Boyun Egzersizleri, Boyun Fıtığı Egzersiz
Gevşeme: Dizleriniz bükülü, ayaklarınız yere basarak dengeli bir şekilde sırtüstü yatın (Başınızın altına bir yastık koyarak da rahat edebilirsiniz). Karın kaslarınızı şişirerek ve gevşeterek derin derin nefes alın ve verin. Bunu üç kez tekrarlayın
1. Boyun kaydırma: Boyun kavsinizi yere doğru bastırarak düzleştirin. Çenenizi göğsünüze yaklaştırmak yerine boynunuzu uzatarak, daha uzun olduğunuzu hissedin. Her seferinde 5 saniye bu şekilde kalarak 3 kez tekrarlayın.
2. Pasif Boyun çevirme: Bir elinizle alnınızı tutarak başınızı boynunuz gevşeyene kadar bir taraftan diğer tarafa çevirin. Hareketi yapmak için boyun kaslarınızı kullanmayın ve harekete zorlamayın. 10 kez tekrarlayın.
3. Aktif Boyun çevirme: Gevşemiş hissettiğinizde elinizi başınızdan çekin ve başınızı bir taraftan diğerine çevirmek için boyun kaslarınızı kullanın. 10 kez tekrarlayın. Başınızı çevirirken çenenizi kaldırmayın.
4. Boyun ve gövde çevirme: Ayaklarınızı ve alt gövdenizi başınızla ve boynunuzla zıt istikamette yavaşça çevirin. 10 kez tekrarlayın. Çenenizi kapalı ayaklarınızı yerde tutun.
5. Baş saati: Başınızı bir saat olarak düşünün. Burnunuzla saat 12'ye sonra 6'ya dokunun. Zıt taraftaki saatlere dokunmaya devam edin. Sonra burnunuzla yavaşça saatin dış kenarını çizin. Önce saat yönüne ardından saat yönünün tersine gidin. Her bir yöne egzersizi 3 kez tekrarlayın. Başınızı hareket ettirirken kaslarınızı germeyin.
6. Omuz saati: Yan yatıp dizlerinizi bükün, başınızın altına havlu koyun. Omzunuzun bir saatin ortası olduğunu düşünün. Omuz başınızla zıt saat çiftlerine dokunun. Her bir saat çiftine dokunmayı 3 kez tekrarlayın. Diğer tarafa dönerek egzersizi tekrarlayın.
7. Kol ve üst vücut dairesi: Yan yatmaya devam ederek parmaklarınız mümkün olduğunca yere değerek kolunuzla yavaşça daire çizin. Hareketi gözlerinizle izleyin ve başınızla üst gövdenizin kollarınızla birlikte hareket etmesine izin verin. Saat yönünde ve ardından zıt yönde 5 kez tekrarlayın. Diğer yanınıza dönerek egzersizi tekrarlayın. Alt gövdenizi korumak için alttaki elinizle dizinizi tutun.
8. Omuz ve üst sırt germe: 1. Basamak: Her iki kolunuzu hafifçe geriye doğru alarak başınızın üstüne uzatın.
2. Basamak: Avuç içleri tavana bakacak şekilde baş parmaklarınızı öne çevirin ve derin nefes alın.
3. Basamak: Nefes verin ve el bileklerinizi arka cebinize koyacakmış gibi indirin. El bilekleriniz vücudunuzun dikey orta çizgisinin gerisinde olarak omuz ve boynunuzu dengeli pozisyonda tutun. Bu pozisyonda 10 saniye durun. Sonra başlangıç pozisyonuna dönün. 3 kez tekrarlayın.
Duruş ve Pozisyon
Omuz ve üst sırt kaslarınızı güçlendirmek için düşük omuz alışkanlığınızdan vazgeçin ve dengeli pozisyonda durmaya çalışın. Omurganız düz, omuzlarınız geride ve aşağıda olarak dengeli pozisyonda durun ya da oturun. Kulaklarınızı, omuzlarınızı ve kalçanızı aynı hizada tutun.
9. Ağırlığı bir yana vererek boyun rotasyonu: 1. Basamak: Başınızı aksi omzunuzun üzerinden arkaya çevirirken ağırlığınızı bir kalçanızın üstüne verin. 3 saniye tutun. Her yöne 5 kez tekrarlayın.
2. Başınızı daha çok çevirebilmek için kolunuzu arkaya doğru uzatın. Her yöne 5 kez tekrarlayın.
Hareket Derecesi
Boynunuzun ve sırtınızın esnekliğini artırmak ve böylece günlük aktiviteler sırasında bedeninize binen stresi azaltmak içindir. Bu, daha az yorulmanıza ve ev ile işte daha verimli olmanıza yardımcı olacaktır. Bir tabureye ya da arkası kısa bir sandalyeye dengeli pozisyonda oturun.
10. Boyun ekstansörleri ve yana eğme: Bir elinizi belinizin arkasına, diğer elinizi başınızın arkasına koyun. Çenenizi çekin. Yapabildiğiniz kadar, başınızı öne ve aşağı çekin. 5 kez tekrarlayın. Aynı şeyi çapraz ve yana olarak 5 kez tekrarlayın. Ellerinizi değiştirin ve öne, çapraz ve yana olarak tekrarlayın.
11. Arkaya yaslanma: Ellerinizi boynunuzun arkasına kenetleyin. Başınızı yavaşça arkaya yaslayın ve tavana bakın. Çenenizi germek için ağzınızı açıp kapayın ve yavaşça düzelin. 5 kez tekrarlayın. Başınız dönerse egzersizi kesin.
12. Birinci kaburganın gerilmesi: Rulo haline getirilmiş bir havlunun bir ucunu sol koltuk altınıza koyun; sırtınızdan çapraz geçirin sağ omzunuzun üstüne getirin. Her iki eliniz ile havlunun diğer ucunu tutun. Başınızı sağa eğin ve gevşeme elde edene kadar havluyu hafifçe çekin. Kaburga kemiğinize bastırmak için havluyu aşağı çekerken yavaşça başınızı sola eğin. 2 saniye tutun, başınızı tekrar ortaya getirin. Her iki basamağı 5 kez tekrarlayın. Sonra değiştirip yeniden yapın.
13. Omuz kemerini germe: 1. Basamak: Dirsekleriniz ile 90 derece açı oluşturarak kollarınızı kaldırın. Yavaşça kollarınızı birbirine yaklaştırın. Tekrar başlangıç pozisyonuna dönün. 10 kez tekrarlayın. Kollarınızın yere paralel olduğundan emin olun.
2. Basamak: Birinci basamağı kolay yapabiliyorsanız ikincisine geçin. Bir elinizi dirseğinizin altına koyun ve vücudunuza hafifçe çekin, her iki yönde 10 kez tekrarlayın.
14. İzometrik: Elinizi alnınıza koyarak basınç uygulamaya başlayın. Giderek amirin, ancak boyun kaslarınız ile buna direnin. Böylece boynunuz aynı yerde kalır. 5 saniye tutun ve gevşeyin. 5 kez tekrarlayın. Her iki yana 5 kez tekrarlayın. Sonra arkadan 5 kez tekrarlayın. Ağrıya neden olacak şekilde baskı ve direnç uygulamayın.
15. Kol kaldırma: Dengeli bir pozisyonda ayakta dururken kollarınızı sırayla kaldırıp indirin. Düz olarak hareket ettirin. 10 kez tekrarlayın. Egzersiz hafif gelmeye başladıkça hafif ağırlıklarla devam edebilirsiniz. Baş ve boynunuzun dengeli pozisyonda olduğundan emin olun.
16. Uzanma ve germe: El ve dizleriniz üzerinde başlayın. Bu pozisyonda durarak sırayla kollarınızı kaldırıp indirin. Dizleriniz kalçalarınız hizasında olsun. Başınız egzersiz boyunca vücudunuzla aynı seviyede olsun.
Boyun Fitigindan Korunma Yollari
Sağlıklı Bir Boyun İçin Yararlı İpuçları
Boynunuz ağrıdığında aktivitelerinize devam edebilirsiniz. Bu ağrı bir uyarı olduğundan, buna yol açan aktivitelerinizden kaçının.
Günlük rutin
Tıraş olurken başınızı arkaya eğmeyin.
Başınızı duşta yıkayın.
Bir şişe veya kutudan içmeniz gerekiyorsa pipet kullanın.
Çalışırken
En az yarım saatte bir ara verip egzersiz yapın. Göz hizasında çalışın. Uzanırken merdiven kullanın. Okurken ve yazarken dik oturun. Ağır şeyler kaldırırken dikkatli olun.
Araba kullanırken
Uzun süre araba kullanmayın veya ata binmeyin. Sık sık ara verin. Koltuğunuzu ve başınızın arkasındaki yastığı sırtınızı ve başınızı destekleyecek şekilde düzenleyin.
Boş vakit aktiviteleri
Bahçe ile uğraşmak, okuma, iş işlemek gibi aktivitelerinize ara verin. Bir yerde seyirci olarak bulunuyorsanız, öne oturmayın böylece başınızı arkaya eğmeniz gerekmez.
Uyuma
Sert yastıklar kullanın. Yüzüstü uyumayın-bu pozisyon başınızı yukarı doğru zorlar. Yan yatmak veya dizlerinizi büküp altına bir yastık koyarak sırtüstü yatmak en iyisidir.
Boynunuzu nasıl korursunuz?
Boynunuz ağrıdığında aktivitelerinize devam edebilirsiniz. Bu ağrı bir uyarı olduğundan, buna yol açan aktivitelerinizden kaçının.
Doktorunuzun söylediklerine tamamen uyun.
Boynunuzu güçlendirin ve basit egzersizler yaparak problemleri uzak tutun.
Boynunuzu iyi pozisyonda tutun.
Uzun süreli çalışma ve oturma gerektiğinde boynunuz için ara verin.
Otomobilinizin koltuğunun başınıza tam uyduğundan emin olun.
Futbol gibi sert sporlarda doğru ekipmanla çalışın. Dalmadan önce mutlaka suyu kontrol edin.
Boynunuz ağrıdığında aktivitelerinize devam edebilirsiniz. Bu ağrı bir uyarı olduğundan, buna yol açan aktivitelerinizden kaçının.
Günlük rutin
Tıraş olurken başınızı arkaya eğmeyin.
Başınızı duşta yıkayın.
Bir şişe veya kutudan içmeniz gerekiyorsa pipet kullanın.
Çalışırken
En az yarım saatte bir ara verip egzersiz yapın. Göz hizasında çalışın. Uzanırken merdiven kullanın. Okurken ve yazarken dik oturun. Ağır şeyler kaldırırken dikkatli olun.
Araba kullanırken
Uzun süre araba kullanmayın veya ata binmeyin. Sık sık ara verin. Koltuğunuzu ve başınızın arkasındaki yastığı sırtınızı ve başınızı destekleyecek şekilde düzenleyin.
Boş vakit aktiviteleri
Bahçe ile uğraşmak, okuma, iş işlemek gibi aktivitelerinize ara verin. Bir yerde seyirci olarak bulunuyorsanız, öne oturmayın böylece başınızı arkaya eğmeniz gerekmez.
Uyuma
Sert yastıklar kullanın. Yüzüstü uyumayın-bu pozisyon başınızı yukarı doğru zorlar. Yan yatmak veya dizlerinizi büküp altına bir yastık koyarak sırtüstü yatmak en iyisidir.
Boynunuzu nasıl korursunuz?
Boynunuz ağrıdığında aktivitelerinize devam edebilirsiniz. Bu ağrı bir uyarı olduğundan, buna yol açan aktivitelerinizden kaçının.
Doktorunuzun söylediklerine tamamen uyun.
Boynunuzu güçlendirin ve basit egzersizler yaparak problemleri uzak tutun.
Boynunuzu iyi pozisyonda tutun.
Uzun süreli çalışma ve oturma gerektiğinde boynunuz için ara verin.
Otomobilinizin koltuğunun başınıza tam uyduğundan emin olun.
Futbol gibi sert sporlarda doğru ekipmanla çalışın. Dalmadan önce mutlaka suyu kontrol edin.
Boyun Kireclenmesi
Boyun Kireçlenmesi, Boyunda Kireçlenme
Boyun omurgasını meydana getiren yapıların (kemik, bağ, kas) yozlaşması sonucu ortaya çıkan ve buna bağlı sinir ve damarsal bozuklukları da içeren klinik bir tablodur. Nedenlerinin yaşlanma, mikrotravmalar, makrotravmalar, duruş bozuklukları ve genetik faktörler olduğu düşünülmektedir. Boyun ağrısı, kola yayılan ağrı, baş ağrısı, boyunda tutukluk, kolda güçsüzlük - hissizlik -yanma - batma, ellerde zayıflık - beceri azalması - uyuşma - karıncalanma, kulak çınlaması, baş dönmesi ve bulanık görme gibi yakınmalara neden olabilir. Boyun kireçlenmesine bağlı ağrının tedavisinde kullanılan yöntemler:
İstirahat Boyun korsesi
İlaç tedavisi
Fizik tedavi
Egzersiz
Enjeksiyon yöntemleri
Eğitim
Doktorunuzun Rolü
Boyun probleminizin belirlenmesinde, doktorunuz sorgulama, fizik ve nörolojik muayene, radyografi ve diğer tanısal tetkiklerden faydalanır.
Sorgulama
Doktorunuzun sorularına düşünerek verdiğiniz yanıtlar, probleminizin kaynağı ile ilgili önemli ipuçları verir. Yaralandınız mı? Ağrı başlamadan 24-36 saat önce ne yapıyordunuz? Daha önce benzer bir probleminiz oldu ise doktorunuza söyleyin. Öyle ise nasıl tedavi edildiğini anlatın. Nasıl bir ağrı duyduğunuzu tarif edin. Tam olarak nerenizi rahatsız ettiğini söyleyin. Sürekli aynı yer mi ağrıyor? Yoksa yüzünüze omuzlarınıza, kollarınıza ve göğsünüze yayılıyor mu? Hangi sıklıkla rahatsız ediyor? Ne kadar sürüyor? Hangi hareketlerle ortaya çıkıyor? Hangi hareketlerle rahatlıyor? İşiniz veya hobinizin boynunuzda özel bir stres yaratıp yaratmadığını doktorunuza anlatın.
Muayene
Doktor, duruş ve genel fizik durumunuza bakacaktır. Neyin ağrıya neden olduğunu görmek için başın üç temel hareketi yaptırılır. Doktor omurganıza da bakar ve inceler.
Sinirsel fonksiyonlarınızı test etmek için doktorunuz bir toplu iğne ile el ve kollarınıza dokunabilir ve refleks çekici ile kol kaslarınıza vurabilir. Bazen koordinasyonunuz vibrasyon ve pozisyon duyularınız da test edilir.
Özel çalışmalar
Radyografi, genellikle doktorunuzun tanısını doğrulamak için çekilir. Çeşitli yönlerden çekilmelidir. Kan testi de istenilebilir. Bazen daha ileri tetkikler gerekebilir.
İleri tanısal testler
Bazen ileri tanısal testler gerekir. Doktorunuz aşağıdakilerden birini veya daha fazlasını isteyebilir. Bunlardan bazıları doktorun ofisinde yapılabilir, Bilgisayarlı tomografi ve MRI genellikle bir görüntüleme merkezi veya bir hastanenin radyoloji departmanında yapılır.
Sinir iletisi ve elektromiyografi
Bu testler sinirlerin nasıl ve ne hızla impulsları ilettiğini gösterir. Bunlar, doktorunuzun boynunuzda hangi sinirinizin zedelendiğini bulmasına yardımcı olar. Sinirdeki zedelenmenin görülmesi zaman aldığından bu testler zedelenmeden en az 3 hafta sonra yapılmalıdır.
Doktorunuz, sizi bu testleri ofisinde yapabilecek bir uzmana gönderebilir. Bir veya daha çok sayıda iğne kol kaslarına sinir yolu boyunca yerleştirilir. İğnelere bağlanan teller elektrik aktiviteyi ölçer ve bir aktivite bir gösterge yansıtılır. Test yaklaşık yarım saat sürer. İnce iğneler nedeniyle karıncalanma duyabilirsiniz.
BT tarama
Bilgisayar tomografi (BT), radyografi ile bilgisayar teknolojisini birleştirerek boynun uzunlamasına ve çapraz kesitlerini görüntüler. BT tarayıcı içine giren masa üzerine yatacaksınız. Bu ağrısız tanısal test doktorunuzun kemikler kadar sinir ve damar gibi yumuşak dokuları görmesini sağlar.
MRG tarama
Manyetik rezonans görüntüleme ile (MRG) grafı kullanılmadan çeşitli açılardan boynunuzun görüntüsü alınır. MR görüntüleyicinin kalbinde, içine yatabileceğiniz kadar büyük bir mıknatıs bulunur. Görüntüleyici sizi zararsız bir manyetik alan ile sarmalar ve radyo sinyalleri vücudunuzdan güvenli ve ağrısız olarak geçer. Bilgisayarın yardımı ile MRG kaslar ve sinirler gibi yumuşak dokuları görüntüleyebilir.
Myelogram
Bazı durumlarda doktor şüphelenilen sinir problemini belirleyemediğinde myelogram önerebilir. Sinirler grafide görülemediğinden omuriliği ve servikal sinirleri görüntülemek için boya kullanılır. Grafî sinirler üzerine nerede baskı olduğunu gösterebilir.
Ağrı kısır döngüsünün kırılması
Boyun probleminiz bir kez teşhis edilince, siz ve doktorunuz tedavi planına karar verirsiniz. Birçok durumda boyun üzerindeki baskı ağrıya neden olur, ağrı kas spazmına yol açar, böylece bir döngü oluşur. Bu döngüyü kesmenin en iyi yolu spazmı ve baskıyı gidermek için ağrının ortadan kaldırılmasıdır.
Bu tedavi hedeflerinin her biri için çeşitli yaklaşımlar vardır. Birçoğuna günlük uygulama yapılmalıdır, dolayısı ile hasta evde uygulayabilmelidir.
Baskının giderilmesi
Yatma belki de boynunuzdaki ağır yükü gidermenin en basit yoludur. Yatak istirahatı kaslarınızın kendini toplamasına yardımcı olur. Doktorunuz bunu yapıp yapmamayı ve ne süre ile yapmanız gerektiğini size anlatacaktır. Boyunluk, boyun kaslarınızın başınızı desteklemesine yardımcı olur; ayrıca boyun hareketini de azaltır. Doktorunuz, boyun problemleri yeni başladığında boyunluk önerebilir. Boyunluğu ne zaman ve ne kadar kullanacağınız ile ilgili olarak doktorunuzun önerilerine uyun. Boyunluk, boynunuza rahatça oturmalı ve çeneyi destekleyecek kadar uzun olmalıdır. Sıcak olabilir. Erkekler sık tıraş olarak bu iritasyonu azaltabilirler.
Evde traksiyon, boyun kaslarının ve disklerinin yükünü hafifleterek, rahatlamalarını sağlar. Kramp girmiş boyun kaslarının da gerilmesi ve foramina içinde sinir ve kan damarlarının geçeceği alanın büyütülmesi önerilebilir. Neyin alınması ve nasıl kullanılması konularında doktorunuzun önerilerine uyun. Başa takılan kısım başı doğrudan yukarı değil hafifçe öne çekmelidir. Evde traksiyon, ağrıyı giderir, ancak iki üç hafta sürer. Ağrı artarsa doktorunuzu arayın.
Kas spazmının giderilmesi
Boynu destekleyen kaslar ani, uzun süreli ve istemsiz olarak ağrılı kasılıyorsa kas spazmı oluşur.
Isı, genellikle ıslak bir havlu veya sıcak su torbası veya duş veya banyoda uygulanır- bazı kasları gevşetir ve dolaşımı artırır. Ancak çok uzun süre uygulanırsa, semptomları artırabilir, Doktorunuzun önerilerini takip ettiğinizden emin olun. Traksiyon, egzersiz ve masaj öncesinde ısı uygulamak suretiyle bunların etkinliği artırılır.
Masaj, boyundaki rahatsızlığın akut fazında önerilebilir. Geçici rahatlama sağlar ve uyumunuza yardımcı olur. Duştan sonra 15 dakika hafifçe boynunuzu ovalayın. Cilt iritasyonunu önlemek için losyon kullanın.
Soğuk da, küçük kas spazmlarını ve düğümleri düzeltir. Kırılmış buz plastik bir torbaya konur, bir havluya sarılır ve tetikleyici noktaya uygulanır.
Kasları gevşetmek için ilaç verilebilir.
Bazen, tetikleyici nokta denilen küçük lokalize ağrı bölgelerine enjeksiyonlar yapılır.
Boynu geren egzersizler kasları gevşetir ve katılığı önler. Boynunuzun ve omuzlarımızın etrafına katlanmış ıslak ve sıcak bir havlu sarın ve egzersiz yapın.
Ağrıların daha fazla giderilmesi
Ağrının giderilmesi için ilaç da önerilebilir. Genellikle, analjezik verilir, bu aspirin veya gerekirse daha güçlü bir ağrı kesici olabilir. Daha fazla rahatlama sağlanmak istendiğinde veya anlatılan önlemler yeteıli olmadığında, hekiminiz başka tedavi önerebilir.
Boynunuz incindiği zaman
Boyun problemleriniz bir kaza sonrası aniden çıkabilir. Ya da gerilim, uykusuzluk ve iş alışkanlıklarına bağlı yavaşça ve tedrici olarak gelişebilir. İyi haber ağrılı bir boyunla yaşamak zorunda olmadığınızdır. Boyun egzersizleri omuzlarınızdaki, sırtınızdaki ya da çenenizdeki basınç ve gerilim hislerinde kurtulmanıza yardımcı olabilir. Ayrıca baş ağrısını ya da kol ve parmaklarınızdaki ağrı ve karıncalanmayı da geçirebilir. Egzersiz sıklıkla boyun sağlığını yeniden düzeltir ve sağlıklı bir boyunda rahatsızlık hissi ve ağrı olmaz.
Boyun egzersizi programı
Kaslarınız güçlü değilse ve esnekse boynunuz incinebilir. Ayrıca kötü duruş nedeniyle boynumuzu hatalı bir şekilde tutarız. Egzersiz programı duruşu düzelterek, hareket alanını artırarak ve boynu destekleyen kasları güçlendirerek boyun incinmesini azaltmaya yardım eder. Boynunuzu sağlıklı ve dengeli duruma getirmek yalnızca haftada 3-5 kez 15 dakikanızı alır.
Normal hareket derecesi
Esnek kas ve eklemler boynunuzu üç ana yöne doğru hareket ettirmenizi sağlar. Her bir yöne hareketin kendine has hareket derecesi normalde mümkün olabilen miktar vardır.
Boyun egzersizlerinden yararlanma
Egzersizler gevşemenize yardımcı olur. Bunlar duruşunuzu düzeltir, hareket kabiliyetinizi artırır ve boyun kaslarınızın güçlenmesini ve eğilebilirliğini sağlar. Haftada 3-5 kez günde 15 dakika olmak koşuluyla egzersizlerin yapılması, rahatsızlığınızı ve ağrılarınız giderir ve gelişebilecek boyun problemlerinizi önler. Boynunuza nazik davranın, böylece o da size karşı nazik olacaktır.
Egzersiz Önerileri
Ağrı ve rahatsızlığa neden olan veya var olan ağrıyı artıran egzersizi kesin. Sessiz sakin ortamlarda egzersiz yapın.
Rahat giysiler giyin. Ayakkabılarınızı çıkarın.
Egzersiz yaparken vücudunuzu dinleyin nerede daha fazla sıkılık olduğunu hissedin ve ona odaklanın.
Kendinizi gevşetin. Gergin olmayın.
Derin ve yavaş soluk alıp verin nefesinizi tutmayın.
Yavaş ve burgu germe hareketleri yapın.
Öğrendiklerinizi diğer egzersizlerinize ekleyin.
Boyun omurgasını meydana getiren yapıların (kemik, bağ, kas) yozlaşması sonucu ortaya çıkan ve buna bağlı sinir ve damarsal bozuklukları da içeren klinik bir tablodur. Nedenlerinin yaşlanma, mikrotravmalar, makrotravmalar, duruş bozuklukları ve genetik faktörler olduğu düşünülmektedir. Boyun ağrısı, kola yayılan ağrı, baş ağrısı, boyunda tutukluk, kolda güçsüzlük - hissizlik -yanma - batma, ellerde zayıflık - beceri azalması - uyuşma - karıncalanma, kulak çınlaması, baş dönmesi ve bulanık görme gibi yakınmalara neden olabilir. Boyun kireçlenmesine bağlı ağrının tedavisinde kullanılan yöntemler:
İstirahat Boyun korsesi
İlaç tedavisi
Fizik tedavi
Egzersiz
Enjeksiyon yöntemleri
Eğitim
Doktorunuzun Rolü
Boyun probleminizin belirlenmesinde, doktorunuz sorgulama, fizik ve nörolojik muayene, radyografi ve diğer tanısal tetkiklerden faydalanır.
Sorgulama
Doktorunuzun sorularına düşünerek verdiğiniz yanıtlar, probleminizin kaynağı ile ilgili önemli ipuçları verir. Yaralandınız mı? Ağrı başlamadan 24-36 saat önce ne yapıyordunuz? Daha önce benzer bir probleminiz oldu ise doktorunuza söyleyin. Öyle ise nasıl tedavi edildiğini anlatın. Nasıl bir ağrı duyduğunuzu tarif edin. Tam olarak nerenizi rahatsız ettiğini söyleyin. Sürekli aynı yer mi ağrıyor? Yoksa yüzünüze omuzlarınıza, kollarınıza ve göğsünüze yayılıyor mu? Hangi sıklıkla rahatsız ediyor? Ne kadar sürüyor? Hangi hareketlerle ortaya çıkıyor? Hangi hareketlerle rahatlıyor? İşiniz veya hobinizin boynunuzda özel bir stres yaratıp yaratmadığını doktorunuza anlatın.
Muayene
Doktor, duruş ve genel fizik durumunuza bakacaktır. Neyin ağrıya neden olduğunu görmek için başın üç temel hareketi yaptırılır. Doktor omurganıza da bakar ve inceler.
Sinirsel fonksiyonlarınızı test etmek için doktorunuz bir toplu iğne ile el ve kollarınıza dokunabilir ve refleks çekici ile kol kaslarınıza vurabilir. Bazen koordinasyonunuz vibrasyon ve pozisyon duyularınız da test edilir.
Özel çalışmalar
Radyografi, genellikle doktorunuzun tanısını doğrulamak için çekilir. Çeşitli yönlerden çekilmelidir. Kan testi de istenilebilir. Bazen daha ileri tetkikler gerekebilir.
İleri tanısal testler
Bazen ileri tanısal testler gerekir. Doktorunuz aşağıdakilerden birini veya daha fazlasını isteyebilir. Bunlardan bazıları doktorun ofisinde yapılabilir, Bilgisayarlı tomografi ve MRI genellikle bir görüntüleme merkezi veya bir hastanenin radyoloji departmanında yapılır.
Sinir iletisi ve elektromiyografi
Bu testler sinirlerin nasıl ve ne hızla impulsları ilettiğini gösterir. Bunlar, doktorunuzun boynunuzda hangi sinirinizin zedelendiğini bulmasına yardımcı olar. Sinirdeki zedelenmenin görülmesi zaman aldığından bu testler zedelenmeden en az 3 hafta sonra yapılmalıdır.
