bu pistin boyutları 19.17 x 1.52 m boyutlarında ve sert tahtadan yapılmıştır. Pistin yüzeyi hafifçe yağlanmıştır. Oyunda kullanılan kukular, şişe biçimindedir. Bu kukalar 38 cm yüksekliğinde ve ağaçtan yapılmıştır. Her oyunda 10 adet kuka kullanılır. Bu kukular pistin sonuna üçgen biçiminde dizilir. Oyunda gayak ağacından, 18-32 cm çapında, 7.26 kg ağırlığında iki tane top kullanılır. Bunların üzerinde baş ve iki orta parmağın geçirilebileceği üç delik bulunur. Oyunda a-maç; atılan toplarla kukaları devirmektir. Devrilen her kuka oyuncuya bir sayı kazandırır. Oyunda 10 kuka tek topla devrilirse çift onör. iki topla devrilirse tek onör olarak adlandırılır.
Boks Nedir Boks Hakkinda Bilgiler
Boks Nedir, Boks Hakkında Bilgiler
Özel eldiven giymiş iki kişinin belli kurallara uyarak yumruk yumruğa dövüşmeleri temeline dayanan spor. Boks ring denilen, çevresi üç sıra iple çevrili, yerden biraz yüksekte, bir kenarı profesyonellerde 4,27 - 6,1 m, amatörlerde 3,66 - 4,88 m olan kare bir alanda yapılır. Karşılaşmalar, raunt denilen periyotlar halinde yapılır. Her raunt genç ve juniorlarda 2, büyüklerde üç dakikadır. Amatörler 3, profesyoneller 4-15 raunt dövüşürler. Raunt başlangıç ve bitişle- rigongla belirtilir. Her boksör kendi ağırlık kategorisindeki boksörle dövüşebilir. Yere indirilen rakip 10 saniye içinde ayağa kalkıp karşılaşmaya devam edecek duruma gelmezse nakavt olur. Karşılaşmayı kaybeder.
Özel eldiven giymiş iki kişinin belli kurallara uyarak yumruk yumruğa dövüşmeleri temeline dayanan spor. Boks ring denilen, çevresi üç sıra iple çevrili, yerden biraz yüksekte, bir kenarı profesyonellerde 4,27 - 6,1 m, amatörlerde 3,66 - 4,88 m olan kare bir alanda yapılır. Karşılaşmalar, raunt denilen periyotlar halinde yapılır. Her raunt genç ve juniorlarda 2, büyüklerde üç dakikadır. Amatörler 3, profesyoneller 4-15 raunt dövüşürler. Raunt başlangıç ve bitişle- rigongla belirtilir. Her boksör kendi ağırlık kategorisindeki boksörle dövüşebilir. Yere indirilen rakip 10 saniye içinde ayağa kalkıp karşılaşmaya devam edecek duruma gelmezse nakavt olur. Karşılaşmayı kaybeder.
Biotin Nedir Biotin Vitamin
Biotin Nedir, Biotin Vitamin
Bu vitamin glikoz, yağ asitleri ve DNA yapımında ve bazı aminoasitlerin yıkılmasında rol oynar. Bu vitaminin yetersizliğinde ciltte yaralar, iştah azalması, bulantı, kusma, kansızlık, depresyon, kas ağrıları ve büyüme geriliği gibi rahatsızlıklar görülür. Uzun süre antibiyotik kullananlar ve bağırsaklarının bir bölümü ameliyatla alınanlar daha fazla biotine ihtiyaç duyarlar. İnsanın sindirim sisteminde yaşayan bakteriler ihtiyacı karşılayacak miktarda biotin sentezlemektedirler. Biotinin yetersizliğinde yumurta akından yedirilmemesi gereklidir. Yiyeceklerimizin içinde oldukça yaygındır. Karnabahar, yumurta sarısı, peynir, yerfıstığı biotin bakımından oldukça zengin yiyeceklerdir. Dayanıklı bir vitamindir.
Bu vitamin glikoz, yağ asitleri ve DNA yapımında ve bazı aminoasitlerin yıkılmasında rol oynar. Bu vitaminin yetersizliğinde ciltte yaralar, iştah azalması, bulantı, kusma, kansızlık, depresyon, kas ağrıları ve büyüme geriliği gibi rahatsızlıklar görülür. Uzun süre antibiyotik kullananlar ve bağırsaklarının bir bölümü ameliyatla alınanlar daha fazla biotine ihtiyaç duyarlar. İnsanın sindirim sisteminde yaşayan bakteriler ihtiyacı karşılayacak miktarda biotin sentezlemektedirler. Biotinin yetersizliğinde yumurta akından yedirilmemesi gereklidir. Yiyeceklerimizin içinde oldukça yaygındır. Karnabahar, yumurta sarısı, peynir, yerfıstığı biotin bakımından oldukça zengin yiyeceklerdir. Dayanıklı bir vitamindir.
Negatif İyon Nedir ve Tedavisi
Negatif İyon Nedir, Negatif İyon Tedavisi
İyon, elektron adı verilen negatif yüklü parçacıkları kazanmış ya da kaybetmiş bir atom ya da atom grubudur. Bunun sonucunda atom ya da atom grubunun negatif ya da pozitif bir yükü vardır. Havayı oluşturan elementlerin ve bileşiklerin negatif iyonları serotonin metabolizmasını uygun bir şekilde etkileyerek duygudurum üzerinde yararlı etkilere sahip olabilir.
Çift-kör bir çalışma, negatif iyonların manik hastalar üzerinde antimanik ve yatıştırıcı bir etkisi olduğunu göstermiştir. Havayı temizleyerek negatif iyonlar oluşturan makineler vardır.
İyon, elektron adı verilen negatif yüklü parçacıkları kazanmış ya da kaybetmiş bir atom ya da atom grubudur. Bunun sonucunda atom ya da atom grubunun negatif ya da pozitif bir yükü vardır. Havayı oluşturan elementlerin ve bileşiklerin negatif iyonları serotonin metabolizmasını uygun bir şekilde etkileyerek duygudurum üzerinde yararlı etkilere sahip olabilir.
Çift-kör bir çalışma, negatif iyonların manik hastalar üzerinde antimanik ve yatıştırıcı bir etkisi olduğunu göstermiştir. Havayı temizleyerek negatif iyonlar oluşturan makineler vardır.
Melatonin Nedir
Melatonin Nedir
Melatonin, insan vücudunun karanlıkta normal olarak ürettiği bir hormondur. Bir çalışma manik ataktayken, hastaların melatonin üretmeye, depresif ataktakinden bir buçuk saat önce başladığını göstermiştir.
Araştırmacılar, manik ve depresif ataklar sırasında günün belli zamanlarında hastalara melatonin vermenin bipolar bozukluk belirtilerini hafifletme olasılığı üzerinde çalışmaktadır.
Melatonin, insan vücudunun karanlıkta normal olarak ürettiği bir hormondur. Bir çalışma manik ataktayken, hastaların melatonin üretmeye, depresif ataktakinden bir buçuk saat önce başladığını göstermiştir.
Araştırmacılar, manik ve depresif ataklar sırasında günün belli zamanlarında hastalara melatonin vermenin bipolar bozukluk belirtilerini hafifletme olasılığı üzerinde çalışmaktadır.
Kolin ve Magnezyum Tedavisi
Kolin
Kolin, doğal olarak bulunan bir maddedir. Lityuma eklenen yüksek dozlarda kolin tedaviye dirençli bipolar hastalarda, özellikle hızlı döngülülerde iyi sonuçlar ortaya çıkmasını sağlamıştır. Kolinin hemen hiç yan etkisi yoktur.
Kolin, işlenmemiş haliyle ya da fosfotidilkolin (FC) şeklinde reçetesiz olarak alınabilir. Bölüm 9'dan fosfotidilserinin (FS) antidepresan etkisinin olduğunu hatırlayabilirsiniz. FC ve FS, sinir hücre zarının çalışması açısından kritik önem taşıyan, fosfolipidler (yağ içeren fosfor) olarak bilinen bir grubun elemanlarıdır. Doğal bir besinsel ürün olan lesitin de iyi bir kolin kaynağıdır.
Bazı klinisyenler vücuda fosfolipid üretmek için gerekli olanları almanın, ketentohumu veya doğal haldeki kolin gibi omega-3 yağ asiti kaynakları-daha önceden hazırlanmış FS, FC ve lesitin gibi fosfolipitleri almaktan daha iyi olabileceğini ileri sürmektedir.
Düşük doz kolin ile birlikte B3 vitamini (nikotinik asit) almak yüksek dozda kolin almak kadar etkili olabilir.
Magnezyum
Sinir hücreleri serotonin gibi nörotransmitterlerin salınımı ve gerialınımını kontrol etmek için magnezyuma gereksinim duyarlar. En azından bir pilot çalışma magnezyum aspartatın hızlı döngülü bipolar hastaların yüzde 50'sinde lityum kadar etkili olduğunu göstermiştir. Ancak bu çok şey ifade etmeyebilir çünkü hızlı döngülü hastalar lityuma da kötü yanıt verir.
Kolin, doğal olarak bulunan bir maddedir. Lityuma eklenen yüksek dozlarda kolin tedaviye dirençli bipolar hastalarda, özellikle hızlı döngülülerde iyi sonuçlar ortaya çıkmasını sağlamıştır. Kolinin hemen hiç yan etkisi yoktur.
Kolin, işlenmemiş haliyle ya da fosfotidilkolin (FC) şeklinde reçetesiz olarak alınabilir. Bölüm 9'dan fosfotidilserinin (FS) antidepresan etkisinin olduğunu hatırlayabilirsiniz. FC ve FS, sinir hücre zarının çalışması açısından kritik önem taşıyan, fosfolipidler (yağ içeren fosfor) olarak bilinen bir grubun elemanlarıdır. Doğal bir besinsel ürün olan lesitin de iyi bir kolin kaynağıdır.
Bazı klinisyenler vücuda fosfolipid üretmek için gerekli olanları almanın, ketentohumu veya doğal haldeki kolin gibi omega-3 yağ asiti kaynakları-daha önceden hazırlanmış FS, FC ve lesitin gibi fosfolipitleri almaktan daha iyi olabileceğini ileri sürmektedir.
Düşük doz kolin ile birlikte B3 vitamini (nikotinik asit) almak yüksek dozda kolin almak kadar etkili olabilir.
Magnezyum
Sinir hücreleri serotonin gibi nörotransmitterlerin salınımı ve gerialınımını kontrol etmek için magnezyuma gereksinim duyarlar. En azından bir pilot çalışma magnezyum aspartatın hızlı döngülü bipolar hastaların yüzde 50'sinde lityum kadar etkili olduğunu göstermiştir. Ancak bu çok şey ifade etmeyebilir çünkü hızlı döngülü hastalar lityuma da kötü yanıt verir.
Klonidin ve Elektrokonvulsif Tedavi
Klonidin
Bu bir yüksek tansiyon ilacıdır. Bazı açık çalışmalar iyi bir antimanik ilaç olabileceğini ileri sürmüştür, ancak çift-kör çalışmalarda etkisi konusunda açık kanıtlar elde edilmemiştir.
Elektrokonvülsif Tedavi
EKT, ağır manik hastalarda, yüksek intihar riski olan karışık belirtileri olan hastalarda ve ilaç tedavisine yanıt vermemiş olanlarda kullanılır. EKT uygulanmadan önce lityum kesilir.
Bu bir yüksek tansiyon ilacıdır. Bazı açık çalışmalar iyi bir antimanik ilaç olabileceğini ileri sürmüştür, ancak çift-kör çalışmalarda etkisi konusunda açık kanıtlar elde edilmemiştir.
Elektrokonvülsif Tedavi
EKT, ağır manik hastalarda, yüksek intihar riski olan karışık belirtileri olan hastalarda ve ilaç tedavisine yanıt vermemiş olanlarda kullanılır. EKT uygulanmadan önce lityum kesilir.
Kalsiyum Kanal Blokerleri
Kalsiyum Kanal Blokerleri
İnsan vücudu, sinir uyarılarının iletiminde başka maddelerin yanında kalsiyumu da kullanır. Verapamil ve diğer kalsiyum kanal blokerleri sinir iletimi için gerekli kalsiyum miktarını ayarlar. Verapamil, bipolar bozuklukta tek başına kullanıldığında oldukça hayal kırıklığı yaratmıştır. Bunun nedeni beyine kolayca girememesi olabilir. Lityuma ek olarak kullanıldığında yinelemeyi önlemede rolü olabilir.
Nimodipin, üzerinde çalışılan başka bir kalsiyum kanal blokeridir. Merkezi sinir sistemi üzerinde etki gösterdiği için bipolar hastalığın tedavisinde ve-rapamilden daha etkilidir.
Tiroid Hormonu
Manik bir hastanın tiroid hormon düzeyini normalin üzerine çıkarmanın antimanik etkisi olabilir. Bu, özellikle hızlı döngülü bipolar hastalığı olan hastalar için yararlı bir strateji olabilir. Ancak, hastaların pek çoğu yüksek dozda tiroid hormonunu rahatça kullanamaz. Tedaviyi tolere edebilen hastalar genellikle iyi yanıt verir.
İnsan vücudu, sinir uyarılarının iletiminde başka maddelerin yanında kalsiyumu da kullanır. Verapamil ve diğer kalsiyum kanal blokerleri sinir iletimi için gerekli kalsiyum miktarını ayarlar. Verapamil, bipolar bozuklukta tek başına kullanıldığında oldukça hayal kırıklığı yaratmıştır. Bunun nedeni beyine kolayca girememesi olabilir. Lityuma ek olarak kullanıldığında yinelemeyi önlemede rolü olabilir.
Nimodipin, üzerinde çalışılan başka bir kalsiyum kanal blokeridir. Merkezi sinir sistemi üzerinde etki gösterdiği için bipolar hastalığın tedavisinde ve-rapamilden daha etkilidir.
