Hasta Hakları ve Sağlık
AB'ye uyum yasaları ve Sağlık Bakanlığı'nın sağlığa bakışı sayesinde hasta hakları yönergesi ile hastalara çeşitli haklar verildi. Uzun süredir yürürlükte olmasına rağmen yeterince tanıtılamadığı için hastalar çoğu haklarından habersizler. Sağlık Bakanlığı'nın hasta haklarını ciddiye alması sayesinde aşağıda özetlemeye çalışacağım hasta hakları konusunda herhangi bir ihlale uğradığınızda sorununuzu çok çabuk halledebilirsiniz. Yönerge kapsamında hastanelerde kurulan hasta hakları birimi bu konulardaki sıkıntılarınızı en kısa sürede çözmek için sizi bekliyorlar. Daha ayrıntılı bilgi-almak isteyenler www.saglik.gov.tr adresinden yönergeyi inceleyebilirler. Aşağıda yönerge maddeler halinde açıklanmıştır. (Koyu yazılmış bölgeler yazarın kişisel yorumlarıdır, yönerge gibi algılanmamalıdır.)
"Bu Yönetmelik; temel insan haklarının sağlık hizmetleri sahasındaki yansıması olan ve başta Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda, diğer mevzuatta ve milletlerarası hukuki metinlerde kabul edilen "hasta hakları"nı somut olarak göstermek ve sağlık hizmeti verilen bütün kurum ve kuruluşlarda ve sağlık kurum ve kuruluşları dışında sağlık hizmeti verilen hallerde, insan haysiyetine yakışır şekilde herkesin "hasta hakları"ndan faydalanabilmesine, hak ihlallerinden korunabilmesine ve gerektiğinde hukuki korunma yollarını fiilen kullanabilmesine dair usûl ve esasları düzenlemek amacı ile hazırlanmıştır.
Bu Yönetmelik; sağlık hizmeti verilen resmi ve özel bütün kurum ve kuruluşları, bu kurum ve kuruluşlarda veya bunların dışında hizmete katılan her kademedeki ve unvandaki ilgilileri ve hizmetten faydalanma hakkını haiz olan bütün fertleri kapsar."
Daha açık bir dille söylemek gerekirse, hasta hakları tüm özel ve devlet hastanelerinde, muayenehanelerde, sağlık hizmeti alman her noktada geçerlidir!
Hasta Hakları Nelerdir
1. Mahremiyete saygı gösterilmesi ve bunu isteme hakkı
2. Sağlık hizmetlerinden adalet ve hakkaniyete uygun olarak faydalanma hakkı
3. Bilgi isteme hakkı
4. Sağlık kuruluşunu seçme ve değiştirme
5. Personeli tanıma, seçme ve değiştirme
6. Öncelik sırasının belirlenmesini isteme
7. Tıbbi gereklere uygun teşhis, tedavi ve bakım
8. Tıbbi gereklilikler dışında müdahale yasağı
9. Ötenazi yasağı
10. Tıbbi özen gösterilmesini isteme hakkı
11. Sağlık durumu ile ilgili bilgi alma hakkı genel olarak bilgi isteme
12. Kayıtları inceleme
13. Kayıtların düzeltilmesini isteme
14. Bilgi verilmesini yasaklama
15. Rıza olmaksızın tıbbi ameliyeye tabi tutulmama
16. Güvenliğin sağlanması
17. Dini vecibeleri yerine getirebilme ve dini hizmetlerden faydalanma
18. İnsani değerlere saygı gösterilmesi ve ziyaret
19. Refakatçi bulundurma hakkı
Şimdi hasta haklarını daha ayrıntılı ve diş hekimliği açısından inceleyelim.
1. Mahremiyete saygı gösterilmesi ve bunu istemek hakkı:
"Hastanın, sağlık durumu ile ilgili tıbbi değerlendirmelerin gizlilik içerisinde yürütülmesini,
Muayenenin, teşhisin, tedavinin ve hasta ile doğrudan teması gerektiren diğer işlemlerin makul bir gizlilik ortamında gerçekleştirilmesini," (Yani onlarca hasta önünde öksürüp, sırtınızı açmadan muayene olmayı isteme hakkınız var.)
"Tıbben sakınca olmayan hallerde yanınızda bir yakınınızın bulunmasına izin verilmesini," (Muayene olacağınız odada yanınızda eşiniz, ayşe teyzeniz olsun istiyorsanız, yanınızda bulundurma, elini tutma hakkınız var; ama tıbbi müdahale yapılması gerekiyor, ortam sterilizasyonu vs. açıdan bir sakınca varsa doktorunuzun da bu yakını almama hakkı var.)
Tedavisi ile doğrudan ilgili olmayan kimselerin, tıbbi müdahale sırasında bulunmamasını," (Yani hastaneye gittiniz, muyene olacağınız odada doktor beyin asker arkadaşı oturuyor. Doktor bey bir taraftan arkadaşına laf yetiştirip bir taraftan sizi muayene edemez. Ama sohbet hoşunuza gider, rahatsız olmazsanız sorun yok. Rahatsız olursanız doktordan mahremiyet hakkınızı isteyebilirsiniz.)
"Hastalığın mahiyeti gerektirmedikçe hastanın şahsi ve ailevi hayatına müdahale edilmemesini, sağlık harcamalarının kaynağının gizli tutulmasını kapsar. Ölüm olayı, mahremiyetin bozulması hakkını vermez. Eğitim verilen sağlık kurum ve kuruluşlarında, hastanın tedavisi ile doğrudan ilgili olmayanların tıbbi müdahale sırasında bulunması gerekli ise; önceden veya tedavi sırasında bunun için hastanın ayrıca rızası alınır."
2. Sağlık Hizmetlerinden Adalet ve Hakkaniyete Uygun Olarak Faydalanma Hakkı:
"Hasta, adalet ve hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde sağlıklı yaşamanın teşvik edilmesine yönelik faaliyetler ve koruyucu sağlık hizmetleri de dahil olmak üzere, sağlık hizmetlerinden ihtiyaçlarına uygun olarak faydalanma hakkına sahiptir. Bu hak, sağlık hizmeti veren bütün kurum ve kuruluşlar ile sağlık hizmetinde görev alan personelin adalet ve hakkaniyet ilkelerine uygun hizmet verme yükümlülüklerini de içerir."
3. Bilgi İsteme Hakkı:
"Hasta, sağlık hizmetlerinden nasıl faydalanabileceği konusunda bilgi isteyebilir. Bu hak, hangi sağlık kuruluşundan hangi şartlara göre faydalanılabileceğini, sağlık kurum ve kuruluşları tarafından verilen her türlü hizmet ve imkanın neler olduğunu ve müracaat edilen kuruluşta verilen sağlık hizmetlerinden faydalanma usulünü öğrenme haklarını da kapsar. Bütün sağlık kurum ve kuruluşları, hastayı birinci fıkra uyarınca bilgilendirmek için yeterli teknik donanımı haiz birimi oluşturmak; bu birimde, hastaya kesin ve yeterli bilgi verebilecek nitelik ve ehliyete sahip personeli daimi olarak istihdam etmek ve hastanın ihtiyacı olan birimlere kolayca ulaşabilmesini temin elmek üzere, kuruluşun uygun yerlerinde bilgilendirici tabela, broşür ve işaretler bulundurmak gibi tedbirleri almak zorundadırlar." (Bir hastaneye gittiniz, saat 14:00 Diş hekimine muayene olacaktım dediniz. Görevli size "bugün muayene yok," dedi.
- Peki, ne zaman diye sordunuz.
- Sessizlik
Eskiden böyle olaylarla muhatap olabilirdiniz; ama şimdi görevlinin bu şekilde davranması bir suçtur. Sizin o gün neden muayene olamadığınızı, tam olarak ne zaman olabileceğinizi öğrenme hakkınız vardır. Daha da önemlisi görevlinin size sunduğu neden, mantıklı olmalıdır. Yani doktor mu yok, neden yok, izinli mi vs. bu açıklamalar net olarak size sunulmalıdır.)
4. Sağlık Kuruluşunu Seçme ve Değiştirme:
"Hasta; tabi olduğu mevzuatın öngördüğü usûl ve şartlara uyulmak kaydı ile, sağlık kurum ve kuruluşunu seçme ve seçtiği sağlık kuruluşunda verilen sağlık hizmetinden faydalanma hakkına sahiptir. Mevzuat ile belirlenmiş sevk sistemine uygun olmak şartı ile hasta sağlık kuruluşunu değiştirebilir. Ancak, kuruluşu değiştirmenin hayati tehlikeye yolaçıp açmayacağı ve hastalığının daha da ağırlaşıp ağırlaşmayacağı hususlarında hastanın tabip tarafından aydınlatılması ve hayati tehlike bakımından sağlık kuruluşunun değiştirilmesinde tıbben sakınca görülmemesi esastır. Acil vakalar dışında, herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olup da mevzuatın öngördüğü sevk zincirine uymayanlar aradaki ücret farkını kendileri karşılar. Hastanın sağlık kuruluşunda kalmasında tıbben fayda bulunmayan veya bir başka sağlık kuruluşuna nakli gerekli olan hallerde, durum hastaya veya 15'inci maddenin ikinci fıkrasında belirtilen kişilere açıklanır. Nakilden önce, gereken bilgiler nakil talebinde bulunulan veya tıbben uygun görülen sağlık kuruluşuna, sevkeden kuruluş veya mevzuatla belirlenen yetkililerce verilir. Her iki durumda da hizmetin aksamadan ve kesintisiz olarak verilmesi esastır." (Sevk zinciri, yani 1. basamak sağlık ocakları, 2. basamak hastaneler ve 3. basamak üniversite hastaneleri olmak üzere bir sıralama zinciridir. Siz aynı sınıf içinde beğenmediğiniz bir hastaneyi diğeri ile değiştirme hakkına sahipsiniz.)
5. Personeli Tanıma, Seçme ve Değiştirme:
"Hastaya talebi halinde, kendisine sağlık hizmeti verecek veya vermekte olan tabiplerin ve diğer personelin kimlikleri, görev ve unvanları hakkında bilgi verilir. Mevzuat ile belirlenmiş usûllere uyulmak şartı ile hastanın, kendisine sağlık hizmeti verecek olan personeli serbestçe seçme, tedavisi ile ilgilenen tabibi değiştirme ve başka tabiplerin konsültasyonunu istemek hakkı vardır. Personeli seçme, tabibi değiştirme ve konsültasyon isteme hakları kullanıldığında, mevzuat ile belirlenen ücret farkı, bu hakları kullanan hasta tarafından karşılanır." (Yani bir hastaneye gittiniz Dr. Alper bey değil de Dr. Ayşen hanıma muayene olma hakkınız var. Bazı hastanelerde çalışma günleri belirlenmiştir. Sizin istediğiniz doktorun çalışma gününde gelmeyi kabul ettiğiniz sürece kimse sizi illa Alper beye ya da tam tersi Alper beyi isterken Ayşen hanıma muayene olmaya zorlayamaz. Tek yapmanız gereken diğer hekime muayene olmak istediğinizi söyleyip, onun çalışma saatlerini öğrenmektir.)
6. Öncelik Sırasının Belirlenmesini İsteme:
"Sağlık kuruluşunun hizmet verme imkanlarının yetersiz veya sınırlı olması sebebiyle sağlık hizmeti talebi zamanında karşılanamayan hallerde, hastanın, öncelik hakkının tıbbi kriterlere dayalı ve objektif olarak belirlenmesini istemek hakkı vardır. Acil ve adli vakalar ile yaşlılar ve özürlüler hakkında öncelik sırasının belirlenmesinde ilgili mevzuat hükümleri uygulanır." (Sabahın yedisinde gittiniz, kaydınızı yaptırdınız. Sizden önce de 6 kişi var. Öncelikle sıranızı öğrenme hakkınız var. Başladınız beklemeye, hekiminizin muayene saatleri içerisinde orada olmak görevidir, sizin de bunuı isteme hakkınız var. Yani hastanelerde mesai 8'de başlıyorsa ve doktor polikliniğe 9:30'da geliyorsa bu bir suçtur. Tabii başka bir yerde vizite, ameliyat vs. yoksa. Yani doktor odasında oturup sizi muayene etmesi gereken saatleri çay, kahve içerek ya da spor yaparak değerlendiremez. Siz 6. sıradasınız ama sizden önce birileri geldi ve sıranız kaydı. Görevliden nedenini öğrenin. Önceliği alma hakkı olan acil, adli, yaşlı ve özürlü hasta gibi özel bir durum yoksa niçin sıranız geldiği halde alınmadığınızı öğrenme ve sıranızda muayene olma hakkınız var.)
7. Tıbbi Gereklere Uygun Teşhis, Tedavi ve Bakım:
"Hasta, modern tıbbi bilgi ve teknolojinin gereklerine uygun olarak teşhisinin konulmasını, tedavisinin yapılmasını ve bakımını istemek hakkına sahiptir. Tababetin ilkelerine ve tababet ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı veya aldatıcı mahiyette teşhis ve tedavi yapılamaz." (Diş hekimine gittiniz. Ön dişinizde kocaman bir çürük var. Hekim size bu diş çekilecek dedi. Kurtarma şansım yok mu? Tek çözüm çekim mi dediniz. Hekiminiz bu konuda sizi doğru aydınlatmak ve gerekli tedavi yapılamıyorsa, sizi doğru yönlendirmek zorundadır. Bulunduğu yerde kanal tedavisi yapılamıyor diye dişi çekemez. Yanlış teşhis ve tedavi durumunda sorumludur.)
8. Tıbbi Gereklilikler Dışında Müdahale Yasağı:
"Teşhis, tedavi veya korunma maksadı olmaksızın, ölüme veya hayati tehlikeye yol açabilecek veya vücut bütünlüğünü ihlal edebilecek veya akli veya bedeni mukavemeti azaltabilecek hiçbir şey yapılamaz ve talep de edilemez." (Yani hekim durup dururken size sormadan, siz istemeden herhangi bir dişinizi çekemez, dolgu vs. yapamaz sizin yararınıza bile olsa. Size sorup rızanızı almak zorundadır.)
9. Ötenazi Yasağı:
Otenazi yasaktır. Tıbbi gereklerden bahisle veya her ne suretle olursa olsun, hayat hakkından vazgeçilemez. Kendisinin veya bir başkasının talebi olsa dahi, kimsenin hayatına son verilemez. (Ötenazi kişinin ölme ve hekim tarafından öldürülme isteğidir. Ülkemizde yasaktır. Siz ölmek isteseniz de ya da bir yakınınız her ne sebeple olursa olsun öldürülmenizi isteyemez. Hekim ya da sağlık personeli de sizi öldüremez. Bazı ülkelerde ölme isteği bir hak olarak yasalarda yer almaktadır. Ülkemizde ise olaya çıkmadık candan umut kesilmez mantığıyla yaklaşılır. Yani doktor dişim çok ağrıyor ölsem de kurtulsam deme hakkınız yoktur.)
10. Tıbbi Özen Gösterilmesi:
"Personel, hastanın durumunun gerektirdiği tıbbi özeni gösterir. Hastanın hayatını kurtarmak veya sağlığını korumak mümkün olmadığı takdirde dahi, ıstırabını azaltmaya veya dindirmeye çalışmak zorunludur." (Örnekle bu maddeyi açıklamaya çalışalım; uygun anestezik madde ile dişler tam olarak uyuşturulup hiç acı çekmeden dişinizin çekilmesi gerekir. Diş kırılabilir, saatlarce ağzınız açık kalabilir ama tüm bu işlemler sırasında acı çekmemeniz gerekir. Hekime acı çektiğinizi anestezinin neden tam olarak sağlanmadığını sorma hakkınız var. Muhtemelen hekim tekrar iğne yapıp sorunu halledecektir. Sonuç olarak hiç acısız diş çektirme hakkınız var. Yani eskiden olduğu gibi hekim size acıyacak tabii diyemez. Bu tüm işlemlerin tamamen acısız olacağı anlamında algılanmamalıdır, Söylenmek istenen acısız yapılabilecek bir işlemin gerekli tedbirler alınmaması nedeniyle ızdırap içinde yapılmamasıdır, her konuda tıbbi özenin gösterilmesidir.)
11. Sağlık Durumu İle İlgili Bilgi Alma Hakkı, Genel Olarak Bilgi İsteme
"Hasta; sağlık durumunu, kendisine uygulanacak tıbbi işlemleri, bunların faydaları ve muhtemel sakıncaları, alternatif tıbbi müdahale usûlleri, tedavinin kabul edilmemesi halinde ortaya çıkabilecek muhtemel sonuçları ve hastalığın seyri ve neticeleri konusunda sözlü veya yazılı olarak bilgi istemek hakkına sahiptir. Sağlık durumu ile ilgili gereken bilgiyi, bizzat hasta veya hastanın küçük, temyiz kudretinden yoksun veya kısıtlı olması halinde velisi veya vasisi isteyebilir. Hasta, sağlık durumu hakkında bilgi almak üzere bir başkasına da yetki verebilir. Gerek görülen hallerde yetkinin belgelendirilmesi istenilebilir. Hasta, tedavisi ile ilgilenen tabip dışında bir başka tabipten de sağlık durumu hakkında bilgi alabilir." (Bir hastanenin diş polikliniğine gittiniz. Diş etleriniz kanıyor, dişlerinizin üstünde kaya gibi taşlar var. Eşiniz de sürekli ağız kokunuzdan şikayet ediyor. Muayene olduğunuz hekim konuşmayı sevmiyor, size hiçbir şey söylemeden ilaç yazdı ve diğer hastaya geçti. Oysa sizin zihninizde binlerce soru var. Sorununuz nedir, neden oldu? İlaçları kullandıktan sonra geçecek mi? Başka yapmanız gereken "var mı, yapmazsanız ne olur? Tüm bu sorulan sorma ve cevap alma hakkınız var. Tabii devlet hastanesinde günde 80 hastaya bakan hekimden sizinle oturup saatlerce hastalığınızı tartışmasını bekleyemezsiniz. Ama hekimin size dişeti tedavisi olmanız gerektiğini, taşlarınızı temizletmeden ve iyi bir fırçalamaya geçmeden rahatsızlığınızın geçmeyeceğini, bunlar yapılmazsa da birkaç yıl içinde dişlerinizin sallanarak çekilmek zorunda kalacağını, hastane şartlarında bu tedaviyi orada alamayacağınızı, istiyorsanız bir üniversite ya da daha gelişmiş bir hastaneden bu hizmeti alabileceğinizi söylemesi 20 saniyesini alır.)
12. Kayıtları İnceleme:
"Hasta, sağlık durumu ile ilgili bilgiler bulunan dosyayı ve kayıtları, doğrudan veya vekili veya kanuni temsilcisi vasıtası ile inceleyebilir ve bir suretini alabilir. Bu kayıtlar, sadece hastanın tedavisi ile doğrudan ilgili olanlar tarafından görülebilir." (Protokol defterine hastaya ne yapıldığı, neden yapıldığı protokol numarası verilerek yazılır. Sizin için yazılanları öğrenme bir kağıda yazılarak size verilmesini isteme hakkınız var.)
13. Kayıtların Düzeltilmesini İsteme:
"Hasta; sağlık kurum ve kuruluşları nezdinde bulunan kayıtlarında eksik, belirsiz ve hatalı tıbbi ve şahsi bilgilerin tamamlanmasını, açıklanmasını, düzeltilmesini ve nihai sağlık durumu ve şahsi durumuna uygun hale getirilmesini isteyebilir. Bu hak, hastanın sağlık durumu ile ilgili raporlara itiraz ve aynı veya başka kurum ve kuruluşlarda sağlık durumu hakkında yeni rapor düzenlenmesini isteme hakların! da kapsar." (Sizin için yazılan kayıtlarda bir yanlışlık varsa isminiz, yapılan işlemin yazılmaması ya da yapılmayan bir işlemin yazılması gibi bir yanlış varsa düzeltilmesini isteme hakkınız var.)
14. Bilgi Verilmesini Yasaklama:
"İlgili mevzuat hükümlerine ve hastalığın mahiyetine göre yetkili mercilerce alınacak tedbirlerin gerektirdiği haller dışında; hasta, sağlık durumu hakkında kendisine veya ailesine veya yakınlarına bilgi verilmemesini isteyebilir." (Belki protez yaptırdığınızı eşinizin bile bilmesini istemiyorsunuz. Bunun da sizin tıbbi sırrınız olarak kalmasını isteme hakkınız var.)
15. Rıza Olmaksızın Tıbbi Ameliyeye Tabi Tutulmama:
"Kanunda gösterilen istisnalar hariç olmak üzere, kimse, rızası olmaksızın ve verdiği rızaya uygun olmayan bir şekilde tıbbi ameliyeye tabi tutulamaz. Bir suç işlediği veya buna iştirak ettiği şüphesi altında bulunan kişinin işlediği suçun muhtemel delillerinin, kendisinin veya mağdurun vücudunda olduğu düşünülen hallerde; bu delillerin ortaya çıkarılması için sanığın veya mağdurun tıbbi ameliyeye tabi tutulması, hakimin kararına bağlıdır. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde bu ameliye, cumhuriyet savcısının talebi üzerine yapılabilir." (Siz dişeti hastalığınız için diş polikliniğine başvurdunuz. Hekim size sormadan kök de kalmış olsa bir dişinizi çekemez. Ama siz tek bir şikayetle gitmişken sizi tam bir ağız muayenesinden geçirip farkında olmadığınız diğer sorunlarınızı size açıklayıp rızanızı alarak tedavinizi yapabilir, yapmalıdır da.)
16. Güvenliğin Sağlanması:
"Herkesin, sağlık kurum ve kuruluşlarında güvenlik içinde olmayı bekleme ve bunu istemek hakları vardır. Bütün sağlık kurum ve kuruluşları, hastaların ve ziyaretçi ve refakatçi gibi yakınlarının can ve mal güvenliklerinin korunması ve sağlanması için gerekli tedbirleri almak zorundadırlar. Tutuklu ve hükümlerin sağlık kurum ve kuruluşlarında muhafazaları ile ilgili özel mevzuat hükümleri saklıdır."
17. Dini Vecibeleri Yerine Getirebilme ve Dini Hizmetlerden Faydalanma:
"Sağlık kurum ve kuruluşlarının imkanları ölçüsünde hastalara dini vecibelerini serbestçe yerine getirebilmeleri için gereken tedbirler alınır. Kurum hizmetlerinde aksamalara sebebiyet verilmemek, başkalarını rahatsız etmemek ve personelce düzenlenip yürütülen tıbbi tedaviye hiçbir şekilde müdahalede bulunulmamak şartı ile hastalara dini telkinde bulunmak ve onları manevi yönden desteklemek üzere talepleri halinde, dini inançlarına uygun olan din görevlisi davet edilir. Bunun için, sağlık kurum ve kuruluşlarında uygun zaman ve mekan belirlenir. İfadeye muktedir olmayıp da dini inancı bilinen ve kimsesiz olan agoni halindeki hastalar için de, talep şartı aranmaksızın, dini inançlarına uygun olan din görevlisi çağrılır. Bu hakların nasıl ve ne zaman kullanılacağı ve bu konuda alınacak tedbirler, sağlık kuruluşunun çalışma usul ve esaslarını gösteren mevzuatta ayrıca düzenlenir."
18. İnsani Değerlere Saygı Gösterilmesi ve Ziyaret:
"Hasta, kişilik değerlerine uygun bir şekilde ve ortamda sağlık hizmetlerinden faydalanma hakkına sahiptir. Sağlık hizmetlerinde görev alan bütün personel; hastalara, yakınlarına ve ziyaretçilere güleryüzlü, nazik, şefkatli ve sağlık hizmetleri ile ilgili mevzuat ve bu Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde davranmak zorundadır. Sağlık hizmetlerinin her safhasında, hastalara, onların bedeni ve ruhi durumları dikkate alınarak, hangi işlemin neden ve nasıl yapıldığı, yapılacağı ve bekletilmeleri sözkonusu ise, bekletilmenin sebepleri hususunda gerekli ve yeterli bilgi verilir. Sağlık kurum ve kuruluşlarında, insan haysiyetine yakışır gereken her türlü hijyenik şartların sağlanması, gürültünün ve rahatsız edici diğer bütün etkenlerin bertaraf edilmesi esastır. Gerektiğinde, bu hususlar hasta tarafından talep konusu yapılabilir. Hasta ziyaretçilerinin kabul edilmesi, kurum veya kuruluşça belirlenen usul ve esaslara uygun olarak ve hastaların huzur ve sükunlarını bozacak fiil ve tutumlara sebebiyet vermeyecek şekilde gerçekleştirilir ve bu konuda gereken tedbirler alınır."
19. Refakatçi Bulundurma:
"Muayene ve tedavi sırasında hastaya yardımcı olmak üzere; mevzuatın ve kurum imkanlarının elverdiği ve hastanın sağlık durumunun gerektirdiği ölçüde, tedaviden sorumlu olan tabibin uygun görmesine bağlı olarak, refakatçi bulundurulması istenebilir. Bu hakkın nasıl ve ne zaman kullanılacağı ve bu konuda alınacak tedbirler, sağlık kurum ve kuruluşunun çalışma usûl ve esaslarını gösteren mevzuatla ayrıca düzenlenir."