Doktorunuz, sizi bu testleri ofisinde yapabilecek bir uzmana gönderebilir. Bir veya daha çok sayıda iğne kol kaslarına sinir yolu boyunca yerleştirilir. İğnelere bağlanan teller elektrik aktiviteyi ölçer ve bir aktivite bir gösterge yansıtılır. Test yaklaşık yarım saat sürer. İnce iğneler nedeniyle karıncalanma duyabilirsiniz.
BT tarama
Bilgisayar tomografi (BT), radyografi ile bilgisayar teknolojisini birleştirerek boynun uzunlamasına ve çapraz kesitlerini görüntüler. BT tarayıcı içine giren masa üzerine yatacaksınız. Bu ağrısız tanısal test doktorunuzun kemikler kadar sinir ve damar gibi yumuşak dokuları görmesini sağlar.
MRG tarama
Manyetik rezonans görüntüleme ile (MRG) grafı kullanılmadan çeşitli açılardan boynunuzun görüntüsü alınır. MR görüntüleyicinin kalbinde, içine yatabileceğiniz kadar büyük bir mıknatıs bulunur. Görüntüleyici sizi zararsız bir manyetik alan ile sarmalar ve radyo sinyalleri vücudunuzdan güvenli ve ağrısız olarak geçer. Bilgisayarın yardımı ile MRG kaslar ve sinirler gibi yumuşak dokuları görüntüleyebilir.
Myelogram
Bazı durumlarda doktor şüphelenilen sinir problemini belirleyemediğinde myelogram önerebilir. Sinirler grafide görülemediğinden omuriliği ve servikal sinirleri görüntülemek için boya kullanılır. Grafî sinirler üzerine nerede baskı olduğunu gösterebilir.
Ağrı kısır döngüsünün kırılması
Boyun probleminiz bir kez teşhis edilince, siz ve doktorunuz tedavi planına karar verirsiniz. Birçok durumda boyun üzerindeki baskı ağrıya neden olur, ağrı kas spazmına yol açar, böylece bir döngü oluşur. Bu döngüyü kesmenin en iyi yolu spazmı ve baskıyı gidermek için ağrının ortadan kaldırılmasıdır.
Bu tedavi hedeflerinin her biri için çeşitli yaklaşımlar vardır. Birçoğuna günlük uygulama yapılmalıdır, dolayısı ile hasta evde uygulayabilmelidir.
Baskının giderilmesi
Yatma belki de boynunuzdaki ağır yükü gidermenin en basit yoludur. Yatak istirahatı kaslarınızın kendini toplamasına yardımcı olur. Doktorunuz bunu yapıp yapmamayı ve ne süre ile yapmanız gerektiğini size anlatacaktır. Boyunluk, boyun kaslarınızın başınızı desteklemesine yardımcı olur; ayrıca boyun hareketini de azaltır. Doktorunuz, boyun problemleri yeni başladığında boyunluk önerebilir. Boyunluğu ne zaman ve ne kadar kullanacağınız ile ilgili olarak doktorunuzun önerilerine uyun. Boyunluk, boynunuza rahatça oturmalı ve çeneyi destekleyecek kadar uzun olmalıdır. Sıcak olabilir. Erkekler sık tıraş olarak bu iritasyonu azaltabilirler.
Evde traksiyon, boyun kaslarının ve disklerinin yükünü hafifleterek, rahatlamalarını sağlar. Kramp girmiş boyun kaslarının da gerilmesi ve foramina içinde sinir ve kan damarlarının geçeceği alanın büyütülmesi önerilebilir. Neyin alınması ve nasıl kullanılması konularında doktorunuzun önerilerine uyun. Başa takılan kısım başı doğrudan yukarı değil hafifçe öne çekmelidir. Evde traksiyon, ağrıyı giderir, ancak iki üç hafta sürer. Ağrı artarsa doktorunuzu arayın.
Kas spazmının giderilmesi
Boynu destekleyen kaslar ani, uzun süreli ve istemsiz olarak ağrılı kasılıyorsa kas spazmı oluşur.
Isı, genellikle ıslak bir havlu veya sıcak su torbası veya duş veya banyoda uygulanır- bazı kasları gevşetir ve dolaşımı artırır. Ancak çok uzun süre uygulanırsa, semptomları artırabilir, Doktorunuzun önerilerini takip ettiğinizden emin olun. Traksiyon, egzersiz ve masaj öncesinde ısı uygulamak suretiyle bunların etkinliği artırılır.
Masaj, boyundaki rahatsızlığın akut fazında önerilebilir. Geçici rahatlama sağlar ve uyumunuza yardımcı olur. Duştan sonra 15 dakika hafifçe boynunuzu ovalayın. Cilt iritasyonunu önlemek için losyon kullanın.
Soğuk da, küçük kas spazmlarını ve düğümleri düzeltir. Kırılmış buz plastik bir torbaya konur, bir havluya sarılır ve tetikleyici noktaya uygulanır.
Kasları gevşetmek için ilaç verilebilir.
Bazen, tetikleyici nokta denilen küçük lokalize ağrı bölgelerine enjeksiyonlar yapılır.
Boynu geren egzersizler kasları gevşetir ve katılığı önler. Boynunuzun ve omuzlarımızın etrafına katlanmış ıslak ve sıcak bir havlu sarın ve egzersiz yapın.
Ağrıların daha fazla giderilmesi
Ağrının giderilmesi için ilaç da önerilebilir. Genellikle, analjezik verilir, bu aspirin veya gerekirse daha güçlü bir ağrı kesici olabilir. Daha fazla rahatlama sağlanmak istendiğinde veya anlatılan önlemler yeteıli olmadığında, hekiminiz başka tedavi önerebilir.
Boynunuz incindiği zaman
Boyun problemleriniz bir kaza sonrası aniden çıkabilir. Ya da gerilim, uykusuzluk ve iş alışkanlıklarına bağlı yavaşça ve tedrici olarak gelişebilir. İyi haber ağrılı bir boyunla yaşamak zorunda olmadığınızdır. Boyun egzersizleri omuzlarınızdaki, sırtınızdaki ya da çenenizdeki basınç ve gerilim hislerinde kurtulmanıza yardımcı olabilir. Ayrıca baş ağrısını ya da kol ve parmaklarınızdaki ağrı ve karıncalanmayı da geçirebilir. Egzersiz sıklıkla boyun sağlığını yeniden düzeltir ve sağlıklı bir boyunda rahatsızlık hissi ve ağrı olmaz.
Boyun egzersizi programı
Kaslarınız güçlü değilse ve esnekse boynunuz incinebilir. Ayrıca kötü duruş nedeniyle boynumuzu hatalı bir şekilde tutarız. Egzersiz programı duruşu düzelterek, hareket alanını artırarak ve boynu destekleyen kasları güçlendirerek boyun incinmesini azaltmaya yardım eder. Boynunuzu sağlıklı ve dengeli duruma getirmek yalnızca haftada 3-5 kez 15 dakikanızı alır.
Normal hareket derecesi
Esnek kas ve eklemler boynunuzu üç ana yöne doğru hareket ettirmenizi sağlar. Her bir yöne hareketin kendine has hareket derecesi normalde mümkün olabilen miktar vardır.
Boyun egzersizlerinden yararlanma
Egzersizler gevşemenize yardımcı olur. Bunlar duruşunuzu düzeltir, hareket kabiliyetinizi artırır ve boyun kaslarınızın güçlenmesini ve eğilebilirliğini sağlar. Haftada 3-5 kez günde 15 dakika olmak koşuluyla egzersizlerin yapılması, rahatsızlığınızı ve ağrılarınız giderir ve gelişebilecek boyun problemlerinizi önler. Boynunuza nazik davranın, böylece o da size karşı nazik olacaktır.
Egzersiz Önerileri
Ağrı ve rahatsızlığa neden olan veya var olan ağrıyı artıran egzersizi kesin. Sessiz sakin ortamlarda egzersiz yapın.
Rahat giysiler giyin. Ayakkabılarınızı çıkarın.
Egzersiz yaparken vücudunuzu dinleyin nerede daha fazla sıkılık olduğunu hissedin ve ona odaklanın.
Kendinizi gevşetin. Gergin olmayın.
Derin ve yavaş soluk alıp verin nefesinizi tutmayın.
Yavaş ve burgu germe hareketleri yapın.
Öğrendiklerinizi diğer egzersizlerinize ekleyin.
Boyun Fitigi Belirtileri ve Tedavisi
Boyunda Sinir Sıkışması - Boyun Fıtığı
Boyunda Sinir Sıkışmasının Nedenleri
Boyundaki bir diskin yırtılarak fıtıklaşması, boyundaki eklemlerde oluşabilecek kireçlenme gibi bozukluklar veya darbe gibi diğer yaralanmalar sinirlere bası yaparak hasara yol açabilirler. Yaşlı kişilerde disklerde ve eklemlerde yaşa bağlı değişiklikler de sinirlere basıya neden olabilir. Gençlerde ise sinir hasarının en önemli nedeni boyun fıtığıdır. Fıtıklaşan disk sinire bası yaparak ağrı ortaya çıkarır. Belde olduğu gibi boyunda da fıtık olabilir. Omurları birbirinden ayıran diskler yarı eklem sayılırlar. Disk ortasında jel kıvamında bir madde ve bunun çevreleyen yastıkçıklardan oluşur. Bu yastıkçıklardan daha dışta olanlar içtekilere göre serttirler. Yaşın ilerlemesi ve travmaya maruz kalma durumlarında bu yastıkçıklar yıpranmaya başlar. Dıştaki tabaka giderek incelir, ani yapılan ters bir hareket sonrasında yırtılır.
içteki jel kıvamındaki madde bu yırtıklardan dışarı doğru kayarak, omurilikten çıkıp kola giderek o bölgelere hareket emri veren veya o bölgelerin duyusunu algılamayı sağlayan sinirlere baskı yapar. Böylece boyun-kol ağrısı ve o kolda uyuşma, karıncalanma, bazen de güçsüzlük hissedilir.
Boyunda Sinir Sıkışmasının Belirtileri, Boyun Fıtığı Belirtileri
Boyundaki sinir sıkışmasının başlıca belirtisi kola, boyna, göğse ve/veya omuzlara yayılan ağrıdır. Parmaklarda ve ellerde uyuşma ve karıncalanma ile kas güçsüzlüğü de görülebilir. Diğer belirtilerden biri de ellerde koordinasyon (eşgüdüm) kaybıdır.
Sinir seviyesinin hangi seviyede (yani hangi omur düzeyinde) olduğuna bağlı olarak, ağrı ve güçsüzlük değişik bölgelerde hissedilir.
C4 ve C5 omurları arasındaki sinir (C5 kökü) sıkışırsa boyun kökünde omuzlara ve üst kola yayılan ağrı oluşur. Biseps kasında güçsüzlük ve omuzda his kaybı görülür.
C5 ve C6 omurları arasındaki sinir (C6 kökü) sıkışırsa boyundan omuza ve kürek kemiğine doğru yayılan ve kolun dış tarafına doğru inen bir ağrı oluşur. Biseps kasında güçsüzlük, baş parmak ve işaret parmağında uyuşukluk hissedilir.
C6 ve C7 omurları arasındaki sinir (C7 kökü) sıkışırsa boyundan ve omuzdan kolun yan yüzüne ve orta parmağa yayılan bir ağrı oluşur. Triseps kasında güçsüzlük, el sırtında ve orta parmakta uyuşma hissedilir.
Hastalar ellerini başlarının üstüne koyduklarında ağrıda ve uyuşukluğun kaybolduğunu belirtebilirler. Çünkü bu durumda omurlar arasındaki açıklık arttığından sinir üzerindeki baskı azalır.
Boyun Fıtığı Tedavisi, Boyun Ağrısı İçin
Tedavi hem sinir kökü üzerindeki baskıyı azaltmaya hem de belirtileri hafifletmeye yöneliktir.
Böyle durumlarda ilaç tedavisinin yanı sıra öncelikle istirahat, daha sonra fizik tedavi uygulanır. Fizik tedavi; boyun traksiyonu (çekme), boyun hareketleri, egzersizler ve ağrıyı ortadan kaldırıcı diğer yöntemlerden oluşur. Fizik tedavi yeterli gelmediği zaman son zamanlarda gelişen tekniklerle bölgeye iğne (epidural steroid enjeksiyonu) veya kateter (epidural lizis) adı verilen ince sondalarla girilerek ilaç verilmesi düşünülür. Yine son zamanlarda geliştirilen girişimsel yöntemlerden birisi nükleoplastidir. Doğrudan diskin içine elektrotla ulaşarak diskin ısıtılması ile içinin basıncı düşürülmeye çalışılır. Eğer sinir üzerindeki bası çok şiddetliyse, kas güçsüzlüğü ileri boyuttaysa, fıtık-laşan disk kısmını çıkarmak ya da sinirin omurgayı terk ettiği boşluğu genişletmek üzere cerrahi tedavi uygulanabilir.
Hangi tedavi uygulanırsa uygulansın daha sonra hastanın düzenli olarak boyun egzersizlerini yapması ve boyun koruma prensiplerine uyması ağrının sık tekrarlamasını önleyebilir.
Boyunda Sinir Sıkışmasının Nedenleri
Boyundaki bir diskin yırtılarak fıtıklaşması, boyundaki eklemlerde oluşabilecek kireçlenme gibi bozukluklar veya darbe gibi diğer yaralanmalar sinirlere bası yaparak hasara yol açabilirler. Yaşlı kişilerde disklerde ve eklemlerde yaşa bağlı değişiklikler de sinirlere basıya neden olabilir. Gençlerde ise sinir hasarının en önemli nedeni boyun fıtığıdır. Fıtıklaşan disk sinire bası yaparak ağrı ortaya çıkarır. Belde olduğu gibi boyunda da fıtık olabilir. Omurları birbirinden ayıran diskler yarı eklem sayılırlar. Disk ortasında jel kıvamında bir madde ve bunun çevreleyen yastıkçıklardan oluşur. Bu yastıkçıklardan daha dışta olanlar içtekilere göre serttirler. Yaşın ilerlemesi ve travmaya maruz kalma durumlarında bu yastıkçıklar yıpranmaya başlar. Dıştaki tabaka giderek incelir, ani yapılan ters bir hareket sonrasında yırtılır.
içteki jel kıvamındaki madde bu yırtıklardan dışarı doğru kayarak, omurilikten çıkıp kola giderek o bölgelere hareket emri veren veya o bölgelerin duyusunu algılamayı sağlayan sinirlere baskı yapar. Böylece boyun-kol ağrısı ve o kolda uyuşma, karıncalanma, bazen de güçsüzlük hissedilir.
Boyunda Sinir Sıkışmasının Belirtileri, Boyun Fıtığı Belirtileri
Boyundaki sinir sıkışmasının başlıca belirtisi kola, boyna, göğse ve/veya omuzlara yayılan ağrıdır. Parmaklarda ve ellerde uyuşma ve karıncalanma ile kas güçsüzlüğü de görülebilir. Diğer belirtilerden biri de ellerde koordinasyon (eşgüdüm) kaybıdır.
Sinir seviyesinin hangi seviyede (yani hangi omur düzeyinde) olduğuna bağlı olarak, ağrı ve güçsüzlük değişik bölgelerde hissedilir.
C4 ve C5 omurları arasındaki sinir (C5 kökü) sıkışırsa boyun kökünde omuzlara ve üst kola yayılan ağrı oluşur. Biseps kasında güçsüzlük ve omuzda his kaybı görülür.
C5 ve C6 omurları arasındaki sinir (C6 kökü) sıkışırsa boyundan omuza ve kürek kemiğine doğru yayılan ve kolun dış tarafına doğru inen bir ağrı oluşur. Biseps kasında güçsüzlük, baş parmak ve işaret parmağında uyuşukluk hissedilir.
C6 ve C7 omurları arasındaki sinir (C7 kökü) sıkışırsa boyundan ve omuzdan kolun yan yüzüne ve orta parmağa yayılan bir ağrı oluşur. Triseps kasında güçsüzlük, el sırtında ve orta parmakta uyuşma hissedilir.
Hastalar ellerini başlarının üstüne koyduklarında ağrıda ve uyuşukluğun kaybolduğunu belirtebilirler. Çünkü bu durumda omurlar arasındaki açıklık arttığından sinir üzerindeki baskı azalır.
Boyun Fıtığı Tedavisi, Boyun Ağrısı İçin
Tedavi hem sinir kökü üzerindeki baskıyı azaltmaya hem de belirtileri hafifletmeye yöneliktir.
Böyle durumlarda ilaç tedavisinin yanı sıra öncelikle istirahat, daha sonra fizik tedavi uygulanır. Fizik tedavi; boyun traksiyonu (çekme), boyun hareketleri, egzersizler ve ağrıyı ortadan kaldırıcı diğer yöntemlerden oluşur. Fizik tedavi yeterli gelmediği zaman son zamanlarda gelişen tekniklerle bölgeye iğne (epidural steroid enjeksiyonu) veya kateter (epidural lizis) adı verilen ince sondalarla girilerek ilaç verilmesi düşünülür. Yine son zamanlarda geliştirilen girişimsel yöntemlerden birisi nükleoplastidir. Doğrudan diskin içine elektrotla ulaşarak diskin ısıtılması ile içinin basıncı düşürülmeye çalışılır. Eğer sinir üzerindeki bası çok şiddetliyse, kas güçsüzlüğü ileri boyuttaysa, fıtık-laşan disk kısmını çıkarmak ya da sinirin omurgayı terk ettiği boşluğu genişletmek üzere cerrahi tedavi uygulanabilir.
Hangi tedavi uygulanırsa uygulansın daha sonra hastanın düzenli olarak boyun egzersizlerini yapması ve boyun koruma prensiplerine uyması ağrının sık tekrarlamasını önleyebilir.
Boyun Agrisi Nedenleri
Boyun Ağrısının Nedenleri
Boyunda Ağrı, Boyun sorunları, yaralanma, kötü duruş, fazla gerilme, yıpranma ve yırtılma veya hastalık dolayısı ile gelişir. Bu etkenlerden bir veya daha fazlası boyun ağrısına ve hareket kabiliyetinde azalmaya yol açar.
Darbeler
Spor faaliyetleri, özellikle gençlerde pek çok boyun harabiyetine yol açar. Futbolda, başla yapılan blokaj sık karşılaşılan bir nedendir. Sığ suya dalma veya deniz dibindeki bir cisme çarpma de gerçek tehlikelerdir.
Burkulma
Boyun normal hareket kabiliyetinin dışında zorlanırsa, kas ve bağlar gerilir ve yırtılır. Bu burkulmadır, ayak bileği burkulmasına benzer. Boyun kasları gergin olduğunda kısıtlı hareket bile burkulmaya yol açabilir.
Bu tip yaralanma - halk arasında kamçı darbesi olarak bilinmektedir - genellikle otomobil kazalarında görülür. Bir araca arkadan çarpıldığında yolcuların başları geri sallanır (hiperekstansiyon) vücut öne yönelir. Baş daha sonra geri teperek öne sallanır.
Otomobil sert bir cisme çarptığında bu olayın tersi oluşur. Vücut aniden durduğundan baş ileri hareket eder (hiperfleksiyon). Daha sonra baş geri teperek arkaya gider. Vücut bir yöne hareket ettiğinde baş diğer yöne hareket eder ve bütün yük boyuna biner.
Kazazede başlangıçta yalnızca hafifi ağrı hisseder, ancak birkaç saat sonra boyun sertliği ve ağrı (ve bazen kola vuran ağrı) gelişir. Rahatsızlık birkaç günde en üst düzeye ulaşır, fakat 1 ay içinde düzelir. Bu zaman dilimi çok çeşitli olabilmektedir. Öne ve arkaya aşırı gerilim yaralanmaları 3 ay içinde geçer ve iyi bir tedavi ile bu sorunlar nadiren tekrarlar.
Duruş ve Duygusal Stres
Duruş, insanların kavrayabildiğinden daha çok etkilidir. Kötü duruş- veya şişmanlık, zayıf karın kasları veya uzun süre oturma-belinizi öne doğru çekip kav-islendirdiğinde sırtınızda arkaya doğru daha çok kavis yapar, bu dengeyi sağlamak için boynu öne iter.
Fazlaca eğilme gerektiren iş ve hobiler, kamburlaşmaya ve boynun öne kavis yapmasına neden olur.
Neden ne ise, başın oldukça büyük kısmı çok az da olsa merkezin dışında ise, boyun kasları sertleşir ve kasılır ve kas yorgunluğu oluşturur. Boyun kasları dinlenmeden kasılı kalırsa, baş benzer şekilde boyun ağrısı oluşur.
Tek uzun süreli tedavi düzelmiş duruştur. Doktorunuz kendi duruşunuzu duvar testi ile kontrol etmenizi önerebilir. Sırtınız düz bir duvara yapışık topuklarınız birkaç santimetre uzakta olacak şekilde ayakta durun. Omuz ve kalçalarınız duvara değmelidir. Başınızın arkası duvara yakın olmalıdır. Çenenizi sabit tutun ve yürüyün ve sonra pozisyonunuzu kontrol etmek için geri dönün. Bütün gün boyunca böyle yürümeye çalışın.
Bazen uyurken bile problem gelişebilir. Yüzü koyun yatıyorsanız çok yüksek yastık kullanıyorsanız veya kötü pozisyonda uyuyorsanız boynunuzun pozisyonu bozulabilir. Bir çoğumuzun boynunda eğrilik vardır. Neyse ki durum doktor bakımına gerek olmadan birkaç günde düzelir.
İş veya aile ile ilgili endişelerin yarattığı stres veya kızgınlık, üzüntü veya korku da boyun kaslarını kasar. Ayrıca boyun yaralanmalarını da şiddetlendirir.
Sinirli ve gergin bir kişinin düzelmesi daha uzun sürer. Düzenli gevşeme ve yapısal problemlerin çözümü bu problemin uzun vadede çözümü için gerekli olabilir.
Aşınma ve Yırtılma
Saçlar aklaşır, ciltte kırışıklar oluşurken, servikal omurgada da yaşla birlikte değişiklikler olur. Özellikle daha çok hareket eden bölgelerde (C4-C6 arası) günlük yıpranma ve yırtılma etkileri 40-60 yaşlar arasında görülmeye başlar.
Disk yıprandıkça daralır, esnekliğini ve su muhtevasını kaybeder. Bu sürecin tıbbi adı, disk dejenerasyonudur. Giderek, omurlar yakınlaşır ve birbirine değer. Oluşan sürtünmeler, kemik çıkıntıların oluşumuna yol açar, bunlar sinirlerin çıktığı deliklerin içine doğru ilerler ve siniri zedeler.
Omurga eklemleri de aşınabilir; bu bir tip eklem iltihabıdır. Eklemler etrafındaki doku şişer ve servikal sinirler delikler içinde sıkışır.
Eskiyen disk bazen yırtılır, sinir kökü üstüne ilerleyip basınç yapar. Bu durum-genellikle kollarda yansıyan ağrıya neden olur-disk hernisi-boyun fıtığı-olarak adlandırılır.
Doğru tedavi ile servikal yaşlanmaya ve hastalığa bağlı ağrı genellikle 6-8 haftada düzelir. Ne yazık ki sık tekrarlanır. Fakat doğru bakım ve egzersiz ile ilgili olarak doktorunuzun direktiflerine uyarsanız daha nadir tekrarlanır.
Boyunda Ağrı, Boyun sorunları, yaralanma, kötü duruş, fazla gerilme, yıpranma ve yırtılma veya hastalık dolayısı ile gelişir. Bu etkenlerden bir veya daha fazlası boyun ağrısına ve hareket kabiliyetinde azalmaya yol açar.
Darbeler
Spor faaliyetleri, özellikle gençlerde pek çok boyun harabiyetine yol açar. Futbolda, başla yapılan blokaj sık karşılaşılan bir nedendir. Sığ suya dalma veya deniz dibindeki bir cisme çarpma de gerçek tehlikelerdir.
Burkulma
Boyun normal hareket kabiliyetinin dışında zorlanırsa, kas ve bağlar gerilir ve yırtılır. Bu burkulmadır, ayak bileği burkulmasına benzer. Boyun kasları gergin olduğunda kısıtlı hareket bile burkulmaya yol açabilir.
Bu tip yaralanma - halk arasında kamçı darbesi olarak bilinmektedir - genellikle otomobil kazalarında görülür. Bir araca arkadan çarpıldığında yolcuların başları geri sallanır (hiperekstansiyon) vücut öne yönelir. Baş daha sonra geri teperek öne sallanır.
Otomobil sert bir cisme çarptığında bu olayın tersi oluşur. Vücut aniden durduğundan baş ileri hareket eder (hiperfleksiyon). Daha sonra baş geri teperek arkaya gider. Vücut bir yöne hareket ettiğinde baş diğer yöne hareket eder ve bütün yük boyuna biner.
Kazazede başlangıçta yalnızca hafifi ağrı hisseder, ancak birkaç saat sonra boyun sertliği ve ağrı (ve bazen kola vuran ağrı) gelişir. Rahatsızlık birkaç günde en üst düzeye ulaşır, fakat 1 ay içinde düzelir. Bu zaman dilimi çok çeşitli olabilmektedir. Öne ve arkaya aşırı gerilim yaralanmaları 3 ay içinde geçer ve iyi bir tedavi ile bu sorunlar nadiren tekrarlar.
Duruş ve Duygusal Stres
Duruş, insanların kavrayabildiğinden daha çok etkilidir. Kötü duruş- veya şişmanlık, zayıf karın kasları veya uzun süre oturma-belinizi öne doğru çekip kav-islendirdiğinde sırtınızda arkaya doğru daha çok kavis yapar, bu dengeyi sağlamak için boynu öne iter.
Fazlaca eğilme gerektiren iş ve hobiler, kamburlaşmaya ve boynun öne kavis yapmasına neden olur.
Neden ne ise, başın oldukça büyük kısmı çok az da olsa merkezin dışında ise, boyun kasları sertleşir ve kasılır ve kas yorgunluğu oluşturur. Boyun kasları dinlenmeden kasılı kalırsa, baş benzer şekilde boyun ağrısı oluşur.
Tek uzun süreli tedavi düzelmiş duruştur. Doktorunuz kendi duruşunuzu duvar testi ile kontrol etmenizi önerebilir. Sırtınız düz bir duvara yapışık topuklarınız birkaç santimetre uzakta olacak şekilde ayakta durun. Omuz ve kalçalarınız duvara değmelidir. Başınızın arkası duvara yakın olmalıdır. Çenenizi sabit tutun ve yürüyün ve sonra pozisyonunuzu kontrol etmek için geri dönün. Bütün gün boyunca böyle yürümeye çalışın.
Bazen uyurken bile problem gelişebilir. Yüzü koyun yatıyorsanız çok yüksek yastık kullanıyorsanız veya kötü pozisyonda uyuyorsanız boynunuzun pozisyonu bozulabilir. Bir çoğumuzun boynunda eğrilik vardır. Neyse ki durum doktor bakımına gerek olmadan birkaç günde düzelir.
İş veya aile ile ilgili endişelerin yarattığı stres veya kızgınlık, üzüntü veya korku da boyun kaslarını kasar. Ayrıca boyun yaralanmalarını da şiddetlendirir.
Sinirli ve gergin bir kişinin düzelmesi daha uzun sürer. Düzenli gevşeme ve yapısal problemlerin çözümü bu problemin uzun vadede çözümü için gerekli olabilir.
Aşınma ve Yırtılma
Saçlar aklaşır, ciltte kırışıklar oluşurken, servikal omurgada da yaşla birlikte değişiklikler olur. Özellikle daha çok hareket eden bölgelerde (C4-C6 arası) günlük yıpranma ve yırtılma etkileri 40-60 yaşlar arasında görülmeye başlar.