Tiroid Hormonu
Manik bir hastanın tiroid hormon düzeyini normalin üzerine çıkarmanın antimanik etkisi olabilir. Bu, özellikle hızlı döngülü bipolar hastalığı olan hastalar için yararlı bir strateji olabilir. Ancak, hastaların pek çoğu yüksek dozda tiroid hormonunu rahatça kullanamaz. Tedaviyi tolere edebilen hastalar genellikle iyi yanıt verir.
Antiepileptik ve Antipsikotik İlaclar
Antiepileptik İlaçlar
Daha geleneksel tedavileri tolere edemeyen ya da bunlara yanıt vermeyen hastalarda lamotrijin ve gabapentin gibi yeni antiepilepttkler kullanılmaya başlanmıştır. Lamotrijin özellikle, tedavisinde çok az özgül ilaç bulunan bi-polar depresyonda yararlı olabilir. Gabapentin, bir duygudurum düzenleyici olarak, en çok bunaltısı ve ajitasyonu olan manik hastalarda işe yarıyor gibi durmaktadır. Tek başına ya da valproatla birlikte günlük 1500-2000 mg ve daha yüksek dozlarda kullanılmaktadır. Aynı zamanda bipolar hastalığı olmadan patlayıcı öfkesi olan hastalarda yararlı gibi görünmektedir.
Gabapentinin sık görülen yan etkileri arasında sedasyon, baş dönmesi ve sindirim sistemi rahatsızlığı bulunur. Lamotrijin ve valproatı birarada vermek, döküntü riskini arttırması olasılığından dolayı, iyi bir fikir olmayabilir.
Antipsikotik ilaçlar
Son zamanlarda geliştirilen klozapin ve risperidon gibi ilaçların akut manik hastalarda ve diğer ilaçlara yanıt vermeyenlerde özgül bir duygudurum düzenleyici etkileri olduğu ortaya çıkmıştır. Eski antipsikotiklerde tipik olarak görülen yan etkilerin bunlarda ortaya çıkma riski daha azdır. Dirençli şi-zofreniklerin tedavisi için geliştirilmiş ve onay almış olsa da klozapin, yapılan çalışmaların en az birinde bipolar bozuklukta şizofreniden daha etkili bulunmuştur. En fazla etkili olduğu durumlar psikotik ve karışık manik ataklar, hızlı döngülü ve şizoaffektif hastaların tedavisidir. Ancak genellikle kullanılan ilk ilaç değildir. Sıklıkla, duygudurum düzenleyicilere yanıt vermemiş hastalarda tek başına kullanıldığında işe yarar.
Bipolar bozukluktu hastalarda risperidonu tek başına kullanmamak daha iyi olabilir, çünkü bazı çalışmalar bunun ajitasyona ya da manik belirtilerin kötüleşmesine neden olabileceğini vurgulamaktadır. Ancak duygudurum düzenleyicilerle birlikte kullanıldığında güvenli ve etkilidir.
Bu yeni antipsikotik ilaçlar bipolar hastalığı olan hastaların sadece başlanma tedavisinde değil, aynı zamanda yinelemeyi önlemede de etkilidir.
Klozapinin yan etkileri arasında sedasyon, kilo artışı ve nadiren de ölümcül bir beyaz kan hücresi bozukluğu ortaya çıkarma riski bulunmaktadır. Düzenli kan testleri yapıldığı sürece sonuncusuyla ilgili çok fazla endişelenmeye gerek yoktur. Klozapin karbamazepinle birlikte kullanılmamalıdır.
Piyasaya yeni çıkan antipsikotiklerden olanzepin ve sertindol de bipolar bozukluğun tedavisinde klozapine benzer etkiler gösterebilir, hem de klo-zapine neden olduğu bazı yan etkilere neden olmadan...
Daha geleneksel tedavileri tolere edemeyen ya da bunlara yanıt vermeyen hastalarda lamotrijin ve gabapentin gibi yeni antiepilepttkler kullanılmaya başlanmıştır. Lamotrijin özellikle, tedavisinde çok az özgül ilaç bulunan bi-polar depresyonda yararlı olabilir. Gabapentin, bir duygudurum düzenleyici olarak, en çok bunaltısı ve ajitasyonu olan manik hastalarda işe yarıyor gibi durmaktadır. Tek başına ya da valproatla birlikte günlük 1500-2000 mg ve daha yüksek dozlarda kullanılmaktadır. Aynı zamanda bipolar hastalığı olmadan patlayıcı öfkesi olan hastalarda yararlı gibi görünmektedir.
Gabapentinin sık görülen yan etkileri arasında sedasyon, baş dönmesi ve sindirim sistemi rahatsızlığı bulunur. Lamotrijin ve valproatı birarada vermek, döküntü riskini arttırması olasılığından dolayı, iyi bir fikir olmayabilir.
Antipsikotik ilaçlar
Son zamanlarda geliştirilen klozapin ve risperidon gibi ilaçların akut manik hastalarda ve diğer ilaçlara yanıt vermeyenlerde özgül bir duygudurum düzenleyici etkileri olduğu ortaya çıkmıştır. Eski antipsikotiklerde tipik olarak görülen yan etkilerin bunlarda ortaya çıkma riski daha azdır. Dirençli şi-zofreniklerin tedavisi için geliştirilmiş ve onay almış olsa da klozapin, yapılan çalışmaların en az birinde bipolar bozuklukta şizofreniden daha etkili bulunmuştur. En fazla etkili olduğu durumlar psikotik ve karışık manik ataklar, hızlı döngülü ve şizoaffektif hastaların tedavisidir. Ancak genellikle kullanılan ilk ilaç değildir. Sıklıkla, duygudurum düzenleyicilere yanıt vermemiş hastalarda tek başına kullanıldığında işe yarar.
Bipolar bozukluktu hastalarda risperidonu tek başına kullanmamak daha iyi olabilir, çünkü bazı çalışmalar bunun ajitasyona ya da manik belirtilerin kötüleşmesine neden olabileceğini vurgulamaktadır. Ancak duygudurum düzenleyicilerle birlikte kullanıldığında güvenli ve etkilidir.
Bu yeni antipsikotik ilaçlar bipolar hastalığı olan hastaların sadece başlanma tedavisinde değil, aynı zamanda yinelemeyi önlemede de etkilidir.
Klozapinin yan etkileri arasında sedasyon, kilo artışı ve nadiren de ölümcül bir beyaz kan hücresi bozukluğu ortaya çıkarma riski bulunmaktadır. Düzenli kan testleri yapıldığı sürece sonuncusuyla ilgili çok fazla endişelenmeye gerek yoktur. Klozapin karbamazepinle birlikte kullanılmamalıdır.
Piyasaya yeni çıkan antipsikotiklerden olanzepin ve sertindol de bipolar bozukluğun tedavisinde klozapine benzer etkiler gösterebilir, hem de klo-zapine neden olduğu bazı yan etkilere neden olmadan...
Bipolar Tedavisi ve Sureci
Bipolar Tedavisinin Genel Gidişi
Manik-depresif hastalığın tedavisinde sihirli bir silah olarak kabul edildikten sonra, hekimler lityumun en çok öforik manik-depresif hastalığın ilk bir ya da ikinci atağının akut tedavisinde işe yaradığını farketmişlerdir. Bazı manik-depresif hastaların hastalığı manik atakla, bazılarınınki de depresif atakla başlar. Hastalığı manik atakla başlayanlar, lityuma hastalığı depresif atakla başlayanlardan daha fazla yanıt verir.
Lityum daha hafif belirtileri olanlarda (hipomani ve birinci evre mani) tek başına ya da uykuyu düzeltmek amacıyla sakinleştirici ilaçlarla birlikte alınabilir. Hastaneye yatırılmış ağır derecedeki manik hastalar başlangıçta an-tipsikotik ve lityum kombinasyonuyla tedavi edilebilirler. Lityumun etki göstermesi 14 gün alabilir, bu yüzden hastayı sakinleştirmek ve varsa varsam (hallüsinasyon) ve sanrıları (hezeyan) düzeltmek için antipsikotikler kullanılır. Lityum ve antipsikotik ilaç kombinasyonunun neden olabileceği yan etkilerden kaçınmak için hem antipsikotik ilaçlar, hem de lityum normalden daha düşük dozlarda kullanılır. Hasta sabit bir duruma ulaştıktan ya da ayaktan izlenmeye başlandıktan sonra antipsikotik azaltılarak kesilebilir.
Son yıllarda lityumun kullanılma alanları daralmış olsa da, bipolar hastalığın tedavisinde hâlâ önemli bir rolü vardır. Örneğin, ilacın kullanımının intihar riskini azalttığı kesin olarak gösterilmiştir.
Bazı hekimler şimdilerde şiddetli öforik maninin tedavisinde farklı ilaçlarla tedaviye başlamayı denemektedir. Valproatın etkisi daha erken başladığı ve antipsikotiklerde görülen bazı sorun yaratıcı yan etkilere neden olmayarak kolay tolere edilen bir ilaç olduğu için pek çok hekim, hasta ilk yatırıldığında bu ilacı yüksek dozlarda tek başına ya da minör sakinleştiricilerle birlikte kullanmaktadır. Bazı hastalar bu "yükleme stratejisi" ile 1-3 gün gibi kısa sürelerde ilaca yanıt vermektedir. Bu işe yaramazsa, bir lityum ve valproat kombinasyonu denenir.
Şimdilerde bipolar bozukluklu bazı hastalarda genellikle ya antiepileptik ilaçlar tek başına ya da antiepileptiklerle değişik kombinasyonlar halinde başlanmaktadır. Bu, depresyon, sinirlilik ve öforinin belirgin olarak karışık bulunduğu hastaları; depresyon ve mani arasında hızla gidip gelenleri; psi-kotik ya da üçten fazla manik atak geçirmiş olanları ya da alkol veya madde kötüye kullanımı olanlan kapsar. Bazı hekimler alkol veya madde kötüye kullanım öyküsü olan hastalarda antiepileptik tedaviye başlama konusundaki endişelerini ifade etmişlerdir. Alkol ve uyuşturucu maddelerin karaciğer üzerinde toksik etkileri vardır. Valproat ve karbamazepinin de böyle etkileri olabilir. Ancak karaciğer işlevleri dikkatlice izlenir ise madde kötüye kullanımı olan hastalarda antiepileptikler genellikle güvenle kullanılabilir.
Bazı tedaviye dirençli bipolar hastalara lityum, valproat ve karbamazepin birarada verilebilir. Bipolar hastaları birden çok ilaç kullanırken görmek giderek yaygınlaşmaktadır. Bu hastayı endişelendirebilir, fakat kabul gören bir uygulamadır ve tek başına bir ilaç kullanmaya göre daha iyi sonuçlar elde edilebilir.
Şimdilerde valproat, bipolar bozukluğun bipolar II ve siklotimi gibi daha hafif formlarında ayaktan tedavi edilen hastalarda yaygın olarak kullanılmaktadır. Sinirliliği, dürtüsel saldırganlığı ya da öfke patlamaları olan ve antidepresana yanıt vermeyenler sıklıkla valproata yanıt verirler. Bu, bu hastaların bazılarının epilepsi gibi bazı nörolojik hastalıklara ait açık belirti veya bulguları olmasa da sadece özenli bir nörolojik muayenede ortaya çıkabilecek hafif nörolojik bozukluklarının olmasına bağlı olabilir.
Hızlı döngülü bipolar bozukluğu olan hastalarda lityumla birlikte karbamazepin verilmesi özellikle yararlı olabilir. Bu, aynı zamanda dürtüsel saldırganlığın tedavisinde de oldukça etkilidir.
Bir kez atak geçirmiş bir bipolar I hastası ne kadar süreyle duygudanım düzenleyici ve antiepileptik ilaç kullanmalıdır?
Bipolar hastaların büyük çoğunluğu çok sayıda atak geçirdiği için, sadece bir tane atak geçirmiş bir hasta bile etkili olmuş ilacı kesmek için çok aceleci olmamalıdır. Birinci ve ikinci atağın ortaya çıkması arasındaki ortalama süre yaklaşık 4 yıldır, bu nedenle ilacı aradaki zamanda kesmek bir hata olabilir. Bu durum özellikle hastada bazı ek belirtiler ya da ailede çok ataklı bir bipolar bozukluk öyküsü varsa geçerlidir. Hastalar şunu akıllarında tutmalıdır: Her atak yeni bir atak geçirme olasılığını arttırır. Aynı zamanda ataklar arasındaki süre de kısalma eğilimindedir.
Lityum ya da duygudurum düzenleyici tedaviyi bırakmaya karar verdiyseniz bunu mutlaka hekiminizin kontrolü altında yapın. Bipolar bozukluklu bir basta asla kendi başına ilacını bırakmamalıdır. Erken ya da hızlı ilaç kesme hastalığın yineleme olasılığını arttırır.
İki tane manik atak geçirmiş bir bipolar I hastasının uzun süre duygudurum düzenleyici ilaçlar kullanması gereklidir.
Manik-depresif hastalığın tedavisinde sihirli bir silah olarak kabul edildikten sonra, hekimler lityumun en çok öforik manik-depresif hastalığın ilk bir ya da ikinci atağının akut tedavisinde işe yaradığını farketmişlerdir. Bazı manik-depresif hastaların hastalığı manik atakla, bazılarınınki de depresif atakla başlar. Hastalığı manik atakla başlayanlar, lityuma hastalığı depresif atakla başlayanlardan daha fazla yanıt verir.