20. Dinlenme Odaları:
"Hastaların, sağlık kurum ve kuruluşlarında sağlık hizmetlerinden yararlanmaları sırasında hizmet sunulan her yerde oturarak beklemeleri sağlanır. Sağlık hizmetlerinden yararlanma sırasında hastaların veya yakınlarının beklemeleri gerekiyorsa mutlaka uygun ve rahat edilebilecek şekilde dinlenme odaları oluşturulur."
Artık haklarınızı öğrendiniz. Peki bir ihmalle karşılaştınız ne yapacaksınız. Hastanelerde kurulan hasta hakları biriminin yerini öğrenecek hemen hasta hakları biriminde sizi bekleyen görevli ile görüşerek sorununuzu çözeceksiniz. Yönergeye tekrar dönersek hasta haklan ihlallerine ilişkin şikayet süreci ve zaman şöyle işleyecektir;
"a) Hastanın görüş veya şikayeti aynı gün alınır. Şikayet formu doldurtulur.
b) Çok acil bir durum varsa çözülmesi yolunda hastane idaresi aynı gün bilgilendirilir.
c) Şikayete maruz kalan hastane çalışanından 1 gün içinde bilgi istenir. Hastane çalışanı bu bilgiyi en geç 2 gün içinde cevaplandırmak zorundadır.
d) Taraflar dışında bilgi alınması gereken kişiler varsa onlardan da bilgi istenir. (2 gün içinde)
e) Alınan tüm bilgiler ve belgeler hastane hasta hakları kuruluna dosya oluşturularak 3. günün sonunda dağıtılır.
f) Kurul haftada bir toplanarak (kurulun kendisinin belirleyeceği gün ve saat) dosyaları değerlendirir oy çokluğu ile karar verir. (En geç 11 gün içinde.)
g) Karar hasta haklan birimine bildirilir. Hasta hakları birimi raporları arşivler.
h) Şikayetten sonra en geç 15 gün içinde, sonuçtan taraflar haberdar edilir, i) Hastaya;
- Karar hakkında bilgi verilir.
- Bu aşamadan sonra yapması gerekenler konusunda bilgi verilir.
- Hastanın sonraki süreci takip etmesini kolaylaştırıcı olmak üzere irtibat veya kayıt numarası verilir.
- Kararın sonucu idari ve adli takip açısından hastane idaresine ve hasta haklan merkezine bildirilir.
- Tüm bunlar şifahi bilgi verilmesinin yanında muhakkak resmi evrakla hasta sahibine bilgi verilir."
Sonuç olarak, hasta haklarını şu şekilde özetleyebiliriz: Herhangi bir sağlık kuruluşunda insan haysiyetine uygun tedavi olma, sağlık hizmeti alma hakkınız vardır. Herhangi bir durumda bu haklarınızın ihlal edildiğini düşünüyorsanız saygı çerçevesinde, size hizmet eden görevlinin, hekimin de etten, kemikten yapılmış, sinirleri, duyguları olan insanlar olduğunu unutmadan, uygun bir dille hakkınızı arayın. Sorununuz çözülür, hakkınız iade edilirse ya da yapılan açıklama mantıklı ise teşekkür edin. Ama saygı çerçevesinde sorduğunuz sorulara saygısızca cevap verilir, haklarınız iade edilmezse hekim ya da personelle saygısız bir konuşmaya girmeden hasta hakları birimine başvurun. Belki sorununuz basit bir yanlış anlamadır. Hasta hakları biriminden şikayet dilekçesi yazmadan sorunun çözümünü istersiniz. Sorununuz iletişimle çözülemiyorsa şikayetinizi yazar sorunun araştırılmasını istersiniz. Unutmayınız ki hasta hakları her basit sebeple hekimi, personeli şikayet edip zaten zor şartlarda çalışan hekimleri demoralize etmek değildir. Küçücük muayene odasına komşunuzu kabul etmeyen, sizi 3 dakika bekleten hekimi şikayet etmek hasta haklarının amacına hizmet etmez. Gerçekten haklarınızın ihlal edildiğini düşünüyor, bu durumdan dolayı ciddi bir sorunla karşılaşıyorsanız resmi yollara başvurun, diğer basit durumlarda tatlı dille sorununuzu çözmeye çalışın.
Misvak Nasil Kullanilir
Misvak Diş Fırçasının Yerini Tutmaz
Misvak Nasıl Kullanılır
Diş çürüklerini önlemenin bilinen en etkili yolu plağın mekanik olarak dişlerin yüzeyinden uzaklaştırılmasıdır. Misvak ağacı da lifli yapısından dolayı plağı dişlerin üzerinden uzaklaştırmak için fırça yerine kullanılagelmiştir. Ağaç, parçalar halinde kesildikten sonra biraz suda bekletilerek liflerin yumuşaması ve tel tel ayrılması sağlanır. Böylece fırça gibi kullanılacak hale gelir. Fakat lifler ne kadar yumuşasa da dişler için çok serttir. Düzenli ve uzun süreli kullanımda çürükleri engelleyebilirsiniz ancak diş mineleri aşınır, çentikler açılır ve dişeti de fazla travma nedeni ile geri çekilir. Günümüzde dini nedenlerle misvak kullanan bazı hastalarda bu çentik ve çekilmiş diş etleri çok belirgin olarak görülmektedir. Hastalar genellikle bu çentik ve çekilmeler nedeni ile soğuk, tatlı ve ekşi gıdalarda oluşan hassasiyet şikayetiyle diş hekimlerine başvururlar. Misvak bu dezavantajlarından dolayı, artık yerini fırçaya bırakmalıdır. Fırçanın olmadığı dönemde dişinizi kaybetmektense sızlaması tercih edilebilecekken günümüzde yumuşak fırçalar sayesinde hem çürükten hem de minelerimizde çentikler açmaktan kurtulabiliriz.
Misvak içindeki özlerin çürüğü önlediği gibi yaygın bir inanış vardır ama bunun bilimsel bir temeli yoktur. Misvak gücünü liflerinin mekanik olarak plağı temizleyebilmesinden alır.
Misvak Nasıl Kullanılır
Diş çürüklerini önlemenin bilinen en etkili yolu plağın mekanik olarak dişlerin yüzeyinden uzaklaştırılmasıdır. Misvak ağacı da lifli yapısından dolayı plağı dişlerin üzerinden uzaklaştırmak için fırça yerine kullanılagelmiştir. Ağaç, parçalar halinde kesildikten sonra biraz suda bekletilerek liflerin yumuşaması ve tel tel ayrılması sağlanır. Böylece fırça gibi kullanılacak hale gelir. Fakat lifler ne kadar yumuşasa da dişler için çok serttir. Düzenli ve uzun süreli kullanımda çürükleri engelleyebilirsiniz ancak diş mineleri aşınır, çentikler açılır ve dişeti de fazla travma nedeni ile geri çekilir. Günümüzde dini nedenlerle misvak kullanan bazı hastalarda bu çentik ve çekilmiş diş etleri çok belirgin olarak görülmektedir. Hastalar genellikle bu çentik ve çekilmeler nedeni ile soğuk, tatlı ve ekşi gıdalarda oluşan hassasiyet şikayetiyle diş hekimlerine başvururlar. Misvak bu dezavantajlarından dolayı, artık yerini fırçaya bırakmalıdır. Fırçanın olmadığı dönemde dişinizi kaybetmektense sızlaması tercih edilebilecekken günümüzde yumuşak fırçalar sayesinde hem çürükten hem de minelerimizde çentikler açmaktan kurtulabiliriz.
Misvak içindeki özlerin çürüğü önlediği gibi yaygın bir inanış vardır ama bunun bilimsel bir temeli yoktur. Misvak gücünü liflerinin mekanik olarak plağı temizleyebilmesinden alır.
Din ve Dis Tedavisi
Din ve Diş Tedavisi
Bazı hastalar protez yapımı aşamasında özellikle dolgu ve sabit -yapıştırılan- protezlerde abdestlerin kabul edilip edilmeyeceği hususunda rahatsızlık duyarlar. Diyanet İşleri Başkanlığı'na göre dolgu ve protez bir tedavi şeklidir. Bu konuda herhangi bir kısıtlama yoktur. Tedavi her halükârda yapılabilir. Abdest sırasında nasıl ağızdaki dişler yıkanıyorsa bu protezler de diş gibi yıkanır. Ve hiçbir ibadete engel olmazlar.
Bir diğer sorun da oruçla ilgilidir. Diyanet işlerinin verdiği bilgiye göre oruçlu olduğunuz zaman anestezik iğne yaptırabilir, dişinizi çektirebilirsiniz. Fakat çekim sonrası kanamaya izin verilmemeli, kan yutulmadan kanamanın durdurulması sağlanmalıdır. Bu da çekim yerine konulan pamuk tamponun uzun süre (yarım saat kadar) ısırılması ile kolaylıkla sağlanır. Yani bu koşullarda yapılan bir diş çekimi orucunuzu bozmaz.
Daha ayrıntılı bilgi almak isterseniz Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 0312.295 76 59 nolu danışma hattına başvurabilirsiniz.
Bazı hastalar protez yapımı aşamasında özellikle dolgu ve sabit -yapıştırılan- protezlerde abdestlerin kabul edilip edilmeyeceği hususunda rahatsızlık duyarlar. Diyanet İşleri Başkanlığı'na göre dolgu ve protez bir tedavi şeklidir. Bu konuda herhangi bir kısıtlama yoktur. Tedavi her halükârda yapılabilir. Abdest sırasında nasıl ağızdaki dişler yıkanıyorsa bu protezler de diş gibi yıkanır. Ve hiçbir ibadete engel olmazlar.
Bir diğer sorun da oruçla ilgilidir. Diyanet işlerinin verdiği bilgiye göre oruçlu olduğunuz zaman anestezik iğne yaptırabilir, dişinizi çektirebilirsiniz. Fakat çekim sonrası kanamaya izin verilmemeli, kan yutulmadan kanamanın durdurulması sağlanmalıdır. Bu da çekim yerine konulan pamuk tamponun uzun süre (yarım saat kadar) ısırılması ile kolaylıkla sağlanır. Yani bu koşullarda yapılan bir diş çekimi orucunuzu bozmaz.
Daha ayrıntılı bilgi almak isterseniz Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 0312.295 76 59 nolu danışma hattına başvurabilirsiniz.
Radyoterapi ve Dis Tedavisi
Radyoterapi Gören Hastalarda Diş Tedavisi
Radyoterapi (ışın tedavisi) gören hastalar alınan radyasyon nedeniyle ağız-diş sorununu çok ağır yaşar. Bu dönemde ekstra bakıma ihtiyaçları vardır. Gereken önlemler alınmazsa tedavi süresinde ve sonrasında çok basit müdahaleler bile aylarca süren ızdıraba neden olabilir.
1. Radyoterapiye başlamadan önce mutlaka diş hekimine gidip tam bir ağız muayenesi yaptırmalısınız. Riskli, çürük dişler çekilmeli, dolgu yapılacak dişler tedavi edilmelidir. Protez yapımlarının radyoterapiden 6 ay sonraya ertelenmesi daha iyi olabilir. (Özellikle ağza takılıp çıkarılan hareketli protezler, radyoterapi sonrası, dokular toparlandıktan sonra yapılırsa kullanımı daha rahat olur.)
2. Hekiminizden diş fırçalama, diş ipi kullanımı konularında uygulamalı bir ders alın.
3. Dişleriniz tedavi süresince çürüğe karşı daha dayanıksız olurlar. Hekiminize flor uygulatarak dişlerinize destek olun.
4. Çekim yapıldıysa 15-20 gün bekleyerek yumuşak dokuların iyileşmesine zaman tanıyın. Radyoterapi almanız acilse çekimi erteleyin. Çünkü terapi sırasında alınan radyasyon çene kemiklerinizi etkiler. İyileşmeleri çok zor olur, aylarca ağrı çekmenize, dokuların ölmesine yol açar.
5. Radyoterapi sırasında tükürük bezleri de yeterince tükürük salgılayamaz ve ağız kuruluğuna neden olur. Dişler ve ağız içi, kuruluk nedeniyle yeterince yıkanamaz. Bu durum ise çürüğe, dişeti hastalıklarına ve ağız kokusuna yol açar. Şeker içermeyen ya da ksilitol gibi tatlandırıcı kullanılmış sakızları sık sık çiğneyin, "tükürük akımınızın artmasına yardımcı olacaktır.
6. Radyoterapi aynı zamanda vücudun bağışıklık sistemine de büyük darbe vurur. Damar yapıları etkilendiği için dokuları eskisi gibi besleyemez. Bu şartlar altında mikrobiyal dental plak birikimi çok ağır diş ve dişeti sorunlarına yol açar. Küçük bir ekmek kenarı, bir balık kılçığı bile ağzınızda günlerce iyileşmeyen yaralara neden olabilir.
7. Yani şartlarınız sağlıklı günlere göre daha ağırdır. Dikkatli bir bakımla radyoterapi ve sonrasındaki dönemi daha az acı ve sıkıntı ile atlatabilirsiniz. Bu dönemde zaten zayıflamış olan bağışıklık sistemi bir de yetersiz beslenme ile körüklenmemelidir.
Diş fırçalama ve ip kullanımı aksatılmamalıdır.
Terapi sırasında oluşan en küçük bir ağız yarası bile ciddiye alınmalı hemen hekime danışarak gerekli ilaçlar kullanılmalıdır.
Beslenmelerden hemen sonra dişler fırçalanmalı, özellikle yapışkan, karbonhidratlı gıdalardan sonra ağız temizlenmelidir.
Fırçalama sonrası florlu bir gargara ile dişlere destek kuvvet verilmeli, karbonatlı su ile sabah-akşam gargara yapılmalıdır.
Dişler hassaslaşabilir fakat fırçalama bırakılmamalı, yumuşak bir fırça ve ılık su ile fırçalamaya devam edilmelidir.
Ekmek kenarları, kemikli etler, kılçıklı balıklar yenmemeli ağız içinin tahriş edilmemesi için maksimum özen gösterilmelidir.
Ağız kuruluğu nedeniyle gün içinde yudum yudum su içilmelidir.
Sorun çıkaran, ağzınızı acıtan protezler çok ciddi yaralara neden olabileceği için kullanılmamalıdır. Protez iyi yapılmışsa ve rahatsızlık vermiyorsa bakımına dikkat edilmeli, geceleri çıkarılıp yıkanmalı, çok temiz tutulmalıdır.
Tüm bakımlar yapıldıktan sonra ağızda görünen ve hissedilen bir sorun olmasa dahi en azından 3 ayda bir diş hekimine gidilmelidir. Küçük çürük başlangıçları bile dolgu yaptırılmalı, diş taşı oluşumu varsa diş etleri hırpalanmadan temizlenmesi sağlanmalıdır. Gereken tedavilere hekiminiz karar verecektir.
Hastalık nedeni ile fırçalama güçlüğü çekiyor ve ağız bakımınızı kendi kendinize yapamıyorsanız, bir yakınınızın 4-5 dakikasını bu iş için size ayırmasını sağlayın. Bu dönemde, elektrikli yumuşak bir fırça işinizi kolaylaştırabilir.
Radyasyon nedeniyle çene kaslarınızda da çeşitli değişimler olur. Çenelerinizi eskisi gibi açıp kapatama-maya başlarsınız. Böyle bir sorun yaşarsanız hemen doktorunuza haber verin. Erken dönemde bir fizyoterapiste yönlendirilebilirsiniz. Bazı egzersizlerle bu sorunu da daha hafif atlatmanız sağlanabilir.
Radyoterapi (ışın tedavisi) gören hastalar alınan radyasyon nedeniyle ağız-diş sorununu çok ağır yaşar. Bu dönemde ekstra bakıma ihtiyaçları vardır. Gereken önlemler alınmazsa tedavi süresinde ve sonrasında çok basit müdahaleler bile aylarca süren ızdıraba neden olabilir.
1. Radyoterapiye başlamadan önce mutlaka diş hekimine gidip tam bir ağız muayenesi yaptırmalısınız. Riskli, çürük dişler çekilmeli, dolgu yapılacak dişler tedavi edilmelidir. Protez yapımlarının radyoterapiden 6 ay sonraya ertelenmesi daha iyi olabilir. (Özellikle ağza takılıp çıkarılan hareketli protezler, radyoterapi sonrası, dokular toparlandıktan sonra yapılırsa kullanımı daha rahat olur.)
2. Hekiminizden diş fırçalama, diş ipi kullanımı konularında uygulamalı bir ders alın.
3. Dişleriniz tedavi süresince çürüğe karşı daha dayanıksız olurlar. Hekiminize flor uygulatarak dişlerinize destek olun.
4. Çekim yapıldıysa 15-20 gün bekleyerek yumuşak dokuların iyileşmesine zaman tanıyın. Radyoterapi almanız acilse çekimi erteleyin. Çünkü terapi sırasında alınan radyasyon çene kemiklerinizi etkiler. İyileşmeleri çok zor olur, aylarca ağrı çekmenize, dokuların ölmesine yol açar.
5. Radyoterapi sırasında tükürük bezleri de yeterince tükürük salgılayamaz ve ağız kuruluğuna neden olur. Dişler ve ağız içi, kuruluk nedeniyle yeterince yıkanamaz. Bu durum ise çürüğe, dişeti hastalıklarına ve ağız kokusuna yol açar. Şeker içermeyen ya da ksilitol gibi tatlandırıcı kullanılmış sakızları sık sık çiğneyin, "tükürük akımınızın artmasına yardımcı olacaktır.
6. Radyoterapi aynı zamanda vücudun bağışıklık sistemine de büyük darbe vurur. Damar yapıları etkilendiği için dokuları eskisi gibi besleyemez. Bu şartlar altında mikrobiyal dental plak birikimi çok ağır diş ve dişeti sorunlarına yol açar. Küçük bir ekmek kenarı, bir balık kılçığı bile ağzınızda günlerce iyileşmeyen yaralara neden olabilir.
7. Yani şartlarınız sağlıklı günlere göre daha ağırdır. Dikkatli bir bakımla radyoterapi ve sonrasındaki dönemi daha az acı ve sıkıntı ile atlatabilirsiniz. Bu dönemde zaten zayıflamış olan bağışıklık sistemi bir de yetersiz beslenme ile körüklenmemelidir.
Diş fırçalama ve ip kullanımı aksatılmamalıdır.
Terapi sırasında oluşan en küçük bir ağız yarası bile ciddiye alınmalı hemen hekime danışarak gerekli ilaçlar kullanılmalıdır.
Beslenmelerden hemen sonra dişler fırçalanmalı, özellikle yapışkan, karbonhidratlı gıdalardan sonra ağız temizlenmelidir.
Fırçalama sonrası florlu bir gargara ile dişlere destek kuvvet verilmeli, karbonatlı su ile sabah-akşam gargara yapılmalıdır.
Dişler hassaslaşabilir fakat fırçalama bırakılmamalı, yumuşak bir fırça ve ılık su ile fırçalamaya devam edilmelidir.
Ekmek kenarları, kemikli etler, kılçıklı balıklar yenmemeli ağız içinin tahriş edilmemesi için maksimum özen gösterilmelidir.
Ağız kuruluğu nedeniyle gün içinde yudum yudum su içilmelidir.
Sorun çıkaran, ağzınızı acıtan protezler çok ciddi yaralara neden olabileceği için kullanılmamalıdır. Protez iyi yapılmışsa ve rahatsızlık vermiyorsa bakımına dikkat edilmeli, geceleri çıkarılıp yıkanmalı, çok temiz tutulmalıdır.
Tüm bakımlar yapıldıktan sonra ağızda görünen ve hissedilen bir sorun olmasa dahi en azından 3 ayda bir diş hekimine gidilmelidir. Küçük çürük başlangıçları bile dolgu yaptırılmalı, diş taşı oluşumu varsa diş etleri hırpalanmadan temizlenmesi sağlanmalıdır. Gereken tedavilere hekiminiz karar verecektir.
Hastalık nedeni ile fırçalama güçlüğü çekiyor ve ağız bakımınızı kendi kendinize yapamıyorsanız, bir yakınınızın 4-5 dakikasını bu iş için size ayırmasını sağlayın. Bu dönemde, elektrikli yumuşak bir fırça işinizi kolaylaştırabilir.
Radyasyon nedeniyle çene kaslarınızda da çeşitli değişimler olur. Çenelerinizi eskisi gibi açıp kapatama-maya başlarsınız. Böyle bir sorun yaşarsanız hemen doktorunuza haber verin. Erken dönemde bir fizyoterapiste yönlendirilebilirsiniz. Bazı egzersizlerle bu sorunu da daha hafif atlatmanız sağlanabilir.
Engelliler ve Agiz Dis Sagligi
Engellilere Ağız-Diş Sağlığı
Normal hastalara göre engelli kişilerde ağız ve diş sorunları daha şiddetli yaşanır. Daha sık diş sorunu yaşamalarına karşı daha az tedavi olma şansı bulurlar. Bunda durumun getirdiği çeşitli zorlukların payı büyüktür.
Engellerinden dolayı diş hekimlerini sık ziyaret edemezler.
Hekimin özel ilgisine ve daha fazla zamana ihtiyaçları vardır. Çoğu zaman bu sağlanamaz.
Kullandıkları ilaçların yan etkisi ve beslenmede yumuşak gıdaların tercih edilmesi çürüklere zemin hazırlar.
Engelli hastalarda fırça kullanma, koordinasyon, dudak-dil kaslarının güçsüz olması daha fazla diş ve dişeti sorunu yaşamalarına neden olur.
Yapılması gerekenler:
1. Normalde 6 ayda bir yapılması istenen diş hekimi ziyaretleri 3 ayda bir yapılmalıdır.
2. Hekimle hasta anlaşması çok önemlidir. İyi, pozitif
bir ilişki tedaviyi çok olumlu etkiler.
3. Çocuklarda tüm koruyucu önlemler mutlaka alınmalıdır. (Florlama ve sealant, süt dişleri bölümünde ayrıntılı olarak anlatılmıştır.)
4. Engelin durumuna göre gerekirse anne-baba tarafından fırçalama çok düzenli ve etkili olarak sağlanmalıdır.
5. Elektrikli diş fırçası işinizi kolaylaştırabilir. Diş ipi kullanımı zordur ama mutlaka kullanılmaya çalışılmalıdır.
6. Sürekli kullanılan ilaçların şeker içermeyenleri tercih edilmelidir.
7. Beslenmede şeker, bal, tatlı ve yapışan gıdalar dikkatli kullanılmalı hatta kullanılmamalıdır.
Normal hastalara göre engelli kişilerde ağız ve diş sorunları daha şiddetli yaşanır. Daha sık diş sorunu yaşamalarına karşı daha az tedavi olma şansı bulurlar. Bunda durumun getirdiği çeşitli zorlukların payı büyüktür.
Engellerinden dolayı diş hekimlerini sık ziyaret edemezler.
Hekimin özel ilgisine ve daha fazla zamana ihtiyaçları vardır. Çoğu zaman bu sağlanamaz.
Kullandıkları ilaçların yan etkisi ve beslenmede yumuşak gıdaların tercih edilmesi çürüklere zemin hazırlar.
Engelli hastalarda fırça kullanma, koordinasyon, dudak-dil kaslarının güçsüz olması daha fazla diş ve dişeti sorunu yaşamalarına neden olur.
Yapılması gerekenler:
1. Normalde 6 ayda bir yapılması istenen diş hekimi ziyaretleri 3 ayda bir yapılmalıdır.
2. Hekimle hasta anlaşması çok önemlidir. İyi, pozitif
bir ilişki tedaviyi çok olumlu etkiler.
3. Çocuklarda tüm koruyucu önlemler mutlaka alınmalıdır. (Florlama ve sealant, süt dişleri bölümünde ayrıntılı olarak anlatılmıştır.)
4. Engelin durumuna göre gerekirse anne-baba tarafından fırçalama çok düzenli ve etkili olarak sağlanmalıdır.
5. Elektrikli diş fırçası işinizi kolaylaştırabilir. Diş ipi kullanımı zordur ama mutlaka kullanılmaya çalışılmalıdır.
6. Sürekli kullanılan ilaçların şeker içermeyenleri tercih edilmelidir.
7. Beslenmede şeker, bal, tatlı ve yapışan gıdalar dikkatli kullanılmalı hatta kullanılmamalıdır.
Bobrek Yetmezligi ve Dis Tedavisi
Karaciğer-Böbrek Yetmezliği Ve Diş Tedavisi
Diyabet ve hipertansiyon hastaları, yoğun alkol kullananlar, hepatit, siroz geçiren hastalar da bu maddelere dikkat etmelidirler.
Karaciğerin kan pıhtılaşmasında görevi vardır. Yetmezlik olduğunda pıhtılaşma bozukluğuna bağlı kanama sorunları yaşayabilirsiniz.
Çekim öncesi PTZ testi yapılarak sonuçlara göre gerekli önlem alınır, hekime gitmeden rutin testinizi yaptırarak giderseniz hem vakitten kazanırsınız hem de gereken önlemlerin alınmasını sağlarsınız.
Çekim sonrası yutulan kan bu hastalar için oldukça zararlıdır. Pamuk tampon sıkıca 25 dakika ısırılmalı, kan yutulmadan, tampon da yerinden oynatılmadan tükürülmelidir.
Çekim gibi kanamaya neden olacak durumlarda operasyon sonrası çok dikkatli olmalı ve hekim uyarılarına harfiyen uyulmalıdır
Bu hastalarda bağışıklık sistemi zayıftır, önce ve sonra uygun antibiyotik kullanılması gerekir.