Disk yıprandıkça daralır, esnekliğini ve su muhtevasını kaybeder. Bu sürecin tıbbi adı, disk dejenerasyonudur. Giderek, omurlar yakınlaşır ve birbirine değer. Oluşan sürtünmeler, kemik çıkıntıların oluşumuna yol açar, bunlar sinirlerin çıktığı deliklerin içine doğru ilerler ve siniri zedeler.
Omurga eklemleri de aşınabilir; bu bir tip eklem iltihabıdır. Eklemler etrafındaki doku şişer ve servikal sinirler delikler içinde sıkışır.
Eskiyen disk bazen yırtılır, sinir kökü üstüne ilerleyip basınç yapar. Bu durum-genellikle kollarda yansıyan ağrıya neden olur-disk hernisi-boyun fıtığı-olarak adlandırılır.
Doğru tedavi ile servikal yaşlanmaya ve hastalığa bağlı ağrı genellikle 6-8 haftada düzelir. Ne yazık ki sık tekrarlanır. Fakat doğru bakım ve egzersiz ile ilgili olarak doktorunuzun direktiflerine uyarsanız daha nadir tekrarlanır.
Boyun Agrilari ve Boyun Anatomisi
Boyun Ağrıları, Baş Boyun Ağrısı
Boyun genellikle ihmal edilen bölgelerin başında gelir. Gerçekte boyun bir çok organ için bağlantı noktasıdır. Baş, omuzlar, kollar için bir kavşak görevi görür. Boyun başın vücudun diğer kısımları ile bağlantısını sağlar. Omurilik, sinirler ve kan damarlarını taşır. Bunun ötesinde boyun baş için bir destek işlevi görür. Büyük hareket kabiliyeti olması aynı zamanda darbelere ve zedelenmelere karşı açık olmasına yol açar. Bu yüzden ağrı nedeni olarak omurga içerisinde belden sonra ikinci sırayı alır. Bir çok omuz, kol ve baş ağrısının altında boyundaki kas ve diğer yapılardaki bozuklukları yatar. Bu yüzden boyna gereken önemin verilmesi gerekir. Bu bölümün amacı bireylerin boyunlarına gereken önemi vermelerini sağlamak, boyundan kaynaklanan ağrılarda kendi başına alınması gereken önlemler konusunda yol göstermek, bir hasar meydana geldiğinde hekimin tavsiyesi ile birlikte yapılabilecek uygulamalar konusunda eğitmektir.
Boyun Anatomisi ve İşlevleri
Omurganın boyun bölümü 7 vertebra (omur) dan oluşur. Omurilikten çıkan 8 sinir, hareket ve duyu ile ilgili iletileri (ağrı dahil) baş ile omuz, göğüs kafesi ve kollar arasında getirip götürür. Kalp ile baş arasında kan taşıyan 4 ana atardamar da boyundan geçer.
Servikal omurgayı (boyun) oluşturan boyun omurları yukarıdan aşağıya doğru C1-C7 olarak numaralandırılır. Bütün omurda enseden hissedilebilen çıkıntılar vardır; omurları birleştiren kas ve bağlar buraya yapışırlar. Nazik bir yapıya sahip olan omurilik omurların merkezinden geçer ve onlar tarafından korunur. Servikal sinirler çam ağacının dalları gibidir ve foramina denilen vertebraların arasındaki küçük deliklerden çıkarlar.
Vertebraların arasında onlara yapışık olan "disk" denilen kıkırdak benzeri yapılar vardır, bunlar şok etkileri emerek, omurlara ulaşmalarını engelleyen yastıkçıklar olarak işlev görürler. Tıpkı bel omurlarının arasındaki diskler gibi, boyun omurlarının arasında yer alan disklerin de sert bir bağ dokusundan oluşmuş kapsül ile çevrelenen jelatinöz bir merkezi vardır. Yine bel omurlarında olduğu gibi boyun omurları da arka bölgelerindeki sağlı sollu faset eklemlerle birbirine bağlanır.
Boyun omurganın herhangi başka bir yerinden çok daha fazla hareket eder. Daima başı dik tutan ve sayısız kombinasyonlarla üç temel yolda hareket ettir-ilebilen güçlü ve eğilebilir bir kas ve bağlar sistemidir.
Baş yukarı-aşağı (90 derecelik açılarla) sallandığında, boyun omurlarının arasındaki disklerin içindeki sıvı hafifçe sıkışır. Başın öne eğilmesine fleksiyon, arkaya eğilmesine ise ekstansiyon denir.
Baş iki yana sallandığında (yaklaşık 180 derece) boyun omurları birbiri üzerinde rotasyon yapar.
Baş omuzlara eğildiğinde (yaklaşık 120 derece) kaslar bir tarafta kasılırken, diğer tarafta gerilir. Ortada yer alan C4, C5 ve C6 omurları bu eğme hareketinde daha çok yer alır. Başın eğildiği taraftaki foramina sıkışır.
Boyun, omurilik, sinirler ve kan damarları gibi değerli yapıları korur. Boyundan kaynaklanan ağrı, kafatası, yüz, kulaklar, omuzlar, kollar, eller, parmaklar ve bazen de göğüs kafesi gibi bölgelerde hissedilebilir. Buna yansıyan ağrı denir.
Boyun genellikle ihmal edilen bölgelerin başında gelir. Gerçekte boyun bir çok organ için bağlantı noktasıdır. Baş, omuzlar, kollar için bir kavşak görevi görür. Boyun başın vücudun diğer kısımları ile bağlantısını sağlar. Omurilik, sinirler ve kan damarlarını taşır. Bunun ötesinde boyun baş için bir destek işlevi görür. Büyük hareket kabiliyeti olması aynı zamanda darbelere ve zedelenmelere karşı açık olmasına yol açar. Bu yüzden ağrı nedeni olarak omurga içerisinde belden sonra ikinci sırayı alır. Bir çok omuz, kol ve baş ağrısının altında boyundaki kas ve diğer yapılardaki bozuklukları yatar. Bu yüzden boyna gereken önemin verilmesi gerekir. Bu bölümün amacı bireylerin boyunlarına gereken önemi vermelerini sağlamak, boyundan kaynaklanan ağrılarda kendi başına alınması gereken önlemler konusunda yol göstermek, bir hasar meydana geldiğinde hekimin tavsiyesi ile birlikte yapılabilecek uygulamalar konusunda eğitmektir.
Boyun Anatomisi ve İşlevleri
Omurganın boyun bölümü 7 vertebra (omur) dan oluşur. Omurilikten çıkan 8 sinir, hareket ve duyu ile ilgili iletileri (ağrı dahil) baş ile omuz, göğüs kafesi ve kollar arasında getirip götürür. Kalp ile baş arasında kan taşıyan 4 ana atardamar da boyundan geçer.
Servikal omurgayı (boyun) oluşturan boyun omurları yukarıdan aşağıya doğru C1-C7 olarak numaralandırılır. Bütün omurda enseden hissedilebilen çıkıntılar vardır; omurları birleştiren kas ve bağlar buraya yapışırlar. Nazik bir yapıya sahip olan omurilik omurların merkezinden geçer ve onlar tarafından korunur. Servikal sinirler çam ağacının dalları gibidir ve foramina denilen vertebraların arasındaki küçük deliklerden çıkarlar.
Vertebraların arasında onlara yapışık olan "disk" denilen kıkırdak benzeri yapılar vardır, bunlar şok etkileri emerek, omurlara ulaşmalarını engelleyen yastıkçıklar olarak işlev görürler. Tıpkı bel omurlarının arasındaki diskler gibi, boyun omurlarının arasında yer alan disklerin de sert bir bağ dokusundan oluşmuş kapsül ile çevrelenen jelatinöz bir merkezi vardır. Yine bel omurlarında olduğu gibi boyun omurları da arka bölgelerindeki sağlı sollu faset eklemlerle birbirine bağlanır.
Boyun omurganın herhangi başka bir yerinden çok daha fazla hareket eder. Daima başı dik tutan ve sayısız kombinasyonlarla üç temel yolda hareket ettir-ilebilen güçlü ve eğilebilir bir kas ve bağlar sistemidir.
Baş yukarı-aşağı (90 derecelik açılarla) sallandığında, boyun omurlarının arasındaki disklerin içindeki sıvı hafifçe sıkışır. Başın öne eğilmesine fleksiyon, arkaya eğilmesine ise ekstansiyon denir.
Baş iki yana sallandığında (yaklaşık 180 derece) boyun omurları birbiri üzerinde rotasyon yapar.
Baş omuzlara eğildiğinde (yaklaşık 120 derece) kaslar bir tarafta kasılırken, diğer tarafta gerilir. Ortada yer alan C4, C5 ve C6 omurları bu eğme hareketinde daha çok yer alır. Başın eğildiği taraftaki foramina sıkışır.
Boyun, omurilik, sinirler ve kan damarları gibi değerli yapıları korur. Boyundan kaynaklanan ağrı, kafatası, yüz, kulaklar, omuzlar, kollar, eller, parmaklar ve bazen de göğüs kafesi gibi bölgelerde hissedilebilir. Buna yansıyan ağrı denir.
Migren İle İlgil Sik Sorulan Sorular
Migrenle İlgili Sık Sorulan Sorular ve Yanıtları
Migren tehlikeli midir?
Her baş ağrısı migren değildir. Bazı baş ağrıları önemli bir hastalığın işareti olabilir. Migren ciddi bir rahatsızlık hissi ve yaşam kalitesinde düşmeye neden olmakla birlikte genellikle ciddi bir tıbbi risk oluşturmaz. Ancak baş ağrınıza migren diyebilmek için doktorunuzdan teşhis almanız gerekir.
Değişik migren tipleri olduğunu duydum, bunlar nelerdir?
Geleneksel sınıflandırmaya göre en sık rastlanan şekilleri klasik ve basit migren olarak adlandırılan tiplerdir. Klasik migrende baş ağrısından önce "aura" diye adlandırılan bir dönem yaşanır. Aura esnasında görme ve koku alma duyularında değişiklikler gibi bazı olağan olmayan durumlar yaşayabilirsiniz. Basit migrenin aura ekmemi yoktur.
Migrenin hayati risk taşımadığını biliyorum, fakat migrenimin olması beni başka tıbbi risklere sokar mı?
İstatistiksel olarak çok az anlamlı olmakla birlikte, migren hastalan nüfusun geneline oranla çok az bir farkla genç yaşta (50 yaş altı) kalp krizi riski taşırlar. Migren esnasında geçirilen kalp krizi genelde aura ile benzer semptomlar taşır ve genellikle görme duyusu etkilenir.
Baş ağrılarımın migren olup olmadığını nasıl anlarım?
Migrene benzer belirtiler gösteren başka hastalıklar da vardır (Beyin tümörleri ve beynin daha başka hastalıkları gibi). Dolayısıyla daha önce teşhis konmamış ise doktor kontrolünden geçmek ve tıbbi teşhis koydurmak gereklidir. Bu durum; özellikle baş ağrılarınız aniden başladı ise ve daha önce böyle bir deneyim yaşamadıysanız daha da önem kazanır.
Kadınların daha sıklıkla migren hastası olduğu doğru mu? Evet. Migren kadınlarda daha sık görülmekte. Çok sağlıklı olmamakla birlikte eldeki istatistikler her 100 migren hastasının 70 inin kadın olduğunu göstermektedir.
Migren genellikle kaç yaş civarında başlar?
Migren her yaşta başlayabilir. Fakat çoğunlukla 20'li yaşlarda başlar. Çocuklar da migren hastası olabilir ki bu durumda verilen ilaçlara ve ilaç dozuna çok dikkat etmek gerekir.
Migren kalıtsal mıdır?
Genellikle. Pek çok migren hastasının ailesinde başka bir migren hastası daha bulunur. Migren hastalarının anne ve babalarının %50-60'ının migren hastası olduğunu bildiren çalışmalar vardır.
Migren hastalarında ağrı dönemi ne sıklıkla yaşanır?
Ağrının sıklığı kişiye ve migreni başlatan etkenlerin varlığına göre değişkenlik gösterir. Genellikle basit migrenler klasik migrenlere göre daha sık yaşanır. Migren sıklığı çoğunlukla yaş ilerledikçe azalır.
Stres baş ağrım da oluyor, bu normal mi?
Evet, migren hastaları stresten dolayı da baş ağrısı çekerler. Bu tip ağrılar kafa derisi ve boyun kaslarını gevşetememekten olur. Serotonin düzeyindeki düşüklüğün de etkisi olabileceği gözlemlenmiştir. Bu tip ağrılar damar daraltıcı ilaçlarla kötüleşirken, damar açıcılarla iyileşir.
Migrenle araba tutması arasında ilişki var mıdır?
Pek çok migren hastası çocukken ve şu anda araba tutmasından bahsederler.
Migren hastalarını daha kolay araba tutabilir.
Migren ve alerjik yatkınlık arasında bir ilişki var mıdır?
Olduğu tahmin edilmekle birlikte, eldeki veriler kesin bir neden sonuç ilişkisi kurmak için yeterli değildir. Bazıları gıda alerjilerinin migrene sebep olabileceğini ve kandaki yükselmiş histamin seviyesinin baş ağrısını başlatabileceğini düşünmektedirler. Bazı araştırmacılar ise astım, alerjik rinit gibi alerjik hastalıklarla ilişkiye dikkat çekmektedir. Alerji ve migren ilişkisinin çocuklarda daha fazla olduğu düşünülmektedir.
Migrenlerin psikolojik olduğunu duydum, doğru mu?
Hayır. Daha önceleri migrenin belli bir psikolojik profile sahip olan insanlarda ortaya çıktığı düşünülürdü. Migren hastalarının nörotik, obsesif, kompulsif, katı ve bastırılmış düşmanlık duygularına sahip olduğu söylenirdi. Ancak son 15 yıldır yapılan araştırmalar migren hastalarının psikolojik profillerinin normal olduğunu göstermiştir. Bazı doktorlar halen eski tavrı devam ettirmektedirler. Ancak tüm bu yanlış kanılar, migrenin sebepleri konusunda yapılan yeni araştırmalarla yıkılmaya devam edecek gibi görünmekte.
Migren günün belli saatlerinde daha mı sık ortaya çıkmaktadır?
Migrenin günün belli saatlerinde olma olasılığının daha fazla olduğuna işaret eden bazı veriler vardır. En sık rastlanan migren başlama saati sabahın orta veya geç saatleridir. Bu saatler aynı zamanda kalp sinirlerinin ve kan trombositlerinin değişme saatleri de olup, vazomotor ritmin değişmesi ile migren başlangıcı arasında bir ilişki olabileceğine işaret etmektedir.
Migrenin geçmeyeceği, hayat boyu süreceği doğru mudur?
Kesinlikle yanlıştır. Bir çok hasta migren tanısı konduğu andan itibaren yaşam boyu migren çekeceğini sanır. Düzenli ilaç tedavisi ile migren artık tedavi edilebilmektedir.
Migren tehlikeli midir?
Her baş ağrısı migren değildir. Bazı baş ağrıları önemli bir hastalığın işareti olabilir. Migren ciddi bir rahatsızlık hissi ve yaşam kalitesinde düşmeye neden olmakla birlikte genellikle ciddi bir tıbbi risk oluşturmaz. Ancak baş ağrınıza migren diyebilmek için doktorunuzdan teşhis almanız gerekir.
Değişik migren tipleri olduğunu duydum, bunlar nelerdir?
Geleneksel sınıflandırmaya göre en sık rastlanan şekilleri klasik ve basit migren olarak adlandırılan tiplerdir. Klasik migrende baş ağrısından önce "aura" diye adlandırılan bir dönem yaşanır. Aura esnasında görme ve koku alma duyularında değişiklikler gibi bazı olağan olmayan durumlar yaşayabilirsiniz. Basit migrenin aura ekmemi yoktur.
Migrenin hayati risk taşımadığını biliyorum, fakat migrenimin olması beni başka tıbbi risklere sokar mı?
İstatistiksel olarak çok az anlamlı olmakla birlikte, migren hastalan nüfusun geneline oranla çok az bir farkla genç yaşta (50 yaş altı) kalp krizi riski taşırlar. Migren esnasında geçirilen kalp krizi genelde aura ile benzer semptomlar taşır ve genellikle görme duyusu etkilenir.
Baş ağrılarımın migren olup olmadığını nasıl anlarım?
Migrene benzer belirtiler gösteren başka hastalıklar da vardır (Beyin tümörleri ve beynin daha başka hastalıkları gibi). Dolayısıyla daha önce teşhis konmamış ise doktor kontrolünden geçmek ve tıbbi teşhis koydurmak gereklidir. Bu durum; özellikle baş ağrılarınız aniden başladı ise ve daha önce böyle bir deneyim yaşamadıysanız daha da önem kazanır.
Kadınların daha sıklıkla migren hastası olduğu doğru mu? Evet. Migren kadınlarda daha sık görülmekte. Çok sağlıklı olmamakla birlikte eldeki istatistikler her 100 migren hastasının 70 inin kadın olduğunu göstermektedir.
Migren genellikle kaç yaş civarında başlar?
Migren her yaşta başlayabilir. Fakat çoğunlukla 20'li yaşlarda başlar. Çocuklar da migren hastası olabilir ki bu durumda verilen ilaçlara ve ilaç dozuna çok dikkat etmek gerekir.
Migren kalıtsal mıdır?
Genellikle. Pek çok migren hastasının ailesinde başka bir migren hastası daha bulunur. Migren hastalarının anne ve babalarının %50-60'ının migren hastası olduğunu bildiren çalışmalar vardır.
Migren hastalarında ağrı dönemi ne sıklıkla yaşanır?
Ağrının sıklığı kişiye ve migreni başlatan etkenlerin varlığına göre değişkenlik gösterir. Genellikle basit migrenler klasik migrenlere göre daha sık yaşanır. Migren sıklığı çoğunlukla yaş ilerledikçe azalır.
Stres baş ağrım da oluyor, bu normal mi?
Evet, migren hastaları stresten dolayı da baş ağrısı çekerler. Bu tip ağrılar kafa derisi ve boyun kaslarını gevşetememekten olur. Serotonin düzeyindeki düşüklüğün de etkisi olabileceği gözlemlenmiştir. Bu tip ağrılar damar daraltıcı ilaçlarla kötüleşirken, damar açıcılarla iyileşir.
Migrenle araba tutması arasında ilişki var mıdır?
Pek çok migren hastası çocukken ve şu anda araba tutmasından bahsederler.
Migren hastalarını daha kolay araba tutabilir.
Migren ve alerjik yatkınlık arasında bir ilişki var mıdır?
Olduğu tahmin edilmekle birlikte, eldeki veriler kesin bir neden sonuç ilişkisi kurmak için yeterli değildir. Bazıları gıda alerjilerinin migrene sebep olabileceğini ve kandaki yükselmiş histamin seviyesinin baş ağrısını başlatabileceğini düşünmektedirler. Bazı araştırmacılar ise astım, alerjik rinit gibi alerjik hastalıklarla ilişkiye dikkat çekmektedir. Alerji ve migren ilişkisinin çocuklarda daha fazla olduğu düşünülmektedir.
Migrenlerin psikolojik olduğunu duydum, doğru mu?
Hayır. Daha önceleri migrenin belli bir psikolojik profile sahip olan insanlarda ortaya çıktığı düşünülürdü. Migren hastalarının nörotik, obsesif, kompulsif, katı ve bastırılmış düşmanlık duygularına sahip olduğu söylenirdi. Ancak son 15 yıldır yapılan araştırmalar migren hastalarının psikolojik profillerinin normal olduğunu göstermiştir. Bazı doktorlar halen eski tavrı devam ettirmektedirler. Ancak tüm bu yanlış kanılar, migrenin sebepleri konusunda yapılan yeni araştırmalarla yıkılmaya devam edecek gibi görünmekte.
Migren günün belli saatlerinde daha mı sık ortaya çıkmaktadır?
Migrenin günün belli saatlerinde olma olasılığının daha fazla olduğuna işaret eden bazı veriler vardır. En sık rastlanan migren başlama saati sabahın orta veya geç saatleridir. Bu saatler aynı zamanda kalp sinirlerinin ve kan trombositlerinin değişme saatleri de olup, vazomotor ritmin değişmesi ile migren başlangıcı arasında bir ilişki olabileceğine işaret etmektedir.
Migrenin geçmeyeceği, hayat boyu süreceği doğru mudur?
Kesinlikle yanlıştır. Bir çok hasta migren tanısı konduğu andan itibaren yaşam boyu migren çekeceğini sanır. Düzenli ilaç tedavisi ile migren artık tedavi edilebilmektedir.
Migren Agrisina Dayanma Yontemleri
Migren Ağrısına Dayanma Stratejileri
Migren hastası olan bir kişi migren hakkında mümkün olduğunca her şeyi öğrenmelidir. Migrenin pek çok farklı sebebi ve bulgusu vardır. Bilgiyi artırmak korkuları azaltır ve durumu kontrol altına almayı kolaylaştırır.
Kendi migreninizi tanıyın. Migren ağrınızın oluşması ile yaptığınız aktiviteler, yediğiniz yiyecekler, hava durumu, hormonal durumunuz arasındaki ilişkiyi not etmek migren sebeplerinizi bulmakta çok faydalıdır. Migren konusunda deneyimli, tedavi kararlarında sizinle bilgiyi paylaşan ve fikrinizi soran bir doktor bulun.
Sizin için iyi etki veren bir yöntem bulduğunuz zaman devam edin. İyi niyetli olsalar bile olmaz diyenleri umursamayın.
Aileniz ve arkadaşlarınızı duyarlı olduğunuz yemekler ve kaçınabileceğiniz diğer migren sebepleri konusunda bilgilendirin ve zaman zaman hatırlatın. Aile fertlerinizden migren zamanlarınızda normal görevlerinizi üstlenmelerini isteyin ve daha sonra da bunları yapmalarına izin verin.
Pek çoğumuz tamamen fonksiyonsuz hale gelinceye kadar her şeyi yapmaya çabalarız — bunu yapmayın-.
Migren esnasında size nasıl davranılmasını istediğiniz konusunda açık olun. İnsanlar genellikle sizin söylediğinizi gerçek olarak algılar. Dolayısıyla olduğunuzdan daha iyi görünmeye çalışmayın. Bu onlara karşı iyi bir davranış değildir. Acı ve rahatsızlık seviyeniz konusunda dürüst olursanız, etrafınızdakilere uygun davranabilmeleri için olanak tanımış olursunuz.
Çok küçük çocuklar için alnınıza bir yara bandı yapıştırmak faydalı olabilir. "Burası acıyor" diyerek gürültü yapmadan oynamalarını sağlayabilirsiniz.
Planlanmış ve sizin migren nedeni ile katılamayacağınız aktivitelere başkalarının gitmesini teşvik etmeyi düşünün. Bunu yapmak zor olabilir. Keza insan kendini dışlanmış hissedebilir. Ancak unutmayın nefret ettiğiniz şey etrafınızdaki acı çekmeyen insanlar değil migreninizdir.
Eğer migreniniz sizde duygusal değişikliklere yol açıyorsa (migren öncesi veya sonrası depresyon), iyi bir zamanda etrafınızdakilere durumunuzu anlatın. Bu tutumunuz, migren nedeni ile gösterdiğiniz tepkileri çok çok ciddiye almayı engeller.
Gerçekte neyi istiyorsanız onu belirtin. Yalnız kalmak istiyorsanız bunu talep edin. Yanınızda birisinin olmasını ve size su getirmesini istiyorsanız, dürüst bir şekilde bunu ifade edin.
Birinci dereceden aile bireyleri veya zamanınızın büyük bir kısmını paylaştığınız diğer insanlar genellikle sizin acı ve ağrınızın ciddiyetini anlar, size yardımcı olamadıkları için kendilerini çok çaresiz hissederler. Migren konusunda daha fazla bilgi sahibi olmak onlara da yardım edebilir. Siz yakınlarınızın bilgilenmesini teşvik edebilirsiniz.
iş yerinizde mümkün olduğunca migreni arttırıcı faktörleri azaltın. Bu tavrınızın sizin veriminizi arttıracağını göz önünde bulunarak, isteklerinizi dile getirmekten çekinmeyin.
Bilgisayar ekranınızın sayfa çizme hızını kendinize göre ayarlayın. Işık ve kontrasta özellikle dikkat edin. İş yerinizdeki ampulleri migreni provoke etmeyecek şekilde ayarlayın (flüoresan ışığın migreni başlatıcı etkisi vardır). Dumansız ve parfümsüz bir ortam tercih edin. Yakınınızda açılabilecek bir pencerenin bulunmasını talep edin. Sürekli gürültünün olduğu ortamlardan kaçının, işyerinde mümkün olduğu kadar esnek bir çalışma saati düzenlemesine gidin. Performansınızın iyi olacağı zamanlarda çalışıp, iyi olmadığı zamanlarda çalışmama özgürlüğünü elde etmeye çalışın. Düşük ölçekli migren günlerinizde yapabileceğiniz rutin işlerinizi gördüğünüzde hata yapma riskiniz azalır. İş arkadaşlarınıza durumunuzu ve bildiğiniz migren başlatıcı etkenleri anlatın. Böylece sizin yanınızda sigara içmemek gibi özenli davranışları sağlayabilirsiniz. Migren esnasında iş yerine telefon edip gelemeyeceğinizi haber vermek konusunda zorluk yaşayabilirsiniz. Bu hem suçluluk duygusu hem de ağrı varlığında normal konuşmanın güçlüğünden kaynaklanıyor olabilir. Bu nedenle bir arkadaşınıza haber verip, onun gerekli kişilerle konuşabileceği bir düzen oluşturun. Pek çok migren hastası migren esnasında, ne kadar iyi niyetli olursa olsun iyi olup olmadığına dair soru cevaplamaktan nefret ettiği için, tele-sekretere not bırakmak şeklinde haber vermek uygun olur.
Amirinize karşı dürüst olun. Amirinize durumunuzu, kontrol altında tutmak için ne yaptığınızı ve işe gelmeme sıklığınızın ne olabileceğini anlatın. Kaçırdığınız mesaileri nasıl kapatacağınızı ve geçmişteki performansınızı vurgulamayı ihmal etmeyin.
Migren hastası olan bir kişi migren hakkında mümkün olduğunca her şeyi öğrenmelidir. Migrenin pek çok farklı sebebi ve bulgusu vardır. Bilgiyi artırmak korkuları azaltır ve durumu kontrol altına almayı kolaylaştırır.
Kendi migreninizi tanıyın. Migren ağrınızın oluşması ile yaptığınız aktiviteler, yediğiniz yiyecekler, hava durumu, hormonal durumunuz arasındaki ilişkiyi not etmek migren sebeplerinizi bulmakta çok faydalıdır. Migren konusunda deneyimli, tedavi kararlarında sizinle bilgiyi paylaşan ve fikrinizi soran bir doktor bulun.
Sizin için iyi etki veren bir yöntem bulduğunuz zaman devam edin. İyi niyetli olsalar bile olmaz diyenleri umursamayın.
Aileniz ve arkadaşlarınızı duyarlı olduğunuz yemekler ve kaçınabileceğiniz diğer migren sebepleri konusunda bilgilendirin ve zaman zaman hatırlatın. Aile fertlerinizden migren zamanlarınızda normal görevlerinizi üstlenmelerini isteyin ve daha sonra da bunları yapmalarına izin verin.
Pek çoğumuz tamamen fonksiyonsuz hale gelinceye kadar her şeyi yapmaya çabalarız — bunu yapmayın-.