Lityum daha hafif belirtileri olanlarda (hipomani ve birinci evre mani) tek başına ya da uykuyu düzeltmek amacıyla sakinleştirici ilaçlarla birlikte alınabilir. Hastaneye yatırılmış ağır derecedeki manik hastalar başlangıçta an-tipsikotik ve lityum kombinasyonuyla tedavi edilebilirler. Lityumun etki göstermesi 14 gün alabilir, bu yüzden hastayı sakinleştirmek ve varsa varsam (hallüsinasyon) ve sanrıları (hezeyan) düzeltmek için antipsikotikler kullanılır. Lityum ve antipsikotik ilaç kombinasyonunun neden olabileceği yan etkilerden kaçınmak için hem antipsikotik ilaçlar, hem de lityum normalden daha düşük dozlarda kullanılır. Hasta sabit bir duruma ulaştıktan ya da ayaktan izlenmeye başlandıktan sonra antipsikotik azaltılarak kesilebilir.
Son yıllarda lityumun kullanılma alanları daralmış olsa da, bipolar hastalığın tedavisinde hâlâ önemli bir rolü vardır. Örneğin, ilacın kullanımının intihar riskini azalttığı kesin olarak gösterilmiştir.
Bazı hekimler şimdilerde şiddetli öforik maninin tedavisinde farklı ilaçlarla tedaviye başlamayı denemektedir. Valproatın etkisi daha erken başladığı ve antipsikotiklerde görülen bazı sorun yaratıcı yan etkilere neden olmayarak kolay tolere edilen bir ilaç olduğu için pek çok hekim, hasta ilk yatırıldığında bu ilacı yüksek dozlarda tek başına ya da minör sakinleştiricilerle birlikte kullanmaktadır. Bazı hastalar bu "yükleme stratejisi" ile 1-3 gün gibi kısa sürelerde ilaca yanıt vermektedir. Bu işe yaramazsa, bir lityum ve valproat kombinasyonu denenir.
Şimdilerde bipolar bozukluklu bazı hastalarda genellikle ya antiepileptik ilaçlar tek başına ya da antiepileptiklerle değişik kombinasyonlar halinde başlanmaktadır. Bu, depresyon, sinirlilik ve öforinin belirgin olarak karışık bulunduğu hastaları; depresyon ve mani arasında hızla gidip gelenleri; psi-kotik ya da üçten fazla manik atak geçirmiş olanları ya da alkol veya madde kötüye kullanımı olanlan kapsar. Bazı hekimler alkol veya madde kötüye kullanım öyküsü olan hastalarda antiepileptik tedaviye başlama konusundaki endişelerini ifade etmişlerdir. Alkol ve uyuşturucu maddelerin karaciğer üzerinde toksik etkileri vardır. Valproat ve karbamazepinin de böyle etkileri olabilir. Ancak karaciğer işlevleri dikkatlice izlenir ise madde kötüye kullanımı olan hastalarda antiepileptikler genellikle güvenle kullanılabilir.
Bazı tedaviye dirençli bipolar hastalara lityum, valproat ve karbamazepin birarada verilebilir. Bipolar hastaları birden çok ilaç kullanırken görmek giderek yaygınlaşmaktadır. Bu hastayı endişelendirebilir, fakat kabul gören bir uygulamadır ve tek başına bir ilaç kullanmaya göre daha iyi sonuçlar elde edilebilir.
Şimdilerde valproat, bipolar bozukluğun bipolar II ve siklotimi gibi daha hafif formlarında ayaktan tedavi edilen hastalarda yaygın olarak kullanılmaktadır. Sinirliliği, dürtüsel saldırganlığı ya da öfke patlamaları olan ve antidepresana yanıt vermeyenler sıklıkla valproata yanıt verirler. Bu, bu hastaların bazılarının epilepsi gibi bazı nörolojik hastalıklara ait açık belirti veya bulguları olmasa da sadece özenli bir nörolojik muayenede ortaya çıkabilecek hafif nörolojik bozukluklarının olmasına bağlı olabilir.
Hızlı döngülü bipolar bozukluğu olan hastalarda lityumla birlikte karbamazepin verilmesi özellikle yararlı olabilir. Bu, aynı zamanda dürtüsel saldırganlığın tedavisinde de oldukça etkilidir.
Bir kez atak geçirmiş bir bipolar I hastası ne kadar süreyle duygudanım düzenleyici ve antiepileptik ilaç kullanmalıdır?
Bipolar hastaların büyük çoğunluğu çok sayıda atak geçirdiği için, sadece bir tane atak geçirmiş bir hasta bile etkili olmuş ilacı kesmek için çok aceleci olmamalıdır. Birinci ve ikinci atağın ortaya çıkması arasındaki ortalama süre yaklaşık 4 yıldır, bu nedenle ilacı aradaki zamanda kesmek bir hata olabilir. Bu durum özellikle hastada bazı ek belirtiler ya da ailede çok ataklı bir bipolar bozukluk öyküsü varsa geçerlidir. Hastalar şunu akıllarında tutmalıdır: Her atak yeni bir atak geçirme olasılığını arttırır. Aynı zamanda ataklar arasındaki süre de kısalma eğilimindedir.
Lityum ya da duygudurum düzenleyici tedaviyi bırakmaya karar verdiyseniz bunu mutlaka hekiminizin kontrolü altında yapın. Bipolar bozukluklu bir basta asla kendi başına ilacını bırakmamalıdır. Erken ya da hızlı ilaç kesme hastalığın yineleme olasılığını arttırır.
İki tane manik atak geçirmiş bir bipolar I hastasının uzun süre duygudurum düzenleyici ilaçlar kullanması gereklidir.
Antipsikotikler ve Minor Sakinlestirici
Majör Sakinleştiriciler (Antipsikotikler) Antipsikotik
Tiyoksantin ajite ve psikotik bipolar hastaların tedavilerinin başlangıç döneminde sıklıkla kullanılmaktadır. Duygudurum düzenleyici bir etkileri mi olduğu, yoksa etkilerinin sadece hastaları sakinleştirmeleri ve psikozu tedavi etmelerine mi bağlı olduğu açık değildir. Bu ilaçlar kullanıldığında, manik-depresif hastalarda nörolojik sorunların ortaya çıkma riski, şizofreniklere göre daha fazladır. Bu nedenle hekimler bu ilaçları olabildiğince kısa süreler için ve düşük dozlarda kullanırlar.
Seçilmiş Minör Sakinleştiriciler
Bazı hekimler akut hastalık dönemindeki ve ajite durumdaki maniklerin antipsikotik ilaçlar yerine minör sakinleştiricilerle tedavi edilebileceğini bulmuştur. Sakinleştirici bir ilaç olan klonazepam, günde 4-16 mg dozlarında etkili bir şekilde ajitasyonu ve akut manik atağın diğer belirtilerini azaltır. Bu, kısmen ilacın sakinleştirici etkisine bağlıdır, fakat ilacın aynı zamanda antiepileptik etkisi de vardır. Bu ilaç aynı zamanda kısmi etkili diğer duygudurum düzenleyicilere ek olarak ve bunaltı ve uykusuzluğu olan hastalarda da kullanılmaktadır. Klonazepam, glokomu olan hastalarda kullanılmamalıdır.
Lorazepam, enjeksiyon şeklinde verildiğinde, manik hastalan sa-kinleştiren bir başka minör sakinleştiricidir.
Bu ilaçların avantajı diğer duygudurum düzenleyicilerde yapılan kan düzeyi tespitine gereksinim olmamasıdır. En temel yan etkiler, özellikle tedavinin başlangıcında görülen sedasyon ve bilişsel ve motor becerilerdeki bozulmadır. Hastaların küçük bir kısmında sakinleştirici ilaçlara paradoksal bir tepki ortaya çıkabilir ve hasta daha huzursuz ve parlayıcı bir hal alabilir. Alkol ya da madde kötüye kullanımı öyküsü olan hastalarda minör sakinleştiriciler çok dikkatli kullanılmalıdır. Hastalar bu ilaçlan kullandıkları sürece alkol almamalıdır.
Tiyoksantin ajite ve psikotik bipolar hastaların tedavilerinin başlangıç döneminde sıklıkla kullanılmaktadır. Duygudurum düzenleyici bir etkileri mi olduğu, yoksa etkilerinin sadece hastaları sakinleştirmeleri ve psikozu tedavi etmelerine mi bağlı olduğu açık değildir. Bu ilaçlar kullanıldığında, manik-depresif hastalarda nörolojik sorunların ortaya çıkma riski, şizofreniklere göre daha fazladır. Bu nedenle hekimler bu ilaçları olabildiğince kısa süreler için ve düşük dozlarda kullanırlar.
Seçilmiş Minör Sakinleştiriciler
Bazı hekimler akut hastalık dönemindeki ve ajite durumdaki maniklerin antipsikotik ilaçlar yerine minör sakinleştiricilerle tedavi edilebileceğini bulmuştur. Sakinleştirici bir ilaç olan klonazepam, günde 4-16 mg dozlarında etkili bir şekilde ajitasyonu ve akut manik atağın diğer belirtilerini azaltır. Bu, kısmen ilacın sakinleştirici etkisine bağlıdır, fakat ilacın aynı zamanda antiepileptik etkisi de vardır. Bu ilaç aynı zamanda kısmi etkili diğer duygudurum düzenleyicilere ek olarak ve bunaltı ve uykusuzluğu olan hastalarda da kullanılmaktadır. Klonazepam, glokomu olan hastalarda kullanılmamalıdır.
Lorazepam, enjeksiyon şeklinde verildiğinde, manik hastalan sa-kinleştiren bir başka minör sakinleştiricidir.
Bu ilaçların avantajı diğer duygudurum düzenleyicilerde yapılan kan düzeyi tespitine gereksinim olmamasıdır. En temel yan etkiler, özellikle tedavinin başlangıcında görülen sedasyon ve bilişsel ve motor becerilerdeki bozulmadır. Hastaların küçük bir kısmında sakinleştirici ilaçlara paradoksal bir tepki ortaya çıkabilir ve hasta daha huzursuz ve parlayıcı bir hal alabilir. Alkol ya da madde kötüye kullanımı öyküsü olan hastalarda minör sakinleştiriciler çok dikkatli kullanılmalıdır. Hastalar bu ilaçlan kullandıkları sürece alkol almamalıdır.
Karbamazepin ile Tedavi
Karbamazepin ile Tedavi
Bu da akut antimanik ve bipolar bozuklukta koruyucu etkileri olan bir an-tiepileptik ilaçtır. Hakkında valproattan daha az yayın vardır, çünkü patenti 1990 yılında sona ermiştir (bu herhangi bir ilaç satıcısının etken maddeyi başka bir isimle satabileceği anlamına gelir).
Karbamazepin genellikle 200 mg tablet şeklinde reçete edilir.5 Başlama dozu, sıklıkla günde iki kez yemeklerle birlikte 200 mg'dır, fakat lityum kullanıyorsanız çok daha düşük bir dozla başlanabilir. Doz aralığı genellikle günde 800-1200 mg'dır. Bazı hastalarla günde 1600 mg dozuna kadar çıkıldığı olur. Kan düzeyi litrede 4-12 mg arasında olmalıdır. Tedaviye başlamadan önce ve daha sonra belli aralıklarla, beyaz kan hücresi sayısı, kan pulcukları (kandaki pıhtılaşmayı sağlayıcı bir madde), karaciğer işlevi ve birtakım diğer işlevler incelenmelidir. Karbamazepin kan düzeyi de belli aralıklarla ölçülmelidir. Karbamazepin karaciğerde ilacın daha hızlı yıkılmasına neden olarak kan ilaç düzeyini azaltıp zaman içinde etkinin kaybolmasına yol açabilir.
Karbamazepin birtakım kan bozukluklarına ve karaciğer sorununa neden olabilir. Ancak bunlar seyrektir ve uygun şekilde izlendiğinde ilaç güvenlidir. Bir karaciğer, böbrek ya da kalp sorununuz varsa o zaman hekiminiz olasılıkla karbamazepin tercih etmeyecektir. Zehirlenme belirtileri arasında bilinç bozukluğu, kas seğirmeleri, titreme, ateş, boğaz yanması, vücutta kolayca çürükler oluşması ve cilt döküntüleri bulunur.
Tedaviye başlandığında sık ortaya çıkan yan etkiler arsında baş dönmesi, titreme ve bulantı bulunur.
Karbamazepin folat eksikliğine yol açabileceği için kullanırken B vitamin kompleksi alınmalıdır.
Sık rastlanan ilaç etkileşimleri: Bazı antibiyotikler ve verapamil (anjina ve kalp ritim bozukluklarında kullanılır) karbamazepinin kan düzeyini arttırarak toksik tepkimelere yol açabilir. Diğer antiepileptikler de karbamazepin kan düzeyini arttırır. Karbamazepin teofilinin (astım ve anfizemde kullanılır) ve varfarinin (kan sulandırıcı bir ilaç) etkisini azaltabilir. Bir MAOl antidepresanı kullanmayı bıraktıktan sonra en az 14 gün karbamazepin almamalısınız. Karbamazepin kullanırken alkol tüketmemelisiniz. İkisinin birlikteliği ağır bir sarhoşluğa neden olabilir.
Bu da akut antimanik ve bipolar bozuklukta koruyucu etkileri olan bir an-tiepileptik ilaçtır. Hakkında valproattan daha az yayın vardır, çünkü patenti 1990 yılında sona ermiştir (bu herhangi bir ilaç satıcısının etken maddeyi başka bir isimle satabileceği anlamına gelir).
Karbamazepin genellikle 200 mg tablet şeklinde reçete edilir.5 Başlama dozu, sıklıkla günde iki kez yemeklerle birlikte 200 mg'dır, fakat lityum kullanıyorsanız çok daha düşük bir dozla başlanabilir. Doz aralığı genellikle günde 800-1200 mg'dır. Bazı hastalarla günde 1600 mg dozuna kadar çıkıldığı olur. Kan düzeyi litrede 4-12 mg arasında olmalıdır. Tedaviye başlamadan önce ve daha sonra belli aralıklarla, beyaz kan hücresi sayısı, kan pulcukları (kandaki pıhtılaşmayı sağlayıcı bir madde), karaciğer işlevi ve birtakım diğer işlevler incelenmelidir. Karbamazepin kan düzeyi de belli aralıklarla ölçülmelidir. Karbamazepin karaciğerde ilacın daha hızlı yıkılmasına neden olarak kan ilaç düzeyini azaltıp zaman içinde etkinin kaybolmasına yol açabilir.