Diyaliz hastalarında tedavi diyaliz sonrası gün yapılmalıdır. Acil ise kanama zamanı testi yapılıp gerekli önlemler alınarak tedaviye geçilebilir.
Diş hekimliğinde yoğun olarak kullanılan bazı ilaçlar karaciğerde metabolize oldukları için bu tarz hastalarda kullanımı sakıncalı olabilir. Doktorunuzu kullandığınız ilaçlar ve hastalığınız hakkında mutlaka bilgilendirin. İlaç prospektüsünü dikkatlice okuyup bu konuda bir uyarı varsa doktorunuza tekrar danışın. İş yoğunluğu nedeniyle gözden kaçmasına izin vermeyin.
Diyabet ve hipertansiyon hastaları, yoğun alkol kullananlar, hepatit, siroz geçiren hastalar da bu maddelere dikkat etmelidirler.
Karaciğerin kan pıhtılaşmasında görevi vardır. Yetmezlik olduğunda pıhtılaşma bozukluğuna bağlı kanama sorunları yaşayabilirsiniz.
Çekim öncesi PTZ testi yapılarak sonuçlara göre gerekli önlem alınır, hekime gitmeden rutin testinizi yaptırarak giderseniz hem vakitten kazanırsınız hem de gereken önlemlerin alınmasını sağlarsınız.
Çekim sonrası yutulan kan bu hastalar için oldukça zararlıdır. Pamuk tampon sıkıca 25 dakika ısırılmalı, kan yutulmadan, tampon da yerinden oynatılmadan tükürülmelidir.
Çekim gibi kanamaya neden olacak durumlarda operasyon sonrası çok dikkatli olmalı ve hekim uyarılarına harfiyen uyulmalıdır
Bu hastalarda bağışıklık sistemi zayıftır, önce ve sonra uygun antibiyotik kullanılması gerekir.
Diyaliz hastalarında tedavi diyaliz sonrası gün yapılmalıdır. Acil ise kanama zamanı testi yapılıp gerekli önlemler alınarak tedaviye geçilebilir.
Diş hekimliğinde yoğun olarak kullanılan bazı ilaçlar karaciğerde metabolize oldukları için bu tarz hastalarda kullanımı sakıncalı olabilir. Doktorunuzu kullandığınız ilaçlar ve hastalığınız hakkında mutlaka bilgilendirin. İlaç prospektüsünü dikkatlice okuyup bu konuda bir uyarı varsa doktorunuza tekrar danışın. İş yoğunluğu nedeniyle gözden kaçmasına izin vermeyin.
Kalp Damar Hastaliklari ve Dis Tedavisi
Kalp-Damar Hastalıkları Ve Diş Tedavisi
Kullandıkları ilaçlar nedeniyle ciddi kanama sorunu yaşanabilir.
İdeal olanı uzman doktorunuza görünüp, diş tedavisi yaptıracağınızı bildirip uzmanınızın görüşlerinin alınmasıdır.
Tedavi günü mutlaka kanama zamanı PTZ testleri yapılmalıdır.
Hastalığınız hakkında hekimi ayrıntılı olarak bilgilendirmek gerekir.
Tedavi öncesi ve sonrası için verilen koruyucu antibiyotik tedavisi aksatılmamalıdır.
Tedavi esnasında bir sıkıntı, çarpıntı hissedilirse hekiminizi hemen uyarınız. Eğer bir korsanda tedavi yaptırmaya çalışıyorsanız korsanı uyarmanıza gerek yok son nefeslerinizi dua etmeye ayırın.
Önlemlere rağmen kanamanız çok yoğun olursa doktorunuzla iletişime geçin. Bu arada steril bir pamuk ya da gazlı bez tamponu sıkıca ısırın.
Çekim sonrası yapılması gerekenler sayfasını dikkatlice okuyup uygulayınız.
Kullandıkları ilaçlar nedeniyle ciddi kanama sorunu yaşanabilir.
İdeal olanı uzman doktorunuza görünüp, diş tedavisi yaptıracağınızı bildirip uzmanınızın görüşlerinin alınmasıdır.
Tedavi günü mutlaka kanama zamanı PTZ testleri yapılmalıdır.
Hastalığınız hakkında hekimi ayrıntılı olarak bilgilendirmek gerekir.
Tedavi öncesi ve sonrası için verilen koruyucu antibiyotik tedavisi aksatılmamalıdır.
Tedavi esnasında bir sıkıntı, çarpıntı hissedilirse hekiminizi hemen uyarınız. Eğer bir korsanda tedavi yaptırmaya çalışıyorsanız korsanı uyarmanıza gerek yok son nefeslerinizi dua etmeye ayırın.
Önlemlere rağmen kanamanız çok yoğun olursa doktorunuzla iletişime geçin. Bu arada steril bir pamuk ya da gazlı bez tamponu sıkıca ısırın.
Çekim sonrası yapılması gerekenler sayfasını dikkatlice okuyup uygulayınız.
Diyabet Seker Hastaligi ve Dis
Diyabet (Şeker Hastalığı) Ve Diş Tedavisi
Diyabetli hastalar damar yapılarının bozulması sonucu ağız kuruluğu, dişeti sorunu, çürük gibi sorunlarla da çok sık karşılaşırlar. Nefeste aseton kokusu, önlemlere rağmen hissedilir.
Ağız kuruluğu yaşadıkları için çürük ve dişeti hastalıkları çok çabuk ilerler.
Ağız hijyenine maksimum özen gösterilmeli 6 aylık hekim ziyaretleri aksatılmamalı. En küçük sorun bile hemen çözülmelidir.
Kan şekeri testinizi yaptırıp hekime gitmeniz size ve hekime zaman kazandırır. 120-200 değerleri arasında uygun önlemlerle basit çekimler yapılır. Daha yüksek değerlerde diyet, ilaçlar vs. ile test sonuçları biraz aşağı çekilene kadar tedavinin ertelenmesi daha uygundur.
Randevunuzu sabah saatlerine alın.
Randevu günü sürekli kullandığınız insülin ve ilaçlarınızı alın, kahvaltınızı yapın.
Hekimi hastalığınız, kan şekeri durumunuz ve kullandığınız ilaçlar konusunda bilgilendirin.
Ağrılarınız için asprin kullanmayın.
Çekim sonrası önerilere harfiyen uyun. Diyabet, yara iyileşmesini geciktirdiği için bir de enfeksiyonla uğraşmayın.
Diyabet ve hipertansiyon hastalarında, özellikle tedavilerine dikkat etmeyenlerde damar yapıları bozulduğu için böbrek ve karaciğer yetmezliği gelişmiş olabilir. Bu hastalarda ayrıca karaciğer ve böbrek yetmezliği sorunları da dikkate alınmalıdır.
Diyabetli hastalar damar yapılarının bozulması sonucu ağız kuruluğu, dişeti sorunu, çürük gibi sorunlarla da çok sık karşılaşırlar. Nefeste aseton kokusu, önlemlere rağmen hissedilir.
Ağız kuruluğu yaşadıkları için çürük ve dişeti hastalıkları çok çabuk ilerler.
Ağız hijyenine maksimum özen gösterilmeli 6 aylık hekim ziyaretleri aksatılmamalı. En küçük sorun bile hemen çözülmelidir.
Kan şekeri testinizi yaptırıp hekime gitmeniz size ve hekime zaman kazandırır. 120-200 değerleri arasında uygun önlemlerle basit çekimler yapılır. Daha yüksek değerlerde diyet, ilaçlar vs. ile test sonuçları biraz aşağı çekilene kadar tedavinin ertelenmesi daha uygundur.
Randevunuzu sabah saatlerine alın.
Randevu günü sürekli kullandığınız insülin ve ilaçlarınızı alın, kahvaltınızı yapın.
Hekimi hastalığınız, kan şekeri durumunuz ve kullandığınız ilaçlar konusunda bilgilendirin.
Ağrılarınız için asprin kullanmayın.
Çekim sonrası önerilere harfiyen uyun. Diyabet, yara iyileşmesini geciktirdiği için bir de enfeksiyonla uğraşmayın.
Diyabet ve hipertansiyon hastalarında, özellikle tedavilerine dikkat etmeyenlerde damar yapıları bozulduğu için böbrek ve karaciğer yetmezliği gelişmiş olabilir. Bu hastalarda ayrıca karaciğer ve böbrek yetmezliği sorunları da dikkate alınmalıdır.
Hipertansiyon ve Dis Tedavisi
Hipertansiyon ve Diş Tedavisi
Kullanılan anestezik maddelerin bazıları ya da diş hekimi korkusu tansiyonunuzu daha da yükseltebilir. Özellikle çekim, kesim vs. gibi zor ve uzun süren işlemlerde dikkatli olmak gerekir. İdeal tansiyon 11/7'dir.
Bu durumlarda doktora gideceğiniz gün mutlaka tansiyon ilacınızı alın.
Doktora ulaştığınızda 10 dakika kadar dinlenin, tansiyonunuzun ölçülmesini sağlayın.
Yarım saat öncesinden kahve, çay, sigara alımına son verin.
Doktorunuzu tansiyonunuz konusunda uyarın ve ölçtürdüğünüz tansiyonunuzun yazıldığı kartı doktorunuza verin. Böylece zaman kaybetmezsiniz.
Kullanılan bazı ağrı kesiciler tansiyon ilaçları ile etkileşime girer, kullandığınız ilacın etkisini azaltabilir. İlaç yazılırken doktorunuzu kullandığınız ilaçlar konusunda uyarın, ilaç prospektüsünü dikkatli okuyun.
Şüphe duyarsanız genel sağlığınızla ilgilenen doktorunuzla da görüşüp gerekli uyarılara uyun.
Kullanılan anestezik maddelerin bazıları ya da diş hekimi korkusu tansiyonunuzu daha da yükseltebilir. Özellikle çekim, kesim vs. gibi zor ve uzun süren işlemlerde dikkatli olmak gerekir. İdeal tansiyon 11/7'dir.
Bu durumlarda doktora gideceğiniz gün mutlaka tansiyon ilacınızı alın.
Doktora ulaştığınızda 10 dakika kadar dinlenin, tansiyonunuzun ölçülmesini sağlayın.
Yarım saat öncesinden kahve, çay, sigara alımına son verin.
Doktorunuzu tansiyonunuz konusunda uyarın ve ölçtürdüğünüz tansiyonunuzun yazıldığı kartı doktorunuza verin. Böylece zaman kaybetmezsiniz.
Kullanılan bazı ağrı kesiciler tansiyon ilaçları ile etkileşime girer, kullandığınız ilacın etkisini azaltabilir. İlaç yazılırken doktorunuzu kullandığınız ilaçlar konusunda uyarın, ilaç prospektüsünü dikkatli okuyun.
Şüphe duyarsanız genel sağlığınızla ilgilenen doktorunuzla da görüşüp gerekli uyarılara uyun.
Agiz Kanserleri
Ağız Kanserleri
Çok yaygın görülmemesine rağmen hastalar sıklıkla ağız kanseri olduklarından korkarlar. Aslında korkak olmak umursamaz olmaktan her zaman daha iyidir. Genetik, kötü ağız hijyeni, sigara, uzun süren tahriş (örneğin, kötü yapılmış bir damak protezin yaralara rağmen kullanılması), güneş, stres, sürekli olarak çok sıcak gıdaların tüketilmesi gibi nedenler ağız kanserine zemin hazırlar. Erken teşhis çok önemli ve kolaydır. Ağzınızdaki değişimlere karşı hassas olur, ciddiye alır ve gerekli tedavileri zamanında yaptırırsanız mücadelede başarı sizin olur.
Boyun, dudak, dil ya da yanakta uzun süren şişlikler.
Sebepsiz uyuşukluk hissi
Uzun süre geçmesine rağmen iyileşmeyen yaralar.
Ağız hijyenine özen gösterilmesine rağmen kesilmeyen dişeti kanamaları ve şişlikleri.
Diş çekimi sonrası çekim boşluğunda 1-2 gün içinde büyüyen dişeti gibi bir sorunla karşılaşırsanız mutlaka hekiminize danışın. Büyük ihtimalle basit bir nedeni vardır ama çok küçük bir ihtimal de olsa ağız kanseri riski nedeniyle ciddiye alınmazdır.
Çok yaygın görülmemesine rağmen hastalar sıklıkla ağız kanseri olduklarından korkarlar. Aslında korkak olmak umursamaz olmaktan her zaman daha iyidir. Genetik, kötü ağız hijyeni, sigara, uzun süren tahriş (örneğin, kötü yapılmış bir damak protezin yaralara rağmen kullanılması), güneş, stres, sürekli olarak çok sıcak gıdaların tüketilmesi gibi nedenler ağız kanserine zemin hazırlar. Erken teşhis çok önemli ve kolaydır. Ağzınızdaki değişimlere karşı hassas olur, ciddiye alır ve gerekli tedavileri zamanında yaptırırsanız mücadelede başarı sizin olur.
Boyun, dudak, dil ya da yanakta uzun süren şişlikler.
Sebepsiz uyuşukluk hissi
Uzun süre geçmesine rağmen iyileşmeyen yaralar.
Ağız hijyenine özen gösterilmesine rağmen kesilmeyen dişeti kanamaları ve şişlikleri.
Diş çekimi sonrası çekim boşluğunda 1-2 gün içinde büyüyen dişeti gibi bir sorunla karşılaşırsanız mutlaka hekiminize danışın. Büyük ihtimalle basit bir nedeni vardır ama çok küçük bir ihtimal de olsa ağız kanseri riski nedeniyle ciddiye alınmazdır.
Hamilelikte Dis Bakimi ve Tedavisi
Hamilelikte Diş Tedavisi
Hamilelik konusu da halk arasında çok istismar edilen konulardan biridir. "Hamileyken diş çekilmez; hiçbir şekilde ilaç kullanılmaz; her çocuk bir diş götürür; çocuk kalsiyum ihtiyacı olduğunda bunu annenin dişinden alır," gibi önyargılar, halk arasında kulaktan kulağa dolaşarak kabul görmüş ve neredeyse kesinleşmişlerdir. Genellikle çevremizdeki eğitimli hamileler bile bu kadar yaygın ve kabul gören yargılara göre bir hamilelik geçirirler.
Planlı bir hamilelik düşünüyorsanız çalışmalara başlamadan önce, hemen hekiminizle görüşüp ağız hijyenini optimal seviyeye getirin. Tartarlar temizlensin, dolgular, özellikle çekilmesi kesin olan dişler, kökler çekilsin. Yapılıyorsa kanal tedavileri bitirilsin (protezler doğum sonrasını bekleyebilir). Bundan sonra da hamileliğiniz boyunca ağız hijyeninizi tam olarak sağlarsanız hiçbir dişinizi kaybetmeden bebeğinizi kucağınıza alabilirsiniz.
Ağzında hissedilir bir sorunu olmadığı için diş hekimi ziyaretine gerek görmemiş fakat hamilelik esnasında sorunla karşılaşanlar da vardır.
Öncelikle bu tür hastalara hamileliğin ilk 3 ve son 3 ayında etkin diş tedavisi; yani çekim, protez, acil olmayan dolgu vb. tedaviler uygun görülmez. İlk üç ayda bebeğin organları gelişme aşamasındadır. Bu aşamada bir bakteri-yemi (mikrop bulaşması) bebeğin organ gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir. Son 3 ayda ise anne, karnı büyüyeceği için tedavi koltuğunda oturmakta zorlanır. Bebek de bu durumdan pek hoşlanmaz. Diş tedavisi zaten stresli bir tedavidir. Hamileliğin bir çeşit nazlanma dönemi olduğunu da düşünürsek bu büyük stres hassas anne adayımızın, bebeği zamanından önce doğurmasına neden olabilir; ama hamileliğin 4. 5. 6. aylarını kapsayan ikinci 3 aylık dönem ekstra bir sorun yoksa (erken doğum, düşük gibi anne adayının riskli bir hamilelik geçirmediği durumlar) gerekli tedaviler, uygun anestezik madde eşliğinde rahatlıkla yapılabilir. Hamileliğin ileri dönemlerinde karın büyüdüğü için oluşan basınç dik oturumda kanın kalbe dönüşünü engeller. Diş hekimi kolluğuna hafif sola dönük, sağ tarafa bir yükseklik konularak ve çok dik oturmadan yerleşilmelidir. Tedavi süresi de kısa tutulmalıdır.
Ağız-diş sağlığı açısından hamileliğe bağlı olarak artan östrojen, progesteron gibi hormonlar nedeniyle dental plağa, dolayısıyla mikroplara karşı dişeti daha hassaslaşır ve bu nedenle kötü ağız hijyenine cevap çok daha çabuk ve etkili verilir. Bu nedenle hamilelik sürecinde ağız hijyenine çok daha fazla önem verilmeli; fırçalama, diş ipi kullanımı, dil temizliği tam olarak ve aksatılmadan yapılmalıdır ki hassas olan diş etlerine koz verilmesin. Bunlar tam olarak yapılırsa ve eskiden kalma herhangi bir çürük, yoğun tartar birikimi de yoksa hamilelik sürecinde ekstra bir sorun yaşanmaz. Dişetinde bazı hormonal şişlikler, büyümeler olsa bile hamilelik sonrası hızla düzelir. Hijyenin tam olarak sağlanması halinde bu tür rahatsızlıklar da minimal düzeyde yaşar
Her çocuk durup dururken annesinden bir diş götürecek kadar zalim değildir. Diş kayıpları o güne kadar dişlerinize gerekli özeni göstermemenizin sonucudur. Hamilelik, dişeti hastalıklarını normal zamana göre daha fazla tetiklese de diş çürüklerine ekstra bir etkisi yoktur. Yani hamileliğiniz sırasında bir dişinizi çektirmek, dolgu, kanal gibi tedaviler yaptırmak zorunda kalmışsanız bunun asıl nedeni hamilelik değildir. Bu, önceden oluşmuş bir çürüğün o sırada fark edilmesi ya da yolun sonuna ulaşan dişin zamanıyla hamileliğinizin çakışmasıdır. Yani hamile olmasanız da aynı sorunla karşılaşacaktınız. Bazı anne adaylarında kusma artıkları nedeniyle ağzın asit-baz dengesi bozulur. Bu durum mine üzerinde çözünmelere neden olabilir. Bunu önlemek için her kusma sonrası ağız bol suyla çalkalanmalı ağzın asit ortamı nötralize edilmeli ama hemen fırçalanmamalıdır. Kusmadan yaklaşık yarım saat sonra fırçalanabilir. O zamana kadar yudum yudum su içilebilir ya da şekersiz sakız çiğnenebilir.
Hamilelik sırasında yeterli kalsiyum almıyorsanız, bebeğiniz kalsiyum ihtiyacını sizin kemiklerinizdeki kalsiyumdan karşılar. Komşu teyzenin düşündüğü gibi dişlerinizden değil. Üstelik beslenmenize dikkat eder, kalsiyum bakımından zengin süt, süt ürünleri ve yeşil sebzeleri yeterince tüketirseniz kemiklerinize de dokunmaz. Ancak unutmamalıdır ki her bebek annesinin karnında rahatça hoplayıp zıplamak isteyecektir, bu faaliyet için annenin kemik yapısı yeterince sağlam olmalıdır. Bebek bunu içgüdüsel olarak yapar. Yani kısaca tekrar edersek, bebeğin gereken kalsiyum ihtiyacını annesinin dişinden alması ve onların çürümesine neden olması gibi bir şey sözkonusu değildir. Bu, tümüyle yanlış bir inanıştır.
Hamilelikte ilk ve son 3 ay tedaviden uzak durulmalıdır, ancak bunun da istisnaları vardır. Diş ya da dişeti iltihabı gibi acil durumlarda var olan enfeksiyonun bebeğin gelişimini olumsuz yönde etkileyeceğini göz ardı etmemek gerekir. Bu durumda jinekologun da önerileri doğrultusunda bazı müdahaleler yapılabilir ve yapılmalıdır da. En azından tedavi yapılacak döneme kadar basit müdahalelerle ya da tedavinin uygun olacağı hamileliğin 4, 5, 6. aylarına ya da doğum sonrasına kadar bu durum kontrol altına alınmalıdır.
Yani bir kadının hamile diye yüzündeki bir apseyle ve dayanılmaz ağrılarla günler geçirmesine izin verilmemelidir. Tüm bunlar çocuğa zarar verilmeden basit müdahalelerle kontrol edilebilir. Bazı durumlarda gerekli önlemler alınarak röntgen bile çekilebilir. Diş hekimliğinde kullanılan röntgen cihazlarında radyasyon oranı çok düşük olmakla birlikte, çok zorunlu olmadıkça röntgen çekiminden kaçınılmalı ve çekimler doğumdan sonraya ertelenmelidir.
Bilinenin aksine diş tedavisinde kullanılan lokal anesteziklerin herhangi bir yan etkisi rapor edilmemiştir. Bunların çeşitli cinsleri vardır. Üretici firma tarafından üzerine yazılmış herhangi bir özel uyarı yoksa özellikle de tedaviye uygun dönem olan gebeliğin 4. 5. 6. aylarında bunlar rahatlıkla kullanılabilir.
Hamilelikte ilaç kullanımına çok daha fazla dikkat edilmelidir. Doktor kontrolünde olmak koşuluyla bazı ilaçlar rahatlıkla kullanılabilir. Anne adayımızın koca bir apseyle karşılaşması durumunda penisilin ve türevleri olan bir antibiyotiği kullanması bebeğe zarar vermek yerine bazen daha sağlıklı olmasını sağlayabilir. Yanlış ve yaygın bir kanı gereği hamileler, doktorun önerisine rağmen, antibiyotiği kullanacağı yerde bazen yüzünde yumruk gibi bir apseyle gezmeyi daha sağlıklı bulurlar. Bu bilgisizliğinin kendisine ve bebeğine ne kadar zarar verdiğini fark etmeyebilirler.
Tetrasiklin grubu antibiyotikler bebeğin dişlerinde kalıcı lekelenmelere neden olabilir. Aynı şekilde bazı grup ağrı kesiciler belli dozlarda bebeğinizin gelişimini olumsuz etkileyebilir. İşte bu yüzden asla kafanıza göre antibiyotik ya da herhangi bir ilaç kullanmayın. Bu durumda mutlaka doktorunuza danışın ve onun önerileri doğrultusunda hareket edin. Ağrıdan kurtulmak için aldığınız bir ilacın bebeğinize zarar verebileceğini unutmayın. Özellikle parasetamol içerikli ağrı kesiciler bu dönemde rahatlıkla kullanılabilir. Firmalar bu konuda gerekli araştırmaları yapmış ve ilaç prospektüslerinde bu durumu açıkça belirtmişlerdir. Bu dönemde kullanacağınız ilaçların prospektüslerini dikkatlice okuyun. Herhangi bir uyarı varsa, küçük de olsa bir kuşku duyarsanız, doktorunuza tekrar danışın.
Özetlersek:
Hamilelikte Diş Bakımı ve Sağlığı
1. Hamile kalmadan ağız bakımınızı yapın ya da yaptırın, tertemiz sağlıklı bir ağızla hamile kalın.
2. Hamilelik sürecinde dişinizi fırçalamayı, diş ipi kullanmayı ve dil temizliği vb. gibi bakımlarınızı aksatmayın. (Bkz: Ağız ve diş temizliği.)
3. Dengeli beslenin. Bu dönemde alacağınız kalsiyum ve florun, bebeğinizin dişkemik yapısını daha da kuvvetlendireceğini unutmayın.
4. Herhangi bir diş sorununuz olduğunda -özellikle 2. üç aylık dönemde- tedavi olmaktan çekinmeyin. Bu durumda gittiğiniz muayenehanenin temizliğine, hijyenine dikkat edin. Bu konularda en küçük bir kuşku duyarsanız, tedaviniz daha temiz bir yerde yaptırmaktan çekinmeyin.
Hele de bir korsan diş hekiminin, çocuğunuzun ve sizin sağlığınızla oynamasına asla izin vermeyin.
5. Doktorunuzun önerdiği antibiyotik ve ağrı kesicileri uygun dozlarda almaktan korkmayın.
6. Tedavi gerekiyorsa anestezi yaptırmaktan çekinmeyin.
7. Hamileliğinizin ilk ve son 3 aylık döneminde acil bir diş tedavisine ihtiyacınız olursa, tedavinizi diş hekiminiz ve jinekologunuzun denetimi altında yaptırın.
Hamilelik konusu da halk arasında çok istismar edilen konulardan biridir. "Hamileyken diş çekilmez; hiçbir şekilde ilaç kullanılmaz; her çocuk bir diş götürür; çocuk kalsiyum ihtiyacı olduğunda bunu annenin dişinden alır," gibi önyargılar, halk arasında kulaktan kulağa dolaşarak kabul görmüş ve neredeyse kesinleşmişlerdir. Genellikle çevremizdeki eğitimli hamileler bile bu kadar yaygın ve kabul gören yargılara göre bir hamilelik geçirirler.
Planlı bir hamilelik düşünüyorsanız çalışmalara başlamadan önce, hemen hekiminizle görüşüp ağız hijyenini optimal seviyeye getirin. Tartarlar temizlensin, dolgular, özellikle çekilmesi kesin olan dişler, kökler çekilsin. Yapılıyorsa kanal tedavileri bitirilsin (protezler doğum sonrasını bekleyebilir). Bundan sonra da hamileliğiniz boyunca ağız hijyeninizi tam olarak sağlarsanız hiçbir dişinizi kaybetmeden bebeğinizi kucağınıza alabilirsiniz.