Migren esnasında size nasıl davranılmasını istediğiniz konusunda açık olun. İnsanlar genellikle sizin söylediğinizi gerçek olarak algılar. Dolayısıyla olduğunuzdan daha iyi görünmeye çalışmayın. Bu onlara karşı iyi bir davranış değildir. Acı ve rahatsızlık seviyeniz konusunda dürüst olursanız, etrafınızdakilere uygun davranabilmeleri için olanak tanımış olursunuz.
Çok küçük çocuklar için alnınıza bir yara bandı yapıştırmak faydalı olabilir. "Burası acıyor" diyerek gürültü yapmadan oynamalarını sağlayabilirsiniz.
Planlanmış ve sizin migren nedeni ile katılamayacağınız aktivitelere başkalarının gitmesini teşvik etmeyi düşünün. Bunu yapmak zor olabilir. Keza insan kendini dışlanmış hissedebilir. Ancak unutmayın nefret ettiğiniz şey etrafınızdaki acı çekmeyen insanlar değil migreninizdir.
Eğer migreniniz sizde duygusal değişikliklere yol açıyorsa (migren öncesi veya sonrası depresyon), iyi bir zamanda etrafınızdakilere durumunuzu anlatın. Bu tutumunuz, migren nedeni ile gösterdiğiniz tepkileri çok çok ciddiye almayı engeller.
Gerçekte neyi istiyorsanız onu belirtin. Yalnız kalmak istiyorsanız bunu talep edin. Yanınızda birisinin olmasını ve size su getirmesini istiyorsanız, dürüst bir şekilde bunu ifade edin.
Birinci dereceden aile bireyleri veya zamanınızın büyük bir kısmını paylaştığınız diğer insanlar genellikle sizin acı ve ağrınızın ciddiyetini anlar, size yardımcı olamadıkları için kendilerini çok çaresiz hissederler. Migren konusunda daha fazla bilgi sahibi olmak onlara da yardım edebilir. Siz yakınlarınızın bilgilenmesini teşvik edebilirsiniz.
iş yerinizde mümkün olduğunca migreni arttırıcı faktörleri azaltın. Bu tavrınızın sizin veriminizi arttıracağını göz önünde bulunarak, isteklerinizi dile getirmekten çekinmeyin.
Bilgisayar ekranınızın sayfa çizme hızını kendinize göre ayarlayın. Işık ve kontrasta özellikle dikkat edin. İş yerinizdeki ampulleri migreni provoke etmeyecek şekilde ayarlayın (flüoresan ışığın migreni başlatıcı etkisi vardır). Dumansız ve parfümsüz bir ortam tercih edin. Yakınınızda açılabilecek bir pencerenin bulunmasını talep edin. Sürekli gürültünün olduğu ortamlardan kaçının, işyerinde mümkün olduğu kadar esnek bir çalışma saati düzenlemesine gidin. Performansınızın iyi olacağı zamanlarda çalışıp, iyi olmadığı zamanlarda çalışmama özgürlüğünü elde etmeye çalışın. Düşük ölçekli migren günlerinizde yapabileceğiniz rutin işlerinizi gördüğünüzde hata yapma riskiniz azalır. İş arkadaşlarınıza durumunuzu ve bildiğiniz migren başlatıcı etkenleri anlatın. Böylece sizin yanınızda sigara içmemek gibi özenli davranışları sağlayabilirsiniz. Migren esnasında iş yerine telefon edip gelemeyeceğinizi haber vermek konusunda zorluk yaşayabilirsiniz. Bu hem suçluluk duygusu hem de ağrı varlığında normal konuşmanın güçlüğünden kaynaklanıyor olabilir. Bu nedenle bir arkadaşınıza haber verip, onun gerekli kişilerle konuşabileceği bir düzen oluşturun. Pek çok migren hastası migren esnasında, ne kadar iyi niyetli olursa olsun iyi olup olmadığına dair soru cevaplamaktan nefret ettiği için, tele-sekretere not bırakmak şeklinde haber vermek uygun olur.
Amirinize karşı dürüst olun. Amirinize durumunuzu, kontrol altında tutmak için ne yaptığınızı ve işe gelmeme sıklığınızın ne olabileceğini anlatın. Kaçırdığınız mesaileri nasıl kapatacağınızı ve geçmişteki performansınızı vurgulamayı ihmal etmeyin.
Migren ve İlac Tedavisi
Migrende ilaç tedavisi
Migren tedavisinde ilaç kullanımı iki amaca yöneliktir. Bunlardan birincisi atakları önlemek ya da en azından atak sıklığını azaltmak, ikincisi ise başlayan ağrıyı ortadan kaldırmak ya da ağrının şiddetini hafifletmektir.
Ağrıyı kesmek için kullanılan ilaçlar ağrı başlar başlamaz alınmalıdır, hatta eğer aura dönemi mevcutsa bu dönemde daha ağrı başlamadan ilacın alınması çok daha etkili olacaktır. Bu ilaçlar ağızdan alınan tabletler olabileceği gibi fitil formunda ilaçlar, kalçadan veya cilt altından yapılan iğneler ve solunum yoluyla alınan sprey şeklinde ilaçlar da olabilir. Ağrıyı kesmek için kullanılan ilaçlar; basit ağrı kesicilerden daha güçlü yangı giderici etkisi de olan ağrı ilaçlarına veya birkaç ilacın birleşmesinden oluşturulmuş tarif üzerine hazırlanan ilaçlara kadar değişir. Migren ağrısı için genişlemiş kan damarlarını daraltıcı ilaçlar da reçete edilebilir. Kriz sırasında ayrıca bulantı ve kusmayı giderici ilaçlar da kullanılır.
İlaç kullanımında dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta ilaçların mutlaka hekim tavsiyesiyle kullanılması, doktorun belirttiği dozun üstüne çıkılmaması ve hekime danışmadan ilaçların değiştirilmemesidir. Doktor tarafından önerilen dozun alınmasına rağmen ağrı yeterince hafiflemiyorsa, kontrolsüz bir şekilde doz artırmak yerine yeniden doktora danışmak uygun olacaktır. Çünkü ağrı kesici ilaçların belli bir dozun üzerinde ağrıyı dindirici etkileri artmaz, ancak yan etkilerinin ortaya çıkma ihtimali ve şiddeti artar.
Eğer baş ağrısı çok sık oluyorsa atakları önlemek için çeşitli ilaçlar kullanılabilir. Bu ilaçların istenmeyen yan etkileri olabilir ve her hastada işe yaramayabilirler.
Migren krizini önleme ve hafifletmede ilaç dışı yollar
Ağrı başladıktan sonra yapılacak en iyi şey, karanlık ve sessiz bir odada uyumak gibi görünmektedir. Bazıları için fonda hafif bir müzik veya gürültüsüz bir TV kanalının olması daha rahatlatıcı olabilir. Diğer önleyici yöntemler:
Soğuk hava veya duş
Egzersiz
Boyun arkasına sıcak kompres
Saf oksijen
Baş ve boyun masajı
Duş: Bir kaç dakika sıcak sonra soğuk sonra tekrar sıcak duş.
Ayakları sıcak suya sokma
Kusma
Başa buz kompresi
Başın bir tarafına sıcak, diğer tarafına buz kompresi yapmak, şeklinde sıralanabilir.
Migren tedavisinde ilaç kullanımı iki amaca yöneliktir. Bunlardan birincisi atakları önlemek ya da en azından atak sıklığını azaltmak, ikincisi ise başlayan ağrıyı ortadan kaldırmak ya da ağrının şiddetini hafifletmektir.
Ağrıyı kesmek için kullanılan ilaçlar ağrı başlar başlamaz alınmalıdır, hatta eğer aura dönemi mevcutsa bu dönemde daha ağrı başlamadan ilacın alınması çok daha etkili olacaktır. Bu ilaçlar ağızdan alınan tabletler olabileceği gibi fitil formunda ilaçlar, kalçadan veya cilt altından yapılan iğneler ve solunum yoluyla alınan sprey şeklinde ilaçlar da olabilir. Ağrıyı kesmek için kullanılan ilaçlar; basit ağrı kesicilerden daha güçlü yangı giderici etkisi de olan ağrı ilaçlarına veya birkaç ilacın birleşmesinden oluşturulmuş tarif üzerine hazırlanan ilaçlara kadar değişir. Migren ağrısı için genişlemiş kan damarlarını daraltıcı ilaçlar da reçete edilebilir. Kriz sırasında ayrıca bulantı ve kusmayı giderici ilaçlar da kullanılır.
İlaç kullanımında dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta ilaçların mutlaka hekim tavsiyesiyle kullanılması, doktorun belirttiği dozun üstüne çıkılmaması ve hekime danışmadan ilaçların değiştirilmemesidir. Doktor tarafından önerilen dozun alınmasına rağmen ağrı yeterince hafiflemiyorsa, kontrolsüz bir şekilde doz artırmak yerine yeniden doktora danışmak uygun olacaktır. Çünkü ağrı kesici ilaçların belli bir dozun üzerinde ağrıyı dindirici etkileri artmaz, ancak yan etkilerinin ortaya çıkma ihtimali ve şiddeti artar.
Eğer baş ağrısı çok sık oluyorsa atakları önlemek için çeşitli ilaçlar kullanılabilir. Bu ilaçların istenmeyen yan etkileri olabilir ve her hastada işe yaramayabilirler.
Migren krizini önleme ve hafifletmede ilaç dışı yollar
Ağrı başladıktan sonra yapılacak en iyi şey, karanlık ve sessiz bir odada uyumak gibi görünmektedir. Bazıları için fonda hafif bir müzik veya gürültüsüz bir TV kanalının olması daha rahatlatıcı olabilir. Diğer önleyici yöntemler:
Soğuk hava veya duş
Egzersiz
Boyun arkasına sıcak kompres
Saf oksijen
Baş ve boyun masajı
Duş: Bir kaç dakika sıcak sonra soğuk sonra tekrar sıcak duş.
Ayakları sıcak suya sokma
Kusma
Başa buz kompresi
Başın bir tarafına sıcak, diğer tarafına buz kompresi yapmak, şeklinde sıralanabilir.
Migreni Baslatan Sebepler
Migreni Başlatan Etkenler
Migrenin fizyolojik nedenleri ne olursa olsun, pek çok migren hastası, migreni başlatan bazı faktörler tespit etmişlerdir. Bu faktörler her migren hastası için farklılıklar göstermekle birlikte en sık ifade edilenleri şunlardır:
Yükseklik değişiklikleri, hava kirliliği (ozon ve sis), parlak güneş ışığı veya lamba ışığı, bilgisayar monitörleri, saçın kuyruk şeklinde sıkıca bağlanması veya saç tokaları, yüksek ve devamlı gürültü, kokular (parfüm, benzin, boya ve diğer kimyasal madde kokuları), egzoz dumanı, hava durumundaki değişiklikler (basınç farklılıkları, nemde farklılık vs.), havasız ortamlar, mevsimsel değişiklikler (sonbahar ve ilkbahar en kötü zamanlardır) gibi çevresel faktörler.
Alkol (özellikle kırmızı şarap), sentetik tatlandırıcılar, kafein (fakat bazı hastalarda migreni azaltır), hindistan cevizi ve hindistan cevizi yağı (güneş losyonları da dahil), narenciye, Çin yemekleri, hazır çorbalar, hazır peynir tozu maddeleri, soya proteini ve soya sosları, baharat ve hazır soslar, et terbiyesi için hazır soslar, bira mayası, içlenmiş şarküteri ürünleri, yağsız kavrulmuş fındık ve fıstık, bazı patates cipsleri, peynir suyu, zeytinyağı, turşular, ekşi krema veya yoğurt, soğan, domates, ıspanak, taze bezelye, patlıcan, fasulye gibi sebzeler, kızartmalar, deniz ürünleri, tavuk ciğeri, yiyeceklerde kullanılan boya maddeleri (özellikle kırmızı), buğday ürünleri, muz, kivi, mango, ananas, kırmızı erik, çilek gibi bazı meyveler, çikolata, mısır, papaya gibi çeşitli yiyecek ve içecekler.
Öğün atlama, fazla uyuma veya uyku eksikliği, uçak yolculukları, sigara ve diğer tütün ürünleri, oruç tutmak, fazla karbonhidratı bir anda almak gibi kan şekerinin düşmesine neden olan durumlar, stres ve özellikle stresin birden yok olması (hafta sonu baş ağrısı sendromu).
Doğum kontrol hapları ve kadınlardaki diğer hormonal değişiklikler.
Fiziksel travma, başa basınç uygulama (fakat bazen migreni azaltır).
Migrenin fizyolojik nedenleri ne olursa olsun, pek çok migren hastası, migreni başlatan bazı faktörler tespit etmişlerdir. Bu faktörler her migren hastası için farklılıklar göstermekle birlikte en sık ifade edilenleri şunlardır:
Yükseklik değişiklikleri, hava kirliliği (ozon ve sis), parlak güneş ışığı veya lamba ışığı, bilgisayar monitörleri, saçın kuyruk şeklinde sıkıca bağlanması veya saç tokaları, yüksek ve devamlı gürültü, kokular (parfüm, benzin, boya ve diğer kimyasal madde kokuları), egzoz dumanı, hava durumundaki değişiklikler (basınç farklılıkları, nemde farklılık vs.), havasız ortamlar, mevsimsel değişiklikler (sonbahar ve ilkbahar en kötü zamanlardır) gibi çevresel faktörler.
Alkol (özellikle kırmızı şarap), sentetik tatlandırıcılar, kafein (fakat bazı hastalarda migreni azaltır), hindistan cevizi ve hindistan cevizi yağı (güneş losyonları da dahil), narenciye, Çin yemekleri, hazır çorbalar, hazır peynir tozu maddeleri, soya proteini ve soya sosları, baharat ve hazır soslar, et terbiyesi için hazır soslar, bira mayası, içlenmiş şarküteri ürünleri, yağsız kavrulmuş fındık ve fıstık, bazı patates cipsleri, peynir suyu, zeytinyağı, turşular, ekşi krema veya yoğurt, soğan, domates, ıspanak, taze bezelye, patlıcan, fasulye gibi sebzeler, kızartmalar, deniz ürünleri, tavuk ciğeri, yiyeceklerde kullanılan boya maddeleri (özellikle kırmızı), buğday ürünleri, muz, kivi, mango, ananas, kırmızı erik, çilek gibi bazı meyveler, çikolata, mısır, papaya gibi çeşitli yiyecek ve içecekler.
Öğün atlama, fazla uyuma veya uyku eksikliği, uçak yolculukları, sigara ve diğer tütün ürünleri, oruç tutmak, fazla karbonhidratı bir anda almak gibi kan şekerinin düşmesine neden olan durumlar, stres ve özellikle stresin birden yok olması (hafta sonu baş ağrısı sendromu).
Doğum kontrol hapları ve kadınlardaki diğer hormonal değişiklikler.
Fiziksel travma, başa basınç uygulama (fakat bazen migreni azaltır).
Migrenin Olusumu Migren Nasıl Olur
Migrenin Oluşma Mekanizması
Migreni oluşturmaya yönelik etkenler tam olarak anlaşılmamakla birlikte, araştırmacılar migren esnasında vücutta neler olduğunu anlamak konusunda epeyce yol kat etmişlerdir. Bu değişiklikleri ortaya çıkaran etkenlerin neler olduğu konusunda ise bazı teoriler mevcuttur
Araştırmacılar migrenin beyin kan akışı ile ilgili bir bozukluk olduğunda hemfikir olup, az anlaşılan pek çok faktörün bu bozukluk üzerinde etkisi olduğunu düşünmektedirler. Beyin kan dolaşımındaki değişikliklerin migrenin önemli bir parçası olması ve kafatası içerisindeki damarların genişlemesinin ağrının sebebi olması ile birlikte, migrenin esas nedeninin beyin kan dolaşımındaki değişikliklerle ilgili olmadığını düşünmekte olan araştırmacılar da vardır. Yıllar boyunca baştaki kan damarlarının kasılması ve sonrasında genişleyip şişmesinin ağrıya yol açtığı düşünülmüştür. Son araştırmalar ise belirli maddelerin ya da olayların beyindeki kimyasal maddelerin dengesini bozmak suretiyle migreni tetiklediğini göstermektedir. Bu maddelerin en önemlilerinden biri serotonindir. Kan serotonin düzeyi migren esnasında dalgalanır. Kanda bulunan serotonin miktarı baş ağrısından önce çoğalır, baş ağrısı esnasında azalır.
Migrenin kalıtsal özellikleri de vardır. Pek çok migren hastasının ailesinde başka bir migren hastası daha bulunur. Migren hastalarının anne ve babalarının %50-60'ının migren hastası olduğunu bildiren çalışmalar vardır.
Daha önceleri migrenin belli bir psikolojik profile sahip olan insanlarda ortaya çıktığı düşünülürdü. Migren hastalarının nörotik, obsesif, kompulsif, katı ve bastırılmış düşmanlık duygularına sahip olduğu söylenirdi. Ancak son 15 yıldır yapılan araştırmalar migren hastalarının psikolojik profillerinin normal olduğunu göstermiştir. Bazı doktorlar halen eski tavrı devam ettirmektedirler. Ancak tüm bu yanlış kanılar, migrenin sebepleri konusunda yapılan yeni araştırmalarla yıkılmaya devam edecek gibi görünmektedir.
Migreni oluşturmaya yönelik etkenler tam olarak anlaşılmamakla birlikte, araştırmacılar migren esnasında vücutta neler olduğunu anlamak konusunda epeyce yol kat etmişlerdir. Bu değişiklikleri ortaya çıkaran etkenlerin neler olduğu konusunda ise bazı teoriler mevcuttur
Araştırmacılar migrenin beyin kan akışı ile ilgili bir bozukluk olduğunda hemfikir olup, az anlaşılan pek çok faktörün bu bozukluk üzerinde etkisi olduğunu düşünmektedirler. Beyin kan dolaşımındaki değişikliklerin migrenin önemli bir parçası olması ve kafatası içerisindeki damarların genişlemesinin ağrının sebebi olması ile birlikte, migrenin esas nedeninin beyin kan dolaşımındaki değişikliklerle ilgili olmadığını düşünmekte olan araştırmacılar da vardır. Yıllar boyunca baştaki kan damarlarının kasılması ve sonrasında genişleyip şişmesinin ağrıya yol açtığı düşünülmüştür. Son araştırmalar ise belirli maddelerin ya da olayların beyindeki kimyasal maddelerin dengesini bozmak suretiyle migreni tetiklediğini göstermektedir. Bu maddelerin en önemlilerinden biri serotonindir. Kan serotonin düzeyi migren esnasında dalgalanır. Kanda bulunan serotonin miktarı baş ağrısından önce çoğalır, baş ağrısı esnasında azalır.
Migrenin kalıtsal özellikleri de vardır. Pek çok migren hastasının ailesinde başka bir migren hastası daha bulunur. Migren hastalarının anne ve babalarının %50-60'ının migren hastası olduğunu bildiren çalışmalar vardır.
Daha önceleri migrenin belli bir psikolojik profile sahip olan insanlarda ortaya çıktığı düşünülürdü. Migren hastalarının nörotik, obsesif, kompulsif, katı ve bastırılmış düşmanlık duygularına sahip olduğu söylenirdi. Ancak son 15 yıldır yapılan araştırmalar migren hastalarının psikolojik profillerinin normal olduğunu göstermiştir. Bazı doktorlar halen eski tavrı devam ettirmektedirler. Ancak tüm bu yanlış kanılar, migrenin sebepleri konusunda yapılan yeni araştırmalarla yıkılmaya devam edecek gibi görünmektedir.
Migren Nedir Migren Agrisi Belirtileri
Migren Hastalığı Nedir, Migren Ağrısı Hakkında Bilgiler
Migren bulantı, kusma ve görme sorunları gibi diğer belirtilerin eşlik ettiği, genellikle başın tek tarafında yer alan ancak çift taraflı da olabilen şiddetli bir baş ağrısıdır. Ağrı 2-72 saat sürer. Migren atakları bazı kişilerde haftada bir gelirken bazılarında ise yılda birden daha az olabilir. Her iki cinste de görülür, ancak kadınlarda daha sıktır. Migren şiddetli baş ağrısına neden olan bir rahatsızlıktır ve yaşam kalitesinde düşmeye neden olur. Bununla birlikte, genellikle hayatı tehdit eden ve hastanın yaşam süresini kısaltan ciddi bir tıbbi risk oluşturmaz.
Migren her yaşta görülebilir. Fakat çoğunlukla 20'li yaşlarda başlar. Çocuklar da migren hastası olabilir ki bu durumda verilen ilaçlara ve ilaç dozuna çok dikkat etmek gerekir.
Migren Ağrısı’nda Sık görülen Belirtiler ve Bulgular
Atakların özelliği kişiden kişiye, bazen de aynı kişide ataktan atağa farklılık gösterebilir. Klasik bir migren atağının belirtileri şu şekildedir:
Baş ağrısından önce bir aura-haberci dönemi gelir. Aura döneminde görsel, işitsel ya da koku ile ilgili çeşitli duyu bozuklukları oluşur. En sık görülen belirti gözde parlak noktalar ve kırık çizgilerin görülmesidir. Görsel bozukluklar birkaç dakika ya da birkaç saat sürebilir, fakat baş ağrısı başladığında kaybolurlar. Aura döneminde ayrıca kulak çınlaması, konuşma güçlüğü, vücudun bazı bölgelerinde uyuşma ve diğer duyu organlarıyla ilgili bozukluklar gibi belirtiler de oluşabilir.
En sık rastlanan belirti, hafiften başlayarak çok şiddetli, zonklayıcı karaktere dönüşen baş veya boyun ağrılarıdır. Ağrı genelde (ama her zaman değil) başın bir tarafında olur ve en az bir kaç saat devam eder. Ağrı geçtikten sonra migren hastası kendini genellikle yorgun ve bitkin hisseder. Bazen de bir mutluluk duygusu taşıyabilir. Ağrının sıklığı kişiye ve migreni başlatan etkenlerin varlığına göre değişkenlik gösterir. Genellikle basit migrenler klasik migrenlere göre daha sık yaşanır. Migren sıklığı çoğunlukla yaş ilerledikçe azalır
Ağrıyla birlikte görülen belirtiler; kabızlık veya ishal, sinirlilik, mide bulantısı ve/veya kusma, ışığa karşı duyarlılık, gürültüye karşı duyarlılık, kokulara karşı duyarlılık, kafa derisinde hassasiyet, boyun ve/veya omuz ağrısı veya tutukluğu, vücudun uç noktalarında (eller, ayaklar) ağrı, sızı, dokunma hissinde azalma şeklinde sıralanabilir.
Migrenin diğer tiplerinde yukarıdaki belirtiler (görme bozuklukları, baş ağrısı ve kusma) bulunmayabilir ya da başka belirtiler bulunabilir. Bazı kişilerde; karın şişliği, üşüme, el ve ayaklarda soğukluk, esneme, ağız kuruluğu, vücutta su toplanması, terlemede artış, burun akması, sık idrara çıkma, açlık - tatlı yeme isteği veya iştahsızlık, konsantrasyon bozukluğu, dikkatin azalması, düşüncede yavaşlama, kelime bulma güçlüğü, konuşurken takılma, durgunluk, donukluk bazen de aktivitede aşırı artış, kalp atışlarının hızlanması ve yüksekte baş dönmesi şeklinde belirtiler görülebilir.
Migren bulantı, kusma ve görme sorunları gibi diğer belirtilerin eşlik ettiği, genellikle başın tek tarafında yer alan ancak çift taraflı da olabilen şiddetli bir baş ağrısıdır. Ağrı 2-72 saat sürer. Migren atakları bazı kişilerde haftada bir gelirken bazılarında ise yılda birden daha az olabilir. Her iki cinste de görülür, ancak kadınlarda daha sıktır. Migren şiddetli baş ağrısına neden olan bir rahatsızlıktır ve yaşam kalitesinde düşmeye neden olur. Bununla birlikte, genellikle hayatı tehdit eden ve hastanın yaşam süresini kısaltan ciddi bir tıbbi risk oluşturmaz.
Migren her yaşta görülebilir. Fakat çoğunlukla 20'li yaşlarda başlar. Çocuklar da migren hastası olabilir ki bu durumda verilen ilaçlara ve ilaç dozuna çok dikkat etmek gerekir.
Migren Ağrısı’nda Sık görülen Belirtiler ve Bulgular
Atakların özelliği kişiden kişiye, bazen de aynı kişide ataktan atağa farklılık gösterebilir. Klasik bir migren atağının belirtileri şu şekildedir:
Baş ağrısından önce bir aura-haberci dönemi gelir. Aura döneminde görsel, işitsel ya da koku ile ilgili çeşitli duyu bozuklukları oluşur. En sık görülen belirti gözde parlak noktalar ve kırık çizgilerin görülmesidir. Görsel bozukluklar birkaç dakika ya da birkaç saat sürebilir, fakat baş ağrısı başladığında kaybolurlar. Aura döneminde ayrıca kulak çınlaması, konuşma güçlüğü, vücudun bazı bölgelerinde uyuşma ve diğer duyu organlarıyla ilgili bozukluklar gibi belirtiler de oluşabilir.
En sık rastlanan belirti, hafiften başlayarak çok şiddetli, zonklayıcı karaktere dönüşen baş veya boyun ağrılarıdır. Ağrı genelde (ama her zaman değil) başın bir tarafında olur ve en az bir kaç saat devam eder. Ağrı geçtikten sonra migren hastası kendini genellikle yorgun ve bitkin hisseder. Bazen de bir mutluluk duygusu taşıyabilir. Ağrının sıklığı kişiye ve migreni başlatan etkenlerin varlığına göre değişkenlik gösterir. Genellikle basit migrenler klasik migrenlere göre daha sık yaşanır. Migren sıklığı çoğunlukla yaş ilerledikçe azalır
Ağrıyla birlikte görülen belirtiler; kabızlık veya ishal, sinirlilik, mide bulantısı ve/veya kusma, ışığa karşı duyarlılık, gürültüye karşı duyarlılık, kokulara karşı duyarlılık, kafa derisinde hassasiyet, boyun ve/veya omuz ağrısı veya tutukluğu, vücudun uç noktalarında (eller, ayaklar) ağrı, sızı, dokunma hissinde azalma şeklinde sıralanabilir.
Migrenin diğer tiplerinde yukarıdaki belirtiler (görme bozuklukları, baş ağrısı ve kusma) bulunmayabilir ya da başka belirtiler bulunabilir. Bazı kişilerde; karın şişliği, üşüme, el ve ayaklarda soğukluk, esneme, ağız kuruluğu, vücutta su toplanması, terlemede artış, burun akması, sık idrara çıkma, açlık - tatlı yeme isteği veya iştahsızlık, konsantrasyon bozukluğu, dikkatin azalması, düşüncede yavaşlama, kelime bulma güçlüğü, konuşurken takılma, durgunluk, donukluk bazen de aktivitede aşırı artış, kalp atışlarının hızlanması ve yüksekte baş dönmesi şeklinde belirtiler görülebilir.
Analjezik Bas Agrisi
Ağrı kesicilere bağlı baş ağrısı - Analjezik baş ağrısı
Birçok hasta baş ağrısı sırasında gelişigüzel ağrı kesici kullanır. Her başı ağrıdığında hemen bir ilaca sarılır. Gün sonunda beş- hatta on tabletlere kadar ulaşır. Sürekli bu yola başvuran hastalarda vücutta ağrı kesicilerin etkili olmasını sağlayan algılayıcılar-reseptörler yorulur ve işlev görmez hale gelir. Bunun sonucunda da ağrı kesici-analjezik baş ağrısı dediğimiz durum ortaya çıkar.
Tedavisi ağrı kesicilerin bıraktırılması, yerine başka ilaçlar verilmesi ile olur. Bir çok hastada ağrı kesiciler azaltıldığında bile baş ağrısı şiddetini yitirir.