Karbamazepin birtakım kan bozukluklarına ve karaciğer sorununa neden olabilir. Ancak bunlar seyrektir ve uygun şekilde izlendiğinde ilaç güvenlidir. Bir karaciğer, böbrek ya da kalp sorununuz varsa o zaman hekiminiz olasılıkla karbamazepin tercih etmeyecektir. Zehirlenme belirtileri arasında bilinç bozukluğu, kas seğirmeleri, titreme, ateş, boğaz yanması, vücutta kolayca çürükler oluşması ve cilt döküntüleri bulunur.
Tedaviye başlandığında sık ortaya çıkan yan etkiler arsında baş dönmesi, titreme ve bulantı bulunur.
Karbamazepin folat eksikliğine yol açabileceği için kullanırken B vitamin kompleksi alınmalıdır.
Sık rastlanan ilaç etkileşimleri: Bazı antibiyotikler ve verapamil (anjina ve kalp ritim bozukluklarında kullanılır) karbamazepinin kan düzeyini arttırarak toksik tepkimelere yol açabilir. Diğer antiepileptikler de karbamazepin kan düzeyini arttırır. Karbamazepin teofilinin (astım ve anfizemde kullanılır) ve varfarinin (kan sulandırıcı bir ilaç) etkisini azaltabilir. Bir MAOl antidepresanı kullanmayı bıraktıktan sonra en az 14 gün karbamazepin almamalısınız. Karbamazepin kullanırken alkol tüketmemelisiniz. İkisinin birlikteliği ağır bir sarhoşluğa neden olabilir.
Valproat Tedavisi
Valproat Tedavisi
Valproat, 1960'lardan bu yana antiepileptik bir ilaç olarak kullanılmaktadır. İlk kez 1981 yılında, manik hastalarda yetersiz miktarda bulunduğundan şüphelenilen GABA adlı nörotransmitterin etkinliğini arttırdığı temel alınarak, bu grup hastalarda denenmiştir. 1990'ların başına kadar lityuma bir alternatif ya da ek olarak giderek artan bir sıklıkta kullanılmıştır. Manik-depresif hastalıktaki kullanımı 1995 yılında FDA tarafından onaylanmıştır. Lityumdan sonra böyle bir onay alan ilk ilaçtır. Valproatm antidepresan özellikleri de olabilir ve bir dereceye kadar bipolar hastalarda ileride ortaya çıkabilecek dep-resif atağın önlenmesine yardımcı olabilir. Ancak, bu anlamda lityumdan daha az etkilidir.
Valproat genelde çok iyi tolere edilen bir ilaçtır. Sıklıkla lityumla görülen zihinsel bulanıklığa ya da bellek sorunlarına neden olmaz. Ancak bazı hastalar, şaşkınlık ve diğer bilişsel bozukluk belirtileri bildirmiştir. Böyle bir sorun olursa hekiminiz bazen kan testi yaptırarak kanınızda ne kadar üre olduğunu görmek isteyecektir. Valproat, bilişsel bozukluğun nedenlerinden biri olan, kandaki üre düzeyinin artışına neden olabilir. Ancak böyle durumlar çok nadirdir.
Valproatın, sıklıkla tiroid ve böbrek işlevleri üzerinde olumsuz bir etkisi yoktur. Yüksek dozlarda lityuma göre çok daha az toksiktir. Lityum gibi kilo artışına neden olabilir, ancak bu valproatta daha nadirdir. Mide ve barsak rahatsızlığına neden olabilir. Bu ilaç yemeklerden sonra ya da çok miktarda suyla birlikte alınırsa azalır. Tedavinin ilk birkaç haftasında valproat sersemlik yapabilir. Valproat karaciğer işlevlerini olumsuz etkileyebilir. Valproatla ortaya çıkan ölümcül karaciğer sorunlan bildirilmiştir, ancak bu daha çok birden fazla antiepileptik kullanan şiddetli epilepsisi olan çocuklarda görülmüştür.
Valproat zehirlenmesinin belirtileri akılda tutulmalıdır. Bunlar arasında vücutta kırıklık, güçsüzlük, yorgunluk, iştah kaybı ve kusma bulunur.
Valproat'ın 125 mg, 250 mg ve 500 mg'lık tabletleri vardır. Sıklıkla kullanılan başlama dozu yetişkinler için günde 750 mg'dır ve bölünmüş dozlarda verilir. Ancak lityum gibi valproat da yatma vakti tek bir doz halinde alınabilir.
Hekiminiz size valproat başlamadan önce karaciğer işlevlerinizi kontrol etmek için bir kan incelemesi isteyebilir. Daha sonra da valproat kan düzeyinin yanı sıra karaciğer işlevleriniz de belli aralıklarla kontrol edilecektir. Tedavi edici kan düzeyi sıklıkla bir milimetre kanda 50-125 mikrogram (bir gramın milyonda biri) arasındadır. Hastaların büyük bir kısmı bu kan düzeyine ulaşmak için günde 1000-2500 mg dozunda ilaç kullanır. Küçük bir kesim ise günde 4500 mg'a kadar çıkar.
Karaciğer hastalığınız varsa valproat kullanamazsınız. Valproat kullanan hastalar B vitamin kompleksi de (folik asit içeren) kullanmalıdır, çünkü lityum gibi valproat da folat eksikliğine neden olabilir.
Sık rastlanan ilaç etkileşimleri: Valproat kullanıyorsanız dikkat etmeniz gereken temel ilaç etkileşimleri diğer antiepileptiklerle, özellikle karbamazepin ile, ortaya çıkanlardır. (Bu ilaçlar bazen yanıt alınamayan bipolar bozukluk durumlarında birarada kullanılır.) Karbamazepin, vücudunuzdan valproatın daha hızlı atılmasına neden olur. Bir karbamazepin ve valproat bileşimi karbamazepinin bir metabolitinin kan düzeyini arttırabilir. Valproat kullanırken alkol almamalısınız.
Valproat, 1960'lardan bu yana antiepileptik bir ilaç olarak kullanılmaktadır. İlk kez 1981 yılında, manik hastalarda yetersiz miktarda bulunduğundan şüphelenilen GABA adlı nörotransmitterin etkinliğini arttırdığı temel alınarak, bu grup hastalarda denenmiştir. 1990'ların başına kadar lityuma bir alternatif ya da ek olarak giderek artan bir sıklıkta kullanılmıştır. Manik-depresif hastalıktaki kullanımı 1995 yılında FDA tarafından onaylanmıştır. Lityumdan sonra böyle bir onay alan ilk ilaçtır. Valproatm antidepresan özellikleri de olabilir ve bir dereceye kadar bipolar hastalarda ileride ortaya çıkabilecek dep-resif atağın önlenmesine yardımcı olabilir. Ancak, bu anlamda lityumdan daha az etkilidir.
Valproat genelde çok iyi tolere edilen bir ilaçtır. Sıklıkla lityumla görülen zihinsel bulanıklığa ya da bellek sorunlarına neden olmaz. Ancak bazı hastalar, şaşkınlık ve diğer bilişsel bozukluk belirtileri bildirmiştir. Böyle bir sorun olursa hekiminiz bazen kan testi yaptırarak kanınızda ne kadar üre olduğunu görmek isteyecektir. Valproat, bilişsel bozukluğun nedenlerinden biri olan, kandaki üre düzeyinin artışına neden olabilir. Ancak böyle durumlar çok nadirdir.
Valproatın, sıklıkla tiroid ve böbrek işlevleri üzerinde olumsuz bir etkisi yoktur. Yüksek dozlarda lityuma göre çok daha az toksiktir. Lityum gibi kilo artışına neden olabilir, ancak bu valproatta daha nadirdir. Mide ve barsak rahatsızlığına neden olabilir. Bu ilaç yemeklerden sonra ya da çok miktarda suyla birlikte alınırsa azalır. Tedavinin ilk birkaç haftasında valproat sersemlik yapabilir. Valproat karaciğer işlevlerini olumsuz etkileyebilir. Valproatla ortaya çıkan ölümcül karaciğer sorunlan bildirilmiştir, ancak bu daha çok birden fazla antiepileptik kullanan şiddetli epilepsisi olan çocuklarda görülmüştür.
Valproat zehirlenmesinin belirtileri akılda tutulmalıdır. Bunlar arasında vücutta kırıklık, güçsüzlük, yorgunluk, iştah kaybı ve kusma bulunur.
Valproat'ın 125 mg, 250 mg ve 500 mg'lık tabletleri vardır. Sıklıkla kullanılan başlama dozu yetişkinler için günde 750 mg'dır ve bölünmüş dozlarda verilir. Ancak lityum gibi valproat da yatma vakti tek bir doz halinde alınabilir.
Hekiminiz size valproat başlamadan önce karaciğer işlevlerinizi kontrol etmek için bir kan incelemesi isteyebilir. Daha sonra da valproat kan düzeyinin yanı sıra karaciğer işlevleriniz de belli aralıklarla kontrol edilecektir. Tedavi edici kan düzeyi sıklıkla bir milimetre kanda 50-125 mikrogram (bir gramın milyonda biri) arasındadır. Hastaların büyük bir kısmı bu kan düzeyine ulaşmak için günde 1000-2500 mg dozunda ilaç kullanır. Küçük bir kesim ise günde 4500 mg'a kadar çıkar.
Karaciğer hastalığınız varsa valproat kullanamazsınız. Valproat kullanan hastalar B vitamin kompleksi de (folik asit içeren) kullanmalıdır, çünkü lityum gibi valproat da folat eksikliğine neden olabilir.
Sık rastlanan ilaç etkileşimleri: Valproat kullanıyorsanız dikkat etmeniz gereken temel ilaç etkileşimleri diğer antiepileptiklerle, özellikle karbamazepin ile, ortaya çıkanlardır. (Bu ilaçlar bazen yanıt alınamayan bipolar bozukluk durumlarında birarada kullanılır.) Karbamazepin, vücudunuzdan valproatın daha hızlı atılmasına neden olur. Bir karbamazepin ve valproat bileşimi karbamazepinin bir metabolitinin kan düzeyini arttırabilir. Valproat kullanırken alkol almamalısınız.
Bipolar Bozukluk Lityum Tedavisi
Bipolar Bozuklukların Tedavisi
Büyük bir birliğin parçalan olduğu halde aralarına çizilen sınırla ikiye ayrılan Kuzey Carolina ve Güney Carolina gibi modern psikiyatri de uni-polar ve bipolar hastalıklar arasında bir sınır çizmiş ve bunların daha büyük bir grup olan duygudurum bozukluklarının bir parçası olduğu konusunda anlaşmaya varmıştır. Depresyon ve bipolar 1 bozukluğunun (tam açılımıyla manik-depresyon) en azından daha büyük bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak kabul edildikleri inancından söz ettikten sonra, depresyon tedavisiyle ilgili bu kadar şiddetli tartışmaların yanında manik-depresif hastalığın tedavisine yönelik bu kadar az anlaşmazlık olması çok tuhaftır.
Bu durum sanki Kuzey Carolina'da sonbaharın sonlarında kuvvetli rüzgârlarla birlikte yağmur yağarken sınırın öbür yanında, Güney Carolina'da hafif esintili, güneşli bir ilkbahar günü yaşanmasına benzemektedir. Hiç kimse bipolar I ve II hastalarını tek başına psikoterapi ya da doğal alternatiflerle tedaviyi savunmaz. Bipolar hastalıkların hafif türlerinde bile ortaya çıkan görüş birliği bu hastalıkların duygudurum düzenleyicilerle tedavi edilmesi gerektiğidir.
Bipolar gökyüzünde son zamanlarda birkaç bulut olduğu doğrudur. Lityum bipolar bozuklukta standart ilaç olarak kullanılmıştır. Bipolar I ve II hastalarının hangilerinin eskiden beri kabul edilen lityum tedavisini ve hangisinin başlangıçta valproat (lityumdan sonra manide kullanımı onaylanmış tek ilaç) ya da diğer antiepileptik ilaçlar kullanması gerektiğiyle ilgili bazı tartışmalar olmuştur. Aynı zamanda depresif atak içindeki bipolar hastanın tedavisinde hangi ilaçların en iyi olduğuyla ilgili de bazı tartışmalar olmuştur. Yine de bipolar hastalığın tedavisiyle ilgili oldukça tutarlı bir anlaşma bulunmaktadır.
BİPOLAR HASTALIĞIN TEDAVİSİNDE TİPİK OLARAK KULLANILAN İLAÇLAR
Lityum
Yukarıda söz edildiği gibi, lityum uzun yıllardır standart tedavi olmuştur. 1817'de bulunan lityum bir elementtir (kimyasal anlamda daha basit bileşiklere bölünemeyen basit bir madde). Sodyum (sofra tuzunda bulunur) ve potasyumla aynı kimyasal aile içinde yer alır. Danimarkalı hekimler bu maddeyi daha 1800'lerin sonlarında duygudurum bozuklukların tedavisinde kullanmıştır ancak bu çalışmalar gözardı edilmiştir. Avusturyalı bir psikiyatrist olan John Cade'in bu maddenin kobaylardaki sakinleştirici etkisini bulması 1940'lara denk gelir. Güvenli olup olmadığını denemek için kendisi birkaç doz denedikten sonra bunu on tane manik hastaya uygulamış ve hepsi dramatik olarak iyileşmiştir.
Lityum, potansiyel toksik etkisinin abartılması nedeniyle Amerika Birleşik Devletleri'nde 1970'lere kadar kullanım onayı alamamıştır. Ancak, lityum, kan düzeyi ölçüldüğü ve belli bir düzeyin altında tutulduğu sürece güvenlidir.