Ağzında hissedilir bir sorunu olmadığı için diş hekimi ziyaretine gerek görmemiş fakat hamilelik esnasında sorunla karşılaşanlar da vardır.
Öncelikle bu tür hastalara hamileliğin ilk 3 ve son 3 ayında etkin diş tedavisi; yani çekim, protez, acil olmayan dolgu vb. tedaviler uygun görülmez. İlk üç ayda bebeğin organları gelişme aşamasındadır. Bu aşamada bir bakteri-yemi (mikrop bulaşması) bebeğin organ gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir. Son 3 ayda ise anne, karnı büyüyeceği için tedavi koltuğunda oturmakta zorlanır. Bebek de bu durumdan pek hoşlanmaz. Diş tedavisi zaten stresli bir tedavidir. Hamileliğin bir çeşit nazlanma dönemi olduğunu da düşünürsek bu büyük stres hassas anne adayımızın, bebeği zamanından önce doğurmasına neden olabilir; ama hamileliğin 4. 5. 6. aylarını kapsayan ikinci 3 aylık dönem ekstra bir sorun yoksa (erken doğum, düşük gibi anne adayının riskli bir hamilelik geçirmediği durumlar) gerekli tedaviler, uygun anestezik madde eşliğinde rahatlıkla yapılabilir. Hamileliğin ileri dönemlerinde karın büyüdüğü için oluşan basınç dik oturumda kanın kalbe dönüşünü engeller. Diş hekimi kolluğuna hafif sola dönük, sağ tarafa bir yükseklik konularak ve çok dik oturmadan yerleşilmelidir. Tedavi süresi de kısa tutulmalıdır.
Ağız-diş sağlığı açısından hamileliğe bağlı olarak artan östrojen, progesteron gibi hormonlar nedeniyle dental plağa, dolayısıyla mikroplara karşı dişeti daha hassaslaşır ve bu nedenle kötü ağız hijyenine cevap çok daha çabuk ve etkili verilir. Bu nedenle hamilelik sürecinde ağız hijyenine çok daha fazla önem verilmeli; fırçalama, diş ipi kullanımı, dil temizliği tam olarak ve aksatılmadan yapılmalıdır ki hassas olan diş etlerine koz verilmesin. Bunlar tam olarak yapılırsa ve eskiden kalma herhangi bir çürük, yoğun tartar birikimi de yoksa hamilelik sürecinde ekstra bir sorun yaşanmaz. Dişetinde bazı hormonal şişlikler, büyümeler olsa bile hamilelik sonrası hızla düzelir. Hijyenin tam olarak sağlanması halinde bu tür rahatsızlıklar da minimal düzeyde yaşar
Her çocuk durup dururken annesinden bir diş götürecek kadar zalim değildir. Diş kayıpları o güne kadar dişlerinize gerekli özeni göstermemenizin sonucudur. Hamilelik, dişeti hastalıklarını normal zamana göre daha fazla tetiklese de diş çürüklerine ekstra bir etkisi yoktur. Yani hamileliğiniz sırasında bir dişinizi çektirmek, dolgu, kanal gibi tedaviler yaptırmak zorunda kalmışsanız bunun asıl nedeni hamilelik değildir. Bu, önceden oluşmuş bir çürüğün o sırada fark edilmesi ya da yolun sonuna ulaşan dişin zamanıyla hamileliğinizin çakışmasıdır. Yani hamile olmasanız da aynı sorunla karşılaşacaktınız. Bazı anne adaylarında kusma artıkları nedeniyle ağzın asit-baz dengesi bozulur. Bu durum mine üzerinde çözünmelere neden olabilir. Bunu önlemek için her kusma sonrası ağız bol suyla çalkalanmalı ağzın asit ortamı nötralize edilmeli ama hemen fırçalanmamalıdır. Kusmadan yaklaşık yarım saat sonra fırçalanabilir. O zamana kadar yudum yudum su içilebilir ya da şekersiz sakız çiğnenebilir.
Hamilelik sırasında yeterli kalsiyum almıyorsanız, bebeğiniz kalsiyum ihtiyacını sizin kemiklerinizdeki kalsiyumdan karşılar. Komşu teyzenin düşündüğü gibi dişlerinizden değil. Üstelik beslenmenize dikkat eder, kalsiyum bakımından zengin süt, süt ürünleri ve yeşil sebzeleri yeterince tüketirseniz kemiklerinize de dokunmaz. Ancak unutmamalıdır ki her bebek annesinin karnında rahatça hoplayıp zıplamak isteyecektir, bu faaliyet için annenin kemik yapısı yeterince sağlam olmalıdır. Bebek bunu içgüdüsel olarak yapar. Yani kısaca tekrar edersek, bebeğin gereken kalsiyum ihtiyacını annesinin dişinden alması ve onların çürümesine neden olması gibi bir şey sözkonusu değildir. Bu, tümüyle yanlış bir inanıştır.
Hamilelikte ilk ve son 3 ay tedaviden uzak durulmalıdır, ancak bunun da istisnaları vardır. Diş ya da dişeti iltihabı gibi acil durumlarda var olan enfeksiyonun bebeğin gelişimini olumsuz yönde etkileyeceğini göz ardı etmemek gerekir. Bu durumda jinekologun da önerileri doğrultusunda bazı müdahaleler yapılabilir ve yapılmalıdır da. En azından tedavi yapılacak döneme kadar basit müdahalelerle ya da tedavinin uygun olacağı hamileliğin 4, 5, 6. aylarına ya da doğum sonrasına kadar bu durum kontrol altına alınmalıdır.
Yani bir kadının hamile diye yüzündeki bir apseyle ve dayanılmaz ağrılarla günler geçirmesine izin verilmemelidir. Tüm bunlar çocuğa zarar verilmeden basit müdahalelerle kontrol edilebilir. Bazı durumlarda gerekli önlemler alınarak röntgen bile çekilebilir. Diş hekimliğinde kullanılan röntgen cihazlarında radyasyon oranı çok düşük olmakla birlikte, çok zorunlu olmadıkça röntgen çekiminden kaçınılmalı ve çekimler doğumdan sonraya ertelenmelidir.
Bilinenin aksine diş tedavisinde kullanılan lokal anesteziklerin herhangi bir yan etkisi rapor edilmemiştir. Bunların çeşitli cinsleri vardır. Üretici firma tarafından üzerine yazılmış herhangi bir özel uyarı yoksa özellikle de tedaviye uygun dönem olan gebeliğin 4. 5. 6. aylarında bunlar rahatlıkla kullanılabilir.
Hamilelikte ilaç kullanımına çok daha fazla dikkat edilmelidir. Doktor kontrolünde olmak koşuluyla bazı ilaçlar rahatlıkla kullanılabilir. Anne adayımızın koca bir apseyle karşılaşması durumunda penisilin ve türevleri olan bir antibiyotiği kullanması bebeğe zarar vermek yerine bazen daha sağlıklı olmasını sağlayabilir. Yanlış ve yaygın bir kanı gereği hamileler, doktorun önerisine rağmen, antibiyotiği kullanacağı yerde bazen yüzünde yumruk gibi bir apseyle gezmeyi daha sağlıklı bulurlar. Bu bilgisizliğinin kendisine ve bebeğine ne kadar zarar verdiğini fark etmeyebilirler.
Tetrasiklin grubu antibiyotikler bebeğin dişlerinde kalıcı lekelenmelere neden olabilir. Aynı şekilde bazı grup ağrı kesiciler belli dozlarda bebeğinizin gelişimini olumsuz etkileyebilir. İşte bu yüzden asla kafanıza göre antibiyotik ya da herhangi bir ilaç kullanmayın. Bu durumda mutlaka doktorunuza danışın ve onun önerileri doğrultusunda hareket edin. Ağrıdan kurtulmak için aldığınız bir ilacın bebeğinize zarar verebileceğini unutmayın. Özellikle parasetamol içerikli ağrı kesiciler bu dönemde rahatlıkla kullanılabilir. Firmalar bu konuda gerekli araştırmaları yapmış ve ilaç prospektüslerinde bu durumu açıkça belirtmişlerdir. Bu dönemde kullanacağınız ilaçların prospektüslerini dikkatlice okuyun. Herhangi bir uyarı varsa, küçük de olsa bir kuşku duyarsanız, doktorunuza tekrar danışın.
Özetlersek:
Hamilelikte Diş Bakımı ve Sağlığı
1. Hamile kalmadan ağız bakımınızı yapın ya da yaptırın, tertemiz sağlıklı bir ağızla hamile kalın.
2. Hamilelik sürecinde dişinizi fırçalamayı, diş ipi kullanmayı ve dil temizliği vb. gibi bakımlarınızı aksatmayın. (Bkz: Ağız ve diş temizliği.)
3. Dengeli beslenin. Bu dönemde alacağınız kalsiyum ve florun, bebeğinizin dişkemik yapısını daha da kuvvetlendireceğini unutmayın.
4. Herhangi bir diş sorununuz olduğunda -özellikle 2. üç aylık dönemde- tedavi olmaktan çekinmeyin. Bu durumda gittiğiniz muayenehanenin temizliğine, hijyenine dikkat edin. Bu konularda en küçük bir kuşku duyarsanız, tedaviniz daha temiz bir yerde yaptırmaktan çekinmeyin.
Hele de bir korsan diş hekiminin, çocuğunuzun ve sizin sağlığınızla oynamasına asla izin vermeyin.
5. Doktorunuzun önerdiği antibiyotik ve ağrı kesicileri uygun dozlarda almaktan korkmayın.
6. Tedavi gerekiyorsa anestezi yaptırmaktan çekinmeyin.
7. Hamileliğinizin ilk ve son 3 aylık döneminde acil bir diş tedavisine ihtiyacınız olursa, tedavinizi diş hekiminiz ve jinekologunuzun denetimi altında yaptırın.
Agiz Temizligi Nasil Olmalidir
Ağız Temizliği Nasıl Olmalıdır
Bu bölümde tam bir ağız temizliğini ayrıntılarıyla ele alacağız. Burada vereceğimiz sırlara, gereken önemi verir ve uygularsanız karşılığım mutlaka alırsınız.
Diş ve dişeti hastalıklarının sebebi daha önce de belirtildiği gibi ağızda -özellikle dişlerde- biriken mikrop plağıdır. Öncelikle bu sebebi ortadan kaldırmamız gerektiğini de artık biliyoruz. Ama nasıl?
Önce savaş silahlarını tanıyalım:
1. Diş fırçası (2 adet kaliteli, soft-yumuşak),
2. Diş ipi ya da özel diş kürdanı,
3. Ara yüz fırçası,
4. Diş macunu (flor içeren, tadını sevdiğiniz herhangi bir diş macunu),
5. Dil temizleme aparatı,
6. Plak kontrol tabletleri.
Diş Fırçası
Diş fırçasında yapılan en büyük hata sert diş fırçası kullanımıdır. Amacımız yumuşacık plağı diş yüzeyinden uzaklaştırmaktır. Ayakkabımıza yapışmış çamuru temizler gibi dişlerimizi de temizleyeceğimizi sanırız. Bazı kişiler, dişlerindeki yıllar içerisinde oluşmuş sigara, çay, kahve lekelerini ve ağızdaki tartarları sert fırçayla çıkarabileceklerini düşünürler. Oysa sert fırçalar bu taşlara ve lekelere gerekli müdahaleyi yapamaz. Aksine dişlerinizin minesinde minik oyuklara, aşınmalara neden olurlar. Diş etleriniz de oluşan travmadan geri geri çekilerek korunmaya çalışır. Sonuçta ağza baktığınızda temiz, çürüksüz, ama soğukta, ekşide sızlayan dişleriniz vardır. Dişeti çekilmesiyle açığa çıkmış kökler görürsünüz.
Diş İpi, Kürdan
Mumlu ya da mumsuz diş ipi yada özel yapım dental kürdan: Bahsettiğimiz kürdanı evde ya da kebapçıda kullandığınız sıradan kürdanla karıştırmayın. Dental kürdan kızılcık ağacından yapılmış, üçgen kesitinde, ucu sivri, özel kutusunda satılan kürdandır. Ülkemizde henüz çok kolay bulunamıyor. Yurtdışından arkadaşlarınıza 12 kutuluk bir sipariş verirseniz 1 yıl rahatça kullanabilirsiniz. Bulamazsanız diş ipi alın, ama kürdanın diş ipine göre kullanımı daha kolaydır.
Diş Macunu
Tadı, kokusu hoşunuza giden herhangi bir diş macunu kullanabilirsiniz. Hastalar diş macununa hak etliğinden daha fazla değer verir. Bunda diş hekimlerinin de payı büyüktür. Oysa ağız-diş sağlığında başrol fırçanındır, yardımcı oyunculuk diş ipi ya da kürdanın, figüranlık ise diş macununundur. Bunu basit bir testle kanıtlayabiliriz. Bir hafta boyunca parmağınıza bir miktar macun sürüp, dişlerinizi günde iki defa macunlu parmakla ovalayıp çalkalayın. Ağzınızı durulayın. Bir hafta sonra kırmızı ve kanayan diş etlerinizden şikayet etmeye başlarsınız. Ya da tersi bir test yapalım. Bir hafta hiç macun kullanmadan dişlerinizi düzenli fırçalayın. Diş etlerinizin pırıl pırıl olduğunu, kanamalarınızın kesildiğini göreceksiniz. Diş macunu köpü-rür, konforlu bir fırçalama sağlar, ferahlık verir. Yeterli ve düzenli bir fırçalama ile dışardan dişlere, az da olsa flor takviyesi yapar. Bu flor diş minemize çürüğe karşı güç kazandırır. Fakat arada sırada yapılan düzensiz ve kısa süreli fırçalamalarda, macunun bu etkisini göremezsiniz.
Dil Temizleme Apartı
Dil temizlemenin önemi anlaşıldıkça özel aparatlar yapıldı. Bulamazsanız diş fırçanızı da bu iş için kullanabilirsiniz. Diş fırçalamanız bittikten sonra, dil kökünüzden dil ucuna doğru süpürerek tek yönde yumuşakça dilinizin üstünü temizleyin. Günde bir defa bile yapılsa yeterli olur. Hem ağız içindeki mikroorganizmaların azaltılması hem de sigara, gıda artığı gibi maddelerin ağız ortamından uzaklaştırılmasında ve ağız kokusunun kontrol altına alınmasında etkili ve gereklidir.
Ara Yüz Fırçası
Şişeleri temizlemeye yarayan biberon fırçası formunda minik bir fırçadır. Dişler arasında aralık varsa, diş ipi etkili kullanılamaz. Dişlerin ara yüzleri ancak bu fırçayla temizlenebilir. Eczanelerde rahatlıkla bulabilirsiniz. Dişlerinizin arası gözle görünür şekilde aralıklıysa mutlaka kullanmanız gerekir. Hekiminiz size nasıl kullanılacağını açıklar. Kısaca ara yüz fırçasını (sapına takmadan) işaret ve başparmağınızın arasında tutun, serçe parmağınızı çenenize dayayın. Dişlerin arasına sokup 2-3 defa ileri geri hareket ettirin. Bu şekilde tüm aralıklı alanlar temizlenir. Fırça, akan su altında yıkanır. Bazı kişiler için sapı olmadan kullanımı daha pratik ve ekonomiktir. Sadece yedek paketleri alarak sapı olmadan da kullanabilirsiniz.
Plak Kontrol Tabletleri
Plak kontrol tabletlerini belki de ilk defa duyuyorsunuz. Yurt dışında fırçalama, ağız hijyeni eğitimi verilirken yaygın olarak kullanılır. Bizde ise çok yaygın değildir. Üniversitelerde ve bazı özel muayenehanelerde kullanılır. İçeriğindeki özel maddeler ile mikrop plağımız içindeki, ağzımızdaki mikropları boyayarak görünür hale getiren tabletlerdir. Etkin ve doğru bir fırçalamayı anlayabilmek için çok etkili silahlardır. Sözkonusu tabletler piyasada bulunmasına rağmen hekimler tarafından tam olarak tanıtılmadığı için kullanımı henüz yaygın değildir.
Tüm silahlarımız hazır. Artık fırçalamaya geçebiliriz: İdeal fırçalama nasıl olmalıdır? Öncelikle kullanacağınız macun mercimekle nohut büyüklüğü arasında olmalıdır. Fırçayı dişlerimize yaklaşık 45 derece eğim ile yerleştirir, önce bulunduğu yerde hafif dairesel hareketler yapar, dişetinden dişe doğru süpürme hareketiyle bitiririz. Tüm diş yüzlerini, yani sadece ön dişleri ve arka dişlerin çiğneyici yüzlerini değil, alt ön dişlerimizin içleri de dahil tüm yüzeyleri fırçalarız. Yaklaşık 3 dakikamızı alır. Ağzımızı çalkalarız. Veee bitmiştir. Her ne kadar ideal olsa da ne yazık ki çok az kişi bunu uygular. Uygulayanlar da çok çabuk sıkılır ve kısa bir süre sonra 3 dakikalık fırçalama yaklaşık 40 saniyelik yüzeysel bir ağız çalkalamaya dönüşür. Eğer ben de diş fırçalamaktan sıkılıyorum, kısa kesiyorum; ama ağız diş sağlığıma da önem veriyorum. Başka alternatifim var mı diyorsanız, işte öneriler:
1. İlk olarak günün aşağı yukarı belli saatinde yaptığınız bir eylem için zaman belirleyin. Örneğin "her gün 7 gibi evimde aksam haberlerini kaçırmam." "Sabah kuşağındaki pembe dizileri izlerim." "Her akşam 10 dakika tuvalette otururum," gibi rutin yaptığınız bir şeyi belirleyin.
2. İki diş fırçası demiştik. Bunlardan bir tanesine hiç macun değdirmeyeceksiniz. Belirlediğiniz zaman geldiğinde örneğin akşam haberleri başlarken, oturmadan fırçanızı elinize alın. TV'nin karşısına geçin. Koltuğunuza kurulun. Kendinizce belirlediğiniz bir sırayı takip ederek dişlerinizin tüm yüzeylerini fırçalayın. Mikrop plağını dişinizin yüzeyinden fırçayla süpürüp aldığınızı düşünerek fırçayı yönlendirin. Tüm diş yüzeylerini acele etmeden tam olarak fırçalayın. Arada haberlere yorum yapıp, kapkaççılara çözüm getirebilirsiniz. İnanın rahatlıkla 5 dakikayı bulan tam ve etkili bir temizliği zamanın nasıl geçtiğini anlamadan yapacaksınız. Tükürüğünüzü yutacaksınız. Fırçalama esnasında bundan iğrenmeyin. Gün içerisinde yutup durduğunuz tükürükten pek farkı yok. Yaptığınız bu fırçalamayla ağız-diş sağlığınız için yapmanız gerekenin yüzde 80'nini yaptınız. Geriye yüzde 20'si kaldı.
3. Yukarıdaki temizlik, dişlerinizin ara yüzleri hariç diğer yüzlerini çürüğe karşı tamamıyla korur; fakat dişlerimizin yabana atılmayacak miktarda plak biriktirebilecek ara yüzlerine nüfuz edemez. İşte diş ipi ve diş kürdanı bu bölgeler içindir. Diş ipi kullanımını doktorunuz gösterecektir. Kabaca, diş ipini orta parmaklarınıza dolayın. îşaret parmaklarınızla destekleyerek tüm diş yüzlerinizin arasına geçirip bir sağdaki bir de soldaki diş yüzeyine sürterek ipi aradan çıkarın. Biliyorsunuz amaç, plağın diş yüzeyinden alınmasıdır. Fakat diş ipi kullanımı da pek pratik değildir. İnsanlar bir süre sonra bu işten de sıkılır ve dişlerinin arasında hatırı sayılır bir mikroorganizma ailesini barındırırlar. Bu konuda özel diş kürdanı kullanmak daha pratiktir. Günün herhangi uygun bir saatinde özel kutusunda taşıdığınız kürdanınızı çıkarın. İşaret ve başparmağınız arsında tutun. Küçük parmağı çeneye dayayın Üçgen kesitin uzun kenarı dişetine, sivri kenarı dişe bakacak şekilde dişlerin arasına yerleştirin. Diş yüzeylerinden plağı kaldırın. Sertçe ama çok hırpalamadan ileri geri hareketle ara yüz temizliğini yapın. Bu sistemin avantajı, kullanırken aynaya, özel bir alana gereksinim duyulmamasındadır. Kürdan paketini çantanızda taşıyarak günde bir defa size uygun ve aklınıza esen bir zamanda ara yüz temizliğinizi gerçekleştirebilirsiniz.
4. Dişleriniz doğuştan ya da sonradan aralıklı ise kürdan ve ip yeterince temizlik yapamaz. Bu durumda ara yüz fırçası ile ara yüz temizliği yapılmalıdır.
5. Bu fırçalamaların ne kadar etkili olduğunu ve genelde yaptığınız fırçalamanın eksikliklerini görmek ya da daha iyi bir fırçalama sağlamak için bir Öneri de plak boyama tabletleridir. Bu tabletler, içerisinde bulunan madde ile mikroorganizmaları boyar. Temiz alanları ise boyayamaz. Dolayısıyla şu şekilde kendinizi test edebilirsiniz. Önce bir gün boyunca yiyip için ve dişinizi fırçalamayın, Ertesi gün bu tabletten bir tanesini ağzınızda tamamıyla çiğneyin. Tükürüğünüzde eritin ve boyalı tükürükle tüm ağzınızı ıslatın. Tükürün hatta suyla çalkalayın. Elinize bir ayna alarak dişlerinizi inceleyin. Koyu pembe alanlar (özellikle diş etlerinize komşu diş yüzeyleri, büyük azıların çiğneme yüzeyleri) mikrop plağınızın yoğun olduğu yani çürümeye en yatkın bölgeleri gösterir. Şimdi aynayı bırakıp her zamanki gibi dişinizi fırçalayın. Tekrar aynayı elinize alın ve fırçalamanızdaki eksikleri tespit edin. Kalan pembelikleri bilin ki her zaman bırakıyorsunuz. Şimdi de yukarıda önerdiğimiz gibi yeterli zamanı harcayarak diş ipi, kürdan, dil aparatı yani tüm silahlarla tam bir temizlik yapın. Aynayı tekrar alıp gerçek temizliği görün. Bir süre dişlerinizi fırçaladıktan sonra bu kontrolü yaparak kendinizi eksikleriniz konusunda eğitebilirsiniz. En önemlisi çocuklarınıza tam bir fırçalamayı görerek, uygulayarak öğretebilirsiniz.
6. Diğer fırçanızı sabahları diş macunu ile alıştığınız gibi kullanın. Ferahlık, beyazlık verir; ön dişlerinizdeki çay, kahve lekelerinizi çıkarır. Tabii ki plağınızı temizler ve yardımcı temizlik yapmış olursunuz, 40 saniye sürse bile.
7. Diş fırçanızın kılları eğilip büküldüğünde, kıllar arasındaki paralellik bozulduğunda değiştirilmelidir. Kullandıktan sonra iyice yıkayın. Kuruması için dik vaziyette bir bardağa koyun. Bir sonraki fırçalamaya kadar kuru kalmasını sağlayın. Unutmayın mikroplar nemli ortamda daha kolay çoğalırlar.
Bu bölümde tam bir ağız temizliğini ayrıntılarıyla ele alacağız. Burada vereceğimiz sırlara, gereken önemi verir ve uygularsanız karşılığım mutlaka alırsınız.
Diş ve dişeti hastalıklarının sebebi daha önce de belirtildiği gibi ağızda -özellikle dişlerde- biriken mikrop plağıdır. Öncelikle bu sebebi ortadan kaldırmamız gerektiğini de artık biliyoruz. Ama nasıl?
Önce savaş silahlarını tanıyalım:
1. Diş fırçası (2 adet kaliteli, soft-yumuşak),
2. Diş ipi ya da özel diş kürdanı,
3. Ara yüz fırçası,
4. Diş macunu (flor içeren, tadını sevdiğiniz herhangi bir diş macunu),
5. Dil temizleme aparatı,
6. Plak kontrol tabletleri.
Diş Fırçası
Diş fırçasında yapılan en büyük hata sert diş fırçası kullanımıdır. Amacımız yumuşacık plağı diş yüzeyinden uzaklaştırmaktır. Ayakkabımıza yapışmış çamuru temizler gibi dişlerimizi de temizleyeceğimizi sanırız. Bazı kişiler, dişlerindeki yıllar içerisinde oluşmuş sigara, çay, kahve lekelerini ve ağızdaki tartarları sert fırçayla çıkarabileceklerini düşünürler. Oysa sert fırçalar bu taşlara ve lekelere gerekli müdahaleyi yapamaz. Aksine dişlerinizin minesinde minik oyuklara, aşınmalara neden olurlar. Diş etleriniz de oluşan travmadan geri geri çekilerek korunmaya çalışır. Sonuçta ağza baktığınızda temiz, çürüksüz, ama soğukta, ekşide sızlayan dişleriniz vardır. Dişeti çekilmesiyle açığa çıkmış kökler görürsünüz.