Birçok hasta baş ağrısı sırasında gelişigüzel ağrı kesici kullanır. Her başı ağrıdığında hemen bir ilaca sarılır. Gün sonunda beş- hatta on tabletlere kadar ulaşır. Sürekli bu yola başvuran hastalarda vücutta ağrı kesicilerin etkili olmasını sağlayan algılayıcılar-reseptörler yorulur ve işlev görmez hale gelir. Bunun sonucunda da ağrı kesici-analjezik baş ağrısı dediğimiz durum ortaya çıkar.
Tedavisi ağrı kesicilerin bıraktırılması, yerine başka ilaçlar verilmesi ile olur. Bir çok hastada ağrı kesiciler azaltıldığında bile baş ağrısı şiddetini yitirir.
Psikolojik Sorunlar ve Bas Agrisi
Psikolojik Sorunlara Bağlı Baş Ağrısı
Psikolojik yönden sorunu olan birçok hasta bu bozukluğu baş ağrısı olarak ifade eder. Ancak baş ağrısı gibi uzun süreli ağrılara bağlı olarak ortaya çıkan psikolojik bozukluklar ile çeşitli psikiyatrik hastalıklara bağlı olarak ortaya çıkan baş ağrılarının birbirinden ayrı tutulması gerekir.
Hastalarda sürekli olarak belirli bir bölgede ağrı şikayeti vardır. Gündüz tüm gün boyunca süren bu ağrı genellikle gece kendiliğinden kesilir. Hasta hangi hekime başvurursa başvursun, hangi ilacı kullanırsa kullansın, kısa bir süre rahat eder. Daha sonra ağrılar yeniden baş gösterir. Bu tip hastalar hekimden hekime koşarlar. İlaç alışkanlıkları ve ilaç bağımlılıklarına özellikle bu grupta çok sık rastlanır.
Bazı kültür düzeyi yüksek hastalar okudukları tıp kitaplarındaki baş ağrıları belirtilerini ezberleyerek hekimi yanıltmaya çalışırlar. Yine de deneyimli bir hekimin bu tip bir hastayı ayırt etmesi kolaydır. Çünkü hastanın o ağrı konusundaki bilgisi ancak birkaç sayfa ile sınırlıdır.
Bu tip hastalarda ağrı kesiciler genellikle yarar sağlamaz. Hastanın psikiyatrik tanısının konması ve o yönde tedavisi gereklidir.
Psikolojik yönden sorunu olan birçok hasta bu bozukluğu baş ağrısı olarak ifade eder. Ancak baş ağrısı gibi uzun süreli ağrılara bağlı olarak ortaya çıkan psikolojik bozukluklar ile çeşitli psikiyatrik hastalıklara bağlı olarak ortaya çıkan baş ağrılarının birbirinden ayrı tutulması gerekir.
Hastalarda sürekli olarak belirli bir bölgede ağrı şikayeti vardır. Gündüz tüm gün boyunca süren bu ağrı genellikle gece kendiliğinden kesilir. Hasta hangi hekime başvurursa başvursun, hangi ilacı kullanırsa kullansın, kısa bir süre rahat eder. Daha sonra ağrılar yeniden baş gösterir. Bu tip hastalar hekimden hekime koşarlar. İlaç alışkanlıkları ve ilaç bağımlılıklarına özellikle bu grupta çok sık rastlanır.
Bazı kültür düzeyi yüksek hastalar okudukları tıp kitaplarındaki baş ağrıları belirtilerini ezberleyerek hekimi yanıltmaya çalışırlar. Yine de deneyimli bir hekimin bu tip bir hastayı ayırt etmesi kolaydır. Çünkü hastanın o ağrı konusundaki bilgisi ancak birkaç sayfa ile sınırlıdır.
Bu tip hastalarda ağrı kesiciler genellikle yarar sağlamaz. Hastanın psikiyatrik tanısının konması ve o yönde tedavisi gereklidir.
Boyun ve Bas Agrisi
Boyun kaynaklı baş ağrısı, Boyun ve Baş Ağrısı
Sanılanın aksine baş ağrıları her zaman beyinden ya da baştaki diğer yapılardan kaynaklanmaz. Baş ağrılarının boyundan da kaynaklanabileceği çok önceleri düşünülmüş, yıllarca tartışılmış ve 1983 yılında servikojenik (boyun kaynaklı) baş ağrısı terimi tıbba girmiştir.
Boyun veya kafa arkasında yer alan sinir kökü, kemik, kas, eklem ve disk gibi yapıların çeşitli bozuklukları baş ağrısı şeklinde belirti verirler.
Ağrı prensip olarak tek taraflı baş ağrısıdır. Ancak boyundaki bozuklukların yerine ve derecesine göre her iki tarafta da ağrı ortaya çıkabilir. Boyun hareketlerinde çeşitli yönlerde hareket kısıtlılığı, baş ağrısının çeşitli boyun hareketleriyle ortaya çıkarılabilmesi mevcut olabilir.
Boyun kaynaklı baş ağrısından yakınan hastalarda sert spor yapma, baş ve boyun travması (örneğin, trafik kazası) öyküsüne sıklıkla rastlanır. Basit bir çarpma şeklindeki bir trafik kazası bile sonradan boyun kaynaklı baş ağrısına neden olacak bir hasara yol açabilir. Böyle bir durumda başın kamçı şeklinde hızla ileri geri hareket etmesi hasarı oluşturabilir.
Ağrının şiddeti ve süresi hastadan hastaya değişmektedir. Ağrı genellikle boyundan başlar, zonklayıcı ve batıcı olmayan bir karakterdedir. Bulantı, ışığa ve sese hassasiyet gibi migrende belirgin olarak ortaya çıkan bazı belirtiler boyun kaynaklı baş ağrılarında da görülebilirse de bunlar, migrendekinden daha seyrek ve daha az belirgindirler. Fakat ne yazık ki pek çok baş ağrısı tipinde olduğu gibi, boyun kaynaklı baş ağrısı hastaları da yanlış olarak migrenli muamelesi görmüş ve migren tedavisi almışlardır.
Boyun kaynaklı baş ağrısında tedavi
Tedavide ağrı kesici ilaçlardan sınırlı fayda sağlanır. Fizyoterapinin boyun hareketlerinin rahatlamasını sağlayarak ve boyundaki kas kasılmalarını gidererek fayda sağladığı bilinmektedir.
En etkili tedavi yöntemi boyunda yer alan ve ağrıyı ileten sinirlerin radyofrekans termokoagülasyon yöntemiyle bloke edilmesidir. Bunların içinde en belirgin olanı da boyun hareketlerini sağlayan ve boyun omurları arasında yer alan faset eklemler dediğimiz eklemlerin sinirleridir.
Sanılanın aksine baş ağrıları her zaman beyinden ya da baştaki diğer yapılardan kaynaklanmaz. Baş ağrılarının boyundan da kaynaklanabileceği çok önceleri düşünülmüş, yıllarca tartışılmış ve 1983 yılında servikojenik (boyun kaynaklı) baş ağrısı terimi tıbba girmiştir.
Boyun veya kafa arkasında yer alan sinir kökü, kemik, kas, eklem ve disk gibi yapıların çeşitli bozuklukları baş ağrısı şeklinde belirti verirler.
Ağrı prensip olarak tek taraflı baş ağrısıdır. Ancak boyundaki bozuklukların yerine ve derecesine göre her iki tarafta da ağrı ortaya çıkabilir. Boyun hareketlerinde çeşitli yönlerde hareket kısıtlılığı, baş ağrısının çeşitli boyun hareketleriyle ortaya çıkarılabilmesi mevcut olabilir.
Boyun kaynaklı baş ağrısından yakınan hastalarda sert spor yapma, baş ve boyun travması (örneğin, trafik kazası) öyküsüne sıklıkla rastlanır. Basit bir çarpma şeklindeki bir trafik kazası bile sonradan boyun kaynaklı baş ağrısına neden olacak bir hasara yol açabilir. Böyle bir durumda başın kamçı şeklinde hızla ileri geri hareket etmesi hasarı oluşturabilir.
Ağrının şiddeti ve süresi hastadan hastaya değişmektedir. Ağrı genellikle boyundan başlar, zonklayıcı ve batıcı olmayan bir karakterdedir. Bulantı, ışığa ve sese hassasiyet gibi migrende belirgin olarak ortaya çıkan bazı belirtiler boyun kaynaklı baş ağrılarında da görülebilirse de bunlar, migrendekinden daha seyrek ve daha az belirgindirler. Fakat ne yazık ki pek çok baş ağrısı tipinde olduğu gibi, boyun kaynaklı baş ağrısı hastaları da yanlış olarak migrenli muamelesi görmüş ve migren tedavisi almışlardır.
Boyun kaynaklı baş ağrısında tedavi
Tedavide ağrı kesici ilaçlardan sınırlı fayda sağlanır. Fizyoterapinin boyun hareketlerinin rahatlamasını sağlayarak ve boyundaki kas kasılmalarını gidererek fayda sağladığı bilinmektedir.
En etkili tedavi yöntemi boyunda yer alan ve ağrıyı ileten sinirlerin radyofrekans termokoagülasyon yöntemiyle bloke edilmesidir. Bunların içinde en belirgin olanı da boyun hareketlerini sağlayan ve boyun omurları arasında yer alan faset eklemler dediğimiz eklemlerin sinirleridir.
Gunluk Bas Agrisi
Günlük Baş Ağrısı
Her insan zaman zaman baş ağrılarından yakınır. Baş ağrıları her zaman belirgin bir nedene ya da hastalığa bağlı olmayabilir. Günlük süreğen baş ağrısı terimi bu ağrıları tanımlamak için kullanılmaktadır.
Baş ağrısı kliniklerine başvuranların %30-40'ını günlük süreğen baş ağrılı hastalar oluşturur. Pek çoğuna önceden yanlış olarak migren tanısı konmuş ve migren tedavisi uygulanmıştır. Ancak hastalar bu tedaviden fayda görmediklerini ifade ederler. Bu hastaların yarısından fazlası hemen hemen her gün kontrolsüz bir şekilde ağrı kesici ilaç kullanmakta olduklarını belirtirler. Tüm ilaçlar gibi ağrı kesici ilaçların da doktor kontrolü olmadan gelişigüzel kullanımı istenmeyen sonuçlar doğurur. Bu hastalarda baş ağrısının günlük hale gelmesinin en önemli sebebi ağrı kesicilerin aşırı kullanımıdır. Ağrı kesici alınmadığında baş ağrısı ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle bu baş ağrısı tipine analjezik (ağrı kesici) çekilme baş ağrısı da denir.
Hastalarda baş ağrısı neredeyse her gün vardır. Sabah kalkar kalkmaz ağrı fark edilir. Ağrının tipi ve yeri değişkenlik gösterir. Ağrı ile birlikte bulantı, yorgunluk, uyku bozuklukları, hafıza ve konsantrasyon bozukluğu görülebilir.
Günlük süreğen baş ağrılı hastalar genellikle değişik doktorlara başvurup gerekli gereksiz tetkikleri yapılmış ve çeşitli tedaviler uygulanmış, ya da tedaviyi kendileri şekillendirmişlerdir.
Tedavide kullanılan ilaçların doktor kontrolü altında kesilmesi gereği vardır, ilaçların kesilmesiyle birlikte bir süre artan baş ağalarıyla karşılaşılabilir. Bu dönemde hasta ağrı kesici ilacın çekilmesi nedeniyle oluşabilecek belirtilerin giderilmesi için hekiminin önereceği çeşitli ilaçları kullanmalıdır.
Unutulmaması gereken bir başka nokta ağrı kesici ilaçların kontrolsüz şekilde aşırı kullanımının sindirim sistemi ve böbrekler başta olmak üzere vücuda ciddi zararlar verebileceğidir. Hem günlük baş ağrılarından kurtulmak hem de bu zararlardan korunmak için kontrolsüz ilaç kullanımı doktor kontrolü altında sonlandırılmalıdır.
Her insan zaman zaman baş ağrılarından yakınır. Baş ağrıları her zaman belirgin bir nedene ya da hastalığa bağlı olmayabilir. Günlük süreğen baş ağrısı terimi bu ağrıları tanımlamak için kullanılmaktadır.
Baş ağrısı kliniklerine başvuranların %30-40'ını günlük süreğen baş ağrılı hastalar oluşturur. Pek çoğuna önceden yanlış olarak migren tanısı konmuş ve migren tedavisi uygulanmıştır. Ancak hastalar bu tedaviden fayda görmediklerini ifade ederler. Bu hastaların yarısından fazlası hemen hemen her gün kontrolsüz bir şekilde ağrı kesici ilaç kullanmakta olduklarını belirtirler. Tüm ilaçlar gibi ağrı kesici ilaçların da doktor kontrolü olmadan gelişigüzel kullanımı istenmeyen sonuçlar doğurur. Bu hastalarda baş ağrısının günlük hale gelmesinin en önemli sebebi ağrı kesicilerin aşırı kullanımıdır. Ağrı kesici alınmadığında baş ağrısı ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle bu baş ağrısı tipine analjezik (ağrı kesici) çekilme baş ağrısı da denir.
Hastalarda baş ağrısı neredeyse her gün vardır. Sabah kalkar kalkmaz ağrı fark edilir. Ağrının tipi ve yeri değişkenlik gösterir. Ağrı ile birlikte bulantı, yorgunluk, uyku bozuklukları, hafıza ve konsantrasyon bozukluğu görülebilir.
Günlük süreğen baş ağrılı hastalar genellikle değişik doktorlara başvurup gerekli gereksiz tetkikleri yapılmış ve çeşitli tedaviler uygulanmış, ya da tedaviyi kendileri şekillendirmişlerdir.
Tedavide kullanılan ilaçların doktor kontrolü altında kesilmesi gereği vardır, ilaçların kesilmesiyle birlikte bir süre artan baş ağalarıyla karşılaşılabilir. Bu dönemde hasta ağrı kesici ilacın çekilmesi nedeniyle oluşabilecek belirtilerin giderilmesi için hekiminin önereceği çeşitli ilaçları kullanmalıdır.
Unutulmaması gereken bir başka nokta ağrı kesici ilaçların kontrolsüz şekilde aşırı kullanımının sindirim sistemi ve böbrekler başta olmak üzere vücuda ciddi zararlar verebileceğidir. Hem günlük baş ağrılarından kurtulmak hem de bu zararlardan korunmak için kontrolsüz ilaç kullanımı doktor kontrolü altında sonlandırılmalıdır.
Kume Tipi Bas Agrisi
Küme Baş Ağrısı
Küme tipi baş ağrısı göz çevresinde veya arkasında görülen, tek taraflı çok şiddetli bir baş ağrısıdır. Küme baş ağrılarının tipik özellikleri vardır. Ağrı ataklar şeklinde gelir. Genellikle uyuduktan 3-5 saat sonra ya da sabah saatlerinde, hemen her gün çalar saatle ayarlanmış gibi belirli bir zamanda başlar. Ağrı tek taraflıdır ve çok şiddetlidir. En çok göz çevresinde, gözün arkasında, şakakta hissedilir. Baş ağrısı ile birlikte gözde kızarma, kanlanma, yaşarma, burun akıntısı ve tıkanıklığı, alında ve yüzde terleme, göz kapağında şişme ve göz kapağı düşüklüğü bulunabilir. Çok şiddetli olan bu ağrı krizleri 15 dakika - 3 saat arası sürer. Bundan sonra hasta dakikalar içinde yeniden rahatlamaya başlar. Bu ataklar günde bir veya birçok kere görülebileceği gibi günaşırı da olabilir.
Küme baş ağrısı birkaç hafta ile aylar sürebilen krizler şeklinde olur. Arada birkaç ay süren krizsiz dönem vardır. Krizler sıklıkla 4-8 hafta sürer. 1 haftadan 12 aya kadar da değişebilmektedir.
Küme baş ağrısından yakınan hastalarda baştaki damarların aşırı genişlemesini işaret eden bazı bulgular vardır. Ancak bu ağrıların nedeni tam olarak bilinmemektedir. Alkol ve sigara tüketiminin küme baş ağrısı ataklarının sıklık ve şiddetini arttırabileceği bilinmektedir. Ayrıca mevsim değişikliği dönemlerinde, küme baş ağrılı hastaların daha çok ağrı çektiği görülmektedir. Stres de ağrıyı tetikleyici bir faktör olarak hastalan tehdit eder.
Küme baş ağrısı 30 yaşın üstündeki erkeklerde daha sık görür. Daha önceden kafa travması veya operasyonu geçirenlerde de sıklığı artmıştır. Mide ülseri ve kalp damar hastalığı olan erkeklerde ve daha önceden migreni olanlar kadınlarda daha fazla oranda görüldüğü anlaşılmıştır.
Baş ağrısının şekli doktorun tanı koymasına yardımcı olacaktır. Atakların şekli ve zamanı çok önemlidir, bu nedenle bir baş ağrısı günlüğü tutulmalıdır. Atak sırasında hastayla birlikte olan bir kişi de doktora atak sırasında hastanın nasıl göründüğünü ve nasıl davrandığını anlatarak yardımcı olabilir. Hasta atak sırasında ağrıyı kesmek için neler yaptığını doktora anlatmaktan çekinmemelidir (başını duvarlara ya da mobilyalara vurmak gibi). Bu gibi davranışlar sıktır ve doktora bunları anlatmak ağrının ne kadar şiddetli olduğunun anlaşılmasına yardımcı olur.
Küme Baş Ağrısı Tedavisi
Tedavisinde ataklar sırasında ağrının şiddetini azaltmaya yönelik ve atakların oluşmasını engelleyen çeşitli ilaçlar kullanabileceği gibi ilaç tedavisine dirençli hastalarda sfenopalatin gangliyon blokajı ve stellar gangliyon blokajı gibi çeşitli sinir blokları da uygulanabilir.
Küme periyotları esnasında parlak ışıktan, alkolden, sinirlenmekten, strese yol açacak davranışlardan ve heyecandan kaçınılmalıdır. Bunlar atakları şiddetlendirebilir.
Sigaradan uzak durulmalıdır, tütün küme baş ağrısının ilaç tedavisine yanıt vermesini engelleyebilir. Hastalar atak sırasında kendilerine zarar verecek aktivitelerden kaçınmalıdırlar.
Küme tipi baş ağrısı göz çevresinde veya arkasında görülen, tek taraflı çok şiddetli bir baş ağrısıdır. Küme baş ağrılarının tipik özellikleri vardır. Ağrı ataklar şeklinde gelir. Genellikle uyuduktan 3-5 saat sonra ya da sabah saatlerinde, hemen her gün çalar saatle ayarlanmış gibi belirli bir zamanda başlar. Ağrı tek taraflıdır ve çok şiddetlidir. En çok göz çevresinde, gözün arkasında, şakakta hissedilir. Baş ağrısı ile birlikte gözde kızarma, kanlanma, yaşarma, burun akıntısı ve tıkanıklığı, alında ve yüzde terleme, göz kapağında şişme ve göz kapağı düşüklüğü bulunabilir. Çok şiddetli olan bu ağrı krizleri 15 dakika - 3 saat arası sürer. Bundan sonra hasta dakikalar içinde yeniden rahatlamaya başlar. Bu ataklar günde bir veya birçok kere görülebileceği gibi günaşırı da olabilir.
Küme baş ağrısı birkaç hafta ile aylar sürebilen krizler şeklinde olur. Arada birkaç ay süren krizsiz dönem vardır. Krizler sıklıkla 4-8 hafta sürer. 1 haftadan 12 aya kadar da değişebilmektedir.
Küme baş ağrısından yakınan hastalarda baştaki damarların aşırı genişlemesini işaret eden bazı bulgular vardır. Ancak bu ağrıların nedeni tam olarak bilinmemektedir. Alkol ve sigara tüketiminin küme baş ağrısı ataklarının sıklık ve şiddetini arttırabileceği bilinmektedir. Ayrıca mevsim değişikliği dönemlerinde, küme baş ağrılı hastaların daha çok ağrı çektiği görülmektedir. Stres de ağrıyı tetikleyici bir faktör olarak hastalan tehdit eder.
Küme baş ağrısı 30 yaşın üstündeki erkeklerde daha sık görür. Daha önceden kafa travması veya operasyonu geçirenlerde de sıklığı artmıştır. Mide ülseri ve kalp damar hastalığı olan erkeklerde ve daha önceden migreni olanlar kadınlarda daha fazla oranda görüldüğü anlaşılmıştır.
Baş ağrısının şekli doktorun tanı koymasına yardımcı olacaktır. Atakların şekli ve zamanı çok önemlidir, bu nedenle bir baş ağrısı günlüğü tutulmalıdır. Atak sırasında hastayla birlikte olan bir kişi de doktora atak sırasında hastanın nasıl göründüğünü ve nasıl davrandığını anlatarak yardımcı olabilir. Hasta atak sırasında ağrıyı kesmek için neler yaptığını doktora anlatmaktan çekinmemelidir (başını duvarlara ya da mobilyalara vurmak gibi). Bu gibi davranışlar sıktır ve doktora bunları anlatmak ağrının ne kadar şiddetli olduğunun anlaşılmasına yardımcı olur.
Küme Baş Ağrısı Tedavisi
Tedavisinde ataklar sırasında ağrının şiddetini azaltmaya yönelik ve atakların oluşmasını engelleyen çeşitli ilaçlar kullanabileceği gibi ilaç tedavisine dirençli hastalarda sfenopalatin gangliyon blokajı ve stellar gangliyon blokajı gibi çeşitli sinir blokları da uygulanabilir.
Küme periyotları esnasında parlak ışıktan, alkolden, sinirlenmekten, strese yol açacak davranışlardan ve heyecandan kaçınılmalıdır. Bunlar atakları şiddetlendirebilir.
Sigaradan uzak durulmalıdır, tütün küme baş ağrısının ilaç tedavisine yanıt vermesini engelleyebilir. Hastalar atak sırasında kendilerine zarar verecek aktivitelerden kaçınmalıdırlar.
Gerilim Tipi Bas Agrisi
Gerilim Tipi Baş Ağrısı, Gerilim Başağrısı
Gerilim baş ağrısı baş ağrıları içinde en sık görülen tiptir. Çevresel faktörlerin değişmesi, aşırı sorumluluk yüklenme, düş kırıklıkları, ailesel ve ekonomik sorunlar gibi insan yaşamındaki önemli değişiklikler sonucu yüz, baş ve boyun kaslarının sürekli gerilmesi ile ortaya çıkan şiddetli baş ağrısıdır. Baştaki veya boyundaki kasların kasılması stres veya huzursuzluk, uzun süre aynı pozisyonda oturma, trafik kazası gibi bir darbeye veya depresyona bağlı olabilir.
Çoğu kez hasta kendi kendisine migren tanısı koyar. Oysa hem mekanizma hem de tedavi yönünden gerilim baş ağrısı migrenden çok farklı bir biçimde ele alınmaktadır. Migrenli hastalar kuytu sessiz bir yer ararken gerilim baş ağrısından yakınan hastalar tam tersi gezmek dolaşmak isterler. Gerilim baş ağrısı migrenin aksine tek bir bölgeyi tutmaz. Daha yaygın bir seyir gösterir. Gün ilerledikçe şiddetlenir. Saatler boyunca sürer gider. Migrende ağrı öncesinde görülebilen görme bozukluğu ve diğer belirtiler gerilim baş ağrısında yoktur. Gerilim baş ağrısında baş, boyun ve omuz bölgesi kaslarında basınç uygulamakla yansıyan ağrının ortaya çıkmasına neden olan tetikleyici noktaların (trigger points) ortaya çıkması önemli bir bulgudur. Gerilim baş ağrısının en önemli özelliği genellikle boyun bölgesinden başlayarak tepeye doğru yükselmesi ve sıkıştırıcı bir ağrı şeklinde seyretmesidir. Hastalar çoğu kez bu durumu başın cendereye alınmış gibi sıkıştırılması şeklinde nitelendirirler. Baş ağrısı; gereğinden az ya da fazla uyuma, gereğinden az ya da fazla yeme, fazla alkol tüketme, aşırı gürültüye maruz kalma, aşırı çalışma ve diğer sağlık sorunları ile tetiklenebilir.
Baş ağrısının yanı sıra bir çok hastada başta yanma hissi, keçeleşme, dokunma ile hassasiyet gibi bulgular ortaya çıkar. Ayrıca konsantrasyon güçlüğü, uykusuzluk gibi yakınmalar ağrıya eşlik edebilir. Bulantı ya da kusma görülebilir. Ancak çoğu kez migrende olduğu kadar şiddetli değildir. Bir başka önemli nokta migrenin ve gerilim tipi baş ağrısının bazen birlikte görülebilmesidir. Hatta migren ağrılarından yakınan bir hastada zaman içerisinde gerilim tipi baş ağrısı da oluşabilir ve gerilim tipi baş ağrısının belirtileri daha ön plana geçebilir. Bu durumda hastalar baş ağrılarının şeklinin, süresinin ve sıklığının değiştiğini ifade ederler.
Gerilim Tipi Baş Ağrısı tedavisi
Tedavide son yıllarda önemli adımlar atılmıştır. Ağrı kesiciler ve kas gevşetici ilaçların yanı sıra depresyona karşı kullanılan ilaçlar son derece etkili olmaktadır.
İlaçların yanı sıra çeşitli ilaç dışı yöntemler de baş ağrılarının kontrolünde sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır. Bu yöntemlerin başında gevşeme eğitimi gibi psikolojik girişimler gelmektedir. Hastalara nasıl gevşeyecekleri öğretilmektedir. Bu yöntem özellikle kas kasılması baş ağrılarının tedavisinde son derece etkilidir.
İlaç tedavisine ve gevşeme eğitimine dirençli ağrılarda baş, boyun ve omuz bölgesinde tespit edilen tetikleyici noktalara çeşitli enjeksiyonlar yapılarak kasların gevşetilmesi ve böylece ağrının kontrol altına alınması yoluna gidilir.
Gerilim tipi baş ağrısından korunma
Stresi artıran durumları belirlemek ve onlardan uzak durmak çok önemlidir.
Bunun için gerekirse psikolojik danışmanlık hizmeti de alınarak gevşeme
teknikleri öğrenilmelidir.
Düzenli egzersiz yapmak ve yeterli ve düzenli uyumak şikayetlerin gerilemesini sağlayacaktır. Bir başka önemli nokta da öğünleri düzenli yemektir.
Mizah duygusunu koruyan ve hayata pozitif bakan kişilerde gerilim tipi baş
ağrısı daha az görülür.
Gerilim baş ağrısı baş ağrıları içinde en sık görülen tiptir. Çevresel faktörlerin değişmesi, aşırı sorumluluk yüklenme, düş kırıklıkları, ailesel ve ekonomik sorunlar gibi insan yaşamındaki önemli değişiklikler sonucu yüz, baş ve boyun kaslarının sürekli gerilmesi ile ortaya çıkan şiddetli baş ağrısıdır. Baştaki veya boyundaki kasların kasılması stres veya huzursuzluk, uzun süre aynı pozisyonda oturma, trafik kazası gibi bir darbeye veya depresyona bağlı olabilir.