Hastanede yatan ağır hastalara genellikle günlük 900-1200 mg dozlarında başlanır. Doz, tedavi edici kan düzeyine ulaşılana kadar kademeli olarak arttırılır, bu 7-10 gün alır. Bu düzey her bir litre kan için genellikle 0.8-1.2 liekiavalarıdır (bir gramın binde biri).
Hasta yanıt vermeye başladıktan sonra doz olasılıkla azaltılmalıdır. Aslında manik hastalar yüksek dozlarda lityum alsalar bile sadece ılımlı kan düzeyleri elde edilir. Mani hafiflemeye başladığında kan düzeyleri yükselerek toksik düzeylere ulaşabilir.
Hastalığı daha hafif düzeyde olan ayaktan hastalarda uygun kan düzeyleri genellikle, iki ya da üç kerede verilen, günlük 900-1800 mg lityum dozları ile elde edilir. Bazı hekimler günlük dozun hepsinin gece alınmasını söyler. Bu, hasta için kullanışlı olduğu kadar böbrek işlevleriyle ilgili sorunlan da azaltabilir.
Lityum, bipolar hastalarda depresyon ataklarının ortaya çıkmasını engellemek ve intihar riskini azaltmak için de kullanılır.
Lityum genellikle 300 mg'lık kapsüller şeklinde reçete edilir.1 Kontrollü salınan bir şekli de vardır, bu dozlar arasında lityum kan düzeyindeki oynamaları en aza indirir. Bu bazı bireylerdeki yan etkileri azaltır. Ayrıca, lityumun hepsini gece almayanlarda daha az sıklıkla ilaç alımına izin verir.
Lityum tedavisi planlanan hastalarda hekim, tiroid, böbrek ve lityumun etkileyebileceği diğer vücut işlevleriyle ilgili temel değerleri elde edebilmek için, önce bir kan incelemesi ister. Bu ölçümler belli aralıklarla yinelenecek, bunların yanında lityum kan düzeyinize de bakılacak ve hekiminiz bunları değerlendirerek doz ayarlamasını yapacaktır. Lityum düzeyinin ölçümü son doz alındıktan 12 saat sonra yapılmalıdır. Lityumunuzu gece 22:30'da alıyorsanız o zaman sabah 10:30'da kan vermelisiniz.
Lityum kullanan tüm hastaların yüksek dozlarda B vitamin kompleksi alması iyi bir fikir olabilir, çünkü lityum bu vitaminlerin emilimini etkileyebilir.
Lityumun en sık görülen yan etkileri aşırı susama, idrar miktarında artış, ellerde hafif bir titreme ve kilo artışıdır. Bazı hastalar zihinsel yavaşlıktan, duygusal küntleşmeden, bellek sorunlarından ve motivasyon kaybından yakınırlar. Bu yan etkiler yaşlı kişilerde daha belirgin olabilir. Ancak pek çok hastada bu yan etkilerin ortaya çıkmadığı akılda tutulmalıdır. Böbrek ve tiroid işlevlerinde, düzenlemesi zor olmayan değişiklikler ortaya çıkabilir. Lityum düzeyleri ve böbrek işlevleri düzenli aralıklarla yapılan kan testleri ile izlendikleri sürece uzun vadeli sağlık riskine neden olmaz.
Lityumun kesilmesiyle ilgili riskler de gözönünde tutulmalıdır. Yüksek nüks olasılığı ve bununla ilişkili diğer sorunların yanında (özellikle ilacı aniden bırakırsanız) başka sorunlar da vardır. Bir psikiyatrik araştırmacı olan Robert Post, lityumu bırakan hastaların ilaca tekrar başlandığında tedaviye yanıt vermediklerini bulmuştur. Birkaç durumda, hastalar lityum kesildikten sonra hiçbir tedaviye yanıt vermemiştir.
Ağır fizik egzersizleri ya da kusma, ateş ve vücutta su kaybına neden olan hastalıklar lityumun kandaki yoğunluğunu arttırır, bazen bu toksik düzeylere ulaşır. Çok miktarda su içerseniz bu bir sorun olmayacaktır. Aynı zamanda yeteri kadar tuz aldığınızdan da emin olun. Tuz tabletleri almanıza gerek yoktur, fakat sodyum içeriği düşük bir diyet yapmanız önerilmez, çünkü bu lityum düzeyini arttırabilir.
Lityum alan tüm hastalar ve aileleri lityum zehirlenmesinin belirtilerinin farkında olmalıdır. Orta derecede toksik kan düzeylerinde hasta sarhoşmuş gibi görünebilir. Sürekli gülebilirler ya da uykulu bir halleri bulunabilir. Bunların yanında konuşmaları bozulabilir ve dengesiz yürüyebilirler. Şaşkın ve zihinleri karışık gibi bir halleri olabilir. Mideleri bulanabilir ve daha yüksek kan düzeylerinde kusabilirler. Bu durumda hemen hastanın hekimi aranmalıdır.
Manik atak geçtikten sonra böbrekleriniz sıklıkla daha yavaş bir hızla lityumu atmaya başlar. O zaman, ilacın kan düzeyinde aşırı bir artışı önlemek için dozu azaltmanız gerekebilir.
Böbrek sorununuz varsa ya da yakın zamanda kalp krizi geçirdiyseniz o zaman lityum kullanamazsınız.
Sık rastlanan ilaç etkileşimleri: Tüm ilaçlarda olduğu gibi lityumu reçeteli ya da reçetesiz satılan diğer ilaçlarla birlikte almadan önce hekiminiz ya da eczacınıza danışın. Tiyazid grubu diüretik (idrar söktürücü) kullanıyorsanız o zaman lityum alma konusunda özellikle dikkatli olunuz. Bu diüretikler vücudunuzun lityum atma yetisini azaltarak lityum kan düzeyinin tehlikeli seviyelere ulaşmasına neden olabilirler. Yüksek tansiyon ilaçları lityum düzeylerini yükseltebilir ve lityum da bu ilaçların yüksek tansiyon üzerinde olan etkilerini azaltabilir. Reçetesiz satılan ağrı kesici ilaçlar da (ibuprofen, naproksen) lityum düzeylerini arttırabilir.
Büyük bir birliğin parçalan olduğu halde aralarına çizilen sınırla ikiye ayrılan Kuzey Carolina ve Güney Carolina gibi modern psikiyatri de uni-polar ve bipolar hastalıklar arasında bir sınır çizmiş ve bunların daha büyük bir grup olan duygudurum bozukluklarının bir parçası olduğu konusunda anlaşmaya varmıştır. Depresyon ve bipolar 1 bozukluğunun (tam açılımıyla manik-depresyon) en azından daha büyük bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak kabul edildikleri inancından söz ettikten sonra, depresyon tedavisiyle ilgili bu kadar şiddetli tartışmaların yanında manik-depresif hastalığın tedavisine yönelik bu kadar az anlaşmazlık olması çok tuhaftır.
Bu durum sanki Kuzey Carolina'da sonbaharın sonlarında kuvvetli rüzgârlarla birlikte yağmur yağarken sınırın öbür yanında, Güney Carolina'da hafif esintili, güneşli bir ilkbahar günü yaşanmasına benzemektedir. Hiç kimse bipolar I ve II hastalarını tek başına psikoterapi ya da doğal alternatiflerle tedaviyi savunmaz. Bipolar hastalıkların hafif türlerinde bile ortaya çıkan görüş birliği bu hastalıkların duygudurum düzenleyicilerle tedavi edilmesi gerektiğidir.
Bipolar gökyüzünde son zamanlarda birkaç bulut olduğu doğrudur. Lityum bipolar bozuklukta standart ilaç olarak kullanılmıştır. Bipolar I ve II hastalarının hangilerinin eskiden beri kabul edilen lityum tedavisini ve hangisinin başlangıçta valproat (lityumdan sonra manide kullanımı onaylanmış tek ilaç) ya da diğer antiepileptik ilaçlar kullanması gerektiğiyle ilgili bazı tartışmalar olmuştur. Aynı zamanda depresif atak içindeki bipolar hastanın tedavisinde hangi ilaçların en iyi olduğuyla ilgili de bazı tartışmalar olmuştur. Yine de bipolar hastalığın tedavisiyle ilgili oldukça tutarlı bir anlaşma bulunmaktadır.
BİPOLAR HASTALIĞIN TEDAVİSİNDE TİPİK OLARAK KULLANILAN İLAÇLAR
Lityum
Yukarıda söz edildiği gibi, lityum uzun yıllardır standart tedavi olmuştur. 1817'de bulunan lityum bir elementtir (kimyasal anlamda daha basit bileşiklere bölünemeyen basit bir madde). Sodyum (sofra tuzunda bulunur) ve potasyumla aynı kimyasal aile içinde yer alır. Danimarkalı hekimler bu maddeyi daha 1800'lerin sonlarında duygudurum bozuklukların tedavisinde kullanmıştır ancak bu çalışmalar gözardı edilmiştir. Avusturyalı bir psikiyatrist olan John Cade'in bu maddenin kobaylardaki sakinleştirici etkisini bulması 1940'lara denk gelir. Güvenli olup olmadığını denemek için kendisi birkaç doz denedikten sonra bunu on tane manik hastaya uygulamış ve hepsi dramatik olarak iyileşmiştir.
Lityum, potansiyel toksik etkisinin abartılması nedeniyle Amerika Birleşik Devletleri'nde 1970'lere kadar kullanım onayı alamamıştır. Ancak, lityum, kan düzeyi ölçüldüğü ve belli bir düzeyin altında tutulduğu sürece güvenlidir.
Hastanede yatan ağır hastalara genellikle günlük 900-1200 mg dozlarında başlanır. Doz, tedavi edici kan düzeyine ulaşılana kadar kademeli olarak arttırılır, bu 7-10 gün alır. Bu düzey her bir litre kan için genellikle 0.8-1.2 liekiavalarıdır (bir gramın binde biri).
Hasta yanıt vermeye başladıktan sonra doz olasılıkla azaltılmalıdır. Aslında manik hastalar yüksek dozlarda lityum alsalar bile sadece ılımlı kan düzeyleri elde edilir. Mani hafiflemeye başladığında kan düzeyleri yükselerek toksik düzeylere ulaşabilir.
Hastalığı daha hafif düzeyde olan ayaktan hastalarda uygun kan düzeyleri genellikle, iki ya da üç kerede verilen, günlük 900-1800 mg lityum dozları ile elde edilir. Bazı hekimler günlük dozun hepsinin gece alınmasını söyler. Bu, hasta için kullanışlı olduğu kadar böbrek işlevleriyle ilgili sorunlan da azaltabilir.
Lityum, bipolar hastalarda depresyon ataklarının ortaya çıkmasını engellemek ve intihar riskini azaltmak için de kullanılır.
Lityum genellikle 300 mg'lık kapsüller şeklinde reçete edilir.1 Kontrollü salınan bir şekli de vardır, bu dozlar arasında lityum kan düzeyindeki oynamaları en aza indirir. Bu bazı bireylerdeki yan etkileri azaltır. Ayrıca, lityumun hepsini gece almayanlarda daha az sıklıkla ilaç alımına izin verir.
Lityum tedavisi planlanan hastalarda hekim, tiroid, böbrek ve lityumun etkileyebileceği diğer vücut işlevleriyle ilgili temel değerleri elde edebilmek için, önce bir kan incelemesi ister. Bu ölçümler belli aralıklarla yinelenecek, bunların yanında lityum kan düzeyinize de bakılacak ve hekiminiz bunları değerlendirerek doz ayarlamasını yapacaktır. Lityum düzeyinin ölçümü son doz alındıktan 12 saat sonra yapılmalıdır. Lityumunuzu gece 22:30'da alıyorsanız o zaman sabah 10:30'da kan vermelisiniz.
Lityum kullanan tüm hastaların yüksek dozlarda B vitamin kompleksi alması iyi bir fikir olabilir, çünkü lityum bu vitaminlerin emilimini etkileyebilir.
Lityumun en sık görülen yan etkileri aşırı susama, idrar miktarında artış, ellerde hafif bir titreme ve kilo artışıdır. Bazı hastalar zihinsel yavaşlıktan, duygusal küntleşmeden, bellek sorunlarından ve motivasyon kaybından yakınırlar. Bu yan etkiler yaşlı kişilerde daha belirgin olabilir. Ancak pek çok hastada bu yan etkilerin ortaya çıkmadığı akılda tutulmalıdır. Böbrek ve tiroid işlevlerinde, düzenlemesi zor olmayan değişiklikler ortaya çıkabilir. Lityum düzeyleri ve böbrek işlevleri düzenli aralıklarla yapılan kan testleri ile izlendikleri sürece uzun vadeli sağlık riskine neden olmaz.
Lityumun kesilmesiyle ilgili riskler de gözönünde tutulmalıdır. Yüksek nüks olasılığı ve bununla ilişkili diğer sorunların yanında (özellikle ilacı aniden bırakırsanız) başka sorunlar da vardır. Bir psikiyatrik araştırmacı olan Robert Post, lityumu bırakan hastaların ilaca tekrar başlandığında tedaviye yanıt vermediklerini bulmuştur. Birkaç durumda, hastalar lityum kesildikten sonra hiçbir tedaviye yanıt vermemiştir.
Ağır fizik egzersizleri ya da kusma, ateş ve vücutta su kaybına neden olan hastalıklar lityumun kandaki yoğunluğunu arttırır, bazen bu toksik düzeylere ulaşır. Çok miktarda su içerseniz bu bir sorun olmayacaktır. Aynı zamanda yeteri kadar tuz aldığınızdan da emin olun. Tuz tabletleri almanıza gerek yoktur, fakat sodyum içeriği düşük bir diyet yapmanız önerilmez, çünkü bu lityum düzeyini arttırabilir.