Diş İpi, Kürdan
Mumlu ya da mumsuz diş ipi yada özel yapım dental kürdan: Bahsettiğimiz kürdanı evde ya da kebapçıda kullandığınız sıradan kürdanla karıştırmayın. Dental kürdan kızılcık ağacından yapılmış, üçgen kesitinde, ucu sivri, özel kutusunda satılan kürdandır. Ülkemizde henüz çok kolay bulunamıyor. Yurtdışından arkadaşlarınıza 12 kutuluk bir sipariş verirseniz 1 yıl rahatça kullanabilirsiniz. Bulamazsanız diş ipi alın, ama kürdanın diş ipine göre kullanımı daha kolaydır.
Diş Macunu
Tadı, kokusu hoşunuza giden herhangi bir diş macunu kullanabilirsiniz. Hastalar diş macununa hak etliğinden daha fazla değer verir. Bunda diş hekimlerinin de payı büyüktür. Oysa ağız-diş sağlığında başrol fırçanındır, yardımcı oyunculuk diş ipi ya da kürdanın, figüranlık ise diş macununundur. Bunu basit bir testle kanıtlayabiliriz. Bir hafta boyunca parmağınıza bir miktar macun sürüp, dişlerinizi günde iki defa macunlu parmakla ovalayıp çalkalayın. Ağzınızı durulayın. Bir hafta sonra kırmızı ve kanayan diş etlerinizden şikayet etmeye başlarsınız. Ya da tersi bir test yapalım. Bir hafta hiç macun kullanmadan dişlerinizi düzenli fırçalayın. Diş etlerinizin pırıl pırıl olduğunu, kanamalarınızın kesildiğini göreceksiniz. Diş macunu köpü-rür, konforlu bir fırçalama sağlar, ferahlık verir. Yeterli ve düzenli bir fırçalama ile dışardan dişlere, az da olsa flor takviyesi yapar. Bu flor diş minemize çürüğe karşı güç kazandırır. Fakat arada sırada yapılan düzensiz ve kısa süreli fırçalamalarda, macunun bu etkisini göremezsiniz.
Dil Temizleme Apartı
Dil temizlemenin önemi anlaşıldıkça özel aparatlar yapıldı. Bulamazsanız diş fırçanızı da bu iş için kullanabilirsiniz. Diş fırçalamanız bittikten sonra, dil kökünüzden dil ucuna doğru süpürerek tek yönde yumuşakça dilinizin üstünü temizleyin. Günde bir defa bile yapılsa yeterli olur. Hem ağız içindeki mikroorganizmaların azaltılması hem de sigara, gıda artığı gibi maddelerin ağız ortamından uzaklaştırılmasında ve ağız kokusunun kontrol altına alınmasında etkili ve gereklidir.
Ara Yüz Fırçası
Şişeleri temizlemeye yarayan biberon fırçası formunda minik bir fırçadır. Dişler arasında aralık varsa, diş ipi etkili kullanılamaz. Dişlerin ara yüzleri ancak bu fırçayla temizlenebilir. Eczanelerde rahatlıkla bulabilirsiniz. Dişlerinizin arası gözle görünür şekilde aralıklıysa mutlaka kullanmanız gerekir. Hekiminiz size nasıl kullanılacağını açıklar. Kısaca ara yüz fırçasını (sapına takmadan) işaret ve başparmağınızın arasında tutun, serçe parmağınızı çenenize dayayın. Dişlerin arasına sokup 2-3 defa ileri geri hareket ettirin. Bu şekilde tüm aralıklı alanlar temizlenir. Fırça, akan su altında yıkanır. Bazı kişiler için sapı olmadan kullanımı daha pratik ve ekonomiktir. Sadece yedek paketleri alarak sapı olmadan da kullanabilirsiniz.
Plak Kontrol Tabletleri
Plak kontrol tabletlerini belki de ilk defa duyuyorsunuz. Yurt dışında fırçalama, ağız hijyeni eğitimi verilirken yaygın olarak kullanılır. Bizde ise çok yaygın değildir. Üniversitelerde ve bazı özel muayenehanelerde kullanılır. İçeriğindeki özel maddeler ile mikrop plağımız içindeki, ağzımızdaki mikropları boyayarak görünür hale getiren tabletlerdir. Etkin ve doğru bir fırçalamayı anlayabilmek için çok etkili silahlardır. Sözkonusu tabletler piyasada bulunmasına rağmen hekimler tarafından tam olarak tanıtılmadığı için kullanımı henüz yaygın değildir.
Tüm silahlarımız hazır. Artık fırçalamaya geçebiliriz: İdeal fırçalama nasıl olmalıdır? Öncelikle kullanacağınız macun mercimekle nohut büyüklüğü arasında olmalıdır. Fırçayı dişlerimize yaklaşık 45 derece eğim ile yerleştirir, önce bulunduğu yerde hafif dairesel hareketler yapar, dişetinden dişe doğru süpürme hareketiyle bitiririz. Tüm diş yüzlerini, yani sadece ön dişleri ve arka dişlerin çiğneyici yüzlerini değil, alt ön dişlerimizin içleri de dahil tüm yüzeyleri fırçalarız. Yaklaşık 3 dakikamızı alır. Ağzımızı çalkalarız. Veee bitmiştir. Her ne kadar ideal olsa da ne yazık ki çok az kişi bunu uygular. Uygulayanlar da çok çabuk sıkılır ve kısa bir süre sonra 3 dakikalık fırçalama yaklaşık 40 saniyelik yüzeysel bir ağız çalkalamaya dönüşür. Eğer ben de diş fırçalamaktan sıkılıyorum, kısa kesiyorum; ama ağız diş sağlığıma da önem veriyorum. Başka alternatifim var mı diyorsanız, işte öneriler:
1. İlk olarak günün aşağı yukarı belli saatinde yaptığınız bir eylem için zaman belirleyin. Örneğin "her gün 7 gibi evimde aksam haberlerini kaçırmam." "Sabah kuşağındaki pembe dizileri izlerim." "Her akşam 10 dakika tuvalette otururum," gibi rutin yaptığınız bir şeyi belirleyin.
2. İki diş fırçası demiştik. Bunlardan bir tanesine hiç macun değdirmeyeceksiniz. Belirlediğiniz zaman geldiğinde örneğin akşam haberleri başlarken, oturmadan fırçanızı elinize alın. TV'nin karşısına geçin. Koltuğunuza kurulun. Kendinizce belirlediğiniz bir sırayı takip ederek dişlerinizin tüm yüzeylerini fırçalayın. Mikrop plağını dişinizin yüzeyinden fırçayla süpürüp aldığınızı düşünerek fırçayı yönlendirin. Tüm diş yüzeylerini acele etmeden tam olarak fırçalayın. Arada haberlere yorum yapıp, kapkaççılara çözüm getirebilirsiniz. İnanın rahatlıkla 5 dakikayı bulan tam ve etkili bir temizliği zamanın nasıl geçtiğini anlamadan yapacaksınız. Tükürüğünüzü yutacaksınız. Fırçalama esnasında bundan iğrenmeyin. Gün içerisinde yutup durduğunuz tükürükten pek farkı yok. Yaptığınız bu fırçalamayla ağız-diş sağlığınız için yapmanız gerekenin yüzde 80'nini yaptınız. Geriye yüzde 20'si kaldı.
3. Yukarıdaki temizlik, dişlerinizin ara yüzleri hariç diğer yüzlerini çürüğe karşı tamamıyla korur; fakat dişlerimizin yabana atılmayacak miktarda plak biriktirebilecek ara yüzlerine nüfuz edemez. İşte diş ipi ve diş kürdanı bu bölgeler içindir. Diş ipi kullanımını doktorunuz gösterecektir. Kabaca, diş ipini orta parmaklarınıza dolayın. îşaret parmaklarınızla destekleyerek tüm diş yüzlerinizin arasına geçirip bir sağdaki bir de soldaki diş yüzeyine sürterek ipi aradan çıkarın. Biliyorsunuz amaç, plağın diş yüzeyinden alınmasıdır. Fakat diş ipi kullanımı da pek pratik değildir. İnsanlar bir süre sonra bu işten de sıkılır ve dişlerinin arasında hatırı sayılır bir mikroorganizma ailesini barındırırlar. Bu konuda özel diş kürdanı kullanmak daha pratiktir. Günün herhangi uygun bir saatinde özel kutusunda taşıdığınız kürdanınızı çıkarın. İşaret ve başparmağınız arsında tutun. Küçük parmağı çeneye dayayın Üçgen kesitin uzun kenarı dişetine, sivri kenarı dişe bakacak şekilde dişlerin arasına yerleştirin. Diş yüzeylerinden plağı kaldırın. Sertçe ama çok hırpalamadan ileri geri hareketle ara yüz temizliğini yapın. Bu sistemin avantajı, kullanırken aynaya, özel bir alana gereksinim duyulmamasındadır. Kürdan paketini çantanızda taşıyarak günde bir defa size uygun ve aklınıza esen bir zamanda ara yüz temizliğinizi gerçekleştirebilirsiniz.
4. Dişleriniz doğuştan ya da sonradan aralıklı ise kürdan ve ip yeterince temizlik yapamaz. Bu durumda ara yüz fırçası ile ara yüz temizliği yapılmalıdır.
5. Bu fırçalamaların ne kadar etkili olduğunu ve genelde yaptığınız fırçalamanın eksikliklerini görmek ya da daha iyi bir fırçalama sağlamak için bir Öneri de plak boyama tabletleridir. Bu tabletler, içerisinde bulunan madde ile mikroorganizmaları boyar. Temiz alanları ise boyayamaz. Dolayısıyla şu şekilde kendinizi test edebilirsiniz. Önce bir gün boyunca yiyip için ve dişinizi fırçalamayın, Ertesi gün bu tabletten bir tanesini ağzınızda tamamıyla çiğneyin. Tükürüğünüzde eritin ve boyalı tükürükle tüm ağzınızı ıslatın. Tükürün hatta suyla çalkalayın. Elinize bir ayna alarak dişlerinizi inceleyin. Koyu pembe alanlar (özellikle diş etlerinize komşu diş yüzeyleri, büyük azıların çiğneme yüzeyleri) mikrop plağınızın yoğun olduğu yani çürümeye en yatkın bölgeleri gösterir. Şimdi aynayı bırakıp her zamanki gibi dişinizi fırçalayın. Tekrar aynayı elinize alın ve fırçalamanızdaki eksikleri tespit edin. Kalan pembelikleri bilin ki her zaman bırakıyorsunuz. Şimdi de yukarıda önerdiğimiz gibi yeterli zamanı harcayarak diş ipi, kürdan, dil aparatı yani tüm silahlarla tam bir temizlik yapın. Aynayı tekrar alıp gerçek temizliği görün. Bir süre dişlerinizi fırçaladıktan sonra bu kontrolü yaparak kendinizi eksikleriniz konusunda eğitebilirsiniz. En önemlisi çocuklarınıza tam bir fırçalamayı görerek, uygulayarak öğretebilirsiniz.
6. Diğer fırçanızı sabahları diş macunu ile alıştığınız gibi kullanın. Ferahlık, beyazlık verir; ön dişlerinizdeki çay, kahve lekelerinizi çıkarır. Tabii ki plağınızı temizler ve yardımcı temizlik yapmış olursunuz, 40 saniye sürse bile.
7. Diş fırçanızın kılları eğilip büküldüğünde, kıllar arasındaki paralellik bozulduğunda değiştirilmelidir. Kullandıktan sonra iyice yıkayın. Kuruması için dik vaziyette bir bardağa koyun. Bir sonraki fırçalamaya kadar kuru kalmasını sağlayın. Unutmayın mikroplar nemli ortamda daha kolay çoğalırlar.
Gargara Dis Curukleri İliskisi
Gargara Mucizevi Madde Değildir
Bazı hastalar gargaraya bayılırlar. Öyle ki; diş ağrısına, çürüğe, ağız kokusuna, karaciğer büyümesine, siroza gargara isterler. Gargarayı mucizevi bir iksir sanırlar. Gargara sadece gargaradır. Akut durumlarda, dişeti hastalıkları tedavi edilirken yanında yardımcı olarak gargara kullanılabilir ama çürükleri yok etmek, ağrıyı kesmek, diş taşı oluşumunu engellemek gargaranın işi değildir. Florlu gargaralar dişe dışardan flor vermek amacıyla kullanılabilir. Onlar da uzun vadede ve düzenli kullanıldığında bu etkiyi gösterir. Yine de tek başına kullanımları çürükleri önlemez, diş fırçalamanın yanı sıra kullanılırsa çürüklere karşı dişi güçlendirir. Antiseptik gargaralar ise daha çok aft, ağız, boğaz yaralan ve dişeti sorunlarının alevlendiği anlarda faydalı olur ama asla diş fırçasının görevlerini uzun süre üstlenemez.
Bazı hastalar gargaraya bayılırlar. Öyle ki; diş ağrısına, çürüğe, ağız kokusuna, karaciğer büyümesine, siroza gargara isterler. Gargarayı mucizevi bir iksir sanırlar. Gargara sadece gargaradır. Akut durumlarda, dişeti hastalıkları tedavi edilirken yanında yardımcı olarak gargara kullanılabilir ama çürükleri yok etmek, ağrıyı kesmek, diş taşı oluşumunu engellemek gargaranın işi değildir. Florlu gargaralar dişe dışardan flor vermek amacıyla kullanılabilir. Onlar da uzun vadede ve düzenli kullanıldığında bu etkiyi gösterir. Yine de tek başına kullanımları çürükleri önlemez, diş fırçalamanın yanı sıra kullanılırsa çürüklere karşı dişi güçlendirir. Antiseptik gargaralar ise daha çok aft, ağız, boğaz yaralan ve dişeti sorunlarının alevlendiği anlarda faydalı olur ama asla diş fırçasının görevlerini uzun süre üstlenemez.
Sakiz ve Dis Curugu İliskisi
Sakız Çiğnemek Çürüğü Önler Mi?
Hastalardan sakız konusunda çok soru gelir. Ancak diş hekimleri genellikle, "hayır, sakızın diş sağlığına bir faydası yoktur," diyerek kestirip atarlar. Çünkü yanlış anlaşılmaya çok müsait bir konudur. Size küçük bir sır: Eğer sakız (elbette şekersiz sakız) doğru kullanılırsa diş sağlığımıza yardımcı olabilir.
Sakızı nasıl doğru kullanabiliriz?
Öncelikle kesin olarak anlamalıyız ki, çürük ve diş eti hastalıklarının en büyük sorumlusu mikrop plağıdır. Mikrop plağı tükürüğünüzdeki bir proteinin dişlerimizin üstüne çökmesi, ağzımızdaki mikrop ve gıdaların da üstüne yapışması ile oluşur. Mikroplardan oluşan bu plak, fırçalanarak dişin üstünden zamanında uzaklaştırılamazsa, yediğimiz gıdalardan özellikle karbonhidratları, şekerleri kullanarak çeşitli enzimler ve asitler oluşturur. Bu enzimler ve asitli ortam ise diş çürüğüne yani dişlerin sert tabakasının erimesine, diş etinin de hastalanmasına neden olur. Bu plak yapışkan olduğu için su ile çalkalamak, plağı yerinden atmaz sadece şöyle bir yıkar, Tek çare, plağı fırça ile
diş yüzünden, diş ipi ile de diş aralarından mekanik olarak uzaklaştırmaktır.
Bunun yanında bu plağa ve oluşturdukları asitlere karşı vücudun doğal silahları vardır. Bunlardan en önemlisi ise tükürüğümüzdür. Tükürük çiğneme ile uyarılır ve yemeklerde daha çok salgılanır. Tükürük diş yüzeylerini sürekli ıslak ve kaygan tutarak dişlerin mekanik aşınmalarına engel olduğu gibi besinlerle oluşan asit ortamı sürekli yıkayarak dişlerimizi çürükten koruyan doğal bir silahtır. Fakat çok miktarda plak birikmişse ağız günlerce fırçalanmamışsa tükürük temizleme işleminde yetersiz kalır.
İşte sakızı bu aşamada devreye sokabiliriz. Ama şekersiz ya da şeker yerine tatlandırıcı kullanılan sakızlardan bahsediyoruz. (Şekerli sakızlar çürük yapıcı etkileri nedeniyle şeker, çikolata gibi algılanmalı çocukların kullanmasına engel olunmalıdır. Şeker yerine tatlandırıcı katılmış örneğin ksilitollu sakızlar önerilebilir.) Bu şekersiz, tatlandırıcılı sakızlar çiğneme sayesinde tükürük akımını artırır dolayısıyla daha çok tükürük daha çok asit yıkar. Bu bilgiyi nasıl kullanabiliriz.
Gün içerisinde özellikle dışarda yenilen yemeklerden sonra dişleri fırçalamak her zaman mümkün olmaz. Böyle durumlarda, lavaboda ağız çalkalanıp büyük artıklar dışarı atıldıktan sonra şekersiz bir sakızı yaklaşık 15-20 dakika çiğnemek tükürük akımının artmasına yardım eder. Sakız çiğnemek asla fırçalama yerine geçmez. Düzenli olarak fırçalanmamış bir ağızda, değil bir sakız, bir kutu sakız da çiğneseniz oluşan asiti yıkayamazsınız. Sözünü ettiğimiz durum düzenli olarak dişlerini fırçalayanlar için geçerlidir. Dişler günde en azından iki defa -sabah-akşam- fırçalanıyor olmalıdır bunun yanı sıra gün içindeki atıştırmalardan sonra da sakız çiğnenebilir.
Özellikle çocuklarda şeker, çikolata, cips, kraker gibi gıdalar yendikten sonra fırçalamanın yanında bir bardak su ve peşinden de bu şekersiz sakızlardan çiğnenmesi bir alışkanlık haline getirilebilir.
Kısaca tekrar etmek gerekirse, sakız çiğnemek kesinlikle çürükleri önlemez, hele şekerli sakız dişlerin çürümesine yol açar. Eğer ağız hijyeni sağlanıyorsa ve dişler düzenli fırçalanıyorsa, şekersiz sakız çiğnemek de yardımcı olur.
Hastalardan sakız konusunda çok soru gelir. Ancak diş hekimleri genellikle, "hayır, sakızın diş sağlığına bir faydası yoktur," diyerek kestirip atarlar. Çünkü yanlış anlaşılmaya çok müsait bir konudur. Size küçük bir sır: Eğer sakız (elbette şekersiz sakız) doğru kullanılırsa diş sağlığımıza yardımcı olabilir.
Sakızı nasıl doğru kullanabiliriz?
Öncelikle kesin olarak anlamalıyız ki, çürük ve diş eti hastalıklarının en büyük sorumlusu mikrop plağıdır. Mikrop plağı tükürüğünüzdeki bir proteinin dişlerimizin üstüne çökmesi, ağzımızdaki mikrop ve gıdaların da üstüne yapışması ile oluşur. Mikroplardan oluşan bu plak, fırçalanarak dişin üstünden zamanında uzaklaştırılamazsa, yediğimiz gıdalardan özellikle karbonhidratları, şekerleri kullanarak çeşitli enzimler ve asitler oluşturur. Bu enzimler ve asitli ortam ise diş çürüğüne yani dişlerin sert tabakasının erimesine, diş etinin de hastalanmasına neden olur. Bu plak yapışkan olduğu için su ile çalkalamak, plağı yerinden atmaz sadece şöyle bir yıkar, Tek çare, plağı fırça ile
diş yüzünden, diş ipi ile de diş aralarından mekanik olarak uzaklaştırmaktır.
Bunun yanında bu plağa ve oluşturdukları asitlere karşı vücudun doğal silahları vardır. Bunlardan en önemlisi ise tükürüğümüzdür. Tükürük çiğneme ile uyarılır ve yemeklerde daha çok salgılanır. Tükürük diş yüzeylerini sürekli ıslak ve kaygan tutarak dişlerin mekanik aşınmalarına engel olduğu gibi besinlerle oluşan asit ortamı sürekli yıkayarak dişlerimizi çürükten koruyan doğal bir silahtır. Fakat çok miktarda plak birikmişse ağız günlerce fırçalanmamışsa tükürük temizleme işleminde yetersiz kalır.
İşte sakızı bu aşamada devreye sokabiliriz. Ama şekersiz ya da şeker yerine tatlandırıcı kullanılan sakızlardan bahsediyoruz. (Şekerli sakızlar çürük yapıcı etkileri nedeniyle şeker, çikolata gibi algılanmalı çocukların kullanmasına engel olunmalıdır. Şeker yerine tatlandırıcı katılmış örneğin ksilitollu sakızlar önerilebilir.) Bu şekersiz, tatlandırıcılı sakızlar çiğneme sayesinde tükürük akımını artırır dolayısıyla daha çok tükürük daha çok asit yıkar. Bu bilgiyi nasıl kullanabiliriz.
Gün içerisinde özellikle dışarda yenilen yemeklerden sonra dişleri fırçalamak her zaman mümkün olmaz. Böyle durumlarda, lavaboda ağız çalkalanıp büyük artıklar dışarı atıldıktan sonra şekersiz bir sakızı yaklaşık 15-20 dakika çiğnemek tükürük akımının artmasına yardım eder. Sakız çiğnemek asla fırçalama yerine geçmez. Düzenli olarak fırçalanmamış bir ağızda, değil bir sakız, bir kutu sakız da çiğneseniz oluşan asiti yıkayamazsınız. Sözünü ettiğimiz durum düzenli olarak dişlerini fırçalayanlar için geçerlidir. Dişler günde en azından iki defa -sabah-akşam- fırçalanıyor olmalıdır bunun yanı sıra gün içindeki atıştırmalardan sonra da sakız çiğnenebilir.
Özellikle çocuklarda şeker, çikolata, cips, kraker gibi gıdalar yendikten sonra fırçalamanın yanında bir bardak su ve peşinden de bu şekersiz sakızlardan çiğnenmesi bir alışkanlık haline getirilebilir.
Kısaca tekrar etmek gerekirse, sakız çiğnemek kesinlikle çürükleri önlemez, hele şekerli sakız dişlerin çürümesine yol açar. Eğer ağız hijyeni sağlanıyorsa ve dişler düzenli fırçalanıyorsa, şekersiz sakız çiğnemek de yardımcı olur.
Seker ve Dis Curukleri
Şeker ve Diş Çürüklerine Etkisi
Aileler çocuklarını muayeneye getirdiğinde özellikle bol çürüklü yavrularda, "doktor hanım söyleyin de şeker yemesin derler."
Evet şeker, çikolata çürük yapıcı etmenlerdir. Daha doğrusu tüm karbonhidratlar çürük yapımında suçludur. Karbonhidratlı gıdalar ağızda basit şekerlere çevrilir. Şeker de mikrop plağımızdaki mikroplara besin olur, bir taraftan da ağzımızın asitlik düzeyini çürümeye elverişli hale getirir. Diş minemiz yani dişimizin sert dokuları ağzımızdaki asit PH 5.5 -6 düzeyine indiğinde çözünür. Yani madde kaybeder. Sertliğini kaybeder. Neyse ki tükürüğümüz bu asiti hemen yıkar ve diş minemizi kurtarır. Ama ne zaman? Ağzımızda eskiden kalmış mikrop plağı yoksa. 2-3 gündür fırçalanmamış mikroplardan zengin bir plak varsa tükürüğümüzün gücü bu asiti tamponlamaya yani yıkamaya yetmez.
Tekrarlarsak şekerli, karbonhidratlı gıdalar çürük yapar. Ama dişler düzenli fırçalanıyorsa, şeker, çikolata yendikten sonra ağız temizlenip, fırçalanıp en azından bir bardak su içiliyorsa hem şeker yenip hem de çürüksüz olunabilir, Bu sözleri yanlış algılamayın. Şekerleri yedikten sonra, üstüne bir bardak su içerseniz dişleriniz çürümez demiyorum. Dişler düzenli fırçalanıyorsa, ağızda plak yoksa, şeker yedikten sonra dişler fırçalanır, en azından fırçalanana kadar su ile ağız çalkalanıp bir bardak da su içilirse şekerin yapacağı tahribat çok fazla olmaz diyorum.
Şekerler hem mikrop plağının ağıza yapışması için gereken maddenin yapısında bulunur, hem mikropların en değerli gıdasıdır hem de ağzımızda asit yapar.
Şeker ve mikrop plağı birbirini besler. İkisi de dişin düşmanıdır. En sevmedikleri şeyler sırasıyla diş fırçası, tükürük ve sudur. Eğer şeker ya da çikolata yerseniz hemen dişinizi fırçalayın. Ara yüzleri temizleyin ve bir bardak da su için. Ayrıca şekersiz sakız çiğnerseniz tükürük akımını artırırsınız, bu da oluşan asiti yıkayarak ağız bakımına yardımcı olur. Ancak ağız bakımının yüzde 99'unu fırçalama ve diş ipi yapar. Yani dişleri fırçalamadan şekersiz sakız çiğnedim, su içtim artık çürüğüm olmaz sanmayın.
Şeker konusunda diğer uyarılarımızı maddeler halinde açıklamaya çalışalım:
1. Sadece Lolipop Şeker Değildir
Hastalara göre lolipop, çikolata, kesme şeker gibi gıdalar çürük yapar, çünkü şeker deyince akıllarına sadece bu gıdalar gelir. Oysa, çubuk kraker, cips, üzüm, kek, ekmek, gofret de birer şekerdir. Bu yoğun karbonhidrat içeren gıdalar ağzımızda basit şekerlere çevrilir ve bazıları örneğin, gofret ve cips dişlerimize yapıştığı için çabucak eriyen bir parça çikolatadan daha tehlikelidir. Yani çocuklarımız gofret, cips, kek yediklerinde de gereken önlemleri almalısınız.