Çoğu kez hasta kendi kendisine migren tanısı koyar. Oysa hem mekanizma hem de tedavi yönünden gerilim baş ağrısı migrenden çok farklı bir biçimde ele alınmaktadır. Migrenli hastalar kuytu sessiz bir yer ararken gerilim baş ağrısından yakınan hastalar tam tersi gezmek dolaşmak isterler. Gerilim baş ağrısı migrenin aksine tek bir bölgeyi tutmaz. Daha yaygın bir seyir gösterir. Gün ilerledikçe şiddetlenir. Saatler boyunca sürer gider. Migrende ağrı öncesinde görülebilen görme bozukluğu ve diğer belirtiler gerilim baş ağrısında yoktur. Gerilim baş ağrısında baş, boyun ve omuz bölgesi kaslarında basınç uygulamakla yansıyan ağrının ortaya çıkmasına neden olan tetikleyici noktaların (trigger points) ortaya çıkması önemli bir bulgudur. Gerilim baş ağrısının en önemli özelliği genellikle boyun bölgesinden başlayarak tepeye doğru yükselmesi ve sıkıştırıcı bir ağrı şeklinde seyretmesidir. Hastalar çoğu kez bu durumu başın cendereye alınmış gibi sıkıştırılması şeklinde nitelendirirler. Baş ağrısı; gereğinden az ya da fazla uyuma, gereğinden az ya da fazla yeme, fazla alkol tüketme, aşırı gürültüye maruz kalma, aşırı çalışma ve diğer sağlık sorunları ile tetiklenebilir.
Baş ağrısının yanı sıra bir çok hastada başta yanma hissi, keçeleşme, dokunma ile hassasiyet gibi bulgular ortaya çıkar. Ayrıca konsantrasyon güçlüğü, uykusuzluk gibi yakınmalar ağrıya eşlik edebilir. Bulantı ya da kusma görülebilir. Ancak çoğu kez migrende olduğu kadar şiddetli değildir. Bir başka önemli nokta migrenin ve gerilim tipi baş ağrısının bazen birlikte görülebilmesidir. Hatta migren ağrılarından yakınan bir hastada zaman içerisinde gerilim tipi baş ağrısı da oluşabilir ve gerilim tipi baş ağrısının belirtileri daha ön plana geçebilir. Bu durumda hastalar baş ağrılarının şeklinin, süresinin ve sıklığının değiştiğini ifade ederler.
Gerilim Tipi Baş Ağrısı tedavisi
Tedavide son yıllarda önemli adımlar atılmıştır. Ağrı kesiciler ve kas gevşetici ilaçların yanı sıra depresyona karşı kullanılan ilaçlar son derece etkili olmaktadır.
İlaçların yanı sıra çeşitli ilaç dışı yöntemler de baş ağrılarının kontrolünde sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır. Bu yöntemlerin başında gevşeme eğitimi gibi psikolojik girişimler gelmektedir. Hastalara nasıl gevşeyecekleri öğretilmektedir. Bu yöntem özellikle kas kasılması baş ağrılarının tedavisinde son derece etkilidir.
İlaç tedavisine ve gevşeme eğitimine dirençli ağrılarda baş, boyun ve omuz bölgesinde tespit edilen tetikleyici noktalara çeşitli enjeksiyonlar yapılarak kasların gevşetilmesi ve böylece ağrının kontrol altına alınması yoluna gidilir.
Gerilim tipi baş ağrısından korunma
Stresi artıran durumları belirlemek ve onlardan uzak durmak çok önemlidir.
Bunun için gerekirse psikolojik danışmanlık hizmeti de alınarak gevşeme
teknikleri öğrenilmelidir.
Düzenli egzersiz yapmak ve yeterli ve düzenli uyumak şikayetlerin gerilemesini sağlayacaktır. Bir başka önemli nokta da öğünleri düzenli yemektir.
Mizah duygusunu koruyan ve hayata pozitif bakan kişilerde gerilim tipi baş
ağrısı daha az görülür.
Sinuzit ve Bas Agrisi
Sinüzit Bağlı Baş Ağrısı Sinüzite
Sinüsler yüzde ve başın ön tarafında yer alan kemiklerin arasındaki boşluklardır. Bu boşluklar hava ile doludur. Sinüsler çok ince kanallarla burun boşluğuna bağlanırlar ve burun sisteminin parçasıdırlar. Yüzeyleri burnun iç yüzeyini kaplayan dokunun aynısıyla kaplıdır ve tıpkı burun gibi normal bir salgı (mukus) salgılarlar. Bu mukusun görevi solunan havadaki tozları ve bakterileri tutup akciğerlere ulaşmalarını engellemektir. Bu mukus daha sonra yutağa doğru süzülür ve yutularak mideye ulaşır. Mide asidi sayesinde de tozlar ve bakteriler etkisiz hale getirilir.
Sinüslerin iltihaplanmasına sinüzit denir. Sinüzit sırasında sinüslerden aşırı mukus salgılanır. Bu durumda sinüslerin burna açılmasını sağlayan kanallar tıkanır, içerideki basınç artar. Yüzde, yanaklarda, alında veya göz çevresinde ağrı ortaya çıkar. Sinüzite bağlı olarak ortaya çıkan baş ağrısı diğer pek çok baş ağrısı tipiyle karıştırılabilir. Bunların başında migren ve gerilim tipi baş ağrısı gelir. Migrende ve gerilim tipi baş ağrısında da alında ve göz çevresinde ağrı ortaya çıkar. Ancak dikkatli bir sorgulama, muayene ve laboratuvar testleri ile ayrıma kolaylıkla varılabilir.
Sinüsler yüzde ve başın ön tarafında yer alan kemiklerin arasındaki boşluklardır. Bu boşluklar hava ile doludur. Sinüsler çok ince kanallarla burun boşluğuna bağlanırlar ve burun sisteminin parçasıdırlar. Yüzeyleri burnun iç yüzeyini kaplayan dokunun aynısıyla kaplıdır ve tıpkı burun gibi normal bir salgı (mukus) salgılarlar. Bu mukusun görevi solunan havadaki tozları ve bakterileri tutup akciğerlere ulaşmalarını engellemektir. Bu mukus daha sonra yutağa doğru süzülür ve yutularak mideye ulaşır. Mide asidi sayesinde de tozlar ve bakteriler etkisiz hale getirilir.
Sinüslerin iltihaplanmasına sinüzit denir. Sinüzit sırasında sinüslerden aşırı mukus salgılanır. Bu durumda sinüslerin burna açılmasını sağlayan kanallar tıkanır, içerideki basınç artar. Yüzde, yanaklarda, alında veya göz çevresinde ağrı ortaya çıkar. Sinüzite bağlı olarak ortaya çıkan baş ağrısı diğer pek çok baş ağrısı tipiyle karıştırılabilir. Bunların başında migren ve gerilim tipi baş ağrısı gelir. Migrende ve gerilim tipi baş ağrısında da alında ve göz çevresinde ağrı ortaya çıkar. Ancak dikkatli bir sorgulama, muayene ve laboratuvar testleri ile ayrıma kolaylıkla varılabilir.
Beyin Tumoru ve Kanamasi İle Bas Agrisi
Beyin kanamasına bağlı baş ağrıları, Baş Ağrısı Beyin
Beyin kanaması tansiyon yükselmesine bağlı olabildiği gibi bir darbe veya trafik kazası ile de ortaya çıkabilir. Baş ağrısının yanı sıra bulantı ve kusma baş gösterir. Daha sonra hastada baş dönmesi, bilinç bulanıklığı ve bilinç kaybı gelişir. Trafik kazaları sonrası ortaya çıkan önemli bir durum da "Konuş ve öl" adı verilen durumdur. Beyin kanamasının yavaş olduğu durumlarda olur. Kazanın hemen sonrasında hastada herhangi bir belirti saptanamayabilir. Bu dönemde beyin kanaması devam eder. Ancak belirti verecek seviyeye gelmemiştir. Fakat zaman geçtikçe kanama kafa içerisinde birikerek yaşamsal yapılara baskı yapmaya başlar, bu zaman zarfında hastaneye başvurmak için çoğu kez geç kalınır. Bu nedenle trafik kazası sonrası, özellikle başına darbe almış hastaların herhangi bir bulgu olmasa bile hastaneye başvurmaları ve en az 24 saat süreyle gözlem altında tutulmaları doğru olacaktır. Aynı durum yüksekten düşen insanlar için de gereklidir. Traksiyon baş ağrısı kafa içindeki çeşitli yapıların çeşitli nedenlere bağlı olarak çekilmesi ile oluşur. Bu, damarlar veya beyni tutan primer ya da metastatik (başka yerden yayılmış) tümörler nedeniyle olabilir. Beyin kanamaları gene traksiyon baş ağrısı nedenidir.
Anevrizma Nedir
Beyin kanamasına yol açan bir başka önemli durum beyin damarlarında bulunan anevrizma adı verilen küçük baloncukların yırtılarak kanamaya yol açmasıdır. Bu baloncuklar doğuştan vardır ve yırtılıp kanama oluşturmadıkları sürece herhangi bir sorun çıkarmadan kalırlar. Baloncukların yırtılması hipertansiyona bağlı olabileceği gibi, bazen de bir neden yokken gelişebilir. Bu durumda çok şiddetli bir baş ağrısı ortaya çıkar. Hastaların %20-30'unda kanamadan 1-2 hafta önce boyuna yayılan bir baş ağrısı ortaya çıkabilir. Kanama başladıktan sonra gelişen şiddetli baş ağrısına bulantı, kusma, görme veya konuşma bozuklukları ve bilinç bozuklukları eşlik eder. Bu belirtiler baloncuğun yerine ve oluşturduğu kanamanın yaygınlığına göre değişkenlik gösterir. Böyle bir durum ortaya çıktığında vakit yitirmeksizin hastaneye başvurulmalıdır. Yapılan tetkikler sonucunda anevrizma kanaması tanısı koyulursa hastayı acilen ameliyata almak da gerekebilir.
Beyin tümörlerine bağlı baş ağrıları
Baş ağrısından yakınan hastaların çoğu hemen beyin tümöründen kuşkulanırlar. Dahası hekime başvurmalarının temel nedeni budur. Bu kuşkuyu yenmek için çok gelişmiş tetkik araçlarından yararlanmak isterler. Baş ağrılı hasta sayısının ne denli yüksek olduğu göz önüne alınırsa, bu durumun toplumsal bir sorun haline geldiği görülür. Bilgisayarlı tomografi ya da manyetik rezonans (MR) gibi ileri tetkik yöntemleri çoğu kez gereksiz yere sırf hasta istediği için kullanılır hale gelmiştir.
Beyin tümörlerine bağlı baş ağrıları diğer baş ağrılarına göre çok daha seyrek görülür. Beyin tümörlerinde baş ağrısı genellikle tek başına seyretmez. Baş ağrısının yanı sıra tümörün bulunduğu bölgedeki sinirlere göre başka bulgular da ortaya çıkar. Vücudun belirli bir bölgesinde karıncalanma, uyuşukluk ya da baş dönmesi ortaya çıkabilir. Ayrıca kitle büyüdükçe bulantı ve kusma tabloya eklenir. Beyin tümörlerindeki baş ağrısının en önemli özelliklerinden birisi ağrının gittikçe artması ve ağrı kesicilere yanıt vermemesidir.
Beyin kanaması tansiyon yükselmesine bağlı olabildiği gibi bir darbe veya trafik kazası ile de ortaya çıkabilir. Baş ağrısının yanı sıra bulantı ve kusma baş gösterir. Daha sonra hastada baş dönmesi, bilinç bulanıklığı ve bilinç kaybı gelişir. Trafik kazaları sonrası ortaya çıkan önemli bir durum da "Konuş ve öl" adı verilen durumdur. Beyin kanamasının yavaş olduğu durumlarda olur. Kazanın hemen sonrasında hastada herhangi bir belirti saptanamayabilir. Bu dönemde beyin kanaması devam eder. Ancak belirti verecek seviyeye gelmemiştir. Fakat zaman geçtikçe kanama kafa içerisinde birikerek yaşamsal yapılara baskı yapmaya başlar, bu zaman zarfında hastaneye başvurmak için çoğu kez geç kalınır. Bu nedenle trafik kazası sonrası, özellikle başına darbe almış hastaların herhangi bir bulgu olmasa bile hastaneye başvurmaları ve en az 24 saat süreyle gözlem altında tutulmaları doğru olacaktır. Aynı durum yüksekten düşen insanlar için de gereklidir. Traksiyon baş ağrısı kafa içindeki çeşitli yapıların çeşitli nedenlere bağlı olarak çekilmesi ile oluşur. Bu, damarlar veya beyni tutan primer ya da metastatik (başka yerden yayılmış) tümörler nedeniyle olabilir. Beyin kanamaları gene traksiyon baş ağrısı nedenidir.
Anevrizma Nedir
Beyin kanamasına yol açan bir başka önemli durum beyin damarlarında bulunan anevrizma adı verilen küçük baloncukların yırtılarak kanamaya yol açmasıdır. Bu baloncuklar doğuştan vardır ve yırtılıp kanama oluşturmadıkları sürece herhangi bir sorun çıkarmadan kalırlar. Baloncukların yırtılması hipertansiyona bağlı olabileceği gibi, bazen de bir neden yokken gelişebilir. Bu durumda çok şiddetli bir baş ağrısı ortaya çıkar. Hastaların %20-30'unda kanamadan 1-2 hafta önce boyuna yayılan bir baş ağrısı ortaya çıkabilir. Kanama başladıktan sonra gelişen şiddetli baş ağrısına bulantı, kusma, görme veya konuşma bozuklukları ve bilinç bozuklukları eşlik eder. Bu belirtiler baloncuğun yerine ve oluşturduğu kanamanın yaygınlığına göre değişkenlik gösterir. Böyle bir durum ortaya çıktığında vakit yitirmeksizin hastaneye başvurulmalıdır. Yapılan tetkikler sonucunda anevrizma kanaması tanısı koyulursa hastayı acilen ameliyata almak da gerekebilir.
Beyin tümörlerine bağlı baş ağrıları
Baş ağrısından yakınan hastaların çoğu hemen beyin tümöründen kuşkulanırlar. Dahası hekime başvurmalarının temel nedeni budur. Bu kuşkuyu yenmek için çok gelişmiş tetkik araçlarından yararlanmak isterler. Baş ağrılı hasta sayısının ne denli yüksek olduğu göz önüne alınırsa, bu durumun toplumsal bir sorun haline geldiği görülür. Bilgisayarlı tomografi ya da manyetik rezonans (MR) gibi ileri tetkik yöntemleri çoğu kez gereksiz yere sırf hasta istediği için kullanılır hale gelmiştir.
Beyin tümörlerine bağlı baş ağrıları diğer baş ağrılarına göre çok daha seyrek görülür. Beyin tümörlerinde baş ağrısı genellikle tek başına seyretmez. Baş ağrısının yanı sıra tümörün bulunduğu bölgedeki sinirlere göre başka bulgular da ortaya çıkar. Vücudun belirli bir bölgesinde karıncalanma, uyuşukluk ya da baş dönmesi ortaya çıkabilir. Ayrıca kitle büyüdükçe bulantı ve kusma tabloya eklenir. Beyin tümörlerindeki baş ağrısının en önemli özelliklerinden birisi ağrının gittikçe artması ve ağrı kesicilere yanıt vermemesidir.
Tansiyon ve Bas Agrisi
Tansiyon Yükselmesine Bağlı Baş Ağrısı
Kan damarlarda belirli bir basınçla akar. Bu basınç kişiden kişiye farklılık göstermekle birlikte belirli sınırlar içerisindedir. Damar içindeki kan basıncının belirli bir düzeyin üzerine çıkması hipertansiyon olarak değerlendirilir.
Hipertansiyon vücuttaki tüm damar sisteminde, bu arada kapalı bir kutu olan beyin içinde de basıncın yükselmesine neden olur.
Kafa içindeki kan basıncının artması baş ağrısı olarak ortaya çıkar. Zaman zaman çok şiddetlenebilen, zonklama tarzında şiddetli baş ağrıları görülür. Özellikle hipertansiyon tanısı daha önce konulmuş ve bu konuda tedavi görmekte olan hastaların ani olarak başlayan çok şiddetli baş ağrıları konusunda uyanık olmaları ve vakit kaybetmeden hekime başvurmaları gerekir. Hiçbir nedene bağlı olmaksızın ortaya çıkan şiddetli baş ağrıları uyarıcı olmalıdır. Tansiyona bağlı baş ağrılarında zaman geçirmeden tansiyonun düşürülmesi için gerekli önlemlerin alınması şarttır. Bu önlemler alınmadığı taktirde basınç kan damarlarının duvarını parçalar ve beyin kanaması meydana gelebilir. Hipertansiyona bağlı baş ağrısından korunmak için, eğer daha önceden tanısı koyulmuş hipertansiyon mevcutsa, hekimin vermiş olduğu tansiyon ilaçlarını düzenli kullanmak, doktor tavsiyesi olmadan ilaçları bırakmamak, dozunu değiştirmemek ve ilaç değişikliği yapmamak gerekir. İlaç kullanımı kadar ve hatta ondan daha önemli nokta ise doktor ya da diyetisyen tarafından önerilen tansiyonun yükselmesini önleyici diyete uyulmasıdır.
Kan damarlarda belirli bir basınçla akar. Bu basınç kişiden kişiye farklılık göstermekle birlikte belirli sınırlar içerisindedir. Damar içindeki kan basıncının belirli bir düzeyin üzerine çıkması hipertansiyon olarak değerlendirilir.
Hipertansiyon vücuttaki tüm damar sisteminde, bu arada kapalı bir kutu olan beyin içinde de basıncın yükselmesine neden olur.
Kafa içindeki kan basıncının artması baş ağrısı olarak ortaya çıkar. Zaman zaman çok şiddetlenebilen, zonklama tarzında şiddetli baş ağrıları görülür. Özellikle hipertansiyon tanısı daha önce konulmuş ve bu konuda tedavi görmekte olan hastaların ani olarak başlayan çok şiddetli baş ağrıları konusunda uyanık olmaları ve vakit kaybetmeden hekime başvurmaları gerekir. Hiçbir nedene bağlı olmaksızın ortaya çıkan şiddetli baş ağrıları uyarıcı olmalıdır. Tansiyona bağlı baş ağrılarında zaman geçirmeden tansiyonun düşürülmesi için gerekli önlemlerin alınması şarttır. Bu önlemler alınmadığı taktirde basınç kan damarlarının duvarını parçalar ve beyin kanaması meydana gelebilir. Hipertansiyona bağlı baş ağrısından korunmak için, eğer daha önceden tanısı koyulmuş hipertansiyon mevcutsa, hekimin vermiş olduğu tansiyon ilaçlarını düzenli kullanmak, doktor tavsiyesi olmadan ilaçları bırakmamak, dozunu değiştirmemek ve ilaç değişikliği yapmamak gerekir. İlaç kullanımı kadar ve hatta ondan daha önemli nokta ise doktor ya da diyetisyen tarafından önerilen tansiyonun yükselmesini önleyici diyete uyulmasıdır.
Bas Agrilari Bas Agrisi Nedir
Baş Ağrıları, Başağrısı Nedir
Baş ağrısı tüm insanların zaman zaman karşılaştığı bir sorundur. Yaşamı boyunca çeşitli dönemlerde baş ağrısından yakınmayan insan yoktur. Günlük hayattaki streslerden soğuk algınlığına, kansızlıktan yüksek tansiyona varıncaya dek pek çok etken baş ağrısına neden olabilir.
Baş ağrılarını iki şekilde değerlendirmek gerekir. Birincisi çeşitli hastalıkların bulgusu olarak baş ağrısı, ikincisi ise başlı başına bir hastalık olarak baş ağrısı. Birinci gruptaki baş ağrıları akut ağrı denilen ani olarak ortaya çıkan ağrılardır. Bu baş ağrıları altta yatan bir başka hastalığın belirtisidir. Genellikle gözlerden, kulak, burun, boğaz hastalıklarından, dişlerden kaynaklanan rahatsızlıklar bu ağrılara yol açabilirler. Genellikle bu tür baş ağrılarının teşhis ve tedavisi daha kolaydır.
Ancak baş ağrısı kafa içerisinde yer kaplayan tümör, beyin kanaması gibi organik bir hastalığın belirtisi de olabilir. Bu nedenle önceden bu tür şikayeti olmayan kişilerde gelişen akut baş ağrılarının tanısında çok dikkatli olunmalıdır. Bunlardan başka, ani başlayan baş ağrıları yüksek tansiyon, çeşitli hormonal hastalıklar ve sinir sisteminden ya da diğer sistemlerden kaynaklanan enfeksiyon hastalıklarının (mikrobik hastalıklar) bulgusu olarak da ortaya çıkabilir.
Diğer gruptaki baş ağrıları ise kronik baş ağrısı denilen uzun süredir var olan baş ağrılarıdır. Baş ağrısının kronik bir hal alması hem kişisel hem de toplumsal bir sorundur. Şiddetli kronik baş ağrıları; ağrıyı çeken kişinin iş hayatını, sosyal yaşantısını önemli ölçüde etkiler, yaşam kalitesini düşürür ve hayattan zevk alamaz hale getirir. Bu nedenle kronik baş ağrıları bir hastalık belirtisi olmaktan çok hastalığın kendisi olarak ele alınmalı ve tedavi yoluna gidilmelidir. Kronik baş ağrıları içinde en sık görülenleri gerilim tipi baş ağrısı ve migrendir. Bu iki tür baş ağrısı benzerlikler gösterir ve bazen tanı koyarken ayırmak güç olabilir.
Tanı için, hastanın ağrısı ile ilgili vereceği bilgiler çok değerlidir. Bu nedenle hastaya sorulacak sorularla şu hususlar ayrıntılı bir şekilde araştırılır:
Ağrı ne zaman başladı?
Ne kadar sıklıkla geliyor?
Ne kadar sürüyor?
Ağrının şiddeti ne kadar?
Ağrının şekli nasıl? (zonklayıcı? sıkıştırıcı? künt? keskin?),
Ağrıyı artıran ve azaltan etkenler nelerdir?
Ağrıya eşlik eden diğer belirtiler nelerdir? (bulantı, kusma, görme bozuklukları vs.)
Ayrıca hastanın ağrı sırasındaki davranış değişiklikleri, özgeçmişi, soygeçmişi ve ruhsal durumu da sorgulanmalıdır. Tüm bu soruların yanıtları hekimi tanıya götürecek ve buna göre uygun tedavi yapılabilecektir.
Baş ağrılı hastayı değerlendirirken ayrıntılı bir sorgulama yapmak gereklidir. Bu sorgulama sırasında aşağıdaki noktalar araştırılmalıdır:
1. Kafa içinde ağrıya neden olan yapılar hangileridir?
2. Bu yapılardan kaynaklanan ağrılar nerelerde hissedilir?
3. Hangi duysal yollar ve üst merkezlere iletilir?
4. Tedavide düşünülmesi gereken önlemler nelerdir?
Baş ağrısının mekanizması
Baş ağrısı oldukça karmaşık bir olgudur. Etkenine göre birçok mekanizma baş ağrısından sorumlu tutulmakta, hem merkezi hem de bölgesel sistemler baş ağrısının ortaya çıkmasında rol oynamaktadır. Burada ağrıya duyarlı yapılar üzerine doğrudan bası, bu yapıların gerilmesi veya çekilmesi, bu yapıların kanlanmasını sağlayan damarlarda genişleme, kas kasılması ve enflamasyon (yangı) nedenler arasında sayılabilir. Ayrıca hormonal sistem tarafından salgılanan hormonlar ve sinir sisteminin salgıladığı, sinirlerin birbirleri arasında ve sinirlerle kaslar arasında iletişimi sağlayan nörotransmiter denilen kimyasal maddeler baş ağrısında rol oynamaktadır.
Baş ağrısı tüm insanların zaman zaman karşılaştığı bir sorundur. Yaşamı boyunca çeşitli dönemlerde baş ağrısından yakınmayan insan yoktur. Günlük hayattaki streslerden soğuk algınlığına, kansızlıktan yüksek tansiyona varıncaya dek pek çok etken baş ağrısına neden olabilir.
Baş ağrılarını iki şekilde değerlendirmek gerekir. Birincisi çeşitli hastalıkların bulgusu olarak baş ağrısı, ikincisi ise başlı başına bir hastalık olarak baş ağrısı. Birinci gruptaki baş ağrıları akut ağrı denilen ani olarak ortaya çıkan ağrılardır. Bu baş ağrıları altta yatan bir başka hastalığın belirtisidir. Genellikle gözlerden, kulak, burun, boğaz hastalıklarından, dişlerden kaynaklanan rahatsızlıklar bu ağrılara yol açabilirler. Genellikle bu tür baş ağrılarının teşhis ve tedavisi daha kolaydır.
Ancak baş ağrısı kafa içerisinde yer kaplayan tümör, beyin kanaması gibi organik bir hastalığın belirtisi de olabilir. Bu nedenle önceden bu tür şikayeti olmayan kişilerde gelişen akut baş ağrılarının tanısında çok dikkatli olunmalıdır. Bunlardan başka, ani başlayan baş ağrıları yüksek tansiyon, çeşitli hormonal hastalıklar ve sinir sisteminden ya da diğer sistemlerden kaynaklanan enfeksiyon hastalıklarının (mikrobik hastalıklar) bulgusu olarak da ortaya çıkabilir.
Diğer gruptaki baş ağrıları ise kronik baş ağrısı denilen uzun süredir var olan baş ağrılarıdır. Baş ağrısının kronik bir hal alması hem kişisel hem de toplumsal bir sorundur. Şiddetli kronik baş ağrıları; ağrıyı çeken kişinin iş hayatını, sosyal yaşantısını önemli ölçüde etkiler, yaşam kalitesini düşürür ve hayattan zevk alamaz hale getirir. Bu nedenle kronik baş ağrıları bir hastalık belirtisi olmaktan çok hastalığın kendisi olarak ele alınmalı ve tedavi yoluna gidilmelidir. Kronik baş ağrıları içinde en sık görülenleri gerilim tipi baş ağrısı ve migrendir. Bu iki tür baş ağrısı benzerlikler gösterir ve bazen tanı koyarken ayırmak güç olabilir.
Tanı için, hastanın ağrısı ile ilgili vereceği bilgiler çok değerlidir. Bu nedenle hastaya sorulacak sorularla şu hususlar ayrıntılı bir şekilde araştırılır:
Ağrı ne zaman başladı?
Ne kadar sıklıkla geliyor?
Ne kadar sürüyor?
Ağrının şiddeti ne kadar?
Ağrının şekli nasıl? (zonklayıcı? sıkıştırıcı? künt? keskin?),
Ağrıyı artıran ve azaltan etkenler nelerdir?
Ağrıya eşlik eden diğer belirtiler nelerdir? (bulantı, kusma, görme bozuklukları vs.)
Ayrıca hastanın ağrı sırasındaki davranış değişiklikleri, özgeçmişi, soygeçmişi ve ruhsal durumu da sorgulanmalıdır. Tüm bu soruların yanıtları hekimi tanıya götürecek ve buna göre uygun tedavi yapılabilecektir.
Baş ağrılı hastayı değerlendirirken ayrıntılı bir sorgulama yapmak gereklidir. Bu sorgulama sırasında aşağıdaki noktalar araştırılmalıdır:
1. Kafa içinde ağrıya neden olan yapılar hangileridir?
2. Bu yapılardan kaynaklanan ağrılar nerelerde hissedilir?
3. Hangi duysal yollar ve üst merkezlere iletilir?
4. Tedavide düşünülmesi gereken önlemler nelerdir?
Baş ağrısının mekanizması
Baş ağrısı oldukça karmaşık bir olgudur. Etkenine göre birçok mekanizma baş ağrısından sorumlu tutulmakta, hem merkezi hem de bölgesel sistemler baş ağrısının ortaya çıkmasında rol oynamaktadır. Burada ağrıya duyarlı yapılar üzerine doğrudan bası, bu yapıların gerilmesi veya çekilmesi, bu yapıların kanlanmasını sağlayan damarlarda genişleme, kas kasılması ve enflamasyon (yangı) nedenler arasında sayılabilir. Ayrıca hormonal sistem tarafından salgılanan hormonlar ve sinir sisteminin salgıladığı, sinirlerin birbirleri arasında ve sinirlerle kaslar arasında iletişimi sağlayan nörotransmiter denilen kimyasal maddeler baş ağrısında rol oynamaktadır.