Lityum alan tüm hastalar ve aileleri lityum zehirlenmesinin belirtilerinin farkında olmalıdır. Orta derecede toksik kan düzeylerinde hasta sarhoşmuş gibi görünebilir. Sürekli gülebilirler ya da uykulu bir halleri bulunabilir. Bunların yanında konuşmaları bozulabilir ve dengesiz yürüyebilirler. Şaşkın ve zihinleri karışık gibi bir halleri olabilir. Mideleri bulanabilir ve daha yüksek kan düzeylerinde kusabilirler. Bu durumda hemen hastanın hekimi aranmalıdır.
Manik atak geçtikten sonra böbrekleriniz sıklıkla daha yavaş bir hızla lityumu atmaya başlar. O zaman, ilacın kan düzeyinde aşırı bir artışı önlemek için dozu azaltmanız gerekebilir.
Böbrek sorununuz varsa ya da yakın zamanda kalp krizi geçirdiyseniz o zaman lityum kullanamazsınız.
Sık rastlanan ilaç etkileşimleri: Tüm ilaçlarda olduğu gibi lityumu reçeteli ya da reçetesiz satılan diğer ilaçlarla birlikte almadan önce hekiminiz ya da eczacınıza danışın. Tiyazid grubu diüretik (idrar söktürücü) kullanıyorsanız o zaman lityum alma konusunda özellikle dikkatli olunuz. Bu diüretikler vücudunuzun lityum atma yetisini azaltarak lityum kan düzeyinin tehlikeli seviyelere ulaşmasına neden olabilirler. Yüksek tansiyon ilaçları lityum düzeylerini yükseltebilir ve lityum da bu ilaçların yüksek tansiyon üzerinde olan etkilerini azaltabilir. Reçetesiz satılan ağrı kesici ilaçlar da (ibuprofen, naproksen) lityum düzeylerini arttırabilir.
Bipolar Bozukluk Tedavisi
-----Tedavide kullanılan ilaçlar
Lityum
Valproat
Karbamazepin
Majör Sakinleştiriciler (Antipsikotikler)
Tedavinin Genel Gidişi
Antiepileptik ve Antipsikotik ilaçlar
Kalsiyum Kanal Blokerleri
Klonidin
Kolin
Melatonin
Negatif İyon Tedavisi
Lityum
Valproat
Karbamazepin
Majör Sakinleştiriciler (Antipsikotikler)
Tedavinin Genel Gidişi
Antiepileptik ve Antipsikotik ilaçlar
Kalsiyum Kanal Blokerleri
Klonidin
Kolin
Melatonin
Negatif İyon Tedavisi
Depresyonda Alternatif Tedaviler
Alternatif Tedaviler
Elektrokonvulsif Tedavi (EKT)
Yaygın olarak şok tedavisi olarak bilinir, bu tedavi yöntemi hakkında flu-oksetinden daha fazla eleştirici yayın yapılmış ve hemen hemen hiç olumlu yayın yapılmamıştır. (En son ne zaman bir toplantıda birini parıltılı bir sesle EKT'nin kişiliğini iyi yönde değiştirdiğinden söz ederken duydunuz?) Toplum bunu barbarca, işkenceci bir işlem olarak görme eğilimindedir; sanki sadist hekimlerce ceza verilmekte ve zihin kontrolü yapılmaktadır. Pek çok kişi yanlış olarak insanın EKT ile bir zombiye döndüğünü ve tüm belleğini ya da bireysellik ve kimlik duygusunu kaybettiğini zanneder.
Gerçekler çok farklıdır. EKT acısızdır, ilaç tedavisinden daha hızlıdır ve daha az yan etkiye neden olur ve sonuçta ilaç tedavisinden daha güvenlidir. EKT şiddetli depresyonu olanlarda ve gebe hastalarda ilaçtan daha güvenlidir. Şiddetli depresyonu olan yaşlı bir hasta, özellikle başka tıbbi hastalıkları da varsa, kesin olarak EKT ile antidepresan ilaçlarla yaşayacağından daha az sorun yaşar. Daha önemlisi, EKT şiddetli depresyon ve mani için en etkili tek tedavidir.
EKT şöyle çalışır: Hasta anestezi verilerek uyutulur. Bir kas gevşetici verilir. Pek çok hastaya oksijen verilir. Başın bir tarafına bir elektrod yerleştirilir. Buna unilateral (tek taraflı) adı verilir. Unilatera! EKT eski yöntem olan başın her iki tarafına da elektrot yerleştirilen (bilateral EKT) uygulamadan daha az oranda şaşkınlık ve bellek kaybına neden olur. Bazı hekimler unilateral etki etmezse bilaterali denerler. Bir nöbet ortaya çıkarmak için çok küçük bir akım verilir. EKTdeki tedavi edici bileşen nöbettir. Hekimler şimdi kısa atış adı verilen EKT'yi kullanmaktadır. Kısa atış EKT daha az enerji kullanır, bu da tedavi sonrası şaşkınlık ve bellek kaybı riskini daha da azaltır.
Bir nöbetin etkili olabilmesi için en az 25-30 saniye sürmesi gerekir. Genellikle kendiliğinden durur, fakat gerekirse hekim nöbeti ilaç yardımıyla son-landırmak için hazırlıklıdır. Hasta akımı hissetmez ve kas gevşeticiler kullanıldığı için vücudu kasılmaz. Nöbet bittikten birkaç dakika sonra uyanır. Hastaya genellikle 2-3 gün aralarla uygulanacak 5-12 EKT gerekir. Ancak uygulanacak tedavi sayısı ve aralarındaki zaman oldukça değişkendir.
Hasta genellikle yakın olaylarla ilgili bir şaşkınlık ve bellek yitimi ile uyanır, bu, sıklıkla en fazla bir saatte sona erer. Yineleyen tedavilerde, bir miktar bellek yitimi tedavi sonlandıktan sonraki birkaç ay boyunca sürebilir fakat sıklıkla zaman içinde kaybolur. Kalıcı bellek yitimi riski düşüktür. Hatta şiddetli depresyon belleği olumsuz yönde etkilediğine göre pek çok kişi EKT'den sonra belleklerinin düzeldiğini bildirmiştir.
EKT ile ilişkili en büyük risk anesteziye bağlı beyin hasarı ve ölümdür. Ancak bu risk bir tıbbi girişim nedeniyle anestezi alan bir hastanın taşıdığı riskten daha yüksek değildir.
Kim EKT'ye adaydır? Şiddetli depresyonu ya da manisi olan her hasta, intihar ya da şiddet eğilimi olanlar, psikotikler, yemek yiyemeyen, uyuyamayan ve işlevselliğini kaybetmiş olanlar. Ancak yaygın olarak EKT, ilaç tedavisine yanıt vermeyenlerde kullanılmak için saklanır.
Transkraniyel Manyetik Uyan (TMU)
Bu işlem aslında nörolojik bozukluklar için bir araştırma ve tanı aracı olarak kullanılmaktadır. Depresyon beyinin sol ön lobundaki (alnınızın altındaki alan) beyaz cevherin işlevindeki azalmayla ilişkilendirilmektedir. Sol ön lobun üzerinden hızlıca bir mıknatıs geçirildiğinde beynin bu bölgesindeki hücreler etkinlesin (Beyniniz kimyasal olarak ve zayıf elektrik akımlarıyla çalışır. Manyetik alanlar beyninizdeki elektrik akımını etkiler.) Ruh Sağlığı Ulusal Enstitüsü'nde yapılan bir çalışma birçok ilaca yanıt vermeyen 6 hastanın günlük TMU uygulaması sonucu birkaç haftalık sürede düzeldiğini bulmuştur. İki hasta büyük düzelme göstermiştir, bir tanesi üç yıldır ilk kez tam olarak iyileşmiştir. Bunu takip eden çalışmalar da TMU'nun depresyon ve post-travmatik stres bozukluğunun tedavisinde etkili olduğunu göstermiştir.
Tedavi haftada 2-3 kez 20 dakika süreyle uygulanır. Araştırmacılar TMU uygulanan hastaların, kafatası kaslarındaki orta şiddetli kasılmalar ve gerginlik dışında birkaç şey hissettiğini bildirmiştir. TMU nöbet riskini arttıran ilaçlardan kullanan hastalarda dikkatli kullanılmalıdır. TMU'nun kendisi de nöbete neden olabilir. Bu istenmeyen bir yan etki olmasına karşın sorun yaratıcı nitelikte değildir, çünkü zaten EKT'nin hedefi nöbet yaratmaktır. EKT'den farklı olarak TMU bellek yitimi ya da uygulama sonrası şaşkınlık yaratmaz.
Bu, önümüzdeki yıllarda hakkında daha fazla şey duyacağımız, ümit vadeden bir yöntemdir. Şu anda birkaç araştırmacı grubu tarafından etkin olarak araştırılmaktadır.
Parlak-Işık Tedavisi, Şafak Simülatörü ve Renklendirilmiş Camlar
Günde 30 dakika süreyle parlak ışık uygulamak mevsimsel duygudurum bozukluğunu (Kuzey Yarımkürede görülen, sonbaharda başlayıp, ilkbaharda sona eren depresyon ile belirli bir duygudurum bozukluğu) tedavi etmede etkili olabilir. Depresyon şiddetli olabilir (mevsimsel duygudurum bozukluğuyla ilgili bölüme bakınız). Işık tedavisinin serotonin adlı nörotransmitterin üretimini uyararak çalıştığı düşünülmektedir, fakat kesin etki mekanizması net değildir. Bazı çalışmalar aşırı yemek yeme ve uyumanın parlak ışık tedavisinden yanıt alınacağının öngöstergeleri olduğunu bulmuştur ancak bir çalışma tatlı tüketiminin sadece günün ikinci yarısında artmasının iyi yanıtı ön göreceğini göstermiştir. En azından bir çalışma parlak ışık tedavisinin plasebo tedavisinden daha etkili olduğunu göstermeyi başaramamıştır.
Uygulama tipik olarak içinde parlak floresan ışıklan bulunan bir kutunun önüne hastayı oturtarak gerçekleştirilir (akkor ışıklar da aynı şekilde işe yarar). Tam ışık spektrumu (güneş ışığına özgü tüm dalga boylarını içeren ışık) gerekli değildir ve ultraviyole ışınları da içerdiği için potansiyel olarak tehlikelidir. Işıklar, göz kamaştırıcı parıltıyı kesmek ve göz yorgunluğunu azaltmak için yarı şeffaf bir maddeyle örtülür. Işık lüks adı verilen birimle ölçülür. Normal oda ışığı 300-500 lüks arasındadır. Işık kutusu 10.000 lüks ışık verir. Bu çok parlak gibi gelebilir ancak kör edici değildir. Yüksek şiddetteki ışığa gereksinim olup olmadığıyla ilgili çelişkili kanıtlar vardır, fakat çalışmaların çoğu parlak ışığın düşük şiddetteki ışıktan daha etkili olduğunu bulmuştur. Hastalar ışığa oldukça yakın oturur (yaklaşık 45 cm kadar).
Hastalar ışıktan kabaca 45 cm uzakta durdukları sürece kitap okuyabilir, yemek yiyebilir ya da istedikleri herhangi bir şeyi yapabilirler. Gözlerini açık tutma ve uyumama komutu verilir. Tedavinin etkisi ışığın, derideki değil, gözdeki etkisine bağlıdır. Ancak diğer bir alet, şafak simülatörü kişi uyurken çalışabilir ve ışık gözlerinden içeri süzülür. Yani bazı hastalar ışığın önünde otururken uyuyabilirler. Hastalara gözlerini ışığa dikip bakmamaları ancak arada bir göz atmaları söylenir. Hastaların günün hangi saatinde ışığın önünde oturacaklarıyla ilgili bazı anlaşmazlıklar vardır fakat çoğuna kalkabildikleri sürece bunu sabah yapmaları önerilir. Uykusuzluğa neden olabileceği için gece geç vakit uygulanması önerilmez, insanların çoğu 2-4 gün süren 30 dakikalık uygulamadan sonra yanıt vermeye başlar. Tam etki bir, iki hafta alabilir.
Işık kutusu kullanan bazı kişilerde orta şiddette baş ağrısı ya da göz yorgunluğu ortaya çıkar. Bu sorunlar uygulama süresi kısaltılarak ya da ışıktan biraz daha uzakta oturarak kolayca çözülür. Bazılarında birtakım hipomanik belirtiler ortaya çıkar: "Gergin", sinirli ya da öforik hissetme gibi. Bu durumlarda tedavi sonlandırılmalıdır.
Sonuç olarak bu tedavi güvenli görünmektedir. Ancak parlak ışık tedavisinin gözler üzerindeki uzun vadeli etkileri bilinmemektedir. Bazı hekimler hastaların retinalarında bir sorun olmadığından emin olmak için göz muayenesi önerirler. Bazıları ise sadece hastanın daha önceden bir sorunu varsa göz muayenesi önerir. Bazı ilaçlar hastayı parlak ışığa karşı aşırı duyarlı yapabilir. Bu hastaların parlak ışık kullanmaları olası olmayabilir. Hasta ilaç kullanıyorsa bunu hekimlerine ve eczacılarına danışmalıdır.
Işık kutuları piyasada satılmaktadır. Bazı hastalar kendilerine hareket etme özgürlüğü verdiği için ışık siperi kullanmak ister. Siperlerdeki ışık şiddeti çok daha düşüktür, fakat hasta ışık kaynağına daha yakındır. Bazı klinisyenler ve araştırmacılar bunların, 10.000 lükslük ışık kutuları kadar etkili olamayacaklarına inanır. En iyisi ışık kutusuyla başlamaktır. Bu işe yararsa sipere geçmeyi deneyebilirsiniz.