2. Şeker Yemenin Şekli ve Zamanı Önemlidir:
Yani şekeri uzun uzun emerek yemenizle bir çırpıda yutmanız arasında fark vardır. Ayrıca gece mi, yemek sırasında mı, yoksa yemekten 2 saat sonra mı yediğiniz de önemlidir.
Şekerler ve karbonhidratlı gıdalar yemekten 2 saat sonra yendiğinde daha tehlikelidir. Çünkü yemek sırasında uyarılan yoğun tükürükten mahrum bir ağız ortamı vardır. Yemek sırasında çiğneme ile tükürüğümüz uyarılır, daha çok tükürük daha çok asit yıkar. Artık 2 saat sonra tükürük akımı azalmıştır. Lolipop, emilerek yendiği için tekrar tükürüğü uyarmaz ve emerek bitirmek uzun sürdüğünden ağız çürümeye elverişli asit ortamına çok uzun süre maruz kalır. Yani şekeri yeme şekli ve zamanı önemlidir. Örneğin gece çocuklara şeker katılmış süt verilip uyutulur. Uykuda tükürük akımı çok çok azalır hatta sıfıra iner. Gece alınan şeker nedeni ile oluşan asitli ortam tamponlanamaz. Daha çocuklar uykudan uyanmadan dişleri çürümeye başlamasa bile, 3-5 yaşına gelmeden çürük dişleri olması kaçınılmazdır. En azından yatmadan önce diş temizliği yapılırsa, ağızdaki şekeri asite çevirecek mikrop plağı ortadan kaldırılmış olur. Bu yüzden gece fırçalamaları önemlidir.
3.Toz Şeker Olmasa Ne Olurdu?
Özellikle çaya, kahveye eklenen şeker boş kalori olarak adlandırılır. Toz şekere ne çocuğunuzun ne de sizin ihtiyacınız vardır. Beslenmemizde toz şeker olmasa hiçbir şey kaybetmeyiz. Günlük ihtiyaç duyduğumuz şeker miktarını meyvelerden, ekmekten, patatesten bol bol alıyoruz. Çay, kahve ve sütü şekerli ya da şekersiz içmek bir alışkanlık sorunudur. Nasıl başlarsanız büyük olasılıkla öyle devam eder. Dikkat ederseniz çayı, kahveyi şekersiz içmeye alışmış kişilerin şekerli çaya, kahveye tahammülleri yoktur, şekerli çaydan iğrenirler. Sonuç olarak şeker ve şekerli gıdalar sık ve çok tüketildiklerinde çürüğe neden olurlar.
Aileler çocuklarını muayeneye getirdiğinde özellikle bol çürüklü yavrularda, "doktor hanım söyleyin de şeker yemesin derler."
Evet şeker, çikolata çürük yapıcı etmenlerdir. Daha doğrusu tüm karbonhidratlar çürük yapımında suçludur. Karbonhidratlı gıdalar ağızda basit şekerlere çevrilir. Şeker de mikrop plağımızdaki mikroplara besin olur, bir taraftan da ağzımızın asitlik düzeyini çürümeye elverişli hale getirir. Diş minemiz yani dişimizin sert dokuları ağzımızdaki asit PH 5.5 -6 düzeyine indiğinde çözünür. Yani madde kaybeder. Sertliğini kaybeder. Neyse ki tükürüğümüz bu asiti hemen yıkar ve diş minemizi kurtarır. Ama ne zaman? Ağzımızda eskiden kalmış mikrop plağı yoksa. 2-3 gündür fırçalanmamış mikroplardan zengin bir plak varsa tükürüğümüzün gücü bu asiti tamponlamaya yani yıkamaya yetmez.
Tekrarlarsak şekerli, karbonhidratlı gıdalar çürük yapar. Ama dişler düzenli fırçalanıyorsa, şeker, çikolata yendikten sonra ağız temizlenip, fırçalanıp en azından bir bardak su içiliyorsa hem şeker yenip hem de çürüksüz olunabilir, Bu sözleri yanlış algılamayın. Şekerleri yedikten sonra, üstüne bir bardak su içerseniz dişleriniz çürümez demiyorum. Dişler düzenli fırçalanıyorsa, ağızda plak yoksa, şeker yedikten sonra dişler fırçalanır, en azından fırçalanana kadar su ile ağız çalkalanıp bir bardak da su içilirse şekerin yapacağı tahribat çok fazla olmaz diyorum.
Şekerler hem mikrop plağının ağıza yapışması için gereken maddenin yapısında bulunur, hem mikropların en değerli gıdasıdır hem de ağzımızda asit yapar.
Şeker ve mikrop plağı birbirini besler. İkisi de dişin düşmanıdır. En sevmedikleri şeyler sırasıyla diş fırçası, tükürük ve sudur. Eğer şeker ya da çikolata yerseniz hemen dişinizi fırçalayın. Ara yüzleri temizleyin ve bir bardak da su için. Ayrıca şekersiz sakız çiğnerseniz tükürük akımını artırırsınız, bu da oluşan asiti yıkayarak ağız bakımına yardımcı olur. Ancak ağız bakımının yüzde 99'unu fırçalama ve diş ipi yapar. Yani dişleri fırçalamadan şekersiz sakız çiğnedim, su içtim artık çürüğüm olmaz sanmayın.
Şeker konusunda diğer uyarılarımızı maddeler halinde açıklamaya çalışalım:
1. Sadece Lolipop Şeker Değildir
Hastalara göre lolipop, çikolata, kesme şeker gibi gıdalar çürük yapar, çünkü şeker deyince akıllarına sadece bu gıdalar gelir. Oysa, çubuk kraker, cips, üzüm, kek, ekmek, gofret de birer şekerdir. Bu yoğun karbonhidrat içeren gıdalar ağzımızda basit şekerlere çevrilir ve bazıları örneğin, gofret ve cips dişlerimize yapıştığı için çabucak eriyen bir parça çikolatadan daha tehlikelidir. Yani çocuklarımız gofret, cips, kek yediklerinde de gereken önlemleri almalısınız.
2. Şeker Yemenin Şekli ve Zamanı Önemlidir:
Yani şekeri uzun uzun emerek yemenizle bir çırpıda yutmanız arasında fark vardır. Ayrıca gece mi, yemek sırasında mı, yoksa yemekten 2 saat sonra mı yediğiniz de önemlidir.
Şekerler ve karbonhidratlı gıdalar yemekten 2 saat sonra yendiğinde daha tehlikelidir. Çünkü yemek sırasında uyarılan yoğun tükürükten mahrum bir ağız ortamı vardır. Yemek sırasında çiğneme ile tükürüğümüz uyarılır, daha çok tükürük daha çok asit yıkar. Artık 2 saat sonra tükürük akımı azalmıştır. Lolipop, emilerek yendiği için tekrar tükürüğü uyarmaz ve emerek bitirmek uzun sürdüğünden ağız çürümeye elverişli asit ortamına çok uzun süre maruz kalır. Yani şekeri yeme şekli ve zamanı önemlidir. Örneğin gece çocuklara şeker katılmış süt verilip uyutulur. Uykuda tükürük akımı çok çok azalır hatta sıfıra iner. Gece alınan şeker nedeni ile oluşan asitli ortam tamponlanamaz. Daha çocuklar uykudan uyanmadan dişleri çürümeye başlamasa bile, 3-5 yaşına gelmeden çürük dişleri olması kaçınılmazdır. En azından yatmadan önce diş temizliği yapılırsa, ağızdaki şekeri asite çevirecek mikrop plağı ortadan kaldırılmış olur. Bu yüzden gece fırçalamaları önemlidir.
3.Toz Şeker Olmasa Ne Olurdu?
Özellikle çaya, kahveye eklenen şeker boş kalori olarak adlandırılır. Toz şekere ne çocuğunuzun ne de sizin ihtiyacınız vardır. Beslenmemizde toz şeker olmasa hiçbir şey kaybetmeyiz. Günlük ihtiyaç duyduğumuz şeker miktarını meyvelerden, ekmekten, patatesten bol bol alıyoruz. Çay, kahve ve sütü şekerli ya da şekersiz içmek bir alışkanlık sorunudur. Nasıl başlarsanız büyük olasılıkla öyle devam eder. Dikkat ederseniz çayı, kahveyi şekersiz içmeye alışmış kişilerin şekerli çaya, kahveye tahammülleri yoktur, şekerli çaydan iğrenirler. Sonuç olarak şeker ve şekerli gıdalar sık ve çok tüketildiklerinde çürüğe neden olurlar.
Hastaliklar ve Dis Sagligi Anasayfa
Hamilelikte Diş Tedavisi
Ağız Temizliği Nasıl Olmalıdır
Gargara Mucizevi Madde Değildir
Sakız Çiğnemek Çürüğü Önler Mi?
Şeker ve Diş Çürüklerine Etkisi
Ağız Kanserleri
Hipertansiyon ve Diş Tedavisi
Diyabet (Şeker Hastalığı) Ve Diş Tedavisi
Kalp-Damar Hastalıkları Ve Diş Tedavisi
Karaciğer-Böbrek Yetmezliği Ve Diş Tedavisi
Engellilere Ağız-Diş Sağlığı
Radyoterapi Gören Hastalarda Diş Tedavisi
Din ve Diş Tedavisi
Misvak Diş Fırçasının Yerini Tutmaz
Hasta Hakları ve Sağlık
Ağız Temizliği Nasıl Olmalıdır
Gargara Mucizevi Madde Değildir
Sakız Çiğnemek Çürüğü Önler Mi?
Şeker ve Diş Çürüklerine Etkisi
Ağız Kanserleri
Hipertansiyon ve Diş Tedavisi
Diyabet (Şeker Hastalığı) Ve Diş Tedavisi
Kalp-Damar Hastalıkları Ve Diş Tedavisi
Karaciğer-Böbrek Yetmezliği Ve Diş Tedavisi
Engellilere Ağız-Diş Sağlığı
Radyoterapi Gören Hastalarda Diş Tedavisi
Din ve Diş Tedavisi
Misvak Diş Fırçasının Yerini Tutmaz
Hasta Hakları ve Sağlık
Cay ve Kahve Dis Curugu İliskisi
Çay ve Kahve Dişleri Nasıl Etkiler?
Çürük ve diş taşlarında boş yere sigarayı suçlayan bazı hastalar, şekerli içildiğinde çürük oluşumunda gerçekten suçlu olabilecek çay ve kahveyi göz ardı ederler.
Şeker, çay kaşığının ucuyla bile atılsa, içim sürecince ağız ortamının ph yani asidik düzeyini çürüme ve mikroplar için en uygun seviyede tutar. Sadece çayınıza attığınız şekeri keserek çürükten büyük oranda korunursunuz. Çaya atılan şekerden kurtulmanın iki basit yolu vardır.
1. yol: Aniden kesecek ve bir hafta dayanacaksınız. Bir hafta sonra çayın, kahvenin gerçek tadını alacak, bunca yıl nasıl şekerli içtiğinize şaşıracaksınız. 2. yol ise yavaş yavaş azaltmaktır. Biraz zaman alır ama iradenizi kullanırsanız mutlaka başarırsınız.
Çocuklarınızın çayına ya da sütüne şeker koyarken onların dişlerine verdiğiniz zararı göz ardı etmeyin. Çaya ve diğer gıdalara eklenen şeker hiçbir mineral, vitamin içermez, sadece boş kaloridir. Normal tüketildiklerinde çürüklere yol açmayan bu masum içecekler şekerle masumiyetlerini kaybederler. Özellikle çok çay ya da kahve içen biri iseniz mutlaka şekersiz tüketime geçmelisiniz. Ancak çürük konusunda masum bu içecekler lekelenmeler ve ağız kokusunda o kadar masum değillerdir. Ağız kokusu şikayetiniz varsa ve kokunun dişeti, çürük nedeniyle olmadığı kesinleşmişse çay, kahve tüketiminize dikkat etmelisiniz.
Çürük ve diş taşlarında boş yere sigarayı suçlayan bazı hastalar, şekerli içildiğinde çürük oluşumunda gerçekten suçlu olabilecek çay ve kahveyi göz ardı ederler.
Şeker, çay kaşığının ucuyla bile atılsa, içim sürecince ağız ortamının ph yani asidik düzeyini çürüme ve mikroplar için en uygun seviyede tutar. Sadece çayınıza attığınız şekeri keserek çürükten büyük oranda korunursunuz. Çaya atılan şekerden kurtulmanın iki basit yolu vardır.
1. yol: Aniden kesecek ve bir hafta dayanacaksınız. Bir hafta sonra çayın, kahvenin gerçek tadını alacak, bunca yıl nasıl şekerli içtiğinize şaşıracaksınız. 2. yol ise yavaş yavaş azaltmaktır. Biraz zaman alır ama iradenizi kullanırsanız mutlaka başarırsınız.
Çocuklarınızın çayına ya da sütüne şeker koyarken onların dişlerine verdiğiniz zararı göz ardı etmeyin. Çaya ve diğer gıdalara eklenen şeker hiçbir mineral, vitamin içermez, sadece boş kaloridir. Normal tüketildiklerinde çürüklere yol açmayan bu masum içecekler şekerle masumiyetlerini kaybederler. Özellikle çok çay ya da kahve içen biri iseniz mutlaka şekersiz tüketime geçmelisiniz. Ancak çürük konusunda masum bu içecekler lekelenmeler ve ağız kokusunda o kadar masum değillerdir. Ağız kokusu şikayetiniz varsa ve kokunun dişeti, çürük nedeniyle olmadığı kesinleşmişse çay, kahve tüketiminize dikkat etmelisiniz.
Sigara Dis Curugu Yapar Mi
Sigara Çürük Yapar Mı?
İnsanların çoğu, "çok sigara içiyorum, bu nedenle ağzımda çok taş ve çürük oluşuyor" diye düşünür. Bu düşünce nereden ve nasıl çıktı bilinmez ancak yanlış bir bilgiden kaynaklanmaktadır.
Sigara kanser yapar, tansiyon, kalp-damar hastalıklarına neden olur. Akciğerlerinizi katranla tıkar. Cildinizi kayış gibi yapar ama diş taşı ve çürük yapmaz. Ağız-diş sağlığı açısından dil ve ağız mukozasına çok zararı vardır. Damar yapısını bozar, tat duygunuzu azaltır. Kokuya neden olur. Damarlanmayı bozduğu için dişeti hastalıklarını gölgeler ve iyileşmeyi geciktirir. Ama ağız hijyeniniz tamsa düzenli aralıklarla ve tam olarak mikrop plağınızı kaldırıyorsanız, dişlerinizle değil daha büyük organlarınızla uğraşır. Ancak plak düzenli kaldırılmazsa, sigara katranı plağa daha kolay çöker. Lekelenmelere neden olur. Yani taşın kendisine değil, oluşmuş taşın renginin koyulaşmasına ve ağzınızın ıslak kül tablası gibi kokmasına neden olur.
Sigara içicileri bir de lekeleri önlemek için sert fırçayla, daha sert fırçalayarak lekelerden kurtulmaya çalışırlar. Hem diş etlerini hırpalar geri çekilmesine neden olurlar.
Hem de mine tabakalarını aşındırır, çentikler açarlar. Benim önerim ise öncelikle sigarayı bırakın. Bırakamıyorsanız dişlerinizi çok düzenli olarak yumuşak bir fırça ile fırçalayın. Renklenmeden çok rahatsız oluyorsanız, 6 ayda bir hekiminize özel malzemelerle dişinizin polisajını (parlatılmasını) yaptırın. Çay ve kahve eşliğinde içildiğinde sigaranın daha fazla renklenmeye neden olduğu saptanmıştır. Bu yüzden ille de içecekseniz tek başına için.
İnsanların çoğu, "çok sigara içiyorum, bu nedenle ağzımda çok taş ve çürük oluşuyor" diye düşünür. Bu düşünce nereden ve nasıl çıktı bilinmez ancak yanlış bir bilgiden kaynaklanmaktadır.
Sigara kanser yapar, tansiyon, kalp-damar hastalıklarına neden olur. Akciğerlerinizi katranla tıkar. Cildinizi kayış gibi yapar ama diş taşı ve çürük yapmaz. Ağız-diş sağlığı açısından dil ve ağız mukozasına çok zararı vardır. Damar yapısını bozar, tat duygunuzu azaltır. Kokuya neden olur. Damarlanmayı bozduğu için dişeti hastalıklarını gölgeler ve iyileşmeyi geciktirir. Ama ağız hijyeniniz tamsa düzenli aralıklarla ve tam olarak mikrop plağınızı kaldırıyorsanız, dişlerinizle değil daha büyük organlarınızla uğraşır. Ancak plak düzenli kaldırılmazsa, sigara katranı plağa daha kolay çöker. Lekelenmelere neden olur. Yani taşın kendisine değil, oluşmuş taşın renginin koyulaşmasına ve ağzınızın ıslak kül tablası gibi kokmasına neden olur.
Sigara içicileri bir de lekeleri önlemek için sert fırçayla, daha sert fırçalayarak lekelerden kurtulmaya çalışırlar. Hem diş etlerini hırpalar geri çekilmesine neden olurlar.
Hem de mine tabakalarını aşındırır, çentikler açarlar. Benim önerim ise öncelikle sigarayı bırakın. Bırakamıyorsanız dişlerinizi çok düzenli olarak yumuşak bir fırça ile fırçalayın. Renklenmeden çok rahatsız oluyorsanız, 6 ayda bir hekiminize özel malzemelerle dişinizin polisajını (parlatılmasını) yaptırın. Çay ve kahve eşliğinde içildiğinde sigaranın daha fazla renklenmeye neden olduğu saptanmıştır. Bu yüzden ille de içecekseniz tek başına için.
Tukuruk Salgisi ve Onemi
Tükürük Salgısı Neden Önemlidir?
Tükürüğünüzün sadece birisine çok kızdığınızda kulanılan bir sıvı olduğunu düşünüyorsanız; fena halde yanılıyorsunuz demektir. Tükürüğün düşündüğünüzden çok daha karmaşık ve gizemli görevleri vardır. Tükürük bezlerinde üretilen tükürük sürekli ağız ortamına akıtılır. Dişlerin üzerini yıkar, mekanik olarak temizler, bakterilerin ürettiği asitleri tamponlar, çürüğe karşı korur. Yiyeceklerimizi ıslatır, yutmamızı kolaylaştırır. İçindeki bazı enzimlerle sindirimi başlatır. İçerdiği mineraller sayesinde diş minesine sürekli mineral takviyesi yaparak çürümeye karşı dişi korur. Çiğneme hareketi tükürük oluşumunu aktive eder.
Tükürük salgısı geceleyin çok azalır, hatta durur. Sabah kalktığınızda oluşan ağız kokusunun sebebi de budur. Ayrıca gece yatmadan dişleri fırçalamanız da bu yüzden çok önemlidir.
Tükürüğün bu foksiyonlarının ne kadar önemli olduğu, çeşitli nedenlerle ağız kuruluğu sorunu yaşadığınızda farkedilir,
Tükürük bezlerindeki sorunlar,
Ağızdan nefes alma
Diyabet, kanser, tiroit gibi bazı sistemik hastalıklar,
Bazı ilaçlar (özellikle anti-depresanlar),
Kahve, alkol gibi içeceklerin fazla kullanımı,
Baş, boyun bölgesi radyoterapisi gibi bazı nedenler ağız kuruluğuna sebep olur.
Bu durumu da;
Ağız kokunuzdan,
Damağınıza yapışan dilinizden,
Kuruyan boğazınızdan,
Ağızda yanma hissinden,
Rahat kullandığınız protezlerinizin düşmesinden anlarsınız.
Ağız kuruluğu sorunu yaşıyorsanız bir an önce bu sorunu çözmeli gereken tedaviyi görmelisiniz. En azından sorun çözülene kadar bazı önlemler almalısınız.
Kullanılan ilaca bağlı bir sorun yaşıyorsanız ilacınızı değiştirin.
Ağız hijyeninize maksimum özeni gösterin.
Çay kahve ve alkol alımını en aza indirin.
Şekerli, yapışkan gıdalardan uzak durun.
Şekersiz sakız çiğneyerek tükürük oluşumunu uyarın.
Bol sıvı gıdalar alın, yudum yudum su için.
Sabah ve akşam yemek sonrası karbonatlı su ile gargara yaparak asitli ortamı tamponlayın.
Ağızdan nefes almanıza sebep olan burun tıkanıklığınızın tedavisini yaptırın.
Tükürüğünüzün sadece birisine çok kızdığınızda kulanılan bir sıvı olduğunu düşünüyorsanız; fena halde yanılıyorsunuz demektir. Tükürüğün düşündüğünüzden çok daha karmaşık ve gizemli görevleri vardır. Tükürük bezlerinde üretilen tükürük sürekli ağız ortamına akıtılır. Dişlerin üzerini yıkar, mekanik olarak temizler, bakterilerin ürettiği asitleri tamponlar, çürüğe karşı korur. Yiyeceklerimizi ıslatır, yutmamızı kolaylaştırır. İçindeki bazı enzimlerle sindirimi başlatır. İçerdiği mineraller sayesinde diş minesine sürekli mineral takviyesi yaparak çürümeye karşı dişi korur. Çiğneme hareketi tükürük oluşumunu aktive eder.
Tükürük salgısı geceleyin çok azalır, hatta durur. Sabah kalktığınızda oluşan ağız kokusunun sebebi de budur. Ayrıca gece yatmadan dişleri fırçalamanız da bu yüzden çok önemlidir.
Tükürüğün bu foksiyonlarının ne kadar önemli olduğu, çeşitli nedenlerle ağız kuruluğu sorunu yaşadığınızda farkedilir,
Tükürük bezlerindeki sorunlar,
Ağızdan nefes alma
Diyabet, kanser, tiroit gibi bazı sistemik hastalıklar,
Bazı ilaçlar (özellikle anti-depresanlar),
Kahve, alkol gibi içeceklerin fazla kullanımı,
Baş, boyun bölgesi radyoterapisi gibi bazı nedenler ağız kuruluğuna sebep olur.
Bu durumu da;
Ağız kokunuzdan,
Damağınıza yapışan dilinizden,
Kuruyan boğazınızdan,
Ağızda yanma hissinden,
Rahat kullandığınız protezlerinizin düşmesinden anlarsınız.
Ağız kuruluğu sorunu yaşıyorsanız bir an önce bu sorunu çözmeli gereken tedaviyi görmelisiniz. En azından sorun çözülene kadar bazı önlemler almalısınız.
Kullanılan ilaca bağlı bir sorun yaşıyorsanız ilacınızı değiştirin.
Ağız hijyeninize maksimum özeni gösterin.
Çay kahve ve alkol alımını en aza indirin.
Şekerli, yapışkan gıdalardan uzak durun.
Şekersiz sakız çiğneyerek tükürük oluşumunu uyarın.
Bol sıvı gıdalar alın, yudum yudum su için.
Sabah ve akşam yemek sonrası karbonatlı su ile gargara yaparak asitli ortamı tamponlayın.
Ağızdan nefes almanıza sebep olan burun tıkanıklığınızın tedavisini yaptırın.
Gece Dis Agrimasi Durumunda
Gece Ağrıyan Dişe Ne Yapmalıyız?
Hastalar dişlerinin gece ağrımasını, ağrıyan dişin münasebetsizliğine ve kendilerinin de şanssızlığına bağlar. Oysa gerçek bu yaklaşımın aksine bilimsel ve basittir. Gece ağrıyan diş ansızın ağrımaz. Dişin yakın geçmişine şöyle bir bakarsanız onlar sıcak ve soğuk gıdalar aldığınızda hafif hafif ağrılar yapmış, size; "Mine çürüğüm var, bir hekime gitsek de şu dolguyu yaptırsak," demek istemiş ama sizden ilgi görmemiştir. Sonra da ağrıları kesilmiştir. Belki bir oyuk oluşmuş, madde kaybı belirginleşmiştir; hatta bir ara yine sıcak ve soğuk, gıdalarda ya da bir basınç nedeniyle şiddetle ağrımış, ağrı kesici ile kesilmiştir. Ancak bu olay bile bir diş hekimine gitmenizi sağlamamıştır. Çürük bu arada boş durmamış, ilerlemiş ve nihayet diş özü pulpaya kadar gelmiş, damar ve sinirlerler bakımından zengin olan dişin bu canlı dokusunu iltihaplandırmıştır. Mikroplarla buluşan pulpada apse odaklan oluşmuş, sert dokularla kapalı olduğu için de kapalı kalmıştır. Gece uyuduktan 1-2 saat sonra vücut ısısı ile kanal içindeki cerahat genleşir, çıkacak yer bulamaz ve canlı kalmış sinirlere basınç uygulamaya başlar. Sonuçta "kabir azabı" dediğiniz diş ağrısı başlar. Peki bu durumda ne yapılmalıdır? Yataktan kalkıp kuvvetli bir ağrı kesici alın. Ağız ortamının ısısını biraz düşürmek için dişlerinizi fırçalayın. Hemen yatmayın, bir süre dolaşın. Vücut ısınız biraz düşünce ağrı kesicinin de etkisiyle ağrınız 20 dakika içinde azalır ya da geçer. Ağrı geçerse çok şanslısınız demektir. Ertesi gün bir doktora gidip -ki büyük olasılıkla kanal tedavisi olacaktır- tedavinizi yaptırın. Hastaların çoğu geceki korkunç ağrının bir daha geri gelmeyeceğini sanır ve ertesi günü ya da günleri "lay lay lom" geçirir. Genellikle bir sonraki ağrının önceki ağrıyı aratacağı gerçeğini bilmeyecek kadar iyimser ve vurdumduymazdır. Bu tür ağrılarda çoğu kez ağrı kesiciler bile bir yarar sağlamaz.