Medikal Oksijen Tupu
Medikal Oksijen Tüpü Nedir, Oksijen Tüpleri
Oksijen cihazları değişik kapasitelerde üretilmiştir. Taşınabilen oksijen tüpleri ambulansta ve acil bakım ünitesinde rahatlıkla kullanılır.
Acil bakım ünitesinde merkezi oksijen deposu da olabilir. Bu yerleşik tüplerin kapasitesi fazladır. Yerleşik sistem oksijen tüpünden her hasta yatağına özel kanallarla oksijen dağıtılır.
Oksijen, hastada anoksi veya hipoksi gelişmesi durumunda uygulanır. Solunum ve dolaşım yetmezliğinde dokularda hipoksi gelişir. Hipoksi ve anoksi dolaşım ve solunum sistemlerin 3-5 dakika içinde durmasına neden olur.
Oksijen tüpleri, maskelidir. Nazal kanüller de oksijen uygulamasında kullanılır. Maske ve kanüller daima kullanıma hazır olarak bulunmalıdır.
Oksijen tüpüne bağlı maske ağız ve burunu içine alacak şekilde yüze uygulanır ve başa tesbit edilir. Nazal kanüller, burun deliklerine yerleştirilir. Oksijenin basıncını düzenleyen regülatör dikkatlice izlenerek oksijen verilir.
Oksijen cihazları değişik kapasitelerde üretilmiştir. Taşınabilen oksijen tüpleri ambulansta ve acil bakım ünitesinde rahatlıkla kullanılır.
Acil bakım ünitesinde merkezi oksijen deposu da olabilir. Bu yerleşik tüplerin kapasitesi fazladır. Yerleşik sistem oksijen tüpünden her hasta yatağına özel kanallarla oksijen dağıtılır.
Oksijen, hastada anoksi veya hipoksi gelişmesi durumunda uygulanır. Solunum ve dolaşım yetmezliğinde dokularda hipoksi gelişir. Hipoksi ve anoksi dolaşım ve solunum sistemlerin 3-5 dakika içinde durmasına neden olur.
Oksijen tüpleri, maskelidir. Nazal kanüller de oksijen uygulamasında kullanılır. Maske ve kanüller daima kullanıma hazır olarak bulunmalıdır.
Oksijen tüpüne bağlı maske ağız ve burunu içine alacak şekilde yüze uygulanır ve başa tesbit edilir. Nazal kanüller, burun deliklerine yerleştirilir. Oksijenin basıncını düzenleyen regülatör dikkatlice izlenerek oksijen verilir.
Ambu Nedir Ambu Cihazi
Ambu Nedir, Ambu Cihazı
Ambu, solunum cihazıdır. Ambunun maske ve gövde (Kese-Balon) bölümü vardır, ambu cihazı, zor solunum yapan veya solunumu durmuş hastalara yapay solunum yaptırmak amacıyla mekanik olarak kullanılır.
Ambu cihazı ilk yardımcı tarafından kolayca uygulanan bir cihazdır. Ambu ile yapay solunum yapılamıyorsa hastaya önce airway uygulanır.
Ambunun Uygulama Tekniği
Maske bölümü ağız ve burunu içine alacak şekilde yüze yerleştirilir.
Hava sızmasını önlemek için baş ve işaret parmakları ile maske üzerine basınç yapılır. Diğer parmaklar yaralının çenesini kavrar.
Başın geriye doğru eğilmesini sağlar.
Diğer el ile ambu kesesi sıkıştırılarak havanın hastaya gitmesi sağlanır. Sıkıştırma sayısı normal solunum sayısına göre planlanır.
(Dakikada 15 defa).
Soluk yolunun açık kalması için baş geriye doğru eğilir. Çene göğüsten uzaklaştırılır.
Ambu cihazı kullanıldıktan sonra temizlenir ve bakımı yapılır.
Ambu, solunum cihazıdır. Ambunun maske ve gövde (Kese-Balon) bölümü vardır, ambu cihazı, zor solunum yapan veya solunumu durmuş hastalara yapay solunum yaptırmak amacıyla mekanik olarak kullanılır.
Ambu cihazı ilk yardımcı tarafından kolayca uygulanan bir cihazdır. Ambu ile yapay solunum yapılamıyorsa hastaya önce airway uygulanır.
Ambunun Uygulama Tekniği
Maske bölümü ağız ve burunu içine alacak şekilde yüze yerleştirilir.
Hava sızmasını önlemek için baş ve işaret parmakları ile maske üzerine basınç yapılır. Diğer parmaklar yaralının çenesini kavrar.
Başın geriye doğru eğilmesini sağlar.
Diğer el ile ambu kesesi sıkıştırılarak havanın hastaya gitmesi sağlanır. Sıkıştırma sayısı normal solunum sayısına göre planlanır.
(Dakikada 15 defa).
Soluk yolunun açık kalması için baş geriye doğru eğilir. Çene göğüsten uzaklaştırılır.
Ambu cihazı kullanıldıktan sonra temizlenir ve bakımı yapılır.
Sedye Nedir Sedye Cesitleri
Sedye Nedir, Sedye Çeşitleri
Sedyeler, kullanım alanına göre değişik şekillerde üretilmiştir. Depolama ve taşıma kolaylığı sağlayan teleskopik ve katlanabilir sedyeler vardır. Katlanmayan sedyelere adi sedyeler denir.
Kızaklı Tekerlekli Sedyeler
Ambulanstaki kızağa tesbit edilen kızaklı sedyeler, eklemli katlanabilir sedyelerdir. Sedyede ince yatak, yastık, boş yastık kılıfı ve yaralıyı sedyeye bağlamaya yarayan askılar ve bağlar vardır.
Çok amaçlı kullanıma sahip olan sedyelerin tekerlekler üzerinde taşınmasına yarayan bölümleri vardır. Bu sedyeleri bir ilk yardımcı kullanır.
Tekerlekli sedyelerden bazıları kızaksızdır. Bu sedyeler katlanmaz, sabit bir mekaniğe sahiptir. Özellikle ambulansa kadar veya ambulanstan yaralının yatağa alınmasına kadar geçen alanlarda kullanılır. Yüksekliği hasta yatağı kadardır.
Teleskopik Sedyeler
Sedyedeki iki sırığın boyu teleskopik yapıdadır. Sedyenin boyu ayarlanabilir. Kullanılmadığı zamanlarda tutumaklar sırıklar altına veya içine itilir.
Dar geçitlerde, dönemeçlerde merdiven aralığında kısaltılarak dönüşler kolaylaşır.
Teleskopik sedyeler katlanabilir özelliğe de sahiptir. Katlanan sedye tek sırık halinde kolayca taşınır ve depolanır. Tente boyunca yer alan iki veya dört adet askı veya kayışlar, katlanan sedyenin bağlanmasına yararlar.
Bağlanan sedye açılmaz.
Katlanan sedyelerde en az 3 veya 4 travers vardır. Traversler açılan sedyenin açık kalmasını sağlar ve sedye tentesine destek olur,
Taşıma Tenteleri
Tente, branda veya sağlam kumaşlardan yapılmış sedyelerdir. Uzun kenarlarındaki deliklerden halat geçirilmiştir. Bu halatlara taşıma halatı denir. Halattan tutularak yaralı taşınır.
Taşıma tenteleri kolayca katlandığından depolama ve taşıma kolaylığına sahiptir. Afetlerde yaralı taşımayı kolaylaştırırlar. Ancak kırığı ve omurga kırığı olan ve ezikli yaralılar için kullanılmamalıdır.
Neil Robertson Sedye
Sıkı dokunmuş yelken bezinden yapılmıştır. Sırıkları değişik materyalden yapılabilir. Sedyenin baş ve ayak tarafında demir halkalar vardır. Bu halkadan çekme halatları geçirilir.
Neil - Roberstson sedyesi dar aralıklardan su yolu ve kanalizasyon kanallarından yaralının çekilerek taşınmasına yarar. Yaralıyı yüksekten indirme veya çukurdan çıkarmaya yarayan mekanik yapıya sahiptir.
Sedyeye, yaralının baş, gövde ve ayaklarından tesbitine yarayan kuşakları, bağları ve yaralının örtülmesine yarayan ekleri vardır.
Adi Sedyeler
Tente, sırıklar, tutamakları ve sabit traverslerden meydana gelir. Adi sedyeler katlanmazlar. Yaygın olarak kullanılan adi sedyeler iki veya dört kişi ile taşınır. Ambulansa yaralı ile konması halinde sedyenin ambulansa ve yaralının sedyeye tesbiti gerekir.
Eklemli Sedyeler
Sedye sırıklarının ortasındaki eklem ile sedye ikiye katlanarak boyu kısaltılır. Eklemli sedyeler, sadece depolama ve taşıma kolaylığı sağlar.
Yaralının Sedyeye Alınması, Sedye Taşıma
Yaralı Battaniye Üzerinde Yatıyorsa
Battaniyenin uzun kenarları hastaya doğru sıkıca kıvrılır.
Sedye, yaralının yanına konur.
İlk yardımcılardan ikisi bir tarafta diğer ikisi diğer tarafta yer alır.
Kıvrılan battaniye uçları ve orta kısımdan tutarak hep birlikte yaralıyı kaldırırlar.
Yan adımlarla sedye üzerine yaralıyı getirirler.
Hep birlikte yavaşça sedye üzerine yaralıyı koyarlar.
Beşinci ilk yardımcı varsa sedyeyi, yerden kaldırılan yaralının altına iter. Battaniyenin artan bölümleri ile yaralının üzeri örtülür.
Yaralı Yerde Yatıyorsa ve Battaniye Varsa, Sedye ile Taşıma
Battaniye yaralının yanına paralel olarak serilir. Uzunlamasına yarıya kadar battaniye kıvrılır.
3 ilk yardımcı, yaralıyı dikkatlice sağlam tarafı üzerine çevirir.
4 ilk yardımcı battaniyenin kıvrılmış tarafını yaralının sırtına yaklaştırır.
4 ilkyardıma yaralıyı aynı anda battaniye üzerine yuvarlarlar (Yaralı çevrilir).
Yaralı sırt üstü pozisyonda battaniyenin üzerindedir. Battaniyenin kıvrılmış tarafı açılır. 4 ilk yardımcı hep birden battaniye ile yaralıyı kaldırırlar. Hazır duran sedye üzerine yaralı battaniye ile birlikte konur. Yaralının üzeri battaniyenin artan bölümleri ile örtülür.
Yaralı Yerde Yatıyorsa ve Battaniye Yoksa, Hasta Sedye Kullanımı
ilkyardımcılar yaralının sol tarafına geçerler.
ilk yardımcılardan biri baş ve omuzlar, birisi bel ve kalça ve diğeri ise dizler hizasında diz çökerler.
Dördüncü İlkyardıma yaralının bel ve kalçası hizasında yer alır.
Diz çöken ilk yardımcılar kollarını yaralının altına sokarlar. Yaralıyı Çengelvarı kavrarlar.
Sağ taraftaki 1 nolu karşı taraftaki 4 ve 3 nolu ilk yardımcının ellerinden kavrar.
Hep birlikte yaralıyı kaldırırlar.
Yaralı, sol taraftaki 3 ilk yardımcının dizleri üzerine yerleştirilir.
Sağ taraftaki ilk yardımcı, yaralıyı bırakır. Hazır duran sedyeyi yaralının altına gelecek şekilde kaydırır.
Hep birlikte yaralıyı sedye üzerine koyarlar.
Yaralının üzeri ceket veya başka bir örtü ile örtülür.
Yüklü Sedyenin Taşınması
Dört Kişi İle Taşıma
Sedye ortada kalacak şekilde iki teskereci sedyenin sol tarafına, iki ilk yardımcı ise sedyenin sağ tarafında yer alır.
İkisi baş tarafa, ikisi ayak tarafına gelirler.
Sedyeye yakın taraftaki elleri ile sedyeyi tutarlar.
Dış taraftaki elleri ile de sedyenin ortasında tutarlar.
Hep birlikte ayağa kalkarak uygun adımlarla ilerlerler.
Sedye ile geri geri de yürümek gerektiğinde verilen komutla geri geri gidilir.
Sedye alçaltılarak yürünecekse verilen komut ile ilkyardımcılar bellerini ve dizlerini bükerek yürürler.
İki Kişi İle Taşıma
İlk yardımcılardan birisi baş, birisi de ayak tarafında yer alırlar.
Sedye tutamakları arasına gelirler.
Eğilerek sedyenin tutamaklarından tutarlar.
Ayağa kalkarak uygun adımlarla yaralıyı sarsmadan yürürler.
Sedye, askılı ise ilkyardımcılar tutamaklara tesbit edilmiş olan askılığı boyunlarına takarlar, elleriyle de tutamaklardan tutarak yürürler.
Yaralının Sedyeye İndirilmesi
Yaralı 4 ilk yardımcı tarafından sedyeden indirilir.
3 ilk yardımcı sedyenin sol tarafına geçerler.
İlk yardımcılardan birisi baş-omuz, diğeri bel-kalça ve üçüncüsü dizler hizasında yer alırlar.
1 nolu ilk yardımcı yaralının (sedyenin) sağ tarafında ve bel-kalça yanında yer alır.
Hep birlikte yere çökerler.
Sol taraftaki 3 ilk yardımcı kollarını sedye ile yaralı arasına sokarlar.
Sağ taraftaki 1 ilk yardımcı ile birlikte yaralıyı kaldırırlar.
Sol taraftaki 3 ilk yardımcı, yaralıyı dizleri üzerine alırlar.
Sağ taraftaki 1 nolu ilk yardımcı sedyeyi yaralının altından alır. Hep birlikte yaralı yere veya yatağa konur
Ambulansa Yükleme Kuralları
Ambulansa yaralı yükleme ve boşaltma, önce eğitim amacıyla boş sedyelerle yapılır. Daha sonra bu eğitim ağır sedyeler ile tekrarlanır. Becerilerin pekiştirilmesi için içinde insan olan sedyeler ile yapılır.
Yaralı, standart sedye ve battaniye ile getirilmiş ise, ilkyardımcılara boş sedye ve battaniye verilir. Yaralı doğrudan doğruya sedye ile ambulansa yüklenir.
Uydurma sedye ile getirilmiş ise, yaralı önce standart ambulans sedyesine alınır, sonra ambulansa yüklenir.
Yaralının başı ambulansın ön tarafına doğrudur. Yani önce baş taraf yüklenir.
Bir ambulansa 1,2 veya ranzalı ise 4 yaralı yüklenir.
Oturabilen yaralılar, karşılıklı olmak üzere 8 kişi bir ambulansa yüklenebilir.
Sedyeler ambulansa, yaralılar da sedyeye bağlanarak tespit edilir.
Sedyeler, kullanım alanına göre değişik şekillerde üretilmiştir. Depolama ve taşıma kolaylığı sağlayan teleskopik ve katlanabilir sedyeler vardır. Katlanmayan sedyelere adi sedyeler denir.
Kızaklı Tekerlekli Sedyeler
Ambulanstaki kızağa tesbit edilen kızaklı sedyeler, eklemli katlanabilir sedyelerdir. Sedyede ince yatak, yastık, boş yastık kılıfı ve yaralıyı sedyeye bağlamaya yarayan askılar ve bağlar vardır.
Çok amaçlı kullanıma sahip olan sedyelerin tekerlekler üzerinde taşınmasına yarayan bölümleri vardır. Bu sedyeleri bir ilk yardımcı kullanır.
Tekerlekli sedyelerden bazıları kızaksızdır. Bu sedyeler katlanmaz, sabit bir mekaniğe sahiptir. Özellikle ambulansa kadar veya ambulanstan yaralının yatağa alınmasına kadar geçen alanlarda kullanılır. Yüksekliği hasta yatağı kadardır.
Teleskopik Sedyeler
Sedyedeki iki sırığın boyu teleskopik yapıdadır. Sedyenin boyu ayarlanabilir. Kullanılmadığı zamanlarda tutumaklar sırıklar altına veya içine itilir.
Dar geçitlerde, dönemeçlerde merdiven aralığında kısaltılarak dönüşler kolaylaşır.
Teleskopik sedyeler katlanabilir özelliğe de sahiptir. Katlanan sedye tek sırık halinde kolayca taşınır ve depolanır. Tente boyunca yer alan iki veya dört adet askı veya kayışlar, katlanan sedyenin bağlanmasına yararlar.
Bağlanan sedye açılmaz.
Katlanan sedyelerde en az 3 veya 4 travers vardır. Traversler açılan sedyenin açık kalmasını sağlar ve sedye tentesine destek olur,
Taşıma Tenteleri
Tente, branda veya sağlam kumaşlardan yapılmış sedyelerdir. Uzun kenarlarındaki deliklerden halat geçirilmiştir. Bu halatlara taşıma halatı denir. Halattan tutularak yaralı taşınır.
Taşıma tenteleri kolayca katlandığından depolama ve taşıma kolaylığına sahiptir. Afetlerde yaralı taşımayı kolaylaştırırlar. Ancak kırığı ve omurga kırığı olan ve ezikli yaralılar için kullanılmamalıdır.
Neil Robertson Sedye
Sıkı dokunmuş yelken bezinden yapılmıştır. Sırıkları değişik materyalden yapılabilir. Sedyenin baş ve ayak tarafında demir halkalar vardır. Bu halkadan çekme halatları geçirilir.
Neil - Roberstson sedyesi dar aralıklardan su yolu ve kanalizasyon kanallarından yaralının çekilerek taşınmasına yarar. Yaralıyı yüksekten indirme veya çukurdan çıkarmaya yarayan mekanik yapıya sahiptir.
Sedyeye, yaralının baş, gövde ve ayaklarından tesbitine yarayan kuşakları, bağları ve yaralının örtülmesine yarayan ekleri vardır.
Adi Sedyeler
Tente, sırıklar, tutamakları ve sabit traverslerden meydana gelir. Adi sedyeler katlanmazlar. Yaygın olarak kullanılan adi sedyeler iki veya dört kişi ile taşınır. Ambulansa yaralı ile konması halinde sedyenin ambulansa ve yaralının sedyeye tesbiti gerekir.
Eklemli Sedyeler
Sedye sırıklarının ortasındaki eklem ile sedye ikiye katlanarak boyu kısaltılır. Eklemli sedyeler, sadece depolama ve taşıma kolaylığı sağlar.
Yaralının Sedyeye Alınması, Sedye Taşıma
Yaralı Battaniye Üzerinde Yatıyorsa
Battaniyenin uzun kenarları hastaya doğru sıkıca kıvrılır.
Sedye, yaralının yanına konur.
İlk yardımcılardan ikisi bir tarafta diğer ikisi diğer tarafta yer alır.
Kıvrılan battaniye uçları ve orta kısımdan tutarak hep birlikte yaralıyı kaldırırlar.
Yan adımlarla sedye üzerine yaralıyı getirirler.
Hep birlikte yavaşça sedye üzerine yaralıyı koyarlar.
Beşinci ilk yardımcı varsa sedyeyi, yerden kaldırılan yaralının altına iter. Battaniyenin artan bölümleri ile yaralının üzeri örtülür.
Yaralı Yerde Yatıyorsa ve Battaniye Varsa, Sedye ile Taşıma
Battaniye yaralının yanına paralel olarak serilir. Uzunlamasına yarıya kadar battaniye kıvrılır.
3 ilk yardımcı, yaralıyı dikkatlice sağlam tarafı üzerine çevirir.
4 ilk yardımcı battaniyenin kıvrılmış tarafını yaralının sırtına yaklaştırır.
4 ilkyardıma yaralıyı aynı anda battaniye üzerine yuvarlarlar (Yaralı çevrilir).
Yaralı sırt üstü pozisyonda battaniyenin üzerindedir. Battaniyenin kıvrılmış tarafı açılır. 4 ilk yardımcı hep birden battaniye ile yaralıyı kaldırırlar. Hazır duran sedye üzerine yaralı battaniye ile birlikte konur. Yaralının üzeri battaniyenin artan bölümleri ile örtülür.
Yaralı Yerde Yatıyorsa ve Battaniye Yoksa, Hasta Sedye Kullanımı
ilkyardımcılar yaralının sol tarafına geçerler.
ilk yardımcılardan biri baş ve omuzlar, birisi bel ve kalça ve diğeri ise dizler hizasında diz çökerler.
Dördüncü İlkyardıma yaralının bel ve kalçası hizasında yer alır.
Diz çöken ilk yardımcılar kollarını yaralının altına sokarlar. Yaralıyı Çengelvarı kavrarlar.
Sağ taraftaki 1 nolu karşı taraftaki 4 ve 3 nolu ilk yardımcının ellerinden kavrar.
Hep birlikte yaralıyı kaldırırlar.
Yaralı, sol taraftaki 3 ilk yardımcının dizleri üzerine yerleştirilir.
Sağ taraftaki ilk yardımcı, yaralıyı bırakır. Hazır duran sedyeyi yaralının altına gelecek şekilde kaydırır.
Hep birlikte yaralıyı sedye üzerine koyarlar.
Yaralının üzeri ceket veya başka bir örtü ile örtülür.
Yüklü Sedyenin Taşınması
Dört Kişi İle Taşıma
Sedye ortada kalacak şekilde iki teskereci sedyenin sol tarafına, iki ilk yardımcı ise sedyenin sağ tarafında yer alır.
İkisi baş tarafa, ikisi ayak tarafına gelirler.
Sedyeye yakın taraftaki elleri ile sedyeyi tutarlar.
Dış taraftaki elleri ile de sedyenin ortasında tutarlar.
Hep birlikte ayağa kalkarak uygun adımlarla ilerlerler.
Sedye ile geri geri de yürümek gerektiğinde verilen komutla geri geri gidilir.
Sedye alçaltılarak yürünecekse verilen komut ile ilkyardımcılar bellerini ve dizlerini bükerek yürürler.
İki Kişi İle Taşıma
İlk yardımcılardan birisi baş, birisi de ayak tarafında yer alırlar.
Sedye tutamakları arasına gelirler.
Eğilerek sedyenin tutamaklarından tutarlar.
Ayağa kalkarak uygun adımlarla yaralıyı sarsmadan yürürler.
Sedye, askılı ise ilkyardımcılar tutamaklara tesbit edilmiş olan askılığı boyunlarına takarlar, elleriyle de tutamaklardan tutarak yürürler.
Yaralının Sedyeye İndirilmesi
Yaralı 4 ilk yardımcı tarafından sedyeden indirilir.
3 ilk yardımcı sedyenin sol tarafına geçerler.
İlk yardımcılardan birisi baş-omuz, diğeri bel-kalça ve üçüncüsü dizler hizasında yer alırlar.
1 nolu ilk yardımcı yaralının (sedyenin) sağ tarafında ve bel-kalça yanında yer alır.
Hep birlikte yere çökerler.
Sol taraftaki 3 ilk yardımcı kollarını sedye ile yaralı arasına sokarlar.
Sağ taraftaki 1 ilk yardımcı ile birlikte yaralıyı kaldırırlar.
Sol taraftaki 3 ilk yardımcı, yaralıyı dizleri üzerine alırlar.
Sağ taraftaki 1 nolu ilk yardımcı sedyeyi yaralının altından alır. Hep birlikte yaralı yere veya yatağa konur
Ambulansa Yükleme Kuralları
Ambulansa yaralı yükleme ve boşaltma, önce eğitim amacıyla boş sedyelerle yapılır. Daha sonra bu eğitim ağır sedyeler ile tekrarlanır. Becerilerin pekiştirilmesi için içinde insan olan sedyeler ile yapılır.
Yaralı, standart sedye ve battaniye ile getirilmiş ise, ilkyardımcılara boş sedye ve battaniye verilir. Yaralı doğrudan doğruya sedye ile ambulansa yüklenir.
Uydurma sedye ile getirilmiş ise, yaralı önce standart ambulans sedyesine alınır, sonra ambulansa yüklenir.
Yaralının başı ambulansın ön tarafına doğrudur. Yani önce baş taraf yüklenir.
Bir ambulansa 1,2 veya ranzalı ise 4 yaralı yüklenir.
Oturabilen yaralılar, karşılıklı olmak üzere 8 kişi bir ambulansa yüklenebilir.
Sedyeler ambulansa, yaralılar da sedyeye bağlanarak tespit edilir.
Dezenfeksiyon ve Sterilizasyon
Dezenfeksiyon ve Sterilizasyon
Sterilizasyon, tıbbi ve cerrahi araç gereçlerin kirlenmesi ile enfeksiyona sebep olabilecek mikroorganizmaların yok edilmesidir. Sterilizasyon, tüm mikroorganizmalar ile sporlu bakterilerin yok edilmesi için değişik metodlarla sağlanır. Yüksek ısıda yeterli zaman tutmak suretiyle temin edildiği gibi, basınçlı buhar, şimik maddeler ve ışınlar da sterilizasyonda baş vurulan me-todlar arasında yer alır.
Sterilizasyon metodlarında tesirlilik ve çabukluk tercihte önemlidir. Bunlar arasında, yüksek basınçlı buhar sistemi en tesirli, emin ve kısa zaman gerektiren bir metodtur. Malzemenin özelliği ve enfeksiyon ajanının tipi göz önüne alınarak metod ve dezenfektanların kullanılmaları tercih edilmelidir.
Tıbbi ve cerrahi malzemeler, kaynar suda tam batık olduğu halde tutulursa, adi patojen bakterilerle sporsuz mikroorganizmalar kesinlikle öldürülür.
Özellikle cam malzemelerin terilizasyonunda kuru ısı 160 °C olmak şartı ile emin bir metodtur.
Sterilizasyon işlemine tabi tutulan malzemeler, steril penset veya onun yerini tutacak araçlarla tutulmalıdır. Bu davranışın kazanılmış olması enfeksiyon ihtimalini yok eder.
Araç ve Gereçlerin Sterilizasyonu
İlk yardımda kullanılan pansuman malzemeleri, tromele yerleştirildikten sonra basınçlı buhar yöntemi ile sterilize edilir. Tramel otoklavdan çıkarılınca yan delikleri kapatılır.
Küvet, emaye kaplar ve diğer metal araçlar sterillzatörlerde kaynatma yöntemi ile steril edilir. Aynı araçlar toptan set olarak otoklavda da steril edilebilir. Kaynatma süresi, en az 5 dakikadır. Araçlar, sterilizatöre aralıklı konduktan sonra yeterli sürede suya tam batık olarak kaynatılır.
Sık sık kullanılan araçlar, antiseptik solüsyon içinde tutulur. Tıbbi araç ve gereçler steril pensetle alınır ve kullanılır.
Cam araçlar, tercihen metallerle birlikte kaynatılmamalıdır. Özellikle camlar hızlı kaynatmaya uyum sağlayamazlar. Bu da çatlama ve kırılmaya neden olur. Sterilizatörün içi ve yanlan gaz hidrofil ile kaplı olmalıdır.
Bir defalık enjektörler dışındaki cam enjektörlerin metal pistonları enjektörden çıkarıldıktan sonra kaynatılır. Enjektörler otoklav veya kuru hava sistemiyle sterilize edilebilir. Bazı dezenfektanlar veya alkol ile dezenfeksiyon yetersiz kalır.