Bazı hastaların yararlı bulduğu bir diğer alet de şafak stimülatörüdür. Bu alet hasta uyurken ışığın şiddetini kademeli olarak arttırarak yaz mevsimindeki bir şafak durumunu taklit eder. Ulaşılan son şiddet şaşırtıcı olarak 250 lüks kadar düşüktür.
Parlak ışık tedavisi, belirtilerinde mevsimsel değişiklikler olmayan bazı depresyonlu hastaların tedavisinde de etkili olabilir. Hastada depresyondan dolayı sabahlan erken uyanma varsa, parlak ışığı gece uygulamak depresyonu rahatlatabilir. Uygun bir saatte yatma sorunu olan ve sabahlan yataktan sürünerek kalkan depresyonlu bir hasta için sabahları uygulanan parlak ışık yararlı olabilir. Bu stratejiler, depresyonun en azından kısmen vücudun doğal ritmindeki değişikliklerden ve hastanın uyku-uyanıklık düzeninin bozulmasından kaynaklandığı düşüncesine dayanmaktadır. Parlak ışık vücudun ritmini yeniden düzenler.
Bazı sigorta şirketleri ışık kutusu ve siperi masraflarını karşılar.
Bir araştırmacı, şiddetli mevsimsel duygudurum bozukluğu belirtileri olan ve parlak ışık tedavisine yanıt vermeyen bir grup hastanın açık pembe ya da mavi-yeşil renklendirilmiş lenslerin kullanımına yanıt verdiğini bulmuştur. Yanıt veren hastaların pek çoğunda migren tipi baş ağrısı vardı. Erkek hastalarda ise yaz mevsiminde öfke patlamaları ortaya çıkmaktadır.
Uyku Evresi İlerletme ya da Parlak Işıkla Birleştirilmiş Uyku Yoksunluğu
Bir gecelik tüm uyku yoksunluğu (TUY) ya da geç, kısmi uyku yoksunluğundan (KUY, hasta normalden üç-dört saat daha erken uyandırılır) sonra, şiddetli depresyonu olan hastaların yaklaşık % 60'ı belirtilerinde belirgin azalma bildirmiştir. Bu yaklaşım özellikle hastanın zevk alma yetisini tamamen kaybettiği, sabahları erken uyandığı, iştah ve kilo kaybının bulunduğu durumlarda özellikle etkili gibi durmaktadır. Atipik belirtileri olan hastaların küçük bir kısmında da yararlı olabildiği gözlenmektedir. İlginç olarak UY'nun uygulandığı geceden sonra yapılacak kısacık bir şekerleme bile hemen alevlenmeye neden olmaktadır. Gerçekten kötü olan ise UY'na yanıt veren has-talann % 80'i ve daha fazlası bir sonraki gece tam uyuduklannda belirtilerin alevlenmesidir. Ilımlı depresyonu olan hastalann çoğu UY'na yarat vermez.
Bazı hastalar sürekli, aralıklı (haftada bir kez gibi) uyku yoksunluğu uygulaması ile ilerleme kaydetmişlerdir. Uyku yoksunluğu aynı zamanda an-tidepresan ilaca yarat alınmasını hızlandırabilir ve hastanın etkisiz kalmış bir ilaca yanıt vermesine yardımcı olabilir.
Bir gecelik uyku yoksunluğundan sonra görülen alevlenme sorunuyla ilgili diğer bir olası çözüm de hastanın gece yatış saatini yaklaşık 5 saat öne çekmektir. Avrupalı araştırmacılar uyku yoksunluğuyla tedavi edilenlerin yaklaşık 2/3'ünde bunun alevlenmeyi önlediğini bildirmiştir. Buna uyku evresi ilerletme adı verilir (UEİ). Kişinin normal uyku-uyanıklık döngüsü takibeden hafta içinde kademeli olarak düzeltilir. UEİ tek başına (sonuçlar karışıktır) ve an-tidepresanlara ek olarak denenmiştir.
Alevlenmenin önlenmesinde kısmi uyku yoksunluğunu takiben kullanılacak parlak ışık tedavisi faydalı olabilir.
Uyku yoksunluğu kendi kendinize uygulayabileceğiniz basit bir yöntem gibi görünse de bunu tek başınıza uygulamamalıanız. Yanıt veren bazı hastalar -özellikle atipik belirtileri olanlar- UY uyguladıktan sonra, bir gecelik tam uykuyu takiben, öncekinden daha kötü hissederler. UY duyarlı kişilerde mani ve hızlı döngüyü başlatabilir.
Uyku yoksunluğu veya evre ilerletme tedavisi öneren her klinisyen bunların kullanımında deneyimli olmalı, hastayla yakın temasta kalmalı ve ortaya çıkacak psikiyatrik bir acil durumla başetme konusunda tam donanımlı olmalıdır.
Elektroakupunktür
Akupunktur eski bir Çin tedavi yöntemidir. İnce tel iğneler vücudun belli yerlerinde deri içine sokulur. Daha sonra iğnelere hafif bir elektrik akımı verilir. Çin'de yapılan bir kontrollü çalışma 5 hafta süreyle uygulanan elektroakupunktürün depresyon tedavisinde etkili olabileceğini göstermiştir.
Göz Hareketi Duyarsızlaştırması ve Yeniden İşleme (GHDYİ)
GHDYl ilk kez 1980'lerin sonunda savaş, çocuklukta yaşanan fiziksel ve cinsel işkence, şiddet suçu ve kazalar sonrası duygusal bir yara taşıyan hastaların tedavisinde kullanılmak üzere geliştirilmiştir.
Hastaya travmanın imgesini ve bununla birlikte olan herhangi bir bedensel duyumu ve travmaya eşlik eden olumsuz düşünceleri zihninde tutması söylenir. Terapist ilk iki parmağını dikey olarak hastanın yüzünün yaklaşık 25 cm uzağında tutar. Hastadan, başını hareketsiz tutarak, gözleriyle terapistin parmaklarını izlemesi istenir. Terapist parmaklarını bir uçtan diğerine hareket ettirir ve bunu en az 18 kez yapar.
Hastalar genellikle travmanın imgesiyle, bununla ilişkili düşüncelerle ilgili bir değişiklik yaşarlar ve travmanın arasıyla ilgili acı veren duygularda bir azalma görülür. Terapist, sonra hastaya ortaya çıkan yeni imgeler ve düşüncelerle birlikte göz hareketlerini tekrarlatır. Bu temel işlem terapistle birlikte bir oturum süresince pek çok kez tekrarlanır. GHDYİ'nin hedefi duygusal acıyı ve travmayla ilişkili diğer belirtileri ortadan kaldırmaktır.
GHDYİ'nin depresif hastalığın tedavisinde kullanımı yeterince araştırılmamıştır. Temel bir tedavi yöntemi olarak kabul edilmemelidir. Ancak, kapsamlı tedavi planında ek bir rolü olabilir. Çocukluğunda travma yaşamış depresif hastalar muhtemelen bundan yararlanacaktır. Ayrıca depresif hastalıkla ilgili bilişsel çarpıtmaların ortadan kaldırılmasında da yardımcı olacaktır.
Depresyonunuzun tedavisinde GHDYİ kullanmayı öneren bir terapist bu işlemin resmi eğitimini almış olmalıdır.
Diğer Psikoterapi Teknikleri
Hipnoz ve nörolinguistik programlama (NLP) adı verilen psikoterapi siteminden alınan teknikler, depresif hastalığın temel tedavi formları olarak kabul edilmese de, ilaç ve biyolojik açıklamalı psikoterapi ile birleştirildiğinde yararlı olabilir.
Geleneksel hipnozda, terapist hastanın gevşeyerek hipnotik trans adı verilen odaklanmış bir bilinç durumuna ulaşmasına yardımcı olur. Bu durumda, bir hasta, normal bilinç durumuna göre daha fazla telkine yatkındır ve bilişsel çarpıtmaları değiştirme konusunda daha kolay etki altında kalabilir.
Hipnozun geleneksel olmayan değişik türleri de vardır, bunlarda hastanın gerçek bir transa girmesi söz konusu değildir. Hipnozun geleneksel olmayan türleri ve NLP, hastaya belirtilerini, bilişsel çarpıtmalarını, duygusal bloklarını ya da kişisel gelişimini engelleyen davranış kalıplarını değiştirme konusunda yardımcı olmak amacıyla pek çok değişik sözel ve sözel olmayan tekniği kullanır.
Elektrokonvulsif Tedavi (EKT)
Yaygın olarak şok tedavisi olarak bilinir, bu tedavi yöntemi hakkında flu-oksetinden daha fazla eleştirici yayın yapılmış ve hemen hemen hiç olumlu yayın yapılmamıştır. (En son ne zaman bir toplantıda birini parıltılı bir sesle EKT'nin kişiliğini iyi yönde değiştirdiğinden söz ederken duydunuz?) Toplum bunu barbarca, işkenceci bir işlem olarak görme eğilimindedir; sanki sadist hekimlerce ceza verilmekte ve zihin kontrolü yapılmaktadır. Pek çok kişi yanlış olarak insanın EKT ile bir zombiye döndüğünü ve tüm belleğini ya da bireysellik ve kimlik duygusunu kaybettiğini zanneder.
Gerçekler çok farklıdır. EKT acısızdır, ilaç tedavisinden daha hızlıdır ve daha az yan etkiye neden olur ve sonuçta ilaç tedavisinden daha güvenlidir. EKT şiddetli depresyonu olanlarda ve gebe hastalarda ilaçtan daha güvenlidir. Şiddetli depresyonu olan yaşlı bir hasta, özellikle başka tıbbi hastalıkları da varsa, kesin olarak EKT ile antidepresan ilaçlarla yaşayacağından daha az sorun yaşar. Daha önemlisi, EKT şiddetli depresyon ve mani için en etkili tek tedavidir.
EKT şöyle çalışır: Hasta anestezi verilerek uyutulur. Bir kas gevşetici verilir. Pek çok hastaya oksijen verilir. Başın bir tarafına bir elektrod yerleştirilir. Buna unilateral (tek taraflı) adı verilir. Unilatera! EKT eski yöntem olan başın her iki tarafına da elektrot yerleştirilen (bilateral EKT) uygulamadan daha az oranda şaşkınlık ve bellek kaybına neden olur. Bazı hekimler unilateral etki etmezse bilaterali denerler. Bir nöbet ortaya çıkarmak için çok küçük bir akım verilir. EKTdeki tedavi edici bileşen nöbettir. Hekimler şimdi kısa atış adı verilen EKT'yi kullanmaktadır. Kısa atış EKT daha az enerji kullanır, bu da tedavi sonrası şaşkınlık ve bellek kaybı riskini daha da azaltır.
Bir nöbetin etkili olabilmesi için en az 25-30 saniye sürmesi gerekir. Genellikle kendiliğinden durur, fakat gerekirse hekim nöbeti ilaç yardımıyla son-landırmak için hazırlıklıdır. Hasta akımı hissetmez ve kas gevşeticiler kullanıldığı için vücudu kasılmaz. Nöbet bittikten birkaç dakika sonra uyanır. Hastaya genellikle 2-3 gün aralarla uygulanacak 5-12 EKT gerekir. Ancak uygulanacak tedavi sayısı ve aralarındaki zaman oldukça değişkendir.
Hasta genellikle yakın olaylarla ilgili bir şaşkınlık ve bellek yitimi ile uyanır, bu, sıklıkla en fazla bir saatte sona erer. Yineleyen tedavilerde, bir miktar bellek yitimi tedavi sonlandıktan sonraki birkaç ay boyunca sürebilir fakat sıklıkla zaman içinde kaybolur. Kalıcı bellek yitimi riski düşüktür. Hatta şiddetli depresyon belleği olumsuz yönde etkilediğine göre pek çok kişi EKT'den sonra belleklerinin düzeldiğini bildirmiştir.
EKT ile ilişkili en büyük risk anesteziye bağlı beyin hasarı ve ölümdür. Ancak bu risk bir tıbbi girişim nedeniyle anestezi alan bir hastanın taşıdığı riskten daha yüksek değildir.
Kim EKT'ye adaydır? Şiddetli depresyonu ya da manisi olan her hasta, intihar ya da şiddet eğilimi olanlar, psikotikler, yemek yiyemeyen, uyuyamayan ve işlevselliğini kaybetmiş olanlar. Ancak yaygın olarak EKT, ilaç tedavisine yanıt vermeyenlerde kullanılmak için saklanır.
Transkraniyel Manyetik Uyan (TMU)
Bu işlem aslında nörolojik bozukluklar için bir araştırma ve tanı aracı olarak kullanılmaktadır. Depresyon beyinin sol ön lobundaki (alnınızın altındaki alan) beyaz cevherin işlevindeki azalmayla ilişkilendirilmektedir. Sol ön lobun üzerinden hızlıca bir mıknatıs geçirildiğinde beynin bu bölgesindeki hücreler etkinlesin (Beyniniz kimyasal olarak ve zayıf elektrik akımlarıyla çalışır. Manyetik alanlar beyninizdeki elektrik akımını etkiler.) Ruh Sağlığı Ulusal Enstitüsü'nde yapılan bir çalışma birçok ilaca yanıt vermeyen 6 hastanın günlük TMU uygulaması sonucu birkaç haftalık sürede düzeldiğini bulmuştur. İki hasta büyük düzelme göstermiştir, bir tanesi üç yıldır ilk kez tam olarak iyileşmiştir. Bunu takip eden çalışmalar da TMU'nun depresyon ve post-travmatik stres bozukluğunun tedavisinde etkili olduğunu göstermiştir.
Tedavi haftada 2-3 kez 20 dakika süreyle uygulanır. Araştırmacılar TMU uygulanan hastaların, kafatası kaslarındaki orta şiddetli kasılmalar ve gerginlik dışında birkaç şey hissettiğini bildirmiştir. TMU nöbet riskini arttıran ilaçlardan kullanan hastalarda dikkatli kullanılmalıdır. TMU'nun kendisi de nöbete neden olabilir. Bu istenmeyen bir yan etki olmasına karşın sorun yaratıcı nitelikte değildir, çünkü zaten EKT'nin hedefi nöbet yaratmaktır. EKT'den farklı olarak TMU bellek yitimi ya da uygulama sonrası şaşkınlık yaratmaz.