Ağrı kesici olarak, tercih şansınız varsa aprol, apranax, novalgin, baralgin gibi kuvvetli bir ağrı kesici alın. Ciddi mide sorununa sahipseniz parasetamol içerikli (minoset, parol, vermidon vs,) bir ağrı kesici tercih edin. İlacı aldıktan sonra yaklaşık 20 dakika kadar sabredin. 20 dakika sonra hafiflemeye başlar. Hâlâ hiçbir değişiklik olmuyorsa; başka cins bir ağrı kesici alın. Örneklersek, ilk olarak apranax aldınız ve ağrı kesilmedi. 20 dakika sonra tekrar apranax yerine minoset alın. Diğer önlemlerin yanında iki ayrı cins ağrı kesiciye rağmen ağrınız kesilmiyorsa size sabır diliyorum. Çok uykusuz da olsanız tekrar sıcak yatağınıza dönmeyin. Biraz dolaşın, TV izleyin. Sakın dişinize kolonya, aspirin, antibiyotik, tütün basmayın. Dişinizi tüfekle vurmayın. Ağzınızı gres yağıyla çalkalamayın. Tüm bu saydığını uygulamalar hastalar tarafından denenmiş yöntemlerdir. Hiçbiri ağrıyı kesmediği gibi dişetinde harabiyet yapar. Bazılarında dişeti acısı o kadar fazladır ki, 1 -2 dakika diş ağrısını maskeler. Sonra ağrı aynı şiddetiyle tekrar başlar.
Bir yanlış da ilaç paketlerinin üstü doğru okunmadığı için yaşanır. Hasta ağrı kesici yerine evde bulduğu antibiyotikten iki tane alır ve ağrım kesilmedi diye sızlanır. Antibiyotik ağrı kesmez mikropları yok eder.
Bazı hastalar ise her şeye rağmen direnir, doktora gitmez. Artık apse ve cerahat o kadar çoğalmıştır ki yanağın içinde bulduğu bir dokuya akarak yüzün şişmesine neden olur. Apse doku içine drene (boşaldığı) olduğu için yüzü şişen hastaların ağrısı kesilebilir. Bu durumda antibiyotik tedavisi ile birlikte kanal tedavisine başlanmalıdır. Kanal yapılamayacak durumdaysa çekim yapılacaktır. Uygun bir antibiyotik tedavisi ile çekim yapılmaya karar verilmişse apse doktor tarafından drene edilmelidir. Yani boşaltılmalıdır. Drenaj, çekim yapılana kadar ağrınızın kesilmesini sağlar. Apsenin organize olup, sertleşmesini engeller. Korsanlar ise drenajla uğraşmaz, antibiyotiği verir, hastayı yollar. Drenaj, küçük çaplı cerrahi bir müdahaledir. Bu müdahalede kesim yerleri ağrıyabilir. Drenaja rağmen ağrı kesilmeyebilir.
Eğer yüzünüz şiştiyse ve ağrınız varsa hekimden orayı açıp drene etmesini isteyiniz. Antibiyotik ve drenajla daha çabuk ve ağrısız bir süreç yaşarsınız ve hemen kanal tedavisini yaptırın. Eğer kanal hemen yapılacaksa, drenaja gerek olmayabilir. Zaten apse, açılan kanaldan drene olacaktır, yani akacaktır. Kesin çekim kararı verilmişse apsenin kronikleşmesi, şişin inmesi beklenir. Drenaj o sürecin ağrısız geçmesini ve daha sağlıklı bir iyileşmeyi sağlar.
Hastalar dişlerinin gece ağrımasını, ağrıyan dişin münasebetsizliğine ve kendilerinin de şanssızlığına bağlar. Oysa gerçek bu yaklaşımın aksine bilimsel ve basittir. Gece ağrıyan diş ansızın ağrımaz. Dişin yakın geçmişine şöyle bir bakarsanız onlar sıcak ve soğuk gıdalar aldığınızda hafif hafif ağrılar yapmış, size; "Mine çürüğüm var, bir hekime gitsek de şu dolguyu yaptırsak," demek istemiş ama sizden ilgi görmemiştir. Sonra da ağrıları kesilmiştir. Belki bir oyuk oluşmuş, madde kaybı belirginleşmiştir; hatta bir ara yine sıcak ve soğuk, gıdalarda ya da bir basınç nedeniyle şiddetle ağrımış, ağrı kesici ile kesilmiştir. Ancak bu olay bile bir diş hekimine gitmenizi sağlamamıştır. Çürük bu arada boş durmamış, ilerlemiş ve nihayet diş özü pulpaya kadar gelmiş, damar ve sinirlerler bakımından zengin olan dişin bu canlı dokusunu iltihaplandırmıştır. Mikroplarla buluşan pulpada apse odaklan oluşmuş, sert dokularla kapalı olduğu için de kapalı kalmıştır. Gece uyuduktan 1-2 saat sonra vücut ısısı ile kanal içindeki cerahat genleşir, çıkacak yer bulamaz ve canlı kalmış sinirlere basınç uygulamaya başlar. Sonuçta "kabir azabı" dediğiniz diş ağrısı başlar. Peki bu durumda ne yapılmalıdır? Yataktan kalkıp kuvvetli bir ağrı kesici alın. Ağız ortamının ısısını biraz düşürmek için dişlerinizi fırçalayın. Hemen yatmayın, bir süre dolaşın. Vücut ısınız biraz düşünce ağrı kesicinin de etkisiyle ağrınız 20 dakika içinde azalır ya da geçer. Ağrı geçerse çok şanslısınız demektir. Ertesi gün bir doktora gidip -ki büyük olasılıkla kanal tedavisi olacaktır- tedavinizi yaptırın. Hastaların çoğu geceki korkunç ağrının bir daha geri gelmeyeceğini sanır ve ertesi günü ya da günleri "lay lay lom" geçirir. Genellikle bir sonraki ağrının önceki ağrıyı aratacağı gerçeğini bilmeyecek kadar iyimser ve vurdumduymazdır. Bu tür ağrılarda çoğu kez ağrı kesiciler bile bir yarar sağlamaz.
Ağrı kesici olarak, tercih şansınız varsa aprol, apranax, novalgin, baralgin gibi kuvvetli bir ağrı kesici alın. Ciddi mide sorununa sahipseniz parasetamol içerikli (minoset, parol, vermidon vs,) bir ağrı kesici tercih edin. İlacı aldıktan sonra yaklaşık 20 dakika kadar sabredin. 20 dakika sonra hafiflemeye başlar. Hâlâ hiçbir değişiklik olmuyorsa; başka cins bir ağrı kesici alın. Örneklersek, ilk olarak apranax aldınız ve ağrı kesilmedi. 20 dakika sonra tekrar apranax yerine minoset alın. Diğer önlemlerin yanında iki ayrı cins ağrı kesiciye rağmen ağrınız kesilmiyorsa size sabır diliyorum. Çok uykusuz da olsanız tekrar sıcak yatağınıza dönmeyin. Biraz dolaşın, TV izleyin. Sakın dişinize kolonya, aspirin, antibiyotik, tütün basmayın. Dişinizi tüfekle vurmayın. Ağzınızı gres yağıyla çalkalamayın. Tüm bu saydığını uygulamalar hastalar tarafından denenmiş yöntemlerdir. Hiçbiri ağrıyı kesmediği gibi dişetinde harabiyet yapar. Bazılarında dişeti acısı o kadar fazladır ki, 1 -2 dakika diş ağrısını maskeler. Sonra ağrı aynı şiddetiyle tekrar başlar.
Bir yanlış da ilaç paketlerinin üstü doğru okunmadığı için yaşanır. Hasta ağrı kesici yerine evde bulduğu antibiyotikten iki tane alır ve ağrım kesilmedi diye sızlanır. Antibiyotik ağrı kesmez mikropları yok eder.
Bazı hastalar ise her şeye rağmen direnir, doktora gitmez. Artık apse ve cerahat o kadar çoğalmıştır ki yanağın içinde bulduğu bir dokuya akarak yüzün şişmesine neden olur. Apse doku içine drene (boşaldığı) olduğu için yüzü şişen hastaların ağrısı kesilebilir. Bu durumda antibiyotik tedavisi ile birlikte kanal tedavisine başlanmalıdır. Kanal yapılamayacak durumdaysa çekim yapılacaktır. Uygun bir antibiyotik tedavisi ile çekim yapılmaya karar verilmişse apse doktor tarafından drene edilmelidir. Yani boşaltılmalıdır. Drenaj, çekim yapılana kadar ağrınızın kesilmesini sağlar. Apsenin organize olup, sertleşmesini engeller. Korsanlar ise drenajla uğraşmaz, antibiyotiği verir, hastayı yollar. Drenaj, küçük çaplı cerrahi bir müdahaledir. Bu müdahalede kesim yerleri ağrıyabilir. Drenaja rağmen ağrı kesilmeyebilir.
Eğer yüzünüz şiştiyse ve ağrınız varsa hekimden orayı açıp drene etmesini isteyiniz. Antibiyotik ve drenajla daha çabuk ve ağrısız bir süreç yaşarsınız ve hemen kanal tedavisini yaptırın. Eğer kanal hemen yapılacaksa, drenaja gerek olmayabilir. Zaten apse, açılan kanaldan drene olacaktır, yani akacaktır. Kesin çekim kararı verilmişse apsenin kronikleşmesi, şişin inmesi beklenir. Drenaj o sürecin ağrısız geçmesini ve daha sağlıklı bir iyileşmeyi sağlar.
Diste Apse ve İltihap Tedavisi
Dişte Apse ve İltihap Tedavisi
Hastalarda genellikle her diş sorununu iltihap sanmak gibi bir eğilim vardır. Dişi ağrısa iltihap, mine çürüğü iltihap, dişeti kanasa iltihap, dişleri sararsa iltihap, aft çıksa iltihap kısaca ağızda olan her şey iltihaptır sanki.
Oysa iltihap; diş özüne kadar ulaşmış bir çürüğün içindeki mikropların diş özündeki damar-sinirlere zarar vermesi sonucu oluşur. Bu kapalı bölgede mikroplar daha da çoğalır, biriken sıvılar dışarı çıkmak ister kök ucundan dışarı çıkar çene kemiğine yayılır. Daha ileri safhalarda ise yüzünüzün, çenenizin şişmesine neden olur.
Diş kökü içerisinde biriken iltihabi sıvı (apse) gece uykuda damarların sıcak ve hormonlar nedeniyle genişlemesi sonucu çok şiddetli basınç ağrısı yapar. Bu aşamaya gelmişse kanal tedavisinden başka şansınız kalmamıştır. Bu şekilde iltihaplanan diş özü (pulpa) ilaçlarla iyileştirilemez. Tek çözüm tırtıklı iğneye benzeyen özel kanal aletleri ile iltihaplanmış diş özünün çıkarılıp atılması ve kalan boşluğun mikroplardan temizlendikten sonra özel dolgu maddeleri ile doldurulmasıdır. Dişiniz mikroplardan arındırıldığı için ağrılarınız da, iltihabınız da geçer.
Ayrıca dişeti hastalıklarının ileri safhalarında da iltihap oluşabilir. Diş taşı ve plak nedeniyle dişeti harap olur, dişi çevreleyen kemik erir ve dişin çevresinde bir cep oluşur. Bu cep zaman içinde tıkanır ve o bölgede oluşan iltihabi sıvı dışarı akamaz ve dişin etrafını şişirir. Dokular kemik gibi sert olmadığından bir süre sonra patlar ve genellikle yüzünüzün şişmesine neden olmaz. Şişlik sadece dişin çevresinde sınırlı kalır.
Bu durumlarda doktorun yazdığı bir antibiyotik almak iltihabın yayılmasını önler ama asıl tedavi iltihabi sıvının yani apsenin akıtılmasıdır. Apse mutlaka akıtılmalıdır. Akıtılmazsa apse organize olur, etrafı sertleşir. Bu da ilerde başka sorunlar yaşamanıza neden olur.
Dişinizin etrafında ya da yüzünüzde şişlik varsa,
Ağrı kesiciyle bile geçmeyen ağrılar eşlik ediyorsa,
Bir şey çiğnerken, dişinize dilinizle dokunduğunuzda ağrı oluyorsa,
Dişiniz uzamış ya da birden sallanması artmış gibi geliyorsa,
Akut dediğimiz iltihabınızın alevlendiği aşamadasınız demektir. İltihap akut durumda iken diş çekimi iltihabın vücuda yayılmasına neden olur. Antibiyotik verilerek tekrar kronikleşmesi yani alevin korlaşması beklenir. İltihabın akıtılması korlaşmayı ve sönmeyi hızlandırır.
Bazen hastalar normal bir çürük ağrısını iltihap ağrısı ile karıştırır ve dolgu yaptırıp tedavi olacağına bir antibiyotik alıp ağrının geçmesini bekler. Sadece akut durumdayken yani yüz ve diş etrafında şişlik varken sizin düşündüğünüz iltihap vardır. Genelde farketmediğiniz kronik iltihap sırasında gereken tedavi yapılır ve mutlaka vakit geçirilmeden yapılmalıdır da. Genel olarak akut durumda çekim yapılmaz ama bazı durumlarda doktorunuz gerekli önlemleri alarak çekim kararı verebilir, şartlar çekimi gerektirebilir.
Hastalarda genellikle her diş sorununu iltihap sanmak gibi bir eğilim vardır. Dişi ağrısa iltihap, mine çürüğü iltihap, dişeti kanasa iltihap, dişleri sararsa iltihap, aft çıksa iltihap kısaca ağızda olan her şey iltihaptır sanki.
Oysa iltihap; diş özüne kadar ulaşmış bir çürüğün içindeki mikropların diş özündeki damar-sinirlere zarar vermesi sonucu oluşur. Bu kapalı bölgede mikroplar daha da çoğalır, biriken sıvılar dışarı çıkmak ister kök ucundan dışarı çıkar çene kemiğine yayılır. Daha ileri safhalarda ise yüzünüzün, çenenizin şişmesine neden olur.
Diş kökü içerisinde biriken iltihabi sıvı (apse) gece uykuda damarların sıcak ve hormonlar nedeniyle genişlemesi sonucu çok şiddetli basınç ağrısı yapar. Bu aşamaya gelmişse kanal tedavisinden başka şansınız kalmamıştır. Bu şekilde iltihaplanan diş özü (pulpa) ilaçlarla iyileştirilemez. Tek çözüm tırtıklı iğneye benzeyen özel kanal aletleri ile iltihaplanmış diş özünün çıkarılıp atılması ve kalan boşluğun mikroplardan temizlendikten sonra özel dolgu maddeleri ile doldurulmasıdır. Dişiniz mikroplardan arındırıldığı için ağrılarınız da, iltihabınız da geçer.
Ayrıca dişeti hastalıklarının ileri safhalarında da iltihap oluşabilir. Diş taşı ve plak nedeniyle dişeti harap olur, dişi çevreleyen kemik erir ve dişin çevresinde bir cep oluşur. Bu cep zaman içinde tıkanır ve o bölgede oluşan iltihabi sıvı dışarı akamaz ve dişin etrafını şişirir. Dokular kemik gibi sert olmadığından bir süre sonra patlar ve genellikle yüzünüzün şişmesine neden olmaz. Şişlik sadece dişin çevresinde sınırlı kalır.
Bu durumlarda doktorun yazdığı bir antibiyotik almak iltihabın yayılmasını önler ama asıl tedavi iltihabi sıvının yani apsenin akıtılmasıdır. Apse mutlaka akıtılmalıdır. Akıtılmazsa apse organize olur, etrafı sertleşir. Bu da ilerde başka sorunlar yaşamanıza neden olur.
Dişinizin etrafında ya da yüzünüzde şişlik varsa,
Ağrı kesiciyle bile geçmeyen ağrılar eşlik ediyorsa,
Bir şey çiğnerken, dişinize dilinizle dokunduğunuzda ağrı oluyorsa,
Dişiniz uzamış ya da birden sallanması artmış gibi geliyorsa,
Akut dediğimiz iltihabınızın alevlendiği aşamadasınız demektir. İltihap akut durumda iken diş çekimi iltihabın vücuda yayılmasına neden olur. Antibiyotik verilerek tekrar kronikleşmesi yani alevin korlaşması beklenir. İltihabın akıtılması korlaşmayı ve sönmeyi hızlandırır.
Bazen hastalar normal bir çürük ağrısını iltihap ağrısı ile karıştırır ve dolgu yaptırıp tedavi olacağına bir antibiyotik alıp ağrının geçmesini bekler. Sadece akut durumdayken yani yüz ve diş etrafında şişlik varken sizin düşündüğünüz iltihap vardır. Genelde farketmediğiniz kronik iltihap sırasında gereken tedavi yapılır ve mutlaka vakit geçirilmeden yapılmalıdır da. Genel olarak akut durumda çekim yapılmaz ama bazı durumlarda doktorunuz gerekli önlemleri alarak çekim kararı verebilir, şartlar çekimi gerektirebilir.
20 Yas Disleri
20 Yaş Dişleri
Çoğu zaman başımızın belası, bazen de kurtarıcımızdır yirmi yaş dişleri. 17-25 yaşları arasında zorlukla sürer. Konumları gereği enfeksiyona, çürüğe çok yatkındırlar. Genelde tam olarak süremezler, gömük ya da yarı gömük kalırlar. Sürseler de çok geride oldukları için yeterince fır-çalanamazlar. Özel ilgiye ihtiyaçları vardır ama genelde aradıkları ilgiyi bulamazlar. Eskiden 20 yaş dişlerine, hekimlerce, görüldükleri yerde "tez başları vurula" diye bir ferman varmış gibi davranıldığı söylenir. Artık diğer dişlere zarar vermeden kendi yerinde sürmüş, sahibi tarafından düzenli fırçalanan bir yirmi yaş dişine kimse dokunmuyor, dokunmamak ve diğer büyük azılarla aynı muameleyi görmelidir; ama yarı gömük ve üzerinde yanak mukozasından oluşmuş bir kapşon varsa ya da tümüyle gömük ve sadece röntgenle görünüyorsa, çevresinde kistik bir lezyon keşfedilmişse, çenede darlık nedeniyle yan dişlere basınç uyguluyorsa bunların çekimleri yapılır. Bir hata olarak bu konumdaki dişlerin (yani ilerde sorun çıkaracağı kesin olan dişlerin) bile bir sorun çıkarması beklenir; oysa çekimi kesinleşen yirmi yaş dişi 14-22 yaşlan arasında alınmalıdır. Kemik bu zorlu çekimi daha kolay karşılayacak esneklikte ve hücreler de yarayı daha çabuk saracak gençliktedir. Enfeksiyon anında çekimleri önerilmez (yani yüzünüz şiş ve ateşiniz varken). Tabii ağrınız da vardır. Tedavide bunların ortadan kalkması ve akut durumun kronik hale gelmesi beklenir. Bu süre hekime göre 1 haftadır, size ise 1 ay gibi gelebilir. Özetlersek;
1. Her yirmi yaş dişi doğru yerden tam olarak sürmüşse çekilmek zorunda değildir.
2. Çekimi gerekiyorsa bir an önce yapılmalıdır.
3. Yara yeri büyük olduğundan ve genelde zor çekildiklerinden enfeksiyona açıktırlar.
Korsan bir muayenehanede kötü hijyen, iyileşme döneminizi kâbusa çevirebilir.
4. Gece ağrısı yaparsa, mutlaka vakit geçirmeden çekilmelidir (Bkz: Gece ağrısı).
5. Çekim sonrası, hekimin önerilerine ek olarak, normal çekim sonrası uygulanacak kurallara harfiyen uyunuz.
Çoğu zaman başımızın belası, bazen de kurtarıcımızdır yirmi yaş dişleri. 17-25 yaşları arasında zorlukla sürer. Konumları gereği enfeksiyona, çürüğe çok yatkındırlar. Genelde tam olarak süremezler, gömük ya da yarı gömük kalırlar. Sürseler de çok geride oldukları için yeterince fır-çalanamazlar. Özel ilgiye ihtiyaçları vardır ama genelde aradıkları ilgiyi bulamazlar. Eskiden 20 yaş dişlerine, hekimlerce, görüldükleri yerde "tez başları vurula" diye bir ferman varmış gibi davranıldığı söylenir. Artık diğer dişlere zarar vermeden kendi yerinde sürmüş, sahibi tarafından düzenli fırçalanan bir yirmi yaş dişine kimse dokunmuyor, dokunmamak ve diğer büyük azılarla aynı muameleyi görmelidir; ama yarı gömük ve üzerinde yanak mukozasından oluşmuş bir kapşon varsa ya da tümüyle gömük ve sadece röntgenle görünüyorsa, çevresinde kistik bir lezyon keşfedilmişse, çenede darlık nedeniyle yan dişlere basınç uyguluyorsa bunların çekimleri yapılır. Bir hata olarak bu konumdaki dişlerin (yani ilerde sorun çıkaracağı kesin olan dişlerin) bile bir sorun çıkarması beklenir; oysa çekimi kesinleşen yirmi yaş dişi 14-22 yaşlan arasında alınmalıdır. Kemik bu zorlu çekimi daha kolay karşılayacak esneklikte ve hücreler de yarayı daha çabuk saracak gençliktedir. Enfeksiyon anında çekimleri önerilmez (yani yüzünüz şiş ve ateşiniz varken). Tabii ağrınız da vardır. Tedavide bunların ortadan kalkması ve akut durumun kronik hale gelmesi beklenir. Bu süre hekime göre 1 haftadır, size ise 1 ay gibi gelebilir. Özetlersek;
1. Her yirmi yaş dişi doğru yerden tam olarak sürmüşse çekilmek zorunda değildir.
2. Çekimi gerekiyorsa bir an önce yapılmalıdır.
3. Yara yeri büyük olduğundan ve genelde zor çekildiklerinden enfeksiyona açıktırlar.
Korsan bir muayenehanede kötü hijyen, iyileşme döneminizi kâbusa çevirebilir.
4. Gece ağrısı yaparsa, mutlaka vakit geçirmeden çekilmelidir (Bkz: Gece ağrısı).
5. Çekim sonrası, hekimin önerilerine ek olarak, normal çekim sonrası uygulanacak kurallara harfiyen uyunuz.
Cene Eklemi Hastaliklari
Çene Eklemi Hastalıkları ve Ağrısı
Çene eklemi en çok kullanılan eklemlerimizden biridir. 0 çalışmazken konuşmak, yemek yemek bir ızdırap olur.
Özellikle gece diş gıcırdatmaları, ani travma (çarpma, düşme, darbeler), eklem iltihapları ve çenelerin, dişlerin dengesiz kapanmaları sonucu eklemlere gelen anormal kuvvetler çene hastalıklarının başlıca sebepleridir.
Çiğneme, ağız açıp kaparken zorlanma ve ağrı,
Sabahları kalktığınızda çenenizde, başınıza doğru yayılan bir ağrı,
Çeneleri açma kapama sırasında çıkan eklem sesleri,
Çeneleri açma kapama sırasında takılma ya da tam açamama,
Kulak etrafında oluşan ağrı, kulak çınlaması,
Nedensiz baş dönmeleri ya da denge sorunu çene eklemlerinizdeki bir rahatsızlık sonucu olabilir.
Bu belirtilerden bir ya da birkaçını yaşıyorsanız ve bir türlü nedeni bulunamadıysa çene eklemlerinizde bir sorun olup olmadığını araştırın. İyi bir kilinik muayene, MR ve röntgen çekimi ile eklemdeki sorun kolaylıkla belirlenir. Eğer sorun diş gıcırdatmaya, çeneleri sıkmaya bağlı ise gece plağı yapılır. Yüksek protez, eksik diş ve kötü kapanış gibi ağız içi sorunları varsa uygun tedavilerle düzeltilir. Kas gevşetici, ağrı kesici ilaçlarla genelde tedavi sonuç verir. Eklemlerdeki sorun çok uzun zamandır varsa ve alınan önlemlerle çözülemezse cerrahi tedavi de yapılabilir.
Çene eklemi en çok kullanılan eklemlerimizden biridir. 0 çalışmazken konuşmak, yemek yemek bir ızdırap olur.
Özellikle gece diş gıcırdatmaları, ani travma (çarpma, düşme, darbeler), eklem iltihapları ve çenelerin, dişlerin dengesiz kapanmaları sonucu eklemlere gelen anormal kuvvetler çene hastalıklarının başlıca sebepleridir.
Çiğneme, ağız açıp kaparken zorlanma ve ağrı,
Sabahları kalktığınızda çenenizde, başınıza doğru yayılan bir ağrı,
Çeneleri açma kapama sırasında çıkan eklem sesleri,
Çeneleri açma kapama sırasında takılma ya da tam açamama,
Kulak etrafında oluşan ağrı, kulak çınlaması,
Nedensiz baş dönmeleri ya da denge sorunu çene eklemlerinizdeki bir rahatsızlık sonucu olabilir.