Lastik ve plastik araçlar, tüpler, kateterler için fiziki yapılarını bozmayacak sterilizasyon yöntemleri ile sterilize edilir. Bu amaçla, kaynatma, otoklav veya antiseptik solüsyonlar kullanılır.
İlk yardımda kullanılan gaz hidrofil, hazır pansumanlar, enjektörler ve eldiven gibi acil malzemeler, steril ambalajlarda kullanılmaya hazır olarak bulunmaktadır.
Sterilizasyon, tıbbi ve cerrahi araç gereçlerin kirlenmesi ile enfeksiyona sebep olabilecek mikroorganizmaların yok edilmesidir. Sterilizasyon, tüm mikroorganizmalar ile sporlu bakterilerin yok edilmesi için değişik metodlarla sağlanır. Yüksek ısıda yeterli zaman tutmak suretiyle temin edildiği gibi, basınçlı buhar, şimik maddeler ve ışınlar da sterilizasyonda baş vurulan me-todlar arasında yer alır.
Sterilizasyon metodlarında tesirlilik ve çabukluk tercihte önemlidir. Bunlar arasında, yüksek basınçlı buhar sistemi en tesirli, emin ve kısa zaman gerektiren bir metodtur. Malzemenin özelliği ve enfeksiyon ajanının tipi göz önüne alınarak metod ve dezenfektanların kullanılmaları tercih edilmelidir.
Tıbbi ve cerrahi malzemeler, kaynar suda tam batık olduğu halde tutulursa, adi patojen bakterilerle sporsuz mikroorganizmalar kesinlikle öldürülür.
Özellikle cam malzemelerin terilizasyonunda kuru ısı 160 °C olmak şartı ile emin bir metodtur.
Sterilizasyon işlemine tabi tutulan malzemeler, steril penset veya onun yerini tutacak araçlarla tutulmalıdır. Bu davranışın kazanılmış olması enfeksiyon ihtimalini yok eder.
Araç ve Gereçlerin Sterilizasyonu
İlk yardımda kullanılan pansuman malzemeleri, tromele yerleştirildikten sonra basınçlı buhar yöntemi ile sterilize edilir. Tramel otoklavdan çıkarılınca yan delikleri kapatılır.
Küvet, emaye kaplar ve diğer metal araçlar sterillzatörlerde kaynatma yöntemi ile steril edilir. Aynı araçlar toptan set olarak otoklavda da steril edilebilir. Kaynatma süresi, en az 5 dakikadır. Araçlar, sterilizatöre aralıklı konduktan sonra yeterli sürede suya tam batık olarak kaynatılır.
Sık sık kullanılan araçlar, antiseptik solüsyon içinde tutulur. Tıbbi araç ve gereçler steril pensetle alınır ve kullanılır.
Cam araçlar, tercihen metallerle birlikte kaynatılmamalıdır. Özellikle camlar hızlı kaynatmaya uyum sağlayamazlar. Bu da çatlama ve kırılmaya neden olur. Sterilizatörün içi ve yanlan gaz hidrofil ile kaplı olmalıdır.
Bir defalık enjektörler dışındaki cam enjektörlerin metal pistonları enjektörden çıkarıldıktan sonra kaynatılır. Enjektörler otoklav veya kuru hava sistemiyle sterilize edilebilir. Bazı dezenfektanlar veya alkol ile dezenfeksiyon yetersiz kalır.
Lastik ve plastik araçlar, tüpler, kateterler için fiziki yapılarını bozmayacak sterilizasyon yöntemleri ile sterilize edilir. Bu amaçla, kaynatma, otoklav veya antiseptik solüsyonlar kullanılır.
İlk yardımda kullanılan gaz hidrofil, hazır pansumanlar, enjektörler ve eldiven gibi acil malzemeler, steril ambalajlarda kullanılmaya hazır olarak bulunmaktadır.
Asepsi ve Antisepsi Nedir
İlk Yardım ve Acil Bakımda Asepsi ve Antisepsi
İlk yardım, geçici bir tıbbi uygulamadır. Organizmada travma sonucu enfeksiyon giriş kapıları meydana gelir. Yaralar direkt veya endirekt kirlenir. Yani yarayı meydana getiren cisim enfekte olduğu için yaraya patojen mikroorganizmaları bulaştırır. Aynı zamanda yara, ilk yardım ve acil bakım yapılırken kirletilir. Kirlenme sonucu, tetanoz, gazlı gangren gibi tehlikeli hastalıklar meydana gelir.
ilk yardımcı, yara ile temasta olacak pansuman malzemesi veya diğer malzemelerin sekonder enfeksiyon yapabileceğini göz önünde tutmalıdır. Bu da asepsi ve antisepsi kurallarına uymak ile sağlanır.
Tıbbi ve Cerrahi Asepsi
Yara ile temasa gelecek tıbbi araç gereçleri, enfeksiyon ajanlarından arıtmak ve her türlü kirlenme yollarının ortadan kaldırılması için alınan tedbirlerin hepsidir.
Asepsi, tıbbi ve cerrahi asepsi olmak üzere pek fark göstermeyen iki bölümde ele alınır. Tıbbi asepsi: Patojen ajanların insanlardan insana bulaşmasını önleyen tedbirlerin alınmasıdır.
Tıbbi asepside malzemeler ve hastanın çevresi steril olarak tutulur. Bu kuralın bozulması, yani steril durumun yok olması enfeksiyon ihtimalini kuvvetlendirir. Bu olay başka bir deyimle, kontaminasyondur. Aseptik olmayan herhangi bir araç, başka bir hastaya uygulanmadan önce mutlaka dezenfekte edilmelidir.
Cerrahi asepsi, müdahale sırasında kullanılacak cerrahi araç ve gereçlerin sterilizasyon ile steril hale getirilmesi ve bu malzemenin steril olarak saklanması esasına dayanır.
Asepside Bazı Önemli Kurallar
Enfekte yara ile temas ettirilen malzemenin steril özelliği bozulur. Aynı malzeme tekrar kullanıldığında temiz yarada enfeksiyona neden olur. Bu ihtimali yok etmek için her pansuman ya da müdahaleden sonra malzeme yeniden sterilizasyon yapılır. Daha önce kullanılmış pansuman malzemesi imha edilir.
Hastaların tecriti gerekiyorsa kontak enfeksiyon ihtimali kaldırılmalıdır. Hasta ile temasta olanlar da bu riski göz önüne almaları kendilerinde giriş kapısının olup olmadığını ve korunma yollarını iyi bilmelidirler. Enfeksiyöz hastalıklarda dezenfeksiyon ön plana alınarak asepsi sağlanır.
Hastadan bulaşacak enfeksiyon bakımından hastanın artık ve atıkları çok önemlidir. Bunların sanitasyonu ile hastanın eşyalarının dezenfeksiyonu gerekir. Hasta ile temasta olacakların steril gömlek ve eldiven giymelerine dikkat edilmelidir. Ayrıca eller antiseptik solüsyonlarla yıkanır.
Bulaşıcı sosyal hastalıklarda da aseptik teknik aynı şekilde önemlidir.
Antisepsi Nedir
Organizmada çeşitli sebepler sonucu meydana gelmiş yaraların, patogen ajanlardan temizlenmesi ve yeniden yarayı mikropsuz hale getirmektir.
Antisepside ilk adımı LİSTER atmıştır. Asepsi ve antisepsi gerçekleştirilirken ayrı ayrı yollara başvurulur. Asepsi fiziki metodlara veya yöntemlere dayanırken, antisepsi kimyasal maddelerle sağlanmaktadır. Her ne kadar ayrı metodlarla yapılsa da birbirlerini tamamlayan uygulamalardır.
İlk yardım, geçici bir tıbbi uygulamadır. Organizmada travma sonucu enfeksiyon giriş kapıları meydana gelir. Yaralar direkt veya endirekt kirlenir. Yani yarayı meydana getiren cisim enfekte olduğu için yaraya patojen mikroorganizmaları bulaştırır. Aynı zamanda yara, ilk yardım ve acil bakım yapılırken kirletilir. Kirlenme sonucu, tetanoz, gazlı gangren gibi tehlikeli hastalıklar meydana gelir.
ilk yardımcı, yara ile temasta olacak pansuman malzemesi veya diğer malzemelerin sekonder enfeksiyon yapabileceğini göz önünde tutmalıdır. Bu da asepsi ve antisepsi kurallarına uymak ile sağlanır.
Tıbbi ve Cerrahi Asepsi
Yara ile temasa gelecek tıbbi araç gereçleri, enfeksiyon ajanlarından arıtmak ve her türlü kirlenme yollarının ortadan kaldırılması için alınan tedbirlerin hepsidir.
Asepsi, tıbbi ve cerrahi asepsi olmak üzere pek fark göstermeyen iki bölümde ele alınır. Tıbbi asepsi: Patojen ajanların insanlardan insana bulaşmasını önleyen tedbirlerin alınmasıdır.
Tıbbi asepside malzemeler ve hastanın çevresi steril olarak tutulur. Bu kuralın bozulması, yani steril durumun yok olması enfeksiyon ihtimalini kuvvetlendirir. Bu olay başka bir deyimle, kontaminasyondur. Aseptik olmayan herhangi bir araç, başka bir hastaya uygulanmadan önce mutlaka dezenfekte edilmelidir.
Cerrahi asepsi, müdahale sırasında kullanılacak cerrahi araç ve gereçlerin sterilizasyon ile steril hale getirilmesi ve bu malzemenin steril olarak saklanması esasına dayanır.
Asepside Bazı Önemli Kurallar
Enfekte yara ile temas ettirilen malzemenin steril özelliği bozulur. Aynı malzeme tekrar kullanıldığında temiz yarada enfeksiyona neden olur. Bu ihtimali yok etmek için her pansuman ya da müdahaleden sonra malzeme yeniden sterilizasyon yapılır. Daha önce kullanılmış pansuman malzemesi imha edilir.
Hastaların tecriti gerekiyorsa kontak enfeksiyon ihtimali kaldırılmalıdır. Hasta ile temasta olanlar da bu riski göz önüne almaları kendilerinde giriş kapısının olup olmadığını ve korunma yollarını iyi bilmelidirler. Enfeksiyöz hastalıklarda dezenfeksiyon ön plana alınarak asepsi sağlanır.
Hastadan bulaşacak enfeksiyon bakımından hastanın artık ve atıkları çok önemlidir. Bunların sanitasyonu ile hastanın eşyalarının dezenfeksiyonu gerekir. Hasta ile temasta olacakların steril gömlek ve eldiven giymelerine dikkat edilmelidir. Ayrıca eller antiseptik solüsyonlarla yıkanır.
Bulaşıcı sosyal hastalıklarda da aseptik teknik aynı şekilde önemlidir.
Antisepsi Nedir
Organizmada çeşitli sebepler sonucu meydana gelmiş yaraların, patogen ajanlardan temizlenmesi ve yeniden yarayı mikropsuz hale getirmektir.
Antisepside ilk adımı LİSTER atmıştır. Asepsi ve antisepsi gerçekleştirilirken ayrı ayrı yollara başvurulur. Asepsi fiziki metodlara veya yöntemlere dayanırken, antisepsi kimyasal maddelerle sağlanmaktadır. Her ne kadar ayrı metodlarla yapılsa da birbirlerini tamamlayan uygulamalardır.
Acil Bakim Unitesi
Acil Bakım Ünitesi Bakım İlkeleri
Acil bakım ünitesinde bakım ilke ve kuralları hastane servisinde uygulanan temel ilkelerin aynısıdır. Çünkü ilk bakım ve tedavi burada yapılır. Daha sonra ileri araştırma ve tıbbi tedavi için hasta gerek görülen servise gönderilir.
Acil bakım ünitesine hasta ve yaralılar sık sık geldiği için ünite (acil servis) daha çok kirlenir. Yaralılar kaza yerinden kirletici maddeleri servise taşırlar. Asepsi ve antisepsi kurallarına uymak zorlaşır.
Kan ve vücut sıvılarıyla tıbbi ve cerrahi araç-gereçler daha fazla kirlenir. Araç-gereçlerin sterilizasyonuna özen gösterilmelidir. Kan yoluyla bulaşan hastalıkların başka hastalara bulaşma riski vardır.
Toplu yaralanmalarda yeterli sayıda araç-gereç ve personel bulundurma yeterli hizmet sunumu için önemli bir ilkedir.
Servise bağlı olarak çalışan ambulansın periyodik bakımı yapılmalı ve yakıt ihtiyacı devamlı sağlanmalı ve izlenmelidir.
Acil bakım ünitesinde bulunan tıbbi ve cerrahi araç-gereçler devamlı izlenmeli, bakım ikmal ve onarımları zamanında yapılmalıdır. Tüm araç-gereçler her zaman kullanıma hazır durumda bulunmalıdır.
Ünitenin (servisin) ısısı, nemi, havalandırması, aydınlatması ve kullanım alanı uygun ve yeterli olmalıdır.
Acil bakım ünitesinde bakım ilke ve kuralları hastane servisinde uygulanan temel ilkelerin aynısıdır. Çünkü ilk bakım ve tedavi burada yapılır. Daha sonra ileri araştırma ve tıbbi tedavi için hasta gerek görülen servise gönderilir.
Acil bakım ünitesine hasta ve yaralılar sık sık geldiği için ünite (acil servis) daha çok kirlenir. Yaralılar kaza yerinden kirletici maddeleri servise taşırlar. Asepsi ve antisepsi kurallarına uymak zorlaşır.
Kan ve vücut sıvılarıyla tıbbi ve cerrahi araç-gereçler daha fazla kirlenir. Araç-gereçlerin sterilizasyonuna özen gösterilmelidir. Kan yoluyla bulaşan hastalıkların başka hastalara bulaşma riski vardır.
Toplu yaralanmalarda yeterli sayıda araç-gereç ve personel bulundurma yeterli hizmet sunumu için önemli bir ilkedir.
Servise bağlı olarak çalışan ambulansın periyodik bakımı yapılmalı ve yakıt ihtiyacı devamlı sağlanmalı ve izlenmelidir.
Acil bakım ünitesinde bulunan tıbbi ve cerrahi araç-gereçler devamlı izlenmeli, bakım ikmal ve onarımları zamanında yapılmalıdır. Tüm araç-gereçler her zaman kullanıma hazır durumda bulunmalıdır.
Ünitenin (servisin) ısısı, nemi, havalandırması, aydınlatması ve kullanım alanı uygun ve yeterli olmalıdır.
Ambulans Malzemeleri
Ambulansta Bulunması Gerekli Araç Gereç ve Malzemeler
Genel İlkeler
Ambulansta bulunması gereken araç-gereçler ambulans içinde kolay ulaşılabilecek bölümlere yerleştirilir. Ambulansın iç tasarımı, bu araç-gereçlerin depolanması ve kullanıma hazır bulunmasına göre yapılmıştır.
Araç-gereçlerin tesbiti ve temini ambulanstan sorumlu doktor tarafından belirlenir.
Ambulans bakım formunda belirlenen aralıklarla kontrol edilerek eksik aracı-gereçleri belirlenir. Hizmete çıkmadan önce eksikleri tamamlanır.
Arnbulanstaki araç-gereçler kullanımda önem ve öncelik durumuna göre yerleştirilir. Hasta ambulansta yatarken, İYAB Teknisyeninin ve ambulans ekibinin fazla hareket etmeden araç-gereçlere ulaşması ve uygulaması esas alınmıştır.
Araç Gereçler
Ambulans içinde bulunması gereken araç-gereçler ve bunların ambulanstaki yerleri şöyledir. (Araç-gereçler, kitler ve gruplar halinde açıklanmıştır.)
İlk yardım ve acil bakım ambulanslarının araç-gereçleri TSE tarafından belirlenmiştir.
Araç-gereç bulundurma ilkeleri şunlardır.
Araçlar, önem ve kullanım sıklığına göre ambulansın uygun yerlerine yerleştirilir.
Hayati tehlike durumunda kullanılan araçlar daima öncelik taşırlar.
Hava yolunu açmaya ve oksijen vermeye yarayan araçlar sedye başında durur.
Kanama, kalp resüsitasyonu ve kan basıncının kontrolü araçları sedyenin yan tarafında yer alır.
Kullanıma hazır diğer araç-gereçler de çanta içinde olmalıdır. Ambulansta bulunan diğer araç-gereçler şunlardır.
Tekerlekli sedyeler, yastık ve battaniyeler,
Katlanabilir ve portatif sedyeler,
Sedyeyi ambulansa tesbit araçları,
Hastayı sedyeye tesbit araçları,
Yenidoğanlar, çocuklar ve yetişkiner için hava yolları (Airvvay),
Suni solunum araçları (elle çalışan),
Maskeler,
Aspirasyon cihazları (Sabit-Portatif) ve ekleri,
Aspirasyon tüpleri ve sondalar,
Oksijen cihazları (Sabit ve portatif) ve ekleri,
Oksijen maskeleri,
Kalp masajı cihazları ve gereçleri,
Omurga tahtasıdır.
Ambulansta Hasta Bakımında Kullanılan Araç ve Gereçler
Ambulansta hasta bakımı için gerekli olan temel araç-gereçler, temel hasta bakımı, tesbit araçları, pansuman ve bandaj araçları, acil doğum desteği araçları ve zehirlenmelerde kullanılacak araç-gereçler olmak üzere 5 temel grupta açıklanmaktadır.
Hasta bakımında kullanılan temel araç-gereçler şunlardır.
Hasta Bakımı Araç ve Gereçleri
2 yastık, 2 yastık kılıfı, 2 çarşaf,
4 battaniye, 4 havlu,
Küvet veya tek kullanımlık kusmuk torbası,
2 kutu kağıt mendil,
1 ördek, idrar şişesi,
2 termometre (tek kullanımlık),
4 kum torbası,
1 tansiyon aleti,
1 steteskop,
1 travma makası,
1 bardak (tek kullanımlık), 1 kırılmaz su kabı,
1 paket ıslak bez,
4 paket buz,
6 amonyak soluma cihazı,
4 litre irrigasyon sıvısı,
2 bağlama aracı,
1 paket plastik torbadır.
Tespit Araç Gereçleri; Kırık ve çıkıkların tesbiti için;
Traksiyon araçları,
Çeşitli ateller (plastik, tahta, karton),
Değişik ölçülerde üçgen ve rulo sargılar,
Elastik bandajlar, kol askıları,
Servikal boyunluklar ve omurga tahtası,
Havalı anti şok giysilerdir.
Pansuman Araç ve Gereçleri
Steril travma örtüleri (katlanmış paketler 23x25 cm boyutunda),
Kendiliğinden yapışabilen 10x4.5 cm boyutunda rulo bandajlar,
Steri hava geçirmeyen ve yapışmayan pnomotoraks folyeleri,
Flasterler (Değişik genişlikte),
Çengelli iğneler,
Steril gazlı bez, 10x10 cm boyutunda,
Steril gaz kompres, 15x23 cm boyutunda,
Antiseptik solüsyonlar,
Küvetler, pensler, pensetler, makas,
Kirli torbasıdır.
Acil Doğum Desteği Araç Gereçleri
Steril doğum çantası İçinde aşağıdaki araç-gereçler bulunur.
1 cerrahi makas,
3 kordon klempi veya umblikal flaster,
5 adet havlu, 12 adet 10x10 boyutunda sünger,
4 çift steril eldiven,
1 bebek battaniyesi,
2 büyük plastik torba,
1 adet bebek aspiratörü,
1 oksijen cihazı,
Çeşitli örtülerdir.
Akut Zehirlenme Kitleri
Zehir danışma merkezlerinin telefon numaralarının yazılı olduğu not defteri
Su ve bardak,
Aktif kömür,
Göz ve deri yıkama için irrigatör,
Anti serumlar,
Nötürleştiriciler,
Atlama ünitesi (Acil kullanıma hazır ilk yardım araç-gereçlerini içeren çanta).
Ambulans Personelinin Güvenliği İçin Kullanılan Araç ve Gereçler
Ambulans personeli kaza yerinde ilk yardım yaparken, kaza yerinde güvenlik önlemleri almalıdır. Bu önlemler hem kendisi hem de kazazedenin tekrar bir kazaya uğramasını önler.
Ambulansın mekanik yapısı içinde uyarı araçları vardır. Işıklı ve sesli uyarı, ambulansın bulunduğu bölgeyi ikincil kazalardan korur.
Aşağıdaki araç-gereçler ambulanstan uzak ve ilk yardımın yapıldığı yerde trafiğin kontrolü, aydınlatma ve uyarı için kullanılır.
Personelin güvenliği için gerekli olan araç-gereçler şunlardır.
Reflektörlü yanıp sönen ışıklı uyarı araçları. Bu amaçla yanan meşale veya lastik gibi şeyler kullanılmamalıdır. Alev çıkaran yanıcılar yangınlara neden olurlar.
2 adet el feneri ve yedek piller,
Kuru yangın söndürücüler,
Miğfer, koruyucu yüz maskesi ve gözlük,
Portatif projektörler,
Kurtarma araç-gereçler seti,
Çıkartma araçları seti,
Yangına dayanıklı özel giysiler,
Koruyucu maskeler, eldiven ve giysilerdir.
Genel İlkeler
Ambulansta bulunması gereken araç-gereçler ambulans içinde kolay ulaşılabilecek bölümlere yerleştirilir. Ambulansın iç tasarımı, bu araç-gereçlerin depolanması ve kullanıma hazır bulunmasına göre yapılmıştır.
Araç-gereçlerin tesbiti ve temini ambulanstan sorumlu doktor tarafından belirlenir.
Ambulans bakım formunda belirlenen aralıklarla kontrol edilerek eksik aracı-gereçleri belirlenir. Hizmete çıkmadan önce eksikleri tamamlanır.
Arnbulanstaki araç-gereçler kullanımda önem ve öncelik durumuna göre yerleştirilir. Hasta ambulansta yatarken, İYAB Teknisyeninin ve ambulans ekibinin fazla hareket etmeden araç-gereçlere ulaşması ve uygulaması esas alınmıştır.
Araç Gereçler
Ambulans içinde bulunması gereken araç-gereçler ve bunların ambulanstaki yerleri şöyledir. (Araç-gereçler, kitler ve gruplar halinde açıklanmıştır.)
İlk yardım ve acil bakım ambulanslarının araç-gereçleri TSE tarafından belirlenmiştir.
Araç-gereç bulundurma ilkeleri şunlardır.
Araçlar, önem ve kullanım sıklığına göre ambulansın uygun yerlerine yerleştirilir.
Hayati tehlike durumunda kullanılan araçlar daima öncelik taşırlar.
Hava yolunu açmaya ve oksijen vermeye yarayan araçlar sedye başında durur.
Kanama, kalp resüsitasyonu ve kan basıncının kontrolü araçları sedyenin yan tarafında yer alır.
Kullanıma hazır diğer araç-gereçler de çanta içinde olmalıdır. Ambulansta bulunan diğer araç-gereçler şunlardır.
Tekerlekli sedyeler, yastık ve battaniyeler,
Katlanabilir ve portatif sedyeler,
Sedyeyi ambulansa tesbit araçları,
Hastayı sedyeye tesbit araçları,
Yenidoğanlar, çocuklar ve yetişkiner için hava yolları (Airvvay),
Suni solunum araçları (elle çalışan),
Maskeler,
Aspirasyon cihazları (Sabit-Portatif) ve ekleri,
Aspirasyon tüpleri ve sondalar,
Oksijen cihazları (Sabit ve portatif) ve ekleri,
Oksijen maskeleri,
Kalp masajı cihazları ve gereçleri,
Omurga tahtasıdır.
Ambulansta Hasta Bakımında Kullanılan Araç ve Gereçler
Ambulansta hasta bakımı için gerekli olan temel araç-gereçler, temel hasta bakımı, tesbit araçları, pansuman ve bandaj araçları, acil doğum desteği araçları ve zehirlenmelerde kullanılacak araç-gereçler olmak üzere 5 temel grupta açıklanmaktadır.
Hasta bakımında kullanılan temel araç-gereçler şunlardır.
Hasta Bakımı Araç ve Gereçleri
2 yastık, 2 yastık kılıfı, 2 çarşaf,
4 battaniye, 4 havlu,
Küvet veya tek kullanımlık kusmuk torbası,
2 kutu kağıt mendil,
1 ördek, idrar şişesi,
2 termometre (tek kullanımlık),
4 kum torbası,
1 tansiyon aleti,
1 steteskop,
1 travma makası,
1 bardak (tek kullanımlık), 1 kırılmaz su kabı,
1 paket ıslak bez,
4 paket buz,
6 amonyak soluma cihazı,
4 litre irrigasyon sıvısı,
2 bağlama aracı,
1 paket plastik torbadır.
Tespit Araç Gereçleri; Kırık ve çıkıkların tesbiti için;
Traksiyon araçları,
Çeşitli ateller (plastik, tahta, karton),
Değişik ölçülerde üçgen ve rulo sargılar,
Elastik bandajlar, kol askıları,
Servikal boyunluklar ve omurga tahtası,
Havalı anti şok giysilerdir.
Pansuman Araç ve Gereçleri
Steril travma örtüleri (katlanmış paketler 23x25 cm boyutunda),
Kendiliğinden yapışabilen 10x4.5 cm boyutunda rulo bandajlar,
Steri hava geçirmeyen ve yapışmayan pnomotoraks folyeleri,
Flasterler (Değişik genişlikte),
Çengelli iğneler,
Steril gazlı bez, 10x10 cm boyutunda,
Steril gaz kompres, 15x23 cm boyutunda,
Antiseptik solüsyonlar,
Küvetler, pensler, pensetler, makas,
Kirli torbasıdır.
Acil Doğum Desteği Araç Gereçleri
Steril doğum çantası İçinde aşağıdaki araç-gereçler bulunur.
1 cerrahi makas,
3 kordon klempi veya umblikal flaster,
5 adet havlu, 12 adet 10x10 boyutunda sünger,
4 çift steril eldiven,
1 bebek battaniyesi,
2 büyük plastik torba,
1 adet bebek aspiratörü,
1 oksijen cihazı,
Çeşitli örtülerdir.
Akut Zehirlenme Kitleri
Zehir danışma merkezlerinin telefon numaralarının yazılı olduğu not defteri
Su ve bardak,
Aktif kömür,
Göz ve deri yıkama için irrigatör,
Anti serumlar,
Nötürleştiriciler,
Atlama ünitesi (Acil kullanıma hazır ilk yardım araç-gereçlerini içeren çanta).
Ambulans Personelinin Güvenliği İçin Kullanılan Araç ve Gereçler
Ambulans personeli kaza yerinde ilk yardım yaparken, kaza yerinde güvenlik önlemleri almalıdır. Bu önlemler hem kendisi hem de kazazedenin tekrar bir kazaya uğramasını önler.
Ambulansın mekanik yapısı içinde uyarı araçları vardır. Işıklı ve sesli uyarı, ambulansın bulunduğu bölgeyi ikincil kazalardan korur.
Aşağıdaki araç-gereçler ambulanstan uzak ve ilk yardımın yapıldığı yerde trafiğin kontrolü, aydınlatma ve uyarı için kullanılır.
Personelin güvenliği için gerekli olan araç-gereçler şunlardır.
Reflektörlü yanıp sönen ışıklı uyarı araçları. Bu amaçla yanan meşale veya lastik gibi şeyler kullanılmamalıdır. Alev çıkaran yanıcılar yangınlara neden olurlar.
2 adet el feneri ve yedek piller,
Kuru yangın söndürücüler,
Miğfer, koruyucu yüz maskesi ve gözlük,
Portatif projektörler,
Kurtarma araç-gereçler seti,
Çıkartma araçları seti,
Yangına dayanıklı özel giysiler,
Koruyucu maskeler, eldiven ve giysilerdir.