Bu, önümüzdeki yıllarda hakkında daha fazla şey duyacağımız, ümit vadeden bir yöntemdir. Şu anda birkaç araştırmacı grubu tarafından etkin olarak araştırılmaktadır.
Parlak-Işık Tedavisi, Şafak Simülatörü ve Renklendirilmiş Camlar
Günde 30 dakika süreyle parlak ışık uygulamak mevsimsel duygudurum bozukluğunu (Kuzey Yarımkürede görülen, sonbaharda başlayıp, ilkbaharda sona eren depresyon ile belirli bir duygudurum bozukluğu) tedavi etmede etkili olabilir. Depresyon şiddetli olabilir (mevsimsel duygudurum bozukluğuyla ilgili bölüme bakınız). Işık tedavisinin serotonin adlı nörotransmitterin üretimini uyararak çalıştığı düşünülmektedir, fakat kesin etki mekanizması net değildir. Bazı çalışmalar aşırı yemek yeme ve uyumanın parlak ışık tedavisinden yanıt alınacağının öngöstergeleri olduğunu bulmuştur ancak bir çalışma tatlı tüketiminin sadece günün ikinci yarısında artmasının iyi yanıtı ön göreceğini göstermiştir. En azından bir çalışma parlak ışık tedavisinin plasebo tedavisinden daha etkili olduğunu göstermeyi başaramamıştır.
Uygulama tipik olarak içinde parlak floresan ışıklan bulunan bir kutunun önüne hastayı oturtarak gerçekleştirilir (akkor ışıklar da aynı şekilde işe yarar). Tam ışık spektrumu (güneş ışığına özgü tüm dalga boylarını içeren ışık) gerekli değildir ve ultraviyole ışınları da içerdiği için potansiyel olarak tehlikelidir. Işıklar, göz kamaştırıcı parıltıyı kesmek ve göz yorgunluğunu azaltmak için yarı şeffaf bir maddeyle örtülür. Işık lüks adı verilen birimle ölçülür. Normal oda ışığı 300-500 lüks arasındadır. Işık kutusu 10.000 lüks ışık verir. Bu çok parlak gibi gelebilir ancak kör edici değildir. Yüksek şiddetteki ışığa gereksinim olup olmadığıyla ilgili çelişkili kanıtlar vardır, fakat çalışmaların çoğu parlak ışığın düşük şiddetteki ışıktan daha etkili olduğunu bulmuştur. Hastalar ışığa oldukça yakın oturur (yaklaşık 45 cm kadar).
Hastalar ışıktan kabaca 45 cm uzakta durdukları sürece kitap okuyabilir, yemek yiyebilir ya da istedikleri herhangi bir şeyi yapabilirler. Gözlerini açık tutma ve uyumama komutu verilir. Tedavinin etkisi ışığın, derideki değil, gözdeki etkisine bağlıdır. Ancak diğer bir alet, şafak simülatörü kişi uyurken çalışabilir ve ışık gözlerinden içeri süzülür. Yani bazı hastalar ışığın önünde otururken uyuyabilirler. Hastalara gözlerini ışığa dikip bakmamaları ancak arada bir göz atmaları söylenir. Hastaların günün hangi saatinde ışığın önünde oturacaklarıyla ilgili bazı anlaşmazlıklar vardır fakat çoğuna kalkabildikleri sürece bunu sabah yapmaları önerilir. Uykusuzluğa neden olabileceği için gece geç vakit uygulanması önerilmez, insanların çoğu 2-4 gün süren 30 dakikalık uygulamadan sonra yanıt vermeye başlar. Tam etki bir, iki hafta alabilir.
Işık kutusu kullanan bazı kişilerde orta şiddette baş ağrısı ya da göz yorgunluğu ortaya çıkar. Bu sorunlar uygulama süresi kısaltılarak ya da ışıktan biraz daha uzakta oturarak kolayca çözülür. Bazılarında birtakım hipomanik belirtiler ortaya çıkar: "Gergin", sinirli ya da öforik hissetme gibi. Bu durumlarda tedavi sonlandırılmalıdır.
Sonuç olarak bu tedavi güvenli görünmektedir. Ancak parlak ışık tedavisinin gözler üzerindeki uzun vadeli etkileri bilinmemektedir. Bazı hekimler hastaların retinalarında bir sorun olmadığından emin olmak için göz muayenesi önerirler. Bazıları ise sadece hastanın daha önceden bir sorunu varsa göz muayenesi önerir. Bazı ilaçlar hastayı parlak ışığa karşı aşırı duyarlı yapabilir. Bu hastaların parlak ışık kullanmaları olası olmayabilir. Hasta ilaç kullanıyorsa bunu hekimlerine ve eczacılarına danışmalıdır.
Işık kutuları piyasada satılmaktadır. Bazı hastalar kendilerine hareket etme özgürlüğü verdiği için ışık siperi kullanmak ister. Siperlerdeki ışık şiddeti çok daha düşüktür, fakat hasta ışık kaynağına daha yakındır. Bazı klinisyenler ve araştırmacılar bunların, 10.000 lükslük ışık kutuları kadar etkili olamayacaklarına inanır. En iyisi ışık kutusuyla başlamaktır. Bu işe yararsa sipere geçmeyi deneyebilirsiniz.
Bazı hastaların yararlı bulduğu bir diğer alet de şafak stimülatörüdür. Bu alet hasta uyurken ışığın şiddetini kademeli olarak arttırarak yaz mevsimindeki bir şafak durumunu taklit eder. Ulaşılan son şiddet şaşırtıcı olarak 250 lüks kadar düşüktür.
Parlak ışık tedavisi, belirtilerinde mevsimsel değişiklikler olmayan bazı depresyonlu hastaların tedavisinde de etkili olabilir. Hastada depresyondan dolayı sabahlan erken uyanma varsa, parlak ışığı gece uygulamak depresyonu rahatlatabilir. Uygun bir saatte yatma sorunu olan ve sabahlan yataktan sürünerek kalkan depresyonlu bir hasta için sabahları uygulanan parlak ışık yararlı olabilir. Bu stratejiler, depresyonun en azından kısmen vücudun doğal ritmindeki değişikliklerden ve hastanın uyku-uyanıklık düzeninin bozulmasından kaynaklandığı düşüncesine dayanmaktadır. Parlak ışık vücudun ritmini yeniden düzenler.
Bazı sigorta şirketleri ışık kutusu ve siperi masraflarını karşılar.
Bir araştırmacı, şiddetli mevsimsel duygudurum bozukluğu belirtileri olan ve parlak ışık tedavisine yanıt vermeyen bir grup hastanın açık pembe ya da mavi-yeşil renklendirilmiş lenslerin kullanımına yanıt verdiğini bulmuştur. Yanıt veren hastaların pek çoğunda migren tipi baş ağrısı vardı. Erkek hastalarda ise yaz mevsiminde öfke patlamaları ortaya çıkmaktadır.
Uyku Evresi İlerletme ya da Parlak Işıkla Birleştirilmiş Uyku Yoksunluğu
Bir gecelik tüm uyku yoksunluğu (TUY) ya da geç, kısmi uyku yoksunluğundan (KUY, hasta normalden üç-dört saat daha erken uyandırılır) sonra, şiddetli depresyonu olan hastaların yaklaşık % 60'ı belirtilerinde belirgin azalma bildirmiştir. Bu yaklaşım özellikle hastanın zevk alma yetisini tamamen kaybettiği, sabahları erken uyandığı, iştah ve kilo kaybının bulunduğu durumlarda özellikle etkili gibi durmaktadır. Atipik belirtileri olan hastaların küçük bir kısmında da yararlı olabildiği gözlenmektedir. İlginç olarak UY'nun uygulandığı geceden sonra yapılacak kısacık bir şekerleme bile hemen alevlenmeye neden olmaktadır. Gerçekten kötü olan ise UY'na yanıt veren has-talann % 80'i ve daha fazlası bir sonraki gece tam uyuduklannda belirtilerin alevlenmesidir. Ilımlı depresyonu olan hastalann çoğu UY'na yarat vermez.
Bazı hastalar sürekli, aralıklı (haftada bir kez gibi) uyku yoksunluğu uygulaması ile ilerleme kaydetmişlerdir. Uyku yoksunluğu aynı zamanda an-tidepresan ilaca yarat alınmasını hızlandırabilir ve hastanın etkisiz kalmış bir ilaca yanıt vermesine yardımcı olabilir.
Bir gecelik uyku yoksunluğundan sonra görülen alevlenme sorunuyla ilgili diğer bir olası çözüm de hastanın gece yatış saatini yaklaşık 5 saat öne çekmektir. Avrupalı araştırmacılar uyku yoksunluğuyla tedavi edilenlerin yaklaşık 2/3'ünde bunun alevlenmeyi önlediğini bildirmiştir. Buna uyku evresi ilerletme adı verilir (UEİ). Kişinin normal uyku-uyanıklık döngüsü takibeden hafta içinde kademeli olarak düzeltilir. UEİ tek başına (sonuçlar karışıktır) ve an-tidepresanlara ek olarak denenmiştir.
Alevlenmenin önlenmesinde kısmi uyku yoksunluğunu takiben kullanılacak parlak ışık tedavisi faydalı olabilir.
Uyku yoksunluğu kendi kendinize uygulayabileceğiniz basit bir yöntem gibi görünse de bunu tek başınıza uygulamamalıanız. Yanıt veren bazı hastalar -özellikle atipik belirtileri olanlar- UY uyguladıktan sonra, bir gecelik tam uykuyu takiben, öncekinden daha kötü hissederler. UY duyarlı kişilerde mani ve hızlı döngüyü başlatabilir.
Uyku yoksunluğu veya evre ilerletme tedavisi öneren her klinisyen bunların kullanımında deneyimli olmalı, hastayla yakın temasta kalmalı ve ortaya çıkacak psikiyatrik bir acil durumla başetme konusunda tam donanımlı olmalıdır.
Elektroakupunktür
Akupunktur eski bir Çin tedavi yöntemidir. İnce tel iğneler vücudun belli yerlerinde deri içine sokulur. Daha sonra iğnelere hafif bir elektrik akımı verilir. Çin'de yapılan bir kontrollü çalışma 5 hafta süreyle uygulanan elektroakupunktürün depresyon tedavisinde etkili olabileceğini göstermiştir.
Göz Hareketi Duyarsızlaştırması ve Yeniden İşleme (GHDYİ)
GHDYl ilk kez 1980'lerin sonunda savaş, çocuklukta yaşanan fiziksel ve cinsel işkence, şiddet suçu ve kazalar sonrası duygusal bir yara taşıyan hastaların tedavisinde kullanılmak üzere geliştirilmiştir.
Hastaya travmanın imgesini ve bununla birlikte olan herhangi bir bedensel duyumu ve travmaya eşlik eden olumsuz düşünceleri zihninde tutması söylenir. Terapist ilk iki parmağını dikey olarak hastanın yüzünün yaklaşık 25 cm uzağında tutar. Hastadan, başını hareketsiz tutarak, gözleriyle terapistin parmaklarını izlemesi istenir. Terapist parmaklarını bir uçtan diğerine hareket ettirir ve bunu en az 18 kez yapar.
Hastalar genellikle travmanın imgesiyle, bununla ilişkili düşüncelerle ilgili bir değişiklik yaşarlar ve travmanın arasıyla ilgili acı veren duygularda bir azalma görülür. Terapist, sonra hastaya ortaya çıkan yeni imgeler ve düşüncelerle birlikte göz hareketlerini tekrarlatır. Bu temel işlem terapistle birlikte bir oturum süresince pek çok kez tekrarlanır. GHDYİ'nin hedefi duygusal acıyı ve travmayla ilişkili diğer belirtileri ortadan kaldırmaktır.
GHDYİ'nin depresif hastalığın tedavisinde kullanımı yeterince araştırılmamıştır. Temel bir tedavi yöntemi olarak kabul edilmemelidir. Ancak, kapsamlı tedavi planında ek bir rolü olabilir. Çocukluğunda travma yaşamış depresif hastalar muhtemelen bundan yararlanacaktır. Ayrıca depresif hastalıkla ilgili bilişsel çarpıtmaların ortadan kaldırılmasında da yardımcı olacaktır.
Depresyonunuzun tedavisinde GHDYİ kullanmayı öneren bir terapist bu işlemin resmi eğitimini almış olmalıdır.
Diğer Psikoterapi Teknikleri
Hipnoz ve nörolinguistik programlama (NLP) adı verilen psikoterapi siteminden alınan teknikler, depresif hastalığın temel tedavi formları olarak kabul edilmese de, ilaç ve biyolojik açıklamalı psikoterapi ile birleştirildiğinde yararlı olabilir.
Geleneksel hipnozda, terapist hastanın gevşeyerek hipnotik trans adı verilen odaklanmış bir bilinç durumuna ulaşmasına yardımcı olur. Bu durumda, bir hasta, normal bilinç durumuna göre daha fazla telkine yatkındır ve bilişsel çarpıtmaları değiştirme konusunda daha kolay etki altında kalabilir.
Hipnozun geleneksel olmayan değişik türleri de vardır, bunlarda hastanın gerçek bir transa girmesi söz konusu değildir. Hipnozun geleneksel olmayan türleri ve NLP, hastaya belirtilerini, bilişsel çarpıtmalarını, duygusal bloklarını ya da kişisel gelişimini engelleyen davranış kalıplarını değiştirme konusunda yardımcı olmak amacıyla pek çok değişik sözel ve sözel olmayan tekniği kullanır.