Bu belirtilerden bir ya da birkaçını yaşıyorsanız ve bir türlü nedeni bulunamadıysa çene eklemlerinizde bir sorun olup olmadığını araştırın. İyi bir kilinik muayene, MR ve röntgen çekimi ile eklemdeki sorun kolaylıkla belirlenir. Eğer sorun diş gıcırdatmaya, çeneleri sıkmaya bağlı ise gece plağı yapılır. Yüksek protez, eksik diş ve kötü kapanış gibi ağız içi sorunları varsa uygun tedavilerle düzeltilir. Kas gevşetici, ağrı kesici ilaçlarla genelde tedavi sonuç verir. Eklemlerdeki sorun çok uzun zamandır varsa ve alınan önlemlerle çözülemezse cerrahi tedavi de yapılabilir.
Dis Gicirdatma Hakkinda
Diş Gıcırdatma
Uyurken Diş Gıcırdatma; Hasta uykuda dişlerini gıcırdatır ve sorun genelde hasta tarafından değil de aynı odayı paylaşanlar tarafından tespit edilir. Gıcırdatma nedeniyle mine tabakaları zamanla aşınır, yer yer tamamen kaybolur. Bu bölgelerde soğuk-sıcak sızlamaları başlar. Dişler kenetlenmiş şekilde gıcırdarken eklemler de rahat uykusunda değildir. Sabahları çenelerde, eklemlerde bir ağrı olur ama şiddeti ve süresi başlangıçta az olduğu için fazla önemsenmez. Sonuçta bu gece çalışmaları, şiddetine ve süresine bağlı olarak baş, diş ve eklem ağrılarına neden olur. Rahatsızlık, ilk başlarda pek ciddiye alınmaz; çünkü dişler her gece uğradıkları bu zulme yıllarca katlanır. Rahatsızlığa neden olan değişmeler sonradan ortaya çıkar.
Santral sinir sistemi ve kapanış bozukluklarının diş gıcırdatmaya neden olduğu düşünülmektedir. Kapanış bozukluğu; yüksek bir protez, dolgu, eksik dişler vs. gibi nedenlerden kaynaklanıyorsa bu rahatsızlık daha ziyade gündüzleri görülür ve hastalık iyi bir hekim tarafından çabucak tespit ve tedavi edilebilir. Gece diş gıcırdatmalarının asıl sebebi ise sinir sistemi ve psikolojik gerginlikle ilgilidir- Ne yazık ki diş hekimlerinin yapabileceği de bu nedenle kısıtlıdır. Gerçek bir tedavi, sebebi ortadan kaldırmakla başlar. Diş gıcırdatmada ise sebebe müdahale, hastaya durumu bildirmekle sınırlı kalır ve yapabildiğimiz de sonuçları mümkün olduğunca hafifletmektir. Yani gece plağı yapmak. Gece plağı yumuşak bir plastik kalıptır. Hasta gece yatarken bu plağı takar. Gıcırdatma esnasında plak sayesinde dişler birbirine sürtünmez, eklemlere binen yük de azalır. Kulağa hoş gelir ama bu durum hastalarca hoş karşılanmaz. Genellikle plağı 3-5 gün takıp atarlar.
Diş Gıcırdatması Durumunda Dikkat edilmesi gereken bir nokta da gece diş gıcırdatan hastaların, eksik dişleri için yapılan protezlerde bu konuyu göz ardı etmemeleridir. Protezlerin -çiğneyici yüzleri porselenle bitirilirse gıcırdatma nedeniyle oluşan sürtünme porselenin almasına, kırılmasına neden olabilir.
Bu konuda hastalara tek önerim bu sorunu ciddiye almaları, mutlaka gece plağı yaptırmaları ve kullanmalarıdır. Bu sırada da nöro-psikiyatrik muayenelerini yaptırıp temel nedeni ortadan kaldırmak gerekir.
Uyurken Diş Gıcırdatma; Hasta uykuda dişlerini gıcırdatır ve sorun genelde hasta tarafından değil de aynı odayı paylaşanlar tarafından tespit edilir. Gıcırdatma nedeniyle mine tabakaları zamanla aşınır, yer yer tamamen kaybolur. Bu bölgelerde soğuk-sıcak sızlamaları başlar. Dişler kenetlenmiş şekilde gıcırdarken eklemler de rahat uykusunda değildir. Sabahları çenelerde, eklemlerde bir ağrı olur ama şiddeti ve süresi başlangıçta az olduğu için fazla önemsenmez. Sonuçta bu gece çalışmaları, şiddetine ve süresine bağlı olarak baş, diş ve eklem ağrılarına neden olur. Rahatsızlık, ilk başlarda pek ciddiye alınmaz; çünkü dişler her gece uğradıkları bu zulme yıllarca katlanır. Rahatsızlığa neden olan değişmeler sonradan ortaya çıkar.
Santral sinir sistemi ve kapanış bozukluklarının diş gıcırdatmaya neden olduğu düşünülmektedir. Kapanış bozukluğu; yüksek bir protez, dolgu, eksik dişler vs. gibi nedenlerden kaynaklanıyorsa bu rahatsızlık daha ziyade gündüzleri görülür ve hastalık iyi bir hekim tarafından çabucak tespit ve tedavi edilebilir. Gece diş gıcırdatmalarının asıl sebebi ise sinir sistemi ve psikolojik gerginlikle ilgilidir- Ne yazık ki diş hekimlerinin yapabileceği de bu nedenle kısıtlıdır. Gerçek bir tedavi, sebebi ortadan kaldırmakla başlar. Diş gıcırdatmada ise sebebe müdahale, hastaya durumu bildirmekle sınırlı kalır ve yapabildiğimiz de sonuçları mümkün olduğunca hafifletmektir. Yani gece plağı yapmak. Gece plağı yumuşak bir plastik kalıptır. Hasta gece yatarken bu plağı takar. Gıcırdatma esnasında plak sayesinde dişler birbirine sürtünmez, eklemlere binen yük de azalır. Kulağa hoş gelir ama bu durum hastalarca hoş karşılanmaz. Genellikle plağı 3-5 gün takıp atarlar.
Diş Gıcırdatması Durumunda Dikkat edilmesi gereken bir nokta da gece diş gıcırdatan hastaların, eksik dişleri için yapılan protezlerde bu konuyu göz ardı etmemeleridir. Protezlerin -çiğneyici yüzleri porselenle bitirilirse gıcırdatma nedeniyle oluşan sürtünme porselenin almasına, kırılmasına neden olabilir.
Bu konuda hastalara tek önerim bu sorunu ciddiye almaları, mutlaka gece plağı yaptırmaları ve kullanmalarıdır. Bu sırada da nöro-psikiyatrik muayenelerini yaptırıp temel nedeni ortadan kaldırmak gerekir.
Ortodonti Tedavisi ve Ortodontistler
Ortodonti Tedavisi ve Ortodontistler
İşte bu konuda dedenizin bir hayli suçu var. Yani çene ve dişlerde oluşan çapraşıklığın iki büyük nedeni genetik ve çevresel faktörlerdir. Ortodonti ise bu anomalileri (çene ve dişlerdeki çapraşıklıkları) özel aygıt (aparey) kullanarak düzelten, diş hekimliği uzmanlık dalıdır.
Çenelerde, dişlerde görülen çapraşıklık aileleri çok huzursuz eder. Estetik ve fonksiyonel açıdan da mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Bu durum genetik kaynaklı olabildiği gibi çevresel faktörlere de bağlıdır. Örneğin erken süt dişi kaybı (süt dişi başlığı altında daha ayrıntılı açıklanmıştır) sonucu yeni gelen dişler rehberlerini kaybeder. Yanlış yerlerden sürer.
Parmak emme, yalancı emzik, kalem ısırma vs. gibi alışkanlıklar da yaptıkları dengesiz basınç ile dişlerin çapraşıklığına neden olur. Çocuğunuzun bunlar gibi kötü alışkanlıklarını bırakması için çaba sarf edin. Erken dönemde bırakılırsa sorun kendiliğinden geçer. Kötü alışkanlıklar dişlere sürekli olarak alışkanlığın şekline göre bir kuvvet uygular. Dişler de bu anormal kuvvet nedeniyle hareket eder. Yapılacak şey bu tarz alışkanlıkları ciddiye alıp, bir an önce bırakmasını sağlamaktır. Bu etabı geçmişseniz, yani çok geç diyorsanız, erken dönemde hemen bir ortodontiste gidip, gerekli tedavi ya da önerileri almalısınız.
Bu arada çok merak edilen bir konu da ortodontik tedavide zamanlamadır. Eğer sorun dişsel ise -yani ağzınızı kapattığınızda, çenenizde, yüzünüzde herhangi bir sorun yoksa- hemen hemen her yaşta tedavi edilebilir. Sadece geç yaşlarda biraz daha fazla zaman alır. ideal olanı ise ergenlik çağına kadar yapılmasıdır.
Eğer iskeletsel -çeneleri, yüz kemiklerini ilgilendiren-bir sorun varsa tedavi biraz daha zordur. Soruna ve şartlara göre tedavi zamanı belirlenebilse de en geç ergenlik çağına kadar tedavi edilmelidir. Yetişkin bireyde kemikler harekete izin vermez, dolayısıyla iskeletsel problemler ancak cerrahi olarak tedavi edilebilir.
Bu konuda yapılan en büyük yanlışlardan biri de çocuktaki çapraşıklık sorununu korsan bir muayenehanede bir diş teknisyenine çözdürmeye çalışmaktır. Korsan hekimlerin ortodontik bilgileri de emin olun size yakındır. Hatta daha azdır. Çünkü bazıları sorunu diş çekerek çözmeye kalkar. Bu yapılacak en büyük yanlıştır. Bir diğer yanlış da dişlerdeki çapraşıklığı çok sayıda diş kesip kaplayarak çözmeye çalışmaktır. Korsanların sıklıkla uyguladığı bir yöntemdir.
Ortodontik ledavi maliyetli ve uzun zaman alan bir tedavidir. Ama sonuçlara değer.
Gerçek bir ortodontik tedavi alma şansını yakalamış-sanız önerilerimize kulak verin.
1. Tedavi öncesi ağız tam sağlıklı olmalı; çürük, dişeti hastalığı olmamalıdır. Ortodontist ile ilk randevuya gitmeden, bütün çürükler tedavi edilmelidir. Dişeti sorunu varsa çözülmeli ve maksimum ağız hijyeni sağlanmalıdır.
2. Tedavi başladıktan sonra ortodontistin önerilerine harfiyen uyulmalıdır. Yapışkan gıdalar (örneğin mesir macunu, lolipop vs.), asitli içecekler (cola, fanta, çamaşır suyu vs.) içilmemeli ya da damlalıkla kullanılmalıdır.
3. Dişler düzenli olarak fırçalanmalı, ağız hijyenine maksimum özen gösterilmelidir. Braketler, teller yiyeceklerin dişler üzerine daha kolay tutunup birikmesine sebep olur. Dolayısıyla mikrop plağı normalden daha fazla birikir. Fırçalamayı aksatmanız da çürüklere çift kişilik davetiye çıkarır.
4. Randevular aksatılmamalıdır. Takılan tellerde kopma, çıkma gibi herhangi bir sorun olursa randevu tarihi beklenmeden hemen hekimle kontak kurulmalıdır.
5. Tedavi bitip dişler düzeldikten sonra pekiştirme tedavisi başlar. Pekiştirme tedavisine gereken önem verilmelidir yoksa her şey geri dönebilir. Ortodontik tedavi sırasında teller sayesinde dişleriniz hareket ettirilir. Yeni taşındıkları bölgeye tam alışmadan tedavi bitirilirse hemen eski yerlerine geri dönerler. Pekiştirme tedavisi dişlerin yeni konumlarına tam olarak adapte olmalarını sağlar. Çok önemli bir dönemdir. Dişler nasılsa düzeldi diye bu dönemi hafife almayın.
İşte bu konuda dedenizin bir hayli suçu var. Yani çene ve dişlerde oluşan çapraşıklığın iki büyük nedeni genetik ve çevresel faktörlerdir. Ortodonti ise bu anomalileri (çene ve dişlerdeki çapraşıklıkları) özel aygıt (aparey) kullanarak düzelten, diş hekimliği uzmanlık dalıdır.
Çenelerde, dişlerde görülen çapraşıklık aileleri çok huzursuz eder. Estetik ve fonksiyonel açıdan da mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Bu durum genetik kaynaklı olabildiği gibi çevresel faktörlere de bağlıdır. Örneğin erken süt dişi kaybı (süt dişi başlığı altında daha ayrıntılı açıklanmıştır) sonucu yeni gelen dişler rehberlerini kaybeder. Yanlış yerlerden sürer.
Parmak emme, yalancı emzik, kalem ısırma vs. gibi alışkanlıklar da yaptıkları dengesiz basınç ile dişlerin çapraşıklığına neden olur. Çocuğunuzun bunlar gibi kötü alışkanlıklarını bırakması için çaba sarf edin. Erken dönemde bırakılırsa sorun kendiliğinden geçer. Kötü alışkanlıklar dişlere sürekli olarak alışkanlığın şekline göre bir kuvvet uygular. Dişler de bu anormal kuvvet nedeniyle hareket eder. Yapılacak şey bu tarz alışkanlıkları ciddiye alıp, bir an önce bırakmasını sağlamaktır. Bu etabı geçmişseniz, yani çok geç diyorsanız, erken dönemde hemen bir ortodontiste gidip, gerekli tedavi ya da önerileri almalısınız.
Bu arada çok merak edilen bir konu da ortodontik tedavide zamanlamadır. Eğer sorun dişsel ise -yani ağzınızı kapattığınızda, çenenizde, yüzünüzde herhangi bir sorun yoksa- hemen hemen her yaşta tedavi edilebilir. Sadece geç yaşlarda biraz daha fazla zaman alır. ideal olanı ise ergenlik çağına kadar yapılmasıdır.
Eğer iskeletsel -çeneleri, yüz kemiklerini ilgilendiren-bir sorun varsa tedavi biraz daha zordur. Soruna ve şartlara göre tedavi zamanı belirlenebilse de en geç ergenlik çağına kadar tedavi edilmelidir. Yetişkin bireyde kemikler harekete izin vermez, dolayısıyla iskeletsel problemler ancak cerrahi olarak tedavi edilebilir.
Bu konuda yapılan en büyük yanlışlardan biri de çocuktaki çapraşıklık sorununu korsan bir muayenehanede bir diş teknisyenine çözdürmeye çalışmaktır. Korsan hekimlerin ortodontik bilgileri de emin olun size yakındır. Hatta daha azdır. Çünkü bazıları sorunu diş çekerek çözmeye kalkar. Bu yapılacak en büyük yanlıştır. Bir diğer yanlış da dişlerdeki çapraşıklığı çok sayıda diş kesip kaplayarak çözmeye çalışmaktır. Korsanların sıklıkla uyguladığı bir yöntemdir.
Ortodontik ledavi maliyetli ve uzun zaman alan bir tedavidir. Ama sonuçlara değer.
Gerçek bir ortodontik tedavi alma şansını yakalamış-sanız önerilerimize kulak verin.
1. Tedavi öncesi ağız tam sağlıklı olmalı; çürük, dişeti hastalığı olmamalıdır. Ortodontist ile ilk randevuya gitmeden, bütün çürükler tedavi edilmelidir. Dişeti sorunu varsa çözülmeli ve maksimum ağız hijyeni sağlanmalıdır.
2. Tedavi başladıktan sonra ortodontistin önerilerine harfiyen uyulmalıdır. Yapışkan gıdalar (örneğin mesir macunu, lolipop vs.), asitli içecekler (cola, fanta, çamaşır suyu vs.) içilmemeli ya da damlalıkla kullanılmalıdır.
3. Dişler düzenli olarak fırçalanmalı, ağız hijyenine maksimum özen gösterilmelidir. Braketler, teller yiyeceklerin dişler üzerine daha kolay tutunup birikmesine sebep olur. Dolayısıyla mikrop plağı normalden daha fazla birikir. Fırçalamayı aksatmanız da çürüklere çift kişilik davetiye çıkarır.
4. Randevular aksatılmamalıdır. Takılan tellerde kopma, çıkma gibi herhangi bir sorun olursa randevu tarihi beklenmeden hemen hekimle kontak kurulmalıdır.
5. Tedavi bitip dişler düzeldikten sonra pekiştirme tedavisi başlar. Pekiştirme tedavisine gereken önem verilmelidir yoksa her şey geri dönebilir. Ortodontik tedavi sırasında teller sayesinde dişleriniz hareket ettirilir. Yeni taşındıkları bölgeye tam alışmadan tedavi bitirilirse hemen eski yerlerine geri dönerler. Pekiştirme tedavisi dişlerin yeni konumlarına tam olarak adapte olmalarını sağlar. Çok önemli bir dönemdir. Dişler nasılsa düzeldi diye bu dönemi hafife almayın.
Dislerimiz ve Flor
Dişlerimiz İçin Önemli Mineral: Flor
Flor, diş sağlığımızda gerçekten çok önemli bir yere sahiptir. Dişimizin yapısı içinde yeterli yoğunlukta yer alabilirse dişin sert dokularının asitler karşısında direncini artırır. Yani mikrobiyal dental plak faaliyet gösterse de üretilen asit, florla güçlenmiş dişlerimizde kolay kolay çürük yapamaz, sert dokuları eritemez.
Peki flor tabletleri alarak bu sorunu çözebilir miyiz? Ne yazık ki, o kadar kolay değil. Flor, iki ucu keskin bir bıçak gibidir. Eser miktarda ve zamanında -yani dişlerin oluşum aşamasında- alınmadığında dişlerin yapısına girmeleri o kadar kolay değildir. Ayrıca fazla alındığında zehirlenmelere neden olabilir. Diş hekimliğinde flor iki şekilde kullanılır.
1. Sistemik olarak ağızdan alınarak,
2. Topikal yani diş yüzeyine sürülerek.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi yeterli flor alımı bebeklerde 6. aydan başlayarak 16 yaşına kadar devam etmelidir ki dişlerimizin yapısında yerini alıp çürüğe karşı gerekli direnci gösterebilsin. Bu yaştan sonra yutularak alınacak flor dişimizin çürüğe karşı direnç göstermesinde çok etkili olamaz. 16 yaşından sonra sadece topikal, yüzeysel olarak dişe sürülerek uygulamalarla dişe flor verilebilir.
Flor çoğu mineral gibi besinlerle alınır. En çok da içme suyu ile vücuda girmesi beklenir. Doğal olarak flor oranı düşük suların olduğu bölgelerde ise çeşitli takviyelerle gerekli flor alımı sağlanır. Gelişmiş ülkelerde bu sorun suların Horlanması ile çözülmektedir. Çeşitli teknik donanım isteyen bu uygulama ülkemizde yapılamamaktadır. Dolayısıyla içme suyundan beklenen flor alınamaz. Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi'nin yaptığı bir araştırmayla şehirlerimizin flor haritası çıkarılmıştır. Isparta ve Kars yöresi hariç, diğer illerimizin flor fakiri olduğu belirlenmiştir.
Sularımız Horlanmadığına göre kişisel bazı önlemler almamız gerekir. Bu yazıları okuyacak ve anlayacak yaşa gelmişseniz sizin için sistemik flor alımı geçmiş demektir, ama çocuklarınız için çok şey yapabilirsiniz.
Bir diş hekimine gidip bulunduğunuz bölgenin flor durumuna göre, çocuğunuz için flor tableti dozu ayarlamasını sağlayabilirsiniz. (Düzenli olarak kullanmak şartı ile.)
6 ayda bir çocuğunuzun dişlerine topikal olarak (sadece dişlerin üstüne sürülüp bir süre beklenerek) flor uygulaması yaptırabilirsiniz. Topikal flor uygulamasını kendi dişlerinize de yaptırabilirsiniz.
Florlu gargaraları sürekli ve düzenli olarak kullanabilirsiniz. (Bunlardaki flor oranı çok düşüktür. Faydasını ancak çok uzun süreli kullanımlarda görürsünüz.)
Florlu diş macunları ile etkili ve sürekli bir temizlik (Diş macunundan alınan flor da ancak çok uzun ve düzenli kullanımla etkili olur.)
Çocuklarda (diş macunu yutma riskine karşı) daha az flor içeren çocuk macunları kullanın. Yetişkin macunlarındaki fazla flor sürekli yutulduğunda çocuklarda flor zehirlenmesine neden olur.
En ideal sistemik flor kaynağı içme suyudur. Ülkemizde içme suları Horlanmadığı için kendi suyunuzu kendiniz florlayabilirsiniz. Türkiye'de içme suyu olarak kullanılan su çok yumuşaktır. Bu yüzden flor oranı etikette belirtilmiş maden sularını normal içme suyunuza karıştırarak kullanabilirsiniz. İlk günler l'e 3 oranında karıştırın sertliğe alıştıkça bire bir oranında karıştırarak özellikle çocukların bu suyu tüketmesini sağlayın. Bu şekilde su içmeye alışmışsa flor tableti kullanmasına gerek kalmaz. Sadece hekiminizin belirleyeceği aralıklarla topikal flor uygalatırsanız dişlere gerekli floru vermiş olursunuz.
Flor, diş sağlığımızda gerçekten çok önemli bir yere sahiptir. Dişimizin yapısı içinde yeterli yoğunlukta yer alabilirse dişin sert dokularının asitler karşısında direncini artırır. Yani mikrobiyal dental plak faaliyet gösterse de üretilen asit, florla güçlenmiş dişlerimizde kolay kolay çürük yapamaz, sert dokuları eritemez.
Peki flor tabletleri alarak bu sorunu çözebilir miyiz? Ne yazık ki, o kadar kolay değil. Flor, iki ucu keskin bir bıçak gibidir. Eser miktarda ve zamanında -yani dişlerin oluşum aşamasında- alınmadığında dişlerin yapısına girmeleri o kadar kolay değildir. Ayrıca fazla alındığında zehirlenmelere neden olabilir. Diş hekimliğinde flor iki şekilde kullanılır.
1. Sistemik olarak ağızdan alınarak,
2. Topikal yani diş yüzeyine sürülerek.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi yeterli flor alımı bebeklerde 6. aydan başlayarak 16 yaşına kadar devam etmelidir ki dişlerimizin yapısında yerini alıp çürüğe karşı gerekli direnci gösterebilsin. Bu yaştan sonra yutularak alınacak flor dişimizin çürüğe karşı direnç göstermesinde çok etkili olamaz. 16 yaşından sonra sadece topikal, yüzeysel olarak dişe sürülerek uygulamalarla dişe flor verilebilir.
Flor çoğu mineral gibi besinlerle alınır. En çok da içme suyu ile vücuda girmesi beklenir. Doğal olarak flor oranı düşük suların olduğu bölgelerde ise çeşitli takviyelerle gerekli flor alımı sağlanır. Gelişmiş ülkelerde bu sorun suların Horlanması ile çözülmektedir. Çeşitli teknik donanım isteyen bu uygulama ülkemizde yapılamamaktadır. Dolayısıyla içme suyundan beklenen flor alınamaz. Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi'nin yaptığı bir araştırmayla şehirlerimizin flor haritası çıkarılmıştır. Isparta ve Kars yöresi hariç, diğer illerimizin flor fakiri olduğu belirlenmiştir.
Sularımız Horlanmadığına göre kişisel bazı önlemler almamız gerekir. Bu yazıları okuyacak ve anlayacak yaşa gelmişseniz sizin için sistemik flor alımı geçmiş demektir, ama çocuklarınız için çok şey yapabilirsiniz.
Bir diş hekimine gidip bulunduğunuz bölgenin flor durumuna göre, çocuğunuz için flor tableti dozu ayarlamasını sağlayabilirsiniz. (Düzenli olarak kullanmak şartı ile.)
6 ayda bir çocuğunuzun dişlerine topikal olarak (sadece dişlerin üstüne sürülüp bir süre beklenerek) flor uygulaması yaptırabilirsiniz. Topikal flor uygulamasını kendi dişlerinize de yaptırabilirsiniz.
Florlu gargaraları sürekli ve düzenli olarak kullanabilirsiniz. (Bunlardaki flor oranı çok düşüktür. Faydasını ancak çok uzun süreli kullanımlarda görürsünüz.)
Florlu diş macunları ile etkili ve sürekli bir temizlik (Diş macunundan alınan flor da ancak çok uzun ve düzenli kullanımla etkili olur.)
Çocuklarda (diş macunu yutma riskine karşı) daha az flor içeren çocuk macunları kullanın. Yetişkin macunlarındaki fazla flor sürekli yutulduğunda çocuklarda flor zehirlenmesine neden olur.
En ideal sistemik flor kaynağı içme suyudur. Ülkemizde içme suları Horlanmadığı için kendi suyunuzu kendiniz florlayabilirsiniz. Türkiye'de içme suyu olarak kullanılan su çok yumuşaktır. Bu yüzden flor oranı etikette belirtilmiş maden sularını normal içme suyunuza karıştırarak kullanabilirsiniz. İlk günler l'e 3 oranında karıştırın sertliğe alıştıkça bire bir oranında karıştırarak özellikle çocukların bu suyu tüketmesini sağlayın. Bu şekilde su içmeye alışmışsa flor tableti kullanmasına gerek kalmaz. Sadece hekiminizin belirleyeceği aralıklarla topikal flor uygalatırsanız dişlere gerekli floru vermiş olursunuz.